Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Algılar ve Gerçekler: Gülen Cemaati ile İlişkilendirilen Davaların Perde Arkası
Algılar ve Gerçekler: Gülen Cemaati ile İlişkilendirilen Davaların Perde Arkası
Algılar ve Gerçekler: Gülen Cemaati ile İlişkilendirilen Davaların Perde Arkası
Ebook352 pages3 hours

Algılar ve Gerçekler: Gülen Cemaati ile İlişkilendirilen Davaların Perde Arkası

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

"Neden böyle bir kitap yazmaya ihtiyaç duydum ve kitap nasıl oluştu?
Darbeden önce ihraç olmuş ve yurtdışına çıkmak zorunda kalmış bir eski mensubu olarak gündemdeki davalarla ve soruşturmalarla ilgili bildiklerimi, samimi görüşlerimi kamuoyuna paylaşmak için 6 yıldan beridir kaleme aldığım yazıların derlenmesiyle ortaya çıkmış bir kitap bu...
Ülkenin son 20 yılında iktidarda olan AKP dönemindeki sansasyonel bazı davalar hep Gülen Cemaati ile anıldı. Bu kadar spekülasyonun ortasında şu sorulara cevaplar aramaya çalıştım:
-O popüler davalarla Cemaat’in gerçekte ne kadar ilgisi vardı,
- Bu dava ve soruşturmalarda yer alan hâkim savcıların Cemaat ile ilgisi ve alakası ne idi,
- Onlar talimatla mı iş yapmışlardı,
- Emir alıp başkalarına zulmetmişler miydi,
- Bu davalar dosyalar kumpas mıydı yoksa gerçek miydi?..
Bu vb. sorulara cevaplar aramıştım yazılarımda şu son 5-6 senedir. Konuların muhataplarıyla yapmış olduğum mülakatlarla, şahitliklerle, bilgi ve belgelerle gerçekleri ortaya koymaya çalıştım."

LanguageTürkçe
PublisherRoh Nordic AB
Release dateJan 24, 2022
ISBN9780463841235
Algılar ve Gerçekler: Gülen Cemaati ile İlişkilendirilen Davaların Perde Arkası
Author

Ramazan F. Güzel

Hukukçu-Yazar-Şair:1972 Konya doğumlu yazar;- İlkokulu Konya’da, orta ve liseyi Eskişehir’de,- Üniversiteyi A.Ü. Hukuk Fakültesi’nde okudu,- Yüksek lisans eğitimini de M.Ü. İletişim Fakültesi’nde İletişim Hukuku üzerine yaptı.15 yıllık serbest avukatlık döneminde eşzamanlı olarak yazın ve medya dünyasında ürünler ortaya koydu.Bir dönem ceza hâkimliği yapan yazar, 2015 yılından beridir İsveç’te yaşıyor. Orada resim ve yazılarıyla edebiyat, sanat ve insan hakları alanında etkinliklerde bulunmakta...- Yazarın Yayınevimiz Nordic Publishing House’ta yayınlanmış eserler listesi:https://www.smashwords.com/profile/view/RamazanFG- Düzenli programlar yaptığı güncel Youtube kanalı:https://www.youtube.com/c/tvFOCUS- Yazarın kişisel YouTube kanalı:http://YouTube.com/@rfgKanal***OM FÖRFATTARERamazan F. Güzel född (1972) och uppvuxen i Turkiet.Har arbetat många år som juridisk rådgivare, advokat och domare.Güzel som också jobbat som journalist i olika mediekoncerner har masterexamen inom kommunikation och medier.Han har skrivit böcker inom juridik, politik och islamisk historia.Bor numera i Sverige och ägnar sig åt konst och mänskliga rättigheter.

Read more from Ramazan F. Güzel

Related to Algılar ve Gerçekler

Related ebooks

Reviews for Algılar ve Gerçekler

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Algılar ve Gerçekler - Ramazan F. Güzel

    ALGILAR ve GERÇEKLER!

    -GÜLEN CEMAATİ İLE İLİŞKİLENDİRİLEN DAVALARIN PERDE ARKASI-

    Ramazan Faruk GÜZEL

    RoH Nordic Publishing House

    Algılar ve Gerçekler:

    Gülen Cemaati ile İlişkilendirilen Davaların Perde Arkası)

    Ramazan F. GÜZEL

    Yayın No: 8

    Yayın yönetmeni: Ramazan F. Güzel

    Kapak tasarımı: Ramazan F. Güzel

    Editör: Hülya Güzel

    Yayın tarihi: 24 Ocak 2022

    İrtibat için:

    Web: http://publishinghouse.rhnordic.com/

    E-posta: info@publishinghouse.rhnordic.com ve rohnordic@gmail.com

    YAZARI HAKKINDA

    Ramazan Faruk GÜZEL:

    1972 Konya doğumlu yazar;

    - İlkokulu Konya’da, orta ve liseyi Eskişehir’de,

    - Üniversiteyi A.Ü. Hukuk Fakültesi’nde okudu,

    - Yüksek lisans eğitimini de M.Ü. İletişim Fakültesi’nde İletişim Hukuku üzerine yaptı.

    15 yıllık serbest avukatlık döneminde eşzamanlı olarak yazın ve medya dünyasında ürünler ortaya koydu.

    Bir dönem ceza hakimliği yapan yazar, 2015 yılından beridir İsveç’te yaşıyor. Tv Focus Youtube kanalında ve aynı isimli haber sitesinde yayıncılık yapması yanı sıra, resim ve yazılarıyla insan hakları alanında aktivist olarak etkinliklerde bulunmakta…

    Yazarın Nordic Publishing House’ta yayınlanmış eserleri:

    1- Vem är Jesus enligt muslimer? (Müslümanlara Göre Hz. İsa Kimdir?) - Ocak 2022.

    2- Günümüz Yargısına Dair Sorular ve Cevaplar 1 (Mustafa Doğan ile) Ocak 2022.

    3- Boyun Eğen Yargının Resmidir (Ocak 2022)

    4- Algılar ve Gerçekler: Gülen Cemaati ile İlişkilendirilen Davaların Perde Arkası (Ocak 2022).

    5- Uzaklardan Notlar 1: Hayata ve Umutlara Dair (Ocak 2022).

    6- Uzaklardan Notlar 2: Daha Yaşanılır Bir Hayata (Ocak 2022).

    7- Uzaklardan Notlar 3: Mutluluğun Kitabı (Şubat 2022).

    8- Nasrettin Hoca Yollarda (Şubat 2022)

    9- Buluta Yüklü Dizeler/ İtalik Şiirler (Şubat 2022).

    İÇİNDEKİLER

    TAKDİM

    GİRİŞ

    1.BÖLÜM: ERGENEKON

    JİTEM, ERGENEKON, SİLAHLAR, FAİLİ MEÇHULLAR FİLAN...

    BÜTÜN BUNLAR ‘BİR RÜYAYDI FARZ ET’

    JİTEM DE AK’LANMIŞ OLDU, KANLI SİCİLİ NE OLACAK?

    ERGENEKON DAVALARI KUMPAS MIYDI, KUMPAS OLAN ASIL NE İDİ..?

    ERGENEKONUN KİNİ ve HESABI BİTMİYOR DA ÖLÜMLERDEN SORUMLU KİMLER..?!

    1-YARBAY ALİ TATAR:

    2-TÜRKAN SAYLAN:

    3-KUDDUSİ OKKIR:

    ERGENEKON DAVASINA BAKANLARA DAİR…

    2.BÖLÜM

    17/25 YOLSUZ DOSYALARI

    SORUŞTURMA POLİSLERİNİN EŞLERİNİN BİLE BAŞINA GELENLER…

    HAKAN ATİLLA DÖNDÜ AMA HUKUKEN NE YAPILA(BİLE)CAK?

    ERDOĞAN BAYRAKTAR'IN SON İTİRAFLARINDAN SONRA 17/25 SORUŞTURMALARI…

    3.BÖLÜM

    KCK DAVALARI, HDP VE DEMİRTAŞ

    KCK – AKP- CEMAAT- YARGI DERKEN…

    HDPLİ MİLLETVEKİLLERİN TUTUKLANMASI DA MI FETÖ?!

    DEMİRTAŞ’I İÇERİ ATAN KİM, TUTAN KİM?

    DEMİRTAŞ YİNE CEMAAT DEDİ, YİNE OLMADI…

    DEMİRTAŞ ETRAFINDA SINAMALAR:

    İMRALI, AKP, CHP, CEMAAT ve DEMİRTAŞ ÜZERİNE!

    KIŞANAK VE TUNCEL’E DE O DAVALARDAN CEZALAR VERİLDİ, CEZALAR YİNE CEMAAT’ KESİLDİ DE…

    4.BÖLÜM

    GEZİ DAVALARI

    SORU VE CEVAPLARI İLE GEZİ EYLEMLERİ:

    GEZİ NEDİR, NE DEĞİLDİR?

    GEZİDE ASLINDA NELER OLDU, NASIL BÜYÜTÜLDÜ?

    GEZİDE İSTİHBARAT’IN ROLÜ NE İDİ?

    YARGIYI ÖFKESİNE SİLAH YAPMIŞLARIN ELİNDE, GEZİ DAVASINDA NELER OLMAKTA...?

    5.BÖLÜM

    MİT TIRLARI

    MİT TIRLARINI BİR DE İÇERİDEN DİNLEYELİM

    AYM ve MİT TIRLARI

    İKİNCİ MİT TIRLARI VAKIASI VE ODA TV

    İSTİHBARAT VE VESAYET SİSTEMİ; SUÇ İÇİN GÖZDEN KAÇIRILAN MİT!!

    ERDOĞAN REJİMİ YÖNETİMİNDEKİ TÜRKİYE’NİN YASADIŞI SİLAH TİCARETİ ve ULUSLARARASI HUKUK AÇISINDAN KARŞILIĞI

    6.BÖLÜM

    MUHSİN YAZICIOĞLU CİNAYETİ

    YAZICIOĞLU SUİKASTI DAVASI ve OLAĞAN ŞÜPHELİLER…

    AVUKAT KEMAL, AĞIZ DEĞİŞTİRSE DE…

    SON MANZARA

    7.BÖLÜM

    KOZMİK ODA

    KOZMİK ODA’YA DAİR YALANLAR VE GERÇEKLER

    KOZMİK ODA GERÇEKLERİ.

    8.BÖLÜM

    HABLEMİTOĞLU CİNAYETİ

    HABLEMİTOĞLU CİNAYETİ, CEMAAT VE ERGENEKON

    SÖZÜ BİTİRİRKEN

    BİR ÜLKENİN BİR CEMAAT İLE SINANMASI

    TAKDİM

    Karanlık ve aydınlık, kötülük ve iyilik, sahtekarlık ve gerçeklik, Mefisto ve Faust mücadelesi dünyanın kuruluşundan bu yana var olduğu gibi kıyamete kadar da devam edecektir. Toplumların gündelik hayatlarında kıyasıya yaşanan bu mücadelenin sürgit birbirine eklenip akıntı oluşturmasıyla tarih teşekkül ediyor.

    Şurası muhakkak ki, "yapmak zor, yıkmak kolaydır". Bir binanın yapımı yıllar alabilir, ama bir kibrit veya bir patlayıcı ile saatler, hatta dakikalar içinde yer ile yeksan olabilir. Yarım asırda yetişmiş bir insanı, bir kurşun, bir bıçak darbesi saniyeler içinde öldürebilir.

    Mefisto’nun tayfası da bu gerçekliği çok iyi biliyorlar ve uyguluyorlar. Hatta ‘Toplum Mühendisliği’ unvanı altında pek çok taktik, teknik ve kavram geliştirmiş durumdalar ve fiilen tatbik ediyorlar…

    Kendilerini çoban, toplumları da sürü olarak görüyorlar. En çok kullandıkları aparat medya, en çok yararlandıkları gerçeklik de insanların ve toplumun çabuk unutması, balık hafızalı olmamız.

    Maalesef teknolojiyi, interneti, sosyal medyayı kötü emellerine hizmet için iyi değerlendiriyorlar. Tıpkı Firavun’un sihirbazları gibi türlü hokkabazlıklarla insanların hafızalarını formatlayıp bilinçaltlarını istedikleri gibi yeniden şekillendirebiliyorlar.

    Onlara göre, olayların aslının, gerçekliğin ne olduğu önemli değildir; önemli olan olayların insanlara anlatılış şeklidir ve bunun sürekli tekrarlanarak hafızalara kazınmasıdır…

    Bu yöntemle, mesela karıncayı incitmekten çekinen insanların silahlı terörist olduklarına, geçici de olsa toplumu ikna edebiliyorlar. Aynı şekilde, sonucu etkilemeyen önemsiz bir hatayı köpürtüp, dağlar cesametindeki suç delillerini, belgeleri, kayıtları, itirafları perdeleyip yokmuş gibi gösterebiliyorlar.

    Gerçeklerin bir gün ortaya çıkacak olması Mefisto’nun tayfası için önemli değildir. Zira kendi tabirleriyle atı alan Üsküdar’ı geçmiş oluyor. Çünkü bu arada hedef kitle soykırıma uğramış, toplumdan tecrit edilmiş, malları yağmalanmış, telafisi ve tazmini için bir ömrün yetmeyeceği zararlar gerçekleşmiş oluyor.

    Bu süreçte ve bu noktada Faust’un taraftarlarına da önemli görevler düşüyor. Hakkın, doğruların ve gerçekliğin müdafaasını yapmak. Bu konuda en az Mefisto’cular kadar gayretli, çalışkan, sabırlı ve sebatkar olmalıyız…

    Onların yalanlarına, hokkabazlıklarına, sihirbazlıklarına karşı sürekli gerçekleri ve doğruları göstermeli, hakkın müdafaasını yapmalıyız.

    "Mükemmel iyinin düşmanıdır" denir. Dolayısıyla ‘konuyu ve olayı iyi bilenler yazsın, üretsin, bir şeyler yapsın’ düşüncesi kanaatimce yanlıştır, en azından eksiktir. Herkes bilebildiği, bulabildiği gerçekleri ve doğruları savunmakla, elinden geleni ortaya koymakla mükelleftir.

    Bununla beraber iyi niyetle ortaya çıkıp gerçekleri dile getirirken, profesyonel sihirbazlara da malzeme vermemek, her türlü hatadan kaçınmak, çok dikkatli ve titiz çalışmak, yüzde yüz gerçekliği tespit edilmeden bilgi paylaşmamak gerekir.

    Bu çerçevede Sayın Ramazan Faruk Güzel Bey’in elinizdeki kitabı takdiri, tebriki ve teşekkürü hak ediyor. Hakkın yerini bulması, haklıların haklarına kavuşması adına önemli katkılar sağlamasını umuyor, devamında başka çalışmalarını ve eserlerini bekliyoruz.

    Arif Hiç

    GİRİŞ

    Neden böyle bir kitap yazmaya ihtiyaç duydum ve kitap nasıl oluştu?

    Darbeden önce ihraç olmuş ve yurtdışına çıkmak zorunda kalmış bir eski mensubu olarak gündemdeki davalarla ve soruşturmalarla ilgili bildiklerimi, samimi görüşlerimi kamuoyuna paylaşmak için 6 yıldan beridir kaleme aldığım yazıların derlenmesiyle ortaya çıkmış bir kitap bu…

    Ülkenin son 20 yılında iktidarda olan AKP dönemindeki sansasyonel bazı davalar hep Gülen Cemaati ile anıldı. Bu kadar spekülasyonun ortasında şu sorulara cevaplar aramaya çalıştım:

    -O popüler davalarla Cemaat’in gerçekte ne kadar ilgisi vardı,

    - Bu dava ve soruşturmalarda yer alan hâkim savcıların Cemaat ile ilgisi ve alakası ne idi,

    - Onlar talimatla mı iş yapmışlardı,

    - Emir alıp başkalarına zulmetmişler miydi,

    - Bu davalar dosyalar kumpas mıydı yoksa gerçek miydi?..

    Bu vb. sorulara cevaplar aramıştım yazılarımda şu son 5-6 senedir. Konuların muhataplarıyla yapmış olduğum mülakatlarla, şahitliklerle, bilgi ve belgelerle gerçekleri ortaya koymaya çalıştım.

    Damlaya damlaya birikmiş makaleler sonunda böyle bir çalışmaya dönüştü.

    Bu kitapla şu son 10 yıla damgasını vurmuş davaların ve iktidarın panoramasını bulacaksınız. İnanıyorum ki ileride o dosyalarda yer almış yargı mensupları kendileri çok daha detaylı bilgilerin olduğu kitaplar ortaya koyacaktır da…

    Fakat şu bir gerçek ki şu son dönemin günah keçisi Gülen Cemaati’dir; Birleri AKP iktidarının hatta Türkiye Devleti’nin son 50 yılının bütün günahlarını, suçlarını onlara yıkıp, ellerini yıkayıp çıkma arayışındalar.

    Şeytanlaştırdıkları, İnsandışılaştırdıkları bu gruba akla gelebilecek her isnatta bulunuyorlar fakat o suçlanan kesimden kimse de kendisini savunacak durumda değil… Zira medyalarına el konuşmuş, gazetecileri ya hapse atılmış ya da sürülmüş, dosyalarla ilgili malumat sahibi olabilecekleri özel hücrelere tıkamışlar, canını kurtarabilenleri ile yakınları ile tehdit ederek konuşmalarına mâni olmaktalar.

    Ortada olup da gerçeği araştıracak, sorgulayacak kimseleri de çok ağır cezalarla korkutuyor ve yıldırıyorlar…

    Böyle bir ortamda adalete çağırmak, doğruyu aramak tam bir insanlık sınavı. Cemil Meriç’in dediği gibi, Adaletsizliğin olduğu yerde tarafsızlık, namussuzluktur. Adaletten, zayıftan yana olmak da ağır bir yük olsa da bir insanlık gereği…

    Bu çalışma da bu arayışla şekillenmiş oldu işte…

    Bilmeyenler için de "Günah keçisi"nin ne olduğunu açayım.

    Günah keçisi: Suçsuz olduğu halde başkalarının suçu üzerine yüklenilen kişi ya da topluluğa verilen ad...

    Günümüz AKP Türkiye’sinde bu Gülen Cemaati olurken tarihte çok değişik uygulamaları var… İlk çıkış noktası ise Yahudi kültürüne dayanıyor. Eski Ahit'deki Kefaret Günü ayinlerinde şöyle yapıyorlarmış:

    - önce kurayla bir erkek keçi (teke) seçilirmiş,

    - Herkes onun kulağına günahlarını fısıldarmış,

    - Sonra da o teke bir uçurumdan aşağı atılarak kurban edilirmiş… Böylelikle Azazel adlı kötü ruhu yatıştırmış ve Yahudi kavmini günahlarından arındırmış olduklarına inanırlarmış.

    Antik Yunanistan'da ise veba vb. afetlere karşı keçi yerine insanları kullanırlarmış…

    Ne kadar tanıdık geliyor değil mi? Aradan binlerce yıl geçmiş, günah keçisi olarak insanları seçmekten, şimdilerde toplulukları ve cemaatleri kurban etmeye gelinmiş...

    Bu kitap yazmada hareket noktamın ne olduğuna gelince:

    Sosyal medyada her konunun Gülen Cemaati’ne getirilmesi ve her türlü hukuk ihlalinde onlar da zamanında diye başlayan aklayıcı, meşrulaştırıcı sözlerin kullanılması…

    En demokrat, en muhalif denilen kesimlerde bile durum böyle. En hazin örneklerinden birisi de Can Dündar… Onun beklenmedik çıkışları beni meseleye daha dikkatli eğilmeye itmişti.

    Can Dündar ki yaptığı haber ve hazırladığı belgesellerden dolayı yurtdışında yaşamak zorunda kalan Türkiye’nin yetiştirdiği değerli gazetecilerden birisi. Yaklaşık 3 yıl kadar önce Gülen Cemaati’ne dair dikkat çekici tweetler attı. İçerisinde suçlayıcı ifadelerin de yer aldığı paylaşımlara muhatapları cevaplar vereceklerdir, vermelidirler de…

    Can Dündar, sosyal medya hesabından:

    Gülen örgütüne üyelik suçlaması, suçlananlara yapılan zulmü meşrulaştırmaz. Hiç sorgulamadan bu işkenceye karşı çıkmak zorundayız. Ama onlara yaşatılanlar, bu örgütün daha önceki benzer zulmünü unutturmaya da yetmez. Bize düşen, her ikisine de itirazdır." diye yazmıştı.

    Bu tweet aslında, Özgürüz internet haber sitesindeki Gülen mağdurları başlıklı yazısında yer alan bir cümle. Başlığa bakınca, Gülen’in mağdur etmiş olduğu insanlara dair bir yazı zannediyorsunuz. Fakat makalenin içeriğinde Dündar’ın Gülen Cemaati mensuplarının yaşadığı mağduriyetlerden bahsettiğini görüyorsunuz.

    Makalesinde Dündar, Özgürüz Radyo’da Zübeyde Sarı’nın Mercek programının konuğu Sinan Özcerit’in anlattıkları üzerinden bu topluluğa yapılan zulmü örneklendiriyor. Malum;

    21 yaşındaki Sinan, KHK ile ihraç edilen, hapse atılan cezaevinde kanser olan, tedavileri yapılmadığı için vefat etmiş olan Doçent Ahmet Turan Özcerit’in oğlu. Ceberut idare yakın zamanda da Sinan’ın annesini ve kız kardeşini gözaltına almıştı. Aile boyu yaşatılan bir işkence!

    Dündar, bu kesiti verirken, diğer herkesin yaptığı zorunlu vurguyu yapıyordu: Yanlış anlaşılmasın, ben Cemaatçi vs. değilim ha, bakınız hatta karşıyım da!..

    Yazıdaki pozitif yaklaşım ise iktidarın icat ettiği ve adeta her kesime dayattığı, kabul ettirdiği "FETÖ" söylemine tevessül etme ihtiyacının görülmemesi…

    Yazının sonunda asıl meramı anlıyoruz:

    "Özcerit’lere yapılan suçlama, Gülen örgütüne üye olmak… Peki, bu suçlama, onlara yaşatılanları meşrulaştırmaya yeter mi? Asla. Hiç sorgulamadan bu işkenceye karşı çıkmak zorundayız.

    Şimdi soruyu tersten soralım: Peki, onlara yaşatılanlar, Gülen örgütünün daha önce yaptığı benzer zulmü unutturmaya yeter mi? Asla. Bize düşen hem dünkü hem bugünkü zulme karşı çıkmaktır.

    Dileriz Gülen’in kirli ilişkilere bulaşmamış, samimi müritleri, cemaatin bir dönem mesela Kuddusi Okkır gibi insanlara neler yaşattığını ve neden böylesi bir nefret yarattığını, şimdi çok daha iyi anlıyorlardır. Bunun özeleştirisini yapmadığı gibi, şimdi bu işkenceyi yaşayanlara sahip de çıkmayan bir cemaatten söz ediyoruz."

    ERGENEKON SAVCILARI…

    Dündar, bu yazı ve tweet’i ile ilintili olarak bir de şu mesajı paylaşmıştı sosyal medyada:

    "Nasıl dün hukuku katleden Gülen’ci yargıç&savcılar bugün mahkeme hesap veriyorsa, yarın hesap verme sırası, Erdoğan’ın yargıç&savcılarına gelecektir. Dua etsinler de kendilerini yargılayacak mahkemenin ipleri, kendilerininkiler gibi iktidarın elinde olmasın."

    Dündar, ihraç edilmiş ve yargılanmakta olan yargı mensupları üzerinden mevcut hâkim-savcılara gönderme ile ileride hesap verecekleri noktasında onları uyarıyordu…

    Acaba burada sayın Can Dündar, 15 Temmuz 2016 Kurgusal Darbe’nin hemen gecesinde ihraç edilen ve çoğu tutuklanan 5 bin kadar yargı mensubunu mu kastediyordu?

    Ben de onlardan 10 ay kadar önce müstakil olarak ihraç olmuş bir yargı mensubu olsam da onlarla birlikte yargılanmaktayım, evet… Hepimiz darbeye iştirak etmekten yargılanmaktayız.

    Sonra bu davalar örgüt üyeliğine çevrilmeye başlandı. Hepimizi de Fetö dedikleri, adını kendilerinin koydukları bir torbanın içine doldurdular bilahare…

    Fakat Dündar’ın asıl meramının o sansasyonel Ergenekon ve Balyoz davalarının olduğunu anlıyoruz, o makalesindeki Kuddusi Okkır vurgusundan… Kendi sosyal medya hesabımdan da şu şekilde sormuştum kendisine:

    "Gülenci olmakla suçlananlar: Ergenekon, Balyoz, MİT Tırları hâkim savcıları.

    Ergenekon Belgeselinizi hiç unutmadılar/affetmediler derinler!

    "MİT Tırları" haberini yaptığınız için sürgünsünüz. Bütün bu davalarda rol alan yargı ve basın mensupları umumen doğru iş yaptılar, değil mi?"

    O mesajımın devamında da dediğim gibi, bence meselenin özü:

    "Leoparın kuyruğunu tutma, tutarsan da bırakma!" (Zimbabwe atasözü. Çinlilerin kaplanlı versiyonu da var.) Ergenekon canavarının kuyruğundan yakalanmıştı ama elden kaçtı;

    Ya hiç tutulmayacaktı ya da hiç bırakılmayacaktı. (Şantaja açık harami Siyasi İslamcılara dua etsinler.)"

    Ergenekon Davaları’nda da 17/25 Aralık Yolsuzluk Dosyaları’nda da olduğu gibi;

    Bir suç örgütü ile öylesine uğraşmayacaksınız, uğraşmaya kalktıysanız da tuttuğunuz o kuyruğu asla bırakmayacaksınız. Yoksa o kızgınlaşan canavar hem size hem çevrenizdeki herkese zarar verir.

    Sonrasında da o canavarın canavarlıklarına laf etmez, sizin ne kadar beceriksiz olduğunuza, aptallığınıza dair bir sürü söz söylerler haliyle…

    O davalarda yer alanlar da bunları ivedilikle sonuca vardırmadıkları için dosyalar akamete uğratıldı ve serbest kalan bazı sanıklar ülkeyi alt üst ettiler, yakıp yıkmaya da devam ediyorlar.

    AKILDA KALAN HABERLER

    Sorumluluk sadece o davaların hâkim savcılarında ya da polislerinde değil, onların üzerine gitmesi gereken gazetecisinde, yazarında, çizerinde… Topyekûn bu davaların üzerine evrensel ilkeler ve hukuk normları çerçevesinde gidilseydi, kararlı olunsaydı, şimdi işler bu noktaya kadar gelmezdi.

    Bu konuda Sayın Dündar’ın çok önemli haberleri ve belgeselleri vardı. Hem Ergenekon hem de yolsuzluk dosyalarına dair (Erdoğan’ın En Uzun Günü) yapmış olduğu belgesel programlarının görüntüleri ve sesi halen kulaklarda…

    Yine bunlarla ilgili olarak Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olarak yapmış olduğu MİT Tırları haberi halen hafızalarda. Bu haberden dolayı Erdoğan kendisini bizzat hedef almış, kendisini öyle bırakmayacağını açıkça mitinglerde ilan etmişti. Sonrasında da Dündar hakkında casusluk, devlet sırlarını ifşa etme, örgüte yardım etme gibi bir dizi davalar açılmıştı.

    Bir müddet cezaevinde de tutuklu kalan Can Dündar, o dönemin ABD Başkan yardımcısının Türkiye ziyaretinde onun oğlu ile görüşmesinde, Merak etme, babanı çıkaracağız sözünün ardından Dündar gerçekten de serbest bırakılmıştı.

    Ama her şey bitmemiş, kendisi hakkında tehditlerin ardı arkası kesilmemişti. Hatta bir duruşma çıkışı silahlı saldırıya uğramış, orada eşi Dilek Dündar adeta gövdesini onun için siper etmişti. Bilahare Dündar yurtdışına çıkmış ve Almanya’ya yerleşmiş, orada yaşamak zorunda kalmıştı. Bir şekilde çocuğuna kavuşsa da halen eşinden uzaktaydı… Dilek hanımı bu rejim adeta rehin olarak tutmuş, onun yurtdışına çıkmasına, eşi ile buluşmasına engel olmuştu. Fakat zorlu bir mücadele sonucunda yurt dışına çıkabilmiş ve ailece bir araya gelebilmişlerdi.

    FAŞİZMİN ETKİSİ…

    Bütün bunları neden anlatıyorum:

    Zira Dündar’ın yaşadıkları, ülkede insanlara yaşatılanların bir özeti… Bütün bunları yaşayan, yaşamakta olan bir kimsenin bile ülkedeki mağduriyetleri anlatırken, yaftalanma korkusu ile ille de bir çekince koyma, bir şeyler söyleme ihtiyacı hissetmesi…

    Bu dönemin ruhunu çok iyi yansıtmasından dolayı şu sözü sık sık tekrarlarım, burada da yinelemek zorundayım:

    "La fascisme ce n’est pas l’inderdiction de dire c’est l’obligation de dire." (Faşizm, konuşma yasağı / susma mecburiyeti) değil, söyleme mecburiyetidir.)"

    Evet, ülkede o kadar kesif ve keskin bir faşizm hüküm sürüyor ki, insanlar mevcut rejime muhalif de olsa, onun mağdurlarından da olsa ve de artık ülkesini terk etmek zorunda kalıp çok uzaklarda yaşamak zorunda da olsa, bu faşizmin dayatmaları karşısında onun bazı söylemleri karşısında bir şeyleri söyleme ihtiyacı hissedebilmekte… O açıdan da bu durum ibretlik.

    Suçu var denilen Ergenekon savcı- hâkimlerinin diğer meslektaşlarını geçtim;

    Mesela içeride işkencelerle öldürülen öğretmen Gökhan

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1