Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Uzaklardan Notlar 2: Daha Yaşanılır Bir Hayata
Uzaklardan Notlar 2: Daha Yaşanılır Bir Hayata
Uzaklardan Notlar 2: Daha Yaşanılır Bir Hayata
Ebook145 pages1 hour

Uzaklardan Notlar 2: Daha Yaşanılır Bir Hayata

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Kitabın içindekilere dair satır başları:

1. Bölüm: Güzel Mülahazalarla Müstakim...
1. Gerçek Güç Sahibini Bulmakla, Daha Mukim Bir Hayat
2. Gerçek Dayanağı Bulmakla, Daha Emin Bir Hayat
3. En Güzele Benzemeye Çalışmakla, Daha Mükemmel Bir Hayat
4. Yaşatma Duygusuyla Ulvîleşmiş ve İlahî Taktir Görmüş Bir Hayat
5. Mudakkik Bir Bakışla Daha Mânidar Bir Hayat
6. Mümince Ferasetle, Daha İsabetli Bir Hayat

2. Bölüm: Duru Bir Kalp Sahibi Olma Yolunda
1. ‘Koğuculuk’tan Uzak, İki Dünyası Da Yaşanılır Bir Hayat
2. Gıybet Gibi Düşük Tavırlara Tenezzül Etmeden; Onurlu Bir Hayat
3. Zannın Her Çeşidinden Uzak Kalmakla Pozitif Bir Hayat
4. Tevazu ve Hüsnüzan İle Daha Birleştirici Bir Hayat
5. Özüne Âşina Olmakla, Daha Kendinle Barışık Bir Hayat
6. Ertelemeden, Ötelemeden Dolu Dolu Yaşanan Bir Hayat!
7. Sözü Yerinde Kullanmakla, Daha Saygın Bir Hayat

3. Bölüm: Hayır Düşüncesiyle Nurlanmış...
1. İyi Bir İnsan Olmaya Çalışmakla Daha Pozitif Bir Hayat
2. Ömrü Yerinde Kullanmakla Bereketlenmiş Bir Hayat
3. İyilik Düşüncesiyle, Silsileli Hayırlara Vesile Bir Hayat
4. Her Hayrın Bir Gün Semere Vereceğinin Şuurunda Bir Hayat
5. Her Günün, İyilik ve Güzellik Adına Fırsat Bilindiği Bir Hayat
6. Her Bir ‘An’ın Değerini Bilerek, Dolu Dolu Bir Hayat
7. Güzel Bir Son İçin, Güzel Bir Hayat
8. Rızka Tevekkülle Bereketli Bir Hayat
9. Rızkın Helâlini Beklemekle, Daha Duru Bir Hayat
10. Geleceğin Sahiplerini Helalle Rızıklandırmakla, Daha Merhametli Bir Hayat
11. Hayırda Bir Araya Gelmekle, Daha Dayanışmalı Bir Hayat

4. Bölüm: Huzur Yolunda
1. İnsanları Anlamaya Çalışmakla, Daha Diyalog İçinde Bir Hayat
2. İbadet Lezzetiyle Doymuş Bir Hayat
3. Aile İçi Dayanışmasıyla Daha Huzurlu Bir Hayat
4. Ulvî Mevzuları Dert Edinmekle, Daha Huzurlu ve Bahtiyar Bir Hayat
...

LanguageTürkçe
PublisherRoh Nordic AB
Release dateFeb 1, 2022
ISBN9781005062866
Uzaklardan Notlar 2: Daha Yaşanılır Bir Hayata
Author

Ramazan F. Güzel

Hukukçu-Yazar-Şair:1972 Konya doğumlu yazar;- İlkokulu Konya’da, orta ve liseyi Eskişehir’de,- Üniversiteyi A.Ü. Hukuk Fakültesi’nde okudu,- Yüksek lisans eğitimini de M.Ü. İletişim Fakültesi’nde İletişim Hukuku üzerine yaptı.15 yıllık serbest avukatlık döneminde eşzamanlı olarak yazın ve medya dünyasında ürünler ortaya koydu.Bir dönem ceza hâkimliği yapan yazar, 2015 yılından beridir İsveç’te yaşıyor. Orada resim ve yazılarıyla edebiyat, sanat ve insan hakları alanında etkinliklerde bulunmakta...- Yazarın Yayınevimiz Nordic Publishing House’ta yayınlanmış eserler listesi:https://www.smashwords.com/profile/view/RamazanFG- Düzenli programlar yaptığı güncel Youtube kanalı:https://www.youtube.com/c/tvFOCUS- Yazarın kişisel YouTube kanalı:http://YouTube.com/@rfgKanal***OM FÖRFATTARERamazan F. Güzel född (1972) och uppvuxen i Turkiet.Har arbetat många år som juridisk rådgivare, advokat och domare.Güzel som också jobbat som journalist i olika mediekoncerner har masterexamen inom kommunikation och medier.Han har skrivit böcker inom juridik, politik och islamisk historia.Bor numera i Sverige och ägnar sig åt konst och mänskliga rättigheter.

Read more from Ramazan F. Güzel

Related to Uzaklardan Notlar 2

Related ebooks

Reviews for Uzaklardan Notlar 2

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Uzaklardan Notlar 2 - Ramazan F. Güzel

    ÖNSÖZ

    Uzaklardan Notlar serimizin ikinci kitabıyla karşınızdayız.

    Daha Yaşanılır Bir Hayata dair uzaklardaki şu yıllara yayılan notlarımızı, makalelerimizi ve denemelerimizi sizlerle de paylaşmak istedim.

    Yaşadıklarımın günlüğü mahiyetindeki bu kitapta Güzel bir mülahazaya, Duru bir kalbe sahip olma, Hayır düşüncesi ile yoğrulabilme ve de Huzurlu bir hayata dair vb. öngörüleriler var...

    Geride bırakılan ülkede yaşanan siyasi ve sosyal çalkantılar ve meselelerle ilgili uzaklarda kafa yorarken insan, içine yönelme, iç huzurunu bulma arayışlarına giriyor… Bu noktada da inançlar, manevi değerler birer ışık oluveriyor.

    Bütün sıkıntılar ve çalkantılar bir yana, insan ideal olanı arıyor. Aramalarımın hecelemeleri bu birikimde…

    Keyifli okumalar diliyorum.

    01.02.2022

    Ramazan Faruk GÜZEL/ Eski bir hâkim

    1.BÖLÜM

    GÜZEL MÜLAHAZALARLA MÜSTAKİM…

    1.GERÇEK GÜÇ SAHİBİNİ BULMAKLA, DAHA MUKİM BİR HAYAT...!

    "Sen Allah’a tevekkül et;

    Allah, vekil olarak yeter." (Ahzab, 33/3)

    Ey biz Kimsesizlerin Kimsesi;

    Zalimin zulmü, topu- tüfeği varsa bizim de senin gibi yârimiz, yardımcımız ve de şaşmaz- şaşırtmaz bir Vekil’imiz var...!

    Hani bir keresinde Habibi’nin (sav) karşısına bir münkir, yalın kılıç dikilmiş ve şu istihza kokan soruyu sormuştu:

    Söyle bakalım, şimdi seni benim elimden kim kurtaracak?!

    O Hak Nebi de ‘Sen’den aldığı iman gücü ile, tüm kâinata (ve hususan mazlumların ‘ah’ını almaya çalışanlara) duyurmak istercesine haykırmıştı üç defa:

    ALLAH...!

    O vakit müşrikin kılıcı elinden kayıp yere düşmüştü…

    Şimdilerin zulüm sahipleri, haşmetli silahları ve türlü imkanları ile mazlumların gözlerine aynı küstah tavırla bakmakta ve hal dili ile o meşum soruyu sormaktadırlar:

    Şimdi sizi bizim elimizden kim kurtaracak?!

    İşte bizler de Habibi’nin vecdi ve imanı ile o kerim adını öyle yürekten haykırabilsek, eldeki bütün silahlar düşecek, süngüler kırılıverecektir...!

    (O imanı ve içten nidayı bizlere nasip eyle Ya Rabbi!)

    Amcazadesi Hz. Ali (r.a.) muazzam bir teslimiyet ve tevekkülle –ölümüne- Allah Resulü’nün (sav) yatağına girerken, O da yürekten sığındığı Allah’ına güvenerek, elindeki bir avuç ölü toprağını kendisini öldürmeye gelenlerin üzerine saça saça aralarından geçip hicretine yol almıştı.

    Sıddık yol arkadaşı Hazreti Ebu Bekir’le güzergahları üzerindeki bir mağaraya sığındıklarında, düşmanların onları görmesi an meselesi olduğu bir anda, Hazreti Ebu Bekir (r.a.) O’nun (sav) için endişelendiğinde Efendimiz (sav) gayet emin ve iman dolu bir eda ile:

    Üzülme! Allah bizimle beraberdir. Demişti...

    Kaldı ki Sen (cc) de:

    Sen bu iki kişiyi ne sanıyorsun: Allah onların üçüncüsüdür. diye buyuruyorsun Yüce Kelamında!..

    Binaenaleyh Kim Allah’a tevekkül ederse, O ona yeter. (Talak, 65/3) Kuluna Allah yetmez mi? (Zümer, 39/36)

    O İki Cihan Serveri’nin (sav)’in Sahabe’si de tevekkül konusunda farklı değildi... Kur’an, onların halini şöyle anlatır:

    İnsanlar kendilerine, ‘düşmanınız olan insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun’ deyince; bu söz onların imanını artırdı ve ‘Hasbünallahu ve ni’mel vekîl’ = Allah bize yeter. O, ne güzel vekildir.’ dediler. (Âl-i İmran, 3/173)

    O mübarek Habibi’nin Atam dediği Hazreti İbrahim (a.s.) de ateşlere atılırkenki en son sözü: Allah bana yeter. O, ne güzel vekildir. olmuştu…

    Sarsılmaz bir teslimiyetle keskin bıçağın altına boynunu uzatan Hz. İsmail’in (a.s.) babası Hz. İbrahim aleyhisselam, -rivayet olunur ki- ateşe atılacağı zaman Cebrail kendisine gelip de:

    Sana yardım edeyim teklifinde bulunduğunda O Halilullah (a.s.):

    Benim ateşe atılacağımı Rabbim biliyor mu? diye sorar. Biliyor cevabını alınca da:

    Benim sana ihtiyacım yok. karşılığını verir ve son söz olarak:

    Yüce Rabbimin benim halimi bilmesi bana yeter. der ve bize teslimiyet ve tevekkülün şahikalarını işaret eder...!

    Ahir zaman Nebin (sav) bir yetimdi; bir saltanatı veya krallığı yoktu ama hamisi- istinadı sen olunca, onun şahs-ı maneviyesi karşısında Kisra’nın saltanatı zir-ü zeber oldu, Kayzer’in hükümranlığı dize geldi…

    Sen ki birisine kulum dersen, hele Habibim! dersen onun karşısında kim durabilir ki!?

    Kime dayanıp da o şahsın karşısına dikilebilir ki?

    Çıkmaya çalışanlar da -Hz. Ömer’in (r.a.) dediği gibi- kendilerine ve çocuklarına yazık edeceklerdir… ki etmişlerdir de!

    Bu adanmış iman ile Koca Ömer (r.a.) alenen hicrete giderken; yine senden alınan havl ve kuvvetle seslenmişti o devrin müşriklerine:

    Duyan duysun; ben de Medine’ye hicret ediyorum. Çocuklarını yetim, hanımını dul bırakmak isteyenler varsa, şu tepenin arkasında yoluma çıksın!

    Böyle demiş ve pervasızca yolculuğuna devam etmişti…

    "Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol,

    Yol varsa budur; bilmiyorum başka çıkar yol."

    Sen bizim havlimizsin, kuvvetimizsin ve Sen bizlerin en güzel Vekil’isin, diğer mahlukatın da olduğu gibi...! Zira bir ince ağaç kökü bile senden aldığı güç ile bismillah der, koca taş ve kayaları şak eder, ikiye böler. İpek gibi yumuşacık olsalar da birer asa-i Musa (a.s.) kesilir, taşlardan –ihtiyacı olan- suyu çıkarır.

    Minicik tohumlar, sana dayanırlar ve bağırlarında taşıdıkları ulu ağaçları neşvünema erdirmek için gerinirler ve bir çoklarına –başta biz insanlara- mezar olan kara toprağın bağrında silkinir ve yeryüzüne başlarını uzatıverirler.

    Bütün mevcudat lisanen bismillah der, senin adını anar, senin kuvvetine dayanır, seni vekil tanır…

    Bizler bir zerrecik tohumun aklı kadar olamıyorsak ve müşküller karşısında böylesine aciz ve çaresiz kalıyorsak, bu bizim suçumuzdur. Gailelerin pek bir suçu yok, zira onlar zatında birer basit bahanelerdir...!

    Bencileyin, küçük bir fidan kökü kadarlık bir tevekküle erebilseydim, -büyük bir mütefekkirin ifadesi ile- devasa kâinata bile meydan okuyabilirdim. Halbuki esen en ufak yelde bile savruluveriyorum; şedit tipilere ve boranlara yelken açmaktan dem tutarken...!

    Lakin zamanımızda öyle civanmertler, öyle iman ve tevekkül abideleri var ki, insanlığın şerefini kurtarıyorlar ve Sen’in sözüne canlı şahitlik ediyorlar. Hani meleklerin:

    Yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak insanlar mı yaratacaksın ya İlahi?! sorularına karşı:

    Sizler benim bildiğimi bilmezsiniz...! diyerek, ileride onlar içinden çıkacak ve insanlığın yüzünü ağartacaklara remzen işaret etmiştin. İşte onlardan bazılar şimdilerde –gassalın elindeki bir meyyit teslimiyeti ile- istikamet buyrulan yere, Sen’in iradene ve kaderine teslimle dünyanın dört bir yanına gitmekteler…

    Bir ilim erbabı kaldıracın gücünü anlatmak için:

    Bana bir dayanak noktası bulun, dünyayı bile yerinden oynatırım diyor ya… İşte bizdeki istinat noktası da sana olan imanımızdır. O kavi ve mukim olsa, dünyalar bile yerinden oynayacaktır karşımızda…

    Öyle buyuruyorsun:

    Ben sevdiğim kulumun gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum.

    Böylesi bir rezonansa mazhar birisine kim ilişebilir ki? Böyle birisi nerede vartaya düşer ki? Zira böylesinin o keskin ferasetinden korkulur!

    Gecenin bir yarısında, gecenin şu soğuk alazında senden başka bir güç var mıdır ki karanlıklara da hükümran olsun, hem şu sözlerimi bihakkın duysun? Baktığım şu uçsuz bucaksız gibi gözüken gökyüzünü yıldızlarla ve ay ile donatan yüce haşmetinle ancak Sen...!

    Ey biz kimsesizlerin kimsesi, bize emân ver- ki bizler Yunus’un (a.s.) zifiri karanlıkta, derya ortasında, bir balık karnında iken iliklerine kadar hissederek seslendirdiği gibi:

    Bizler nefsimize zulmettik… Sen emân vermezsen kim kurtarabilir ki bizi? diyoruz… Ayrıca, Efendimiz (sav)’in tavsiye buyurduğu şekliyle sana niyaz ediyoruz:

    Allah’ım, nefsimi sana teslim ettim, yüzümü sana döndüm, korkum da ümidim de senden olduğu için her işimi sana havale ettim… (Buharî, Müslim)

    Binaenaleyh bir kutsi hadiste: Kulum beni nasıl tanıyorsa, ben ona öyle muamele ederim. buyuruyorsun ey Cenab-ı Mevlâ…

    Seni sonsuz kudret sahibi, inayetli, merhametli bilerek; işlerini Sana ısmarlayanı, Sana güveneni, Sana dayananı zayi etmeyeceğini, zannında yalancı çıkarmayacağını -o Yüce Adını bildiğim gibi- biliyorum ya İlahi...!

    "Gönül seni bulmuş ise

    Başkasını anar mı hiç!

    Ateşine yanmış ise,

    Başka nara yanar mı hiç!

    2.GERÇEK DAYANAĞI BULMAKLA, DAHA EMİN BİR HAYAT...!

    Belki de insanların hayatını zindan eden şeylerin başında; sürekli ölüm ve tehlikelerin endişesiyle yaşama güdüsü gelir…

    Evet, Cenab-ı Allah (c.c.) her duyguyu, insanlığın bir ihtiyacına yönelik olarak vermiştir. Korku ve endişe hissini de tehlikelere korunma içgüdüsü olarak bahşetmiştir. Ama her duygu ve düşüncede olduğu gibi, bunda da ifrat ve tefritlere girmek insanı zora sokar, hayatında birtakım komplikasyonlara yol açar. O yüzden de her şeyde olduğu gibi bu mevzuda da ümmet-i vasat çizgisinde olmak ideali.

    Ayrıca, her şeye sözü geçen birisi var; her şeyi var eden ve çekip çeviren Yüce Allah! O’nun kudreti dahilinde yürür her şey. O

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1