Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Çoban Yıldızı
Çoban Yıldızı
Çoban Yıldızı
Ebook129 pages26 minutes

Çoban Yıldızı

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Yeis bataklığında, fesadın azgınlığında sessiz vaveylalarla başlamıştı yolculuğu.
“taş bağlayan kalp
çiçek açar mı?”
diye derinden bir ah ile savruldu.
“cevabını ötelerde ara” diye yine kendinde teselliyi buldu.
“bak sevgili bak” görmesen de duymasan da halimi sen yine de bak.
‘Sürgün’ şiirinde “sana sarılsam sırılsıklam” dizesinde anlatmıştı sürgün yüreğinin dermanını, sürgün yüreğinin fermanını.
“nedir derdin insanoğlu” diye soruyor “herkes sevdayla ölür bir gün” diye tarihe mühür vuruyordu.
“kocaman” özlemlerini, içindeki çocuğa fısıldıyordu.
“neredesin bilmem ki yar
arşa dayandı ettiğim dualar
bilmem ki neredesin yar
söyle hadi söyle
daha vuslata kaç ölüm var”
diyordu ve vuslata kaç ölümden sonra kavuşacağını sorguluyordu beklemekten yorulan niyazlarıyla. Avaz avaz ‘yoksun’ hem de öyle güzel yoksun ki diyor sevgili şairimiz
“yokluğun bile
yüreğime
şifa olsun yar”
diye ekliyor yârinin yokluğunu içindeki çoklukla tamamlıyordu.
“şiirlerim var benim
sen kokulu
ten kokulu
yüreğim yüreğine
sokulu
şiirlerim var benim”
Renkli düşlerle, tatlı gülüşlerle hece hece, desen desen motiflenmiş her bir dizesi sevgili şairimizin.
Küllerinden doğuyordu. Güzün Munzur olmuştu eylül. Mavimsi düş perileri dolanıyordu zihninin harmanlarında. Kaybetme korkusu, saflık yol alacaktı sessiz çığlıklarıyla. Korkunç kabuslar görüyordu. Ama umudu hep içinde saklıydı. Umutlarına sarılmıştı yıllarca şiir aralıklarında.
Gecelerde akıl tutulması yaşadığını sandı. Kelimelerin Piri’nden şifalar aldı. Yazdıkça yazdı sevgili şairimiz. Cesetten heykeller dünyasını daralttı. Sitem eyledi. gündüz gece ağladı. Gönlüyle muhabbete daldı. Toparlanamadı çoğu vakit.
“Geldin
Gidiyorsun demek
Neler götürdün bizden Eylül
Ne hasretler biriktirdin
Ne vuslatlar yaşattın
Bir dokunmadın mülteci yüreğime
Yükledin omzuma
Dağ gibi ağırlık
Kara gece üstümde
Tütüyor buram buram yalnızlık
Ver elini Eylül
Beni de götür yanında
Sonlara
Sonsuzluğa”
diyordu eylüle. Ne de güzel diyordu hüzünlerini, umutlarını. Bıkmışlıklarından felahlık bulmak için eylüle sığınmıştı tüm yüreğiyle.
Yalnızlıklarının sızısı, esen boranlar, gözlerine vuran aşk, varlığı ve yokluğu sorgulayan ölmez kelimeler adeta heykelleri uyandırıyordu. yıkıntıların nöbetiyle kimlik arayışı ve derince topraktan bir huzur beklentisi...
Ve daha nicesi, hece hece, satır satır sizlerle.
İyi okumalar dilerim.

Emily Yaramis

LanguageTürkçe
Release dateDec 12, 2022
ISBN9781005182434
Çoban Yıldızı
Author

Elizya

Çocukluk ve gençliği yokluk ve acılar içinde geçti.Kitapları çok sevdi, odasını kitaplarla doldurdu. Yıllarca okudu. Sadece okudu ve okuttu.Hem çalışıp hayata tutundu hem eğitimine devam etti. Kalemi ve yazmayı çok sevdi.Yugoslavya topraklarından göçen bir yüreğin mirası olarak tekrar ata topraklarına göç etti. Artık bu topraklarda geçmişin izini arıyor.Tüm zorluklara rağmen tohumun toprak altında filizlenmesi gibi Rabb’inin lütfu ve inâyeti ile gurbet topraklarında yeni kelimeler toplamaya başladı. Yeni kelimelerle yeni bir dünyaya selendi. Kelimeler güzelleşti, hayat şekillendi ve yeni bir evladın doğuşuna şahit oldu.Yarıda bıraktığı eğitim hayatına yeni bir başlangıç ile akademik alana kaydırmaya karar verdi.Şiir ve roman alanında geleceğe yelken açtı. Yeni çalışmaları yayınlanacağı günü bekliyor.Çalışmaları ile günümüzü gelecek nesillere aktarma telaşında bir genç kalem...

Related to Çoban Yıldızı

Related ebooks

Related categories

Reviews for Çoban Yıldızı

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Çoban Yıldızı - Elizya

    ÖN SÖZ

    Zindanda artık kıdemli olmuştum; yeni gelenler, tahliye olup gidenler, başka koğuşlara gönderilenler, savunmasını nasıl yapacağını soranlar, üzülenler, dertlerini açanlar ve teselliye ihtiyacı olanlar gelip beni bulurdu.

    Zindanda zaman geçtikçe oraya ait olduğunu yıllardır kaldığını sanıyorsun. Duvarlar, merdivenler, avlu, ranzan, yatağın ve kullandığın eşyalar ile bütünleşiyorsun. Kendinde aidiyet duygusu oluşuyor.

    Arkadaşlar ‘ne zaman çıkacağız’ diye sorduklarında, ‘bizim içeriye girmemizi kim istedi ise zamanı geldiğinde çıkaran da o olacaktır’ derdik hep. Yani ‘burada içeceğimiz bir bardak su yoksa burda bizi kimse tutamaz. Bizim içeriye girmemizi Zalim istediği için mi buradayız? Hayır! Allah istediği için buradayız... O bizi buradan çıkaracak…’ derdim.

    Sekiz ayını tamamladıktan sonra artık Medrese-i Yusufiye’ye alışıyorsun, üzüntülerin azalıyor. Zindanı sahipleniyorsun. İnsanın içinde çok değişik duygular meydana geliyor; o manevi duyguları dışarıda yaşamak mümkün değil. Zulme iftiraya uğradığın için gönlün ve vicdanın rahat… Adalet önünde suç işleyen zindana atılır. Bu defa tersi olmuştu suç işlemeyeni çok ağır suçlamalar ile suç isnat edip zindana atmışlardı.

    Günlük yapılması gereken tüm programlara uyuyoruz. Her yapacağın işin saati vardı. Birinin aksaması bütününe etki ediyordu. Eğer avluda volta atarken biraz zamanı fazla kullandıysan programı bozmamak için gece uykusundan feragat ediyorsun. O gün yapacağın görevleri yapmak zorunluğu hissediyorsun. Üstad Hazretlerinin günlük yaptığı ibadetleri kitaplarda okuyorduk. ‘Bunlara nasıl zaman yetiştiriyordu?’ diye kendime sorardım. İçeride yaptığım ibadetleri şimdi dışarıda yapamıyorum. Orada zaman ve mekan genişliyordu.

    İnsansın ihtiyaçların, duyguların, sevincin, üzüntün, özlemlerin, umutların ve elinden alınan özgürlüğün zaman zaman aklına geliyor. Zindandan çıkıp gidiyorsun ve farklı bir alemde yaşıyorsun; kısa da olsa özgürlüğün tadını çıkarıyorsun.

    Şiir yazarken satırlar beni alıp götürürdü özgürlüğün tadını çıkarırdım. Şiir bittikten sonra Medrese’ye döner ibadetlerime devam ederdim.

    Zindanda mevsimlere göre duyguların depreşir. Kış aylarında farklı bir hal alırsın, sonbaharda farklı olursun. En zoru, baharın gelmesi ile bütün canlıların toprağın altından başını özgürlüğe çıkarmasıdır. Bu bizlerde ciddi bir iç burkuntu meydana getirirdi. Baharın gelişini takvimlerden bilirsin ama bir şey hissetmezsin. Baharı bize hatırlatan, cezaevinin bize yemeklerin yanında verdiği sebze ve meyvelerdi. Yemeklerin yanında kuru soğan verirlerdi. Bir kaç tane kuru soğanı beş litrelik su kabını yarıdan kesip içine çay pafı ile biraz su koyarak soğan ektik. Soğan

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1