Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Bir Başkadır Bizde Ramazan
Bir Başkadır Bizde Ramazan
Bir Başkadır Bizde Ramazan
Ebook290 pages2 hours

Bir Başkadır Bizde Ramazan

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Müslümanlar için Ramazan ayı, diğer aylardan farklıdır. On bir ayın sultanıdır o... Bir ibadet ayı olmanın yanı sıra toplumun bütün katmanlarında Ramazan kendisini hissettirir. İnsanlar cömertleşir, zengin-fakir arasındaki ilişki ve iletişim artar, çarşı-pazar canlanır, sokaklarda kardeşlik, huzur ve sevgi meltemleri eser, dargınlar barışır, yardımlaşma ve bu vesileyle yakınlaşma tohumları ekilir gönüllere... Bu hava sadece Türkiye’de değil bütün İslam aleminde yaşanır.
Bu kitapta Ramazan ayının toplum üzerindeki etkilerini, toplumsal hayata nasıl canlılık ve farklılık getirdiğini okuyacaksınız. Medeniyetimizi oluşturan temel taşlarından biri olan Ramazan ritüellerini yer yer usta kalemlerden derlenen yazılarda görebilirsiniz. Osmanlı’da ve İslam coğrafyasında Ramazan etkinlikleri, hatıralar ve şiirlerin bulunduğu sayfalarda yer yer kendi çocukluğunuzun izlerine rastlayacaksınız.

LanguageTürkçe
Release dateApr 27, 2019
ISBN9780463975442
Bir Başkadır Bizde Ramazan

Read more from H. Emre Yaman

Related to Bir Başkadır Bizde Ramazan

Related ebooks

Reviews for Bir Başkadır Bizde Ramazan

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Bir Başkadır Bizde Ramazan - H. Emre Yaman

    BİR BAŞKADIR

    BİZDE

    RAMAZAN

    Halit Emre Yaman

    Published by Crabs Publishing at Smashwords

    Copyright © 2018 Crabs Publishing

    Tüm hakları saklıdır. Bu yayının herhangi bir bölümü, yayınevinin önceden izni olmaksızın, hiçbir formatta ve hiçbir amaçla çoğaltılamaz, dağıtılamaz, yayılamaz, bir veri tabanı veya bilgi kurtarma sisteminde saklanamaz.

    Bu e-kitap sadece sizin kullanımınız için lisanslanmıştır. Bu e-kitap başkalarına tekrar satılamaz veya verilemez.

    Eğer bu kitabı paylaşmak istiyorsanız lütfen her birey için bir kopya satın alın. Eğer bu kitabı okuyorsanız fakat satın almadıysanız veya sadece sizin kullanımınız için satın alınmadıysa lütfen satın alan kişiye iade edin ve kendinize bir kopya satın alın.

    Yazarımızın emeğine saygı gösterdiğiniz için teşekkür ederiz.

    Rahmet ve Bereket İklimi / Halit Emre Yaman

    Yayın No: 12

    Din: 2

    Halit Emre Yaman Eserleri: 3

    Yayın koordinatörü: Halit Emre Yaman

    Editör: Mehmet Ali Özcan

    Kapak tasarımı: Nazende Bahar

    Teknik hazırlık: Güray Ordueri

    Yayın tarihi: 27 Nisan 2019

    Dijital ISBN: 9780463975442

    e-posta: crabspublishing@gmail.com

    Twitter: @CrabPublishing

    HALİT EMRE YAMAN

    Hayatının büyük bölümünü İstanbul ve İzmir’de geçiren Halit Emre Yaman, Hizmet Hareketi kurumlarında 4 farklı şehirde, 20 yıl öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Evli ve 3 çocuk sahibi olan yazarımız, farklı internet sitelerindeki yazılarıyla çalışmalarına devam etmektedir.

    Yayınevimizden çıkan kitapları:

    Sözüm Bize

    Rahmet ve Bereket İklimi

    Bir Başkadır Bizde Ramazan

    Beklentiler ve Gerçekler

    Twitter’daki Türkiye 1

    Twitter’daki Türkiye 2

    Dillerde Nağme Adın 1 (Naatler)

    Dillerde Nağme Adın 2 (Yazılar)

    İÇİNDEKİLER

    ÖNSÖZ

    1. BÖLÜM / OSMANLI’DA RAMAZAN

    OSMANLI HAYATINDA RAMAZANLARIN ÖNEMİ

    14 ASIRLIK GELENEK RÜ'YET-İ HİLAL

    LALE DEVRİ RAMAZANLARI

    DERSAADET RAMAZANLARI

    OSMANLI İSTANBUL’UNDA RAMAZAN

    TOPKAPI’DA RAMAZAN

    HUZUR DERSLERİ

    PADİŞAHLARIN RAMAZANI

    MAHYANIN SERENCAMI

    GÖKYÜZÜNE ATEŞLE YAZI YAZMAK

    CER

    OSMANLI TERAVİHLERİ

    II. ABDÜLHAMİD’İN YILDIZ SARAYI İFTARLARI

    RAMAZANLARDA ORTAOYUNU

    İSTANBUL’DA RAMAZAN

    2. BÖLÜM / EDEBİYATÇILARIMIZIN KALEMİNDEN

    HOŞÂMEDİ / Ercüment Ekrem Talu

    ORUÇ / Mustafa Kutlu

    GENÇLER! BU SIRRI SAKLAYIN / Mehmet ERDOĞAN

    RAMAZAN FOLKLORUNDAN RAMAZAN OTOKRİTİĞİNE / Ahmet Turan Alkan

    UZAK DÜŞENLERİN İLTİCASI / Mehmet Akar

    RAMAZAN VE SOSYAL DAYANIŞMA / Ahmet Yüksel Özemre

    RAMAZANLAR VE BAYRAMLAR YETİMLER GİBİDİR / Osman Yüksel Serdengeçti

    EKSİK BAYRAM! / Ali Çolak

    3. BÖLÜM / HEY GİDİ RAMAZANLAR

    HACI NİNE İLE TERAVİH / Ahmet Rasim

    ESKİ DİREKLERARASI BİR BAŞKA ÂLEMDİ / Halit Fahri Ozansoy

    BİR KEFEN GİBİ DURAN SOFRAYA BAKTIKÇA / Ruşen Eşref Ünaydın

    DEDE EFENDİ’YE OYNANAN OYUN / Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey

    BİR RAMAZAN HATIRASI / Necip Fazıl Kısakürek

    İBRAHİM EFENDİ KONAĞINDAKİ İFTARLAR / Samiha Ayverdi

    KANDİLLER YANARKEN / Yahya Kemal Beyatlı

    RAMAZAN HATIRALARI / Abdülhak Şinasi Hisar

    BİR KÖY RAMAZAN’I / Cihan Okuyucu

    İFTAR DAVETLERİ / Halit Fahri Ozansoy

    HIRKA-İ SAADET DAİRESİ’NDE TERAVİH / Ruşen Eşref Ünaydın

    ELLİ BEŞİNCİ MEKTUP / Ahmet Rasim

    UNUTULMAYAN İFTAR MECLİSLERİ / Ahmet Turan Alkan

    ESKİ RAMAZAN HATIRALARI / Ercüment Ekrem Talu

    ESKİ RAMAZANLAR DERKEN / Orhan Okay

    EYÜP SULTAN’DA RAMAZAN GECESİ / Ruşen Eşref Ünaydın

    ESKİ İSTANBUL BAYRAMLARI / Ahmet Hamdi Tanpınar

    KADİR GECESİ / Halit Fahri Ozansoy

    İLK ORUCUM / Hüseyin Rahmi Gürpınar

    VEDA GECELERİ / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

    ÇOCUKLUĞUMUN BAYRAMI / Hüseyin Algül

    İFTAR YEMEKLERİ / Ahmet Rasim

    RAMAZAN DAVULUNA HASRET / Halit Fahri Ozansoy

    ESKİ ZAMANLARDA RAMAZAN HAZIRLIĞI / Refik Halit Karay

    O ZAMANLAR / Samiha Ayverdi

    SAHUR SOFRASINA İNEN MELEKLER / Ali Çolak

    RAMAZAN / Beşir Ayvazoğlu

    DAVULCUNUN MANİLERİ / Ruşen Eşref Ünaydın

    BAYRAM GÜNLERİ / Halit Fahri Ozansoy

    4. BÖLÜM / ŞAİRLERİN DİLİNDEN

    RAMAZANİYYE

    RAMAZANİYYELERDEN SEÇMELER

    RAMAZAN MANİLERİ

    ATİK-VALDE’DEN İNEN SOKAKTA / Yahya Kemal Beyatlı

    RAMAZANDIR BU / Alvarlı Muhammed Lütfi

    RAMAZAN OLDU / Fuzûlî

    RAMAZANNAME / Kul Süleyman

    RAMAZAN / Tevfik Fikret

    BU O GÜNDÜR / Feyzi Halıcı

    RAMAZAN ERDİ YİNE / Bahtî (1. Ahmet)

    ORUÇ AYI GİTTİ YİNE / Şeyh Üftade

    HAYRİYYE / Nâbi

    FAZİLET-İ SAVM / Süleyman Nahifî

    KADİR GECESİ / Zatî

    ORUÇ VE İNSAN / Sezai Karakoç

    MÜBAREK RAMAZAN / Niyazî-i Mısrî

    YA RAMAZAN / Alvarlı Muhammed Lütfi

    RAMAZANDA İSTANBUL / Hasan Akay

    ELVEDA / Eşrefoğlu Rumi

    GELDİ RAMAZAN / Erzurumlu İbrahim Hakkı

    ŞÜKÜR Kİ KAVUŞTUK SANA / İsmail Bingöl

    GÜLDESTE

    5. BÖLÜM / DÜNYADA RAMAZAN

    ORTA ASYA’DA RAMAZAN / Kutlukhan Şakirov

    MESCİDİ AKSA’DA TERAVİH

    İSVEÇ’TE TÜRK USULÜ BİR RAMAZAN AKŞAMI / Ramazan Kerpeten

    MOZAMBİK’TE RAMAZAN ESİNTİLERİ / Harun Tokak

    BOSNA’DA RAMAZAN

    20 SAAT ORUÇ TUTULAN SİBİRYA’DA RAMAZAN

    RAMAZAN’DA MOSKOVA

    UZAKDOĞU’DA RAMAZAN

    AMERİKA KITASINDA RAMAZAN

    AFRİKA’DA RAMAZAN

    RAMAZAN’DA MISIR

    KAYNAKLAR

    ÖNSÖZ

    Eski Ramazanların tadı yok artık veya Neydi o bayramlar… gibi sözleri sadece ihtiyarlar değil, orta yaştaki insanlar bile dile getiriyor. Bundan 30 yıl öncesine veya sonrasına gitsek yine aynı sözleri duyarız.

    Her insan, kendi devrinin çocuğudur; devrin şartlarına göre insanın hayat tarzı ve düşünceleri şekillenir. Dolayısıyla zamanla insan da, Ramazanlar da, bayramlar da değişir.

    Hayat kaygısı olmadan yaşanan çocukluk ve gençlik dönemleri, insanların en mutlu günleridir. Evlilik, iş hayatı ve toplumsal sorumluluklar devreye girdiğinde insan mutlu olmaya pek vakit bulamaz. Daha doğrusu, mutlu olduğunun farkında olmaz. Hâlbuki şöyle bir etrafına baksa belki de geçmişte yaşadığı Ramazan ve bayramlara şimdi daha fazla imkânlara sahip olduğunu görür.

    Mesela eskiden, günümüzde olduğu gibi istenen her şeye ulaşabilme imkânı yoktu. Bundan dolayıdır ki evlerde iftar, sahur ve bayramda yenilecek yemekler ve yapılacak ikramlar için önceden hazırlıklar veya alışverişler yapılırdı. Şimdi ise istenen şeyler hemen marketlerden satın alınabilmektedir. Eskiden bu tür hazırlıklara şahit olanlar, o günleri yâd ederken elbette hey gidi günler diyeceklerdir. Çünkü o tatlı telaşın hatıraları Ramazan’da zihnine hücum etmektedir.

    Bizim medeniyetimizde Ramazan önemli bir başlıktır. İftar sofraları ve davetleri, Ramazan’a has pideler, sahurda davulun sesi, teravihler, mukabeleler, kitap fuarları, sergiler, mahyalar, eski eğlencelerin yerini alan televizyon programları sadece dindarları değil, seküler hayat tarzı olanları hatta gayr-ı Müslümleri bile etkilemiştir.

    Ramazan gelince, bizim toplumumuzun hayat tarzı da değişir. Oruç tutanlara saygı gösterilir, dindarlar daha hassas davranır, dindar olmayanlarda dine karşı bir ilgi oluşur, medyada sayfalar veya ekranlar İslam’la şereflenir, mesai saatlerinde düzenleme yapılır, hemen hemen herkeste bir iftar telaşı gözlenir, akşam ezanı okunurken sokaklarda kimse görülmez ve şehir adeta sessizliğe gömülür…

    Herkes gibi ben de eski Ramazanlara hasretim… Anne ve babamın dizinin dibinde oruç tutmak, davet edildiğim evlerde daha önce yemediğim yemeklerin tadına bakmak, mahalle camisinde akşam ezanını okuyup 2-3 kişilik cemaatle iftar açmak, teravihlerde müezzinlik yapmak, teravih için arkadaşlarla her akşam başka bir camiye gitmek…

    Bununla birlikte günümüz imkanları ile Ramazan’ı eskiye göre daha verimli geçirdiğimi de söylemeliyim. Eskiden beni mutlu eden şeyleri, şimdi çevremdekilerle paylaşmak suretiyle mutluluğumu devam ettirmeye çalışıyorum. Ramazan’ı daha iyi nasıl değerlendirebilirim diye düşündüğümde birçok yol buldum. Bu bahsettiklerimi Rahmet ve Bereket İklimi isimli kitabımda uzun uzun izah ettim.

    ***

    Beş bölümden oluşan bu kitabı Ramazan ayının ve oruç ibadetinin medeniyetimiz üzerindeki etkisini bir nebze gösterebilmek için hazırladım. Atalarımızın Ramazan’ı nasıl değerlendirdiğini, Osmanlı’nın Ramazan’a nasıl sahip çıktığını, toplumu nasıl etkilediğini, edebiyatımızda nasıl yer aldığını göreceksiniz.

    Birinci bölümde, Osmanlı dönemindeki Ramazanlar var. Ehil insanların araştırmacıların eserlerinden küçük tasarruflarla derlediğim bu bölümde, Rü’yet-i hilal ve Ramazan’ın ilan edilmesi, Lale devri Ramazanları, İstanbul’da Ramazan, padişahların Ramazan programları, huzur dersleri, mahyanın tarihçesi, teravihler, Ramazan eğlenceleri ve Abdülhamid Han’ın askerlere verdiği bir iftarı okuyabilirsiniz.

    İkinci bölüme sekiz farklı kalem erbabından Ramazan’a dair düşünceler var.

    Hey Gidi Ramazanlar isimli üçüncü bölümde, edebiyatçılarımızın hatıraları var. Oldukça geniş bir yelpazeden derlediğim hatıralar özellikle son yüz yıl içinde Ramazan’ın toplum üzerindeki etkisinin nasıl değiştiğini görebilirsiniz.

    Dördüncü bölümü şiirlere ayırdım. Divan edebiyatında özel bir yeri olan Ramazaniyyeler ve maniler hakkında bilgileri sıraladıktan sonra bunlara ait örnekler verdim.

    Son bölümde ise Orta Asya, Kudüs, İsveç, Afrika, Bosna, Sibirya, Uzakdoğu, Mısır gibi dünyanın farklı coğrafyalarında Ramazan’da neler yapıldığına dair yazılar yazdım, derledim.

    Her daim Ramazan’ınız mübarek olsun, Allah (cc) ve Rasul’ünün (sav) istediği vasıfta mü’minler olmamız niyazıyla…

    Halit Emre Yaman

    İngiltere, 2019

    1. BÖLÜM

    OSMANLI’DA RAMAZAN

    OSMANLI HAYATINDA RAMAZANLARIN ÖNEMİ

    Hüseyin Özdemir

    Dinine gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya bağlı olan Osmanlılar, Ramazan ayını manevi ve sosyal hayat açısından çok iyi değerlendiriyorlardı. Çünkü oruç ibadetinin; nefsi terbiye etmesi, hayatı bir nizam ve intizama sokması, toplumun bütün fertlerini yardımlaşma ve sevgi içerisinde kaynaştırması gibi faziletleri, ideal bir toplum için çok önemli bir ibadetti.

    Devlet yönetimi ve din adamları Ramazanın feyizli geçmesine çok önem veriyor gerekli tedbirleri alıyorlardı. Bir yandan vaaz ve nasihatlerle insanların dinî bilgi ve maneviyatları güçlendirilirken, diğer yandan ziyafetler, yardımlaşma ve hediyeleşmeler ile sosyal dayanışma güçlendiriliyordu. Osmanlının bu sosyal hayatı gayrimüslimleri bile etkilemekteydi.

    Tanzimat sonrası İstanbul’da Ramazan boyunca kalan Fransız gezgin Gerard De Nerval, Ramazan gecelerinin çok hareketli yaşandığını; Müslümanların ibadet edip, Kur’an okuduklarını, kıraathanelerde meddahların Süleyman (as) kıssası gibi hikâyeler anlattıklarını ve Karagöz oyunları izlediklerini anlatır:

    Arkadaşım Beyoğlu’ndaki evine döndü. Ben ise bu gecenin hayran kaldığım güzelliğinden gözlerim kamaşmış olarak bütün Boğaz girişi manzarasının tadına iyice varıldığı Dervişler Tekkesi civarında gezinmeye gittim. Uzaklardaki kıyıların girinti ve çıkıntılarının çizgilerini ortaya süren güneş yükselmekte gecikmedi. O sırada Tophane rıhtımı üzerinden sahurun sona erdiğini belirten bir top sesi gürledi. Birden tekkenin üst tarafında bulunan küçük minareden Allahüekber, Allahüekber... diyen hüzünlü bir ezan sesi yükseldi. Kendimi garip bir duyguya kaptırmaya mani olamadım. Evet: Allah büyüktür; Allah büyüktür! Allah büyüktür! Hz. Muhammed (sav) de O’nun peygamberidir! Günahlarınızı O’ndan gizleyemezsiniz. İşte bitip tükenmek bilmeyen bu yakınmaların ebedî ve ezelî sözleri... Benim için O’na ne ad verilirse verilsin, Allah her yerdedir. Bir an için kendimi gerçek bir günahkâr ve suçlu hissetseydim çok mutsuz olacaktım. Fakat birçok milletin içinde yaşadığı bu şehirde çeşitli dinlerden insanların hep birlikte katıldıkları bu eğlence gecelerinin birisinden, diğer bütün Beyoğlu Frenkleri gibi ben de yararlandım.

    Nerval, Ramazanda herkes her eve girebiliyor ve orada verilen yemekleri yiyebiliyordu. Fakir ve zengin bütün Müslümanlar güçleri nispetinde bu dinî görevi yerine getirmeye çalışıyordu. Üstelik evlerine gelen kimselerin Müslüman olup olmadıklarına da bakmıyorlardı. diyerek ibadetin sosyal boyutunu da eserinde anlatmaya çalışmaktadır.

    Osmanlı reform döneminden itibaren devletin her alanında olduğu gibi dinî ve sosyal hayatta gedikler açılmaya, insanların dünya ve ahiret hayatını mahveden münkirat yayılmaya başlamıştır. Bundan dolayı gerek padişahlar tarafından gerekse şeyhülislamlar tarafından halka tembihatlarda bulunulmuştur. Muhtemelen Şeyhülislamlık makamından kaleme alınan bir tembihatta Ramazan-ı Şerifte herkesin maneviyata ve edebe riayet etmeleri hususunda şunlar ifade edilmiştir:

    Padişahın da bazı camileri ziyaret edeceğinden Müslümanların vazâif-i ubudiyete ve kâide-i edebe riayet etmeleri gerekmektedir.

    Asayişi muhafazaya dikkat edilecek, çarşı içinde, Beyazıd ve Şehzadebaşı’na doğru halkın yoğunlukta geçtiği cadde üzerlerinde dükkânlarda oturularak gelip geçenler özellikle kadınlar rahatsız edilmeyecektir. Arabalar dahi bu yol güzergâhlarında durmayacaktır.

    Hanımların namaz kılmaları ve vaaz dinlemeleri için Sultanahmet, Şehzade ve Laleli Camileri öteden beri mahsusen tahsis olduğundan, erkeklerin bu camilere girmeleri, kadınların da başka camilere gitmeleri yasaktır. Kadınlar kıyafetlerine dikkat edecek, geceleri gezmeyecek ve suizanna sebep olmayacaklardır.

    Teravih namazlarına dikkat edilecek, bu vakitlerde herkes çevresindeki camilere gidecek ve gece fenersiz kimse dolaşmayacaktır.

    Eğlence yerlerinde ve kahvelerde herkes edebe riayet edecek, kumar vb. oyunlar kesinlikle oynanmayacaktır.

    Şerî bir özrü olmadıkça herkes oruç tutacak, özrü olanlar bile açıktan bir şey yemeyeceklerdir.

    Her Ramazan düzen ve temizliğe daha çok dikkat edildiği, hiçbir şekilde sokaklarda ve dükkân önlerinde süprüntü, çöp vs. bulunmayacaktır.

    Bu kuralları memurlar denetleyecek ve uymayanlara icap eden te’dibat yapılacaktır.

    Yapılan tembihatlar Tanzimat sonrası dönemde Avrupa’ya ardına kadar açılan kapılardan menhiyatın girmesini önleyememiş, özellikle zengin ve yönetici sınıf arasında sefahat çok çabuk yayılıvermiştir. Avrupa’ya gönderilen veya Fransız mürebbiyelerin terbiyesinde yetişen yönetici sınıf mensupları ve aydınlar arasında, Cemil Meriç’in ifadesiyle Batının gönüllü acenteleri yetişmiştir.

    Sadarete gönderilen bir tezkirede bu duruma işaret edilmektedir:

    Askeriye ve mülkiye sınıfından bazı gençlerin, Beyoğlu tarafında bulunan lokanta ve kıraathanelere giderek, gündüz ve alenen yemek yiyip, içki içmekte oldukları ve oralarda hazır bu gibi ahval-ı rezilaneye gören ecnebilerin, alaylı bir şekilde medeniyetin bu derecelere vardığını, güya yapılanların iyi bir şey olduğunu söyledikleri ve bu tür davranışları onların öğrettikleri padişahın kulağına gitmiş ve fevkalade teessüf etmiştir.

    Bir takım kişiler, bu gibi hareketleri medeniyet ve hürriyet icabından addetmişlerdir. Beyana hacet olmadığı üzere aleniyeten oruç yemek ve müskirat ve sigara içmek, hürriyet ve medeniyet muktezasından olmayıp insanlar arasında külliyen menafi-i diyanet ve ahlak-ı İslamiye bir harekettir. Bu gibi fiiller, muhafaza-i şeâir ve ahlak-ı İslamiyece reddedilir ve zemmedilir.

    Diğer efrad-ı muvahhidini ittiham ve en rezil bir denaetkarlık olarak bu ahvalin ortadan kaldırılıp izale edilmesi, zahir ve bahir olan mesuliyet-i maneviyeden dolayı vazife-i mukaddese-i hilafet-i kübraya dahi müterettip bulunduğuna binaen, zikredilen ahval-i rezilanenin kanunlar ve sair icap edenler vesatatleriyle behemehâl men’i zımmında taraf-ı Seraskeri’ye vesaireye tembihat ve tebliğat-ı ekkide-i müessire ifası…

    Bu gibi hem diyaneten ve hem de ahlaken ve edebe külliyen mugayiratı açık olan ahvalin vukuuna meydan verilmemesi mukteza-yı emri ferman hazret-i cenâb-ı tacidariden olmakla ol babda… (5 Ramazan 1302/18 Haziran 1885)

    Bu tür münkiratın manevi mesuliyetinin İslam halifesinin de üzerinde olduğunun bilincinde olan II. Abdülhamid’in, dinî esaslara dikkat edilmesi için zaman zaman fermanlar çıkardığı arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır. Mesela padişahın beş vakit namazın cemaatle kılınması ve özürsüz olarak maazallah orucun terk edilmemesi hususunda gönderilen fermanın bütün ahaliye ilan edildiği Canik Mutasarrıflığı’ndan bildirilmiştir.

    Seraskerlik gibi makamlara tembihatta bulunmaktan öte yapılacak fazla bir şey de yoktur. Artık Osmanlı Devleti kültürel anlamda da Batı’nın etkisi altına girmiş, fiili anlamda emr-i maruf ve nehy-i münker görevini yapamaz bir duruma gelmiştir.

    14 ASIRLIK GELENEK RÜ'YET-İ HİLAL

    Abdülmecit Mutaf

    Ramazan ayının, gerçek manasıyla idrak etmek isteyen müminler tarafından heyecanla beklenirdi. Zengin-fakir, çocuk-yetişkin, kadın-erkek ve hatta Müslümanların yanında Müslüman olmayanlar tarafından da farklı farklı duygularla beklenen bu ay, her kesim için ayrı bir umut ve mana ifade etmekteydi. Her şeyden önce inananlar için bir oruç ibadetini yerine getirme ayıydı.

    Yaratıcı’nın Gufran ayı olarak duyurduğu bu ayda edilecek tövbeler önce temizlenmeyi sağlayacak, diğer aylara nispetle daha fazla yapılacak ibadetlerle ve dualarla da sevap kazanmaları mümkün olacaktı. Birine kızdıklarında veya gıybetini yapacaklarında oruçlu olduklarını hatırlayarak bundan vazgeçeceklerdi.

    Ramazan ayını hazırlıklar eşliğinde karşılamaya hazırlanan Müslümanların heyecanla beklediği ve takip ettiği bir gelişme daha vardı: Rü’yet-i Hilal. Yani Ramazan ayının başlayacağı günü belirleyecek olan hilalin görünmesini uygun bir yerden gözetlemek ve görmek. Ramazan hilali hem fahri olarak bu işi üstlenen kimseler tarafından, hem de devletin bu işe vazifelendirdiği memurlar tarafından gözlenirdi.

    Kameri takvime göre Ramazandan önceki ay olan Şaban ayının yirmi dokuzuncu günü akşamı uygun bir yerden Batı ufkuna bakılırdı. Güneş batınca yeni ay hilal şeklinde görülürse, ertesi gün Ramazan ayının başlangıcı olduğu anlaşılır ve halka da duyurulurdu. Kameri takvimde bir yıl

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1