Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Ah Yüreğim Ah
Ah Yüreğim Ah
Ah Yüreğim Ah
Ebook168 pages1 hour

Ah Yüreğim Ah

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Elinizdeki kitabın her bir satırı yürek yakıyor. Kaleme alınmamış daha nice hikaye var; hapiste olan, hapse girip çıkan, hasta olduğu halde tahliye edilmeyen, hasta hasta hapishane köşelerinde sabahlayan, çocukları ile gecelere ve gündüzlere ağıt olan, zoraki hastaneye sevk edilen ama kurtarılamayan, hicrete mecbur bırakılan...
"Okurken bu da mı doğru, bu da mı var?" diyebileceğiniz olaylar manzumesi. Bakmayın hikâye dediğimize bunların hepsi yaşanmış gerçekler.
Anneliğin önemi ile ilgili Allah-u Teala Kur’an-ı Kerimde: “Sakın onlara öf bile deme; onları azarlama onlara güzel söz söyle, onlara rahmet ve şefkat dolu tevazu kanadını ger...” buyurmuştur.

LanguageTürkçe
Release dateMar 7, 2021
ISBN9781005177089
Ah Yüreğim Ah
Author

Süha Berk

Bir mülteciyim..!Yüreğimde yaşıyorum. Esir değilim,Hayatın yanlış tarafında değil de yalnız tarafında yer aldım.Sonuç; faili malum ayrılıklardan kaçan Firari...Yakalama kararım olduğundan beri, kimliksizim...Birçok ismim var ama isimsizim..Kaç şehri geride bıraktım, kaç ülke geçtim.Uzak yalnızlıklardan geldim.O kadar yorgunum ki susup da ağlayasım, ölüp de dinlenesim var.Yaşamak içinde; bana yeni bir hayat lazım.Malum; “Eskisini yaşamayı beceremedim.”

Related to Ah Yüreğim Ah

Related ebooks

Reviews for Ah Yüreğim Ah

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Ah Yüreğim Ah - Süha Berk

    ÖNSÖZ

    Her anne özeldir her anne güzeldir...

    Onlara duygularımızı anlatmak için ne bir söz ne bir gülüş ne de bir hediye yeter. Onlara olan sevgimiz kelimelere sığmayacak kadar büyüktür.

    Şüphesiz ki onlar bizim en değerlimiz hayattaki en kıymetlimizdir.

    Biliyorum ki; Sınanmadığımız bir acı üzerine konuşmak zordur.

    Ah Yüreğim Ah kitabında günümüz Türkiye’sinde annelere yönelik yapılan zulüm kaleme alınmış.

    Her bir hikâye Anadolu’da yaşanmakta olan zulmün boyutunu gözler önüne sermekte...

    Her bir satırı yürek yakıyor. Nice kaleme alınmamış hikayeler var; hapiste olan, hapse girip çıkan, hasta olduğu halde tahliye edilmeyen, hasta hasta hapishane köşelerinde sabahlayan, çocukları ile gecelere ve gündüzlere ağıt olan, zoraki hastaneye sevk edilen ama kurtarılamayan, hicrete mecbur bırakılan...

    Nice hikâyeler...

    Okurken bu da mı doğru bu da mı var diyebileceğiniz olaylar manzumesi. Bakmayın hikâye dediğimize bunların hepsi yaşanmış gerçekler.

    Anneliğin önemi ile ilgili Allah-u Teala Kur’an-ı Kerimde: Sakın onlara öf bile deme; onları azarlama onlara güzel söz söyle, onlara rahmet ve şefkat dolu tevazu kanadını ger... buyurmuştur.

    Kitabın yayınlanmasında emeği geçenlere teşekkür ederek sizleri zulme maruz bırakılan kadın hikâyeleri ile baş başa bırakıyorum.

    Süha Berk

    27 Şubat 2021

    TEMİZLİKÇİ ASYA

    İş bulmak için gezerken camdaki ilana takıldı gözleri..!

    Hasret kokan bir şiiri okur gibi okudu. Bir müddet yerinde öylece çakılı kaldı. Girsem mi girmesem mi, diye düşündü.

    Zihni git dedi, ayakları ise kal. Eşinin sesi yankılandı kulaklarında;

    Çevirme hiç yüzünü, korkma sen gözlerimden,

    Eller gibi davranıp, görmemezlikten gelme.

    Sonra nasıl olduysa oldu, kendisini iş yerinde buldu. Buyrun hanımefendi, şu masamız boş. İsterseniz bir üst katta da aile salonumuz var oraya da alabiliriz. Nasıl arzu edersiniz. dedi, onu karşılayan görevli.

    Şey, ben iş başvuruşunu gördüm onun için geldim. Patronla görüşmem mümkün mü?

    Görevli, Asya’yı tepeden tırnağa şöyle bir süzdü. Şaşırmış bir halde E.. e.. evet, bayan… O zaman şöyle buyrun, ben patrona haber vereyim. diye hafiften kekeledi.

    Böyle bir bayanın ne işi olur böyle bir işle? diye de söylene söylene gitti.

    Patron, İş başvurusu için gelen siz misiniz? diye sordu.

    Evet, efendim.

    İsminizi sorabilir miyim?

    Asya, efendim.

    "Güzel isim, Asya! Dürüst olmak gerekirse bu iş sana göre değil, Asya. Birincisi; asgari ücret ve mesaisi fazla.

    İkincisi; bu yorucu bir iş ve senin bu yoğunluğu kaldırabileceğini düşünmüyorum.

    Üçüncüsü; ben uzun süreli çalışacak bir eleman arıyorum. Bu yüzden beni oyalama, git kendine daha havalı bir iş bul."

    "Bakınız efendim! Birincisi; ben bir iş arıyorum çünkü ihtiyacım var. Camdaki ‘temizlikçi aranıyor’ ilanını okudum. O yüzden geldim ve şartları da öğrenmek istiyorum.

    İkincisi; insanların giyimine kuşamına bakarak karar vermeyin! İhtiyaç sahibi bir insanım.

    Üçüncüsüne gelince o kişi neden ben olmayayım? Şayet kabul ederseniz, buranın temizlikçisi olmak istiyorum."

    Doğrusunu söylemek gerekirse patron da Asya’nın, giyimine kuşamına bakarak onun da diğer çalışanlar gibi kaçıp gideceğini düşünmüştü. Fakat Asya’nın kararlı duruşu, nezaketli konuşmalarından da ikna olmuştu.

    Bu işe ihtiyacım var efendim cümlesi ile son kez şansını denemişti, Asya.

    Asgari ücret, ilk üç ay sigorta yok, sabah sekiz akşam on ve yoğun mesai istiyorum. Kabul edersen yarın gel başla o zaman… demişti.

    Günlük on dört saatlik mesaisi böylece başlamıştı. Neredeyse yemek molası hariç hiç dinlenememiş, on dört saat ayakta kalmış..! Bir karınca gibi de vızır vızır çalışmış. Oraya pas pas, buraya çek çek..!

    Tuvaletler, lavabolar girilecek gibi değilmiş. Yerler pas tutmuş, tavanlar neredeyse örümcek bağlamış vaziyetteymiş. Asya, iş yerini kendi evi gibi sahiplenmiş. Mıntıka bölgesini her gün temizlemiş, silmiş süpürmüş. Yerler cam gibi olmuş, lavabolar da misler gibi.

    İlk günler çok yorulmuş, bırakmayı bile düşünmüş. Çünkü bu yorgunluğunun üstüne bir de kendi ev ve çocukları da eklenince yorgunluk dayanılmaz bir hal almış. Çocuklarla da doğru dürüst ilgilenemez olmuş. Ama yine de on dört saatlik mesaisine dişini sıkıp sabretmiş.

    Eve girdiğinde ayak ağrılarından dolayı ağladığı zamanlar olmuş ama sabran kesira deyip katlanmış.

    Bunları kimseye de anlatmamış, anlatacak kimsesi de yokmuş ya..! Çocukları bazen ağlama seslerine uyanıp gelip kucaklamış annelerini. O da yorgun kolları ile sarıp sarmalamış onları..!

    Onlara, Babanızı çok özledim, o yüzden ağlıyorum. demiş. Bu sefer de hep beraber ağlamışlar ve o hal üzre uykuya dalmışlar.

    Üç ay geçmiştir.

    Asya, iş ahlakının yanında; oturması kalkması, edebi adabı ile de iş yerinde sevilir ve takdir edilir olmuş. İş yeri sahibi ve çalışanları ile de aralarında güzel dostluklar oluşmaya başlamış.

    Bir gün patronu Asya’yı odasına çağırttırır. Asya, kıyafetlerini çıkartıp temizlik odasına bırakıverir. Hakkında bir şikâyet olduğunu düşünür.

    Ne yapalım, demek ki buradaki rızkımızda buraya kadarmış… der ve korka korka Dündar Bey’in yani patronunun odasına gider.

    Kapıyı çalıp odasına girer, titrek ve ürkek sesiyle; Buyrun efendim beni çağırmışsınız. der.

    Dündar bey sevecen bir tavırla karşılar onu ve Oturmaz mısınız? der. Bu arada temizlik elbiselerini neden çıkardın, bir yere mi gidiyorsun kızım? der.

    Başını önüne eğer Şey efendim… der. Ellerini birbirine kement yaparak güç almaya çalışır. Konuşmak için nefesini toparlamaya çalışır, gözyaşları ondan önce davranır, süzülür yanaklarına..! Yutkunur, yutkunur derin bir sessizlik oluşur dudaklarında, tüm çığlıklar göz yuvalarında toplanır. Ama gözyaşları konuşurken, dudaklar gözyaşının sözünü kesip konuşamaz.

    Asya, susunca Dündar Bey söze girer. Bak Asya kızım üç aydır bizimle çalışıyorsun. Seni çok seviyoruz, çok da takdir ediyoruz.

    Efendim, bu işe ihtiyacım var. Ne olur beni işten çıkarmayın… der, Asya.

    Dündar bey, şaşırır O da nerden çıktı, kızım? der.

    Bilmiyorum, bugünlerde patronlar genelde böyle! Bu da beni böyle düşünmeye sevk etti efendim… der mahcup bir şekilde.

    Hııımm..! Onlar patronmuş bense bir iş yeri sahibiyim!!! Havayı yumuşatmak istercesine Hem ben seni neden çağırdım biliyor musun Asya kızım?

    Hayır efendim. Sadece bu işe ihtiyacım var, bunu bilmenizi istiyorum.

    "Birincisi; itiraf ediyorum ki iş ahlakın olsun, iş yerindekilerle uyumlu çalışman olsun takdire şayan. Beklediğimden çok çok iyisin ve çok da dayanıklı çıktın. Daha önce senin yaptığın bu işte üç ayda dört beş kişi değiştirdim. Gerçekten bir işe ihtiyacın olduğu konusunda beni ikna ettin.

    İkincisi; biliyorum ki, evlisin ve çocukların var. Bu işi de mecbur kaldığın için yapıyorsun. Ama ailene nasıl vakit ayırıyorsun merak ediyorum. Kocan böyle bir işte çalışmana nasıl razı oldu.

    Üçüncüsüne gelince kızım, bana durumunu anlatırsan belki sana daha çok faydam dokunur. Çünkü bu işe normalde üç gün dayanamazdın ama üç aydır çalışıyorsun.

    Seni bu işe sevkeden şey nedir kızım? Dürüstsün, ahlaklısın, moda tabirle cemaatçi misin? Neye mecbur kaldın ki erkeklerin bile yapamayıp bıraktığı işi sen mükemmel bir şekilde yapıyorsun."

    Beni kovmayacak mısınız, bunun için çağırmadınız mı?

    Tabi ki de kovmayacağım, kovarsam senin gibisini bir daha nerden bulurum? diye de tebessüm etmiş. O kadar da uzun boylu değil… demiş. Sende bir haller zaten vardı kızım. Her halinden cemaatçi olduğun belli, korkma anlat durumunu..!

    Az önce kovulacağı için ağlayan Asya şimdi sevinçten ağlıyordu.

    Teşekkür ederim efendim, çok teşekkür ederim bu işe çok ihtiyacım vardı. Anlatmak zor efendim, insan nereden başlayacağını inanın bilemiyor.

    Gözlerindeki sessiz çığlık durmuş, dudaklarındaki kömürden kızgın sözler dökülmeye başlamıştı.

    "Evliyim, masallardaki gibi baldan tatlı üç çocuğum var. Eşim kamuda çalışıyordu bir KHK ile ihraç oldu. Maddi durumumuz iyiydi çok şükür. Huzurluyduk, mutluyduk. Fakat malımıza mülkümüze tedbir kararı koyulunca perişan olduk. ‘Muhtar iken muhtaç duruma düştük.’ Çalışmamın sebebi bu..!

    Babam, Ankara’da zengin bir esnaftır. Bir gün geldi, ‘Eşinden ayrılırsan, itirafçı olursan, eşinle ve yapıyla ilgili de bildiklerini anlatırsan sana ve çocuklarına sahip çıkarım, senin için en güçlü avukatları tutarım, seni korur, kollarım…’ dedi.

    ‘Ya bu dediklerini yapmazsam, ne yaparsın?’ dedim.

    Benden böyle bir cevap beklemiyordu tabi..! Çünkü ben yokluk yüzü görmemiştim. Yazlık, kışlık, mevsimlik elbiseleri giyen. Evinde ev işlerini görmesi için bir yardımcı bulunduran, devamlı el üstünde tutulan bir insandım. Eee şimdi bunların hiçbirisi olmayacaktı.

    Bir yanda para pul bir yanda çileli ve sıkıntılı bir hayat..! Babam, ‘Paran varsa huzur var. Yoksa hayat bir cehenneme döner…’ diye düşünenlerdendi.

    Benim yokluğa, fakirliğe dayanamayacağımı düşünüyordu. O yüzden en ağır tekliflerle çıkmıştı karşıma! Bunu ona hiç yakıştıramamıştım. Güç ile beslenen, para ile peylenenler gibi hissetmiştim kendimi..!

    ‘Özür dilerim, babacım; ben senin dediklerini yapamam.’ demiştim. Başka da bir şey demeye hacet kalmamıştı.

    ‘O zaman bir daha evimize gelme.’ dedi.

    Biricik kızına bunu dedi, çok sert ve de kararlıydı. Sonra da çıkıp gitti dünyamdan. Bütün parası, pulu, gücü, şöhreti gözümde sıfırlanmıştı. Beş aydır ailemle görüşemiyorum. Üç

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1