Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Cendere
Cendere
Cendere
Ebook181 pages1 hour

Cendere

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Sevgili okuyucu;
Süreç Yazıları'nın birinci kitabı olan Haydi Yeniden’de "Sizlere bir şey verebileceğim düşüncesiyle değil, derdimi sizlerle paylaşmak, sizlere anlatmak için yola çıktım. Becerebildim mi, beceremedim mi bilmiyorum." demiştim.
Evet yolda ve süreç içerisinde sizlerle yürümeye devam ediyorum.
İlk kitapta sizlerle 2017 makalelerimi paylaşmak nasip olmuştu, şimdi 2018 yazılarımı nazarlarınıza arz ediyorum.
Yine yaşadığımız ifritten dönemi, benim ve sizin hissiyatınızı cem ederek yazıya dökmeye çalıştım. Yazarak, çizerek, söyleyerek yola revân oldum.
Yaşadığımız süreçte olaylar, kişiler, düşünceler.. hâsılı her şeye bakarak, "Hizmet" dairesinde akıl, kalb ve ruhumla hissiyatımı sizlerle paylaştım.
Yine bazen kendime hitâb ettim bazen sizlere döndüm...
“Yaşadığımız süreç öngörülebildi mi? Bu cendereden nasıl çıkarız? Ne yapmalıyız?” gibi sorulara cevap aradım.
Yine çile, yine hüznü dile getirsem de yine inanç ve ümit burçlarında dolaştım!
Umarım hayra vesile olur.
"Sözün güzelliği derin ve kısa olmasındadır" diyerek, sözlerim derin olamadığı için kısa kesip, sizleri yine "dertlerimiz, çırpınışlarımız ve yine ümit" ile baş başa bırakıyorum.
Mansur Turgut

LanguageTürkçe
Release dateDec 31, 2021
ISBN9781005136604
Cendere
Author

Mansur Turgut

Türkiye'nin en küçük ili Bayburt'ta 8 Nisan 1968’de doğdu ve çok sevdiği en büyük ili İstanbul'da büyüdü. İlk, orta, lise öğrenimini İstanbul’da bitirdi. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Başta İzmir olmak üzere Anadolu'nun değişik illerinde eğitim hizmetlerinde çalıştıktan sonra Moğolistan'da Tonyukuk ve Orhun Abidelerinin gölgesinde Hizmet etmek şerefine nail oldu. Bütün arkadaşları gibi zorlu sürecin sevk-i cebrîsi ile Güney Kore’de kısa bir süre yaşadıktan sonra Amerika hayatı başladı. Bir ‘mülteci’ olarak ailesi ve sevdikleriyle beraber hayat mücadelesine devam ediyor.Yazıları, haftalık olarak Zaman Avustralya Gazetesi'nde yayınlanıyor ve inandığı doğruları YouTube kanalında anlatmaya çalışıyor.

Read more from Mansur Turgut

Related to Cendere

Related ebooks

Reviews for Cendere

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Cendere - Mansur Turgut

    ÖN SÖZ

    Sevgili okuyucu;

    Süreç Yazıları'nın birinci kitabı olan Haydi Yeniden’de Sizlere bir şey verebileceğim düşüncesiyle değil, derdimi sizlerle paylaşmak, sizlere anlatmak için yola çıktım. Becerebildim mi, beceremedim mi bilmiyorum. demiştim.

    Evet yolda ve süreç içerisinde sizlerle yürümeye devam ediyorum.

    İlk kitapta sizlerle 2017 makalelerimi paylaşmak nasip olmuştu, şimdi 2018 yazılarımı nazarlarınıza arz ediyorum.

    Yine yaşadığımız ifritten dönemi, benim ve sizin hissiyatınızı cem ederek yazıya dökmeye çalıştım. Yazarak, çizerek, söyleyerek yola revân oldum.

    Yaşadığımız süreçte olaylar, kişiler, düşünceler.. hâsılı her şeye bakarak, Hizmet dairesinde akıl, kalb ve ruhumla hissiyatımı sizlerle paylaştım.

    Yine bazen kendime hitâb ettim bazen sizlere döndüm...

    Yaşadığımız süreç öngörülebildi mi? Bu cendereden nasıl çıkarız? Ne yapmalıyız? gibi sorulara cevap aradım.

    Yine çile, yine hüznü dile getirsem de yine inanç ve ümit burçlarında dolaştım!

    Umarım hayra vesile olur.

    Sözün güzelliği derin ve kısa olmasındadır diyerek, sözlerim derin olamadığı için kısa kesip, sizleri yine dertlerimiz, çırpınışlarımız ve yine ümit ile baş başa bırakıyorum.

    Mansur Turgut

    13 Aralık 2021

    İREİZ, KORKU İMPARATORU

    17/25 Aralık Hırsızlık ve Yolsuzluk Haftası münasebetiyle…

    Sevgili kardaşım, selam kelamdan sonra memleketi sordun söyleyeyim…

    Herkes, sinmiş, korkmuş, ürkmüş durumda, dehşet içinde ama muhabbetten yanlış anlama.

    Ülkede müthiş bir Korku İmparatorluğu kuruldu, kim demiş biz korkmuyoruz diye.

    Korkmuyoruz, yedi düvele meydan okuyoruz. Meydanlar inliyor As de asalım, kes de keselim diye.

    Dantelli kefenlerimiz bile var.

    Devlet-i Şahane-i Tayyib’i kuran kişi, daha düne kadar okuduğu bir şiirden ötürü hapse atıldığını övünerek anlatıyordu, bilirsin.

    Bugün ifade özgürlüğü tavanları delen, rekorlar kıran ülkemizi yönetiyor, maşallah!

    İfade özgürlüğü derken aklıma geldi, yazar-çizer takımı hücrelerinde mutlu, mesut, sorun yok.

    Basın-masın özgürlükten mest-ü sermest halde havuzda yüzüp duruyorlar.

    İşte Yeni Türkiye düzeni.

    Nasıl mı?

    Başında milli şef yok, milli olduğu iddiasında bir ahirzaman ireizi var.

    Adil Düzen artığı reiz.

    Hem de ne ireiz.

    Uzun boylu eli de uzun, dili de uzun

    İyi huylu, büyük devletlere yahşı çeker, küçük gördüğünü tesbihe dizer gibi düzer.

    Kahraman, Yahudi Üstün Cesaret Madalyası sahibi.

    Eğitimli, ‘Yüksek İktisadi…’ diye ne bileyim ticari üniversite bitirdi diyorlar amma, emme diplomasını gören yok.

    Hem asrın lideri hem halife, anlamadım ama hem de BOP eş başkanı da… Ama kimse sallamıyor.

    Vefalıdır, Hocam dediği zatı itekledi yerine oturdu, zevkle mirasını yiyor, kahrından öldü adam.

    Kabrine menfaati olmadan bir kere gitmemiştir.

    Gittiyse de kameralar önünde Kur’an okumak için gitmiştir, gösterişi, riyayı asla sevmez.

    Kardeş canlısıdır, Çankaya Noteri olup, kardeşim dediği adamı gülüm-mülüm derken sildi süpürdü yok etti, vatan için.

    Kardeşi, olanlara sadece hayret ediyor etrafın ah-u efgânını duymuyor.

    Servi Bülendi, ağabeyim, sözcüm dediği özgül ağırlık sahibi dil cambazı zatı terazinin kefesine bile koymadan mahvetti.

    Sözcüsü şimdi, berhevâ olan özgül dili ile hala susuyor, lal kesildi konuşamıyor.

    Muhalefet karşısında muavenet oldu, vallahi her işinde ilk onlar yardımına koşuyor, yırtığını yamıyor.

    İreiz ilim sahibidir, bir diploma sahibi bile değilken birkaç üniversite bitirmiş, post doktora yapmış insanların cehlini hemen anlar.

    Seviyemde değilsin der, seviyesini belli eder (?)

    Sesi, şivesi, ‘güzel vatan bölünemez parçalanamaz’ diye türkü okurken, halkı bi anda Kürt, Alevi, af edersin Ermeni falan diye ayırıverir, hissetmezsin bile.

    İyi dil bilir, valla ne diyim Davos’ta bir One Minute dedi, dünyayı salladı, sarsıntı hala devam ediyor, daha ne desin.

    Bülbül gibi şakıyor.

    Bi de alim, dindar ki sorma, hiçbir inhirafı görülmemiş din adamlarını, ‘içi boş alim müsveddesi, yalancı peygamber’ olmakla yaftalar, imam, müezzin, müftü alkıştan salonu yıkar.

    Canım alkış ireize helal, camilerde inanmazsın Kâbe’ de bile, alkışlayıp tezahürat yaptılar da tevazuundan yapmayın bile diyemedi. Rabbimize saygısızlık olur diye düşündü zar.

    Çok okur, iyi özet okur, öyle diyorlar. Esasen bir kitap bile okuyamazken reizim, okuyanlara hakaretler yağdırır, Allah inandırsın taa canına okur.

    Hakperesttir, ne dediyse o… On dediyse on, yirmi dediyse yirmi, sevecendir, herkesi severek kucağına oturtuyor.

    Tek rakibi İrıza, bilirsin acem oğlan, valla o oturtmuyor, herifçi oğlu, önüne geleni yatırıyor.

    Çağlaya(n)rak, Güler-ek, Bağış yapar derler.

    Ne bileyim şimdi Amerikancı olmuş.

    İreiz, dedim ya adil düzen artığıdır, dünyayı haksızca yönetenlere karşı mücadele eder.

    Yalan, inanma bebelere, lohusa analara, hastalara musallat olduğuna, tek parayı sever.

    Güçlüdür de eski topçudur, güç sarhoşluğu içerisinde önüne geleni devirmeye gayret ediyor.

    Ha bire Rusya’ya gidişini boş sanma, Putin’den judo dersi alıyor.

    Çalışkandır, hiç durmaz, hiç doymaz, çalar çırpar.

    Dünya hırsıyla, çalıp çırptıklarının hesabını verme korkusuyla, her geçen gün zulmünün trendini yükseltiyor, doğru.

    Ama iyi niyetlidir, hesap veririm telaşı ile hareket ediyor, tabi ki dalını kurtarmak istiyor, ne var bunda?

    Yalan! Ülkede işkence-mişkence yok, onlar tam, hukuki sorgulama yöntemi.

    Yiğide deli derler, cinnet psikolojisine girmiş durumda ireiz, duymuyor, görmüyor, sadece ama sadece konuşuyor.

    Sıdk ehlidir, konuşurken yalanı öyle söylüyor ki doğru imiş gibi önce kendi inanıyor.

    Kitleleri aldatıyor, yanıltıyor, kandırıyor.

    Yalanı dolanı ortaya çıkınca da aldatıldım deyip kurtuluyor.

    Nasıl bir durum ki sihirbaz mübarek! Kaybettiği sandıktan değnekle zafer çıkarıyor.

    Avanesinin-sevenlerinin gözleri kapalı, dilleri lal, bir tek kulakları açık, sadece dinliyorlar, zombi gibi diyemeyeceğim, ayıp olur. Ama kitle psikolojisi ile hareket ediyorlar, şuur berhava, akıl bedava.

    Birde SADAT’ı var, kes diyor kesiyorlar, as diyor, asıyorlar köprüde destan yazdılar, hem de kanla, duymuşsundur.

    Merhametlidir de asker boğazlayanları bir imza ile affetti, ebediyyen.

    Ha bi de ileri görüşlüdür, topal bir dostu var, O’na pek güvenmiyor, derler.

    Sivile-mivile silah verdi sokağa saldı ne olur ne olmaz diye.

    Kurt siyasetçidir kurt, kurt postuyla koyun sürüsü içerisinde, önüne geleni parçalıyor, yok ediyor, emin ol kimse uyanmıyor.

    Isırırken-kemirirken fare gibi uyuşturucu salgılıyor herhal.

    Özgürlükçüdür de… İnsanları katlettirmek için Devlet desteğiyle ile fetva üretiyor, KHK’lar yayınlıyor mes’ul değilsiniz diyor.

    Yok, yok!

    Korkma canım, savaş-mavaş çıkmaz, ireyiz barışçıdır, biraz kindardır amma iyidir iyidir ireiz, halkı sokağa demokrasi için çağırır.

    Geleceğimiz güzel görünüyor.

    Ha kardaş! bizim durumunuz böyle.

    Bindik bir alamete, gidiyoz kıyamete.

    Bekliyoruz, ne olcek bakali.

    1 Ocak 2018

    BAŞIMIZDAKİ MUSİBET

    Merak ettim, acaba başımıza gelenler öngörebildi mi, öngörülemedi mi diye…

    Büyüğümüzün Sızıntı, Ölçü ve başyazılarından bir kaçına bakmaya ne dersiniz;

    Hizmet İnsanı (1983), Bir Gönül İnsanı Portresi (2000), Günümüzün Kara Sevdalıları (2002) çoğumuzun okumaya doyamadığı makalelerdir. En azından benim için, kesinlikle öyledir.

    Üstadımız 19. Mektup’ta Efendiler Efendisi’nin (sav) mucizelerini anlatırken, o harika parça için söyler ya hani; Bu parça altın ve elmasla yazılsa liyakati var. Ben de işte bu üç makale için aynı şeyi düşünüyorum, bu parçalar altın ve elmasla yazılsa liyakatleri var.

    Bununla beraber, Huysuz Ruhlar (1995), Çatlayan Rüya (2001), Belki Bir Gün Bizde Dirileceğiz (2006), Eski Bir Şiir ve İnkisar parçalarına da sizlerle birlikte dokunmak istiyorum.

    Bizim ilk göz ağrı kitabımız Ölçü veya Yoldaki Işıklar’dır, ortaya konulan ölçüleri ezberler, yerli yerinde kullanmaya, yaşamaya gayret ederdik.

    Bu kitabın baş tacı ise, bence ‘Hizmet İnsanı’ isimli makaledir:

    Hizmet insanı; gönül verdiği dava uğrunda kandan-irinden deryaları geçip gitmeye azimli ve kararlı; varıp hedefine ulaştığında da her şeyi sahibine verecek kadar olgun ve Yüce Yaratıcı’ya karşı edepli ve saygılı.. hizmet adına her ses ve soluğu zikir ve tesbih, her ferdi mübeccel ve aziz bilip, muvaffakiyetlerinden ötürü alkışlayacağı kimseleri de putlaştırmayacak kadar Rabb’in iradesine inanmış ve dengeli.. ortada kalmış herhangi bir iş için herkesten evvel kendini mes’ul ve vazifeli addedip, hakkı tutup kaldırmada, yardıma koşan herkese karşı hürmetkar ve insaflı.. müesseseleri yıkılıp planları bozulduğu ve birliği dağılıp kuvvetleri tarumar olduğunda fevkalade inançlı ve ümitli; yeniden kanatlanıp zirvelerde pervaz ettiği zaman da mütevazi

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1