Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Hukuk Güncesi 3- AİHM Kapısında
Hukuk Güncesi 3- AİHM Kapısında
Hukuk Güncesi 3- AİHM Kapısında
Ebook287 pages2 hours

Hukuk Güncesi 3- AİHM Kapısında

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

"Hukuk Güncesi 3- AİHM Kapısında" kitap içeriği:
- Nasıl Bir Reform Olur da Analar Serbest Kalır Ki?
- İsimlerle ve Belgelerle Türkiye’deki İşkenceciler!
- AİHM- OHAL Komisyonu Ortaklığı Nereye Kadar?
- Devleti Cemaat’ten “Arındırma”ya Çalışırlarken AİHM Ne Diyor?
- Ülkedeki “Arınma” Uygulamalarına Karşı Neler Yapılabilir?
- Emre Belezoğlu Kararı Üzerinden “Eşitlik İlkesi”
- “Yargı Reformu”nda Ne Var Ne Yok?
- Af Tartışmaları ve Siyasiler Üzerine
- İktidar Buna Neden “Af” Demiyor?
- “İnfaz Terörü” Yahut “Düşman Hukuku Uygulamaları Üzerine
- Hayat Hakkını İhlal Edenler Sorumluluklarının Farkında mı?
- Salgından Cezaevlerindekiler Ölürse Kimler Sorumlu?
- Cezaevlerinin Boşaltılması İçin Ortak Hareket Şart
- Vicdansızlaşan Yargımızın Ortalama Resmidir
- Can Güvenliğinin Olmadığı Cezaevleri
- AİHM’in Hâkim Hakan Baş Kararı Ne Diyor?
- AİHM Yargıçları Neden Böyle Davranıyor?
- AİHM’in Bu Gidişat Nereye, Mağdurlara Düşenler?
- Kesintisiz 28 Şubatların Yargı Bağımsızlığı ve Yargıyı Etkileme Üzerine
- “Bilirkişi Kurumu” Yolsuzluklara Çanak Tutuyor
- Pankartlı Bir Yürüyüşün Hukukî Çağrışımları
- Birilerinin Burnu Fena Halde Uzayacak Gibi!
- Kira İşkencesi Üzerine...
- Af Tartışmaları Üzerine...
- Medeni Kanun’un Değerlendirilmesi
- Zirve/ Doruk (!) Toplantısının Çağrıştırdıkları
- Yerel Yönetimler Yasa Tasarısının Getirileri
- Avrupa Uygulamalarından Yola Çıkarak Vakıfların Yeniden Yapılandırılması
- AİHM’in Öcalan Kararının Çağrıştırdıkları
- Hukukta Bir İleri Bir Geri İlerlemeler
- Popüler Davalarla Birlikte Yine-Yeniden TCK 301.M. Ve Orhan Pamuk
- Ticaret Kanunu ve İş Dünyası
- Yurtdışından Kesin Dönüşle Borçlandırmayla Emeklilik ve Sosyal Haklar

LanguageTürkçe
PublisherRoh Nordic AB
Release dateMar 1, 2022
ISBN9781005284138
Hukuk Güncesi 3- AİHM Kapısında
Author

Ramazan F. Güzel

Hukukçu-Yazar-Şair:1972 Konya doğumlu yazar;- İlkokulu Konya’da, orta ve liseyi Eskişehir’de,- Üniversiteyi A.Ü. Hukuk Fakültesi’nde okudu,- Yüksek lisans eğitimini de M.Ü. İletişim Fakültesi’nde İletişim Hukuku üzerine yaptı.15 yıllık serbest avukatlık döneminde eşzamanlı olarak yazın ve medya dünyasında ürünler ortaya koydu.Bir dönem ceza hâkimliği yapan yazar, 2015 yılından beridir İsveç’te yaşıyor. Orada resim ve yazılarıyla edebiyat, sanat ve insan hakları alanında etkinliklerde bulunmakta...- Yazarın Yayınevimiz Nordic Publishing House’ta yayınlanmış eserler listesi:https://www.smashwords.com/profile/view/RamazanFG- Düzenli programlar yaptığı güncel Youtube kanalı:https://www.youtube.com/c/tvFOCUS- Yazarın kişisel YouTube kanalı:http://YouTube.com/@rfgKanal***OM FÖRFATTARERamazan F. Güzel född (1972) och uppvuxen i Turkiet.Har arbetat många år som juridisk rådgivare, advokat och domare.Güzel som också jobbat som journalist i olika mediekoncerner har masterexamen inom kommunikation och medier.Han har skrivit böcker inom juridik, politik och islamisk historia.Bor numera i Sverige och ägnar sig åt konst och mänskliga rättigheter.

Read more from Ramazan F. Güzel

Related to Hukuk Güncesi 3- AİHM Kapısında

Related ebooks

Reviews for Hukuk Güncesi 3- AİHM Kapısında

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Hukuk Güncesi 3- AİHM Kapısında - Ramazan F. Güzel

    ÖNSÖZ

    1989 yılından 2015 Eylül ayına kadar süren 26 yıllık süre zarfında hukuk alanında öğrencilikle ve avukatlık bürolarında stajyerlikle devam eden süreç sonrasında danışmanlık, özel avukatlık bürosu sahipliği ve de hakimlik olarak sürüp gitmiş bir hayat…

    11 Eylül 2015’te yargıçlık mesleğimden ihracımdan sonra yurt dışına çıkmak zorunda kalınca da hukuka ve adalete katkı adına katkılarımı kalemimle ve yazılarımla yerine getirmeye çalışmaktayım, bu 7 yıllık süreçte…

    Her yazım adeta ülkenin hukuk güncesine düşülmüş bir not gibi oldu. Yaşananların da bir özeti gibi…

    Bunları belli bir örgü içerisinde sizlerle paylaşma gereği duydum. Umarım yaşananları anlama yanında, ileride olacaklar konusunda da bir fikir verir.

    Keyifli okumalar.

    01 Mart 2022

    Ramazan Faruk GÜZEL

    1-NASIL BİR REFORM OLUR DA ANALAR SERBEST KALIR Kİ?

    (11.12.2020 tarihli makale.)

    Hamile ve bebekli annelerin tutuklanması ve hukuk!

    Malum, son dönemlerde hukukta, yargıda reform gündemde… Gündeme getiren kimler? Yargıyı bu çıkılmaz hale getirenler, yargıya diz çöktürenler…

    - Bugünkü yayınımızda şunları ele alalım:

    - Hukukta reforma ihtiyaç var mı?

    - Mevcut yasalar ve içtihatlar yetersiz mi?

    - Daha iyi nasıl olabilir?

    - Yüzbinlerce insanın tutuklanmasına sebep olan ve cezaevlerini dolduran düzenlemeler nedir ki?

    - Tutukluluk ile ilgili yasalar ne diyor, problem nerede?

    - Günümüzün en büyük kanayan yarası olan tutuklu kadınlar, hamileler, anneler, ebeveyninden ayırılan bebekler, çocuklar… hususunda yasalar ne diyor, yapılması gerekenler neler ve de bu konularda mevcut iç hukuk ve uluslararası hukuk ne diyor?

    Bu ve benzeri sorulara cevaplar arayalım. Buyurun.

    **

    Türkiye’de 15 Temmuz’dan bu yana, tarihimizde eşi benzeri görülmemiş şekilde ve yıllarca süren bir zulüm yaşanmaktadır. Bu süreci bu kadar ağır bir ifade ile tanımlamamızın sebebi zulmün hedefinde kadın ve çocukların olmasıdır. İnsanlık tarihinde özellikle savaş dönemlerinde bu tür dramlar yaşanmıştır. Ancak barış döneminde bir devletin kendi vatandaşlarına bu zulmü reva görmesini anlamak mümkün değildir.

    Yapılanları zulüm olarak niteleyen sadece biz değiliz. Uzun yıllar Birleşmiş Milletler’in farklı kademelerinde çalışmış, birçok bölgede, hatta Birleşmiş Milletler Barış Gücü görevlilerinin bile insan hakları ihlallerini ortaya çıkarıp raporlar kaleme almış olan bir isim de bizimle aynı düşüncededir. Bu kişi Raad El Hüseyin’dir.

    El-Hüseyin, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri iken 2018 yılında mart ayında Türkiye’nin OHAL’deki durumunu izah eden bir rapor yayınladı. Raporun tanıtım konuşmasında Raporun en endişe verici bulgularından biri diye tarif ettiği bölümde El-Hüseyin şöyle demişti:

    Türk makamlarının, hamile olan ya da yeni doğum yapmış 100 kadını, çoğunlukla terör örgütleriyle bağlantılı olduğundan şüphelenilen kocalarıyla iştirakleri" olduğu gerekçesiyle nasıl gözaltına alınabildiklerine dair raporlardır.

    Bazıları çocuklarıyla, bazıları çocuklarından şiddetli bir şekilde ayrılarak gözaltına alınmıştır. Bu sadece ölçüsüz değil, tümüyle zalimane ve kesinlikle ülkeyi daha güvenli hale getirmekle ilgili bir durum değil!"

    **

    Hukuku yok sayan tutuklamalar

    Türk ceza hukukuna göre tutuklama şartları Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmiştir. Buna göre:

    1- Kişi hakkında gerçek anlamda bir suçla ilgili suçlama olmalıdır.

    2- Suçlamaya konu suç hakkında tutuklama yasağı olmamalıdır. (Mesela hakaret veya taksirle yaralama yani trafik kazası nedeniyle yaralama suçları tutuklama yasağı kapsamındadır.)

    3- Kişi hakkında üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesi oluşturacak somut deliller bulunmalıdır.

    4- Kişi hakkında kaçma, delilleri karartma şüphesini oluşturacak nitelikte ve bizzat şüpheli ile bağlantılı somut veri olmalıdır. Şahıs hakkında somut delil olsa bile eğer bu şartlar yoksa kişi tutuklanamaz.

    5- Tutuklama tedbiri ölçülü ve orantılı olmalıdır.

    Orantılı olmak demek: tutuklama ile amaçlanan menfaat ile tutuklanan kişinin ihlal edilen hakları, menfaatleri arasında makuliyet ölçülerini aşan bir orantısızlık olmamalıdır.

    Ölçülü olmaktan kasıt ise: tutuklanan kişinin gerçekleştirdiği kötülüğe uygun bir tutuklama tedbiri uygulanmalıdır. (Günümüzün en yaygın örneği; Katilin serbest bırakıldığı yerde basit bir tokat atma eylemine tutuklama verilmesi… en bariz ölçüsüzlüktür!)

    6- Kişi hakkında tutuklama son çare olmalıdır. Yani adli kontrol tedbirlerinin hiçbiri uygulanamayacak olmalıdır. Yani kefalet, haftalık veya günlük imza, ev hapsi gibi tedbirlerin hiçbiri uygulanamamalıdır.

    **

    Tüm bu kriterleri gelin çocukları ile birlikte tutuklanan kadınlara uygulayalım:

    1- Tutuklanan kadınlar gerçek bir suçtan dolayı tutuklanmamaktadırlar.

    15 Temmuz’dan bir hafta önce ve hatta sonrasında meşru sayılan cemaatin okulunda öğretmenlik yapmak, Bank Asya’ya para yatırmak, ByLock kullanmak, kermes yapmak vs bugün suç sayılamaz. Bu, gerçek bir suç değildir. Buna ilişkin örnekler çoğaltılabilir.

    2- Bu kadınların tutuklanması ile ilgili somut delil yoktur.

    Bu kadınlar silahlı terör örgütü üyeliği ile tutuklanmaktadır. Bir bankaya para yatırmak, ByLock kullanmak veya kermes yapmak silahlı terör örgütü eylemi değildir. Bu halleri ispatlayan delil veya belgeler hukuken suç delili olmadığı için yasanın aradığı somut deliller değillerdir.

    3- Tutuklama şartları gerçekleşmemiştir.

    Tutuklanan kadınların delilleri karartma ihtimali yoktur. Az önce izah ettiğimiz üzere, delil olarak ileri sürülen hususlar müdahaleye açık şeyler değildir. Delil diye sunulanlar; Bank Asya kayıtları, SGK kayıtları, yalan yanlış ve çelişkilerle dolu da olsa ByLock kayıtları...

    Bir kadının, hem de yıllar öncesine ilişkin bu verilere müdahalesi söz konusu değildir. (Bu, diğer mağdurlar için de söz konusu tabii ki…) Müdahale varsayımı dahi yeterli değildir. Müdahalede bulunacağına dair somut bir veri olmalıdır.

    4- Kadın ve çocukların tutuklama kararı ile cezaevine gönderilmesi ölçülülük ve orantılılık ilkeleri ile de çelişmektedir.

    Zira suç olmayan bir eylemden dolayı, delil niteliği taşımayan bir kısım bulgular gerekçe yapılarak, tamamen varsayıma dayalı olarak bir kadının veya çocuklu bir kadının tutuklanması hukuksuzluktur.

    5- Bir kadının -özellikle çocuklu bir kadının- tutuklanması, tutuklamanın son çare olması ilkesi ile çelişmektedir.

    Suç oluşturmayan eylemler nedeniyle bir de insanların tutuklanması izah edilemez.

    2-İSİMLERLE VE BELGELERLE TÜRKİYE’DEKİ İŞKENCECİLER!

    İnsan Hakları Kuruluşu AST (Advocates of Silenced Turkey) tarafından yayınlanan Kasın 2020 tarihli raporda Türkiye’de işkence suçuna karışan ve işkencecileri korumaya yönelik işlem yapan, bu suçu öven ve suça tahrik eden kişileri mercek altına alıyor.

    Raporda adı geçen mağdurların tamamına yakını gördükleri işkenceleri detaylı bir şekilde anlattı ve mahkeme tutanaklarına geçmesini sağladı.

    Raporu Hazırlayan: AST İşkenceyi önleme komisyonu koordinatörü̈ ve araştırmacı gazeteci BÜLENT CEYHAN.

    AST; Amerika’nın New Jersey eyaletinde kurulmuş̧ ve de kendi ifadeleri ile herhangi bir kâr amacı gütmeyen, kendini özellikle insani ve sivil hakları savunmaya adamış̧ bir hayır ve eğitim kurumu.

    Temel insan hakları sözleşmeleriyle koruma altına alınan prensiplerden yola çıkarak, Türkiye’de yaşanan sivil, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel, her türlü̈ insan hakları ihlallerine karşı bir söylem geliştirmek amacı ile yola çıktıklarını söyleyen bu kuruluş, bu amaçlarını gerçekleştirebilmek adına;

    - hukukun üstünlüğünü kullanarak, zorbaların, işbirlikçilerinin ve söz konusu suçları işleyen kimselerin dokunulmazlığıyla mücadele ettiklerini;

    - mağdurların menfaat ve haklarını ulusal ve uluslararası mahkemelerde savunduklarını,

    - insanların kişisel davalarını ilgili uluslararası insan hakları kurumlarına bildirdiklerini,

    - yerel kurumlar ve mağdurların bizzat kendileriyle yakın temasta bulunarak yetkili birimlerin söz konusu ihlallere karşı güçlü̈ bir tepki göstermesini temin etmek için çaba gösterdiklerini dile getiriyorlar…

    ** Türkiye’deki insan hakları kuruluşlarının raporlarına da yansıyan işkence suçlarındaki artışa rağmen işkenceciler cezasızlıkla ödüllendirilmeye devam etmekte...

    İşte bu AST raportörleri, ortaya çıkan yüzlerce işkence vakasına ve yayınlanan raporlara dayanarak işkenceciler konusunda bir dizi rapor hazırlamaya karar vermiş̧…

    Rapor, işkence mağdurlarının beyanlarından, tanık anlatımlarından ve mahkeme tutanaklarından yola çıkılarak hazırlanmış.

    Dinlenen bazı mağdurların kimlik bilgileri güvenlik gerekçesiyle gizli tutulmuş̧. Bu rapor, bir dizi şeklinde tasarlanan çalışmaların ilki olduğu ifade ediliyor. Mağdurlarla yapılacak görüşmeler ve vakalar üzerinden yapılacak çalışmalar ile raporların sayısı çoğaltılarak eldeki verilerin listeleneceği, bundaki amacın da işkence suçunun ve işkencecilerin cezasız kalmasını önlemek olduğu vurgulanıyor.

    RAPOR HAKKINDA…

    AST raportörleri işkencenin devlet eliyle meşrulaştırıldığına dikkat çekiyor. Bu vahim durumun önlenmesi için harekete geçilmesi gerektiği savunuluyor.

    Hükümet yetkililerinin yasal düzenlemelerle ve yaptıkları açıklamalarla işkencecileri motive ettiğine yönelik tespitlerde bulunan raportörler, dönemin TBMM Cezaevi Alt Komisyonu Başkanı AKP'li Mehmet Metiner’in, İşkence iddialarını araştırmayacağız sözlerinin bu tavrın bir göstergesi olduğunun altını çiziyor. İşkence suçunun cezasız kalması ve AKP Hükümetinin işkencecileri korumasına yönelik eylemlerine ise çarpıcı bir örnek veriliyor.

    Raporda bugüne kadar adı deşifre olmamış bazı işkenceci isimlere de yer veriliyor. Özellikle 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrası subay ve astsubaylara işkence yapan kişilerin kimliği deşifre ediliyor…

    General Akın Öztürk’e yoğun işkence yapan, artık meslektaşlarının da dayanamayıp ‘yeter artık Elif’ dedikleri kişinin TEM Şube Amir Yardımcısı Elif Sümercan olduğu bilgisi veriliyor. Sümercan’ın daha sonra terfi ettiği, son olarak da Kültür Bakanlığı’nda Daire Başkanı yapıldığı açıklanıyor.

    AST raportörleri, işkenceci isimlerin belgelenmesi için başlattığı geniş çaplı araştırmasına bir isim listesi dosyası ekliyor. Tespit edilen isimler görev yerlerine, kimi ya da kimleri mağdur ettiklerine ve yargı sürecine göre sınıflandırılıyor.

    VAKALAR

    Elif Sümercan, Ankara TEM Şube Amir Yardımcısı

    15 Temmuz sonrası gözaltında en ağır işkence gören isimlerden biri de eski Eski Hava Kuvvetleri Komutanı ve Yüksek Askerî Şûra üyesi Orgeneral Akın Öztürk’tü. Kulağı kesik ve darp edilmiş şekilde devletin resmi haber ajansı Anadolu Ajansı ve resmi televizyon kanalı TRT’de görüntüleri yayınlanan Öztürk’ün gördüğü işkenceleri özellikle o sırada gözaltında bulunan görgü tanıkları detaylı bir şekilde basın yayın kuruluşlarına anlattı. (1)

    Akın Öztürk’ün de aralarında bulunduğu üst düzey subayların, çırılçıplak vaziyette saatlerce dövüldüğünü ağır işkence gördüğü anlatıldı. İşkencecilerden birinin Elif isminde kadın polis olduğu, bunun da Akın Öztürk’e saatler boyu ağır işkence yapıldığı sırada bir polisin dayanmayıp Yeter Elif demesi üzerine ortaya çıktığı açıklandı.

    AST raportörlerinin tespitlerine göre Akın Öztürk’ün işkence gördüğü tarihlerde iki ayrı sevk tutanağına imza atan polis memuru Elif’in kimliği deşifre oldu. (2)

    Olayların yaşadığı gün sevk edilen şüphelilerle ilgili Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü’ne yazılan iki tutanak dava dosyasına girdi. Elif olarak belirtilen kişinin işkenceci TEM şube polisinin Elif Sümercan olduğu anlaşıldı. Sümercan’ın daha sonra terfi ettiği ve son olarak da Kültür Bakanlığı’nda Daire Başkanlığı görevine getirildiği belirtiliyor. 

    İşkence yaptığı belirtilen Elif Sümercan ile ilgili bir başka bilgi de dikkat çekicidir. Kocası Mustafa Murat Sümercan ise, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın olaylı ABD ziyareti sırasında sivilleri darp eden polisler arasında olduğu tespit edilmiş ve ABD tarafından hakkında yakalama kararı çıkarılarak arananlar listesine girmiştir. (3)

    Akın Öztürk’e işkence yaptığı belirlenen bir diğer isim de kendisini Hakan Öztunç olarak tanıtan polis memurudur. Yüzbaşı Hakan Güler, 02.01.2018 tarihinde yargılandığı mahkemede verdiği ifadesinde şöyle demiştir: TEM’de şahit olduğum bir vakayı arz ediyorum. Hakan Öztunç adında bir polis memuru kendisi bağırıyordu ben Hakan Öztunç diye. Orgeneral Akın Öztürk’e işkence yapıyordu Akın Öztürk’ün kulağını kesti. (4)

    Müebbet hapis cezası alan emniyet müdürü Oktay Kapsız görevde

    Türkiye’de işkence suçunun cezasız kalması ve devletin işkencecileri korumasına yönelik örnek olaylardan birisi de Emniyet Müdürü Oktay Kapsız’ın yargılandığı davadır. (5)

    İstanbul Asayiş Şube nezarethanesinde işkence yaparak Murat Konuş isimli zanlıyı gözaltında öldürdüğü tespit edilen ve mahkeme kararıyla da müebbet hapis cezasına çarptırılan Emniyet Müdürü Oktay Kapsız, tutuklanmadığı gibi görevlerine devam etmiştir.

    İşkenceyle ölüm olayının yaşandığı dönemde İstanbul Beşiktaş’ta komiser olarak görev yapan sanık polis Oktay Kapsız işkenceden yargılanmasına rağmen ilerleyen yıllarda 4. sınıf emniyet müdürlüğüne kadar yükselmiştir. Davanın karara bağlandığı 9 Temmuz 2019’da Hakkâri Çukurca Emniyet Müdürü olarak görev yapan Kapsız, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış olmasına rağmen karardan 4 ay sonra kasım ayında Muğla Emniyet Müdürlüğü’ne tayini çıkmıştır. İşkenceyle adam öldüren Kapsız görev yerine devlet töreniyle uğurlanmıştır. (6)

    Çukurca Kaymakamı Murat Öztürk, işkenceden müebbet hapis cezasına çarptırılan Oktay Kapsız'a teşekkür plaketi verdi, belediye başkanı ve komutanlar yemekte ağırladı.

    İşkenceyle adam öldürmekten ömür boyu hapis cezası aldı fakat görevde

    Murat Konuş, İstanbul Laleli'de 1 milyon 200 bin dolar paranın gasp edilmesiyle ilgili 2010 yılında 29 kişi ile birlikte gözaltına alınmıştı. Konuş, gözaltına alındıktan yaklaşık 3 saat sonra bir battaniye içerisinde polis merkezinden çıkarılarak hastaneye götürüldü. Bir saat sonra hastanede hayatını kaybetti…

    Otopsi raporunda Konuş’un gözaltında uğradığı işkence sonucu öldüğü belirlendi. Ölümüne kafasına aldığı ağır darbelerin neden olduğu ifade edildi. Raporun ardından 7 polis hakkında dava açıldı. Kısa bir süre tutuklu kalan polisler sonrasında serbest bırakıldı. 

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1