Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Mülteci
Mülteci
Mülteci
Ebook89 pages42 minutes

Mülteci

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

15 Temmuz 2016’da Türkiye’de başlayan bir baş aşağı gidişte bende vardım.
Olay yüz binleri etkilemişti. Erdoğan ve yönetiminin uyguladığı zulüm sonucu peyderpey 550 bin kişi gözaltına alınmış,
150 bin kamu görevlisi ihraç edilmiş,
30 bin kişi tutuklanmış,
30 bin kişi arananlar listesine girmiş,
100 bin kişi adli kontrolle tabi tutulmuştu.
Ceza evinin kötü koşulları ve edilen işkencelerin neticesinde ölenlerin sayısı 73 ve süreçte toplam ölen insan sayısı 567 kişi olmuştu.
MİT tarafından kaçırılan ve kendisinden haber alınamayan 27 kişi vardı.
Meriç’ten geçerken 24 kişi yaşamını yitirmişti.
Cezaevinde 840 bebek ve 12 bin kadın bulunuyordu.
Ve halen 30 bin kişi içerde hastalık ve hak mahrumiyetleri ile boğuşuyordu.
Geçmişte ülkeler işgal edilmezden ordusu ve emniyeti zayıflatılır; eğitimi adaleti yok edilir; halkının arasına fitne tohumları atılırdı.
Sonra... İşgal edilecek ülke ekonomisi zayıflatılır; yetişmiş uzman kadroları yok edilir; olumsuzluklara, yanlış gidişe itiraz edecek, ses çıkarabilecek entelektüel beyinleri ve gazetecileri bertaraf edilirdi.
Bugün Türkiye’de yapılmakta olan tam da budur. Ve ülke sessiz sedasız işgal edilmektedir. Bu işgalin ötekilerden en büyük farkı da işgali ayaları parlarcasına alkışlayan büyük bir kitlenin bulunmasıdır.
Bir eğitimci olarak ben, bu işgali, yıkılışı iliklerime kadar yaşadım... Tutuklanma, gözaltı, işkenceler ve cezaevi süreçlerinden sonra çok sevdiğim yurdumu dahi terk etmek durumunda kaldım.
Bu kitapta başıma gelenleri-yaşadıklarımı anlatıyorum. Yüz binlerin yaşadıklarından farklı olmayan hadiseleri anlatmakta maksadım kayda geçirmek ve tarihe not düşmektir.
Çünkü bu ceberut idareciler yaptıklarının bilinmemesi, bilinenlerin unutulması için ellerinden geleni yapıyor-yapacaklar. Bize de düşen onlara mani olmaktır.
Her şeye rağmen bedel ödeyenler, güzel günleri geri getirecekler ümidindeyim.

Hasan Yüksel

LanguageTürkçe
Release dateJan 25, 2023
ISBN9798215534984
Mülteci
Author

Hasan Yüksel

1965 yılında Şanlıurfa’nın Sancak köyünde doğdum. İlkokul ve liseyi Urfa’da bitirdim. Üniversitede biyoloji öğretmenliği okudum.MEB’in her kademesinde öğretmenlik ve idarecilik yaptım. Pasifik ülkelerinde üç yıl idarecilik ve öğretmenlik yaptım.Yüksek lisans ve doktora çalışmalarımla üniversitede öğretim görevlisi oldum ve idari kadroda yer aldım.Evliyim, üç çocuğum var. Şu an Avrupa’da mülteciyim.Yirmi beş yıl devlette ve özel okullardaki eğitimciliğim ve son on yıldaki üniversitedeki eğitimcilik hayatımdan sonra bir gün aniden ‘terörist’ ilan edildim. Tutuklandım. On sekiz ay cezaevinde kaldım. Bu da yetmedi ceza da aldım.Bütün bunlara rağmen memleketime, yurduma, vatanıma kızmadım. Fakat suçsuz yere daha fazla ülkemde suçlu muamelesi görmek istemedim. Ve bir gün bir gemiye binip meçhule yol aldım.Yine de bir gün ‘O GEMİ GELECEK’ ümidindeyim.

Related to Mülteci

Related ebooks

Reviews for Mülteci

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Mülteci - Hasan Yüksel

    İLK SÖZ

    15 Temmuz 2016’da Türkiye’de başlayan bir baş aşağı gidişte bende vardım.

    Olay yüz binleri etkilemişti. Erdoğan ve yönetiminin uyguladığı zulüm sonucu peyderpey 550 bin kişi gözaltına alınmış,

    150 bin kamu görevlisi ihraç edilmiş,

    30 bin kişi tutuklanmış,

    30 bin kişi arananlar listesine girmiş,

    100 bin kişi adli kontrolle tabi tutulmuştu.

    Ceza evinin kötü koşulları ve edilen işkencelerin neticesinde ölenlerin sayısı 73 ve süreçte toplam ölen insan sayısı 567 kişi olmuştu.

    MİT tarafından kaçırılan ve kendisinden haber alınamayan 27 kişi vardı.

    Meriç’ten geçerken 24 kişi yaşamını yitirmişti.

    Cezaevinde 840 bebek ve 12 bin kadın bulunuyordu.

    Ve halen 30 bin kişi içerde hastalık ve hak mahrumiyetleri ile boğuşuyordu.

    Geçmişte ülkeler işgal edilmezden ordusu ve emniyeti zayıflatılır; eğitimi adaleti yok edilir; halkının arasına fitne tohumları atılırdı.

    Sonra… İşgal edilecek ülke ekonomisi zayıflatılır; yetişmiş uzman kadroları yok edilir; olumsuzluklara, yanlış gidişe itiraz edecek, ses çıkarabilecek entelektüel beyinleri ve gazetecileri bertaraf edilirdi.

    Bugün Türkiye’de yapılmakta olan tam da budur. Ve ülke sessiz sedasız işgal edilmektedir. Bu işgalin ötekilerden en büyük farkı da işgali ayaları parlarcasına alkışlayan büyük bir kitlenin bulunmasıdır.

    Bir eğitimci olarak ben, bu işgali, yıkılışı iliklerime kadar yaşadım… Tutuklanma, gözaltı, işkenceler ve cezaevi süreçlerinden sonra çok sevdiğim yurdumu dahi terk etmek durumunda kaldım.

    Bu kitapta başıma gelenleri-yaşadıklarımı anlatıyorum. Yüz binlerin yaşadıklarından farklı olmayan hadiseleri anlatmakta maksadım kayda geçirmek ve tarihe not düşmektir.

    Çünkü bu ceberut idareciler yaptıklarının bilinmemesi, bilinenlerin unutulması için ellerinden geleni yapıyor-yapacaklar. Bize de düşen onlara mani olmaktır.

    Her şeye rağmen bedel ödeyenler, güzel günleri geri getirecekler ümidindeyim.

    Hasan Yüksel

    Ocak 2020, Essen Düren

    UZUN İNCE BİR YOLA GİRDİM

    Türkiye’de 15 Temmuz 2016’dan sonra binlerce insan bir gecede terörist ilan edildi. Darbe girişimi ile alakası olmayan insanlar, önceden hazırlanmış fişleme listeleri ile mesleklerinden ihraç edildi, tutuklandılar, cezaevine atıldılar bir kısmı hala içerde ve hayatları karartıldı. Bunca yaşanılan hadiseyi çoğu kimse anlamadı bile. Mağdurlar da hakkıyla anlatamadı.

    Gelecekte -tahminim 15-20 sene sonra- 15 Temmuz olaylarını Türkiye’de araştırmak isteyen biri mevcut mahkemelerin karar ve tutanaklarından akan irini, yandaş gazetelerin zift kadar karanlık iftiralarından başka şey görmeyebilirler. Devletin resmi kayıtlarını, zabıtlarını görünce sayısız yalan yanlış bilgiyi doğru zannedecekler.

    Bu resmi kaynakların dışında olayların mağduru bu dönem zorbalarının hışmına uğramış benim gibilerin yazdığı hikâye, öykü, roman, günce, mektup, şiir, deneme, fıkra ve biyografileri belki bu olumsuz durumu değiştirebilecektir.

    Müslüman coğrafyasında ve Türkiye’de zaman zaman devlet veya devleti ele geçiren güçlerin vahşiler gibi davrandığı, insan hakları konusunda sabıkasının kabarık, sicilinin bir hayli bozuk olduğu tarih kaynaklarını inceleyenler net bir şekilde görüyor.

    Gerek 1937-1938 Dersim olayları…

    Gerek 6-7 Eylül 1955 Rumlara yapılanlar…

    Gerek 19 Aralık ile 26 Aralık 1978’in Maraş hadiseleri…

    Gerek 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenliklerinde Madımak Oteli'nin yakılması ve çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının yaşamlarını kaybettiği olay…

    Ve gerekse 1980’den beri devam eden Kürdistan’daki savaş…

    An itibariyle 6 seneden beridir Hizmet Hareketine karşı yapılan tenkili saymak mümkündür.

    Türkiye Devleti tarihi, aynı zamanda, insanlığa karşı işlenen suçların tarihi gibidir. Hangi evresine bakılsa büyük bir haksızlık, bir zulüm görmek pekâlâ mümkündür. Buna rağmen devlet ve devlet yanlısı militaristler her seferinde zeytinyağı gibi üste çıkmasını bilmiştir. Devlet ana olmuş, devlet baba olmuş devlet şefkatli bir kucak olmuştur. Oysa hadise tam tersidir. Barbarlık desen var, savaş, kan, zorbalık, idarecilerinin saltanatlarını sürdürmek adına kardeşini katletmesi var.

    Nihayet karınca incitmeyen insanlar topluluğu olan Hizmet Hareketine yaptıkları…

    İlginç bir şekilde dünya izledi-izliyor.

    Gücü bu insanlık suçlarını durdurmaya yeten devletler de izledi. Hala da kayıtsız kalıyorlar. Oysa medeni toplumların 21. yüzyılda yapılan bu ayıba karşı bu kadar pasif bir davranış içinde olmamalıydılar.

    Bahar mevsimini anlatan tatlı hikayeler var, bir de kara kışları… İnsana kasvet veren… Yaşantısıyla hikayelere konu olan kimseler vardır; bir de hikayeleri

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1