Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Zamanın Elinden Tutmak
Zamanın Elinden Tutmak
Zamanın Elinden Tutmak
Ebook166 pages1 hour

Zamanın Elinden Tutmak

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

OKUMANIN TARİHSELLİĞİ İÇİNDE ‘ZAMANIN ELİNDEN TUTMAK’
Kerim Balcı

‘Zamanın Elinden Tutmak’, zamanın ziyadesiyle hızlandığı ve yakıcı bir sıcaklığa ulaştığı bir zamanda uzattı bana elini. Türkiye’den çıktıktan sonra hiçbir şey yazamamış biri olarak, bu yıllara dört kitap sığdırmış M. Ertuğrul İncekul’un incelikli davetini ‘Hadi artık yaz yeniden!’ çağrısı olarak almıştım. Kitabın baskıya hazır metnini aldığımda, henüz yazmadığım bu takdim yazısı için teşekkür bile edilmişti.
Kazanılmış bir maçı oynamak gibi bir şey, teşekkürü edilmiş bir yazıyı yazmak.
Elinden tutmak yetmiyor zamanın, hızını onun hızına uydurup peşisıra koşmak da gerekiyor. Zaman aldı, zamanı yakalamak...
Her okuma tarihseldir. Bizzat kendi yazdığını bile okusa insan, tarihsel gerçekliğinden koparak okuyamaz. Menzil-i maksuduna kadar taşımam imkansız yükleri sırtlandığım bir zamanda okudum ‘Zamanın Elinden Tutmak’ kitabını. Yazar, yazdıklarının tarihselliğini, cüz’î hadiselerden hareketle ulaştığı ‘Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’, ‘İnsanın en zor yolculuğu hakikat yolculuğudur’, ‘Devlet şerik kabul eder!’ ve ‘Hâle yansımayan ilim kâle yansısa da kâle alınmaz!’ gibi küllî kaidelerle delmeyi başarsa da her satırı geç kalmışlığıma, Gazze sancısına, fikrî savrukluğumun duvarlarına çarptı ve ancak o çarpmış ve çarpılmış halleriyle bıraktılar bendeki tesirlerini.
Kitabın ‘Medeniyet’ başlığı altında toplanmış yazılarındaki göç, nüfus sorunları, ekolojik denge, entegrasyon ve asırlık ‘neden geri kalıyoruz’ yazıları Gazze’nin o tanıdığım ve artık tanınmaz hale gelmiş sokaklarının fotoğraflarıyla sarmaş dolaş girdiler hayal hazineme. ‘Birlikte Yaşama’ bölümünde yazarla birlikte Barış Şehri Fatima’ya, Lizbon’daki Barış Konserine, Amsterdam’da hayata geçirilen birlikte yaşama projelerine gitmeye direndi ruhum. Gazze’de bombalanırken vicdanım, insanlığın vicdanı yara üstüne yara alırken ölümcül, Dale Carnegie tadında yaşam rehberliği sunan ‘Tasavvuf’ yazılarının ‘yolculuk hikayelerine’ eşlik etmekte, ‘hayat veren işlere koşmakta’ zorlandım bu yüzden.
Kitabı bitirmek üzereyken ‘Umudun Elinden Tutmak’ yazısıyla açıldı gözlerim. O yazıyla anladım, ruhumun bu hırçınlığının, ilaca direnen hasta çocuk hırçınlığını andırdığını.
Okura, göç, entegrasyon, iklim krizi, müzakereci demokrasi, gıda krizi, birlikte yaşam, pan-Kapitalizm, yapay zeka, dijital medya gibi onlarca farklı konuda yazılmış bu yazıları, şifa vesilesi bir ilacın malzemesi olarak okumasını tavsiye ediyorum. Bilginin, bilgelik ilmeklerine takılıp incelikli bir dantelaya dönüşmüş olduğunu o zaman keşfedeceksiniz. O zaman, farkına varacaksınız, yer yer okuması güç bilgi paketlerinin üzerlerine basarak ‘Mutluluğa Format Atabileceğinizi’ ve ‘Sonsuzu Arayış’a geçebileceğinizi...
O zaman, ta 2006 yılındaki bir Abant Toplantısında Avrupa için söylenmiş ‘Projesiz kalan Avrupa artık ortak bir amaç bulmakta zorlanıyor’, sözünün Hizmet Hareketi için de ibretlik bir ders olarak okunabileceğini; Fransa ayaklanması üzerinden Avrupa Müslüman gençliğinin öfkesini analiz eden satırların Hizmet gençliğinin Gazze çığlığı karşısında ‘Ben de bağırmak istiyorum!’ refleksini neden gösterdiğini anlamamıza yardımcı olabileceğini; ‘Yarınlarımız bugün yazılıyor’, ifadesinin ‘Henüz en güzel cümlelerimiz kurulmadı. Henüz en güzel şarkılarımız da söylenmedi,’ ifadesiyle birlikte derinden gelen gür bir aksiyon çağrısı olarak da okunabileceğini göreceksiniz zira.
Mana, metnin sizde ne yaptığıdır.
Metnin size ne yapacağını, biraz da sizin metne nasıl yaklaştığınız belirler. Zamanın elinden, birazdan, umudun da elinden tutacağınızı bilerek tutun. Yakmasın elinizi ateşi zamanın...

LanguageTürkçe
Release dateOct 30, 2023
ISBN9798201848163
Zamanın Elinden Tutmak
Author

M. Ertuğrul İncekul

1973 yılında doğdu. İstanbul Fatih Koleji ve Dokuz Eylül İngilizce mezunu.1998’den beri Rusya, Afrika ve Avrupa’da, öğretmenlik, Eğitim Danışmanlığı ve Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı. Sosyoloji, liderlik, davranış biçimleri ve organizasyonel beceriler üzerine eğitimler aldı. Edebiyat, kültür ve sosyoloji alanlarında bazı platformlarda yazılar yazıyor. Birlikte Yaşama Sanatı ve Farklı Kültürlerin Etkileşimi, Etik Değerler konusunda seminerler verdi. İnsan hakları aktivisti...Rana, Aydın Yavuz ve Mina’nın babası.

Read more from M. Ertuğrul İncekul

Related to Zamanın Elinden Tutmak

Related ebooks

Reviews for Zamanın Elinden Tutmak

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Zamanın Elinden Tutmak - M. Ertuğrul İncekul

    OKUMANIN TARİHSELLİĞİ İÇİNDE ‘ZAMANIN ELİNDEN TUTMAK’

    Kerim Balcı

    ‘Zamanın Elinden Tutmak’, zamanın ziyadesiyle hızlandığı ve yakıcı bir sıcaklığa ulaştığı bir zamanda uzattı bana elini. Türkiye’den çıktıktan sonra hiçbir şey yazamamış biri olarak, bu yıllara dört kitap sığdırmış M. Ertuğrul İncekul’un incelikli davetini ‘Hadi artık yaz yeniden!’ çağrısı olarak almıştım. Kitabın baskıya hazır metnini aldığımda, henüz yazmadığım bu takdim yazısı için teşekkür bile edilmişti.

    Kazanılmış bir maçı oynamak gibi bir şey, teşekkürü edilmiş bir yazıyı yazmak.

    Elinden tutmak yetmiyor zamanın, hızını onun hızına uydurup peşisıra koşmak da gerekiyor. Zaman aldı, zamanı yakalamak…

    Her okuma tarihseldir. Bizzat kendi yazdığını bile okusa insan, tarihsel gerçekliğinden koparak okuyamaz. Menzil-i maksuduna kadar taşımam imkansız yükleri sırtlandığım bir zamanda okudum ‘Zamanın Elinden Tutmak’ kitabını. Yazar, yazdıklarının tarihselliğini, cüz’î hadiselerden hareketle ulaştığı ‘Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’, ‘İnsanın en zor yolculuğu hakikat yolculuğudur’, ‘Devlet şerik kabul eder!’ ve ‘Hâle yansımayan ilim kâle yansısa da kâle alınmaz!’ gibi küllî kaidelerle delmeyi başarsa da her satırı geç kalmışlığıma, Gazze sancısına, fikrî savrukluğumun duvarlarına çarptı ve ancak o çarpmış ve çarpılmış halleriyle bıraktılar bendeki tesirlerini.

    Kitabın ‘Medeniyet’ başlığı altında toplanmış yazılarındaki göç, nüfus sorunları, ekolojik denge, entegrasyon ve asırlık ‘neden geri kalıyoruz’ yazıları Gazze’nin o tanıdığım ve artık tanınmaz hale gelmiş sokaklarının fotoğraflarıyla sarmaş dolaş girdiler hayal hazineme. ‘Birlikte Yaşama’ bölümünde yazarla birlikte Barış Şehri Fatima’ya, Lizbon’daki Barış Konserine, Amsterdam’da hayata geçirilen birlikte yaşama projelerine gitmeye direndi ruhum. Gazze’de bombalanırken vicdanım, insanlığın vicdanı yara üstüne yara alırken ölümcül, Dale Carnegie tadında yaşam rehberliği sunan ‘Tasavvuf’ yazılarının ‘yolculuk hikayelerine’ eşlik etmekte, ‘hayat veren işlere koşmakta’ zorlandım bu yüzden.

    Kitabı bitirmek üzereyken ‘Umudun Elinden Tutmak’ yazısıyla açıldı gözlerim. O yazıyla anladım, ruhumun bu hırçınlığının, ilaca direnen hasta çocuk hırçınlığını andırdığını.

    Okura, göç, entegrasyon, iklim krizi, müzakereci demokrasi, gıda krizi, birlikte yaşam, pan-Kapitalizm, yapay zeka, dijital medya gibi onlarca farklı konuda yazılmış bu yazıları, şifa vesilesi bir ilacın malzemesi olarak okumasını tavsiye ediyorum. Bilginin, bilgelik ilmeklerine takılıp incelikli bir dantelaya dönüşmüş olduğunu o zaman keşfedeceksiniz. O zaman, farkına varacaksınız, yer yer okuması güç bilgi paketlerinin üzerlerine basarak ‘Mutluluğa Format Atabileceğinizi’ ve ‘Sonsuzu Arayış’a geçebileceğinizi…

    O zaman, ta 2006 yılındaki bir Abant Toplantısında Avrupa için söylenmiş ‘Projesiz kalan Avrupa artık ortak bir amaç bulmakta zorlanıyor’, sözünün Hizmet Hareketi için de ibretlik bir ders olarak okunabileceğini; Fransa ayaklanması üzerinden Avrupa Müslüman gençliğinin öfkesini analiz eden satırların Hizmet gençliğinin Gazze çığlığı karşısında ‘Ben de bağırmak istiyorum!’ refleksini neden gösterdiğini anlamamıza yardımcı olabileceğini; ‘Yarınlarımız bugün yazılıyor’, ifadesinin ‘Henüz en güzel cümlelerimiz kurulmadı. Henüz en güzel şarkılarımız da söylenmedi,’ ifadesiyle birlikte derinden gelen gür bir aksiyon çağrısı olarak da okunabileceğini göreceksiniz zira.

    Mana, metnin sizde ne yaptığıdır.

    Metnin size ne yapacağını, biraz da sizin metne nasıl yaklaştığınız belirler. Zamanın elinden, birazdan, umudun da elinden tutacağınızı bilerek tutun. Yakmasın elinizi ateşi zamanın…

    ÖN SÖZ

    Renksiz, sessiz, kıyısız, sınırsız bir mücadelenin içindeyim...

    Derdimin ve sevgimin bedelini ödüyorum.

    Ruhumun enginliğinde, zihnimin sınırsızlığında bir seyahat benimkisi...

    Kazananı yok, kaybedeni farkında değil.

    Kim Derdi ki, Değer miydi kitaplarım, Crab Publishing tarafından yayınlandı.

    Justice Delayed is Justice Denied, AST tarafından Amazon’da yayınlandı.

    Zamanın Elinden Tutmak ise dördüncü kitabım olacak. Yeni kitabı, farklı mecralarda çıkan yazılarımın bir harmanı, bir fikir cehdi, dikenlere rağmen gül derme gayreti, karanlığa inat aydınlık türküsü, çaresizliğin okyanuslara açılan düşünce ve aksiyon motivasyonu, zamanın elinden tutarak kavramlara, güncel hadiselere literal bir bakış açısı sunma, anladıklarını yoruma dökme çabası, manayı kelimelerle defileye çıkarma uğraşı olarak okuyabilirsiniz.

    Kitap dört ana bölümden oluşuyor: Medeniyet, Birlikte Yaşama, Bilgi ve Tasavvuf.

    Crab Publishing’in çok değerli ekibine, editörüm Ali Topdağ'a ve sevgili eşime, kızıma ve takdim yazısı ile beni onurlandıran Kerim Balcı Beyefendi’ye şükranlarımı sunarım.

    M. Ertuğrul İncekul

    Eylül 2023 / Avrupa

    1.Bölüm

    MEDENİYET

    BATI, GÖÇ VE NÜFUS AZALMASI

    Batı dünyasının da kendi içinde pek çok problemi var. Ukrayna savaşı başlı başına ekonomik balansı ayarlama sınavı oldu. Batı’nın mühim sorunlarından birisi de dışarıdan aldığı yoğun göç ve göçmenlerin entegrasyonu, topluma katkı sunar hale getirilmesidir. Diğer problemi nüfus azalmasıdır. Bir diğeri artan aşırı sağcı, milliyetçi akımlar ve ırkçılık meselesidir. Bu problemler ekonomiden siyasete her alanı etkiliyor. Bu yüzden AB gibi kurumlar bu problemlere çözüm sunacak projelere dev bütçeler ayırıyorlar. Batı'ya göç eden bizlerin bu problemlere çözüm üretebilecek kapasite ve kaynak ulaşım imkanlarımız var. Bu projelerin yani çözümün parçası olmak için yeni fikirler üretmeliyiz.

    Nüfus azalması ise ayrı bir düşündürücü durum. Almanya'da Aralık 2014 ile Haziran 2022 arasında yabancı uyrukluların sayısı 4,5 milyon yükselirken, Alman vatandaşlarının sayısı 1,4 milyon azaldı. Aynı dönemde yabancı göçü sayesinde Almanya’nın nüfusu 2,8 milyon kişi artabildi. İngiltere’ye geçen yıl 1,2 milyon göçmen geldi. Fransa gibi ülkelerde ise doğum oranını Afrika ve Müslüman ülkelerden gelen göçler artırıyor.

    Ayrıca yaşlanan bir Avrupa nüfusu var. Fransa, Almanya gibi ülkelerde sosyal emeklilik ve sosyal yardım, yaşlanma nedeniyle tıkanıklık yaşanıyor. Bazı reformlar yapılmış, emeklilik yaşı yukarı çekilmişti, bu yüzden Fransa'da protestolar olmuştu geçen günlerde.

    Nüfus azalıyor o zaman dışarıdan göçmen bulmak çare mi? Avrupa’da bu soru da tartışılıyor ama birçok göçmen entegrasyon, eğitim programlarına rağmen İngiltere, Almanya gibi ülkeler bazı sektörlerde uzman bulmakta zorlanıyorlar. Genç nüfus dinamizm demek. Amerika çok öncelerden beridir göçmenlerle çözüyor ekonomideki gelişimini ve dinamizmini. Avrupa’da göçmenlere karşı daha kucaklayıcı ve engelleri kaldırıcı olmalıdır.

    Avrupa’da göçmen nüfusun hızlı bir şekilde artması ev sahibi bölgede sağlık, eğitim, barınma ve ulaşım gibi kamu hizmetleri üzerinde ek bir baskı oluşturabilir. Ek olarak hükümetler ek bütçeler ayırması gerekir. Örneğin Almanya’da yerel yönetimler 2019 yılında sığınmacı ve mültecilerin sağlık, barınma ve entegrasyonu için 23,7 Milyar euro harcama yaptı.

    Göçle ilgili Göç, hicret, mukimlik yazımda bazı hususlara dikkat çekmiştim. Özellikle göçmenlerin ve yetkililerin bu sorulara cevaplar bulması gerekiyor;

    - Mülteci krizleri neden yaşanıyor, çözümü günümüzde nedir?

    - Göç edilen ülkeye mülteciler ne verecek, nasıl faydalı olacak?

    - Artan ırkçı söylemlere karşı nasıl bir dalgakıran olacak ve bulunduğu ülkeye ne katma değer sunacak?

    - Kendine sahip çıkan toplum ve ülkelere kendi olarak muhacir nasıl bir teşekkürde ve mukabelede bulunacak?

    - Ahlaki ve erdemli tavırlarından taviz vermeden, dürüst bir göçmen nasıl önce ayakta duracak, hayatını kazanacak sonra da iş ve istihdam oluşturacak?

    - Muhacir kendi olarak ayakta durmak, çocuklarına sahip çıkmak ve hicret keyfiyetine uygun nasıl kendini muhafaza edecektir?

    Bu hususlarda Amerika merkezli Respect Graduate School bünyesinde düzenlenen Göç Divanı sonuç bildirgesini bakılabilir.

    İkinci nesil göçmen çocuklar için transnational (ulusçuluk ötesi) bir bakış açısı ile third space (üçüncü bir alan) oluşturmak gerekiyor. Bu alan üzerine eskinin mirası, geleneği ile beraber içinde yaşanılan toplumun mirasları cemedilip yeni bir kimlik inşasına cidden çok ihtiyaç var. Global kaynaklardan beslenen, değişimin farkında olup, uyum içinde olabilmeleri, İslam medeniyet kültürüne aşina, popüler kültür öğelerine (ateizm, deizm, Darwinizm) kendi cevaplarını üretebilecek bir kimlik inşasından bahsediyorum. Bu alanda durağanlaşmış akıllarımızı yeniden harekete geçirip, algı kıtlığımızı aşmamız gerekiyor.

    Modern hayatın şartları içinde göç olgusuna bizler nasıl bir katkı sağlayabiliriz, Avrupa gibi ülkelerde bulunan Türkiye kökenli göçmenler olarak yeniden daha yaşanabilir bir dünya inşasına ne tür katma değerler katabiliriz gibi sorular üzerinde bir hayli kafa yormamız gerekiyor.

    PAN-KAPİTALİZM VE YENİ DÜNYA DÜZENİ

    Özgürlük Heykeli mimarı Laboulaye: "Özgürlük, silahlardan ziyade zihnin

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1