Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Çay Koy Keçeli
Çay Koy Keçeli
Çay Koy Keçeli
Ebook291 pages2 hours

Çay Koy Keçeli

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Olayların sel gibi akıp gittiği, hızına erişip, ulaşamadığımız baş döndürücü bir zaman diliminde yaşıyoruz.
Birçok olay çok kısa bir zaman içerisinde, daracık mekanlarda vuku buluyor.
Bir olayı çözümlemeye ve bertaraf etmeye gayret ederken diğer bir toslamayla sarsılıyoruz.
Tam bir bast-ı zaman, tayy-ı mekân yaşıyoruz.
Zamanımızın darlığından bahsederken zaman genişliyor, ki içerisine neler neler sığıyor ve teknolojik imkanlarla her alana, her mekâna görsel olarak ulaşabiliyoruz.
Rivayetlerde anlatılan ahirzamanın tam ortasındayız.
Olaylar açısından bakarsanız, dünyanın merkezi muhtemelen Ortadoğu'dur.
Hele, hele Türkiye, ne kadar çılgın bir ülke.
Yurt dışında bir bürokrat "Yahu nasıl bir ülkede yaşıyorsunuz, bizde bir yılda olan olaylar sizde haftada, neredeyse bir günde oluyor." demişti.
Feleğin çarkı çok hızlı dönüyor ülkemizde.
Fakat ne yazık ki son zamanlarda peşi peşine gelen olaylar ümidimize darbe üzerine darbe vuruyor.
Neyse ki daha Hizmet'i tanıdığımız ilk günlerde elimize tutuşturdukları, bence harika bir portre olan "Hizmet İnsanı" tarifinde Büyüğümüz bizleri peşinen uyardığından bir nebze şerbetli sayılırız.
"Müesseseleri yıkılıp planları bozulduğu ve birliği dağılıp kuvvetleri tarumar olduğunda fevkalade inançlı ve ümitli " evet işte bu ifadeler, bir ihtimal olarak hep akıl cebimizde duruyordu.
Ne var ki bizler müjdelere kilitlenip cazibesine kapıldık, basiretimiz bağlandı. Uyarıları gördük, okuduk ama idrak edip tedbir alamadık.
Ne olursa olsun, başımıza ne gelirse gelsin, düşsek, yuvarlansak, yükümüz yuvarlansa, yıkılsak dahi kalkacak, yükümüzü kaldıracak ve İnşallah tekerleğimiz tümsekte kalmadan akabeleri aşıp geçeceğiz, başaracağız.
O ki Efendimiz'in (sav) zamanımıza ait vaadleri var, mü'minler hepsini görecek ve mest-ü mahmur olacaklar, olacağız.
Efendimiz (sav) "Allah'a dayanan, Allah'tan isteyen mahrum olmaz" buyuruyor.
Canlarımız emrine-yoluna feda olsun.
Ümidimiz kavi çünkü Sen'den istiyor ve itimat ile Sen'den ümit ediyoruz.
"Ümit her şeyden evvel bir inanç işidir. İnanan insan ümitlidir ve ümidi de inancı nispetindedir. Hele insan, inanacağı şeyi iyi seçebilmiş ve ona gönül vermişse, artık onun ruh dünyasında, ümitsizlik, karamsarlık ve bedbinlikten asla söz edilemez." der Büyüğümüz.
İmanımız nispetinde olan ümidinizi asla kaybetmeyeceğiz ve yakılan, yıkılan her şeyi yeni baştan yepyeni inşa edeceğiz.
Muhasebe, murakabe, tevbe ve istiğfarla şerrin kökünü kesip, hayra yeni hizmetlere yol alacağız.
Evrad, ezkar, dua, say ve gayretle hayır kapılarını açıp yani hizmetlere kanatlanacağız.
Yeni plan, yeni proje ve insanlarla hakkı tutup tekrar kaldıracağız.
Bizim ızdırar ve istidat lisanıyla duamız budur.
Gayret ve ümit ile kapıları açıp kapayanın, her şeye Kadir olanın, kapısında O'na itimatla O'ndan intizar ediyoruz.
Her iki büyüğümüz, Üstadımız ve Hocamız aynı şeyi söyler "Ben hayatımın hiçbir döneminde ümitsiz olmadım."
Biz o iki mücessem ümit kaynağının tabileri, talebeleriyiz bize ümitvar olmak yakışır.
Bütün dünya üzerimize gelse, her problemle kahve içme rahatlığı içerisinde baş etme kararlılığındayız, Rabbimize itimat, teslim ve tevekkülle...
Sahibine yönelen her ümit yeni bir başlangıç, yeni bir zaferdir.
Bizim ümit kaynağımız Allah'tır.
Kim bilir? Rabbimiz nerelerde, bilmediğimiz ne güzellikler yaratıyordur.
İnşaallah, yarın daha güzel bir geleceğe uyanacağız.

"Çay koy keçeli, yeniden başlıyoruz."

LanguageTürkçe
Release dateAug 18, 2022
ISBN9781005838515
Çay Koy Keçeli
Author

Mansur Turgut

Türkiye'nin en küçük ili Bayburt'ta 8 Nisan 1968’de doğdu ve çok sevdiği en büyük ili İstanbul'da büyüdü. İlk, orta, lise öğrenimini İstanbul’da bitirdi. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Başta İzmir olmak üzere Anadolu'nun değişik illerinde eğitim hizmetlerinde çalıştıktan sonra Moğolistan'da Tonyukuk ve Orhun Abidelerinin gölgesinde Hizmet etmek şerefine nail oldu. Bütün arkadaşları gibi zorlu sürecin sevk-i cebrîsi ile Güney Kore’de kısa bir süre yaşadıktan sonra Amerika hayatı başladı. Bir ‘mülteci’ olarak ailesi ve sevdikleriyle beraber hayat mücadelesine devam ediyor.Yazıları, haftalık olarak Zaman Avustralya Gazetesi'nde yayınlanıyor ve inandığı doğruları YouTube kanalında anlatmaya çalışıyor.

Read more from Mansur Turgut

Related to Çay Koy Keçeli

Related ebooks

Reviews for Çay Koy Keçeli

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Çay Koy Keçeli - Mansur Turgut

    REHBERİMİZE İTİMAT

    Tehlikeli sularda, kuvvetli fırtınada, deniz fenerinden gafil olmak yerine onu kılavuz edinmek, sapasağlam göz önünde bulundurmak icap eder, yoksa yolumuzu şaşırır kayalıklara bindirebiliriz.

    Hele bir de Kutup Yıldızı'nı rehber edindiysek, kurtulduk demektir.

    Görülmemiş bir fırtına yaşıyoruz; ah ki ahirzaman fitnesine düçar olduk.

    Dinimize gelen musibetler sağanak sağanak üzerimize yağıyor, başımıza Şubat Soğuğu, Haziran Fırtınası ve Temmuz Kıyameti ile patlayan müthiş bir yangın var.

    Yanıyoruz!

    Düşünüyorum, düşünüyorum, kurtulmak için bilgim ve aklım bana yetmiyor.

    Nefsim ise vesveseler, desiseler ve bana çelme takmakla meşgul.

    Dünyevi ve uhrevi sadet istiyorum, istiyoruz.

    İnsanlar, tıbbi, iktisadi yahut dünyevi her meselede, bu konuları bilmediklerini düşünerek kendilerine bir rehber ediniyorlar, yanlış yapma ihtimaliyle tir tir titriyorlar.

    Dinimizi, maneviyatımızı, ahiretinizi ilgilendiren en önemli meselelerde rehber edinmemek doğru mudur acaba?

    Halbuki, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor:

    قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ

    (Ey Rasulüm, onlara) de: Eğer Allah’ı seviyorsanız, o halde bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, (günahları) çok bağışlayandır; (bilhassa mü’minlere karşı hususi) rahmet ve merhameti pek bol olandır.

    Ey Resulüm de ki, Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz. Yani, rehberinizi iyi seçiniz, ittiba ve itimat ediniz.

    Üstadımız’a göre insanlar akılları ile Allah’ı bulmakta zorlanıp, aklın handikaplarını aşamayacakları, takılabilecek leri için, Rabbimiz bizlere merhameten, usulünce tarif edici bir rehber olan Efendimiz'i (sav) göndermiş. Kendisine uyulması gereken, numune-i imtisal bir rehber.

    Ve Rabbimiz her çağa peygamber varisi, dini tecdit ile vazifeli, yeni bir rehber gönderiyor.

    Ve bence bizler, mihrabımızı belirleme adına rehberi, rehberin durduğu yeri, iyi bilmemiz lazım, onlar yani hak çizgisinde sabit rehberler kıblenüma gibidirler, uyarsak yanılmayız.

    Evet her zaman rehberi önde görmek lazım, deniz feneri, kutup yıldızı gibi, rehber hep en önde olmalı ve takipçileri ışığını, izlerini değerlendirerek yürümeli, hele hele ahirzamanda, mayınlı tarlada yürüyormuşçasına dikkat edilmeli.

    Rehber geri çekilir yahut izinden gafil olursanız (Allah korusun) rehberini önünde göremeyen insanlar, Kabe’ye doğru namaz kılıyorum! diye otağ-ı şeytaniye dönmüş olurlar, yolun şaşırılması ihtimali tavan yapar.

    Ama rehberi görenler, evet, mürşid-i kâmil olan rehber adeta bir pusula gibidir, milimi milimine Beytullah’ı gösterir, milimi milimine insana mihrabını gösterir, yöneleceği noktayı gösterir.

    Dolayısıyla Rabbimize ulaşmayı düşünüyorsanız, Hüveye ulaşmayı düşünüyorsanız, bir yönüyle eneden vazgeçerek, esasen O’nda erimeye bakacaksınız, ki Sofiler buna, fena fişşeyh, sonra fena firrasul, sonra fenafillah, bekâbillah, maallah diyorlar, böylelikle maksûd-u hakikiye erebilirsiniz.

    Evet, evvela sağlam bir mürşid; sağlam bir güzergâh.

    Sağlam olmayan mürşide el verirseniz, yolunuzu sarpa uğratır.

    Niyazi Mısri,

    Her mürşide el verme ki, yolunu sarpa uğratır

    Mürşidi kâmil olanın, gayet yolu asan imiş.

    ifade buyurur.

    Temsiliyle, haliyle ve neresine bakarsanız bakınız edasıyla, adeta lafz-ı celale yazılmış gibi, hep Allah’ı gösteren insanlar; yüz çizgilerinde, mimiklerinde, yüz hareketlerinde, gözlerinin irisinde, kulak kabartmalarında, dil-dudak hareketlerinde, hep Allah! diyen insanlar, mürşid-i kâmil gerekli bizlere.

    Bununla beraber mürşid-i kamile itimat, sadakat lazım.

    Objektif bulmayabilirsiniz, ayeti kerime Allah'a ve Resulüne ve sizden olan emirlerinize itaat edin buyurmakta, kasır fehmim ile tarihselliği yıkıp yukarıdaki ve bu ayette, devrimize ait tembihler hissediyorum, intibahımız için.

    Elhamdülillah, Rabbimiz'e ve Efendimiz'e (sav) itaat etmemiz gerektiğini hepimiz biliyoruz ama bununla beraber hakkı, hakikati tavsiye-emreden, sizin gibi olan, sizin gibi yaşayan, içinizden, soyunu-sopunu, geçmişini, hayatını, doğru bildiğiniz ululemre, idareciye, alime, fakihe itaat edin.

    Hele hele devrin sahibini bulduğunuza inanıyorsanız, bulduysanız O'na sadakatle, itimat edin, itaat edin.

    Ferd-i ferîd olan, devrin, asrın sahibi, yoldaki kılavuz, rehbere itimat edin.

    Teşhis edip eteklerine yapışmak lazım.

    Ben kendimce Hocaefendi'yi buldum.

    Evet, Hocaefendi de insan ama benim tanıdığım, gördüğüm en kâmil insan ve benim için devrin sahibi, Üstadımız'ın gerçek varisi, kılavuzum, rehberim.

    Bence O'nu, Kur'an ve Sünnet'e bağlılığı, ilmi, engin basiret, firaset, ubudiyet, merhamet ve aksiyonu, vesile olduğu hizmet ile komple değerlendirmek lazım.

    Hocaefendi bizleri mezbelelikten toplamış, bizlere hakiki insan olma ufkunu göstermiş ve oraya sevk etmiştir.

    Hocaefendi, bir neslin sönmeyen, söndürülemeyen, inşaallah, sönmeyecek ışığıdır.

    Kendine göre, realist düşünenler ne düşünürlerse düşünsünler ne derlerse desinler, ben Rabbimiz'e inanıyorum (elhamdülillah) ve Rabbimizin izin verdiği kuvve-i maneviye, kuvve-i kudsiyyeye inanıyorum, mürşidin tabileri üzerinde Rabbimiz'in izniyle manevi bir kuşatıcılığı, belki de ubudiyet ve duasının gücüyle, izinli bir kuvve-i kudsiyesi olduğuna inanıyorum.

    Süleyman Efendi Hazretleri diyor ki Üstadınıza itimat edin ve cesur olun.

    Devrin imamına uymayan cahiliye ölümü ile ölür. diyenlerin kastı-mesnedi ne bilmem, fakat şimdilerde korkarak, ürkerek bu sözü bir daha düşünüp daha iyi anlamaya başladım, ‘ya ben de savrulursam’ düşüncesi beni dağidâr ediyor, talihsiz bir savrulma neticesinde imansız, imanım kurtulsa dahi belki nifak üzere ölmekten korkuyorum, sizler korkmuyor musunuz?

    Ahireti kaybetmekten korkmayalım, tir tir titreyelim.

    El emr-u ciddün.

    Ufak bir sarsıntıda sarsılıp yıkılmayın, bilirsiniz mü'min sarsılsa da yıkılmaz

    İtiraf ediyorum, şimdilerde şahid olduğumuz bu kadar savrulma aklımın ucundan bile geçmiyordu, şu anki hadise hayallerimin çok ötesinde, düşünemeyeceğim kadar yıkıcı, akıl edemeyeceğim kadar yakıcı, ifritten bir dönemde yaşıyoruz.

    Yanıyoruz!

    Çocukluğumuz kitaplarıyla geçen, hizmetlerini dinlediğimiz, Üstadımız'ın peşinden yürüyen, kendimize temel doneler, kilometre taşları olarak kabul ettiğimiz, haline göre şekillendiğimiz insanların savrulduğunu gördükçe içim yanıyor, demek ki imtihan çok çetin diyor ve çok korkuyorum.

    Yanıyoruz!

    Hezeyanın, bini bir para.

    Çılgın dalgalar kıyıya değil, Büyüğümüz'e vuruyor.

    Önce, ‘çevresi ulaşmaya izin vermiyor’ dediler, sonra ‘belli bir grubun kutsiyeti’ diye yola çıktılar, ardından ‘kült’ yakıştırmasını yaptılar ve şimdi ‘Hocaefendi çekilsin, cemaat kendini fesh etsin’ diyorlar.

    Hiç düşündünüz mü? insafla düşündünüz mü? Hocaefendi bu hezeyanlarla söylenenlere maruz kalıp, ardından gelenleri, kardeşlerini ‘sükût-u hayal cehennemi'ne atar mı?

    Nifak şebekesinin iteklemesi ve nefislerimizin doymaz şehveti ile bir vefa, bir itimat, bir sadakat depremi yaşıyoruz.

    Yanıyoruz!

    Allah'ım ne olur yardım eyle bu kabustan uyanmak istiyorum artık!

    Rabbimiz hadis-i kudsî ile buyuruyor ki Her kim benim velilerimden bir veliye düşmanlık ederse, şüphesiz ona ilan-ı harb ederim

    Bu vesileyle Allah dostlarına hançer atan, döner kendi karnını deşer der Mevlâna.

    Titremeli değil miyiz?

    Niçin itimat etmiyoruz?

    Büyüğümüz Bekleyin! çok yakında her şeyin değiştiğini, size zulmedenlerin köksüz ağaçlar gibi devrildiğini, yerle yeksan olduğunu göreceksiniz, bekleyin! biiznillah her şey güllük gülistanlık olacak diyor ve ben ona itimat ediyorum.

    Rabbimizin inayetiyle, bütün bu yapılanlar, şu görkemli hizmet, yüz yetmiş diyara yolculuk, gösterilen hüsn-ü kabul, bütün bunlar sizce tesadüf müydü?

    Hayır, hayır!

    Kesinlikle, Büyüğümüz cemaatini hiç yanıltmamıştır.

    Ne oldu bize?

    Sadece oturup itimat ile bekleyelim demiyorum, diyemem, elbette bu felaketten kurtulmak için gerekli olan her şeyi yapalım fakat Allah için sabır ve sebatla hayatımızı teslim ettiğimiz zata inanalım.

    Kimseyi ikna etme gibi bir mükellefiyetim, kimsenin de ikna olmak gibi bir mecburiyeti bahis mevzuu değil.

    Hizmetimiz için değil, hizmetimiz Allah'ın izniyle baki kalacak ve galip gelecektir, asla şüpheniz olmasın.

    Ama, acaba bizler, acaba? Bulunduğumuz konumu koruyabilecek miyiz? Korkuyorum!

    Korkuyorum, kardeşlerim, sevdiklerim, kendim için kokuyorum.

    Herkes ayrılsa gitse, mürşidimizi, rehberimizi yalnız bıraksalar dahi, bizler bir buçuk mürid içerisinde olmaya talibiz, tam olamasak da buçuk olabiliriz belki.

    Siz de istemez misiniz?

    Yoksa!

    Öylesi de vardır ki, mürşid diye arkasına düşersiniz, hafizanallah, Bel’am İbn Baûra’nın veyahut da Bersisa’nın arkasına düşmüş olursunuz.

    Halife! der, birisinin arkasına düşersiniz, hafizanallah.

    Fakat sizi şeytan yolunda, şeytan patikalarında sürüm sürüm süründürür.

    Ne dizlerinizde derman ne ayaklarınızda fer kalır ama hiçbir zaman güneşe doğru mesafe alamazsınız, hep gölgenize takılıp gidersiniz, gölgeye taparsınız.

    Gerçekten korkmuyor musunuz?

    14 Ocak 2019

    İSTANBUL

    Martılar ötüşürken,

    Kendimi buldum seslerinde. Boğaziçi'nde,

    Bir sahil çayhanesinde...

    Çay, simit, martı,

    Ve ben, yârin sinesinde...

    Ah ki, ne gelir elden?

    Sürgünde,

    Gurbetteyim...

    Özledim,

    Özledim seni İstanbul,

    Martıların seslerinde…

    22 0cak 2019

    DİKKAT

    Ufak tefek, hatta lüzumsuz sebeplerle, namaz hususunda

    • Ruhsatın en kolay yerlerine sapmak,

    • Azimeti terk etmek,

    • Bir nevi gevşeklik göstermek,

    olsa olsa Üstadımız'ın ifadesiyle,

    • Semavi değil arzî

    özür dilerim ama,

    • Rahmani değil, şeytani bir içtihad olabilir.

    Üstelik biz müçtehid değiliz…

    31 Ocak 2019

    KENETLENMELİYİZ

    3 Şubat 2019 tarihli Kenetlenmeliyiz Bamteli'nden istifade ile…

    Sevgili kardeşlerim,

    الاَّ تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لاَ تَحْزَنْ إِنَّ اللهَ مَعَنَا فَأَنْزَلَ اللهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَى وَكَلِمَةُ اللهِ هِيَ الْعُلْيَا وَاللهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

    Eğer Siz Peygambere yardımcı olmazsanız, Allah vaktiyle ona yardım ettiği gibi yine yardım eder. Hani kafirler onu Mekke’den çıkardıklarında, iki kişiden biri olarak mağarada iken arkadaşına, ‘Hiç tasalanma, zira Allah bizimle beraberdir.’ diyordu. Derken Allah onun üzerine sekinetini, huzur ve güven duygusunu indirdi ve onu, görmediğiniz ordularla destekledi. Kafirlerin davasını alçalttı. Allah’ın dini ise zaten yücedir. Çünkü Allah azizdir, hakimdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir)." (Tevbe, 9/40)

    Sevgili kardeşlerim!

    Umur-i hayriyenin muzır manileri olur; Şeytanlar, bu hizmetin hadimleriyle çok uğraşırlar!

    Dolayısıyla, bizlerle, bu hizmetin hadimleriyle uğraşacaklar;

    Doğru yolda yürüyen, doğru şeyleri hedefleyip giden, çok yüksek bir gaye-i hayale dilbeste olan, İ’la-i Kelimetullah ve İ’la-i Hakk yolunda bulunan insanlarla, bizlerle uğraşacaklar.

    Kenetlenmeliyiz!

    Cenab-ı Hak bizlere çok şey yaptırdı. Yaptırdığı şeyler, yaptıracağı şeylerin en inandırıcı referansıdır.

    Bugüne dek, bizlere bu kadar eltaf-ı Sübhaniyede bulunan Rabbimiz, bizi hiç yaptığımız şeylerin yıkılması karşısında inkisarda bırakır mı?!

    Kardeşlerim, Rabbimiz ayrı ayrı yollar lütfeder ve yeni yeni yollarda, bugüne kadar katettiğimiz mesafeyi katlayarak yeniden bizlere lütfeder.

    Fakat kenetlenmeliyiz!

    Allah’ın izniyle,

    • irade,

    • şart-ı adi; meyelan veya meyelanda tasarruf,

    • gayret bizlere ait.

    Çalışmalıyız…

    Ama

    • meseleyi ortaya koyma,

    • yaratma,

    • bizi memnun-mesrur etme,

    • istediğimiz şeyleri bütün kâinatta gerçekleştirme,

    • işte bu Kudreti Na-mütenahi’ye,

    gerçek havl ve kuvvet sahibi Rabbimize ait.

    Kardeşlerim,

    Rabbimiz bugüne kadar verdiği şeyleri bundan sonra da verecektir.

    Ama kenetlenmeliyiz!

    Varsın sahip çıkanımız olmasın; şayet Allah yolundaysak, tasalanmayın; O mutlaka bizim yardımcımız olacak.

    Bize de ilahi inayet uzanacak ve gönüllerimiz sekine, huzur ve güvenle dolacak!..

    Fakat kardeşlerim,

    Çalışmalı ve kenetlenmeliyiz!

    10 Şubat 2019

    NİYET, HİCRET VE SEMERELERİ

    10 Şubat 2019 Niyet, Hicret ve Semereleri isimli Bamteli’nden istifade ile…

    Sevgili kardeşlerim,

    Buhari’nin birinci hadisi, niyet ve hicret ile alakalıdır,

    إِنَّمَا الْاَعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ وَإِنَّمَا لِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوَى فَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ إِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ فَهِجْرَتُهُ إِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ وَ مَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ لِدُنْيَا يُصِيبُهَا أَوِ امْرَأَةٍ يَنْكِحُهَا فَهِجْرَتُهُ إِلَى مَا هَاجَرَ إِلَيْهِ

    Ameller (başka değil) ancak niyetlere göredir ve kişinin niyeti ne ise karşılık olarak onu bulur. Dolayısıyla kimin hicreti, Allah ve Rasulü’nün rızasını kazanma istikametindeyse, onun hicreti Allah ve Rasulü’ne olmuş demektir. Yine kim nail olacağı bir dünyalık veya nikahlanacağı bir kadına ulaşma uğruna hicret etmişse, onun hicreti de hedeflediği şeye olmuştur.

    Sevgili kardeşlerim, evet, herkesin ameli niyetine, yine hicreti niyetine göredir.

    İman, amel ve namazla, tebliğ ise hizmet ve hicretle bağlanmış, taçlanmıştır.

    Sevgili kardeşlerim, bugün hicret-hicretlerimiz ve inşaallah, kutlu neticesi üzerinde durmak istiyorum.

    Hicretin iki sebebi vardır:

    • Bulunduğumuz yerde yapmamız gerekli olan şeyleri yapmamıza fırsat ve imkân verilmemesi;

    • Ve memleketimizde bizlere hakk-ı hayat tanınmaması.

    Bizler evvelen, ihtiyari, isteyerek, Rabbimizin izni ile dünyanın her yöresine hicret ettik.

    İkinci olarak cebren, cebri hicrete maruz bırakıldık.

    Fakat, her hâlükârda Cenâb-ı Hakk hicretimizi, öyle hayırlara vesile kılacak ki, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun gaye-i hayal olarak resmettiği o resmi (inşaallah) ortaya koymuş olacağız.

    Efendimizin (sav) gayb-bin gözüyle görüp işaretlediğini İnşallah biz realize edeceğiz.

    Kardeşlerim, Efendimiz (sav) Benim namım, güneşin doğup-battığı her yere ulaşacaktır! buyuruyor.

    Bizler bu kutlu müjdeyi gerçekleştireceğiz. Güneşin doğup-battığı her yere nam-ı celil-i Muhammedi’yi (sav) götüreceğiz, biiznillah.

    Kardeşlerim, cihan, O’nunla (sav) aydınlanıyor.

    Bu; doğrudan doğruya O'na (sav) inanma ile olabilir.

    Yahut sizdeki güzellik insanlara tesir eder; gittiğiniz yerlerde Yahu bu insanlar ile yol yürünebilir! derler ve size yakınlık hissederler.

    Hicretinizin, samimiyetinizin bir yansıması olarak, bu insanlar bize hiçbir zaman zarar vermezler, saldırmazlar, bu insanlardan hiçbir zaman düşmanlık görmeyiz!.. derler.

    Bizlerde, kendi ülkemizde gördüğümüz gibi, önüne gelen herkese saldırma, zehirleme tavrı görmeyiz.

    Bunların hepsi -bir yönüyle- sizin o halis niyetinize, O'nun (cc) için hicretinize Cenâb-ı Hakk’ın lütfu ile terettüp eden hayırlar, kazanımlardır.

    Evet, niyetin amelden daha hayırlı olması, bu türlü şeylere, berekete vesile olmasıdır.

    Kardeşlerim, birde Rabbimizin taahhüdü, hüsn-i kabul, vüdd meselesi var.

    إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَنُ وُدًّا

    Rahman olan Allah, iman edip imanları istikametinde sağlam, doğru, yerinde ve ıslaha yönelik işler yapanlar için, gök ve yer ehlinin gönüllerinde, bir sevgi var edecektir ve onlar her yerde kabul göreceklerdir. (Meryem, 19/96)

    Kitabımız insanlık, onlara yani sizlere bağrını, sinesini açar. diyor.

    Vüdd, muhabbetten öte bir şeydir, esasen,

    • kalbi bir alakadır;

    • bir aşk u iştiyak değil, kalbi bir alakadır

    • o insanlarda, Rabbimizin var ettiği olmazsa olmaz bir alakadır.

    Sevgili kardeşlerim,

    Cenab-ı Hakk, dünyanın değişik yerlerinde bütün kalplere vüddü, bizler için atmıştır.

    Bizlere düşen, Rabbimizin lütuf ile izhar ettiği, hizmet zeminini değerlendirip, hicretlerimiz vesilesiyle bütün insanlığa ulaşmaktır.

    Rabbimiz bizleri bu kutlu gayede istihdam ile muvaffak kılsın. min.

    10 Şubat 2019

    PARADOKS

    Aklımda problemler,

    Binbir soru var.

    İçimde bitmeyen bir tevekkül,

    Kalbimde deli bir ümitle.

    Nefis mi dedin?

    Ne sen sor,

    Ne ben söyleyeyim.

    Muzdaribim,

    Sadece muzdarip.

    13 Şubat 2019

    SONSUZ HAMDOLSUN

    17 Şubat 2019 tarihli, Sonsuz Hamdolsun isimli Bamteli sohbetinden istifade ile…

    Sevgili kardeşlerim,

    Cenab-ı Hak, bizleri kalb-i selim ile serfiraz kılsın.

    Kalb-i selim olma, enbiya ile aynı duygu ve aynı düşünceyi paylaşmak demektir.

    Allah Rasulü (sav) kalb-i selim sultanıdır; o mübarek kalbe katiyyen rüyada bile gıllıgış misafir olmamıştır.

    O’nun (sav) kalbi zerre kadar kir görmemiş, leke görmemiş, sis-duman bilmemiş; hep pırıl pırıl, bir ayna gibi Allah’ı (cc) aksettirmiştir.

    O (sav) Ahlak-i İlahi'nin bir aynası olmuştur.

    تَخَلَّقُوا بِأَخْلاَقِ اللهِ

    İlahi ahlak ile ahlaklanın! demiş; öncelikle kendisi o ahlak ile şerefyab olmuştur.

    Kur’an-ı Kerim ise O’nu tebrik-tebcil sadedinde, Kalem Suresi’nde,

    وَإِنَّكَ لَعَلَى خُلُقٍ عَظِيمٍ

    buyuruyor.

    Yemin olsun, muhakkak ki sen, ahlakın en güzeli üzerinesin! (Kalem, 68/4)

    Kardeşlerim, güzel ahlak, ibadetin en güzelidir, zirvesidir.

    Günümüzde güzel ahlaka ne kadar çok ihtiyacımız var, hem Cenâb-ı Hakk’a karşı saygısızlığa düşmemek, hem de bir kısım musibetler karşısında

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1