Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Peygamberliğe Yapılan İtirazlar (Necdet İÇEL Külliyatı -27)
Peygamberliğe Yapılan İtirazlar (Necdet İÇEL Külliyatı -27)
Peygamberliğe Yapılan İtirazlar (Necdet İÇEL Külliyatı -27)
Ebook204 pages2 hours

Peygamberliğe Yapılan İtirazlar (Necdet İÇEL Külliyatı -27)

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

İÇİNDEKİLER
(Necdet İÇEL Külliyatı -27)
Peygamberliğe Yapılan İtirazlar
Önsöz
Giriş
I. BÖLÜM Peygamberliğin Lüzumu
İlk İnsan İlk Peygamberdir
Allah’a İman Peygamberlere İmana İktiza Eder
Allah’ın Kelam Sıfatı ve Mütekellim İsmi Peygamberliği İktiza Eder
Varoluşculuk Suallerine Ancak Peygamberler Cevap Verir
İnsanlık Nev’inin Reisleri Peygamberlerdir
İnsandaki Sonsuz Kabiliyetlerin Kullanımı Peygamberliği İktiza Eder
En Büyük Tarifçiler Peygamberlerdir
En Büyük Tefsirciler Peygamberlerdir
Saraya Davet Edilenlere Teşrifatçılar Gerekir
Antika Sanatlar Çarşısı Tarif Edici Üstadları İsterler
En Büyük Rehberler Peygamberlerdir
En Büyük Tatbikçiler Peygamberlerdir
II. BÖLÜM Peygamberliğin Geliş Şekillerine İtirazlar
Allah Niçin İnsanlardan İnsanlara Peygamber Göndermiştir?
Peygamberlerin Fakirlerden Gönderilmesi
Efendimiz’in (S.A.S) Yetim Oluşu
Peygamberlerin Çoban Oluş Hikmetleri
III. Bölüm Peygamberimize ve Peygamberlere Neden İnanmadılar?
İmanda Aklın Rolü
Hakkın ve Doğrunun Peşinde Olmamaları
Ahirete İnanma İşlerine Gelmiyordu
Su-i Zanları ve Vehimlerini Delil Zannetmeleri
Saltanatlarının Ellerinden Çıkması Korkusu
Gururlu ve Kibirli Olmaları
Ticaretlerine Zarar Gelir Endişesi
Aşağılık Kompleksinden Gelen Utanç Duygusu
Eski Köhnemiş İnançlara ve Alışkanlıklarını Terk edebilmekteki Zorlukları
Kıskançlık ve Çekememezlik Duygusu
Müşriklerin Hidayet Yollarına Tevessül Etmemeleri
Hidayetlerine Mâni Olan Cehaletleri
Hevâ ve Heveslerine Tâbi Olarak İnhiraf Etmeleri
Peşin Fikirlilik ve İnat
Kalbî Hastalık Zulüm
Allah’tan Başkasından Korku
Hakk’ın Kabulüne Mâni Olan Gaflet Hastalığı
YAZARI ve KİTAPLARI HAKKINDA

LanguageTürkçe
PublisherRoh Nordic AB
Release dateMar 4, 2023
ISBN9798215615447
Peygamberliğe Yapılan İtirazlar (Necdet İÇEL Külliyatı -27)
Author

Necdet İçel

1955 Yılında İzmir ilinin Torbalı ilçesinin Korucuk Köyü'nde doğdu. Babası Molla Mehmet, annesi Hatice. Ailenin dördüncü çocuğu Necdet İÇEL, üç kız, iki erkek kardeştirler. İlkokulu köyünde okudu. Daha sonra iki sene değişik Kur'an kurslarında dînî dersler aldı. Muhtelif Hocaefendilerden Arapça okudu. 1974 yılında İmam-Hatip Lisesi'nden, 1980 İzmir Yüksek İslam Enstitüsü'nden mezun oldu. Yüksek İslam Enstitüsü'nde okuduğu yıllarda Aydın Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne bağlı yurtlarda, yurt müdür muavinliği İmam-Hatip Okulu yurdunda Yurt Müdürlüğü vazifelerinde bulundu.1980 Kasım’ında Müftülük-Vaizlik imtihanını kazandıktan sonra, Mart 1981'de Samsun'un Ladik ilçesi vaizi olarak atandı. 1983 Kasım’ında Samsun Terme ilçesi vaizi oldu. 1984 Kasım’ında vaizlikten istifa ederek değişik vakıf hizmetlerinde ve basın kuruluşlarında vazife yaptı. 1990 Kasım’ında Adana ili Yumurtalık ilçesinde yeniden vaizlik görevine başladı. 1992 Kasım’ında Kırıkkale Yahşıhan vaizliğine, iki sene sonra da Kırıkkale vaizi olarak göreve başladı. 1995 de Antalya ili vaizliğine, iki ay sonra İzmir Merkez Vaizliğine atanan yazarımız, 2014 tarihinde resmî vazifesi olan İzmir vaizliğinden emekli olmuştur.Yazarımız Necdet İçel, değişik dergi ve gazetelerde yazılar yazmıştır. Bulunduğu illerde mahalli gazetelerde günlük yazıları dikkatle takip edilmiştir.Necdet İçel, Türkiye'nin muhtelif illerinde, ilçelerinde değişik mevzularda ilgi ile izlenen, takip edilen konferanslar vermiştir.Emekliliğinden sonra dînî ve millî hizmetlerine devam etmektedir. Konferanslar, vaazlar ve değişik sitelerde yazdığı köşe yazılarıyla...Ayrıca “ https://www.facebook.com/necdeti.icel ” Facebook sayfasında hizmetlerine devam etmektedir.Teknolojinin verdiği imkanlarla dünyanın değişik yerlerinde bulunan ve istekli kimselerle haftalık sohbetlerine devam etmekte ve bunları görüntülü sohbetler halinde “https://www.youtube.com/@NecdetIcel” youtube kanalında yayımlamaktadır.Yazarımız Necdet İçel Kur’an-ı Kerim’i tefsir etmeye başlamıştır, görüntülü kayıtlarını da Youtube kanalında yayımlamaktadır.Yazarımız Necdet İçel “Hasbihal” başlığında soru cevap sohbetleri yapmaktadır. Bu sohbetlere kalabalıklar halinde iştirak edilmekte ve takip edilmektedir. Görüntülü yaptığı bu sohbetlerin kayıtlarını Youtube kanalında neşretmektedir.Ayrıca yazarımız Necdet İçel Risale-i Nur dersleri yapmakta ve görüntülü kayıtlarını Youtube kanalında yayımlamaktadır.Yazarımız Necdet İçel’in senelerden beri yazdığı -şimdilik 42 adet- kitabının tamamını Nordic Yayınevi’nde online sistem olarak yayınlamaya karar verdik. Yakın tarihte kitap baskısı olarak da yayınlamayı arzu ediyoruz. Bundan sonra yazacağı kitapları da bu kitaplara ilave edeceğiz.Yazarımıza bundan sonraki hayatında başarılar dileriz.

Read more from Necdet İçel

Related to Peygamberliğe Yapılan İtirazlar (Necdet İÇEL Külliyatı -27)

Related ebooks

Related categories

Reviews for Peygamberliğe Yapılan İtirazlar (Necdet İÇEL Külliyatı -27)

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Peygamberliğe Yapılan İtirazlar (Necdet İÇEL Külliyatı -27) - Necdet İçel

    ÖNSÖZ

    Tevhid, nübüvvet, haşr, ibadet ve adalet diye ele alınan İslam’ın dört büyük esasından bir tanesi, Peygamberlere imandır. Başka bir deyişle kâinatta ulûhiyet hakikati ve ubudiyet hakikati olmak üzere iki büyük hakikat vardır. Bütün semâvî kitapların özeti olan Fatiha Sure- si’nde bu iki hakikat anlatılmıştır. Fatiha’nın yarısı ulûhi- yetten, diğer yarısı da ubudiyetten bahseder. Ubudiyet hakikatinin başında da Peygamberler vardır. Zira Pey- gamberlere ve mesajlarına dikkat etmeden biz kime, niçin? Neden ve nasıl? İbadet yapacağımızı bilemeyiz.

    Peygamberler Hz. Allah tarafından Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara tebliğ etmek ve hidayet yolunu gös- termek üzere, gönderilen elçilerdir. Peygamber olmanın tek şartı; Allah tarafından seçilmiş olmaktır. Bu seçimde bir başkasının müessir olması mümkün olmadığı gibi, çalışmakla ibadet etmekle de elde edilmesinin imkânı yoktur. Biz buna dini literatürde Peygamberlik kesbî değil vehbîdir diyoruz.

    İnsanlık Peygamberle ve Peygamberlikle başlamıştır. İlk insan, aynı zamanda ilk Peygamberdir. İnsanlık tari- hinde nerede bir insan grubu varsa, Allah oraya muhakkak bir Peygamber göndermiştir. Peygamber göndermdiği bölgedeki insanları da mesul ve mükellef kılmamıştır.

    Yeryüzüne gönderilen Peygamberlerin sayısı hak- kında kesin bir bilgi vermek mümkün değildir. Zira Cenab-ı Hakk Onlardan bir kısmı vardır ki Sana anlattık, bir kısmı da var ki Sana anlatmadık. (Mü’min; 78) fermanı da bize bu fikri vermektedir.

    Peygamberlerden bir kısmı Resul bir kısmı da Ne- bi’dir. Yine Peygamberlerden bazıları ahd-i misak ile Allah’a söz veren Peygamberlerdir. Bazıları da misakan galiza ile Allah’a daha ağır şartlrda vazife yapacakları- na ve dönmeyeceklerine dair söz veren Peygamberlerdir ki, bunlara ulu’l azm Peygamberler denir.

    Peygamberlerin asli vazifeleri Allah’tan aldıkları vahyi, ümmetlerine ulaştırmaktır. Ve bütün Peygamberler her türlü takdirin çok ötesinde bütün çilelere ve engelle- melere rağmen bu vazifelerini en mükemmel şekilde eda etmişlerdir.

    Peygamberlerin tebliğ vazifesini eda etmeleri çok da kolay olmamıştır. İnsanlar önce Peygambere ne gerek var? Bizim aklımız bize yeter! diyerek Peygamberliğe karşı gelmişlerdir. Şeytan da bu mevzuda onlara bütün gücüyle destek vermiştir.

    Peygamberliğin lüzumuna itiraz edemeyenler, bu de- fa ikinci kademede; Peygamberlerin geliş şekillerine itiraz etmişlerdir. Allah bize neden meleklerden Peygamber göndermedi? Fakirlerden ve yetimlerden de Peygamber mi olur? Peygamberin bileğinde altın bilezikler olmalı değil miydi? Niçin Peygamberler çobanlık yapmışlardır? Çobanlardan da Peygamber mi olur? şeklinde itirazlar etmeye gayret sarf etmişlerdir.

    İnanmayanların bu itirazlarını Cenab-ı Hakk Kur’ân-ı

    Kerîm’de değişik ayetlerde ele almış ve onlara gerekli cevapları vermiştir.

    Bu ikinci hususta da peygamberliğe karşı yapılan iti- razlarını kabul ettiremeyen inkârcılar, bu defa üçüncü bir yola tevessül ederek, Peygambere inanmamak ve inan- dırmamak için bütün gayretlerini sarf etmişlerdir.

    Bizler bu kitap çalışmamızda peygamberlikle alakalı bu üç itiraza cevaplar vermeye çalıştk. Onun için kitaba da Peygamberliğe Yapılan İtirazlar adını verdik.

    Günümüz insanlarınn Allah’a imanları taklidi oldu- ğu gibi, maalesef ki Peygamberliğe olan imanları da tak- lididir. Böyle bir iman uzun ömürlü bir iman değildir.

    1969 senesinden beri kitap okur ve sohbetler yapma- yan çalışırım. İman ve İslam ile alakalı pek çok mevzuyu ele alıp anlattığımızı söyleyebilirim. Bütün bu anlatılan şeylerin, insanların hayatında arzu edilen değişime vesile olmadığnı görmenin üzüntüsünü yaşadım. Şimdilerde anlıyorum ki; imani alt yapı sağlam olmadığı için, altı olmayan kovaya üstünden su döktüğümüz zaman dol- madığı gibi, imani alt yapısı sağlam olmayanlara da, anla- tılan farklı mevzular mesafe kat ettirmiyor.

    İman rükünlerinin en başında Allah’a iman sonra Peygamberlere iman gelir. Fakat Peygamberleri tanıma- dan ve Onların mesajlarına kulak vermeden Allah’a iman edebilmek ve Allah’ı tanıyabilmek de mümkün değildir. Peygamberleri ve Efendimizi a) tanıyabildiğimiz ölçüde Allah’ı tanıyabileceğimiz gibi, haşre imanımız ve diğer iman rükünlerine bağlılığımız da bu sayede artacaktır.

    Peygamberliğe yapılan itirazları bu üç ana bölüm içerisinde bu kitap serisinin birinci cildi olarak sizlere sunabilmenin bahtiyarlığı içerisindeyim. İnşaallah ikinci cil- dinde Peygamberlerin Ortak Özellikleri ve Sıfatlarını kaydettikten sonra, Cenab-ı Hakk imkan bahşederse, Hz. Âdem’den başlayarak Efendimiz’e a) kdar Kur’ân-ı Kerîm’de ismi geçen Peygamberleri, özellikle alacağımız dersler yönüyle kaydederek, siz değerli okuyucularla paylaşmak istiyorum.

    Allah’ın inayetini dilerim.

    Necdet İçel

    İzmir / 28.02.013

    Giriş

    Kâinatta dört büyük hakikat vardır; Tevhid, nübüvvet, haşr, ibadet ve adalet…

    Bütün semavi kitaplar ve özellikle Kur’ân-ı Kerîm bu dört büyük hakikati anlatmak için gönderilmiştir. (Bediüzzaman, İşaratü’l-İ’caz, shf: 9) Hz. Âdem’den (a.s) Hz. Muhammed’e (s.a.s) kadar takribi ve tahmini olarak gönderilen 124.000 peygamber (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned 5/265) bu dört büyük hakikati anlatmak ve şerh etmek için gönderilmiş- lerdir.

    Şüphe yok ki bu dört büyük hakikatin en başında tevhid vardır. Allah’ın varlığı ve birliği hakikati en yü- ce hakikattir. Allah (c.c) esmasıyla mâlum, sıfatlarıyla muhat, zâtyla mevcud-u mechul, nâ kabil-i idrak zât-ı ecell-u a’lâ’dır. (M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, c: 2, shf: 134)

    Tevhid sadece Allah’a iman etmek değildir. Allah’ın zatna iman ettiği halde şirk içerisinde olabilen pek çok insan vardır. Allah zatında bir, sıfatlarında bir, esmasının tecelliyatında bir, kainattaki icraatında ve ef’alinde bir, Rubuiyet noktasıyla da birdir. (Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, c: 10, shf: 71)

    Tevhid bütün mertebeleriyle bir deryadır. Vahdet kökünden, birleştirme, bir kılma, bir sayma ve Allah’ı birleme manalarına gelir.

    Tevhid akidesi bir yönüyle Bir’i görme, Bir’i bilme, Bir’i söyleme, Bir’i çağırma, Bir’i talep etme ve O’ndan başkasıyla olan münasebetlerini hep ona bağlama ve her şeye O’ndan ötürü alaka duyma manalarına gelir. (Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, shf: 231)

    Tevhid bir ummandır. Ebadını ve derinliğini ihata edebilmemiz oldukça zordur. Bu mevzuda aczimizi iti- raf etmek, en büyük idraktir. itirafıyla, hakikatin ilmini Allah’a havale etmek en selametli yoldur.

    İkinci büyük hakikat olan nübüvvet, fazilet sıralama- sından sonra tevhid hakikatinden sonra gelse bile, mese- leyi kavramada onu birinci olarak ele alabiliriz. Zira pey- gamberlik hakikatine inanmadan ve onların getirdiği me- sajlara kulak vermeden, tevhid hakikatinin idraki anla- şılması ve tasdiki de mümkün olamayacaktır. Ondandır ki rahmetli edip ve şair, Ali Ulvi Kurucu bey’in ifade etti- ği dizeleri içerisinde;

    Doğmazdı kalbe iman, İnmezdi arza Kur’ân, Mechul olurdu esma, Levlake ya Muhammed…

    İfade ettiği hakikat, Efendimiz (s.a.s) olmasaydı Kur’ân yeryüzüne inmeyecekti, kalbimize iman doğma- yacaktı ve esmasıyla malum olan Allah’ı da tanıyamaya- cak, tasdik edemeyecektik. Kalbimizde tevhid hakikatinin yerleşmesi, ancak nebiler ve Hz. Muhammed (s.a.s) saye- sinde gerçekleşebilir. İşte bu yönüyle nübüvvet hakikati tevhid hakikatinin önüne geçmektedir.

    Haşr, ibadet ve adalet hakikatleri ise nübüvvet ağacı- nın en büyük meyveleridir. Eğer peygamberler olmasa ve biz onların tariflerine kulak kesilmesek, haşre imanımız mümkün olmayacağı gibi, ibadeti ve adaleti yaşayabil- memiz de mümkün olmayacaktır.

    Bu dört büyük hakikatin bütün mertebeleriyle biline- bilmesi ve inanılabilmesi, ancak Nübüvvet hakikatinin bütün mertebeleriyle bilinmesi ve tanınmasıyla mümkün olabilecektir.

    İşte biz bu kitapta, peygamberler hakikati üstünde durmaya çalışacağız.

    Nübüvvet kendi içinde de bir deryadır. Uzaktn ba- kıldığında küçük ve ihatası kolay zannedilebilir. Fakat mevzu içerisine daldıkça, meselenin ne kadar çaplı, buudlu, derin ve adeta idraki gayr-i kabil bir okyanus olduğunu anlayabileceğiz.

    Asırlardan beri, bu nübüvvet meselesini bütün bü- yüklerimiz, üstadlarımız anlatmışlardır. Özellikle Nebiler Sultanı Hz. Muhammed’i (s.a.s) edipler, şairler, âşıklar, hatipler, tarih ve siyer yazarları anlatmışlar, anlatmışlar ve sonunda Seni anlayamadık ve anlatamadık ufkuna ulaşmışlardır.

    Bizler bu deryadan, deryanın girişi sadedinde üç önemli hususa üç önemli başlık altında temas etmeye çalışacağz.

    1- Peygamberliğin lüzumu veya peygamberliğe duyu- lan ihtiyaç

    Yani (hâşâ ve kella) Peygamberliğe ne gerek var? Al- lah peygamber göndermese olmaz mıyd? Dinimiz akıl ve mantık dini olduğuna ve bizler de akıllı, man- tıklı olduğumuza göre peygambere ne gerek vardı? diyen bir kısım akılclar ve inkârcılara karşı bu husu- sun önemle anlatılmasının ve anlaşılmasın lüzumu- na inandığmızdan, bir kere daha bizler de bu kitaba bu önemli hususla başladık.

    2- Peygamberlerin geliş şekillerine yapılan itirazlar

    Mademki peygamberliğe ihtiyaç olduğunu kabul et- tik, gerçekten peygamberliğe ihtiyaç varmış deyip, peygamberliğin gerekliliğine inandığı halde yine aklı- na ve küfrüne takılarak peygamberlerin geliş şekille- rine itirazda bulunmuşlardır. Allah neden fakirler- den ve çobanlardan peygamber gönderdi? Peygam- berler zengin olmalı değil miydi? Neden meleklerden değil de insanlardan gönderildi? Çarşıda pazarda ge- zen, alışveriş yapan, bizim gibi yiyip içen ve uyuyan birisi nasıl bize peygamber olabilir?

    3- Peygamberlere inanmama sebepleri

    Peygamberlerin geliş şekillerine itirazlarına da cevap bulamayan akılcı takımı, küfürlerine takılarak pey- gambere inanmamada direndiler ve direttiler. Seneler- ce peygamberlik yaptığı halde, hiç ümmeti olmayan peygamberler vardır. Hz. Nuh’un (a.s) peygamberli- ğinin sekizyüzellinci senesinde, tufan olmasına rağ

    men gemisinde seksen inanmış insann bulunması, (İbn-i Saad, Tabakat, c: 1, shf: 41, İbn-i Esir, el-Kamil fi’t-Tarih c: 1, shf: 70) insanların inanmada zorlanmasının bir delilidir. Üçüncü bölümde de bu önemli hususun psikolojik, sosyolojik, iktisadi ve içtimai sebeplerini beraberce tahlil etmeye çalışacağız.

    I. BÖLÜM

    PEYGAMBERLİĞİN LÜZUMU

    İLK İNSAN İLK PEYGAMBERDİR

    İnsanlığın Peygamberliğe ve Peygamberlere ihtiyacı vardır ki, Cenâb-ı Hakk ilk insanı aynı zamanda ilk Pey- gamber olarak göndermiştir.⁷

    "Gerçek şu ki Allah Âdem’i, Nûh’u, İbrâhim ailesi ile İmran ailesini, birbirinden gelen tek zürriyet halinde bütün insanlardan süzüp onlara üstün kılmıştır."⁸

    Hz. Allah Tin Suresi’nde, insanlığın yaratılmasını ifade etmeden önce Peygamberlere yemin etmiştir ki; bu, insanlığn Peygambersiz olamayacağını ifade eder.

    Tin Suresi’nin başında Allah; incire ve zeytine yemin ettikten sonra Sina Dağı’na ve emin belde olan Mekke’ye yemin etmiş, ardından insanın en güzel şekilde yaratıldı- ğını ifade etmiştir. Hâlbuki Kur’ân-ı Kerîm’de nazım bü- tünlüğü vardır. İncir ve zeytin iki ağaç ismidir. Sina Dağı ve Mekke de mekân isimleridir. Böyle bakarsak bu ayetler arasında mana bütünlüğü yoktur. Aslında ayetler arasın- da mana bütünlüğü vardır. Çünkü Allah’ın yemin ettiği incir; Mescid-i Aksa etrafındaki pek çok Peygamberin de neşet ettiği ve Peygamberlik vazifesini yaptığı İncir dağla- rı (Tur-u Teyna)’dır. Ve yine Allah’ın yemin ettiği zeytin; Etrafıyla beraber mübarek olan Mescid-i Aksa çevresin- deki Zeytin dağları (Tur-u Zeyta)’dır. Böylece İncir dağla- rına, Zeytin dağlarna, Hz. Musa’nın Rabbiyle konuşmaya çıktığı Tur Dağı’na ve Efendimiz’in (s.a.s) neşet ettiği ve

    ⁷ İbn-i Saad, Tabkat, c: 1, shf: 32; Ahmed bin Hanbel, Müsned, c: 5, shf: 178

    ⁸ Al-i İmran; 33

    Peygamberlik vazifesi yaptığı emin belde Mekke’ye ye- min olsun ki; Biz insanı en mükemmel surette yarattık şeklinde nazmi manayı yakalamış olabiliriz.⁹

    Bir nazmi mana daha vardır ki; buradaki dağlardan ve mekânlardan maksat, onların zarfı değil, o zarflar içe- risindeki mazrufların faziletine dikkat çekilmiş ve onlara yemin edilmiştir. İncir dağından maksat; İncir dağlarında neşet eden ve Peygamberlik vazifesi yapan Ben-i İsrail’in Peygamberlerine, Zeytin dağlarına yeminden maksat; Zeytin dağlarında neşet eden ve Peygamberlik vazifesi yapan Ben-i İsrail’in büyük peygamberlerine, Tur-u Si- na’dan maksat; Hz. Musa’nın peygamberliğine, emin bel- de Mekke’den maksat; orada Peygamberlik vazifesini yapan Muhammed’ül

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1