Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Yolcu Yolunda Gerek
Yolcu Yolunda Gerek
Yolcu Yolunda Gerek
Ebook185 pages2 hours

Yolcu Yolunda Gerek

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

İnsanın doğduğu ve büyüdüğü toprakları sevmesi ve oralardan ayrılmak istememesi fıtrî bir duygudur ve bunun gönülden söküp atılması mümkün değildir. Yüksek bir mefkure uğrunda veya yaşadığı toprakların artık yaşanamaz hale gelmesinden dolayı göç edenler vatandan ayrılığın hüznünü iliklerine kadar hissederler.

Tarihe baktığımızda yeni bir medeniyetin doğmasına sebep olanların hep ülkelerini terk etmek zorunda kalanlar tarafından kurulduğu görülecektir. Yeni bir ülkede yaşamaya başlamak, hayata yeniden doğmak gibidir. Farklı bir kültür ve farklı anlayışa sahip insanlar arasında kendi değerlerine de sahip çıkanlar er ya da geç hedeflerini gerçekleştirirler.

Bu kitapta, 15 Temmuzdan sonra Türkiye’yi yaşanmaz hale getirenlerin zulmünden kaçanların hikayelerini okuyacaksınız. Suç olmayan fiillerden dolayı göz altına alınıp aylarca tutuklu kalan veya tutuklanmamak için sayısız ev değiştirenlerin Türkiye’den çıkış hikayelerini okurken tarih boyunca inancından dolayı mağdur olanları hatırlayacaksınız...

LanguageTürkçe
Release dateAug 18, 2020
ISBN9781005600754
Yolcu Yolunda Gerek
Author

Emin Osman Uygur

EMİN OSMAN UYGUR1966’da, bir Temmuz günü gelmişim dünyaya. Meyve ağaçlarının ve ormanların yemyeşil dünyası ile az ötede sanki ebede uzanmış masmavi bir deniz iklimi arasında geçti kimliksiz yıllarım... Yıldızlara bakarak uyudum yaz gecelerinde... Kâinat ve etrafımdaki varlıklar müthiş bir laboratuvar gibiydi benim için... Ne yazık ki çocukluk yıllarımın o heyecan ve gözlem aşkı, uzun süre bir yerlerde bekleyecekti. Ve ben kaderin çizdiği yolda eğitim dünyasında buldum kendimi. Belki de okumanın, tefekkürün verdiği ilhamlar, beni zihinsel keşifler yapmaya yönlendirdi. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğini bitirdikten sonra özel ve resmi kurumlarda 25 yıl görev yaptım. Bu arada Sızıntı dergisi ile tanıştım ve bu dergide yazma imkânı buldum; Çağlayan’a evrildiğinden beri de yazmaya devam ediyorum. Ve yazmayı her zaman konuşmaya tercih ediyorum.Crab Publishing’den çıkan diğer kitaplarım:1.Meriç’e Düşen Dua2.Çekirdekte Tefekkür Deneyi3.Gece Yağıyordu Üstümüze4.Cennetin Son Yolcusu5.Bu Yol Uzundur

Read more from Emin Osman Uygur

Related to Yolcu Yolunda Gerek

Related ebooks

Reviews for Yolcu Yolunda Gerek

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Yolcu Yolunda Gerek - Emin Osman Uygur

    ÖNSÖZ

    Helâket ve felaket asrından sonra gelen çile ve ıstırap döneminde imana ve Kur’an'a hizmet eden kadın erkek birçok Hizmet gönüllüsü, çağa damgasını vuran bir kumpasa maruz kaldılar. Evlerinde, işyerlerinde normal hayatlarına devam eden insanlar, daha önceden birileri/siyasiler tarafından fişlendiği için kumpas sonrasında çok rahat bir şekilde gözaltına alındı, hapse atıldı. Birbiri ardınca çıkarılan kararnamelerle, listeye alınan binlerce hizmet gönüllüsü işinden oldu. Haklarından mahrum edildi. Zulme maruz kalan masum insanlar, kaderin çizdiği yolda, farklı ve yeni bir hayata adım atmış oldular. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

    Dil ve Kültür Festivallerinde söylendiği gibi artık ‘yeni bir dünya’ kuruluyordu. Ve kurulan bu yeni dünyada dünyevi amaçları, hedefleri olmayan Hizmet gönüllüleri önemli rol oynayacaklardı.

    Bu kitapta bu güzel insanların yaşadıklarından bazı karelere şahit olacaksınız. Bu kareleri bir çoğumuz yaşamış, duymuş veya okumuş olsak da ilerleyen zaman içinde bu yaşantıların ayrıntıları ile ele alınmasının çok önemli olduğu görülecektir. Bu çalışmada, olaylar ve kişiler farklı kurgulara girilmeden bir ‘kıssa’ özelliği içinde resmedildi. Kişiler ve olaylar kendi fıtri durumu içinde zamanın da özelliklerinden renklerle ifade edildi.

    Gaybın Erleri'nde, çok güzel işler yapmış olan bir bilim insanının evinden ayrılıp aylarca saklanması ve bu arada kendisinin ve ailesinin yaşadığı zorluklar ve duyguları, Bir Gece Yolculuğu'nda, vatanını terk etmek zorunda kalan insanların yollara düşüp maziye el sallamaları ve bu yürüyüş sırasında çektikleri, Madalya isimli bölümde karı-koca iki öğretmenin işlerinden atılmalarını rüya aleminde bir madalya şeklinde görmeleri ve yurt dışına çıkana kadar içerde ve dışarda çektikleri sıkıntılar, yaşadıkları ilginç olaylar, İsveç Çantası bölümünde Türkiye'nin bir şehrinden başlayan yolculuğun yurt dışında bir İsveç tipi bond çanta ile uçağın kanatlarına ve oradan da özgürlüğe ulaşması anlatılmaya çalışıldı.

    Ve son bölüm Suçu ByLock ise ülkedeki suç üretme sisteminin en belirgin örneklerinden biri olan bir telefon uygulamasından üretilen suç etrafında yaşananlar, bir öğretmenin izinden anlatıldı.

    Farklı karelerle takip edeceğiniz olaylar ve olay kahramanları, gelecek adına hayatınıza yeni bakış açısı kazandıracaktır. Bir komplo ile hayatları kısıtlanan bütün hizmet insanlarının özgür günlere kavuşmaları ve tüm insanlık adına yarınlarımızın bugünlerden çok daha güzel olması duası ile…

    Emin Osman Uygur

    16 Ağustos 2020, Almanya

    GAYBIN ERLERİ

    Bertiz…

    70'li yılların penceresinden bakınca ne hikayeler okunur derin çizgili yüzünde. Anneler, babalar, dedeler, nineler ve torunlar yürüdü her sabah tepesinde, düzünde. Çocuklar büyüdü, tepeden ağaran güne baka baka. Büyükler günlük iaşe için her gün çıktılar evlerinden, tabiatla yaka paça. Nice hayatlar taşındı o günden bugüne farklı yerlere. Ve ne hayatlarla taşındı dört bir yana Bertiz'in nefesi. Bertiz, dağların nice güzel ömürlere yansımış esintisi.

    Ahır dağının kimsesiz, sessiz, engebeli ve şehrin perde arkasında, görünmeyen yüzü. Yayla demek daha doğru buraya. Köyler gibi evler de birbirine uzak. Ormanlar zamanla azalmış, yer yer ağaçlar da yalnız kalmış. Birçok yerde ceviz ağaçları görülür bereket adına. Elmalar, kirazlar olur köylerde. Yemişler vardır derelerde, üzümler olur yamaçlarda. Birçok canlıya ev sahibidir Bertiz. Kartallar uçar, şahinler dolanır gökyüzünde. Ava gidenler olur. Avcılar dönünce evlerde mutlu bir duman tüter. Neşe içinde kaynar kazan. Çocuklar nefis kokularla mest olurlar. Dayanamazlar, ocak başında annelerinin yanında ayrılmak istemezler. Nihayet sofra kurulur. Büyükler başlamadan başlamaz küçükler yemeğe. O kadar açlardır ama beklerler yine de. Edebdir bu Bertiz'de…

    Bertiz'de evler taştır, kerpiçtir. Dağlardan toplanan taşlar güzelce dizilir üst üste. Veya biraz farklı bir zahmete katlanıp topraktan kerpiç dökerler. Saman karşımı bu yapı, evleri soğuktan sıcaktan korur. Üstü ağaçtır evlerin. Çoğunda tavan yoktur. Kalın ağaçlar evin tavanını süsler. Toprak, korur evin damını. Kar çok yağarsa temizlemek gerekir. O da ayrı bir heyecandır köyde. Akşam yağan kardan anlar köylüler, sabah damda iş olduğunu. İki odanın arkasında koyunlar, keçiler veya inekler vardır. Onlar evlerin bereketidir. Sessiz fabrikalardır onlar. Otla, samanla çalışır. Severler birbirlerini. Severler sahiplerini.

    Köylerde az da olsa tarıma uygun olan yerler boş bırakılmaz. Yazın yoğun bir çalışma vardır. Kış için hazırlıklar yapılır. Buğday favori ekindir. Un, bulgur temel gıdadır. Her yerde değirmen olmaz. At sırtında, eşek sırtında gider buğday çuvalları. Bir su değirmeni vardır yıllara meydan okuyan. Ne güzel döner değirmen taşları suyun sesiyle. Sonra taze un kokar ortalık. Boşalan çuvallara un doldurulur bu sefer. Değirmenci alır kendi hakkını. Bulgur için kaynar buğdaylar evlerin önünde.

    Koca koca kütükler yakılır büyük kazanların altında. Çocuklar yine sahnede. Pişen buğdaylardan avuçlayıp yemek büyük zevktir. Bakır tabaklara konur buğdaylar. Bazıları da varsa biraz toz şeker atar tabağın içine.

    Koyunlar ve keçiler evlerin katığı. Bahar ve yaz aylarında koyunları, keçileri dağlara yaylıma götürmek zor gelir Hasan'a. Hasan küçük daha. Gözleri dağlara bakar, gönlünden çağlayanlar akar. Hayaller kurar. Okumak ister. Dağlar gibi yükselmek ister. Dereler gibi akmak, rüzgârda salınan selviler gibi raks etmek hayata karşı... Kökleri sağlam bir çınar gibi durmak zorluklara karşı. Bertiz bir öğretmen gibidir. Anlatır da anlatır. Küçük Hasan dinlemekten yorulmaz. Dinler, anlar, yorumlar.

    Köyden uzaktır yaylak. Herkes de gitmez oralara. Sadece koyunu, keçisi olanlar gider. Hasan'ın da çoban arkadaşları olur oralarda. Babası yazın birkaç kovan arısını da çıkarır yaylak yere. Farklı çiçeklerden bal özü alsınlar diye.

    Hasan’ın da bir vazifesi var Bertiz'de. Olmazsa olmaz o. Güneş doğmadan koyunlarla meraya, yamaçlara gitmek. Annesi bir 'çıkın' hazırlar Hasan'a. Ekmek, peynir, kuru üzüm gibi şeyler vardır bu çıkında. Gittiği yerde zaten su çoktur. Pınarlar akar küçük küçük. Koyunlar otlamaya başlayınca Hasan da bir ağaca yaslanır, dinlenir. Güneş biraz daha yükselince çıkın’ını açar kahvaltısını yapar.

    Hasan koyunlarla vakit geçirirken meralarda bazen yolun kenarında bir taşa oturur, ara sıra geçen arabalara el sallardı. Bir gün her zamanki gibi köy dolmuşuna el sallarken hiç beklemediği bir şey oldu.

    Köye dönen kırmızı minibüs geçiyordu yine tozlu yoldan. Hasan minibüstekilere el sallarken adamın biri camdan bir somun ekmek fırlattı. Hasan ani refleksle ekmeği tutmak istedi ama olmadı. Ekmek yere düştü. Hasan ekmeği yerden aldı. Somun ekmek çok kıymetli idi. Yüzünde farklı bir gülümseme oldu. Minibüsün arkasından bir daha baktı, bir kere daha el salladı savrulan tozların ardından. Sonra tekrar taşın üstüne oturdu ve ekmeği bölüp iştahla yemeye başladı. 'Ekmek taşı' derdi Hasan o taşa.

    Sonraları çok kez o taşa oturdu ve köy minibüsünün gelmesini bekledi. Artık ekmekleri havada iken tutmayı öğrenmişti. Kısmetin insanı nerde bulacağı belli olmuyordu. Köyden uzakta, yalnız başına koyunlara bakarken günlerdir, belki aylardır görmediği somun ekmek ikram ediliyordu kendisine. Bu Hasan için büyük mutluluktu. Çoğu zaman ekmeğin tamamını yemez, bir kısmını da eve götürürdü. İlk defa götürdüğünde annesi şaşırmış, olayı dinleyince Hasan'ın başını okşayıp Allah'a hamd etmişti.

    Eve dönüşü daha çok severdi Hasan. Annesi de oğlunun koyunlarla eve dönüşünü gözlerdi her akşam. Hasan'ın bir kavalı vardı. Koyunları, kaval eşliğinde getirirdi köye. Annesi kaval sesini duyunca rahatlar, nerede olduklarını tahmin ederdi.

    Koyunlar bazen komşu yoncalara dalarlardı yol boyunda. Hasan engel olamazdı onlara. Yatkın değildi bu işe. Vuramazdı koyunlara. Bağıramazdı onlara başkaları gibi. Korkmazdı koyunlar ondan. Köpeği de yoktu, koyunlar az olduğu için. Olsa seğirtirdi koyunların sağından solundan da yoncalara sokmazdı onları. Komşular şikâyet ederlerdi babasına. Babası da biraz kızardı ama yapacak bir şey yoktu. Hakkınızı helal edin. derdi komşulara. Ben dikkat ederim, bir daha olmaz. derdi. Köylü anlardı birbirini ama bazen de öfke, haset damarı kabarıverirdi bu dağlık yerde. Bu yüzden hep alttan almayı tercih ederdi Hasan'ın babası.

    Bazen şehirde yaşayan akrabaları gelirdi. Hasan, kuzenleri ile oynardı. Akşam olunca bir türlü uyuyamazdı kuzenler. Dağların içinde olmak, büyük sessizlik ve karanlık korkuturdu onları. Uzaktan bir kurdun uluma sesi ürpertirdi minik yürekleri, tüylerini diken diken ederdi. Taş duvarlar korkuturdu heyecan dolu gözleri. Bir örümcek, bir sinek panik yapardı onlarda. Ama alışırlardı iki gün geçince. Sonra yatmadan önce hayran hayran bakarlardı gökyüzüne. Samanyolu üzerinde konuşurlar, yıldızlara isimler takarlardı.

    Hasan’ın babası çoğu zaman başka yerlere giderdi. Çalışmak zorundaydı. Eşi ve sekiz çocuğu vardı bakması gereken. Hasan ve iki abisi okuldaydı. Annesi ve ablaları yalnızdı Bertiz'de. Dağların yalnızlığı, gecenin sessizliği, komşuların uzaklığı onları ürkütürdü. Bertiz korkutucu bir yalnızlıktı bazen onlar için. Kimi zaman köylere korku salan hırsızlar olurdu. Herkes uyurken koyun, keçi ne bulursa alıp giderlerdi. Ev sahibi uyanıp da engel olmak isterse tehlikeli durumlar ortaya çıkabilirdi. Bir akşam üzeri Hasan'ın annesi böyle bir hırsızla karşılaşmıştı da bir tavuk verip göndermişti adamı.

    Hayat gibi bir yer burası. Zor. İman edeceksin yaşamak için. Güneyi şehirdir, ümittir Bertiz'in. Üç taraf hep dağlara yürür buradan. Sadece güney vardır şehre inen. Bir şeyler almak için şehre inmek gerek. En çok da giysi gerekir Bertiz sakinlerine. Kızlar, el işleri yaparlar ama bu yetmez onlara. Hazır giyim mağazalarından bir şeyler alırlar kendilerine. Kumaşlar alırlar. Çeyiz hazırlarlar el emeği göz nuru. Okumak için de şehre inmek gerek. Bir dolmuş vardır. Sabah ve akşam çalışır. Yani sabah şehre, akşam köylere. Kaçırırsan bir gün beklersin. Okulu yatılı okumaktan başka çare yoktur.

    Hasan yedi yaşına bastığında yatılı okula, şehre gitti. Abisi de gitmişti yedi yaşında yatılı okula. Babası elinde avucunda bir şeylerin olmasına bakmıyordu. Okusunlar tek diyordu. Annesi Hasan'ın giysilerini koydu bir çantaya. Babasıyla birlikte yola indiler. Minibüs şehre girince Hasan'ın heyecanı daha da arttı. Camdan gözünü ayırmadı hiç. Yol kenarındaki evler, iş yerleri, insanlar.. her şey çok farklı idi burada.

    Okula gittiler. Kayıt yaptırdılar. Kısa bir vedalaşmadan sonra babası ayrıldı okuldan. Görevli öğretmen Hasan'ı yurt binasındaki odasına götürdü. Odada altı ranza vardı. Diğer çocuklar Hasan'dan önce gelmişlerdi.

    Burası senin yatağın. Eşyalarını bu dolaba koyacaksın. Yarın okul başlıyor. Sabah kahvaltıya geç kalma. Çocuklar Hasan'a yardımcı olun.

    Hasan o akşam, yalnızlığı hissetti ilk defa. Bertiz'de kimse olmasa bile Bertiz vardı, koyunlar vardı. Ağaçlar vardı. Onları çok iyi tanıyordu. Gecenin karanlığında sessizce ağladı.

    Hayat farklı bir renk kattı aradaki boşluğa. Aylar, yıllar girdi araya. İlk zamanlar zor geldi ayrılık. Kaldığı odanın penceresi ümit oldu. Bertiz'e bakamasa da Bertiz'e bakar gibi baktı oradan ovalara. Eve gideceği gün yaklaştıkça heyecanı nasıl da artardı Hasan'ın. Bir dolmuş parası varsa cebinde tamamdı. Dönüş yolu akardı su gibi. Dolmuşta konuşmazdı Hasan. Bazen birileri soru sorar, o da cevap verirdi. Hangi köydensin? Baban kim? Nerde okuyorsun?

    Annesi, Hasan'ın geleceği günün akşamına doğru, yola bakan tepeye çıkar, minibüsün gelmesini bekler. Tepedeki kamalak ağacının altına oturur. Dolmuşu görünce hemen ayaklanır koca yürek. Dağ gibi olur birden. Dolmuş, tepeye yakın yerde yol kenarında durur. Hasan dolmuştan iner inmez tepeye doğru koşmaya başlar. Annesi ayaktadır dağ gibi. Koşar, öper elini. Sarılır annesi ona oğlum diye hasretle.

    Eve giderler sarmaş dolaş. Hemen bir şeyler hazırlar annesi.

    Sonra ablası, abisi, babası.. evde kim varsa. Onları görmek bayram olur. Bayram bahane yani. Asıl bayram annesinin onu kucaklamasıdır. Ablasının onunla oyun oynamasıdır. Sabah olunca erkenden kalkar Hasan. Dışarı çıkar. Az yürür. Dağlar ve gökyüzü. Tertemiz bir hava.

    Oradaki havayı teneffüs etmek, dağlara karşı durup bağırmak, biraz rahatlamak demektir. Özgürlük demektir. Hasan yaşar bunu her gelişinde. Özgürlüğü düşünmese de hisseder bunu iliklerinde.

    Hasan'ın eve gelişi gibi evden okula gidişi de farklı bir hava içinde geçer. Okula gitmesine yakın bir koyun satılır. Annesi koyunun birini gözüne kestirir. Tutar komşuya götürür. Ya ona satar ya da satması için ricada bulunur. Parası Hasan'ındır. Bir dönemlik paradır o.

    Ama Hasan ikinci yıl bir şeyler yapma gereği hissetti. Para kazanmalıydı. Koyun parası her ihtiyacı karşılayacak kadar değildi. Elinden ayakkabı tamiri geliyordu Hasan'ın. Evden aldığı mumlarla ipleri sağlamlaştırıyordu. Ayakkabı dikmek için sağlam 'biz' denen iğne de temin etmişti. Yurt idaresinden de izin aldı. Hafta sonları ayakkabı tamiri yapmaya başladı. Yurdun giriş katında bir köşede olurdu Hasan tamir için. Hemen her gün iş çıkardı Hasan'a.

    Hasan liseyi başarılı bir şekilde bitirdi. Kendisi için satılan koyunların karşılığını, manevi olarak, çoktan vermişti ailesine. Hasan üniversiteye kaydoldu. Ama artık koyun parası yetmeyecekti Hasan'a. Babası, köyün dışındaki ev hariç tek mülkü olan, dört dönüm kavaklığı sattı. Kavaklığın parası üç yıl yetti Hasan'a üniversite hayatında. Son bir yılı da burslarla idare etti. Alışmıştı koca şehre. Okurken yabancı dilini de iyice geliştirdiği için araştırma yapmaya, okumaya daha meraklı bir çizgiye gelmişti. Bertiz'in

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1