Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Dert Ortağıma İkinci El Mektuplar
Dert Ortağıma İkinci El Mektuplar
Dert Ortağıma İkinci El Mektuplar
Ebook183 pages1 hour

Dert Ortağıma İkinci El Mektuplar

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Yaşadığımız yıllar, öyle ilginç şeylerle doldu ki... İnsan, ellili yaşlarından geriye sapasağlam, kalıcı bir şey bırakmak arzu ediyor. Anılarımızı ve düşüncelerimizi ister mektup isterse de başka şekillerde olsun, kaleme almak onları gelecek nesillere birer vesika halinde aktarmak bizim için bir zorunluluk oldu. Böylece mektuplar da birer mektup olmaktan çıktı artık.
Bu amaca binaen mektuplarımı ufak tefek düzeltmelerle yayınlamaya karar verdim. Sonradan yazılmış gibi olmaması için de baştanbaşa değişiklikler yapmadım. Sadece kişisel nitelikli olan kısımları elverdiğince mektuplardan çıkarmaya çalıştım ya da sembol isimler kullandım. Mektuplarda okuyacaklarınız yaşadıklarımızın, gördüklerimizin suyunun suyu ancak. Hayatımızın bu önemli bir kesiti, belki de yeni nesil için artık yakın bir geçmişte yaşanılan bir tarih olarak kayıtlara girecek.
Duygu taşmalarına, akıl yoluyla bir biçim hazırlamak mektupların asli unsurlarından sadece biridir. Sinirlerimi geren o çılgınca düşüncelerden, kuruntulardan kurtaran rahatlatıcı yüce bir gücün tesiriyle yazdım bu mektupları. Bu mektuplar vasıtasıyla arda kalan bakiyelerde bizim de bir nebzecik tuzumuzun olduğu kabul edilsin istedim. Sadece bir edebî eser değil, tarihi bir devir ve vesika olsun, tasvir olsun istedim.
Mektupları kalıcı kılan, onun uzandığı meseleleri evrensel bir açıdan yansıtmasıdır. Bunun için her şeyden önce bir iç disiplinden geçmek lazımdır. Mektuplarda uzun vadede geçerli olacak fikirleri işlemeye çalıştım hep.
Bir yazar kendi kelimelerini kendisi seçer. Ancak ben öyle yapmadım çoğu mektupta. Bu nedenle yazdığım her mektubun satırlarında ülkemin ve dünya çapında kendinden söz ettirmiş en iyi yazarlardan ödünç aldığım, hata ödünç almayı kendime bir görev bildiğim birçok betimleme ve düşünce kalıplarını göreceksiniz. Zira bazılarının yazdığı mektuplar dualar gibidir. Benimse manevi pasaportlarım gibi oldu. Onları yanıma almadan manevi hiç bir yolculuğa çıkmadım. Bunları zevkle okuyacağınızı ümit ediyorum.
Bir mektubu yazarken kendini mutlak olarak belli bir konu üzerinde yoğunlaşmayı doğru bulmuyorum. Öyle de yapmadım. Her eserde urlar ve gereksiz uzamış dallar vardır. Belki çoğu mektuplarda konular daldan dala atlama şeklinde oldu.

LanguageTürkçe
Release dateJun 19, 2022
ISBN9781005091859
Dert Ortağıma İkinci El Mektuplar
Author

Süleyman Çetinoğlu

1971 yılında Antalya’nın bir köyünde öğretmen çocuğu olarak dünyaya geliyorum. İlkokulu da bu köyde bitiriyorum.Eserlerimin temellerini Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesinde okuduğum yıllarda (1988-1992) oluşturdum..İlk görev yerim 1995 Ardahan... Ardından seminerler, konferanslar sayesinde o şehir senin, bu şehir benim gezmediğim mekân kalmadı. Eserlerimin bir kısmını bu yıllarda yazdım.2012’de 18 yıllık öğretmenlikten sonra bürokratik hayata başladım. Ta ki 1 Eylül 2016’ya kadar. 52.000 kişiyle birlikte ben de kamu görevinden ihraç edildim.

Read more from Süleyman çetinoğlu

Related to Dert Ortağıma İkinci El Mektuplar

Related ebooks

Reviews for Dert Ortağıma İkinci El Mektuplar

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Dert Ortağıma İkinci El Mektuplar - Süleyman Çetinoğlu

    ÖNSÖZ

    Bizler var ya? Öyle bir hakikate vakfetmişiz hayatımızı:

    Dokunaklı, okunaklı mektuplarla yazabiliriz icraatımızı.

    Birleştikçe mübarek kalemler yazar bir gün beratımızı.

    Kendiliğinden açılır gibi, sürgülü kapı açar muradımızı.

    Yaşadığımız yıllar, öyle ilginç şeylerle doldu ki… İnsan, bu ellili yaşlarından geriye sapasağlam, kalıcı bir şey bırakmak arzu ediyor. Anılarımızı ve düşüncelerimizi ister mektup isterse de başka şekillerde olsun, kaleme almak onları gelecek nesillere birer vesika halinde aktarmak bizim için bir zorunluluk oldu. Böylece mektuplar da birer mektup olmaktan çıktı artık.

    Bu amaca binaen mektuplarımı ufak tefek düzeltmelerle yayınlamaya karar verdim. Sonradan yazılmış gibi olmaması için de baştanbaşa değişiklikler yapmadım. Sadece kişisel nitelikli olan kısımları elverdiğince mektuplardan çıkarmaya çalıştım ya da sembol isimler kullandım. Mektuplarda okuyacaklarınız yaşadıklarımızın, gördüklerimizin suyunun suyu ancak. Hayatımızın bu önemli bir kesiti, belki de yeni nesil için artık yakın bir geçmişte yaşanılan bir tarih olarak kayıtlara girecek.

    Duygu taşmalarına, akıl yoluyla bir biçim hazırlamak mektupların asli unsurlarından sadece biridir. Sinirlerimi geren o çılgınca düşüncelerden, kuruntulardan kurtaran rahatlatıcı yüce bir gücün tesiriyle yazdım bu mektupları. Bu mektuplar vasıtasıyla arda kalan bakiyelerde bizim de bir nebzecik tuzumuzun olduğu kabul edilsin istedim. Sadece bir edebî eser değil, tarihi bir devir ve vesika olsun, tasvir olsun istedim.

    Mektupları kalıcı kılan, onun uzandığı meseleleri evrensel bir açıdan yansıtmasıdır. Bunun için her şeyden önce bir iç disiplinden geçmek lazımdır. Mektuplarda uzun vadede geçerli olacak fikirleri işlemeye çalıştım hep.

    Bir yazar kendi kelimelerini kendisi seçer. Ancak ben öyle yapmadım çoğu mektupta. Bu nedenle yazdığım her mektubun satırlarında ülkemin ve dünya çapında kendinden söz ettirmiş en iyi yazarlardan ödünç aldığım, hata ödünç almayı kendime bir görev bildiğim birçok betimleme ve düşünce kalıplarını göreceksiniz. Zira bazılarının yazdığı mektuplar dualar gibidir. Benimse manevi pasaportlarım gibi oldu. Onları yanıma almadan manevi hiç bir yolculuğa çıkmadım. Bunları zevkle okuyacağınızı ümit ediyorum.

    Bir mektubu yazarken kendini mutlak olarak belli bir konu üzerinde yoğunlaşmayı doğru bulmuyorum. Öyle de yapmadım. Her eserde urlar ve gereksiz uzamış dallar vardır. Belki çoğu mektuplarda konular daldan dala atlama şeklinde oldu.

    Allah’ın bunca lütfu, ihsanı içinde herkes bir şeylere katlanıyorsa ve çekilen bu sıkıntılar neticesi çeşit çeşit doğumlar oluyorsa bizim de bunca sıkıntıdan bir hissemiz olması lâzım. (Safvet Senih) Lâzım ama keşke bu dostların eliyle olmasaydı…

    Stefan Zweig, insan yaşamının böylesi zamanlarında başkalarından alınan mektupların tuhaf bir rolü olduğunu belirtir. Okurken severiz onları, sonra da onlar yitirilir, belki de unutulur gider. Ancak günün birinde yine hatırlanırlar. ‘Ne kadar mutlu olurdum, elinizden çıkmış birkaç sayfayı da mektuplarımın yanına koyabilsem’ dediğim duygu dolu cevabî mektuplar ise sadece içten satırlar değil, ümitlerimin yok olmaya başladığı anlarda birer mutluluk kaynağı olmuş ve hayatımın bundan sonrası için yaşamımın temelini oluşturmuştu. Bu yüzden aldığım bu mektupları da başkalarını da selamlayacak küçük birer kitap haline dönüştürmeyi düşünmüştüm. Mektupların yanına bunları da ilave etmeyi arzu etmiştim. Ancak onları toparlayıp bir köşeye koyamadım.

    Zaman insanı da duygu ve düşüncelerini de değiştiriyor. Birkaç yıl insan karakterinin en derininde yaşadınız mı önceden kalma görüşleriniz bulanıyor. Belki de çalışmam teraziye düşecek birkaç kum tanesi kadar yer işgal eder. Bunu zaman gösterecek.

    Montaigne, Eserimin pek az kişi tarafından bilinmesi bana yeter ve hatta onu kimsenin bilmemesi de bana kâfidir. der. Elinizdeki iki kapak arasında, bu yok etme sürecinde bir Anadolu Hapishanesinden, dert ortağım eşime yazmış olduğum mektuplarla birlikte terazimden çıkan birkaç mektup daha bulacaksınız.

    Üstad Bediüzzaman Said Nursi, Üçüncü Lem'a için, Bu Lema’ya bir derece his ve zevk karışmıştır. His ve zevkin coşkunlukları aklın düsturlarını, fikrin ölçülerini çok dinlemediğinden ve onlara uymadığından bu Lem’a mantık terazisiyle tartılmamalı. der. Ben de aynı ifadeleri bu mektuplar için kullanıyorum.

    Sizi çocukluğunuzun, çocuk ruhluluğunuzun bütün hatıraları ve kederleriyle, bütün şairlik ruhumla, eksik ve kusurlu halimle selamlıyorum.

    Süleyman ÇETİNOĞLU

    Haziran, 2022

    BOŞ BİR KÂĞIT OLSA BİLE

    28.08.2016

    Ayrı ayrı mekânlarda kalıyor olsak da gönlümün sevdasına, dilimin duasına, gözümün yaşlarına hep arkadaş ettiğim kıymetli eşim, ev halkım,

    Coğrafi anlamda yakın olsak da dört duvar arasında olduktan sonra, o duvarın öbür tarafının bile iki insan için mesafeler kadar uzak olduğunu böyle bir ortamda anlıyor insan.

    Evvelâ selam-ı İlahiyi iletir, bütün ruhumla kucaklar, sizleri bir olan Rabbime emanet ederim.

    Buraya geleli yirmi gün oldu. Kaç kez elime kalemi alıp yazmayı düşünmüş olsam da bir türlü yapamadım, yazamadım. Nihayet küçük kızım, Baba boş bir kâğıt olsa bile bir mektup gönder! deyinceye kadar.

    Zannediyorum en son mektubu bundan aşağı yukarı on beş yıl kadar önce yazmıştım.

    Canım, eşim, varlığım…

    İnsan elindeki imkân ve şartların kıymetini galiba onlardan mahrum kaldığı böylesi anlarda daha iyi anlıyor. Meğer ne kadarda güzelmiş Rabbimin insanoğluna bahsetmiş olduğu aile denilen o kudsî müessese. Eş, çocuklar, dostlar, komşular…

    Galiba Kader-i İlahî bunun kıymetini yeterince algılayamayışımızın bedelini ödetiyor bizlere. İnşallah buradan çıkınca bunu daha iyi idrak etmiş olacağım.

    Çinliler, bir insana beddua edecekleri zaman, İlginç günler yaşayasın! derlermiş. Rutin giden hayatın akışı içinde bazen zaman da bize, bir dakika! deyip, ilginç günler yaşatabiliyor. Ben de bu zamanda, bu mekânda bu ilginç günleri yaşarken, sizler de benim rüzgârımda sürükleniyorsunuz. Bana hakkınızı helal edersiniz inşallah.

    Kantinden büyük boy bir harita metot defteri almıştım. İç yaprağında, İmmanuel Kant’a ait bir söz okudum. Hayatın çeşitli güçlüklerine karşı üç şey hediye edilmiştir: Ümit, uyku ve gülmek.

    İşte burada hayatımı özetleyen üç kelime bunlar benim: Ümit, uyku ve gülmek. Her şeye rağmen gülebilmek.

    Zor zaman dilimlerinde, insanın arkasında hep sadıkane bir destekçisinin varlığını hissedebilmesi ne güzel ve muhteşem bir hazine. Bu duyguyu eşim olarak bana sen yaşattın. Bu hazine geçmişe ait bütün olumsuz hatıraları da silip süpürüyor. Allah senden ebeden razı olsun.

    Yüce Rabbimden niyazım ve temennim odur ki; bundan sonraki hayatımda da seni hep benimle beraber eylesin. Ebedi hayatımda da tabii ki. Yarın Hak divanında, Yüce Rabbim seni benden sorarsa, bilesin ve emin olasın ki, vereceğim cevap, Rabbim! Ben eşimden hoşnut oldum. Sen de hoşnut ol! şeklinde olacaktır.

    Hepimiz elbette Rahmet-i Rahman'a kavuşacağız. Omuzumda bir sürü yük varken, Onun huzuruna bir de kul hakkı ile çıkmak istemem. Ümit ederim ki, sen de benden hoşnut olmuşsundur. Bilmeden işlediklerimiz varsa Allah onları affetsin. Önden giden kucağını açıp beklesin. Sırat-ı müstakime inşallah kol kola gireriz. Rabbim bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırmasın. Evlatlarımızı da peşimizden sürüklesin.

    Senden arzum şudur ki, çocukların gönlünü hoş tutasın. Annemi ve babanı ihmal etmeyesin.

    Selamlar. Evvel gidene selam olsun. Allah'a emanet ol/olun inşallah.

    Eşin, Evin Babası

    PAMUK KIZIMIN MEKTUBUNA İSTİNADEN

    20.11.2016

    Hakk'a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır, emin bir beldede yaşar. (Elif Şafak, Aşk kitabından)

    Rahmet-i Sonsuz’ un selamıyla…

    Mektubuma yukarıdaki cümle ile başladım. Pamuk kızım, bana gönderdiği mektupta yazmış, hoşuma gitti. Sizinle paylaşmak istedim.

    8 Kasımda aldım mektubunuzu. Aynı gün iki mektup almak çok sevindirdi beni.

    İlk mektubu yazarken çok duygu doluydum. Kâğıda koyunca, kayıp gitmişti satırlarda kalemim. Okudukça meğer ne kadar çok şey yazmışım, dedim. Ama şimdiye bir şey bırakmamışım sanki.

    Mektuplarınızda her ikiniz de çevreniz hakkında bilgi vermişsiniz. Kızlarla seni yalnız bıraktım. Sizler orada, ben burada. Rabbim ümit ederim ki en kısa zamanda kavuşturur.

    Küçük kızım, İPhone 7 çıkmış! diyor. Bilmiyorum, imkân varsa al. Çocuklara yokluğu hissettirmesen… diyorum ama bilmiyorum, öbür yandan sıkıntılara katlanmayı da öğrenmeleri gerekiyor. Ablası ile ortak bir noktada buluştur onları. Arkadaşları arasında yokluğu hissetmelerini arzu etmiyorum.

    Uzun yazamıyorum. Küçüğü takip etmek sana düşüyor. Ablasına gelince… Cuma günü görüşte karşımda, kızım değil de sanki olgun bir hanımefendi ile konuşuyorum gibi hissettim. Hayatın sıkıntılarına yalnız başına karşılık vermeyi, zor zamanda karar verebilmeyi öğrendi zannediyorum, kızım.

    Ümit ediyorum ve arzu ediyorum, Rabbim en kısa zamanda kavuştursun hepimizi. Selamlar… Can-ı gönülden kucaklıyorum.

    Not: Bana üçünüzün birlikte çekilmiş fotoğrafını gönderirseniz sevinirim. Kardeşimin de adresini gönder ki onlara da mektup yazayım.

    Herkese can-ı gönülden selamlar.

    Eşin / Evin Babası

    GÜZEL BİR YAŞAMDAN ZİYADE

    13. 02. 2017

    Sevgili Eşime…

    Selam-ı İlahiyi iletirken, muhabbetle kucaklıyorum.

    Stefan Zweig gibi mektuplar yaşamamızı belki değiştirmiyor ve zamanı sonsuzluğa daha fazla yaklaştırmıyor ama iki insanda sevgi ve gözyaşı uyandırarak yaşamaya devam etmelerini kolaylaştırıyor, diye düşünüyorum inşallah.

    Bildiğin gibi, ömür boyunca önemli olan, hayata duyulan özlemdir. Hermann Hesse’nin ifadesiyle ama şekillendirilmiş bir hayata değil. Şahsî ve faal bir hayata.

    Şu anda içinde bulunduğunuz durumu bazı sebeplerden dolayı adeta sizinle birlikte yaşıyorum. Durumunuz, benim sizinle birlikte olduğum zamandaki durumunuzdan farklı olsa da geçirdiğimiz ruh hali ortaktır. İkimiz de çok sevilen ve uzun zaman kendi damarlarında sönmüş olan kavramlara ve kıvrımlara veda etmek durumunda kaldık. Fakat bu yaşadıklarımızın içinden hepimiz için güncellikten sonsuzluğa, ebedi hayata uzanıp giden bir yol görüyorum ve bunu hissediyorum. Onun için yaşama hakkına bağladığımız umutların yıkılışını çekilmez bir şey olarak görmüyorum. Zira Rahmet-i Rahman'a itimat ediyorum.

    Bizim tarzımızdaki insanlar ömürleri boyunca ümitsiz yollardan ve bu (koca yaşlı) dünyada (anlaşılması zor olan) şifreli dillerle (sevgi dili) biraz sevgi, biraz anlayış görmek (göstermek) için, bundan başkasını da yapamazlar. (Hermann Hesse) Çünkü bizler tüm imkânsızlıklara rağmen ve başarısızlıklar karşısında kalbimizin herhangi bir yerinde yaptığımız müziğin manalı olduğu ve gökler ötesi âlemlerden geldiği inancını muhafaza ediyoruz.

    Buradaki yaşama gelince… Büyük yalnızlıklar içinde, hayatım boyunca gösterdiğim fedakârlığı buraya geldiğimden beri artık yalnızca hayat alanında değil, farklı

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1