Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Ortaya Karışık Memleket Halleri
Ortaya Karışık Memleket Halleri
Ortaya Karışık Memleket Halleri
Ebook307 pages1 hour

Ortaya Karışık Memleket Halleri

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

"Ortaya Karışık Memleket Halleri" içindekiler:

1.Bölüm – Türk Olmak

Türkleri Anlamak

Türk Olmak

Bir Dâhiden Türk Gibi Olmaya Dair

Beyaz Türk Olmak Meselesi

Daha Türk Olanlar

Bir İnsan, Bir Ülke

Türk Olmak Suçtu!

Mısır’da Türk Olmak!

Cezayir’de Türk Asıllı Olmak Asalet Göstergesi

Polonya’da Türk Olmak

Türk Olmanın Sorumluluğu

Türk Olmaya Felsefik Yaklaşımlar

Türk ve Müslüman Olmak

Türk Olmak Şans İşidir

Avrupa Türkleri Neden Sevmez?

2.Bölüm – Rakamlarla Hallerimiz

Türkiye Gerçekleri

Rakamlarla Türkiye

2 Milyon Türk "Takılarak" Yaşıyor!

Türkler Tescilli Rekorlar Peşinde

Yedi Harika’nın İkisi Türkiye’de

3.Bölüm – Türk Geyikleri

Ünlü Türk Yalanları

Meşhur Türk Geyikleri

Türkler Uzayda Olsalardı

Türklerden Değişmiş Geyiklerden

Alo Mezar Hattına Gelen İlginç Sorular

Ülkemde Aykırı Reklam Manzaraları

Çocuklarımızdan İlginç Diyaloglar

Türklere Özgü İlanlar ve Muhabbetler

Türklerden Son Sözler

Türk Basınımızın Kendine Özgü Dili

Bu Da Siyaset Lügatimiz

Türk Usulü Muhabbetin İçinden

Türklerden Cep Telefonlu Atasözleri

Türklerden Modern Beddualar

Türk Paranoyalarından Misaller ve Çözüm Önerileri

İnterneti Türkler Bulmuş Olsaydı

Türkiye’den İnternet Muhabbetleri

Türk Sinemasından Seçmeler

Dünyanın En Absürt Türk Filmi

4.Bölüm – Hayatın Bizcesi

Bunları Dünyada Bir Tek Türkler Yapıyor

Burası Türkiye, Bizde Böyle!

Türk Ahlakı

Türklere Özgü Hastalıklar

Türk Tipi Bir Hastalık

Türklerin Yaşama Mucizesi

Türk Erkeği Olmanın Dayanılmaz Hafifliği

Kadınların Derdi Ev İşleri, Erkeklerinki Futbol

Adam Yerine Konma Özlemleri

Türklerin Kendisini Aşağılama Hastalığına Dair

Bizde Psikiyatrik Yardım Hattının Cevap Kaydı

Türklere Ne Söylediler?

Ülkemizdeki Dernekler, Sevmeye ve Korumaya Doymuyor

Türkiye’de Trafik Kazaları

Türkiye İçin Trafik Işıkları Tanımları

Türklerin Bulduğu Fizik Kuralı: Teker Farkı

Rüşvet Vermek Bir Sanattır!

Vergi Kaçırmanın Türk Usulü Yolu!

5.Bölüm – Uyarlamalarımız

Yeni Versiyonuyla İstiklal Marşı

Osmanlı’da Futbol Terimleri

Eski Bir Masalın Bize Versiyonları

Pamuk Prenses ve Yedi Cücelerin Günümüz Türkiye Versiyonu

Yükselen Değerlerle Birlikte Edebiyat Tarihinden Değişikler

6.Bölüm – Türk İşi

Türk Usulü Başarının Sırrı

Anadolu Bilgeliğinden Bir Demet

Türk Usulü Başarı

Türk Usulü Büyük Düşünmek

Mevlana’dan İş Hayatına ve Yaşama Dair Öğütler

Osmanlı Usulü Alışveriş!

Türkiye Şartlarında Bile Başarılı Olmanın Şartları

Türk Usulü Şirket Hallerinden

Türk Tipi Yönetici

Türk Usulü Menajerlik Üzerine Garip Diyaloglar!

Anadolu'da Bir şeyler Oluyor!

Türk Tipi Yönetim Anlayışı

Alaturka Satış Stratejileri

Türklerin Yapabileceği İcatlar

Türkler ve Savaş

Konyalı Bir Mucitten Sobamatik

Türklerin Buluşları

Türkler Nasıl Devlet Yönetir?

Aslında Ne Demek

Annelerimizden Neler Öğrendik...

LanguageTürkçe
PublisherRoh Nordic AB
Release dateMar 4, 2022
ISBN9781005475499
Ortaya Karışık Memleket Halleri
Author

Ramazan F. Güzel

Hukukçu-Yazar-Şair:1972 Konya doğumlu yazar;- İlkokulu Konya’da, orta ve liseyi Eskişehir’de,- Üniversiteyi A.Ü. Hukuk Fakültesi’nde okudu,- Yüksek lisans eğitimini de M.Ü. İletişim Fakültesi’nde İletişim Hukuku üzerine yaptı.15 yıllık serbest avukatlık döneminde eşzamanlı olarak yazın ve medya dünyasında ürünler ortaya koydu.Bir dönem ceza hâkimliği yapan yazar, 2015 yılından beridir İsveç’te yaşıyor. Orada resim ve yazılarıyla edebiyat, sanat ve insan hakları alanında etkinliklerde bulunmakta...- Yazarın Yayınevimiz Nordic Publishing House’ta yayınlanmış eserler listesi:https://www.smashwords.com/profile/view/RamazanFG- Düzenli programlar yaptığı güncel Youtube kanalı:https://www.youtube.com/c/tvFOCUS- Yazarın kişisel YouTube kanalı:http://YouTube.com/@rfgKanal***OM FÖRFATTARERamazan F. Güzel född (1972) och uppvuxen i Turkiet.Har arbetat många år som juridisk rådgivare, advokat och domare.Güzel som också jobbat som journalist i olika mediekoncerner har masterexamen inom kommunikation och medier.Han har skrivit böcker inom juridik, politik och islamisk historia.Bor numera i Sverige och ägnar sig åt konst och mänskliga rättigheter.

Read more from Ramazan F. Güzel

Related to Ortaya Karışık Memleket Halleri

Related ebooks

Reviews for Ortaya Karışık Memleket Halleri

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Ortaya Karışık Memleket Halleri - Ramazan F. Güzel

    1.BÖLÜM – TÜRK OLMAK

    TÜRKLERİ ANLAMAK…

    Türkler... Tozlu ve kalın ciltli tarih sayfalarının büyük bir kısmında yer alan, hatta baş rollerinde yer alan, asırlar boyunca atılımlarıyla tarih yazan, büyük devletler kuran, büyük devletleri yıkan… Kültürüyle, erdemiyle, atılganlığıyla... düşmanlarına bile kendisini imrendiren insanlar!

    Öte yandan da savaşları ve işgalleriyle de çok canlar yakmış olan…

    Türklerin tarihteki önemli yeri sadece büyük devletler ve medeniyet kurmuş olmasından gelmiyor, aynı zamanda karşı tarafta duran/ karşısına çıkan toplulukların bir araya gelerek devletler toplulukları kurulmasına sebep olmasından da...

    Tarihin ilk devirlerinde Çin sınırlarında kükremesi, Çinlilere dünyanın yedi harikasından birisi olan Çin Seddi’ni yaptırmış, krallığın Çin’de güçlenmesine sebep olmuştur. İslam’la tanıştığı yıllarda Arapların askeri ve siyasi bir toparlanmaya girmesini sağlamıştır.

    Avrupa kapılarına dayanınca da (günümüzdeki uzantısı Avrupa Topluluğu) gibi Avrupa’da (Haçlı seferleri ile) birleşmelere neden olmuştur. Halbuki Orta çağlarda Avrupa, derebeyliklere yönetiliyordu. Güçlü Osmanlı karşısında güçlü krallıklar daha sonraları ise Avrupa Birliği´nin bir versiyonu Haçlı Ordularının tesisine sebep olmuştur.

    Rönesans da İstanbul’un fethiyle ortaya çıkmıştır. Reformları ise, İslam diniyle tanışmasıyla birlikte, Batının kendi tahrif edilmiş dinlerini sorgulama arzusundan husul olmuş... Türklerin tarih sahnesindeki bu etkinliğini hiçe saymak, tarihe bir haksızlıktır.

    Sözün bu yerinde önemli bir ayrıntıya değinmek istiyoruz:

    Kaderin bir cilvesi olarak, Türkler İslam tarihinde çok önemli bir yer tutmaktadır… Türkler hakkında Peygamberin (sav) şöyle buyurduğu ifade edilir:

    "Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayın." (Ebu Davut, Melahim:8)

    Belki de bu hadise kulak vermekle, Araplar Hicri 4 asırda Türklerle ilk temasa geçtiği zamanlarda gayet ölçülüydü, arada hiçbir savaş hadisesi geçmemişti... Bu temaslar sonucunda, kısa bir süre içinde Türkler Müslüman oldu ve asırlar boyunca İslâm'ın bayraktarlığını yaptılar.

    ***

    Türklerin ve Türklüğün tarihini burada sıralayacak değiliz şu an. Ki bu sahada birçok değerli eserler kaleme alınmıştır. Bu hususlarda daha ayrıntılı bilgi edinmek isteyenleri bu eserleri irdelemeye davet ediyoruz.

    Günümüze gelindiğinde ise; içinde yer yer çarpıklıklar, çelişkiler, tezatlar barındıran, akıl almaz mantık örgülerinin bağrında şekillenen topluluklara dönüştük.

    Bu kitabın bölümleri ve satırları arasında gezinirken buna dair türlü türlü hallere ve misallere şahit olacaksınız; kimi zaman düşünerek, kimi zaman gülerek, kimi zamanlar şaşırarak...

    Peki o zaman bu eser bir ifşaat mı, bir milletin son durumuna ait bir enstantane mi, bir öz eleştiri mi?...

    Artık sorular nereye kadar uzar bilemiyorum. Ama şunu bütün samimiyetimle ifade edeyim ki burada belli bir derin maksat gütmedim.

    Özet bir şeyler söylemeye kalkışırsak; Güleriz, ağlanacak hallerimize!

    Ne yapalım, şimdiki portrelerimiz yaklaşık böyle. Belki bir zamanlar imrenilen topluluklarken, şimdilerde tuhaflıkların yaşandığı bir kalabalıklara dönüşüverdik işte nihayetinde...

    Neler oldu, neler değişti de bu noktalara gelindi ki? Bunun müsebbipleri bir değil, bir çoktur elbet. Uzun yıllar tarihinden, dininden, dilinden, harfinden, koparılan ve ayrık otları haline getirilen, cahil bırakılan, ulvi gayelere kilitlenmektense, başıboş hallere bırakılan nesillerden böyle manzaralar doğması muhtemel olsa gerek.

    Stratejik bir bölgede, herkesin gözünün üzerinde olduğu ülke üzerinde, hiçbir zaman kendi kaderiyle baş başa bırakılmayan bu milletle ve dokusuyla çok oynandı ve uğraşıldı elbet. Ortaya da birbirinden ilginç modeller çıktı sonunda. Bunun tamiri adına nice gönüllü şahsiyetler ve topluluklar geldi geçti çok şükür. Belki onlar göle çalınan bir kaselik maya gibiydiler.

    Üç tarafındaki denizlerin sularının sürekli olarak birbirine karışıp, kaynaşıp durduğu ülkemizde insanımız da her geçen günü böylesi karışımlara uğramaktadır. Meteorolojik bir ifadeyle Batı’dan, Balkanlar’dan, ya da kuzeyden gelen alçak basınçların, yüksek basınçların etkisiyle gelen sıcak/ soğuk havaların, rüzgarların tesirinde bir ülke ve millet! Bulunduğu stratejik bölgenin etkisinden belki, belki de sadece kaderi olmasından.

    Heisenberg’in belirsizlik teoreminde olduğu gibi; o yüzden Türk insanının tam ve genel/ standart bir portresini çıkarabilmek zor. Çünkü her tespitinizden sonra biraz daha değişmiş oluyor. Bu eserde ise milletinin farklı anlarındaki resimlerinden derlenmiş bir albüm var...

    Görülmesi gereken belki de şu:

    Biz hiçbir milletten daha üstün değiliz, hiç kimseden de aşağı değiliz. Büyüklenmeye de aşağılık kompleksine de gerek yok.

    Düşük yanlarımız varsa eğitim ve birikim eksikliklerimizdendir… Okuyacağız, çalışacağız.

    Ama her şeyin başı, kendimizle dalga geçmesini de bileceğiz. Olgunluk da böyle bir şey.

    Olgun insanlara…

    TÜRK OLMAK

    Dünyanın, en tehlikeli eğlencesi Türk olmaktır.

    Burada hayatin bizzat kendisi bile hayata şaşar.

    Altmış milyonluk bir bungee-jumping'dir hayat.

    Bir beton zemine doğru milyonlarca insan süratle düşeriz.

    Tam çarpacağımız zaman, kim olduğunu kimsenin bilmediği bir güç, ucunda sallandığımız lastik halatı çekiverir ve biz yukarlara sıçrarız. 

    Başbakanımızı asar, genelkurmay başkanımızı hapseder, gençlerimizi idam sehpalarına gönderir sonra da en güzel aşk şiirlerini yazarız.

    Aptallıktan sıkıldığımızda zekamızla övünür ve bin senedir her yaz mevsiminde damlarda yatar ve oradan düşerek ölürüz. 

    Yağmur yağdığında ülkenin en büyük kentinin işlek bir caddesinde boğulan yeryüzündeki tek insan Türk’tür. 

    Yeryüzünde kendine kanat yapıp ucan ilk insan da Türk’tür ama...

    Devleti kutsal ilan eder sonra da devleti soyarız. 

    Köylü efendimizdir der köylüleri döveriz.

    Dünyada hiçbir devletin tanımadığı bir devleti kurma başarısını gösterebilmiş olanlar Türklerdir.

    Ulusal onuru bu kadar değerli ulusal parası bu kadar değersiz başka bir ülke bulmak çok zordur.

    Sürekli olarak birbirini kazıklayanlar Türklerdir.

    Bir büyük deprem olduğunda çoluk çocuk, zengin fakir el birliğiyle yardıma koşup, evdeki iki battaniyeden birini depremzedelere bağışlayanlar da Türklerdir.

    Kırk sekiz yıl boyunca dünya futbol şampiyonasının kapısından bile geçemedikten sonra ilk katıldığı şampiyonada dünya üçüncüsü olmayı Türkler başarır.

    Ata sporu güreşte en olmadık ülkelere yenilen, güreşten hiç anlamayan Amerikalı güreşçilerle güreşirken kolunu bacağını kırdıranlar da Türklerdir.

    Her konuda fikrimizi söylemeye bayılır ama hiçbir fikrimize inanmayız.

    Hiçbir filozofumuz yoktur ama ne olduğunu kimsenin bilmediği bir hayat felsefemiz vardır.

    Dünyanın en ünlü suikastçısı papayı vuran bir Türk’tür.

    Papayı binlerce insanın arasında vurup kabak gibi yakalanan en salak suikastçı da Türk’tür.

    Katillerin ulusal kahraman, şairlerin vatan haini olduğu tek ülke Türkiye'dir.

    Müslüman olanlardan sürekli kuşkulanır ama Müslüman olmayan vatandaşlarımıza devlette tek bir görev bile vermeyiz.

    Bütün askeri darbeleri alkışlar ve ilk seçimde darbecilerin kızdıklarına oy veririz.

    Savaşta kendi gemisini yedi saat boyunca bombalayanlar Türklerdir.

    Uçağı arızalandığında başkalarına bir zarar gelmesin diye o uçağı son ana kadar terk etmeyip ölenler de Türklerdir.

    Yabancılardan sürekli kuşkulanıp ne kadar yabancı örgüt varsa hepsine girmeye çalışanlar Türklerdir.

    Yıllarca, Avrupa Birliğine girmemizi sağlayacak yasalardan hiçbirini çıkartamayıp, bir gecede başkalarının on yılda geçirebileceğinden daha fazla yasa geçiririz.

    Ömründe hiç trapez yapmamış altmış milyon insanın trapez yapmasıdır hayat burada.

    Bütün dünya, şaşkınlıkla bakarak düşmemizi beklerken biz düşmeyiz.

    Biz Türk’üz. Ya oynar ya ağlarız.

    Dünyanın en tehlikeli eğlencesidir Türk olmak. Ve biz korkuyla eğleniriz. (AHMET ALTAN)

    YAZIYA DAİR BİR DE HAŞİYE:

    Pasinler'in düşman işgalinden kurtuluş yıldönümünde temsili olarak süngülenecek düşman bulunamayınca, işsiz gençlerden parayla Ermeni olması istenmiş. Türk olmak için paraya gerek yok. Bazıları bunu şöyle de değerlendirebilir: Türk olmak para etmiyor! Nedense hep düşmanlarımızı kazandırıyoruz! Türk bedava çalışıyor ve bedava ölüyor.

    (15/03/2001 Tarihli Zaman Gazetesi’nin Hodri Meydan köşesinden.)

    BİR DAHİDEN TÜRK GİBİ OLMAYA DAİR

    (Birçok kez Kimya dalında Nobel’e aday gösterilen ve Modern Üniversite tarihinin ve Yale Üniversitesi’nin en genç profesörü unvanına sahip Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU’dan Türklük üzerine sözlerinden bir kısım.)

    "...

    Dış ülkelerden, onların yerli kuyruklarından medet ummayın. Gayeleri bize yardımcı olmak değil, Türk adını tarihten silmektir. Dünyanın neresinde olursanız olun, kimliğinizi, Türk dilini, Türk tarih ve kültür bilincini, binlerce yıllık geleneğini kaybetmeyin. Dış ülkelerde ne kadar kimliğinizi korursanız yabancılar da size o kadar itibar edecektir.

    Başkasını taklit etmeyin. Kendi yolunuzu çizip azimle yürüyün. O zaman herkes sonradan sizi taklit edecektir. Eğitimde önce bir meslek gerçek bir beceri bir altın bilezik sahibi olmaya bakın.

    Ne yaparsanız yapın en iyisini yapın. Siyasetçinin bilimcinin en kötüsü olunacağına tamircinin parmakla gösterilen en iyisi olmak yeğdir.

    Bulabilirseniz Türk okuluna, eğitimin Türkçe verildiği okullara gidin.

    Konulara merak sarın, not için çalışmayın.

    O meslekte yararlı olacak bir yabancı dili öğrenin. Bülbül gibi konuşup yabancıdan ayırt edilemez hale gelmek hiç şart değil.

    Unutmayın ki Türk olmak bir kafa, gönül işidir.

    Türk; kültürüyle, diliyle, ata sevgisiyle Türk’tür. Soy sop meselesi karıştırarak, o her şeyimizi borçlu olduğumuz şerefli atalarımızı karalamaya çalışan iç düşmanların kitaplarına, yaygaralarına kulak asmayın. Kültür genleri, ırk genlerinden daha önemlidir.

    Vatanı, milleti için her türlü fedakarlığa hazır bir taban gerekiyor. Bu taban son elli yılda hayli eritilmiş, kafası, gönlü karıştırılmış, birbirine düşen kesimler, dışa bağımlı sahte aydınlar, içinde vatanının geleceğini düşünmeyen, daha da acısı vurdumduymazlaşmış kalabalıklar oluşturulmuştur. Bu durumda gerçek bir önder çıkabilse bile başarılı olması şansı pek azdır.

    Şimdi yapılacak iş hızla bu toplumun yeniden kaynaşmasına, bilinçlenmesine, vatanını, milletini kendisinden önce düşünen insanların çoğalmasına önayak olmaktır…"

    BEYAZ TÜRK OLMAK MESELESİ

    Feminist hareketin en unutulmaz isimlerinden Simon de Beauvoir, 'kadın doğulmaz kadın olunur' demişti. Benzer bir şekilde, 'Beyaz Türk doğulmaz, olunur' diyerek, umut tacirliği yapmak istemem. 'Bunlar öyle sonradan olacak şeyler değil, en az beş nesil lazım' havasına girmenin de gerçekle alakası olmadığı gibi ('beyaz yalan' diyebilir miyiz?) son derece nefretlik bir şey.

    Hoş, Beyaz Türk dünyası, hafiften, soy sop, şanlı geçmiş havasına girmemiş değil. O kadar ki, ancak ikinci nesil şehirli Beyaz Türklerin bile, 'neden bu memlekette aristokrasi yok' diye vahlanmaya başladığı bir gerçek.

    'Olsa ne olacak, dahası sana ne faydası olacak' dememek elde değil. Ama, belli ki, konu o değil, böyle vahlanmalarda bir nevi seçkinlik alameti sayılır diye ümit ediyorlar. Ne demişler, 'umut fakirin ekmeği, Beyaz Türk'ün şuşisi!'

    Ne diyorduk, Beyaz Türklük, aristokrasi gibi bir şey değil, soy sop aranmıyor, ama hiç de yok sayılmıyor. Varsa ne ala. Soy sop denilince de, illa paşa torunluğu olacak değil. Onların sayısı iyice az, verimli bir alan değil. Bu durumda, sırtını Cumhuriyet dönemi bürokrasisine dayamak bile, aristokratik bir geçmiş. En iyisi, cumhuriyet dönemi hariciyecisi aileler ama onların da çoğu Osmanlı seçkini, yani sayıları az. Ne diyorum, sıfır kilometre cumhuriyet bürokrasisi bile aristokrasi sayılabilir.

    Geçin bürokrasiyi, bakın cumhuriyet dönemi bakkallığından, iş dünyasının bir numaralısı olan Koç ailesi, neredeyse kendini İngiliz aristokrasisi olarak görüyor. İkinci nesil, Rahmi Koç, Ostrolog yalısı nasıl, niçin aldığını anlatmaya doyamıyor. Yakasına karanfil takmadan çıkmıyor, eksantrik

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1