Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Lanetliler Şafağı
Lanetliler Şafağı
Lanetliler Şafağı
Ebook241 pages2 hours

Lanetliler Şafağı

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

İnsanlığın üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başlamıştı. Garip olaylar serisi tüm dünyada ortalığı ayağa kaldırmıştı. Kendi kendine patlayıp, paramparça olan insanlar dünyanın her şehrinde sokakları kan gölüne çevirirken, şuurlarını yitirip saldırganlaşmış diğerleri, tüm canlıların yüreğine korku salmaya başlamıştı.
Daha bu olaylar olmadan bazı ipuçları yakalamaya başaran tek ekip Olağan Dışı Seri Olaylar ekibiydi. Özel olarak seçilmiş insanlardan oluşan ekibin kuruluş amacı gizemli sayılan ve akla mantığa sığmayan olayların arkasındaki gerçeği ortaya çıkarmaktı.
Ekibin başı, sezgileri normal bir insandan çok daha ileri düzeyde olan Angela Sanchez, ekibini yönlendirirken sezgilerini hiçe sayıp bir hata yapmış, bu durum ise ortağını kaybetmesine yol açmıştı.
Olaylar büyüdüğünde hükümet duruma el koymuş, ekibi görevden almıştı, ama ortağını öldüren sebebi ortaya çıkarmaya kararlı olan Angela ve ekip çalışmalarına devam edecekti.
Bu esnada karşılarına çıkan gizemli kovboy ve onun geçmişi hepsini oldukça şaşırtmıştı. Ondan aldıkları bilgiler sayesinde bir hareket planı yapan ekip, sonrasında gelecekten bir mesaj taşıyan kaçak yazılımcı Vinella’yı yakalamıştı. Bu noktadan sonra ise işler çok daha fazla karışacaktı.

Yazarın Tüm Kitapları:
• Yazgı – Fantastik, Polisiye Olaylar Serisi
• Yıldızlara Seyahat – Zamanı Göstermek Hünerli Bir İştir
• Orta Evren Günlükleri – Ruh Tutucuların Yükselişi
• Orta Evren Günlükleri – Kristal Küre Birliği
• Orta Evren Günlükleri – Evrenin Anahtarı
• Orta Evren Günlükleri – Evrenini İncisi
• Orta Evren Günlükleri – Yok Oluşun Kıyısında
• Ümit Rıhtımı – Kaybolanlar
• Glütensiz Hayat – Tahıl Beyin Özeti
• Yalnızlıklarım – Salih Yıldız
• Bilmukabele Kalbim Kırıldı
• 100 Günde Beşer’i Alem
• Lanetliler Şafağı - Gerçeklerle Yüzleşme Zamanı

LanguageTürkçe
Release dateDec 26, 2022
ISBN9781005746315
Lanetliler Şafağı
Author

Ceyhun Özçelik

Ceyhun Özçelik, the writter of The Diaries of the Middle Universe, was born in İstanbul, Turkey, in 1975. He started to write his novel series in 2006. It has been 12 years for him to write his bestsellers and still continue. In 2010, he decided to share them to all over the world.He has been living in Marmaris almost for 25 years by finishing his carrier in tourism and he moved to small city called Muğla. He finished his education about tourism and hotel management and public administration.His imagination is always about outer life in space even different universes. He impressed from the other performers too much that he mentioned about it in every book he wrote.'I present this story to the spectacular writers and directors that I have read their stories and watched their films for years, which have influenced my imagination and dream world and took me to wonderful lands'

Read more from Ceyhun özçelik

Related to Lanetliler Şafağı

Related ebooks

Reviews for Lanetliler Şafağı

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Lanetliler Şafağı - Ceyhun Özçelik

    ® 2023–2024 Ceyhun Özçelik

    Tüm Hakları Mahfuzdur.

    5846 Numaralı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun Eser Sahibi konulu, 2. Bölüm, 11. Maddesinde belirtildiği üzere yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Bu anlamda, bu kitabın hiçbir bölümü herhangi bir biçimde yeniden düzenlenemez, kopyalanamaz veya başka bir yere transfer edilemez. Yazarın yazılı, onaylanmış izni olmadan elektronik veya mekanik olarak fotoğraflanıp kaydedilemez.

    Bu tamamen hayal ürünü bir eserdir. İsimler, karakterler, yerler, olaylar ve gelişmeler yazarın hayal ürününü kurgulamasıyla oluşmuştur. Ölmüş veya yaşayan gerçek birine, olaya veya yere olan benzerlik bütünüyle tesadüfîdir.

    Bu kitap yazarın üzerine ruhsatlandırılmıştır. Bu kitap tekrar satılamaz veya başka birine verilemez. Paylaşmak isterseniz lütfen başka bir kopyasını satın alınız.

    BÖLÜMLER

    BÖLÜMLER

    TELİF HAKKI

    OLAĞAN DIŞI SERİ OLAYLAR EKİBİ

    ÜÇÜNCÜ GÖZ

    GİZEMLİ KÜRE

    YABANCI

    KATHERİNA İVANOVİÇ

    KATİE’NİN PROJESİ

    VİKİ’NİN İÇ SESİ

    GARİP OLAYLAR 1

    GARİP OLAYLAR 2

    ESRARENGİZ KOVBOY

    ANGELA’NIN EKİBİ

    GÖREVE DEVAM

    ARAŞTIRMA SONUÇLARI

    YAPAY ZEKÂ SİRMO

    İLK GÖREV

    DERİN İNTERNET GEZİNTİSİ

    SÜRPRİZ KARŞILAŞMA

    ANGELA VE ELBOR 1

    ANGELA VE ELBOR 2

    ELBOR’UN HİKÂYESİ

    FUSAN’IN YIKILIŞI

    GELECEĞİN HABERCİSİ

    KLEO’NUN MİRASI 1

    KLEO’NUN MİRASI 2

    KLEO’NUN MİRASI 3

    ZAMAN BOŞLUĞU

    KAYIP İHBARLARI

    HAREKET PLANI

    GÖNÜLLÜLER

    GİZLİ DÜŞMAN

    KIYAMET HAREKÂTI

    KARAKTERLER

    YAZARIN TÜM ESERLERİ

    OLAĞAN DIŞI SERİ OLAYLAR EKİBİ

    Siyah arabasının içinde, kalın çerçeveli geniş güneş gözlüklerini koyu kahve, dalgalı saçlarının arasına doğru sıyırmış, elinde bulunan iki günlük gazetenin ilk sayfasındaki haberi inceliyor ve aldığı davayla ilgili bir bağlantı olup olmadığını düşünüyordu.

    Henüz yirmi sekiz yaşında genç bir dedektifti Angela Sanchez. Oldukça dinç ve atletikti. Bronz teni, keskin, parlak, simsiyah bakışları, birlikte çalıştığı dedektif ve polislerin anlayamadığı çok ileri düzeyde bir önsezisi vardı. Ailesi yirmi beş yıl kadar önce Güney Amerika’dan, Şili’den göç etmişti. Kusursuz İngilizce ve İspanyolca konuşabiliyordu. Sezgilerini fiziksel gücüyle birleştirip bunlara bir de olayları sürekli kurcalayan merakını katarak kısa sürede dedektifliğe yükselmişti.

    Angela, çözdüğü olaylar ve çözme şeklinden dolayı özel bir birim olan Teksas’taki Olağan Dışı Seri Olaylar bölümünün başına getirilmişti. Direk olarak içişlerine bağlı bir organizasyon olan bu bölüm zaman zaman Federal Araştırma Bürosu, Merkezi İstihbarat Teşkilatı ve çoğunlukla yerel polis ile ortak çalışma yapar, durum gerçekten karmaşık ve normal standartların üstündeyse olaya el koyup çözerdi.

    Diğer bölümlerin bakış açısı önceleri oldukça sığ ve alaycıydı aslında, ama son bir senede hiçbir bölümün çözemediği ya da anlayamadığı garip olaylar başlayınca bu durum değişmişti. Angela ve ekibi olayları kendi yöntemleri ile seri bir şekilde çözmüş, bu sayede bakanlıktan aldıkları destek de artmıştı. Artık olaylara inceleme, hatta gerekli görürlerse el koyma hakları vardı. Bu anlamda diğer bölümlerin üstünde yer alıyorlardı. Ülke çapında sadece beş merkez vardı ve Teksas’taki ofis en kıdemli olanıydı.

    Olaydan dört gün öncesiydi. Oldukça sıcak, havasız bir atmosfer vardı şehrin üzerinde. Angela ve ekibi olası bir haber olur da görev verilir diye bekliyorlardı. Son zamanlarda bağlı oldukları bin kilometrelik alanda herhangi olağan dışı bir cinayete ya da olaya rastlanmamıştı. Angela kendine ait geniş ofisinde oturmuş internetten son zamanlarda bölgede yaşanan olayları araştırıyor ve olağan dışı bir durum olup olmadığını kontrol ediyordu.

    Masasının üzerinde bulunan iki adet telefondan direk bakanlığa bağlı olan kırmızı telefon, günün sessizliğini bıçak gibi yararcasına hızla çalmaya başladığında, Angela birden yerinde istemsizce sıçradı. Kendini araştırmaya o kadar çok kaptırmıştı ki aceleyle çalan telefon zili onu hoplatmaya yetmişti. Ofisin dışındaki salonda, masalarında oturan ve ayakta konuşan tüm ekip bir anda dikkat kesildi. Telefona bakarak üç defa daha çalmasına izin verip, derin bir nefes alarak telefona cevap verdi Angela.

    Olağan Dışı Seri Olaylar Merkezi, Ben Baş Dedektif Angela Sanchez!

    Telefonun karşısında olan otoriter bayan sesi bir dakika beklemesini söyleyerek telefonu asıl konuşacak kişi olan bakan yardımcısı Bill Drake’e bağladı.

    Enerji dolu bir ses tonuyla konuşmaya başlayan Drake, Miss Sanchez, Nasılsınız? Umarım iyisinizdir, ama benim hiç vaktim yok ve hemen konuya girmek istiyorum. Bu sabah beş civarında Phonix, Tullson’da kilisede asılı halde bir ceset bulundu. Olay yeri inceleme ve yerel polis olaya müdahale etmek istediler, ancak kimse cesedin yanına on metreden fazla yaklaşamadı. Yaklaşmaya çalışanlar ise boğulduklarını hissederek geri çekildiler. Acilen ekibi toplayıp oraya gitmelisiniz. Oraya ulaştığınızda ilk incelemenizi bana bildirirseniz sevinirim. Ne ile karşı karşıya olabileceğimizi bilmek istiyorum diyerek telefonu kapattı.

    Angela elindeki telefonun ahizesine bakarak, Peki efendim! dedi alaycı bir gülümsemeyle. Telefonu kapatarak hemen ekibe durumu anlatıp hazırlanmalarını istedi. Sonunda bir işe yarayacakları önemli bir dava gelmişti karşılarına.

    Öğleden sonra üç gibi olay yerine gelmişler ve etraftaki polis koridorunun arasından kiliseye yaklaşmışlardı. Beş kişilik ekip, kendisiyle beraber, takip ve savunmadan sorumlu olan Serena Shimenski, halkla ilişkiler görevlisi Tim Cameron, astronomi, bilinmeyen mistik güçler uzmanı Martin Amadahy ve inceleme uzmanı Takashi Yeng’den oluşuyordu. Ülkenin en iyi okullarında eğitim almış ve mesleklerinde hızla yükselmiş dedektiflerdi hepsi. Angela ekibini seçerken çok dikkatli davranmış ve uyumlu olmalarına özen göstermişti.

    Polis araçları kilisenin on metre gerisinde toplanmış Federal Bürodan gelmiş ajanlar da arabalarının yanında yerel halktan bilgi almaya uğraşıyordu. Henüz güvenlik şeridi yapılmamış, aslında nereye kadar güvenli olduğu belirlenememişti. Federal Büro ajanı Clarke Taylor, Angela ve ekibini görünce onlara doğru yöneldi. Kısa, siyah saçları, atletik, geniş fiziği, takım elbisesi ve gözlükleriyle oldukça yakışıklı bir ajandı.

    Bayan Sanchez, Nasılsınız? dedi hafifçe gülümseyerek.

    Sağolun Ajan Taylor! Bunaltıcı sıcaklar dışında her şey iyi şimdilik. Durumumuz nedir?

    Ajan eliyle ona kilisenin ağzına kadar açık kapısını göstererek, Henüz içeriye girmeyi başaramadık, ancak buradan görebiliyoruz maktulü. Duvardaki büyük haçın sivri kısmı arkasından girip ağzından yukarı çıkmış durumda. Elleri ve ayakları bileklerinden kesilmiş. Ayrıca vücudu çürümeye başlamış ve çürümeye neden olan sanırım dışarıdan da görülebilen kurtlar. Tüm vücudunu sarmış durumda. Daha önce bu kadar vahşice bir şeye rastlamamıştım

    Emin ol ajan, ben çok daha kötülerine rastladım dedi Angela kapıdan içeri bakarak.

    Buradan görüş zor. Elimizde ayrıntılı çekilmiş görüntüler var. Bakmak istersen... diyerek elinde tuttuğu büyük kameradaki görüntüleri gösterdi Clarke.

    Peki, neden yaklaşamıyoruz? Bir tahmininiz var mı?

    İhbarı değerlendirip ilk olarak olay yerine gelen polis memurları denemişler, ancak on metre bile yaklaşamamışlar, çünkü boğulduklarını hissetmişler. Bu tarz olaylar çoğaldı ve ben de kimseyi yaklaştırmadım. Aslında denemedim ve niyetimde yok Angela. Ne de olsa uzman sensin bu konuda. Güvenlik çemberini de tam yerini belirleyemediğimiz için çekemedik

    Sözlerindeki kinayeyi duymazlıktan geliyorum dedi Angela gülümseyerek ve ardından ekibine doğru dönüp, Serana! Bak bakalım içeri girebilecek bir yol bulabilecek misin? diye sordu.

    Sarı, uzun saçlarını arkadan bağlamış olan dedektif, kahverengi geniş gözlüklerinin üzerinden kiliseyi süzüyordu. Uzun boylu, mavi gözlü, çok güzel ve hoş bir bayandı. Krem ceketinin altına beyaz bir gömlek giymiş, ellerini silah kılıfının ve rozetinin olduğu beline dayamıştı.

    Yani, git de boğul bakalım nasıl olacak diyorsun şef, çünkü burada izlenecek başka yol bulamıyorum diye cevap verdi genç kadın alaycı bir tavırla.

    Aynen öyle dedektif! Aynen öyle! Tim! Sen de şu bekleyen insanları dağıt! Aralarında bir şey biliyormuş havası sezdiğin olursa sorguya çekmeni istiyorum. Birileri bir şey görmüş olabilir. Ayrıca olay yerine ilk gelen polis memurunu da sorgulayalım dedi ciddiyetle.

    Serena, kilisenin arka tarafına doğru giderken, diğerlerine göre biraz daha kısa boylu ve kaslı olan Tim, saçsız koyu tenli kafasından akan teri mendiliyle silerek eline aldığı not defteri ve kalemiyle hemen yola koyuldu.

    Takashi! Tarama aletlerini getir de burada göremediğimiz bir şey olup olmadığını çözmeye çalışalım dedi Angela merakla kiliseye bakarak.

    Japon kökenli Takashi ufak boyu ve siyah zeki bakışlarıyla tam bir teknoloji uzmanıydı. Dünyanın neredeyse hiç kimsenin bilemediği frekans ve dalgaları çözmesiyle ünlüydü ve bunu kendi icat ettiği özel cihazları sayesinde yapıyordu. Cihazlarını getirmeye geniş aracına doğru ilerlemeye koyuldu.

    Angela, Ajan Clarke’a bakarak, Ajan Clarke, bundan sonrasını biz hallederiz. Sizden ricam gitmeden yerel polisi bilgilendirin. Güvenlik çemberinin yerini belirlediğimizde onlara ihtiyacımız olacak. Sonrasında olayla tamamen biz ilgileneceğiz. Teşekkürler yardımınız için! dedi hafif sert ve kinayeli bir ifadeyle.

    Clarke gülümsüyordu. Tabii Efendim! dedi gözlüklerini takıp geriye doğru dönerken. Angela, o sırada elini belini koymuş, uzun siyah saçları arkadan bağlı, kırk yaşlarında, uzun boylu, Kızılderili kökenli Martin Amadahy’ye dönerek içini çekip, Ne düşünüyorsun Martin? diye sordu.

    Gözlerini kilisenin tepesine dikmiş yukarıya bakıyordu Amadahy. Angela da oraya baktı, ama bir şey göremedi.

    Eliyle işaret parmağını göğe doğru uzatarak konuşmaya başlayan Kızılderili, Bak! Gümüş kılıç daireler çiziyor! dedi. Angela, onun her zaman böyle bilmece gibi konuştuğunu bilir ve bu hoşuna gider, ama bir şey anlamamaktan dolayı rahatsız olurdu.

    Pekâlâ! Ben bir şey göremiyorum ve nedir bu gümüş kılıç hadisesi?

    Gümüş kılıç, kuzgunların en lanetlisidir. Çok dikkatli bakar ve onu hissedersen görebileceksin! Onun görünmesi demek, çok büyük bir kötülüğün hüküm sürmeye başladığını ya da saklandığı delikten çıkıp yeryüzüne geldiğini işaret eder. Dikkatli olmak lazım Angela. Bunlar hiç tekin zamanlar değil. Uzun zamandır hissediyordum, ama bu kadar kuvvetli olmamıştı şimdiye kadar

    Sen böyle konuşmaya başladın mı hep acayip şeyler olmaya başlıyor, ama beni korkutmaya çalışıyorsan yanlış kişiyi seçersin söyleyeyim dedi gülümseyerek.

    Onlar konuşurken Tim halkı dağıtmayı başarmış, geri dönüyor, Takashi elinde büyük bir makineyle onlara yaklaşıyor, Serena kilisenin arkasından dolaşıp yolun öbür tarafından boğazını tutup öksürerek onlara doğru geliyordu. Federal Büro ajanları ayrılmış, polis ekiplerinin çoğu gitmiş ve sadece dört polis memuru ve iki polis aracı kalmıştı. Kilisenin etrafında bir bahçe ve onu çeviren küçük çitler vardı. Arka tarafında küçük çayırlık bir alan, bahçenin sağ tarafında ise kasaba yolu vardı. Polisler yolları her iki yönden kapatmışlardı. Arka taraftaki çimenlik alanın on beş metre ötesinde çocuklar için oyun alanı ve arkasında iki katlı okul binası duruyordu.

    ÜÇÜNCÜ GÖZ

    Angela, kilisenin arkasına doğru bakmış, yaklaşık altı yaşlarında, kısa saçlı, kırmızı tişört ve mavi eşofman giymiş bir çocuğun elleri cebinde şarkı söyleyerek kiliseye yaklaştığını görmüştü. Hemen elini kaldırıp ona doğru uzatarak bağırmaya başladı.

    Heeey! Ufaklık! Çekil oradan!

    Yoluna devam eden çocuk onlara bakmıyordu bile. Angela’yı duymamış gibiydi sanki. Kadın bir kez daha bağırmasına rağmen çocuğun ifadesinde en ufak bir değişiklik olmamıştı. Kilisenin arka duvarına on metre kala birden durdu ve sonra orada hiçbir şey yokmuş gibi bir şarkı mırıldanmaya başlayarak kilisenin dibinden geçip onlara doğru iyice yaklaştı. Aralarında bir metre kalmış ve çocuğun söylediği şarkı daha anlaşılır olmuştu.

    Serena şaşkınca ona bakıp, Ama nasıl? Ben giremedim! O nasıl… diye sayıklarken Angela sertçe, Şşşşt! diyerek tüm dikkatini çocuğa verdi. Polisler ve tüm ekip çocuğa bakakalmış ve söylediği şarkıyla irkilmişlerdi.

    Lanetleneceksiniz insanoğlu! Test edildiniz ve başaramadınız! Sefil benlikleriniz cehennem ateşinde acı çekecek! Biricik insanoğlu, bizim lezzetli yemeğimizsiniz!

    Altı yaşında bir çocuğun henüz olgunlaşmamış sesiyle mırıldandığı şarkı onlara dehşete düşürmüştü. Angela ona doğru yürüyerek onu durdurdu. Yere eğildi ve Hey! Ufaklık! Nasılsın bakalım? dedi tedirgin, ama sakin bir tavırla elini onun omzuna koyarak. Çocuk öne düşmüş kafasını ona doğru yavaşça kaldırdı ve bembeyaz olmuş gözlerle ona baktı dikkatle. Ardından kendine ait olmayan, kalın, hırıltılı bir ses tonu, yüzünde nefret ve hiddet dolu bir ifadeyle, Hepiniz öleceksiniz! diye gürledi ve bayıldı.

    Angela polislerin hemen ambulans çağırmasını istedi çocuğu kucaklayıp yere yatırırken. Bir yandan da eliyle boynuna dokunup nabzı olup olmadığını kontrol etmişti. Neyse ki yaşıyordu. Bu arada Takashi üzerinde bir dizüstü bilgisayar olan ve büyük bir kutuyu andıran cihazını yerleştirmişti. Serana çocuğun yanına yaklaşırken Angela’ya bakarak, O iyi mi? diye sordu.

    İyi! Bir şeyi yok. Sanırım uyanınca bir şey hatırlamayacak. Sen ne buldun?

    Sadece boğulduğumu hissettim. Burada on metre çapında görünmeyen bir kalkandan bahsediyoruz. Kiliseye yaklaşmaya çalıştığım her yeri işaretledim. Yaklaştığında bir şey seni tutuyor. Bu, sanki suyun altında nefes almaya çalışmak gibi. Nefes almaya çalıştıkça boğazından bir şeyin girdiğini ve nefesini tıkadığını hissediyorsun

    O zaman polis memurlarıyla beraber güvenlik şeridini hemen çekelim!

    Tamam, Şef! diyerek polislerin yanına doğru yöneldi Serena.

    Angela yanında duran Tim’e dönerek, Bir şeyler öğrenebildin mi? diye sordu.

    Maalesef Şef! Kimse bir şey görmemiş. Şüpheli bir durum da görmedim. Polis memuru Serena’nın anlattığından farklı bir şey anlatmadı

    Bu arada Takashi çalışmalarına başlamış, kutunun ön panelinde bulunan ve yuvarlak şekilde açılan gözden, çeşitli dalgaları görünmeyen kalkana doğru yönlendirip ölçümler yapıyor, analiz etmeye uğraşıyordu. Şimdiye kadar bilinmeyen birçok olayda bu cihaz sayesinde ipucu yakalamışlar ve bunun olayların çözülmesinde çok fazla katkısı olmuştu. Takashi, klavyeye parmaklarını adeta yapıştırmış, son derece süratli bir şekilde kodları yazıyor değiştiriyor, diğer frekansları tarıyor ve bunu çok kısa zamanda yapıyordu.

    Yaklaşık on dakika geçtikten sonra güvenlik çemberi oluşturulmuş, ilk yardım ekibi gelip çocuğu hastaneye götürmüş ve Takashi araştırmasını bitirmişti. Polisler araçlarına binip olay yerinden ayrılmışlar ve güvenlik şeridinin hemen önünde ekip toplanmış frekans raporunu bekliyordu.

    Bir şey bulabildin mi? dedi Angela umutla. Şimdiye kadar bu sorunun cevabı her zaman onu olayların çözümüne götürmüştü, ama bu sefer işi zordu.

    Bu nasıl olur anlamıyorum. Dünya, hatta uzay üzerinde kullanılan tüm frekans çeşitleriyle tarama yaptım, ama burada havadan başka bir şey yok! dedi Takashi şaşkın halde bakarak.

    Anlıyorum! diyerek Martin’e soru soran gözlerle baktı Angela.

    Son bir şansları vardı. Şimdiye kadar araştırdıkları garip olaylarda topladıkları çeşitli aletleri bir sandıkta toplamışlardı. Son derece garip hikâyeleri olan, büyülü diye tabir edilen aletlerdi bunlar.

    Martin onun bakışlarından ne yapmak istediğini anlamış ve yavaşça arkasını dönerek beş metre gerideki siyah cipin bagajına doğru yönelmişti. Bagajdan çıkardığı, üzerine sonradan monte edilmiş şifreli kilidi olan, kayın ağacından yapılmış, koyu kahverengi sırlar sandığını kucaklayarak onların bulunduğu yere getirip zemine bıraktı.

    Yerde çökmüş haldeyken kafasını Angela’ya çevirerek Emin misin? diye sordu. Takashi’nin tüm bilimsel çalışmalarına rağmen bu aletlerin sırrı çözülmemişti ve insanları garip şekilde etkilediklerini bildikleri için onları koruma altında tutuyorlardı. Kafasını öne doğru sallayıp onay veren Angela, onun sandığı açmasını bekledi.

    Sandığın şifresini tek bilen Martin’di, ama sandığı koruma görevi de Angela’nındı. Böylece otomatik kontrol sağlıyorlardı aralarında. Yetmiş santim genişliğinde ve elli santim uzunluğundaki sandık açıldı. İçinde yüzük, makas, tespih gibi bir sürü parça, hatta kesilmiş kumaş parçaları bile vardı. Her bir parça özel operasyonlar sırasında toplanmış ve ne işe yaradıkları konusunda ayrıntılı inceleme ve raporlar yazılmıştı, ama şimdiye kadar hiç kullanılmamışlardı.

    Angela elini sandığın içine uzatarak şişe dibine benzeyen yuvarlak camı özenle eline aldı. Görgü şahitleri ve olayı bizzat yaşayanların söylediklerine göre bu cam ile görünmeyen, diğer boyutlardan gelen ruhani varlıklar veya yaratıklar görünüyordu. Bunun için de gerçekten inançlı ve güçlü olmak gerekiyordu. Batıl inançları olmamasına rağmen inançları güçlü olan Angela o kadar çok ilginç olaya rastlamıştı ki, artık bilimsel açıklaması olan ya da olmayan olayları rahatça ayırt edebiliyordu. Bu olay ise açıklaması olmayanlardandı. Eline camı alır almaz, camdaki gücü hissetmiş ve bu onu az da olsa sarsmıştı.

    O an önlerinde beliren ve bembeyaz gözleri olan siyah kediyi görünce hepsi birden irkildi. Kedi onlara baktı ve bir şey olmamış gibi miyavlayıp kiliseye doğru giderken ortadan kayboldu. Bir saniye sonra kedi aynı yerden çıktı. Tüyleri yok olmuş, gözleri artık simsiyahtı. Tekrar ağzını açtığında bu sefer sesi miyavlama değil sanki bir haykırışa benziyordu. Hemen ardından aralarında koşarak yolun karşısına geçip hızla kaçtı. Herkes birbirine şaşkınca bakakalmış, Tim ve Serena silahlarını çekmeye yeltenmişti.

    Tamam! Herkes sakin olsun!

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1