Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Kaldık Dağlar Başında
Kaldık Dağlar Başında
Kaldık Dağlar Başında
Ebook355 pages1 hour

Kaldık Dağlar Başında

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Tarihin değişik zaman dilimlerinde değişik olaylarla gerek ferdi gerek ailevî gerekse devletler olarak imtihanlara maruz kalmışızdır. Bu imtihanlar sonucunda kaybettiğimiz değerler olduğu gibi bir takım kazanımlarımızda olmuştur.
Fitne dönemleri ak ile karanın birbirinden ayrılmasında ciddi bir fonksiyon eda etmiştir. Omurgasızların samyeliyle devrilip gitmesine mukabil, vefa abidelerinin de tanınıp bilinmesine vesile olmuştur.
Millet olarak yaşadığımız son süreçte yılların emekleri bir çırpıda yok edilmiş, nice istidat ve kabiliyetler öldürülmüş ya da hücrelerde çürümeye terk edilmiştir. İnsan haysiyeti, onuru ayaklar altına alınmış ve çiğnenmiştir. ‘Vatanım, milletim’ diyenler, yaşatmak için yaşayanlar, şahsi füyuzat hislerinden vazgeçenler adeta bitirilmeye çalışılmıştır. Bu sebeple de belki yüz binlerce insan vatanını, yurdunu, yuvasını terk ederek dünyanın değişik yerlerine hicret etmiştir.
Milletin varlık ve bekasına hizmette vesile olsun diye açılan okullar, yurtlar, yuvalar, pansiyonlar harap edilmiş, talan edilmiş ve bir kısmı itibariyle de yok edilmişlerdir. Zorlu ve çetin bu süreçte inananlar gayrete gelmiş, iş başa düştü diyerek herkes kendi imkanlarıyla bu örfaneye iştirak etmiştir. Kimi alın teriyle, kimi maddi imkanlarıyla, kimi de elindeki kalemiyle tarihe not düşerek katkı sunmuş ve sunmaya devam etmektedir.
Bu süreçte birçok yazar da elindeki kalemiyle sürekli yazarak, yapılanları kayda geçirmeye gayret etmiştir. Bir gün kara bulutlar dağıldıktan sonra yeni nesil yazılan bu şiirleri, hikayeleri, masalları veya tiyatro eserlerini okumak suretiyle bir dönemi en doğru şekilde anlamaya çalışacaktır. Hadiselerden ders çıkararak bir daha tekrarlanmaması adına önlemler alınmasına vesile olacaktır.
Bu şairlerden biri olan İbrahim Kuzi Bey kardeşimiz, şiirin akıcılığı içinde, kelimelerin gücünü kullanarak yazdığı birbirinden güzel şiirlerle önümüze ışık tutmaktadır.
Yaşanan sürecin bir mağduru olmasına, cezaevinde kalmasına ve beş yıldır da bir başına gurbeti göğüslemesine karşın asla küsmemiş, yılmamış, ara sıra düşse de hemen doğrulmuş ve bir şeyler üretmeye, elinden geldiği, kadar üretmeye gayret etmektedir.
Yer yer Çağlayan Dergisi’nde şiirleri yayınlanan ve Crab Publishing tarafından 5 kitabı okuyucularıyla buluşan İbrahim Bey’in bu kitabı da dört bölümden oluşmaktadır.
Hazan Mevsimi adını verdiği birinci bölümde daha ziyade hasret-hicran duygularının ağır bastığı şiirler yer almaktadır.
Sonsuzluk Kapısı olarak isimlendirilen ikinci bölümde Allah ve Rasulü’ne iltica, dua ve münacaat temaları işlenmiş.
Susadığımız Soluklar olarak ifade edilen üçüncü bölümde ise hayallerimizi süsleyen “Altın Nesil” dillendirilmekte, onlara ait vasıflar dile getirilmektedir.
Müteferrik olarak isimlendirilen dördüncü bölümde de farklı farklı renk ve kokusu olan güllerden ve çiçeklerden demet yapıp bizlere sunmaktadır.
Her kışın bir baharı ve her gecenin de neharı olacağına kati inanmış olarak yazmaya üretmeye ve bunlarla tarihe not düşmeye ve sizleri de bu çiçek bahçesine davet etmektedir.
Hürmetlerimle...

Abdullah Aymaz

LanguageTürkçe
Release dateApr 5, 2024
ISBN9798224899333
Kaldık Dağlar Başında
Author

İbrahim Kuzi

1967’de Bayburt doğdum. İlkokulu Bayburt’ta Nişantaşı Köyünde, Orta Okul ve Liseyi Kdz. Ereğli’de tamamladım. 1991 yılında Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Elektrik Öğretmenliğinden mezun oldum. Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde yaklaşık 24 yıl öğretmenlik yaptım. Küçük yaşlardan beri hece ölçüsüyle şiirler yazıyorum. Dolayısıyla kitap okumak, şiir yazmak ve futbol oynamak sevdiğim uğraşların başında gelmektedir.Evliyim, üç oğlum var.

Read more from İbrahim Kuzi

Related to Kaldık Dağlar Başında

Related ebooks

Related categories

Reviews for Kaldık Dağlar Başında

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Kaldık Dağlar Başında - İbrahim Kuzi

    TAKDİM

    Tarihin değişik zaman dilimlerinde değişik olaylarla gerek ferdi gerek ailevî gerekse devletler olarak imtihanlara maruz kalmışızdır. Bu imtihanlar sonucunda kaybettiğimiz değerler olduğu gibi bir takım kazanımlarımızda olmuştur.

    Fitne dönemleri ak ile karanın birbirinden ayrılmasında ciddi bir fonksiyon eda etmiştir. Omurgasızların samyeliyle devrilip gitmesine mukabil, vefa abidelerinin de tanınıp bilinmesine vesile olmuştur.

    Millet olarak yaşadığımız son süreçte yılların emekleri bir çırpıda yok edilmiş, nice istidat ve kabiliyetler öldürülmüş ya da hücrelerde çürümeye terk edilmiştir. İnsan haysiyeti, onuru ayaklar altına alınmış ve çiğnenmiştir. ‘Vatanım, milletim’ diyenler, yaşatmak için yaşayanlar, şahsi füyuzat hislerinden vazgeçenler adeta bitirilmeye çalışılmıştır. Bu sebeple de belki yüz binlerce insan vatanını, yurdunu, yuvasını terk ederek dünyanın değişik yerlerine hicret etmiştir.

    Milletin varlık ve bekasına hizmette vesile olsun diye açılan okullar, yurtlar, yuvalar, pansiyonlar harap edilmiş, talan edilmiş ve bir kısmı itibariyle de yok edilmişlerdir. Zorlu ve çetin bu süreçte inananlar gayrete gelmiş, iş başa düştü diyerek herkes kendi imkanlarıyla bu örfaneye iştirak etmiştir. Kimi alın teriyle, kimi maddi imkanlarıyla, kimi de elindeki kalemiyle tarihe not düşerek katkı sunmuş ve sunmaya devam etmektedir.

    Bu süreçte birçok yazar da elindeki kalemiyle sürekli yazarak, yapılanları kayda geçirmeye gayret etmiştir. Bir gün kara bulutlar dağıldıktan sonra yeni nesil yazılan bu şiirleri, hikayeleri, masalları veya tiyatro eserlerini okumak suretiyle bir dönemi en doğru şekilde anlamaya çalışacaktır. Hadiselerden ders çıkararak bir daha tekrarlanmaması adına önlemler alınmasına vesile olacaktır.

    Bu şairlerden biri olan İbrahim Kuzi Bey kardeşimiz, şiirin akıcılığı içinde, kelimelerin gücünü kullanarak yazdığı birbirinden güzel şiirlerle önümüze ışık tutmaktadır.

    Yaşanan sürecin bir mağduru olmasına, cezaevinde kalmasına ve beş yıldır da bir başına gurbeti göğüslemesine karşın asla küsmemiş, yılmamış, ara sıra düşse de hemen doğrulmuş ve bir şeyler üretmeye, elinden geldiği, kadar üretmeye gayret etmektedir.

    Yer yer Çağlayan Dergisi’nde şiirleri yayınlanan ve Crab Publishing tarafından 5 kitabı okuyucularıyla buluşan İbrahim Bey’in bu kitabı da dört bölümden oluşmaktadır.

    Hazan Mevsimi adını verdiği birinci bölümde daha ziyade hasret-hicran duygularının ağır bastığı şiirler yer almaktadır.

    Sonsuzluk Kapısı olarak isimlendirilen ikinci bölümde Allah ve Rasulü’ne iltica, dua ve münacaat temaları işlenmiş.

    Susadığımız Soluklar olarak ifade edilen üçüncü bölümde ise hayallerimizi süsleyen Altın Nesil dillendirilmekte, onlara ait vasıflar dile getirilmektedir.

    Müteferrik olarak isimlendirilen dördüncü bölümde de farklı farklı renk ve kokusu olan güllerden ve çiçeklerden demet yapıp bizlere sunmaktadır.

    Her kışın bir baharı ve her gecenin de neharı olacağına kati inanmış olarak yazmaya üretmeye ve bunlarla tarihe not düşmeye ve sizleri de bu çiçek bahçesine davet etmektedir.

    Hürmetlerimle...

    Abdullah Aymaz

    24 Mart 2024, Almanya

    Birinci Bölüm

    HAZAN MEVSİMİ

    AĞLAMAK KADERİMİZ

    İnsana hizmetti dert ve davamız

    Cehaletle, tefrikayla kavgamız

    Deştikçe kanıyor taze yaramız

    Yıllar var ki kaderimiz ağlamak

    Yuvamızı ateşlere verdiler

    Utanmadan hainsiniz dediler

    Hor-hakir görüldük sürgün ettiler

    Yıllar var ki kaderimiz ağlamak

    Her yanda ihmal her yanda ihanet

    Onlarca sıkıntı ve onlarca dert

    Yakıyor, yıkıyor ülkeyi namert

    Yıllar var ki kaderimiz ağlamak

    Semaları delip geçti feryatlar

    Zehire dönüştü sofrada tatlar

    İnsanlar arasında koptu hatlar

    Yıllar var ki kaderimiz ağlamak

    Değişmiş yerleri akın, karanın

    Dinmiyor öfkesi arzın, semanın

    Çaresi aşk, kalplerdeki yaranın

    Yıllar var ki kaderimiz ağlamak

    Mum gibi eridi hücrede canlar

    Oluk oluk aktı sebepsiz kanlar

    Adanmış ruhlardır bütün kurbanlar

    Yıllar var ki kaderimiz ağlamak

    Hangi yana baksan enkaz, sefalet

    Ne devlet aklı var ne de adalet

    Acıyla inliyor yaralı millet

    Yıllar var ki kaderimiz ağlamak

    Sahibi yok mazlum boşa çabalar

    Çaresiz bir halde anne babalar

    Dans ediyor etrafta akbabalar

    Yıllar var ki kaderimiz ağlamak

    Bağlar bozuldu güllerimiz yasta

    Bülbüller yaralı bir çoğu hasta

    Ne aş var ne iş ne de çorba tasta

    Yıllar var ki kaderimiz ağlamak

    Hanlarımız yıkık hancısı kayıp

    Gömemedik cenazeyi yıkayıp

    Yeter de artar bizlere bu ayıp

    Yıllar var ki kaderimiz ağlamak

    Gördük bu devirde höykürenleri

    Haramla saltanat sürdürenleri

    Arsızı, hırsızı güldürenleri

    Yıllar var ki kaderimiz ağlamak

    Vefa dedik, çeksek de çektirmedik

    Hiç kimseye sırtımıza dönmedik

    Her dertliyle inim inim inledik

    Yıllar var ki kaderimiz ağlamak

    Sevgiyle besledik kalplerimizi

    Sinemize gömdük dertlerimizi

    Hakkın yanında aldık yerimizi

    Yıllar var ki kaderimiz ağlamak

    ANNEME MEKTUP

    Gecelerim uzun şafak sökmüyor

    Yıllar var ki kara bahtım dönmüyor

    Sinem delik deşik, yüzüm gülmüyor

    Tadı tuzu yoktur gurbetin anne

    Yürüdüğüm yollar sarpar yokuşa

    Baktıkça ağlarım böceğe, kuşa

    Hasret, hicran, sıkıntı baştan başa

    Tadı tuzu yoktur gurbetin anne

    Akıllılar sırdaş olmuş deliyle

    Hançerlendim bir zalimin eliyle

    Gönlüm yorgun dikeniyle, gülüyle

    Tadı tuzu yoktur gurbetin anne

    Bazen gece bazen sabaha karşı

    Çığlıklarım yırtar yükselir arşı

    Duyup dinlediğim cenaze marşı

    Tadı tuzu yoktur gurbetin anne

    Lime lime olmuş toprak gibiyim

    Dalında sararmış yaprak gibiyim

    Bozkırda kavrulmuş başak gibiyim

    Tadı tuzu yoktur gurbetin anne

    Gözyaşlarım taşkın çağlayanlardan

    Eşim, dostum hepsi ağlayanlardan

    Elimi, kolumu bağlayanlardan

    Tadı tuzu yoktur gurbetin anne

    Elmasları döndürdüler bakıra

    Sahte dostlar çekti beni çukura

    Cepler delik cüzdan hasret mangıra

    Tadı tuzu yoktur gurbetin anne

    Yudum yudum içiyorum dumanı

    Karıştırdım gayri sapla samanı

    Ninnilerle sallıyorum zamanı

    Tadı tuzu yoktur gurbetin anne

    Sofrada dert yerim ben kaşık kaşık

    Ruhumda kar kış var almıyor ışık

    Çölde bir başına ne yapsın âşık

    Tadı tuzu yoktur gurbetin anne

    Hayalet misali kaldırımlarda

    Gök gürültüsünde, yıldırımlarda

    Umudum titriyor kuru dallardan

    Tadı tuzu yoktur gurbetin anne

    Hayaletler sarmış dört bir yanımı

    Vampirler emiyor her gün kanımı

    Aşı, işi, düşü sıkar canımı

    Tadı tuzu yoktur gurbetin anne

    AZ İLERDE BAHAR VAR

    Yangınlar kor halinde yaralı yüreklerde

    İnsanca bir dünya var tertemiz dileklerde

    Şehrayin yaşanıyor yerlerde ve göklerde

    Açan güller, çiçekler müjdeliyor baharı

    Her başlangıç zorunludur bir o kadar çetindir

    Yürekler yorgun ama iradeler metindir

    Yiğidim, adanmışlık tükenmez servetindir

    Açan güller, çiçekler müjdeliyor baharı

    Hapisler ve sürgünler biliyor azimleri

    Beyinlere kazıyor muhteşem resimleri

    Kadın erkek, genç yaşlı baldan tatlı dilleri

    Açan güller, çiçekler müjdeliyor baharı

    Buzları eritiyor sinelerde yanan kor

    Çekilen sancıları çeken sahibine sor

    Kim ne yaparsa yapsın güneşe direnmek zor

    Açan güller, çiçekler müjdeliyor baharı

    Ayrılıklar, hasretler emanet ney sesine

    Dertler dağ gibi binmiş yiğidin ensesine

    Sevgi hayat oluyor dünyanın çehresine

    Açan güller, çiçekler müjdeliyor baharı

    Muhaciri, Ensarı hep el ele vermişler

    Yılmadan, yıkılmadan zora göğüs germişler

    Bir bedende yekvücut ağlayıp, inlemişler

    Açan güller, çiçekler müjdeliyor baharı

    Gönül yamaçlarında mayalanır hoşgörü

    Sevmeler, sevilmeler Yaratandan ötürü

    Anlayacak yakında dilsiz, kalpsiz ve körü

    Açan güller, çiçekler müjdeliyor baharı

    Yürekler mangal gibi bir o kadar cesurlar

    Çağlayanlar misali canlar fokur fokurlar

    Işığın etrafında aşkla dönüp dururlar

    Açan güller, çiçekler müjdeliyor baharı

    Cennetten esintiler doluyor ciğerlere

    Vefa, sadakat hâkim yaralı yüreklere

    Acılar, ızdıraplar yüklenmiş senelere

    Açan güller, çiçekler müjdeliyor baharı

    Karakış son dansını bitirmek üzeredir

    Kaldıysa da ümidi yitirmek üzeredir

    Sevgi, nefreti silip süpürmek üzeredir

    Açan güller, çiçekler müjdeliyor baharı

    BEKLEMEK YÜREK İSTER

    Yolunu gözlediğim neredesin yıllardır

    Sinem de senin için taze umutlar vardır

    Belli ki yol adabı, dişini sıkmak gerek

    Beklemekten yorulsa hem çatlasa da yürek

    Önümüzde kızgın çöl yakıp kavuran güneş

    Çilelerim katmerli yoktur hiçbirine eş

    Susmuyor volkanlarım habire lav saçıyor

    Yüreğimde tap taze gonca güller açıyor

    Korkularım bitmiyor yokuşta terliyorum

    Aynı çizgi üstünde hep gidip geliyorum

    Yılan çıyan, akrepler resmi geçit yapıyor

    Akbabalar habire yere konup kalkıyor

    Yalan, fani dünyanın lezzetleri, tatları

    Yüzüstü kor insanı tek mevsimlik dostları

    Her gün daha uzuyor vuslata giden yollar

    Tek tek elimde kaldı tuttuğum kuru dallar

    Gülecek talihimiz bir gün devran dönecek

    Izdıraplar bitecek, gözyaşları dinecek

    Bahar gelinceye dek savursun fırtınalar

    Biraz daha kanasın taze derin yaralar

    Geçtikçe güçleniriz feleğin çemberinden

    Hayatı yudumlarız her gün daha derinden

    Bir gün inayet gelir yollar erer menzile

    Hitama erer elbet her sıkıntı ve çile

    Gönüller bir olunca uzaklar yakınlaşır

    Dil dudak olmasa da sevgililer anlaşır

    Giydik üzerimize, sabır çelikten yelek

    Yolumuza su serper tebrik eder her melek

    Beklemek yürek ister harcı değil herkesin

    İnanan ve sabreden vuslata erer kesin

    BİR GARİP DÜNYALIYIM

    Sinem açık herkese açabildiğim kadar

    Nefsimden kaçıyorum kaçabildiğim kadar

    Uçuyorum göklerde uçabildiğim kadar

    Mülk Allah’ın mülküdür ben de aciz kuluyum

    Yanlışlara değil de yalnızlara katıldım

    Her şey olmaya namzet bir deryaya atıldım

    Kâh zirvelerde gezdim kâh pazarda satıldım

    Mülk Allah’ın mülküdür ben de aciz kuluyum

    Zalimin nazarında terörist görüldüm ben

    Yıllarca etrafına duvarlar örüldüm ben

    Yurdundan, yuvasından bir gece sürüldüm ben

    Mülk Allah’ın mülküdür ben de aciz kuluyum

    Ellerimde kelepçe, ruhum pervaz ediyor

    Çöle dönmüş vicdanlar gülleri reddediyor

    Kalbim, kafam birlikte her gün beni yediyor

    Mülk Allah’ın mülküdür ben de aciz kuluyum

    Mum gibi eritildim sopsoğuk hücrelerde

    Aylar, yıllar geçirdim ıssız viranelerde

    Firari mülteciyim bulunduğum yerlerde

    Mülk Allah’ın mülküdür ben de aciz kuluyum

    Şimdi nereye gitsem bir garip oluyorum

    Kaybolmuş kimliğimi gurbete buluyorum

    Estikçe hazan yeli düşüp doğruluyorum

    Mülk Allah’ın mülküdür ben de aciz kuluyum

    Kaç ülkeye uğradım kaç şehir dolaştım ben

    Vefa bilmeyenlerle yıllarca uğraştım ben

    Bir gece yola düştüm deryaları aştım ben

    Mülk Allah’ın mülküdür ben de aciz kuluyum

    O kadar yorgunum ki dünyalar var sırtımda

    Acı var, gözyaşı var, çığlıklar var ardımda

    Bir dünyalı yazıyor, bakın kimlik kartımda

    Mülk Allah’ın mülküdür ben de aciz kuluyum

    Karakışın ardından bahar geri gelecek

    Uzak yalnızlıklarım bir gün elbet bitecek

    Sevenler kavuşacak, gözyaşlarım dinecek

    Mülk Allah’ın mülküdür ben de aciz kuluyum

    BİR TANEM

    Elim ayağım sensin

    Dilim dudağım sensin

    Gözüm kulağım sensin

    Bir tanem

    Seninle dallardayım

    Seninle kollardayım

    Seninle yollardayım

    Bir tanem

    Yaş dolu gözlerimde

    Özlem var sözlerimde

    Çiçekler ellerimde

    Bir tanem

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1