Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Evsafıyla; Yola Düşenler
Evsafıyla; Yola Düşenler
Evsafıyla; Yola Düşenler
Ebook257 pages1 hour

Evsafıyla; Yola Düşenler

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
EVSAFIYLA; YOLA DÜŞENLER
GİRİŞ; Hicret çeşitlemesi üzerine...
1- Onlar, kutlu gençler topluluğu
2- Dünyaya dilini, kültürünü anlatabilmek için “dil belasından” geçerler
3- Allah onlara gittiği yerleri sevdiriyor, vazifelerini hakkıyla yapabilmeleri için
4- Filiz bitirmeye toprağa düşen nice canlar, can parçaları oldu
5-Onlar, ‘Ulu Bir Çınar’ın sürgünleridirler.
6. Onlar, ulvi bir gaye için istihdam olunduklarının bilincindedirler.
7. Onlar, üstünlüğü hayırda yarış kulvarında aramaktadırlar.
8.Onlar her yerde olma gayretindedirler, yücelerden bir emirle
9- Onların rüyalarındaki sırlar, gayretlerinin yollarına sular serper hep!
10- Onlar yegâne vekil olarak Allah’ı bilmişlerdir!
11- Onlar, “En Emin”in (s.a.v.) emaneti ve de emanetçisidirler!
12- Onların eminliğine ve güvenilirliğine alem şahitlik etmektedir.
13- Onlar, O’nu (sav) severler, sevdikçe de O’na (sav) daha çok benzeşirler.
14- Teşvik ve teselli edenleri de hep aynı.
15- Onlar, hep bir inayet altındadırlar.
16. Onlar, Hak sadasının sarsılmaz, gür münâdileri.
17. Onlar, ‘İbrahimî’dirler, gerçek dostu bulma yolunda...
18. Onlar, yollardayken alabildiğinde küçülmüştür dünyalıklar.
19- Onlar, hicranlar duysalar da yollarından geri durmazlar!
20- Onlar, yılların duasının tahakkuku.
21- Onlar, yeri geldiğinde unuturlar her şeylerini!
22- Onların tek derdi Rıza-i İlahi, gerisiyse rivayetten ibaret!
23- Onlar, hayatlarını insanların huzur ve mutluluğuna adamışlardır.
24- Onların ef’âl ve ahvâli sâbır üzerinedir!
25- Onların lügâtında kırılmaya, gücenmeye yer yok!
26- Onlar, hayra ‘Adanmış Ruh’lar.
27- Onlar dönmemek üzere gittiler.
28- Onlar, diğer ülkelerle diyalog köprüleri.
29- Onların bayramları bile dünya insanına yardımlaşma vesilesi.
30- Her girişimleri gönüllere ulaşmaya bir vesile.
31- Onlar, gerçek zenginliği bulmuşlardır uzak menzillerde!
32- Mayalarının gereği, bulundukları her yerde hayırhahtırlar.
33- Onlar, muhataplarıyla hemhal, hallerine vâkıftırlar.
34- Onlar, her halleriyle misal teşkil etmişlerdi.
35- Onlar, mesuliyet duygusuyla hareket eder ve çırpınırlar...
36- Onlarsız duramayıp güzelliğe eren niceleri var.
37- Onlar, hayırlı bir rızk üzereler, duaların tahakkukuyla sabit!
38- Onlardaki beklentisizlik hâli.
39- Ve son söz; muhacirlerin ensarları var!
YAZARI ve KİTAPLARINA DAİR

LanguageTürkçe
PublisherRoh Nordic AB
Release dateDec 13, 2022
ISBN9781005233358
Evsafıyla; Yola Düşenler
Author

Ramazan F. Güzel

Hukukçu-Yazar-Şair:1972 Konya doğumlu yazar;- İlkokulu Konya’da, orta ve liseyi Eskişehir’de,- Üniversiteyi A.Ü. Hukuk Fakültesi’nde okudu,- Yüksek lisans eğitimini de M.Ü. İletişim Fakültesi’nde İletişim Hukuku üzerine yaptı.15 yıllık serbest avukatlık döneminde eşzamanlı olarak yazın ve medya dünyasında ürünler ortaya koydu.Bir dönem ceza hâkimliği yapan yazar, 2015 yılından beridir İsveç’te yaşıyor. Orada resim ve yazılarıyla edebiyat, sanat ve insan hakları alanında etkinliklerde bulunmakta...- Yazarın Yayınevimiz Nordic Publishing House’ta yayınlanmış eserler listesi:https://www.smashwords.com/profile/view/RamazanFG- Düzenli programlar yaptığı güncel Youtube kanalı:https://www.youtube.com/c/tvFOCUS- Yazarın kişisel YouTube kanalı:http://YouTube.com/@rfgKanal***OM FÖRFATTARERamazan F. Güzel född (1972) och uppvuxen i Turkiet.Har arbetat många år som juridisk rådgivare, advokat och domare.Güzel som också jobbat som journalist i olika mediekoncerner har masterexamen inom kommunikation och medier.Han har skrivit böcker inom juridik, politik och islamisk historia.Bor numera i Sverige och ägnar sig åt konst och mänskliga rättigheter.

Read more from Ramazan F. Güzel

Related to Evsafıyla; Yola Düşenler

Related ebooks

Reviews for Evsafıyla; Yola Düşenler

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Evsafıyla; Yola Düşenler - Ramazan F. Güzel

    Evsafıyla; Yola Düşenler isimli bu kitap; ister bir zorunluluk ve arayıştan isterse bir ideal uğruna bir yola düşenlerin hallerini ve vasıflarını ve hallerini anlama ve şerh etmek adına kaleme alınmıştır.

    Nordic Publishing’in bu 34. Kitabı, bu yayınevinde yayınlanan 27. Kitabımız. Yer yer hikayelerden ve denemelerden oluşan ve bir tespit halindeki başlıklar halinde bölümlere ayrılmış bu çalışmada geçen konular herkeste ayrı bir yakınlık ve sıcaklık uyandıracaktır diye ümit ediyorum.

    Yıllar önce kaleme aldığımız bu eserimizi tekrar gözden geçirerek sizlerin takdirlerine sunuyorum.

    Keyifli okumalar.

    01.01.2008/ Stockholm -12.12.2022/ Göteborg

    Ramazan Faruk GÜZEL

    EVSAFIYLA;

    YOLA DÜŞENLER

    GİRİŞ; Hicret çeşitlemesi üzerine…

    Hicretin mânâsı:

    Yola düşmeye dini ve kültürel alt yapımızda verilmiş bir ad vardır: Hicret. Bu ameliyeyi gerçekleştirenlere de muhacir denir.

    Önce bu kavramların mahiyetini açarak girelim mevzuya…

    HİCR; ayrılık, HİCRAN; ayrılıktan gelen keder ve sızı demek… Ve bu kelimelerle göbek bağı bulunan HİCRET ise; bir yerden bir yere göç etmek, kendi memleketini bırakıp başka diyarlara taşınmak demek…

    Yolculuk; bir yerden bir başka mekanlara taşınma. Ruhlar aleminden başlayarak, ana rahmine, oradan dünyaya, berzaha, ahirete uzanan/ süreğen bir taşınma var haddizatında. Bu taşınmalar olmasa doğumlar olur muydu, sonsuzluğa kapı aralama olur muydu hiç..?!

    Hicret, cennete doğru:

    İslam takviminin dahi başlangıcı kabul edilen hicret, imanda adeta bir pekişme aracı olarak bahsediliyor Kuran’da:

    İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd edenlerin (çaba harcayanların) Allah katında büyük dereceleri vardır. İşte 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır. Rableri onlara katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler. (Tevbe Suresi, 20-21)

    Hicret edenlerle dostluk:

    Aynı husus ve aynı sıralama bir başka yerde daha akıllara kazınmaktadır. Ayrıca, hicrette geri duranlara karşı takınılacak tavrı da ortaya koymaktadır:

    Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd edenler (çaba harcayanlar) ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır… (Enfal Suresi, 72)

    İman edip de hicret etmeyenlere, onlar hicret edinceye kadar belli bir mesafe koymaktadır Yaratan ve sizin onlara hiçbir şeyle velayetiniz yoktur diye buyurmaktadır…

    Bu tavır, o insanların kendilerini toparlamaları, bu seferden geri durmamaları için kendilerini için bir ihtar ve zaman tanımadır.

    ***

    Emir geldiğinde arkaya bile dönüp bakmadan hicret:

    Lut Peygamber(a.s.)  döneminde olduğu gibi… Bu yönde bir hicret tebliğini Hak’tan getirir, elçi melekler:

    .. "Ey Lut, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana kesin olarak ulaşamazlar. Gecenin bir parçasında ailenle birlikte yürü (yola çık).

    Sakın, hiçbiriniz dönüp arkasına bakmasın; fakat senin karın başka. Çünkü onlara isabet edecek olan, ona da isabet edecektir. Onlara va'dolunan (azab) sabah vaktidir. Sabah da yakın değil mi?" (Hud Suresi, 81)

    Evet, hicret emri tebliğ olunduğunda ‘arkaya bile dönüp bakmadan’ gitmek yoluna… Bu emir tebliğ olunduğunda, buna boyun eğmeyecek, dik başlılık yapanlar olacaktır, olabilecektir her devirde…

    Ve o devirde Lut (a.s.)’ın eşi, daha sonralarında İnsanlığın İftihar Tablosu Hz. Muhammed (sav) döneminde de... O (sav), Hak’tan aldığı sefer emrini aktardığında birileri, bağlarım, bahçelerim, evim...! dediler, geri durdular. Onlara da i’tap aynı şekilde şiddetli olmuştur:

    De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun Resulü’nden ve O'nun yolunda cehd etmekten (çaba harcamaktan) daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun.

    Allah, fâsıklar topluluğuna hidayet vermez." (Tevbe Suresi, 24)

    Neyse ki, bunların içerisinde sonradan hatalarını anlayan, nefislerine yenik düşmeye bahaneler bulma yanlışlığına düşmeden, hallerini itiraf edenler, tövbe edenler ve sonunda tövbeleri kabul olanlar çıkmıştır. 

    Bazen de zulümden selamete doğru hicret:

    Hicretin tarihteki bir başka tezahür şekli; inanç ve düşünceni yaşayamayınca, daha makul yerler bulmak için yollara düşme…

    Zira her devirde inanlara karşı hoşgörüsüzlükler olmuştur. Kuran’da geçen şekliyle de, kalplerindeki bu nefreti kelimelere dökenler olmuştur:

    "İnkar edenler, Resullerine dediler ki:

    Muhakkak (ya) sizi kendi toprağımızdan süreceğiz veya dinimize geri döneceksiniz. Böylelikle Rableri kendilerine vahdetti ki:

    Şüphesiz Biz, zulmedenleri helak edeceğiz. Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır)." (İbrahim Suresi, 13-14)

    Bunun müşahhas bir örneği Şuayb (a.s.)’dır:

    "Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler) dediler ki:

    Ey Şuayb, seni ve seninle birlikte iman edenleri ya ülkemizden sürüp-çıkaracağız veya mutlaka bizim dinimize geri döneceksiniz. (Şuayb:)

    Biz istemesek de mi? dedi, Allah bizi ondan kurtardıktan sonra, bizim tekrar sizin dininize dönmemiz Allah'a karşı yalan yere iftira düzmemiz olur. Rabbimiz olan Allah'ın dilemesi dışında, ona geri dönmemiz bizim için olacak iş değildir. Rabbimiz, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Biz Allah'a tevekkül ettik. 'Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında 'Sen hak ile hüküm ver,' Sen 'hüküm verenlerin' en hayırlısısın. (Araf Suresi, 88-89)

    Yine bir zulümden, küfürden uzaklaşma destanı; Kelimullah Hz.Musa’nın (a.s.) çöller, denizler aşmasının kıssası:

    "Musa'ya: Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz diye vahyettik. Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.

    Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler. Biz ise uyanık bir toplumuz (dedi)." (Şuara Suresi, 52-56)

    Zulümden kaçmalar, zulüm dolu, günah dolu ortamlardan uzaklaşarak daha emin yerlere sığınmalar... Dinini, inancını daha rahat yaşayabilmek için. Bunların sembolleştirildiği kimseler Ashab-ı Kehf (Mağara Ashabı) gençleridir. Halleri Kuran’da aynen şöyle tablolaştırılır:

    .. O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: Rabbimiz, katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl)"... 

    Biz sana onların haberlerini bir gerçek (olay) olarak aktarıyoruz. Gerçekten onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi ve Biz de onların hidayetlerini artırmıştık…" (Kehf Sûresi, 10-20)

    (Bu mağara ehlinin hâlleri, sonrasında gelecek olan Kutsîler zümresinin yaşanmış ve yaşanacak ahvaline ışık tutar. Bazı mekanlarda saklıdan nurlanma ve uyku misal bir dönemden sonra dirilme…)

    Ahir Zaman Peygamberi (sav)’in vahiy arifesinde sığındığı Hira Mağarası’ndaki sığınma da Ashab-ı Kehf’inki gibi bir ilk çekilmedir. Küfürden sığınma, nurlanma…

    Sonrasında yaşadığı hicretindeki yareni, yoldaşı, Sıddık-ı Ekber’i üçünün ikincisi Hz. Ebu Bekir (r.a.) ile hicret ederken sığındığı Sevr Mağarası’ndaki ahvali de hicrette zulümden sığınmaya müstesna başka bir semboldür…

    Günümüze değin varan, hayır yolunda hicret:

    Hayatı hicret gergefiyle örülü bir Ulu Peygamber daha vardır ki o da Hz. İbrahim (a.s.)’dir. Kur’an’ın tasdikiyle, kuvvetli imanı ve büyük ümmiyesiyle tek başına bir ümmet kabul edilen Hz.İbrahim (a.s.); Urfa, Şam, Mekke arasında mekik dokumuştur.

    Onu uzun bir sefer bekler;

    Nemrut’un ateşleri arasından geçer… Mekke’de evlattan geçer… Ardında sönmez bir çerağ bırakır, kendisine uyacak olan Hanîflerine büyük bir kurtuluş geçidi açar da gider..!

    Hz. İsa da kısaca ömrü hayatını hep hicretle geçirir. Öz yurdundan ta küçüklükten annesiyle birlikte ayrılmış, başka diyarlarda büyümüştü. Son demlerine kadar da koca bir coğrafyayı baştan başa adımlamış, gezdiği her yere kendi soluklarını katmıştır. Bir namı olan Mesih’in bir anlamı da çokça gezen demek değil midir ki?!

    İnsanları eğitmek ve doğru, güzel yola çağırmak için yollara düşmek de bir peygamber mesleğidir haddizatında. Günümüzde bunu yaşatanlara ne mutlu. Fakat bunun kolay olduğunu kim söylemiş?

    Bu kitabı okurken, bu yollarda yaşananlardan ibretler -kısmen de olsa- görebileceksiniz…

    Bu hicret ve yola düşme melesinin tarihi, dini boyutuna baktıktan sonra şimdi asıl konumuza gelelim; yola düşenlerin evsafına.

    1- Onlar, kutlu gençler topluluğu

    Onlar umum itibariyle gençler topluluğu... Daha bıyıkları yeni terlemiş. Peygamberimize sahip çıkan sahabeler topluluğu da öyle değil miydi? En büyükleri otuz yaşları civarındaydı. 

    Efendimize sahip çıkan gençler topluluğundan bazıları:

    * Hz. Ali (10 yaş), 

    * Zeyd bin Harise, Talha (15-17 yaş), 

    * Abdurrahman bin Avf (17 yaş), 

    * Sa’d bin Ebi Vakkas (17 yaş), 

    * Abdullah bin Mesud (15 yaş), 

    * Abdullah bin Ömer (13 yaş), 

    * Zübeyr bin Avvam (16 yaş), 

    * Mus’ab bin Umeyr (18-20 yaş), 

    * Osman bin Afvan (24 yaş), 

    * Ebu Huzeyfe (30 yaş), 

    * Ebu Udeybe bin Cerrah (31 yaş) 

    İşte böyle genç civanlar yer alıyordu. Genç erkekler gibi genç kız ve hanımlar da İslam’ı ilk seçenler ve Peygamber Efendimiz’in ilim ve irfan halkasına katılanlar arasında yer alıyorlardı. Fatıma binti el-Hattab (Hz. Ömer’in kardeşi), Hz. Ebubekir’in kızları Esma ve Aişe bunların başında gelmektedir. Bu anlamda İslam’ın bir gençlik hareketi olduğunu söylemek mümkündür.

    Onları en güzel özetleyen sahabelerden birisi de Hz. Musab bin Umeyr (r.a.) idi. O daha yirmili yaşlarda, ardında bir servet ve ihtişamı bırakarak Mekke’den Medine’ye hicret etmişti. Müslümanların Medine’ye hicret etmesi ve Mekke’de gördükleri zulüm ve baskılardan kurtulmalarına zemin hazırlamaya çalışıyordu bir yönden de.

    Tek başınaydı. Kalpten inandığı dinini anlatmak için gittiği bu yaban diyarda bir demir parçası bile yoktu yanında. Bir bahçede oturup dinini anlatırken kılıçlarını çekmiş gelen insanlar vardı, kendisini katletmek için. Onun tavrı ise çok sıcak ve mülayim idi:

    "Hele bir otur dinle, hoşuna gitmezse buyur dilediğini yap."

    Hz. Muhammed (sas) henüz 21 yaşında iken Muaz bin Cebel’i Yemen’e vali tayin etmiş, ona vefa ve sevgi duyguları içerisinde davranmıştı. 

    Yine başka bir genç olan Ebu Huzeyfe, Kureyş liderlerinden inançsız olarak ölen Utbe’nin oğluydu. Babasından sonra Kureyş liderliği kendisini bekliyordu. O bütün servet, itibar ve rahatlığı terk ederek, İslam’ı, birlikte çileyi ve fakirliği seçti.

    Böyle inanmış gençler topluluğu arza dağılarak bir saadet devrinin başlamasına önayak olmuşlardı.

    Günümüze gelindiğinde aynı saffet ve durulukta bazı gençler daha geniş bir profil ve ölçekte, dünyanın dört bir yanında eğitim seferberliği ile duygu ve düşüncelerini taşıyorlar. Nice koca koca insanlar, büyük titre sahip insanlar var ki, çevresinde bir kaç kişiyi toplayamıyorlar. Bu gençler ise, bu kadar gençliklerine, mütevazı özelliklerine ve kıt imkânlarına rağmen çok büyük işler başarıyorlar. Arkalarında büyük bir inayetlerle...

    Sıfır imkânla dev müesseslerin ortaya çıkmasına dair o kadar çok hadiseler var ki! Bu konu, başlı başına bir kitap oluşturmaya yetecek mahiyettedir, ama bizim burada vurgulamamız onların gençliklerine dair. O kutlu genç topluluğundan Ortaasya’da bulunmuşlardan birisinin anlattıklarını buraya yansıtırken, onların yaşadıklarına ışık tutmuş oluruz umarım;

    "Hepimiz gençtik. Müdürümüz bile gençti. Bizden 2 ya da 3 yaş büyük. Okul İngilizce eğitim verdiği için oldukça ilgi çekiyordu. Ama ilk sene o kadar çok kişi bilmiyordu tabi. 

    Veli geldiği zaman

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1