Birleşen Yollar

By Enes Sadık

XXI. yüzyıl inanç buhranları anaforunda kıvranan insan, hep bir arayış içerisinde oldu. Maddi dünyanın boğucu iklimi içinde hep ebedi mutluluğa ulaştıracak hakikat ve değerleri arama gayreti içerisinde...
İşte bu eserde bu arayışa bir nebze olsun çare olmak, yol göstermek amaçlanmıştır. Gönüllere hakikati duyuracak, bütün kâinatı içindekilerle beraber yaratan, yöneten yüce ve bir olan yaratıcıdır.
Okuyacağınız bu kitapta da Kur’an’ın ahir zaman kitabı, Hz. Muhammed'in (sav) ahir zaman peygamberi olduğu, yine Kur’an’ın, semavi kitaplar, hadisler ve ilmi gerçekler ile işlenmeye çalışılmıştır.
Kur’an'da sık sık geçmiş peygamberlerden, kitaplardan, ümmetlerden bahsedilmesi, onun aynı kaynaktan yani Allah'tan geldiğinin delillerindendir.
Burada Kur’an’da geçen Hz. Meryem, Hz. İsa (as), İncil gibi tabirler sunulmaya çalışılmış, Hz. Muhammed’i (sav), Kur’an’ı ve ona ümmet olacak insanları asırlar öncesinden müjdeleyen örnekler verilmiştir.
Kur’an, Hz. Muhammed (sav), İslam kusursuzdur. Kusur, yaratılışı eksik olan, hata yapabilen biz insanlara mahsustur.

• Language: Türkçe
• Publisher: Crab Publishing
• Release date: Feb 13, 2022
• ISBN: 9781005225223

Enes Sadık

1970 yılında Zonguldak’ta dünyaya gelen yazar, babasının görevi nedeniyle birçok şehirde bulundu. İlahiyat fakültesinden mezun olduktan sonra 1980’lerin sonunda Rusya’dan ayrılan Türk Cumhuriyetlerinin sinesinde inanç boşluğunu bir nebze olsun doldurmak üzere Orta Asya’ya gitti. Ömrünü, neslin imanının kurtulması ve ihyası için adayan yazar, kendisini bu yolun sadık bir bendesi görerek hizmetlerde bulundu.Evli ve dört çocuğu olan yazar, şimdilerde esaret altında gonca güllerinden ayrı kalsa da Medrese-i Muhammediye’de boş durmayarak yine muhtaç gönüllere ulaşma derdinde olan bir dertli. Tek sermayesi sadakati...

Book preview

ÖNSÖZ

Bu eser için belirli kaynakları taradıktan sonra, müsveddelerle 1-2 hafta bekledim. Önce tam kaynaklı akademik tarzda yazmayı düşünüyordum. Sonra istihare ettim. Rüyamda alt kattaki masada oturmuş bu kitabı yazmaya başlıyor fakat edebi olarak yazıyordum. Bu rüya üzerine akademik olarak yazma düşüncesinden vaz geçip edebi formatta yazmaya karar verdim. Eksik ve hatalar her zaman bana aittir.

Kitabı yazmayı tamamladıktan sonra gündüz bahçede tesbih çektiğim anlarda, günlerce Ya Rabbi! Bunu tamamlamayı, yayınlamayı, muhtaç gönüllere ulaştırmayı nasip et. Bu eser öncelikle İsevîlere yönelik olduğu için Hz. Meryem’i (as), Hz. İsa’yı (as) haberdar eyle. Onların da İsevîlere rüyaeten, yakazaten görünmeleriyle teyid buyur, hidayete erecek gönülleri şimdiden hazırla… diye defalarca dua ettim.

Nihayet, bereketiyle 2020’nin Ramazan’ı geldi. 24. gecesi teravihi kılmış, namazı bitirmiş, günlük zikirlerimi ranzamda yaslanıp uyuklar vaziyette çekerken bir elim başımda gözlerimin önündeydi. Parmaklarımın arasından karşıdaki dolabın orada sarıklı-cübbeli, ince-uzun biri göründü. Hemen doğrulup baktım, artık yoktu. Görüp görmediğime şüphe ettim. Ne yazık ki bir arkadaşa çıtlattım. O da doktor kardeşime çıtlatmış. 1 saat sonra gece 12’ye doğru doktor kardeşim, Hocam bir şeyler görmüşsünüz. dedi. Ona da anlattım lakin hâlâ Görmediğim şeyleri anlatıyorsam, Rabbim beni affetsin. diye hayıflanıyordum.

Doktor kardeşim dönüp giderken yine aynı dolabın orada siyah giyimli, başörtülü bir bayan siluetine benzer görüntü yarım metre kadar merdivene tarafına doğru yürüdü ve kayboldu.

Birkaç gün sonra dualar neticesinde gözüken ya da gelenlerin Hz. İsa ile Hz. Meryem olabileceği ihsas edildi.

Bir arkadaşa da kitapla ilgili istihare rica etmiştim. Rüyasında Efendimiz’in (sav) selam ve notunu Hocaefendi’ye iletmiş. Hocaefendi o şifreli notu okuyor ama Tamamını Enes çözecek. diyor. Kağıttaki şifre 4-5 satır ve sütundan oluşuyormuş. İçinde @ işaretinin de olduğu 20’ye yakın karakterin olduğu bir şifre…

*

Zilhicce ayında (2020) bir gün yatsı namazını kılıyorduk. Malum o sırada Kâbe’ye kimseyi almıyorlardı. Çünkü Korona başlamış, yayılıyordu. Ben de sürekli Allahım! Namazlarımızı Kâbe’de kılıyor gibi kabul buyur. diye niyetleniyordum her namaza…

Benim imam olduğum bir namazla ilgili olarak Cendel arkadaşım diyor ki Farz namaza durduk, siz resmen Makam-ı İbrahim’de durup kıldırıyorsunuz, ben de arkanızda duruyorum (Zaten hep ilk safta duruyordu). Kâbe’de kılıyorduk, Hacerü’l Esved solumuzdaydı. İlk rekatta şüphelendim, ikinci rekatta secde edip kalktık; baktım aynı yerdeyiz, görüntü aynı… Namazda olduğumuz halde kendimi çimdikleyecektim, uyuyor muyum diye… Hayır uyumuyordum ve iki rekat böyle devam etti, üçüncü ve dördüncü rekatta kayboldu.

Ben inanıyorum ki Kâbe’yi insanlığa kapatan Allah, ahirzaman garipleri olan Medrese-i Yusufiye sakinlerine açtı. Birçok arkadaş da rüyalarında Kâbe’de toplu ve sadece bizim arkadaşlarımızın namaz kıldığını görüyordu. Ama bizimkisi tam bir yakazaydı.

*

Hamdolsun, her gece teheccüde ve zikre kalkabildik. Zannedersem Safer ayı (2020) idi. Gece uyuyorum, bir el dokundu Hadi kalk artık! dedi. Kalktım, baktım ortada kimse yok. Herkes uyuyordu ve saat 4’e 10 vardı.

Her gece yatarken Ya Rab! Seninle gece buluşabilmeyi nasip eyle. Ama benim nefsime bırakma, Sen uyandır. diye ediyordum. Bazen bir ses, bazen bir el uyandırıyordu.

***

XXI. yüzyıl inanç buhranları anaforunda kıvranan insan, hep bir arayış içerisinde oldu. Maddi dünyanın boğucu iklimi içinde hep ebedi mutluluğa ulaştıracak hakikat ve değerleri arama gayreti içerisinde...

İşte bu eserde bu arayışa bir nebze olsun çare olmak, yol göstermek amaçlanmıştır. Gönüllere hakikati duyuracak, bütün kâinatı içindekilerle beraber yaratan, yöneten yüce ve bir olan yaratıcıdır.

Eseri, kıymetli eşim Ayşe Betül ve çocuklarım Esma, Esra, Enes ve İlyas’a ithaf ediyorum.

Bu eserin hazırlanmasında, yayımlanması ve muhtaç gönüllere duyurulmasında emeği geçen herkese sonsuz şükranlarımı sunuyorum.

Enes Sadık

18 Kasım 2021

GİRİŞ

Kalabalıklar, çokluklar, keşmekeş, karışıklıklar içinde yaşayan insan, günlük hayatın koşturmaları arasında, çoluk-çocuk, yeme-içme, dünyalık geçimini kazanma gayretleri içinde, Nereden geldim, şu anda neredeyim ve nereye gidiyorum? sorularını çok düşünemiyor.

Öncelikle, kâinata bakılınca insan, bütün canlıların en akıllısı, her varlığa hükmeden bir canlı konumunda. Bu yönüyle kâinatın halifesi gibi. Öte yandan bu en akıllı varlık, karanlıklardan, kendini bilmeden, iki hücreden meydana gelen ve sekiz on yıl olgunlaşma süreçlerine tabi olan bir sırlar alemi.

Aklı biraz erip, dönüp kâinata bakınca, yaşaması için tüm imkanların oluştuğu bir dünyada yaşıyor. O dünya kendisinden bir milyon kat büyük, çekirdek ısısı on beş milyonda altı santigrat dereceye ulaşan dev bir ateş topuna bağlı dönüyor. O ateş topundan daha büyük kardeşleri olan seksen trilyon ateş toplarının oluşturduğu bir uzay sistemi var.

İnsan üzerine bastığı dünya da bir zamanlar bir ateş topundan kopmuş küçük bir ateş topuyken, zamanla soğuyup milyon yıllar içerisinde yaşanabilir bir hale geldi ki dünyanın içi, geçmişini hatırlatırcasına hala kaynayan bir ateştir.

Dünyanın evveli bir ateş topu olduğuna göre, şu anda üzerinde bulunan tüm canlı varlıklar sonradan oluşmuştur. Bu oluşumların milyon yıllar içerisinde sebeplerle, ihtimallerle, tesadüflerle, kâinatın kendi kendine oluştuğuna inanmak tam bir safsatadır. Zira 2020’li yıllarda kâinatın