Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Elden Düşme Mektuplar
Elden Düşme Mektuplar
Elden Düşme Mektuplar
Ebook288 pages2 hours

Elden Düşme Mektuplar

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

“Mektuplar, gidenle kalanın birlikte geçirdiği yılları irdeleyen, mektubu yazanın kendini sorguladığı, hatta tüm yaşamı analiz ettiği ve ulaşılan sonuçların paylaşıldığı en yalın dille yazılmış, samimi itirafları ve yaşam sentezini kapsayan yazın eserleridir.” (Kızlarıma Mektuplar - Emre Kongar)
Onlar hayatımızın akışını belki değiştirmiyor ve bizi birbirimize yaklaştırmıyor fiziki olarak ama karşılıklı olarak iki insan -hele bu baba-kız olunca ayrı bir duygu- arasında duygusal bir köprü oluşturarak sevgi ve gözyaşı uyandırıyor, yaşamaya daha sıkı tutulmalarının altyapılarını oluşturuyor bence.
Bu yaşımdan sonra hapishane ortamında hiçbir bedel ödemeden ulaştığım kitapların zevkini yaşıyor, okuduğum kitaplardan tuttuğum notları düzenleyerek mektuplar halinde zarif bir kitapta bir araya getirme amacım vardı. Her bir aile ferdine ayrı ayrı yazdığım bu mektuplar aslında bizleri de zinde tuttu.
Kazım Karabekir, ‘Birinci Dünya Savaşı Anıları’ eserinde, “Müterakki memleketlerde, üzerlerine büyük vazifeler almış bulunan insanlar iz bırakmadan göçüp gitmezler. Bildiklerini, yaptıklarını yazar, ortaya atarlar.” der. Ben de sizlere var olan kaderleri, kısmen kader sayılan olayları ve kısmetleri anlatıyorum bu mektuplarda.
Bir şeyleri atmak benim için zor olduğundan her şeyi saklamaya meyilliyim yazı konusunda. Günün getirdiklerine ve zamanımın yeterliliğine uygun olarak ekleyebildiğim notlarla birlikte yaşadığım hapishane günlerini gereğince değerlendirme isteği ile çevremde birikmiş kâğıtları elden geçirip arıtarak, mektuplara dönüştürerek muhataplarıma gönderiyordum. Ve “Onları belli bir güne kadar muhafaza edin, atmayın. Yüreğimizi huzur ve sevinçle dolduran en güzel belgeler ve bilgilerdir onlar. Gönderdiğiniz ve gönderdiğim duygu dolu mektuplar, sadece içten satırlar değil. Belki buradan çıkınca küçük bir kitap halinde sizi selamlayacak tekrar inşallah...” diyerek her yazıyı mektuplarıma iliştirerek gönderiyordum.
İnsan her zaman, kâğıda dökebildiğinden daha iyi bir kitap taşır kafasında. İçinde bulunduğumuz bu ‘yok etme sürecinde’ hiç olmazsa düşünsel alanda bir şeylerin gelecek kuşaklara kalması ne güzel olur. Stefan Zweig, “Yaşamda mektupların tuhaf bir rolü var. Severiz onları. Sonra onlar unutulur, yitirilir, fakat günün birinde yine anımsanırlar.” der. Biz yazıp tarihe not düşelim ki unutulmasınlar, torunlarımız okusun ve kim olduğumuzu öğrensin, ileride.
İnanıyorum ki bu tür yazılar, bu tür mektuplar gün gelecek insanların yüz yıl süreyle kendilerine örnek alacağı bir destan haline gelecek en berbatından en iyisine kadar tüm düşünürlerin. Bu zaviyeden bakınca el yazısının büyüsünü çok iyi biliyorum.
Sair zamanlarda okumak bile istemeyeceğim bazı satırları nasıl yazdığıma ben bile hayret ediyorum. Dillerin en güzeliyle anlatmaya çalıştığım mektuplar nihayet ellerinizin arasında. Gerçi birbirleriyle bağlantısız, doğaçlama cümleler doldu çoğu.
Öncelikle kızlarımdan mektupların yayınlanması konusunda gerekli izinleri aldım. Çünkü her mektup sahibi için bir miras gibidir. Kişiye miras yoluyla geçmiş olan herhangi bir şey her halükârda mutlaka ve mutlaka sahibinin elinde bulunmalıdır. Aslında bu onun malıdır.
Bu kitaptaki mektuplarda, Nazım Hikmet’in, “Bir kızı olmalı insanın, canını emanet ettiğin, elin, ayağın, gözün, kulağın, her şeyin... ‘Dünya bir yana, kızım bir yana’, diyebildiğin” şekliyle ifade ettiği duyguları bulacaksınız.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi, Üçüncü Lem'a için, “Bu Lema’ya bir derece his ve zevk karışmıştır. His ve zevkin coşkunlukları aklın düsturlarını, fikrin ölçülerini çok dinlemediğinden ve onlara uymadığından bu Lem’a mantık terazisiyle tartılmamalı.” der. Ben de aynı ifadeleri kızlarıma yazmış olduğum bu mektuplar için kullanıyorum.
Muhabbetle...

Süleyman Çetinoğlu

LanguageTürkçe
Release dateMay 21, 2023
ISBN9798215397220
Elden Düşme Mektuplar
Author

Süleyman Çetinoğlu

1971 yılında Antalya’nın bir köyünde öğretmen çocuğu olarak dünyaya geliyorum. İlkokulu da bu köyde bitiriyorum.Eserlerimin temellerini Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesinde okuduğum yıllarda (1988-1992) oluşturdum..İlk görev yerim 1995 Ardahan... Ardından seminerler, konferanslar sayesinde o şehir senin, bu şehir benim gezmediğim mekân kalmadı. Eserlerimin bir kısmını bu yıllarda yazdım.2012’de 18 yıllık öğretmenlikten sonra bürokratik hayata başladım. Ta ki 1 Eylül 2016’ya kadar. 52.000 kişiyle birlikte ben de kamu görevinden ihraç edildim.

Read more from Süleyman çetinoğlu

Related to Elden Düşme Mektuplar

Related ebooks

Reviews for Elden Düşme Mektuplar

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Elden Düşme Mektuplar - Süleyman Çetinoğlu

    ÖN SÖZ

    Mektuplar, gidenle kalanın birlikte geçirdiği yılları irdeleyen, mektubu yazanın kendini sorguladığı, hatta tüm yaşamı analiz ettiği ve ulaşılan sonuçların paylaşıldığı en yalın dille yazılmış, samimi itirafları ve yaşam sentezini kapsayan yazın eserleridir. (Kızlarıma Mektuplar - Emre Kongar)

    Onlar hayatımızın akışını belki değiştirmiyor ve bizi birbirimize yaklaştırmıyor fiziki olarak ama karşılıklı olarak iki insan -hele bu baba-kız olunca ayrı bir duygu- arasında duygusal bir köprü oluşturarak sevgi ve gözyaşı uyandırıyor, yaşamaya daha sıkı tutulmalarının altyapılarını oluşturuyor bence.

    Bu yaşımdan sonra hapishane ortamında hiçbir bedel ödemeden ulaştığım kitapların zevkini yaşıyor, okuduğum kitaplardan tuttuğum notları düzenleyerek mektuplar halinde zarif bir kitapta bir araya getirme amacım vardı. Her bir aile ferdine ayrı ayrı yazdığım bu mektuplar aslında bizleri de zinde tuttu.

    Kazım Karabekir, ‘Birinci Dünya Savaşı Anıları’ eserinde, Müterakki memleketlerde, üzerlerine büyük vazifeler almış bulunan insanlar iz bırakmadan göçüp gitmezler. Bildiklerini, yaptıklarını yazar, ortaya atarlar. der. Ben de sizlere var olan kaderleri, kısmen kader sayılan olayları ve kısmetleri anlatıyorum bu mektuplarda.

    Bir şeyleri atmak benim için zor olduğundan her şeyi saklamaya meyilliyim yazı konusunda. Günün getirdiklerine ve zamanımın yeterliliğine uygun olarak ekleyebildiğim notlarla birlikte yaşadığım hapishane günlerini gereğince değerlendirme isteği ile çevremde birikmiş kâğıtları elden geçirip arıtarak, mektuplara dönüştürerek muhataplarıma gönderiyordum. Ve Onları belli bir güne kadar muhafaza edin, atmayın. Yüreğimizi huzur ve sevinçle dolduran en güzel belgeler ve bilgilerdir onlar. Gönderdiğiniz ve gönderdiğim duygu dolu mektuplar, sadece içten satırlar değil. Belki buradan çıkınca küçük bir kitap halinde sizi selamlayacak tekrar inşallah… diyerek her yazıyı mektuplarıma iliştirerek gönderiyordum.

    İnsan her zaman, kâğıda dökebildiğinden daha iyi bir kitap taşır kafasında. İçinde bulunduğumuz bu ‘yok etme sürecinde’ hiç olmazsa düşünsel alanda bir şeylerin gelecek kuşaklara kalması ne güzel olur. Stefan Zweig, Yaşamda mektupların tuhaf bir rolü var. Severiz onları. Sonra onlar unutulur, yitirilir, fakat günün birinde yine anımsanırlar. der. Biz yazıp tarihe not düşelim ki unutulmasınlar, torunlarımız okusun ve kim olduğumuzu öğrensin, ileride.

    İnanıyorum ki bu tür yazılar, bu tür mektuplar gün gelecek insanların yüz yıl süreyle kendilerine örnek alacağı bir destan haline gelecek en berbatından en iyisine kadar tüm düşünürlerin. Bu zaviyeden bakınca el yazısının büyüsünü çok iyi biliyorum.

    Sair zamanlarda okumak bile istemeyeceğim bazı satırları nasıl yazdığıma ben bile hayret ediyorum. Dillerin en güzeliyle anlatmaya çalıştığım mektuplar nihayet ellerinizin arasında. Gerçi birbirleriyle bağlantısız, doğaçlama cümleler doldu çoğu.

    Öncelikle kızlarımdan mektupların yayınlanması konusunda gerekli izinleri aldım. Çünkü her mektup sahibi için bir miras gibidir. Kişiye miras yoluyla geçmiş olan herhangi bir şey her halükârda mutlaka ve mutlaka sahibinin elinde bulunmalıdır. Aslında bu onun malıdır.

    Bu kitaptaki mektuplarda, Nazım Hikmet’in, Bir kızı olmalı insanın, canını emanet ettiğin, elin, ayağın, gözün, kulağın, her şeyin… ‘Dünya bir yana, kızım bir yana’, diyebildiğin şekliyle ifade ettiği duyguları bulacaksınız.

    Üstad Bediüzzaman Said Nursi, Üçüncü Lem'a için, Bu Lema’ya bir derece his ve zevk karışmıştır. His ve zevkin coşkunlukları aklın düsturlarını, fikrin ölçülerini çok dinlemediğinden ve onlara uymadığından bu Lem’a mantık terazisiyle tartılmamalı. der. Ben de aynı ifadeleri kızlarıma yazmış olduğum bu mektuplar için kullanıyorum.

    Muhabbetle…

    Süleyman Çetinoğlu

    Mart 2022

    BÖLÜM 1

    PAMUK KIZIMA MEKTUPLAR

    O PAMUK ELLERİNDEN

    28.08.2016

    Canım Kızım, Pamukçuğum,

    Evvela selam-ı İlahiyi iletir, gözlerinden öperim.

    Biraz önce annene yazdım mektubu. 2002’lerde el yazısı ile yazdığım son mektubu yazarken, bundan on beş, yirmi yıl sonra tekrar yazıp postaya vereceğim hiç aklıma gelmezdi. Ne yapayım? Kaderde bu da varmış. Takdir-i İlahi diyorum. Sen de öyle diyesin inşallah.

    Önce ailecek hep birlikte bir tek mektup yazmayı düşündüm ama kalem işte, yazdıkça yazıyor. Baktım uzun olunca hepinize ayrı ayrı yazayım inşallah dedim. Birazdan kardeşine de yazacağım.

    A be Kızım! Yavrucuğum!

    Ne kadar da çabuk büyüyüverdin öylece. Senin bebekliğine bir türlü doyamadım. Bu benim içimde hep bir ukde olarak kaldı.

    Daha dün gibi hatırlıyorum, fu! fu! diye beşikten su isteyişini. İlk defa kar gördüğünde, Baba, her tavaya (tarafa) süt dökmüşler! deyişini. Ve bakıcı anneye giderken, kaldırımdan değil de pamuk ellerinden tutturup, duvar üstünden gidişimizi. Daha neler, neler… Her hatıran gözümün önünden film şeridi gibi geçiyor.

    Şimdi kocaman bir genç kız oluverdin. Evin ilk çocuğu olunca, küçüklüğünde hak ettiğin bir baba sevgisini benden alamadığın gibi şimdilerde benim yüzümden mutlu bir gençlik dönemi de yaşayamıyorsun.

    Ne kadar arzu ederdim Rabbimden; tekrar başını dizime koymanı, saçların okşamayı… Yüce Rabbimden isterim ki; o pamuk ellerinden sıkıca tekrar tutayım, gözlerinden doyasıya öpeyim…

    Yüce Rabbim, isteyene vereceğini vaat ediyor zaten. Onun için insanın gönlüne ‘istemek’ diye bir duygu yerleştirmiş. İsteyelim, O da istediğimizi versin inşallah.

    Canım kızım, artık kendi kararını kendin sağlıklı bir şekilde verebileceğin çağa geldin. Ahir ömrümde senden ve kardeşinden istediğim şudur ki, annenize yük olmayın, onu üzmeyin. Kardeşine sahip çık, bir takım alışkanlıklarını ona kuralmış gibi dikte etme. Herkesin kişilik yapısı farklıdır. Senin kardeşin olarak dünyaya gelmek onun elinde değildi belki ama o senin kardeşin olmaktan başka kimsenin kardeşi de olmak istemezdi, eğer Rabbim ona sorsaydı.

    Kızım!

    Haram lokma yemediniz, yedirmedim. Bilmeden yaptıklarımızı Allah affetsin. İnşallah eğitimini en güzel şekilde tamamlarsın. Hayatın rutin akışı ve etrafındaki hadiseler seni derslerinden alıkoymasın. Ümit dolu gözlerimize geleceğe ait hep özel ve güzel haberler getirmenizi temenni ediyorum.

    Yüce Rabbim kalbimizi doğru yola ilettikten sonra, onu kaydırmasın.

    Babaannen ve dedenizi (annenizin babası) sıkça arayın. Onların hayır dualarını almayı ihmal etmeyin, inşallah.

    Amcana, dayına, teyzelerine, herkese binler selam.

    Bütün ruhumla kucaklar, sizleri bir olan Rabbime emanet eder, gözlerinizden öperim.

    Baban.

    HAKKA TESLİMİYET

    19.11.2016

    Evladım, Yavrucuğum, Canım Kızım, gelecekteki uzman psikolog hanımefendiye,

    Evvela selam-ı İlahiyi iletir, gözlerinden öperim.

    Mektubunu çarşamba günü aldım; 16 Kasım'da. Çok sevindiğimi ifade edebilirim sanırım. Bir de gözlerinden öpebilseydim.

    Mektubunda, Baba artık büyüdüm, bir genç kız oldum. demişsin ya. Ben o duyguyu cuma günü kapalı görüşte hissettim. Camın arka tarafında benimle konuşan, sanki benim küçük kızım değil, olgun bir hanımefendi idi. Bundan son derece iftihar ettim. Allah'a hamdolsun. Rabbime ne kadar şükretsem azdır, sizin gibi iki tane hanım kızım olduğu için.

    Yavrucuğum, az çok tecrüben olmuştur ama ben yine de söyleyeyim. Üniversiteye başlayan birçok kişi, ilk yıl kendisini profesör zanneder. İkinci sınıfta, bu doçentliğe, yardımcı doçentliğe düşer. Üçüncü sınıfta, Bu okulda bir asistan olarak kalsak yeter herhalde. der. Son sınıfa gelince de Ah, şu okulu bir bitirebilsek! der. Onun için kendini fazla kaptırma şimdiden.

    Psikoloji insanı derinden anlama sanatıdır. Hayat rutin bir şekilde akarken, bir psikolog için her gün yeni bir hayattır. Her gün yeni bilgilerin öğrenilmesi gerektiği, her gün hayatına bambaşka girdilerin yaşandığı bir meslek dalıdır psikoloji. Yani sürekli kendini yenilemen gerekmekte. Ondan dolayı kendini iyi yetiştirmen gerekiyor. Hayatına ne kadar çok girdiler kazandırabilirsen, o kadar başarılı olursun bu meslekte inşallah.

    Günler geçer, vakit geçer. Biz ise ona sadece zaman deyip geçiştirirsek, zamanın o öğütücü dişler arasında kaybolup gideriz. Allah yar ve yardımcınız olsun inşallah.

    Hapishane ortamı imanın değerinin, kıymetinin ne kadar önemli olduğunun anlaşıldığı bir ortam oluyor.

    Yavrucuğum, mektubunda okuduğum ve hoşuma giden en orijinal cümle, Elif Şafak'tan aldığın cümle… Arkadaşlarımla da paylaştım: Hakka teslimiyet ne zayıflık ne de edilgenlik demektir. Tam tersine böyle bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan, çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır, emin bir beldede yaşar.

    Ümit dolu gözleri hep güzel ve özel haberler getirmen dileğiyle… Sürekli mektuplaşalım inşallah. Selamlar. Allah'a emanet ol. Gözlerinden öperim.

    Baban.

    YENİ BİR YILIN BAŞLANGICINDA

    01.01.2017

    Canım Kızım,

    Öncelikle Rahmet-i Rahman’ın selamını iletir, gözlerinden öperim. Yeni bir yılın başlangıcı olan bu günde, yeni bir yılın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

    Buraya 8 Ağustos'ta düşmüştüm. Kader-i İlahi’de bu da varmış. Yüce Rabbime havale ediyorum.

    Yetişkinliğe adım attığın bu zaman diliminde sizinle daima iftihar ettiğimi söyleyebilirim. Her geçen gün de bu sevgim, bu gururum daha da artıyor, Allah'a binler hamd ü senalar olsun.

    Eskiden yazı yazmayı, ilk gençliğimde mektup yazmayı çok severdim. Yaş ilerledikten sonra insan eline kalem almak istemiyor bazen.

    Sana mesleki bir danışmanlık yapayım. Muhtemelen ikinci sınıfta göreceksiniz, Ergenlik Psikolojisi dersini. Kardeşinin içinde içine kapanıklığı ile ilgili sormuşsun mektubunda. Bir genç ergenliğe ne kadar erken yaşlarda adımını atarsa, ergenlik problemlerini o kadar erken yaşlarda atlatır. Ergenliğe ortaokul çağlarında adımını atanların lise dönemleri daha rahat geçer genellikle. Bunun için kafanı takmanı gerektirecek bir pozisyon yok inşallah.

    Açık görüşte amcan da gelmişti. Benimle görüşmek için uzun yol kat etti ama ben içinde bulunduğum durumun halet-i ruhiyesinden dolayı ona yeterince vakit ayıramadım, ayırmadım. Senin tüm ikazlarına rağmen, ben bu durumun sonradan farkına vardım. Benim adıma amcandan özür dilersen memnun olurum. Sizler buradan ayrılınca ona doğru dürüst konuşma fırsatı bile vermediğimin farkına vardım. Selamlarımı söylersin ona da.

    Ben bugünlerde ne yapıyorum? Bugünlerde Kur’an-ı Kerim mealine başladım. Diyanet Vakfı'nın küçük bir Kur’an-ı Kerim meali var elimde. Ondan aldığım birkaç ayet mealini seninle paylaşayım:

    Belki de Allah sizinle onlardan düşmanınız olan kimseler arasında (karşılıklı) bir dostluk meydana getirecektir. Allah her şeye kadirdir… (Mümtehine, 7)

    Münafıklar hakkında, Onlar, ‘Allah'ın Resûlü ile birlikte olanlara nezdinde bulunan kimseleri beslemeyin, hiçbir nafaka vermeyin ki, dağılıp gitsinler!’ diyenlerdir. Oysa göklerin ve yeryüzünün hazineleri Allah'ın tekelindedir; fakat münafıklar bunu anlamazlar. (Münâfikûn, 7)

    Andolsun ki, sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele! (Bakara, 155)

    Aranızda mallarınızı haksızlıkla yemeyin; kendiniz bildiğiniz halde günaha girerek insanların mallarından bir kısmını yemek için haram yollardan onu hâkimlere aktarmayın. (Bakara,188)

    Eğer Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü altüst olurdu. Lâkin Allah bütün insanlığa karşı lütuf ve kerem sahibidir. (Bakara, 251)

    Haydi diyelim ki az çok bildiğiniz konularda tartışıyorsunuz. Peki, ne diye hakkında bilginiz olmayan hususlarda tartışıyorsunuz! Hâlbuki işin doğrusunu Allah bilir, siz bilemezsiniz. (Âl-i İmran, 66)

    Eğer katı yürekli, kaba biri olsaydın, insanlar senin etrafından dağılıverirlerdi. Öyleyse onların kusurlarını affet, onlar için mağfiret dile ve işleri onlarla müşavere et! Bir kere de azmettin mi, yalnız Allah'a tevekkül et! Allah muhakkak ki Kendisine dayanıp güvenenleri sever. (Âl-i İmran, 159)

    Annen ve kardeşine muhabbetlerimi iletmeyi unutma.

    Kalbindeki güzelliğin sana hep olumlu dönüşler sağlaması ümidiyle, gözlerinden öpüyorum.

    Selam ve dua ile…

    Baban.

    GÜZEL HABERMİŞ EZAN

    06.02.2017

    Canım Kızım,

    Selamların en güzeliyle; Allah'ın selamıyla başlıyorum mektubuma.

    Altı aydır burada, sizlerden ayrı bir vaziyetteyim. Sizler de biliyorsunuz ki bir hiç uğruna buralardayım. Allah'a hamd olsun ki sizleri utandıracak, etrafımı üzecek hiçbir suç işlettirmedi Rabbim bana da sizlere de.

    Rabbime her zaman hamd ediyorum sizin gibi iki tane hanımefendi evlat nasip ettiği için. Beni bu zamana kadar hiç mahcup etmediniz. Allah da sizi mahcup edecek durumlara hiçbir zaman düşürmesin.

    Üç gün önce rahmetli babamı, dedenizi gördüm rüyamda. Cami içinde, yan yatmış bir şekilde ezan okuyordu. Yaklaştım, Baba, sen bu kadar güzel ezan okuyordun da ben neden bilmiyorum? dedim. Tıpkı Kâbe’deki müezzinler gibi okuyordu. Çok mutlu oldum.

    Arkadaşlarla da paylaştım. Onlar, yakında bir güzel haber alacağımı belirttiler. Ezan, güzel habermiş, davetmiş.

    Kurumun kütüphanesinden Kur’an-ı Kerim meali aldım. Onu okuyorum bugünlerde. Ayetlerden örnekler yazdım, sizler de evde istifade edersiniz diye yolluyorum size. Ayrıca mektuba yazmak yerine, defterin yapraklarını koparmak daha kolayıma geldi.

    Annen ile inşallah iyi geçiniyorsunuzdur. Anneni üzmeyesin.

    Kardeşine de güzel rehberlik yap. Ona rehberlik yaparken, onun üzerinde baskı kurma sakın ha!

    Mektubuma burada son veriyor, gözlerinden öpüyorum.

    Uzun yazmadım diye bana kızmıyorsun, anca bu kadar.

    Herkese can-ı gönülden selamlar.

    Baban.

    AYNI ZAMANDA YAŞANIYORUZ

    20.02.2017

    Sevgili Kızım,

    Öncelikle Yüce Allah'ın selamını iletir, bir gözlerinden öperim tüm muhabbetlerimle.

    Ciddi ve manevi çalışmaların alın yazıları ve durumları birbirine benziyor. Bunu neden söylüyorum canım kızım? Çünkü bir yazar yaşlanmaya yüz tuttuğu anlarda yaşlanmayla doğru orantılı olarak bildiği şeylerden söz etmeye ihtiyaç duyar.

    Sen mektubu uzun yazmamı arzu

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1