Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Camiye Giren Ejderha
Camiye Giren Ejderha
Camiye Giren Ejderha
Ebook165 pages1 hour

Camiye Giren Ejderha

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Elinizdeki bu kitap, Aralık 2018-2020 yılları arasında Zaman Avustralya’da yayınlanmış köşe yazılarını içermektedir. Üslubu konusunda eleştirel yaklaşanlara saygı duyduğumu belirtmekle birlikte hak edene hak ettiği üslupla cevap vermek genel ilkem olduğundan bu konuda oldukça rahat olduğumu söyleyebilirim.
Türkiye’de bu dönemde yaşanan ahlaksızlık ve hukuksuzlukları gelecek nesillerin daha iyi anlaması, adam yerine konan pek çok insanlıktan nasibini almamış içi boş kütüklerin gerçek kimliklerinin açığa çıkıp unutulmaması ve bu tür ikiyüzlü alçaklara bir daha aldanılmaması adına bu yazılar bir belge niteliği taşımaktadır.
Tükürüğümüzü bile israf etmeye değmez bu ciğeri beş para etmezlerin sonu, biliyoruz ki hüsran ve acı olacaktır. Gün gelir de adalet ve hukuk asırlardır, geçerken şöyle bir uğradığı bu topraklarda olur da kalmak isterse işte o zaman tarihe hesap verecek bu soysuzlar, gerçek değersizlikleriyle cehennemin gayyasına yuvarlanıp gideceklerdir. O güzel günleri hep beraber görmek duasıyla...

LanguageTürkçe
Release dateFeb 3, 2022
ISBN9781005418649
Camiye Giren Ejderha

Related to Camiye Giren Ejderha

Related ebooks

Reviews for Camiye Giren Ejderha

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Camiye Giren Ejderha - Yılmaz Hepçakar

    ÖN SÖZ

    17/25 Aralık operasyonlarının ardından iyot gibi açığa çıkan hırsızlar, kendi istikballerini ve embesil yandaşlarını kurtarma adına Yakarım bu gezegeni! nidalarıyla her yeri ateşe vermeye karar verince zaten asırlardır zar zor ayakta durmaya çalışan ülke, tepetaklak yuvarlanmaya başladı.

    Zaten tüm muhaliflerini tek tek harcayan ‘Uzun Faşo Ağa’, 15 Temmuz sirk gösterisinden sonra ‘Patron çıldırdı’ misali ipini koparmış kurbanlık dana gibi sağa sola saldırmaya başlayıp hukuku, adaleti, kanunu askıya alınca ortaya saraya yaranmaya çalışan politikacısından gazetecisine, sanatçısından sporcusuna kadar pek çok ‘kaselis’ türedi.

    Tasmaları saray bahçesine bağlı bu türedi asalakların etrafa saçtıkları salyalar, bir zaman sonra beni taa Avustralya’dan bile rahatsız etmeye başlayınca Zaman Avustralya’nın tek kişilik ordusu Enes Cansever’in de gazıyla bu ‘ekpekül küpekadan tekepküp etmiş’lere anlayacakları dilden cevap verip gerçek tıynetlerini göstermek üstüme vazife oldu.

    Elinizdeki bu kitap, Aralık 2018-2020 yılları arasında Zaman Avustralya’da yayınlanmış köşe yazılarını içermektedir. Üslubu konusunda eleştirel yaklaşanlara saygı duyduğumu belirtmekle birlikte hak edene hak ettiği üslupla cevap vermek genel ilkem olduğundan bu konuda oldukça rahat olduğumu söyleyebilirim.

    Türkiye’de bu dönemde yaşanan ahlaksızlık ve hukuksuzlukları gelecek nesillerin daha iyi anlaması, adam yerine konan pek çok insanlıktan nasibini almamış içi boş kütüklerin gerçek kimliklerinin açığa çıkıp unutulmaması ve bu tür ikiyüzlü alçaklara bir daha aldanılmaması adına bu yazılar bir belge niteliği taşımaktadır.

    Tükürüğümüzü bile israf etmeye değmez bu ciğeri beş para etmezlerin sonu, biliyoruz ki hüsran ve acı olacaktır. Gün gelir de adalet ve hukuk asırlardır, geçerken şöyle bir uğradığı bu topraklarda olur da kalmak isterse işte o zaman tarihe hesap verecek bu soysuzlar, gerçek değersizlikleriyle cehennemin gayyasına yuvarlanıp gideceklerdir. O güzel günleri hep beraber görmek duasıyla...

    Yılmaz Hepçakar

    yilmazhepcakar@gmail.com

    KARANLIK ‘ODA’NIN DEKODER NİHAT’I ve PEPE'NİN ŞİFRESİ

    Ülkenin başına öyle bir deli hunisi geçirmişler ki yazılan çizilen hiçbir şey artık insanı şaşırtmıyor. ‘Yok artık, bunu da mı yazmışlar?’ diye şaşırmak bile lüks oldu. Da Vinci'nin şifresiyle dünyada ve bizde popüler hale gelen şifre çözme merakı, AK mallar sayesinde artık paranoyak bir hal almaya başladı.

    Zaman Gazetesinin darbeden neredeyse bir yıl önce yayınladığı bir reklama dava açmakla başlayan ‘subliminal’ mesaj komedisi, daha sonra ‘Çocuklar Duymasın’ dizisindeki bir sahnede kütüphanede görünen ‘Barış Köprüleri’ kitabıyla devam etmiş ve dizinin yapımcısı ifade vermek zorunda kalmıştı.

    Daha bu olay unutulmadan Mabel Matiz adlı şarkıcı hakkında, klibinde 1 dolarları saçtığı için cemaatçi suçlamasıyla soruşturma açılmıştı. Normal bir evrende tam bir parodi olarak değerlendirilecek bu işler, bazı ahmaklar tarafından ciddiye alınır olmuştu. Allah’tan dolarlar F serisi değildi de adam yırttı.

    Bir iki hafta önce ise Ankara İl Sağlık Müdürlüğü tarafından çekilen bir tanıtım filminde ambulansla taşınan hasta, Fethullah Gülen Hocaefendi'ye benzediği gerekçesiyle filmi hazırlayan kurumda görevli 3 kişi açığa alındı. İlginç olan ise 2 dakikalık filmde tam 30 tane ‘subliminal’ mesaj bulmayı başarmalarıydı.

    Biz bunlara gülüp geçerken uzun zamandır Soner Yalçın'ın karanlık ‘Oda’larında yazılar yazan Dekoder Nihat, artık kendisini kimsenin okumadığını anlamış olacak ki ‘Acaba nasıl gündeme gelirim?’ diye yememiş, içmemiş, ‘Veryansın’ halinde bir yazı döşenmiş.

    Bilenler bilir, bu Nihat Genç denen ağzı bozuk, kafası karışık, eski ülkücü, muhafazakâr, bir süredir de ulusalcı faşist takılan yazar eskisi; enaniyet küpü olduğundan bugüne kadar hiçbir medyada kalıcı olamamış, önüne gelen herkes tarafından kovulmuştur. ‘Köpekliğin Tarihi’ni yazmakla meşhur bu herif, 2010 yılında bitmiş ‘Ezel’ adlı dizide ‘Cemaat’ şifreleri bulmuş.

    Bizim Dekoder Nihat'a göre dizinin bir sahnesinde Fethullah Gülen Hocaefendi'ye benzeyen bir mask duvarda gözükürken, başka bir sahnede ise Haluk Bilginer'in canlandırdığı kahramanın yüzü ölürken Atatürk'ü andırıyormuş.

    Daha bitmedi, ‘Dayı’ karakteri ve ağzını yayarak ‘Yeğeeennn’ demesiyle döneme damgasını vuran Tuncel Kurtiz'in de dizideki adı ‘Ramiz’miş ve üstelik dizide şeker hastasıymış. Bizim Dekoder Nihat hemen olayı çözmüş, Ramiz, Hocaefendi'nin babasının adıymış, üstelik de Hocaefendi şeker hastası.

    Dizideki kahramanların birinin adı ‘Sekiz’ diğerinin ise ‘Temmuz’muş, birleştir ne oldu? 8 Temmuz, bu tarih de direk 15 Temmuz darbesine göndermeymiş.

    Can alıcı son şifre de son bölümde yayınlanmış. ‘Inınınııınnn’ diyerek biraz da salyalarını yazıya akıtarak yaptığı son analiz de şöyle: Dizinin son sahnesi, Sızıntı dergisinin Mayıs 2016 kapağındaki açılan kapı resminin aynısıymış. Dekoder Nihat bunları yazmadan önce ne yedi ne içti de kafayı bu kadar sıyırdı, inanın bir fikrim yok ama ona benden bir kıyak.

    Bak Dekoder Nihat, keşke biraz da ‘İçerde, Çukur, Çarpışma’ falan izleseydin be kuzum. Madem izlemedin öyleyse sıkı dur:

    İçerde'ki Kebapçı Celal var ya aslında o Maklubeci be oğlum. Hem zaten polis olan kardeşler de cemaatçi, zaten hangi polis değil ki?

    Çukur'da bir İdris Baba var, Karakuzular denen adamlar ona bir darbe yapıp bitirmeye çalışıyorlar. Dikkat et adamlar Karakuzu ‘Akkoyun’ değil. Üstelik taktıkları yüzüklerle dövmelere dikkat et. Anladın sen onu.

    Bir de yeni başlayan Çarpışma diye bir dizi var, adamlar daha ilk bölümden subliminali çakmışlar. Polis kontrolünden kaçan arabanın plakası 34 FGH 9112. Plakaya dikkat FGH yani Fethullah Gülen Hocaefendi'nin kısaltması. Artık 9112'yi de sen çöz. Ama şimdi kıt aklın yetmez ben yardımcı olayım. 911 Amerika'nın acil çağrı kodu, 112 ise Türkiye'nin.

    Tüm bunlar sana ağır geldiyse Pepe'ye de bakabilirsin. Orada malzeme çok, bence iyi incelersen Pepe mahrem imam bile çıkabilir.

    Sen Sızıntı Dergisiyle bitirmişsin ben de Çağlayan Dergisiyle bitireyim. Resme falan bakmana gerek yok, isme odaklan. ‘Çağlayan’ hani adliyesi de var ya… Eğer hala anlamadıysan şebeke çekmiyor demektir, bir tarafına anten taktır, netleşir.

    BÜTÜN HAYVANLAR EŞİTTİR, BAZILARI DAHA EŞİTTİR

    Gün geçmiyor ki kaçak sarayın lağımlarından beslenen havuz medyasında yeni bir adilik, üst düzey yalakalık ya da bildiğiniz şerefsizlik (Bunu demek suç değil, mahkeme kararı var) yaşanmasın.

    Kalemlerinin mürekkebini doğrudan kalınbağırsaklarına bağlamış bu mahlukat, saraya yaranma, tekrar göze girme, bir kamu kurumundan biraz reklam kapabilme adına akla hayale gelmeyen adiliklere imza atmaktan çekinmiyorlar.

    Bunlardan biri de promptırsız konuştuğunda değil çam, Amazon yağmur ormanları deviren saray soytarısının, zamanında konuşmalarını kaleme alan Zıkkımın Beki denen adam. Bu Havuz şeysi geçende kustuğu yazısında ‘Ergenekon meğer yokmuş, Reis gibi bizi de kandırmışlar. Meğer o davada yargılanan herkes Pamuk Prenses kadar saf ve masummuş. Ulen Cemaat, hepimizi kandırdınız, yazıklar olsun size!’ minvalinde bir şeyler çiziktirmiş. Yazısına da George Orwell'in 1984 romanından bir şeyler de kaktırmış ki ne kadar entelektüel olduğu bilinsin diye.

    Bu Zıkkımın Beki'ne göre Danıştay’a kimse saldırıp hakimleri vurmadı, aslında toplantı sırasında yanlışlıkla temizledikleri silah ateş alınca oldu bunlar. Eskişehir'de, Şile'de evlerden ve toprak altından çıkan mühimmatı da zaten cemaatçi polisler koydu. Hani şu banka müdürünün ayakkabı kutularına da parayı zaten Hakan Şükür koymuştu. Gerçi herif içerden çıkınca paraları faiziyle geri aldı ama olsun zaten o paralar okul yaptırmak içindi, Akmallar buna inandı nasıl olsa.

    Kerinçsiz, Veli Küçük ve aveneleri de zaten hiç var olmadı bu ülkede, hepsi birer roman kahramanıydı. Bunlar Cumhuriyet gazetesine de el bombası falan atmadılar, alt tarafı yaramaz bazı çocuklar kızkaçıran patlattılar o kadar.

    Domuzsever yazar Mustafa Balbay da Amiral Özden Örnek de darbe günlükleri falan hiç tutmadılar, onların hepsi aşk mektubuydu. Bu ülke ne internet andıcı yaşadı ne de İrticayla Mücadele Eylem Planı gördü.

    Bu Zıkkımın Beki kesin okumuştur, George Orwell'ın Hayvan Çiftliği kitabında (Atatürk Orman Çiftliği değil, orası şimdi Saray Çiftliği oldu) hayvanlar darbe yapıp yönetimi ele geçirir, iktidara da domuzları seçerler. Domuzlar zamanla eşitlik, adalet, hak hukuk söylemlerini bırakıp, eski sahipleri çiftçiden daha fazla hayvanlara eziyet yapmaya başladıklarında ‘Hani hepimiz eşittik, niye böyle yapıyorsunuz?’ diye söylenenlere şu muhteşem cevabı verirler: ‘Bütün hayvanlar eşittir, bazıları daha eşittir.’

    Anlayacağınız olur da bir gün bu hayali Ergenekoncular, öyle Reis’inizin yaptığı gibi çakma değil, gerçekten bir darbe yaparlarsa sakın söylenmeyin, çünkü hepiniz eşitsiniz.

    Bu arada Yeni Yavşak adlı gazetede İsmail Kılıçarslan denen kepçük ağızlı bir zavallı, yalamada hızını alamayıp dilinden akıttığı salyalarını kullanarak yazdığı yazısında ‘17-25 Aralık sonrasında Zaman Gazetesi aboneliğini kesmeyen ne kadar adam varsa bunların selamını bile alanlar dahil hepsi hapse atılmalı, sürüm sürüm sürünmeli.’ demiş.

    Bu yavşak gazetenin şakşakçı maşası Toraman İsmail'e, bu kadarı yeterli olmamış ki KHK ile meslekten atılan 3500 doktorun da hiçbir yerde çalıştırılmayıp ölüme terk edilmeleri gerektiğini yazmış. Güya bu doktorlar 15 Temmuz gecesi yaralılara bakmayı reddedip hastanelerden kovmuşlar.

    Kabataş yalanı kadar büyük bu yalanları utanıp sıkılmadan hangi uzuvlarından uyduruyorlar bilmiyorum ama Allah büyük, inşallah gün gelir sürüm sürüm sürünürken o doktorlara muhtaç kalırlar.

    AL YANAKLI RONALDO AKMALLARA KARŞI

    Hafta sonu İtalya ligi maç özetlerini seyrederken bir de baktım ki bütün futbolcuların yanaklarında kırmızı bir boya. Bayram değil, seyran değil, acaba bunlar niye yanaklarına allık sürmüş diye düşünürken birden karşıma Ronaldo çıkmasın mı?

    Onun da bir yanağında hoş bir allık, ekrandan bana garip garip bakıyor. Ben gördüğüm manzara karşısında kendimi toparlamaya çalışırken maçı falan unuttum, aklımda deli sorular...

    Tam Ronaldo benim için bitmiştir diye düşünürken aldı beni bir merak. Kısa bir Google araştırmasından sonra anladım ki meğer benim içim fesatmış. Başta Ronaldo olmak üzere tüm futbolcular aslında ‘Kadına Yapılan Şiddet’e dikkat çekmek ve bunu protesto etmek amacıyla yanaklarını boyamışlar.

    Ülkemizde yılda 200 bin kadının bazı hayvanlar tarafından şiddete maruz bırakıldığı ve aynı gün Cumartesi Annelerinin üzerine gazların sıkıldığı düşünüldüğünde, Reis sayesinde ülkemizin ne kadar seviye kat etiğini bir kez daha gururla idrak ettim.

    Bizdeki Akmallar’ın ‘bakkaldan parayla aldıkları kolayı dökme, dolar turşusu kurma, çakma İPhone kırma, Hollanda bayrağı yerine Fransa bayrağı yakma,

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1