Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Yusufça Şiirler
Yusufça Şiirler
Yusufça Şiirler
Ebook316 pages1 hour

Yusufça Şiirler

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Nur çeşmesinden içmemiş bir yüreğin, Nur’lu ve yaralı yürekler için görüp duyduğu tüm zulümlere bir parça da olsa teselli ve şahitlik adına yazılmış olan şiirlerdir bunlar... “Bir zulmü engelleyemiyorsan en azından o zulmü duyur.” prensibine binaen... Her biri bir acının, ayrılığın, çaresizliğin içimdeki feryadıdır.
Zalimler için yaşasın cehennem diyerek saygılarımla selamlıyorum.

LanguageTürkçe
Release dateDec 19, 2021
ISBN9781005648664
Yusufça Şiirler
Author

M. Algan Güçlü

1977 yılında Malatya'da doğdu. İlk ve orta dereceli okulları burada okudu. En büyük hedefi Edebiyat fakültesi okumak olan şair maddi sebeplerden dolayı memurluğa tercih etti. 21 yıllık memurluk hayatında çeşitli illerde çalıştı. Türkiye'deki hukuksuz uygulamalardan rahatsız olunca bir şeyler yapmak amacıyla 10 adet fantastik roman yazdı. (Geliriyle mağdur ailelere yardımcı olmak için). Ayrıca moral ve motivasyon içinde yaklaşık 2000’e yakın şiir yazarak sosyal medya üzerinden yayınlanmaktadır. Bir çok defa sayfaları kapandığından yeni sayfalar açıp 2016 yılından beri şiir yazıp yayınlamaya devam etmektedir.

Related to Yusufça Şiirler

Related ebooks

Reviews for Yusufça Şiirler

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Yusufça Şiirler - M. Algan Güçlü

    ÖN SÖZ

    Nur çeşmesinden içmemiş bir yüreğin, Nur’lu ve yaralı yürekler için görüp duyduğu tüm zulümlere bir parça da olsa teselli ve şahitlik adına yazılmış olan şiirlerdir bunlar… Bir zulmü engelleyemiyorsan en azından o zulmü duyur. prensibine binaen… Her biri bir acının, ayrılığın, çaresizliğin içimdeki feryadıdır.

    Zalimler için yaşasın cehennem diyerek saygılarımla selamlıyorum.

    M. Algan Güçlü

    5 Kasım 2021 / Türkiye

    GÖRECEKSİNİZ

    Çağın yeni Ebabekir ruhlularını,

    Ömer adaletli, mert kullarını,

    Osman ahlaklı, temiz insanlarını

    Ali karakterli, yiğit adam ve kadınlarını,

    Elbet bitince zulüm, göreceksiniz.

    Yıllar süren şu münafık ambargosunu,

    Dostun dost elinden nasıl vurulduğunu,

    En yakının en uzaklara, kaçıp durduğunu,

    Zalim yeter derken, cahilin kudurduğunu,

    Günü geldiğinde, tek tek öğreneceksiniz.

    Asırlardır biriken küfrün kinini,

    Menfaat uğruna dinin terk edilişini,

    Rüşvetin, ihanetin en çirkinini,

    Koca bir milletin, geldiği hali,

    İş işten geçtiğinde, göreceksiniz.

    Tarihin bir köşesine düşerken Yezit,

    Kimin zirve, kimin zırva, kimin eşit,

    Hakk’ın tek, şerefsizliğin kaç çeşit,

    Devletten yandaşa ne kadar akmış nakit,

    Aç kaldıktan sonra, öğreneceksiniz.

    GEÇ KALDIN EVLAT

    Geç kaldın evlat, geçti Üsküdar’ı at,

    Koca memlekette, bir arsızla bir avrat,

    Bir topal it! Söndürdü bir sürü hayat,

    Kal o rahimde, inan başka yok rahat!

    Gelme bu aralar, doğma aklın varsa,

    An kaldı belki, gelme, kıyamet de kopsa!

    Akıllar tutuldu, hislerde ölüm kalım,

    Ya bizdensin dediler ya da ölmen lazım,

    Düşündüm bir ara demek ki alın yazım,

    Baktım münafıklık revaçta, yanılmışım!

    Gelme bu aralar, doğma aklın varsa,

    An kaldı belki, gelme, kıyamet de kopsa!

    Gözümün ucunda birikti, hasretli yaşlar,

    Kulluğun vasfını kaybetti, çok oldu başlar,

    Bir sonrakiler, şimdilerde öncekileri taşlar,

    Gözler aynı göz, lakin aynı değil bakışlar!

    Gelme bu aralar, doğma aklın varsa,

    An kaldı belki, gelme, kıyamet de kopsa!

    Aynı ocakta, aynı yuvada, dost düşman,

    Anam ayrı der, ayrıdan konuşur babam,

    Kap aynı, aş aynı ama değiliz aynı ruhtan,

    Çoktandır öldük, neydi ki o? Bizi biz yapan,

    Gelme bu aralar, doğma aklın varsa,

    An kaldı belki, gelme, kıyamet de kopsa!

    Yağmanın adı artık vatanperverlik olmuş,

    Hırsızlar salındı, yerine yakalayanlar konmuş,

    Baktım ki devletimiz, zindanlarda kurulmuş,

    Duydum ki evlat, şeytan sevinçten ağlıyormuş!

    Gelme bu aralar, doğma aklın varsa,

    An kaldı belki, gelme, kıyamet de kopsa!

    Düşmedi, düşmez İslam! Düşen haysiyetimiz,

    İm an bu değil, çiğnenmedi henüz cesedimiz!

    Parçalara ayrılsak da kader der geçer gideriz!

    Yıktı bizi, bize biz gibi görünen kardeşlerimiz!

    Gelme bu aralar, doğma aklın varsa,

    An kaldı belki, gelme, kıyamet de kopsa!

    YİĞİDİZ BİZ HEM DE CAHİL

    Hey! Oradan sıcak bir simit ver,

    Dikkat et soğuktu öncekiler,

    Şu deniz, şu martılar, ne güzel,

    Gün, burada nede çabuk geçer.

    İşsizim amma, manzara harika,

    Kiralar birikti, can feda vatana!

    Ev benim değil, mahalle bizim,

    Günü kurtardım mı, yansın dünya!

    Hem, kıskanıyorlarmış vatanımı,

    Önce düşünmek lazım, itibarını,

    Şu sarayların, o güzelim ihtişamını,

    Bozamaz kimse asla, aç kalsak da!

    Arabam yok, şükür ayaklarım var,

    Kabardıkça kabarır oldu faturalar,

    Olsun! Allah diyen, hükümetim var,

    Vız gelir bize, mahrumca yaşasak da!

    Özgürüz artık, hiç olmadığımız kadar,

    Renk renk insanlarla doldu sokaklar,

    Hem temizlendi devletten eşkıyalar,

    Gelecek bizim, görünürde batsak da!

    Ne güzel, şehrimi her gün geziyorum,

    İş ararken, camiye namaza gidiyorum,

    Belki de aylardır, et bile yemiyorum,

    Olsun, razıyım, itibarımız arttı dünyada.

    Bir sürü okumuş, hain vardı devlette,

    Ne de güzel temizlendi, hepsi hem de,

    Artık güçlüyüz, kuvvetliyiz bu dönemde,

    Hep dış güçlerin oyunu, zengindik yoksa.

    Anlamam ben o kadar, kitaptan Kur'an’dan,

    Taviz vermem asla, kopamam Cuma'dan,

    Yüksek tahsilime ara verdim, ilkokuldan,

    Koskoca Diyanetim var, diplomam olmasa da!

    Bugünlerde geçecek, bozacağız oyunu,

    Tek bir donla da kalsak, terk etmeyiz onu,

    Ey bizim gibi gariban temiz Anadolu çocuğu,

    Dik dur eğilme! Açlıktan ağzımız koksa da

    Aldırma Reis kıçımızda bir donla kalsak da!

    ALÇALDIK

    Ey Nebi! Senden sonra çok değiştik,

    Hem kırıldık hem de eğildik,

    Ne güzel hepimiz kardeştik,

    Dağıldık efendim, gör ne haldeyiz!

    İlim, kaçtı memleketimizden,

    Hayır görmez oldu İslam bizden,

    Şu zalim süreç elimizden,

    Aldı her şeyimizi, tükenmekteyiz!

    Belli ki ıslahımız göklerdendir,

    Bekletme n’olur, biran evvel indir,

    Ya Rabbi! Zalimde, zulümde bizdendir,

    Razıyız hükmüne, beklemekteyiz!

    Alçaldık! Zemin gök oldu bize,

    Rahmet yetişmeli, çıkmalı düze,

    Yardım bekleyen kardeşlerimize,

    Yetiş ya Rabbi! Kalmadı dermanımız!

    Yıkılan benim, yıkan kardeşim!

    Uzatsam elimi, kesecek bilirim,

    Ey Resul! İşte hali bu ümmetinin,

    Yüzümüz tutmaz! Geçildi haddimiz!

    Kelimeler kifayetsiz, durum ortada,

    Tekrar iman etmeli, ümmet Allah'a!

    Bunca mazlumun, garibin ahı var ya,

    Mahvedecek bizi yoksa, görmekteyiz!

    KARIŞIK BİR HAL

    Belli olmayan bir son ile,

    Ve bir gün ayrılmak da var,

    Hiç bitmezmiş gibi hem de,

    Beni de mi gelip alacaklar?

    Hayat, seni tanımadım daha,

    Ölümün acelesi nedendir?

    Daha çok soru var kafamda,

    Cevapsızlık hangi sebeptendir?

    Ne garip bir şeymişim ben!

    Ben bende kayboluyorum!

    Düşünür düşünür dururken,

    Kendimden de korkuyorum!

    Şu gözlerime bir bak, ufukları alıyor,

    Ya şu akla ne demeli? Hiç durmuyor,

    Tam hiç'im derken, kâinat haykırıyor!

    Boğazım düğümleniyor, utanıyorum.

    Ve zalimin ateşi geliyor aklıma,

    Gözlerimde iki damla yaş,

    Söndüremedik bir türlü bunu,

    Hiç mi sönmeyecek arkadaş?

    Gurbetlerde, çekip giden dostlarım,

    Eski kiremitli çatılar sanki beni çağırıyor,

    Şu acılar, ızdıraplar, benim varlığım,

    Daldıkça yalnızlığa, içimde bir kalabalık,

    Artıkça artıyor!

    BİZE

    Görülmüş değil, böyle bir düzen!

    Sözde adaletle, hükümler veren,

    İnsafsız Topal'ın mahkemesinden,

    Müjdeler bekler olduk, yuh olsun bize!

    Bindiğimiz, kıyamete giden bir gemi,

    Biz çoktan biliyorduk hem bugünleri,

    Perişan olmak bu yolun değişmez kaderi!

    Tekrar dünyaya dönmek, asla yakışmaz bize!

    O nasıl bir tufandı? Ya da zelzele miydi?

    Geldi! Aslında beklenmekteydi,

    Sözde akıllı olanlar vardı, terk etti gitti!

    Giden vefasız için üzülmek, günahtır bize.

    Hakk’ın adaletindendir, imtihan ve ödül,

    Bekle hükmünü O'nun ne ağla ne de gül,

    Bugün çetin zemheri, yarına açacak gül!

    Bırak üzülme artık, ümitsizlik haram bize!

    Yolunu bilen için, kaybolmak yoktur,

    Hakk’a giden yolların, tuzağı çoktur,

    Gönlü gül açanların, gözleri toktur,

    Hakk’a vefalı olmak gerekir daima bize!

    Beklemek! Çok ızdırap verse de kardeşim,

    Değeri olmazdı, geceden sonraki güneşin,

    Aynı ruhun adamıyız, hem de aynı bedenin,

    Ufukta yer edin kendine, inan gelecek bizim!

    Neyin nazıdır bu? Bu neyin kafası?

    İki damla gözyaşımı hadsizleştirecek?

    Kim diliyorsa o mukaddes rızayı,

    Dün parçalandı, bugün de gurbetlere sürülecek!

    Ama, hiçbir ateş yakamaz, İbrahimî yürekleri,

    Firavunlar güçlü olsa da durduramaz Musa'yı,

    Bugün Süfyan için doğsa da güneş, aldanma!

    Allah bırakmadı, bırakmaz hiç bir zaman intikamını!

    YA BÜNYAMİN'SİN YA YUSUF!

    Eğdi başını, belli ki çaresizdi,

    Bir kaç adım sonra çekti

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1