Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Yola Düştük Geceden
Yola Düştük Geceden
Yola Düştük Geceden
Ebook340 pages1 hour

Yola Düştük Geceden

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Yaşadığımız bir ağır süreç pek çok kabiliyet ve istidatları ortaya çıkardı. Büyük sevdalar büyük fırtınalardan sonra ortaya çıkar diye boşuna dememişler.
Sürecin insanları, şiir yazıyorlar, hikâye yazıyorlar, hatıra yazıyorlar, kitap kulüpleri kuruyorlar, kitap yayınlıyorlar.
İyi ki de yazıyorlar. Yaşadığımız sürece anıları, şiirleri, hikâyeleriyle ayna tutuyorlar.
İstikbale gelecek nesillerin zevkle okuyacağı mektuplar gönderiyorlar. Bugün yaşananları gelecek nesiller o mektuplardan öğrenecek.
İbrahim Kuzi de bunca ağır yaşamaya karşın ‘yürekte yaşanan umut ancak şiire yüklenebilir’ diye durmadan şiir yazıyor.
Elinizdeki kitap onun beşinci kitabı. Daha önce Faylar Kırıldı Ülkemde, İki Zindan Arası, Sevdayla Yürünür Yollar, Dillerden Dökülen İnciler adlı kitapları Crab Publishing kitapları arasında çıktı.
Kuzi, tıpkı Yunus gibi şiirlerini doğal yazıyor. Kolay kurduğu cümlelere hikmet dolu manalar yüklüyor.
Şiirlerinde önden giden atlılardan bahsederken onların gittikleri ülkelerde sevilmelerini de Yunus diliyle konuşmalarına bağlıyor.
Bu süreçte onların başına gelenlerden dolayı yılmamalarını söylüyor. Durmak yok yola devam diyor.
Hayatın güzelliğini Hizmet’e bağlıyor. Hayat Hizmet’le güzel diyor.
Kuzi’nin bir özelliği de her hafta Samanyolu Haberde yayınlanan yazılarımdan esinlenerek yazıdaki manayı şiire döküyor. O yönüyle de Kuzi benim içim özel bir insan.
Ama onu asıl özel kılan gerçek anlamda yakın, gerçek anlamda dost ve gerçek anlamda insan olmasından kaynaklanıyor. Şiirlerinde insanı, toprağı, vatanı, çocukluğu, dostluğu yaşıyor, hem de büyük bir duyarlılıkla yaşıyor.
Hayatın kendisini sürüklediği aymazlıklara, yozluklara dirençle karşı koyuyor. En görkemli direnci de sessiz çığlıkları ve soylu suskunluğudur. Bu sessizliğin arkasındaki gönül çağlayanları sanatının öz kaynaklarını besliyor.
Şiirlerin hayatından damıtılmış, içli, sıcak, yalın ve sade bir söyleyişle yazıyor.
Bazen bizi elimizden tutarak çocukluğuna, köyünün bağlarına bahçelerine götürüyor. Bazen yurdun ovalarında obalarında bizi dolaştırıyor. Bazen kutsal topraklarda, bazen önden giden atlıların at koşturduğu bozkırlarda, çöllerde...
Bazen de pek çok şiirine esin kaynağı olan Fethullah Gülen Hocaefendi’nin şiirleri arasında gezdiriyor.
Alevleri gül bahçesine dönüştüren İbrahim Kuzi’nin “Yola Çıktık Geceden” adını verdiği şiir bahçesine buyurun.

Harun Tokak

LanguageTürkçe
Release dateFeb 29, 2024
ISBN9798215670361
Yola Düştük Geceden
Author

İbrahim Kuzi

1967’de Bayburt doğdum. İlkokulu Bayburt’ta Nişantaşı Köyünde, Orta Okul ve Liseyi Kdz. Ereğli’de tamamladım. 1991 yılında Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Elektrik Öğretmenliğinden mezun oldum. Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde yaklaşık 24 yıl öğretmenlik yaptım. Küçük yaşlardan beri hece ölçüsüyle şiirler yazıyorum. Dolayısıyla kitap okumak, şiir yazmak ve futbol oynamak sevdiğim uğraşların başında gelmektedir.Evliyim, üç oğlum var.

Read more from İbrahim Kuzi

Related to Yola Düştük Geceden

Related ebooks

Related categories

Reviews for Yola Düştük Geceden

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Yola Düştük Geceden - İbrahim Kuzi

    Yaşadığımız bir ağır süreç pek çok kabiliyet ve istidatları ortaya çıkardı. Büyük sevdalar büyük fırtınalardan sonra ortaya çıkar diye boşuna dememişler.

    Sürecin insanları, şiir yazıyorlar, hikâye yazıyorlar, hatıra yazıyorlar, kitap kulüpleri kuruyorlar, kitap yayınlıyorlar.

    İyi ki de yazıyorlar. Yaşadığımız sürece anıları, şiirleri, hikâyeleriyle ayna tutuyorlar.

    İstikbale gelecek nesillerin zevkle okuyacağı mektuplar gönderiyorlar. Bugün yaşananları gelecek nesiller o mektuplardan öğrenecek.

    İbrahim Kuzi de bunca ağır yaşamaya karşın ‘yürekte yaşanan umut ancak şiire yüklenebilir’ diye durmadan şiir yazıyor.

    Elinizdeki kitap onun beşinci kitabı. Daha önce Faylar Kırıldı Ülkemde, İki Zindan Arası, Sevdayla Yürünür Yollar, Dillerden Dökülen İnciler adlı kitapları Crab Publishing kitapları arasında çıktı.

    Kuzi, tıpkı Yunus gibi şiirlerini doğal yazıyor. Kolay kurduğu cümlelere hikmet dolu manalar yüklüyor.

    Şiirlerinde önden giden atlılardan bahsederken onların gittikleri ülkelerde sevilmelerini de Yunus diliyle konuşmalarına bağlıyor.

    Bu süreçte onların başına gelenlerden dolayı yılmamalarını söylüyor. Durmak yok yola devam diyor.

    Hayatın güzelliğini Hizmet’e bağlıyor. Hayat Hizmet’le güzel diyor.

    Kuzi’nin bir özelliği de her hafta Samanyolu Haberde yayınlanan yazılarımdan esinlenerek yazıdaki manayı şiire döküyor. O yönüyle de Kuzi benim içim özel bir insan.

    Ama onu asıl özel kılan gerçek anlamda yakın, gerçek anlamda dost ve gerçek anlamda insan olmasından kaynaklanıyor. Şiirlerinde insanı, toprağı, vatanı, çocukluğu, dostluğu yaşıyor, hem de büyük bir duyarlılıkla yaşıyor.

    Hayatın kendisini sürüklediği aymazlıklara, yozluklara dirençle karşı koyuyor. En görkemli direnci de sessiz çığlıkları ve soylu suskunluğudur. Bu sessizliğin arkasındaki gönül çağlayanları sanatının öz kaynaklarını besliyor.

    Şiirlerin hayatından damıtılmış, içli, sıcak, yalın ve sade bir söyleyişle yazıyor.

    Bazen bizi elimizden tutarak çocukluğuna, köyünün bağlarına bahçelerine götürüyor. Bazen yurdun ovalarında obalarında bizi dolaştırıyor. Bazen kutsal topraklarda, bazen önden giden atlıların at koşturduğu bozkırlarda, çöllerde...

    Bazen de pek çok şiirine esin kaynağı olan Fethullah Gülen Hocaefendi’nin şiirleri arasında gezdiriyor.

    Alevleri gül bahçesine dönüştüren İbrahim Kuzi’nin Yola Çıktık Geceden adını verdiği şiir bahçesine buyurun.

    Harun Tokak

    BİRİNCİ BÖLÜM

    HIZIR SOLUKLAR

    AN GELİR

    Sararmış yaprak gibi hazana maruz kaldım

    Kuş uçmaz kervan geçmez ıssız yollara daldım

    Bahar da yağmur yedim kendimi yele saldım

    Kuru dallar yeşerir fidanlara can gelir

    Düştüm gurbet ellere bundandır yüzüm yerde

    Yıllar var ki ararım çare bulunmaz derde

    İçim içime sığmaz taşar kuytu yerlerde

    Taze yaralarımdan oluk oluk kan gelir

    Kökü maziye doğru dalda gazel gibiyim

    Viran olmuş bağların bahtsız andelibiyim

    İçimde mayalanmış bir sevgi sebiliyim

    Ağyara meyletmeden kor gibi yanan gelir

    Kurşundan ağır yükler yükleniyor belime

    Yüreğimde yangın var aksediyor dilime

    Ümit kandillerimi tutuşturdum elime

    Garibim, gurbet elde aklıma canan gelir

    Samyeliyle savruldum düşsem bile doğruldum

    Aşka müptela oldum kor ateşte kavruldum

    Elekten geçirildim acılarla yoğruldum

    Vefayla yamacıma hakka uyanan gelir

    Kar, tipi, boran olur kesilir sık sık yollar

    Arsız atlardan farksız içimde fırtınalar

    Bir kutlu ticaret ki verilir tatlı canlar

    Çile meclislerine severek konan gelsin

    Mukaddes yüke hamalı olanlara karıştım

    Geriye dönmek yoktur ölesiye yarıştım

    Çileyle, ızdırapla lebaleb dolup taştım

    Yolun kaderi böyle bilip, inanan gelir

    Yıllardır yollardayım hicret dedim hasrete

    Katlandım Allah için yağın yığın külfete

    Talibim rızasına, ihsanıyla cennete

    Ardım sıra benimle sesimi duyan gelir

    Bir kararsız dünyada kâh konar kâh göçerim

    Zehirle pişmiş aş yer ağulardan içerim

    Yoluma su serpiyor inandım ki kaderim

    Kapı aralığından beklediğim an gelir

    AŞK YOLU

    Çiçeğe dururuz bütün dallarda

    Ömrümüz tükenir tozlu yollarda

    Gözümüz gönlümüz yoktur ballarda

    Zora talip olan aşk yolcusuyuz

    İnsanlardan bir insandır payemiz

    Hakkı tutup kaldırmaktır gayemiz

    Tevazudur, mahviyettir çaremiz

    Nefsiyle uğraşan aşk yolcusuyuz

    Ferhat’ız yükümüz dağlardan aşkın

    Mecnun’uz gezeriz bir ömür şaşkın

    Kerem’de yangınlar veriyor taşkın

    Engelleri aşan aşk yolcusuyuz

    Yurdu yuvası olmayan kuşlarız

    Kulu değil, nefsimizi taşlarız

    İşimize muhabbetle başlarız

    Hedefine koşan aşk yolcusuyuz

    Bir ömür koşarız hiç dinlenmeden

    Kalpten söyleşiriz biz, dillenmeden

    Kızmadan, küsmeden ve cinlenmeden

    Hak yolda yarışan aşk yolcusuyuz

    Zaman bizim için kurşundan ağır

    Göz görmez bizleri, kulaklar sağır

    Sevgiyle, şefkatle açmışız çığır

    Her canla barışan aşk yolcusuyuz

    Derdimiz, çilemiz varsın bitmesin

    Çiçekler açmasın, kuşlar ötmesin

    Bizi kimsecikler meşgul etmesin

    Var da yok da coşan aşk yolcusuyuz

    Kime dokunsan dertli, efkârlıdır

    Yangın yeri yürekleri harlıdır

    Kaybedeni yok, ticaret kârlıdır

    Dolup dolup taşan aşk yolcusuyuz

    İncinsek de incitmeyiz bu yolda

    Hiç kimseye kin gütmeyiz bu yolda

    Yorulmayız, pes etmeyiz bu yolda

    Çöllerde dolaşan aşk yolcusuyuz

    BARIŞ GÜVERCİNLERİ

    Mevlana’ca coştular, Yunus’ça konuştular

    Biz kardeşiz diyerek dünyayla tanıştılar

    Yetmiş iki milletle bir olup kaynaştılar

    Masmavi semamızın barış güvercinleri

    Renk renk çiçek gibiler kara toprakta açan

    İyiliğe sevdalı kötülüklerden kaçan

    Karanlık dünyalara habire ışık saçan

    Masmavi semamızın barış güvercinleri

    Ellerini kaldırıp vurana vurmadılar

    Kırılsa da bin defa kimseyi kırmadılar

    Sevgiyle, muhabbetle gönüllere daldılar

    Masmavi semamızın barış güvercinleri

    Bal damlıyor sanırsın her birinin dilinden

    Kimseye zarar gelmez Yed-i Beyza elinden

    Vefadır, sadakattir bizlere dost ilinden

    Masmavi semamızın barış güvercinleri

    Hayır kervanlarında canlarla eğleştiler

    Dostum, kardeşim deyip dertliyle dertleştiler

    Omuz omuza verip tek yürek birleştiler

    Masmavi semamızın barış güvercinleri

    Tanış olmak derdinde kadını, erkeğiyle

    Herkese gönlü açık gülüyle, dikeniyle

    Geçinirler dünyada hepsi alın teriyle

    Masmavi semamızın barış güvercinleri

    Kavgadan, gürültüden fersah fersah kaçarlar

    Çöllerde, bozkırlarda renk renk çiçek açarlar

    Uzak yakın demeden ilden ile uçarlar

    Masmavi semamızın barış güvercinleri

    İnlerler gece gündüz dostluk, kardeşlik derler

    Bu yolun güllerini dikeniyle severler

    Kin tutmaz, nefret etmez herkesi affederler

    Masmavi semamızın barış güvercinleri

    Dertlerle sarmaş dolaş, sancıları yamandır

    Fırtınalar sert eser başları kar-dumandır

    Bütün sermayeleri Hakk’a güven, imandır

    Masmavi semamızın barış güvercinleri

    Rengiyle deseniyle hepsi Muhammediler

    Dünyayı dolaştılar, karınca ezmediler

    Herkesi kucakladı biz kardeşiz dediler

    Masmavi semamızın barış güvercinleri

    BİR YOLCUYUZ DÜNYADA

    Her gün yirmi dört saat ömür denen sermaye

    İnsan için Rabbine kulluk en büyük paye

    Her yolcu hayatını örgüler ilmek ilmek

    Marifet imtihanın farkında olabilmek

    Yolcuya azık iman ve de aşk-u şevk gerek

    Yaşamalı kulluğu duyarak, hissederek

    Rahmet vadilerinden inci mercan saçılır

    Her kulun kaderine farklı yollar açılır

    İnişli yokuşludur bize sunulan hayat

    Yeknesak bir hayatın bütün tatları bayat

    Yolumuzun üstüne bazen dağlar dikilir

    Bazen de deryalarda bin bir zorluk çekiler

    Karakışta her yanı kaplar tipi, boran, kar

    Yazın çöller, bozkırlar cehennem gibi yakar

    Oturup dinleniriz ağaç gölgelerinde

    Rolümüzü oynarız hayat sahnelerinde

    Zorluklarla örülmüş cennete giden yollar

    Son menziline varır Hakka inanmış kullar

    Kervan himmetle yürür ter çıkmalı enseden

    Hesap günü hayır yok bizlere hiç kimseden

    Eser hazan yelleri dalda gazel oluruz

    Sararmış yaprak gibi rüzgârda savruluruz

    Yolcu yolunda gerek bir şeye takılmadan

    Salih amel demeli bıkmadan, yorulmadan

    Kadın erkek dünyada imtihandan geçeriz

    Tozlu yollardan yürür, pınarlardan içeriz

    Celali tecelliler, Cemali tecelliler

    İçinde külfetiyle lütfedildi nimetler

    İnsanlara tastamam say ettiği veriler

    Cennete, cehenneme sermayeyle girilir

    Geri dönüşü yoktur keşke keşke desek de

    İki büklüm olarak ağlayıp inlesek de

    Müflisin eyvah vardır kopan naralarında

    Cehennem filizlenir gönül karalarında

    Ecel gizli gelenler göçüp gidiyor bir bir

    Hayat tatlı uykuda sonsuza akan nehir

    Günü gelir ruhumuz çıkar ten kafesinden

    Hayata nokta konur kulun son nefesinden

    Kulundan razı ise bu dünyada Yaradan

    Gösterir cemalini perde kalkar aradan

    BİTTİ BİTECEK GECE

    Yürekler yangın yeri

    Olmaz bundan beteri

    Hakta fani olmaktır

    Bu sevdanın ederi

    Eskidi hep takvimler

    Kışa döndü mevsimler

    Nadan elinde balta

    Yürekleri dilimler

    Yollar Çin’de Maçin’de

    Bir kuyunun içinde

    Katmerlidir çileler

    Dünyanın her yerinde

    Niceleri sabreder

    Niceleri kaybeder

    Niceleri arafta

    Hani benim payım der

    Kalanlar var zindanda

    Savrulan var harmanda

    Yükselip alçalmalar

    Mukadderdir zamanda

    Yurt döndü viraneye

    Uğradı her haneye

    Musallat oldu kurtlar

    Senelerdir gövdeye

    Günler geceden kara

    Açıldı onca yara

    Ürpertiyor insanı

    Yürek yakan manzara

    Gülistan hasret güle

    Yol göründü bülbüle

    Keremler Aslı için

    Yanıp döndüler küle

    Yapraklar sararsa da

    Yolculuklar yorsa da

    Allah deyip yürüdük

    Musibetler artsa da

    Sabrı çatlatacaklar

    Yürek hoplatacaklar

    Yiğitler badireden

    Bizi atlatacaklar

    CAN KARDEŞLERİM

    Pörsümüş gönüllerin hayat mumları söndü

    Hasret üstünü hasret günler geceye döndü

    Yürüdüğünüz yollar ışığa giden yöndü

    Alnından öpülesi esatiri Yiğitler

    Kapı aralığından yıllar yılı bekledik

    Hayalini kurarak gece gündüz inledik

    Her seste, her solukta şimdi geldiler dedik

    Alnından öpülesi esatiri Yiğitler

    Issız beyabanlarda kayıp Yusuflarsınız

    Kangren olmuş dertlere aynı dermanlarsınız

    Bizler için cansınız, hem de cananlarsınız

    Alnından öpülesi esatiri Yiğitler

    Dal gibi kırıldınız kadın, erkek demeden

    Bir hayat yaşadınız rahat yüzü görmeden

    Tereddüt etmediniz Allah için vermeden

    Alnından öpülesi esatiri Yiğitler

    Sizlerden ayrılalı Kerbela’da kaldık biz

    Kor düştü sinelere deryalara daldık biz

    Katmerli gurbetlere özümüzü saldık biz

    Alnından öpülesi esatiri Yiğitler

    Tam aksiyon vaktiydi sizler için her zaman

    Kalbinizde ızdırap tüterdi duman duman

    Dağlardan da aşkındı taşıdığınız iman

    Alnından öpülesi esatiri Yiğitler

    Karlar, buzlar içinde bahar deyip durdunuz

    Ipıssız bozkırlarda gül rüyası kurdunuz

    Her mevsim ter ü taze meyve veriyordunuz

    Alnından öpülesi esatiri Yiğitler

    Hasretle inliyoruz yıllar geçti

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1