Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Efendimiz'den Muştular
Efendimiz'den Muştular
Efendimiz'den Muştular
Ebook222 pages1 hour

Efendimiz'den Muştular

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Ahiret yolunun rehberi, iki cihan serveri Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i âlemlere rahmet olarak gönderen Allah’a hamd olsun.
İnsanlığın en çok muhtaç olduğu insan Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin hayatı kadar sözleri de her adımımızda yolumuza ışık tutmaktadır.
Efendimiz’in en pahalı mücevherden çok daha kıymetli sözleri onun peygamberliğinin başka bir delilidir. Çünkü hiçbir insan yoktur ki, hayatın her safhasını kapsayan sözleri çağları aşsın, hatta ahiret yolunun işaret lambaları olsun.
Gaye, onun bu nurlu sözlerinden azami istifade ile Allah rızasına giden yolu bulabilme.
Bu amaçla onun muştulu sözlerinden derlediğimiz kırk hadisi ön plana çıkararak bir hadis güldestesini istifadenize sunuyoruz.

LanguageTürkçe
Release dateFeb 28, 2021
ISBN9781005582456
Efendimiz'den Muştular
Author

Emin Osman Uygur

EMİN OSMAN UYGUR1966’da, bir Temmuz günü gelmişim dünyaya. Meyve ağaçlarının ve ormanların yemyeşil dünyası ile az ötede sanki ebede uzanmış masmavi bir deniz iklimi arasında geçti kimliksiz yıllarım... Yıldızlara bakarak uyudum yaz gecelerinde... Kâinat ve etrafımdaki varlıklar müthiş bir laboratuvar gibiydi benim için... Ne yazık ki çocukluk yıllarımın o heyecan ve gözlem aşkı, uzun süre bir yerlerde bekleyecekti. Ve ben kaderin çizdiği yolda eğitim dünyasında buldum kendimi. Belki de okumanın, tefekkürün verdiği ilhamlar, beni zihinsel keşifler yapmaya yönlendirdi. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğini bitirdikten sonra özel ve resmi kurumlarda 25 yıl görev yaptım. Bu arada Sızıntı dergisi ile tanıştım ve bu dergide yazma imkânı buldum; Çağlayan’a evrildiğinden beri de yazmaya devam ediyorum. Ve yazmayı her zaman konuşmaya tercih ediyorum.Crab Publishing’den çıkan diğer kitaplarım:1.Meriç’e Düşen Dua2.Çekirdekte Tefekkür Deneyi3.Gece Yağıyordu Üstümüze4.Cennetin Son Yolcusu5.Bu Yol Uzundur

Read more from Emin Osman Uygur

Related to Efendimiz'den Muştular

Related ebooks

Related categories

Reviews for Efendimiz'den Muştular

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Efendimiz'den Muştular - Emin Osman Uygur

    GİRİŞ

    Ahiret yolunun rehberi, iki cihan serveri Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i âlemlere rahmet olarak gönderen Allah’a hamd olsun.

    İnsanlığın en çok muhtaç olduğu insan Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin hayatı kadar sözleri de her adımımızda yolumuza ışık tutmaktadır.

    Efendimiz’in en pahalı mücevherden çok daha kıymetli sözleri onun peygamberliğinin başka bir delilidir. Çünkü hiçbir insan yoktur ki, hayatın her safhasını kapsayan sözleri çağları aşsın, hatta ahiret yolunun işaret lambaları olsun.

    Gaye, onun bu nurlu sözlerinden azami istifade ile Allah rızasına giden yolu bulabilme.

    Bu amaçla onun muştulu sözlerinden derlediğimiz kırk hadisi ön plana çıkararak bir hadis güldestesini istifadenize sunuyoruz.

    Emin Osman Uygur

    15 Şubat 2021 / Almanya

    Birinci Muştu

    ÜÇ KİMSENİN CENNETE GİRMESİNE KEFİLİM

    Ben, haklı olduğu halde çekişmeyi ve tartışmayı bırakan kimse için cennetin avlusunda bir köşk; şaka da olsa yalanı bırakan kimse için cennetin ortasında bir köşk; ahlakı güzel olan için de cennetin en yüksek yerinde bir köşk verileceğine kefilim. (1)

    Üç önemli özellik:

    Birincisi, haklı olduğu halde kişinin tartışmayı bırakması; cehaletin, öfkenin önüne geçmesidir. Haklı, zaten gerçeği biliyor. Amacı da bildiği gerçeği karşıdaki insana anlatmak… O halde bağırıp çağırmaya hiç gerek yok. En güzel yol, nebevi yoldur, sünnet yoludur. Tartışma dünya işleri için olsa yararı yok, aksine çoğu zaman bu tartışmalar iki tarafa da zarar veriyor. Tartışma dini konularda olsa, o zaman da gerçeği görmek imkânsız hale geliyor. Yine tartışanlar hatta bazen dinleyenler zarar görüyor. Tartışma metodu kullanılarak bazen insanların bazen toplumların birbirine düşmesi her zaman olagelmiştir. Milletlerin bile çoğu savaşlarında bu tartışma üslubunun yattığı gerçektir. Tartışma yolunu ya birileri kullanmış ya da olaylar akl-ı selim dışında öfke çizgisinde seyretmiştir. Tartışmalarda şeytanın hissesi vardır. Asr-ı Saadetten şu misal meseleye ışık tutmakta:

    Bir gün adamın biri gelip sebepsiz yere Hz. Ebu Bekir’e uygunsuz sözler sarf eder. O da imanı gereği ona karşılık vermez. Bu arada Efendimiz de tebessüm ederek onları izlemektedir. Ama bir müddet sonra adamın hakaretleri dayanılmaz bir hal alır. O zaman Hz. Ebu Bekir adama karşılık verir. İşte bu anda Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem kalkıp oradan ayrılır. Hz. Ebu Bekir Efendimiz’in gidişine hem şaşar hem üzülür hem de bu ani kalkışın sebebini merak eder. Bir gün bu durumu Efendimiz sallallahu aleyhi ve seleme sorar. Efendimiz ona şöyle cevap verir:

    Sen sustuğun sürece melekler ona cevap veriyorlardı. Ne zaman sen ona karşılık verdin, araya şeytan girdi. Ben de şeytanının olduğu yerde olamam.

    Sonunda bir hayır elde edemeyeceğimiz, bizim ne zararımıza ne faydamıza olan meselelerde zamanı israf ederek saatlerce tartışmak ne kötü. Asıl gayesi kulluk olan ve her kelimeleri hayır olması gereken inananlar için ne kadar boş bir uğraş... Sonuç olarak tartışmalarda:

    1. Kalpler kırılır.

    2. Olumlu bir sonuç alınamaz.

    3. Yalan söyleme ihtimali vardır.

    4. Aradaki sevgi bağları kopar.

    5. Allah’ın rahmetinden mahrumiyet vardır, çünkü şeytan oradadır.

    6. Sünnete zıt bir davranışta bulunulmuş olunur.

    İkinci özellik, şaka da olsa yalan söylememek. Ne olursa olsun doğruyu söyleyenler bazen kaybetmiş gibi görünebilirler. Ama kaybetmiş gibi görünenler uzun vadede mutlaka kazançlı çıkacaklardır.

    İşe Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemden şaşmaz bir ölçü:

    Doğruluktan ayrılmayınız; çünkü doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete iletir. Gerçekten kişi doğrulukla hareket eder de Allah katın da en doğru kişi -sıddık- yazılır. Yalandan sakınınız; yalan kötülüğe götürür. Kötülük ise cehenneme iletir. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında -yalancı- yazılır.

    En büyük yalancılık dini ve peygamberi yalanlamaktır. Çünkü din de peygamber de Allah’ı anlatıyor. Efendimiz her konuda olduğu gibi bu konuda da bize en güzel örnektir. En basit bir olayda bile yalana tahammülü yoktur onun:

    Allah Resulü sallallahu aleyhi ve selem bir gün Abdullah b. Amr’ın evindeydi. Abdullah’ın annesi bir ara onu çağırarak bir şey vereceğini söyler. Abdullah daha küçüktür. Allah Resulü Abdullah’ın annesine sorar:

    Ona ne vereceksin?

    Bir hurma vereceğim.

    Dikkat et! Eğer eğer sen bu çocuğuna bir şey vermeyecek olsaydın, senin üzerine bir yalan yazılmış olurdu.

    Bu yüzden Peygamberimiz şaka da olsa yalan söylemezdi.

    Saadet Asrından bir tablo:

    İhtiyar kadın, epeyce düşündü:

    Acaba cennete bu halimle girebilir miyim? Çok yaşlıyım, artık ibadet yapacak halim de yok. Aman Allahım! Cehenneme gitmek ne kötü bir şey! Cennete girmem gerek, evet mutlaka girmeliyim oraya, ama nasıl? En iyisi gidip Allah Resulüne sorayım.

    Kadın yavaş yavaş Mescid-i Nebevi’ye ilerledi. Allah Resulü oradaydı. Ebu Hureyre de mescitteydi. Kadın durumunu anlatacaktı. Kâinatın Güneşi karşısında heyecanlandı, utandı; ama sormalıydı sorusunu…

    Ya Resulallah, ben cennete girebilir miyim?

    Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kadının telaşını fark etmişti. Belli ki kadıncağız cehenneme girmekten çok korkuyordu. Bir latife, solmaz bir ölçü olacaktı:

    Yaşlılar cennete giremez!

    Kadının rengi attı birden. Geri döndü, ağlamaya başladı. Demek cennete giremeyecekti. Efendimiz kadının ağladığını görünce Ebu Hureyre’ye Git ona söyle cennete yaşlı olarak girilmeyecek, herkes genç olacak de… dedi.

    Ebu Hureyre durumu kadına iletince kadının hüzün gözyaşları bu muştulu söz karşısında sevinç gözyaşlarına dönüşüverdi.

    Üçüncü özellik, güzel ahlak... Her Müslüman, güzel ahlak sahibidir veya güzel ahlak sahibi olmak için gayret ediyordur. İnanmış insan, Allah’ın sevdiği özellikleri kendine alır ve Allah’ın sevmediği şeylerden de uzaklaşır. M. Akif, ahlakı fazilet olarak ele alır ve ahlakın yükselmesini Allah korkusuna bağlar:

    Ne irfandır ahlaka yükseklik hissi veren ne vicdandır;

    Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.

    Güzel ahlak konusunu bir sonraki muştulu hadise havale ederek bu kadarla iktifa ediyoruz.

    (1) Seçme Hadisler Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları Ankara 2000

    İkinci Muştu

    GÜZEL AHLAK

    Allah Teala Hazretleri İbrahim Aleyhisselama şöyle vahyetti: Halilim, kâfirlere karşı da olsa ahlakını güzelleştir ki, iyiler ve hayırlılar arsına giresin. Ahlakını güzelleştiren kimseyi arşımın altında gölgelendirip cennet sularından içireceğimi ve onun civarına yaklaştıracağımı va’dettim. (1)

    Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selem güzel ahlaka çok önem verdiğinden şu duaları çok yaparlardı: "Allahım yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlakımı da güzelleştir. Allahım, senden sıhhat, iffet, emanet, güzel ahlak ve kadere rıza isterim.

    İki Cihan Güneşinin kendi ifadesine göre dünyaya geliş amacı Güzel ahlakı tamamlamaktır. O halde O’nun arkasından gidenler de güzel ahlak sahibi olacaklardır. Çünkü güzel olmayan şey O Zat’ın semtine bile uğramaz. Onun etrafında kim varsa hep güzelleşmiş ve ona benzemiştir. Bu itibarla onun yanında olmanın zaman ve mekân farklılığıyla ilgisi olmasa gerek.

    İnsanın öfkeleneceği, dolup taşacağı anlar da mutlaka olur. O esnada insanın öfkesini yutması, dinimize göre çok önemli bir özelliktir. Bir taraftan insanların kusurunu affetme, bir taraftan da öfkelenip köpüreceği yerde dahi köpürmeme, sabırlı ve mülayim davranma bir mü’min sıfatıdır.

    Peygamber Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem: Mü’minlerin en kâmil ve olgunu ahlak bakımından en güzel olan, başkalarıyla en iyi geçinendir. buyurmuş ve bize, affetmeyi de ihtiva eden güzel ahlaklı olma yolunu göstermiştir.

    Güzel ahlaka açık bir gönül geniş bir mekâna benzer ki, dünya kadar gaile olsa da o, yine öfkesini, şiddetini gömebilecek bir yer bulabilir. Huyu kötü, sinesi dar kimselere gelince onlar, kargadan bile aptal öyle Kabillerdir ki, koskocaman arzda bile kötü duygularını hiddet ve nefretlerini gömebilecek bir yer bulamazlar. (2)

    Fazilet odur ki düşman dahi takdir etsin. Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem bu mevzuda da âleme en güzel örnek. O, hayatında kimseye kırıcı olmamış, kimseyi horlamamış, kimseyi yanından kovmamıştır. Kendini öldürmeye gelen Gavres’e bile iyilikle muamele etmiş, onu ülkesine göndermiştir. O da gittiği yerde İnsanların en hayırlısının yanından geliyorum. demiştir.

    Savaşlarda bile kimseye zulmetmeyin, diyen İslam, inanan, inanmayan herkes için rahmettir. Tebessümü dahi sadaka sayan bir din, elbette hayatın her safhasında güzel ahlakı telkin eder. İşte, Allah, muştuluyor ki, ahlakı güzel olan kişi, hiçbir gölgenin olmadığı o kıyamet gününde, Arşının gölgesinde gölgelenecek, suyun bulunmadığı o yerde cennet suları ile serinletilecek.

    Allah Resulü sallallahu aleyhi ve selem bir gün Muaz’ın elinden tutar ve beraber yürümeye başlarlar. O ne saadetli bir insan ki Kâinatın Fahri onun elinden tutuyor ve ona tavsiyede bulunuyor. Şimdi ise bizler elinden tutulması gereken müslümanlarız. Çünkü asırlar süren bir mağduriyet, cehalet boynumuza dolanmış. Onun yüzünü rüyada görmeye nice canlar fedadır bugün, değil elimizden tutması ve onunla beraber yürünmesi…

    Muaz ile bir mil kadar yürürler. Bu arada Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Muaz’a:

    Ya Muaz, sana Allah’tan korkmayı, doğru sözlü olmayı, sözünde durmayı, emaneti korumayı, ihanet etmemeyi, yetime merhamet etmeyi, komşuluk hakkını korumanı, öfkeni tutmanı, yumuşak sözlü olmanı, çok selam vermeni, ulu’l emre itaat etmeni, Kur’an hükümlerini öğrenmeni, ahireti sevmeni, hesaptan korkmanı, uzun emel peşinde olmamanı, iyi amelde bulunmayı tavsiye ederim. Bir müslümana sövmekten, bir yalancıyı tasdik etmekten, doğru konuşanı yalanlamaktan, adil reise karşı gelmekten, yeryüzünde fesat çıkarmaktan seni nehyederim. Ey Muaz, her taşın ve ağacın yanında Allah’ı zikret, gizli işlediğin günahına gizli; aşikâr işlediğin günahına da açıktan tevbe et.

    Bu sözlerde güzel ahlak adına her şey var değil mi?

    Allah Resulü Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim. (3) buyurarak İslam’ın temelinde güzel ahlakın olduğunu vurguluyor. Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) Allahım, yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlakımı da güzelleştir. (4) diye dua ederek, bu konuda bizlere hedef gösteriyor. Başka bir hadisinde ise Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve selem) En hayırlınız ahlakça en güzel olanınızdır. (5) buyurarak inanan bir insanın diğer insanlar içindeki duruşunu tespit ediyor. O Zat sallallahu aleyhi ve selem nazarlarımızı ötelere çeviriyor ve güzel ahlakın oradaki ağırlığını anlatıyor bize: Mizanda güzel ahlaktan daha ağır gelecek bir şey yoktur. (6)

    Sizin en hayırlınız ahlakça en güzel olanınızdır. buyurarak bizlere en hayırlı Müslüman olmanın yolunu göstermekte İki Cihan Serveri.

    Ötelere ait bir tablo daha canlanıyor gözümüzde:

    Peygamberimiz bir defasında ashabına hitaben:

    Bana en sevimli olanınızı ve kıyamet günü meclisimde olma bakımından bana en yakın olanınızı söyleyeyim mi? diye sordu. Sahabe bu soruya hemen cevap vermediler. Peygamberimiz sorusunu üç defa tekrarladıktan sonra Bazıları:

    Evet, söyle Ya Resulallah! dediler. O zaman Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem:

    Ahlak bakımından en güzel olanınızdır. buyuruyorlar.

    Bir adam Peygamberimize sallallahu aleyhi ve selem gelerek sorar:

    Ya Resulallah, hangi amel daha iyidir?

    Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem:

    Güzel ahlak der.

    Adam bu sefer Efendimiz’in sağına geçerek sorusunu tekrarlar:

    Hangi amel daha iyidir?

    Efendimiz yine:

    Güzel ahlak buyurur.

    Adam bu sefer Efendimiz’in soluna geçer ve sorusunu tekrarlar. Allah Resulü yine Güzel ahlak diye cevaplar soruyu. Adam bu sefer Efendimiz’in biraz arkasına geçerek sorusunu tekrarlar. Peygamberimiz de adama dönerek:

    Niçin anlamıyorsun, güzel ahlaktır, o da gücün yeterse kızmamandır. buyurur.

    Görüldüğü gibi, Allah Resulü güzel ahlakı, en iyi amel olarak dört defa tekrarlıyor. Güzel ahlak da en mükemmel olarak yine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve selemde vardır. Demek güzel

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1