Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Dillerde Nağme Adın 2 (Yazılar)
Dillerde Nağme Adın 2 (Yazılar)
Dillerde Nağme Adın 2 (Yazılar)
Ebook206 pages1 hour

Dillerde Nağme Adın 2 (Yazılar)

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

O’dur varlığın çehresindeki perdeyi kaldıran, eşyanın ruhunda meknî bulunan sırları gün yüzüne çıkaran...
O’dur yerle gök arasındaki kopukluğu giderip bir kere daha arzı semâlara bağlayan; akılla kalbi en sağlam esaslar çerçevesinde buluşturup muhakemenin ufkunu fizik ötesi enginliklere ulaştıran...
O’dur canlı-cansız her şeyi en doğru şekilde okuyan; okuduklarını, herkesten çok önce ve en büyük araştırmacıların idrak ufkunu aşkın bir seviyede yorumlayıp küllî kâidelere bağlayan...
O’dur kâinat hakkında sözün özünü söyleyen; sözleriyle eşya ve hâdiseleri hallaç eyleyen ve her şeyin ötesini temâşâ etmemiz adına bize sır perdesini aralayan...
O’dur insan düşüncesini madde ve mânânın birleşik noktasına yükselten ve köhneleşmiş anlayışları târumâr ederek gördüğümüz şu fizikî dünyayı cennetlerin koridoru hâline getiren...
Bu kitapta Âlemlerin Efendisi olarak aramıza gönderilen Hz. Muhammed’i övmek için yüzyıllar boyunca kaleme alınmış yazılar var. Müslümanların yanı sıra Müslüman olmadığı halde O’na hayran insanların da yazılarını bu kitapta okuyabilirsiniz...

LanguageTürkçe
Release dateApr 18, 2020
ISBN9780463464502
Dillerde Nağme Adın 2 (Yazılar)

Read more from H. Emre Yaman

Related to Dillerde Nağme Adın 2 (Yazılar)

Related ebooks

Related categories

Reviews for Dillerde Nağme Adın 2 (Yazılar)

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Dillerde Nağme Adın 2 (Yazılar) - H. Emre Yaman

    DİLLERDE

    NAĞME

    ADIN

    2

    Halit Emre Yaman

    Published by Crab Publishing at Smashwords

    Copyright © 2020 Crab Publishing

    Tüm hakları saklıdır. Bu yayının herhangi bir bölümü, yayınevinin önceden izni olmaksızın, hiçbir formatta ve hiçbir amaçla çoğaltılamaz, dağıtılamaz, yayılamaz, bir veri tabanı veya bilgi kurtarma sisteminde saklanamaz.

    Bu e-kitap sadece sizin kullanımınız için lisanslanmıştır. Bu e-kitap başkalarına tekrar satılamaz veya verilemez.

    Eğer bu kitabı paylaşmak istiyorsanız lütfen her birey için bir kopya satın alın. Eğer bu kitabı okuyorsanız fakat satın almadıysanız veya sadece sizin kullanımınız için satın alınmadıysa lütfen satın alan kişiye iade edin ve kendinize bir kopya satın alın.

    Yazarımızın emeğine saygı gösterdiğiniz için teşekkür ederiz.

    Dillerde Nağme Adın 2 (Yazılar)

    Halit Emre Yaman

    Yayın No: 38

    Din: 6

    Yayın yönetmeni: Halit Emre Yaman

    Editör: Mehmet Ali Özcan

    Kapak tasarımı: Nazende Bahar

    Teknik hazırlık: Yücel Darcan

    Yayın tarihi: 18 Nisan 2020

    E-book ISBN: 9780463464502

    E-posta: crabspublishing@gmail.com

    Twitter: @CrabPublishing

    HALİT EMRE YAMAN

    Hayatının büyük bölümünü İstanbul ve İzmir’de geçiren Halit Emre Yaman, Hizmet Hareketi kurumlarında 4 farklı şehirde, 20 yıl öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Evli ve 3 çocuk sahibi olan yazarımız, farklı internet sitelerindeki yazılarıyla çalışmalarına devam etmektedir.

    Yayınevimizden çıkan kitapları:

    1. Sözüm Bize

    2. Rahmet ve Bereket İklimi

    3. Bir Başkadır Bizde Ramazan

    4. Beklentiler ve Gerçekler

    5. Twitter’daki Türkiye 1

    6. Twitter’daki Türkiye 2

    7. Dillerde Nağme Adın 1 (Naatler)

    8. Dillerde Nağme Adın 2 (Yazılar)

    İÇİNDEKİLER

    GEL ARTIK (Önsöz yerine)

    PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN BEĞENDİĞİ ŞİİR / Kuss bin Saide

    EFENDİMİZ’İN ŞEMAİLİ, AHLAK VE ADABI

    ASHÂB-I KİRÂMIN DİLİNDEN EFENDİMİZ / Hüseyin Algül

    EN BÜYÜK KAHRAMAN / Thomas Carlyle

    MAL BENİM BORÇ RESÛLULLAH’IN / Ahmet Şahin

    HARAMEYN EHLİNİN SULTAN ABDÜLAZİZ’E MEKTUBU

    MECMÛATU’L AHZAB’DA EFENDİMİZ / Ali Budak

    BÜYÜK FİKİR BÜYÜK İNSAN / A. Von Kramer

    SULH PEYGAMBERİ / Peygamber Yolu Araştırma Heyeti

    MEYVE DALI AŞAĞI ÇEKER / Mevlana

    GAZNELİ MAHMUT’UN SAYGISI

    RİSALE-İ NURLARDA EFENDİMİZ / Bediüzzaman Said Nursi

    EY MUHAMMED! / Prens Otto Von Bismark

    MEDİNE VESİKASI / Ali Bulaç

    DELÂİL-İ HAYRÂT’TA EFENDİMİZ’E AİT İSİMLER / Ali Budak

    HATASI OLMAYAN AMA NORMAL BİR İNSAN / Sir Charles Eliot

    ŞAHSİYET-İ MUHAMMEDİYE (SAV) / İbrahim Canan

    MEDİNE’DEKİ NEBEVÎ DEVLET / Roger Garaudy

    BİZ SENİ BIRAKMAYIZ!... / Fahrettin Paşa

    ONDAN DAHA BÜYÜK BİR İNSAN OLAMAZ / Lamartine

    RİSALE-İ NUR’DA EFENDİMİZ’İN İSİM VE SIFATLARI / Ali Budak

    MUHAMMEDÎ AŞK NEDİR? / Vehbi Yıldız

    İNSANLIĞIN KURTARICISI / Bernard Shaw

    VİLÂDETİN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI / M. Fethullah Gülen

    MUHAMMED, O’NUN PEYGAMBERİDİR / Tolstoy

    TEVRAT VE İNCİL’DE HZ. MUHAMMED / Muhittin Akgül

    ONU KİMSE GEÇEMEZ / Goethe

    TÜRKLERDE PEYGAMBER SEVGİSİ / Nihat Sami Banarlı

    ÇÖLE İNEN NUR / Necip Fazıl Kısakürek

    M. FETHULLAH GÜLEN’İN ESERLERİNDE EFENDİMİZ / Ali Budak

    EZAN-I MUHAMMEDÎ / Edmondo De Amicis

    İNSANLARIN EN MÜMTAZI / Ruşen Eşref Ünaydın

    EFENDİMİZ’İN GÖNÜLLERE GİRME METODOLOJİSİ / Reşit Haylamaz

    TÜRK EDEBİYATINDA NAATLER / Emine Yeniterzi

    DÜNYAYI TUTUŞTURAN HEYECAN / Stanley Lane Poole

    YAZI VE NAATLERDE EFENDİMİZ / Ali Budak

    KISA KISA

    KAYNAKLAR

    Önsöz yerine…

    GEL ARTIK

    Bizler Sen’in sevginle tanışınca, kul olmanın hürriyete açılan kapı olduğunu anladık. Rabbimizi tanıdık seninle, kendimizi bulduk ve gönlümüzde mâsivâya yer bırakmamaya karar verdik. Cemalinden mahrum olsak da kardeşlerin olmaya azmettik. Adını güneşin doğup battığı yerlere götürmeye gerekirse bu uğurda candan, canandan geçmeye karar verdik.

    "Sen’i seven her ruh uludur Yâ Resûlallâh!

    Gözü-gönlü onun doludur Yâ Resûlallâh!

    Cemâlin pertevinden zerre şevk alan billâh,

    Kapının ayrılmaz kuludur Yâ Resûlallâh!"

    Çoğumuz itibariyle ne sazdan ne de sözden anlarız ama söz konusu Sen olunca dillerimiz tutulur, gözyaşlarımıza hâkim olamayız. Rüyalarımıza misafir olman bile, devasa engelleri aştırdı bize… Senin sevginle çöllere çadır kurduk, kutuplarda yol aldık. Dilini bilmediğimiz yörelerde Sen mihmandarımız oldun; açılan her kapının ardında Sen vardın…

    "Bakıp Sen’i gören âşık,

    Başka cemâli neylesin?

    Dostluğuna eren sâdık,

    Başka visâli neylesin?

    Kulaklar duymuşsa sesin,

    Duyar mı ağyâr nefesin!

    Gönüllere Sultan Sen’sin,

    Gayri âmâli neylesin?"

    Bahar rüzgârları esmeye başlamıştı yurdumuzda; çiçekler açmış, her yer mis gibi kokuyordu… Kurulan sofralarda herkesin bir sandalyesi vardı. Yıllardır birbirine düşmanlaştırılmış insanlar diyalog solukluyordu… Meğer münafıklar da boş durmamış, nifak tohumları saçmış Anadolu topraklarına…

    "Sayende cennete dönen bu düşkünler bağı,

    Dağınık zülüflerin gibi şimdi târumâr;

    Toprak nemrut bitiriyor, çağ firavun çağı,

    Küfür ve ilhatla esiyor esince rüzgâr."

    Bir yel esti, ne bağ kaldı ne bostan… Yapraklar sarardı, toprak kurudu, baykuşlar damlara yuva kurdu. Düşmanların yaptıklarına eyvallah dedik ama dostların vefasızlığına diyecek söz bulamadık. Kıyameti andıran bu hengâmede tohum gibi savrulduk dünyanın bağrına… Şimdilerde Medrese-i Yusufiye’de eksiklerimizi tamamlıyor, gaybubette projelerimizi yeniden gözden geçiriyor, muhacirlikte Sen’in mesajlarına teşne gönüller arıyoruz…

    "Şimdi hazana yenilmiş bu lâlezârda biz,

    Ümit ve inkisarla yutkunuyoruz sessiz..

    Hülyâlarımızda bir yeni şafaklar çağı,

    Her gün bir kitap gibi okuyarak varlığı;

    İhtimal ki bir gün bizler de dirileceğiz..."

    Yeni bir bezme atıldığımız bu dönemde her zaman olduğu gibi yine Sen’in himmetine muhtacız. Daha önce yaptığın gibi doğ ruhlarımıza, bizlere hayat üfle, bize yeni kapılar aç; aç ki kul olmanın ve Sana layık ümmet olmanın hakkını verelim. Zira bizler, garibiz, kimsesiziz, zayıfız, güçsüzüz, âciziz, ihtiyârımız elimizde değil… Dergâhına vardık Sen’den yardım diliyoruz. Çünkü seninle eğriler düzelir, fırtınalar bahara döner, karanlıklar aydınlanır…

    "Âşıklar ararlar Sen’i her yerde,

    Dudağın şerbeti dermandır derde..

    Ben bir dertli isem dermanım nerde?

    Doğ ruhuma beni hasretle yakma!

    Hak aşkına kulun yalnız bırakma!"

    Ey Sevgili! Tıpkı dünyayı şereflendirmeden önceki dönemde olduğu gibi ortalıkta saksağanlar boy gösteriyor. Zamanında dolduramadığımız meydanlarda çakallar volta atıyor, naehillere gün doğdu, ümmete kastedenler kahraman oldu, devletin hariminde asalaklar kol geziyor… Ne yazık ki necib dediğimiz millet, maruz kaldığı algı operasyonlarının farkında bile değil.

    "Konuş ki hatipler haddini bilsin!

    İlâhî nefhanla ruhlar dirilsin,

    Erilecek zirvelere erilsin;

    Başlamış gökler de bunu dilerken.."

    İki günlük bebekten seksenlik ihtiyara, kadınından erkeğine kadar hiç ayırt etmeden zalim zulmüne devam ediyor. İniltiler geliyor her yandan… Ömrünün en verimli çağında vatanına hizmet edecek insanlar zindanlarda gün sayıyor. Dünyada yiyecek ekmeği kalmayanları sayamıyoruz artık. Akan gözyaşları çağlayan oldu. Kayyım eliyle çökülen şirketler, yalancı ve yamacılara peşkeş çekilen devlet kurumlarının haddi hesabı yok. Sensizlik, her şeyin dengesini bozdu…

    "İçimde ızdırap, gözümde damla damla kan,

    Sultânım el-amân!

    Bak sînemde bir ok var, derûnumda bir acı,

    Sen’dedir ilâcı...

    Ey ruhumu saran gizli dertlere nigehbân,

    Lütfeyle bir derman!

    Gel derdime tabib ol, ol ki perişan hâlim..!

    Kalmadı mecâlim..."

    Gözlerimiz yollarda, bir güneş gibi doğ tepelerin ardından… Geleceğine dair muştular bile ruhumuza inşirah veriyor. Gir gönlümüze, kur otağını, fermanın duyulsun her yerde. Sevgine muhtaç ruhumuza elini uzat, zira dertlerimizin dermanı Sen’sin. Aradaki perdeyi kaldır; kaldır da hasretinle yanan sinelerimiz vuslata ersin. N’olur geç kalma… Biliyorsun ki Sen’den başka sevdamız yok…

    "Gel vur mızrabını kalbimi söylet!

    Vur ruhuma nağmelerini dinlet!

    Bu gönlüme geleceğini vâdet!

    Vâdet ki, kalmadı dizimde dermân..!"

    Senin hasretinle yanan sadece bizler değiliz. Bütün kevn ü mekân daha önce olduğu gibi tekrar Senin sultanlığını temaşa etmek istiyor. Günahsız gönüllerden arşa ulaşan dualar hürmetine nikabını kaldır da bîçarelere tebessümünü bahşet! Gönüllere at sürecek fetih orduları işaretini bekliyor. Dünyanın dört bir yanında Senin sevdanla yanan gönüllere tebessümün parola oldu.

    "Hasret Sana bu gözler, gönlüm yolunu gözler,

    Huzura ersem bir kez, bahara döner güzler.

    Erse pâyine başım, hep çağlasa gözyaşım,

    ‘Sen Sen’ deyip ağlasam, kalkar bütün pürüzler..."

    Mahşerde bile nebilerin Sen’den medet bekleyeceği söylenir. Buna göre huzuruna varmaya liyakatimizin olmadığının farkındayız amma gidecek başka kapımız yok. Günahlara bulanmış ve isyanlarımızla meşhur olsak da kapındayız… Boynumuz bükük, dudaklarımız kavrulmuş, gözlerimiz yaşlı, halimiz perişan… Bekletme artık Yâ Resûlallâh! Gel ki, susuzluğu bitsin maşuklarının…

    "Yanmışım isyanla, yakma hicranla Ey Nebî!

    Penâhım Sen, kime varayım Yâ Resûlallâh!

    Kabul kıl mücrimi, kovma kapından ne olur!

    Kovarsan kime sızlanayım Yâ Resûlallâh!

    Günah bana yaraşmaz, doğru... Af Sen’in şânın,

    Sen varken kime dert yanayım Yâ Resûlallâh!"

    Seni bize sevdiren Kırık Mızrapın sahibine de layık olamadık. O bizi korumak için çırpınıp dururken bizler mirasyediler gibi davrandık. Sana layık ümmet olamadığımız gibi O’na da talebe olamadık. Bizler yaşananları hak etmiş olsak da, bizden çok O cefa çekiyor. Önce O’nun yüzünü güldür Efendim… O’nun gülmesi bizi de güldürecektir.

    Halit Emre Yaman

    4.10.2018 / Atina

    PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN BEĞENDİĞİ ŞİİR

    Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) peygamberliğinden bir kaç yıl evvel Ukaz panayırında İyad kabilesinin büyüğü olan Kuss b. Saide yazdığı şiiriyle Resul-u Kibriya’nın (sallallahu aleyhi ve sellem) geleceğine işaret etmiştir.

    Kuss bin Sâide bu güzel sözleri söylerken bahsettiği Son Peygamberin orada bulunduğundan habersizdi. Bir müddet sonra da vefât etti. Ancak kabîlesi, peygamberlik geldiğinde gelip Allâh’ın Rasûlü’ne îmân ettiler.

    Rasûlullâh (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara: Kuss bin Sâide’nin, Ukâz Panayırı’nda deve üzerinde: ‘Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur!’ diyerek hutbe okuduğu hiç hatırımdan çıkmaz. Bu hutbeyi okuyabilecek kimse var mı? buyurdular.

    Heyet, o hutbeyi kabîlelerinden hemen herkesin okuyabileceğini söylediler. Âlemlerin Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem) buna çok sevindi. Orada bulunan Ebû Bekir (radıyallâhu anh) da: Yâ Rasûlallâh, o gün ben de oradaydım, söylediklerinin hepsi ezberimdedir. dedi ve hutbeyi baştan sona kadar okudu.

    Ey insanlar! Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz! İbret alınız!

    Yaşayan ölür, ölen fena bulur! Olacak neyse olur.

    Yağmur yağar, otlar biter; çocuklar doğar, annelerinin ve babalarının yerini alır.

    Derken, hepsi ölüp gider!

    Hadiselerin ardı arkası kesilmez; hepsi birbirini kovalar.

    Kulak tutunuz, dikkat kesiliniz; gökte haber, yerde ibret alınacak şeyler var.

    Yeryüzü bir büyük dîvan, gökyüzü yük¬sek bir tavan.

    Yıldızlar yürür, denizler du¬rur. Gelen kalmaz, giden gelmez.

    Acaba vardıkları yerden hoşnut olup da mı kalıyorlar?

    Yoksa, orada kalıp da uykuya mı dalıyorlar?

    Yemin ederim, yemin ederim ki Allah’ın indinde bir din vardır ki

    Şimdi içinde bulunduğunuz dinden daha sevgilidir!

    Ve Allah’ın gelecek bir peygamberi vardır ki gelmesi pek yakındır.

    Gölgesi başınızın üstüne geldi!

    Ne mutlu o kimseye ki ona iman eder; o da kendisine hidayet eyleye!

    Yazıklar olsun, ona isyan ve muhalefet edecek bedbahta!

    Yazıklar olsun, ömürleri gafletle geçen ümmetlere!

    Ey insanlar! Hani ya babalar, dedeler, atalar? Nerede soy sop?

    Hani o süslü saraylar ve mermer binalar yükselten Âd ve Semûd kavimleri?

    Hani ya, dünya varlığından gururlanıp da kavmine,

    ‘Ben sizin en büyük Rabbiniz değil miyim? diyen Firavun’la Nemrud?

    Onlar, zenginlikçe, kuvvet ve kudretçe siz¬den çok daha üstün idiler. Ne oldular?

    Bu yer, onları değirmeninde öğüttü, toz etti, dağıttı.

    Kemikleri bile çürüyüp dağıldı. Evleri yıkılıp ıssız kaldı.

    Yerlerini yurtlarını şimdi köpekler şenlendiriyor.

    Sakın, onlar gibi gaflete düşmeyin, on¬ların yolundan gitmeyin!

    Her şey fanidir;

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1