Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Kur'an-ı Kerim'i Nasıl Okumalı
Kur'an-ı Kerim'i Nasıl Okumalı
Kur'an-ı Kerim'i Nasıl Okumalı
Ebook138 pages1 hour

Kur'an-ı Kerim'i Nasıl Okumalı

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

İlk inen âyeti “Yaradan Rabbinin adıyla oku!” emriyle başlayan Kur’ân-ı Kerim; okunması, anlaşılması ve muhtevasına göre yaşanması için indirilmiştir. Onun için Müslümanların, kendilerine, Allah’tan bir armağan olarak kabul ettikleri Kur’ân’ı yeterince okumamaları, okuyanların da onu tam mânâsıyla anlamamaları, anlayanların da onunla gerektiği şekilde amel etmemeleri, onun hükümlerini hayatlarına tatbik etmemeleri Kur’an’a karşı sorumsuzluk ve ihmaldir. Bu ihmaller içinde ‘Kutsal kitabımız’, ‘mübarek kitabımız’ deyip, öpüp başa koyma ya da onu yüzeysel okuma veya okutma, Kur’ân’a karşı gösterilmesi gereken sorumluluk açısından yeterli değildir.
Günümüzde de olduğu gibi asırlar var ki, Müslümanlar, Kur’ân’ı, anlamak, düşünmek ve hayatlarına uygulamak için değil de teberrüken (berekete vesîle olsun diye) okumaya, teberrüken ezberlemeye yöneldiler. Kitab-ı Mübin’i sadece sevap için terennüm eder oldular. Onu, ölülerin ardından okunan bir dua kitabı, bir mukâbele kitabı haline getirdiler. Müslümanlar, Kur’ân’ı dar kalıplara hapsettiklerindendir ki o yüce kitap, yaşayan insanlara hitap etmeyen, güncel problemlere çözüm getirmeyen, sadece kabirdekilere hitap eden bir kitap gibi algılanmaya başlandı.
Gelinen bu noktada günümüz Müslümanları, Kur’ân’ı yeniden hayatın içine sokmadıkça, onu bir “hayat rehberi” olarak kabul edip anlamak ve uygulamak için okumaya yönelmedikçe ve hayatlarını Kur’ân’ın ölümsüz ilkeleri doğrultusunda yeniden düzenleyip “hayat tarzı” haline getirmedikçe, içinde bulundukları kaoslardan, bunalım ve sıkıntılardan kurtulmaları mümkün olmayacaktır.
Kur’ân ehli bir Müslüman, Kur’ân’ı diğer kitapları okuduğu gibi okumaz. Onu özel ve hususî bir şekilde okur, yani “tilâvet” eder. Yine o, Kur’ân’ı kendisine değil de kendisini Kur’ân’a uydurabilmek için Allah adına, O’nun rızasını kazanmak için şeytanî vesveselerden Allah’a sığınarak, gönlünü her türlü dünyevî ilgi ve alâkadan, beynini de her türlü önyargıdan arındırıp bütün gönlüyle yalnız Allah’a yönelerek tertemiz bir kalple Kur’ân okur.
Kur’ân’ın nasıl okunup anlaşılacağına dair, geçmişten günümüze pek çok ilim adamı nice değerli eserler telif etmişlerdir. Bu konuda müstakil eserler yazanların yanısıra eserlerinde bu konuya bölüm ayıranlar da olmuştur.
Biz de bu çalışmamızda Kur’ân’ın gereği gibi okunmasına, mânâsının anlaşılmasına ve hayata tatbik edilmesine dair hususları derli toplu bir şekilde ele almayı hedefledik. Bu eser, akademik bir iddia taşımamaktadır. Kitabın esas gayesi okuyucuya; Kur’ân’ı nasıl okuması gerektiği konusunda ve daha iyi yararlanma noktasında pratik, tecrübî bilgiler, yöntem ve tavsiyeler sunmaktır.
Bu çalışmada, Kur’ân’sız Müslüman ve İslam Âlemi’nin olamayacağını, ondan istifadenin ancak anlayarak okuyup öğrendiğini yaşamakla mümkün olabileceğini anlatmaya çalışacağız. Kur’an’ı anlama ve yaşama düşüncesi olmadan sırf sevap kazanmak ve onu da ölülere göndermenin; ücret mukabili okuyup sevabını satmanın, böylece Kur’an’ı bir ölüler kitabı yapmanın doğru olmadığını söyleyerek bir Müslüman olarak “Emr-i bi’l- ma'ruf nehy-i ani’l- münkeri” (iyiliği emredip, kötülüğü yasaklama) görev ve sorumluluğumuzu, bu yolla yerine getirmeye çalışacağız. Çünkü Müslümanları, öncelikle Kur’ân'ı okumaları, anlamaları ve daha sonra da yaşamaları gerektiği konusunda iknâ etmeli, sonra da bunun nasıl yapılabileceği konusunda metotlar göstermeli ve kolaylaştırıcı teklifler getirmeliyiz. Bu çalışmamızda bunu yapmaya gayret edeceğiz.
Allah'tan dileğimiz: Bizleri, Kur'ân'ı hakkıyla okuyan, Rabbimizin sevdiği ve râzı olduğu şekilde anlayan, anladıklarını hayatında tatbîk eden, daha sonra da muhtaç gönüllere ihlâs ve samîmiyetle anlatan kullarından eylesin.
Bu çalışmanın, Kur’ân’a hizmet yolunda gayret eden bütün Kur’ân şâkirtlerine(talebelerine) faydalı olmasını Yüce Mevla’dan niyaz ederim.

Prof. Dr. Davut AYDÜZ

LanguageTürkçe
Release dateMar 4, 2024
ISBN9798224864775
Kur'an-ı Kerim'i Nasıl Okumalı
Author

Davut Aydüz

Çanakkale ilinin Çan ilçesine bağlı Hacılar köyünde doğdu. Biga İmam-Hatip Lisesini bitirdikten sonra 1981 yılında (Erzurum) Atatürk Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesine başladı ve 1986’da mezun oldu. 1992’de Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Doktorasını tamamladı. 1996 yılında doçent, Şubat 2002’de de profesör oldu. 2018 yılında emekli oldu. İki çocuk babasıdır.

Related to Kur'an-ı Kerim'i Nasıl Okumalı

Related ebooks

Related categories

Reviews for Kur'an-ı Kerim'i Nasıl Okumalı

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Kur'an-ı Kerim'i Nasıl Okumalı - Davut Aydüz

    İlk inen âyeti Yaradan Rabbinin adıyla oku! emriyle başlayan Kur’ân-ı Kerim; okunması, anlaşılması ve muhtevasına göre yaşanması için indirilmiştir. Onun için Müslümanların, kendilerine, Allah’tan bir armağan olarak kabul ettikleri Kur’ân’ı yeterince okumamaları, okuyanların da onu tam mânâsıyla anlamamaları, anlayanların da onunla gerektiği şekilde amel etmemeleri, onun hükümlerini hayatlarına tatbik etmemeleri Kur’an’a karşı sorumsuzluk ve ihmaldir. Bu ihmaller içinde ‘Kutsal kitabımız’, ‘mübarek kitabımız’ deyip, öpüp başa koyma ya da onu yüzeysel okuma veya okutma, Kur’ân’a karşı gösterilmesi gereken sorumluluk açısından yeterli değildir.

    Günümüzde de olduğu gibi asırlar var ki, Müslümanlar, Kur’ân’ı, anlamak, düşünmek ve hayatlarına uygulamak için değil de teberrüken (berekete vesîle olsun diye) okumaya, teberrüken ezberlemeye yöneldiler. Kitab-ı Mübin’i sadece sevap için terennüm eder oldular. Onu, ölülerin ardından okunan bir dua kitabı, bir mukâbele kitabı haline getirdiler. Müslümanlar, Kur’ân’ı dar kalıplara hapsettiklerindendir ki o yüce kitap, yaşayan insanlara hitap etmeyen, güncel problemlere çözüm getirmeyen, sadece kabirdekilere hitap eden bir kitap gibi algılanmaya başlandı.

    Gelinen bu noktada günümüz Müslümanları, Kur’ân’ı yeniden hayatın içine sokmadıkça, onu bir hayat rehberi olarak kabul edip anlamak ve uygulamak için okumaya yönelmedikçe ve hayatlarını Kur’ân’ın ölümsüz ilkeleri doğrultusunda yeniden düzenleyip hayat tarzı haline getirmedikçe, içinde bulundukları kaoslardan, bunalım ve sıkıntılardan kurtulmaları mümkün olmayacaktır.

    Kur’ân ehli bir Müslüman, Kur’ân’ı diğer kitapları okuduğu gibi okumaz. Onu özel ve hususî bir şekilde okur, yani tilâvet eder. Yine o, Kur’ân’ı kendisine değil de kendisini Kur’ân’a uydurabilmek için Allah adına, O’nun rızasını kazanmak için şeytanî vesveselerden Allah’a sığınarak, gönlünü her türlü dünyevî ilgi ve alâkadan, beynini de her türlü önyargıdan arındırıp bütün gönlüyle yalnız Allah’a yönelerek tertemiz bir kalple Kur’ân okur.

    Kur’ân’ın nasıl okunup anlaşılacağına dair, geçmişten günümüze pek çok ilim adamı nice değerli eserler telif etmişlerdir. Bu konuda müstakil eserler yazanların yanısıra eserlerinde bu konuya bölüm ayıranlar da olmuştur.

    Biz de bu çalışmamızda Kur’ân’ın gereği gibi okunmasına, mânâsının anlaşılmasına ve hayata tatbik edilmesine dair hususları derli toplu bir şekilde ele almayı hedefledik. Bu eser, akademik bir iddia taşımamaktadır. Kitabın esas gayesi okuyucuya; Kur’ân’ı nasıl okuması gerektiği konusunda ve daha iyi yararlanma noktasında pratik, tecrübî bilgiler, yöntem ve tavsiyeler sunmaktır. Öncelikle Giriş bölümünde konunun önemine dikkat çekeceğiz. Birinci Bölümde ise Kur’ân’ı Arapça aslından okumanın metotlarından, İkinci bölümde de Kur’ân’ın mânâsını anlama adına meâl veya tefsir okumanın usûlünden bahsedeceğiz. Son bölümde ise Kur’ân okuma ve anlama ile ilgili genel konulardan bahsedeceğiz.

    Bu çalışmada, Kur’ân’sız Müslüman ve İslam Âlemi’nin olamayacağını, ondan istifadenin ancak anlayarak okuyup öğrendiğini yaşamakla mümkün olabileceğini anlatmaya çalışacağız. Kur’an’ı anlama ve yaşama düşüncesi olmadan sırf sevap kazanmak ve onu da ölülere göndermenin; ücret mukabili okuyup sevabını satmanın, böylece Kur’an’ı bir ölüler kitabı yapmanın doğru olmadığını söyleyerek bir Müslüman olarak Emr-i bi’l- ma'ruf nehy-i ani’l- münkeri (iyiliği emredip, kötülüğü yasaklama) görev ve sorumluluğumuzu, bu yolla yerine getirmeye çalışacağız. Çünkü Müslümanları, öncelikle Kur’ân'ı okumaları, anlamaları ve daha sonra da yaşamaları gerektiği konusunda iknâ etmeli, sonra da bunun nasıl yapılabileceği konusunda metotlar göstermeli ve kolaylaştırıcı teklifler getirmeliyiz. Bu çalışmamızda bunu yapmaya gayret edeceğiz.

    Allah'tan dileğimiz: Bizleri, Kur'ân'ı hakkıyla okuyan, Rabbimizin sevdiği ve râzı olduğu şekilde anlayan, anladıklarını hayatında tatbîk eden, daha sonra da muhtaç gönüllere ihlâs ve samîmiyetle anlatan kullarından eylesin.

    Bu çalışmanın, Kur’ân’a hizmet yolunda gayret eden bütün Kur’ân şâkirtlerine(talebelerine) faydalı olmasını Yüce Mevla’dan niyaz ederim.

    Prof. Dr. Davut AYDÜZ

    18.02.2024

    davutayduz@yahoo.com

    GİRİŞ

    MÜSLÜMAN VE KUR’ÂN-I KERÎM

    Kur’ân-ı Kerim, dünyanın pek çok ülkesinde ve özellikle ülkemizde insanların en çok okuduğu ilâhî bir kitaptır. Bununla birlikte bugün -maalesef- Müslüman fertlerin en az okuduğu ve anladığı bir kitap durumundadır. Türkiye’de yaşayan toplumun neredeyse evinde Kur’ân bulunmayan kimse olmamasına rağmen, Kur’ân’ı anlayarak okuyanların oranı oldukça düşük düzeydedir.

    Allah’ın kitabı Kur’ân, bu topraklarda, yıllar ve yüzyıllar boyu camilerde, mescitlerde, medreselerde, Kur’ân kurslarında ve İmam-Hatip okullarında, daha çok lafız itibariyle okunup öğrenilen bir lâhûtî kitap, sevap maksadıyla tekrar edilen bir mukâbele kitabı, ölülerin ruhlarına bağışlanan bir dua kitabı, hastaların üzerinde taşıdıkları bir muska, özel mahfazalarda saklanan esrarengiz, efsunlu bir kutsal metin olarak nesilden nesile aktarılmıştır. Binlerce hâfız yetiştirilmiş; her Cuma Yâsin’ler, Fâtiha’lar okunmuş; her Ramazan hatimler indirilmiştir. Mushaf-ı Şerif hep el üstünde, baş üstünde tutulmuş; ta’zimle öpülüp en mutena mekânlara konulmuştur. Ama… Kur’ân’ın mânâsını, mesajını anlama ve yaşama çabaları hep ihmal edilmiş ve ikinci planda kalmıştır.

    Kur’ân’ı öğrenmek ve öğretmek söz konusu edilince, genellikle sadece Arapça okunuşu (kırâati) anlaşılmıştır. Bu yüzden de Kur’ân’ın toplumlar ve zamanlar üstü evrensel, ebedî mesajı yeterince anlaşılamamıştır. Kur’ân-ı Kerim’i, Arapça olarak yüzünden yahut ezberden okumak, tecvid kaidelerine uygun ve düzgün bir şekilde kırâat etmek elbette güzel ve gereklidir. Fakat asıl ve önemli olan, Kur’ân’ın hayat veren mesajını doğru olarak gereği gibi anlayabilmek ve hayata tatbik edebilmektir.

    Bu itibarla Müslüman bir fert, Kur’ân okurken, ne okuduğunu düşünerek okumalıdır. Kendisine inmişçesine, anlayarak, düşünerek ve yaşamak gayesiyle okumalıdır. Kur’ân’ı, hayatının her anında bir uyarıcı, her zaman, her yerde, en güvenilir, en güzel bir rehber olarak görmelidir. Yoksa güzel sesle, doğru mahreçle okunan ama muhtevası anlaşılmayan, âyetlerin indiriliş maksatları gereğince düşünülmeyen, emir ve yasakları hayata tatbik edilmeyen Kur’ân’ın müntesiplerine kazandıracağı çok fazla bir şey yoktur.

    1. Bir Müslümanın Kur’ân-ı Kerîm’e Karşı Görevleri

    Her bir Müslümanın Kur’an-ı Kerîm’e karşı bir takım görevleri vardır. Bunları maddeler halinde sıralamak gerekirse:

    a. Kur’ân’ı Arapça aslından tecvitli olarak okumak.

    b. Mânâsını öğrenmek. (Arapça öğrenerek, meâl¹ veya tefsir okuyarak)

    c. Öğrendiklerini hayatında yaşamak, tatbik etmek.

    d. Bilmeyenlere öğretmek (Kur’ân’ın Arapça okunuşunu ve mânâsını).

    Çalışmamızın bu giriş kısmında özet olarak, daha sonra da geniş olarak bu maddeleri ele alacağız. Böyle bir çalışmayı yapmamızın esas gayesi de inananlara bu görevlerini hatırlatmaktır.

    2. Mânâsını Anlayarak ve Gereklerini Yerine Getirerek Kur’ân Okumak

    Emir ve yasaklarına uyulmadan, sadece yüzünden veya ezberden Kur’ân-ı Kerim’in okunması; bir kölenin efendisinden bir mektup (emirnâme) alıp da gereğini yerine getirmeksizin bir yere oturup mektubu yüksek sesle okumasına benzetilir. Şüphesiz böyle bir kimse, azarlanmaya ve cezaya müstahak olur. İmam Gazzâlî böyle bir teşbihi ifade etmekle ne kadar güzel bir tespitte bulunmuştur.²

    Kur’ân’ı anlamadan okuyan ve içindeki emirleri yerine getirmeyen, yasaklarından kaçınmayan kimsenin durumu aynı zamanda; hastalıkları için doktorun yazdığı reçetedeki ilaçları alıp kullanmayan, sadece reçeteyi yüksek sesle okuyan hastanın haline benzer. Elbette ki böyle bir reçete ve onu saygıyla okuma, o kimsenin dertlerine ve hastalıklarına çâre olmayacaktır.

    Burada bizler de kendimize sormalıyız: Acaba Kur’ân okurken, okuduklarımızı anlıyor ve gereklerini yerine getiriyor muyuz? Yoksa -anlamadan- tecvidine, i’rabına, mahrecine ve sesin güzelliğine dikkat ederek -sadece- okuyup geçiştiriyor muyuz?

    Şu hususu da ifade etmekte yarar var: Güzel sesle tilâvet edilen âyetler karşısında mânevî bir haz duymamız tabiî bir durumdur. Ancak çelişkili olan, Kur’ân’ı anlama konusunda bir gayretimizin olmaması, bizleri mest eden bu âyetlerin gereğini yerine getirmeyişimizdir. Bu bakımdan Kur’ân’ı güzel sesli hâfızlardan dinlemek arzusuna sahip olmak kadar, hatta daha fazlasıyla onun mesajını anlama ve yaşama azmi içerisinde olmamız gerekir. Nitekim Millî Şâirimiz Mehmet Akif, Müslümanların içerisinde bulunduğu bu çelişkili durumu, yıllar önce kaleme aldığı şu dizelerinde gâyet güzel bir şekilde dile getirmiştir:

    İbret olmaz bize, her gün okuruz ezberde

    Yoksa hiç mana aranmaz mı bu âyetlerde

    Lafz-ı muhkem yalnız anlaşılan Kur’ân’ın

    Çünkü kaydında değil hiç birimiz mananın

    Ya açar nazm-ı celilin bakarız yaprağına

    Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına

    İnmemiştir hele Kur’ân şunu hakkıyla bilin

    Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için³

    3. Ashâb-ı Kirâm ve Kur’ân

    Kur’ân’a karşı görevlerimizde örnek alacağımız ilk rehberlerimiz, Peygamber Efendimiz ve O’nun yetiştirdiği güzîde ashabıdır. Nitekim Allah Rasûlü (s.a.s.) Kur’ân’ı ilk tebliğ eden, tefsir edip açıklayan, hayata tatbik eden başmuallimdir. O’nun ahlakı Kur’ân’dır.⁴ Ashâb-ı kirâm da Kur’ân mektebinde

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1