Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Etkileşenler
Etkileşenler
Etkileşenler
Ebook145 pages1 hour

Etkileşenler

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

A novel of business ethics telling a story of a whistle blower

Etkileşenler romanında ALBETA firmasında çalışan mühendis Hakan’ın etrafında dönen olaylar, firmanın içinde ve dışında meydana gelen diğer gelişmelerle kurgulanarak işletme yönetiminin ve iş ahlâkının temel sorunları irdeleniyor. Harami Ali Bey oyunu ise ahlaki karar vermede yapılan hataların şanssızlıkla birleşince insanın başına neler getirebileceğini anlatıyor. Diğer kısa hikâyeler ise günlük hayatta sıkça rastlanan ve yolsuzluktan ihmale kadar uzanan bir dizi etik sorunun daha çok mizahi bir dille canlandırılmasından oluşuyor.

Bir öğrenci e-postasından....

“Saygıdeğer Mahmut Hocam,İşletme 2. Sınıf öğrenciniz A. C.Okuduğum en güzel ‘sosyal sorumluluk’ romanıydı. Çok akıcı, sürükleyici bir romandı. Gerçekten ellerinize sağlık, dilerim daha nice romanlarınızı okuma keyfini yaşayabiliriz. Siz benim için bu güzel üniversitemin Hikmet Timur’usunuz. Ellerinize sağlık sayın hocam.Soner Bey gibilerin çok sayıda olduğu bu dünyada, Hakan Bey gibilerden olmayı diliyorum!

LanguageTürkçe
PublisherMahmut Arslan
Release dateOct 8, 2018
ISBN9780463426562
Etkileşenler
Author

Mahmut Arslan

A social researcher and a professor of business ethics, born in Turkey and lives in the USA, New Jersey

Related to Etkileşenler

Related ebooks

Reviews for Etkileşenler

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Etkileşenler - Mahmut Arslan

    ETKİLEŞENLERLER

    Bir Örnek Olay Romanı

    2. Baskı

    ROMAN

    Prof.Dr. Mahmut Arslan

    Bu Kitap Alçak Bir Terör Saldırısı Sonucu Genç Yaşta Aramızdan Ayrılan Ahlak Timsali Şehit Başmüfettiş Oğuzhan Dura Kardeşimizin Aziz Hatırasına İthaf Olunur.

    Eserlerde geçen firma, ürün ve şahıs adları yazarın hayal ürünüdür.

    Her hakkı saklıdır, yazarın yazılı izni olmadan alıntı yapılamaz.

    1.Baskı: 2007 Phnoneix Yayınları, Ankara

    2. Baskı, 2018, Smashword Digital Printing

    İKİNCİ DİJİTAL BASKIYA ÖNSÖZ

    Bu kitap iş etiği ve insan kaynakları konularını ele alan dramatize edilmiş bir kısa roman (novella) ihtiva etmektedir. Kanımızca edebiyat sosyal bilimlerde öğretimin kolay ve eğlendirici olması yönünde çok kullanışlı bir araçtır ve edebiyatın her türü bu amaçla kullanılabilir. Çocuk masallarının en önemli işlevinin çocuklara değer aktarımı olduğunu hatırlarsak her tür edebiyatta didaktik bir kaygının az ya da çok olduğunu görebiliriz. Düz yazı eserleri ister bir öykü olsun ister roman ya da oyun, temelinde bir hikâyeye dayanırlar. Çocukken masal dinlemeye bayılan insanlar büyüdüklerinde de iyi hikayeler dinlemeyi severler. Başarılı bir filmin, bir oyunun, bir operanın bir romanın arkasında sadece iyi bir hikâye vardır.

    2007 yılında Etkileşenler adıyla kısa roman tarzındaki ilk örnek olayı yazıp yayınladıktan sonra gerek meslektaşlarımdan gerekse de beni tanıyan ve tanımayan birçok öğrenciden çok olumlu ve teşvik edici yorumlar aldım. Bu çalışmamız edebiyatın sosyal bilimlerde bir öğrenme aracı olarak kullanılabileceğinin çok iyi bir kanıtı oldu. Öğrencilerim sıkıcı ders kitaplarından öğrenmekte zorlandıkları pek çok konuyu bu kısa romandan öğrendiklerini söylediler ve beni buna benzer başka eserler verme konusunda da cesaretlendirdiler. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden Etkileşenler romanı hakkında aldığım e-postaların bir kısmını romanın sonunda bulacaksınız. Ayrıca Etkileşenleri derslerinde ders materyali olarak kullanacak olan öğreticiler için ve de kendini değerlendirmek isteyen öğrenciler için metnin sonunda eserden sorulara yer verilmiştir.

    Kitapta yer öyküler iş yaşamında geçen iş ahlakı açısından sorunlu olay ve durumları ele almaktadır. Okuyucu bu öyküleri sadece bir hikâye olarak okuyup keyif alabileceği gibi öyküdeki etik problemi yakalayıp analiz edebilir. Bunun için de kuramsal bir iş etiği kitabını okumuş olması daha iyi analiz yapmasını sağlayacaktır.

    Bu kitabın tümü ya da bir kısmı için olumlu ya da olumsuz görüşlerinizi aşağıdaki e-posta adresime gönderip benimle paylaşmanız beni mutlu edecektir. Keyifli okumalar ve okurken öğrenmeler dileğiyle

    Prof.Dr. Mahmut Arslan

    10 Nisan 2018

    Başakşehir/İstanbul

    E-posta: marslan23@yahoo.com

    Etkileşenler romanında ALBETA firmasında çalışan mühendis Hakan’ın etrafında dönen olaylar, firmanın içinde ve dışında meydana gelen diğer gelişmelerle kurgulanarak işletme yönetiminin ve iş ahlâkının temel sorunları irdeleniyor. Harami Ali Bey oyunu ise ahlaki karar vermede yapılan hataların şanssızlıkla birleşince insanın başına neler getirebileceğini anlatıyor. Diğer kısa hikâyeler ise günlük hayatta sıkça rastlanan ve yolsuzluktan ihmale kadar uzanan bir dizi etik sorunun daha çok mizahi bir dille canlandırılmasından oluşuyor.

    Bir öğrenci e-postasından….

    "Saygıdeğer Mahmut Hocam,

    İşletme 2. Sınıf öğrenciniz A. C.

    Okuduğum en güzel ‘sosyal sorumluluk’ romanıydı. Çok akıcı, sürükleyici bir romandı. Gerçekten ellerinize sağlık, dilerim daha nice romanlarınızı okuma keyfini yaşayabiliriz. Siz benim için bu güzel üniversitemin Hikmet Timur’usunuz. Ellerinize sağlık sayın hocam.

    Soner Bey gibilerin çok sayıda olduğu bu dünyada, Hakan Bey gibilerden olmayı diliyorum!

    Ahlak Timsali Şehit Başmüfettiş Oğuzhan Dura’nın Aziz Hatırasına

    ETKİLEŞENLER

    1

    Sibel Yılmazer Dermatoloji kliniğinin bekleme salonunda sırasını beklerken elindeki dergiyi karıştırıyordu. Sağında ve solunda oturan hastaları görmek istemediğinden bütün dikkatini elindeki dergiye vermişti. Dergi bir moda dergisiydi. Bu yılın moda renklerinden oluşan yazlık giysiler güzel mankenlerin üzerinde sergileniyordu. Sibel, manken kızların üzerindeki kıyafetlerden çok saçlarına ve saç modellerine bakıyordu. Kızların hemen hepsi uzun ve parlak saçlıydı. Birçoğunun saçı da bu yılın moda rengi olan kızıla boyalıydı. Bu güzel saçlı kızlara baktıkça içi hüzün ve kızgınlık doluyordu.

    Yirmi sekiz yaşında alımlı ve güzel bir kadındı Sibel. Ortanın üzerinde sayılabilecek boyu, iri gözleri, yuvarlak ve yumuşak hatlarıyla beğeni dolu bakışları üzerine çeken biriydi. Lise yıllarından beri Sibel’in etrafından erkekler eksik olmamıştı. Zor beğenen biriydi, üniversitede sadece dersleriyle ilgilenmiş, erkeklerin ilgisine cevap vermemiş ancak okulu bitirince kısa süreli birkaç sevgilisi olmuşsa da üç yıl önce en son sevgilisi olan Murat’la evlenmişti. Murat belki sevgililerinin en yakışıklısı ya da en zengini değildi ama kendisini en çok anlayanı ve görünen o ki en çok seveniydi. Çok renkli biri değildi Murat, hatta Sibel çoğu zaman onu tekdüze bulur ama fazla sorun etmezdi. Mesleğinde başarılı bir elektrik mühendisiydi. Ortak bir arkadaşlarının evinde tanımıştı genç ve güzel İngilizce öğretmeni Sibel’i. Sıcak bakışları, çok tatlı bulduğu ses tonu, düzgün ve çekici hatlarıyla bir anda dikkatini çekivermişti. Doğrusu başlangıçta Sibel, Murat için aynı hislere sahip değildi. Ancak Murat, ilk tanışmalarından sonra o denli sık arayıp görüşmek istemişti ki Sibel hayır, diyememişti. Birkaç görüşme sonra önceleri sadece şirin bulduğu bu erkeğe giderek âşık olmaya başlamıştı. Birkaç kez kavga edip küsmüş olsalar da sonunda nikâh masasına oturmuşlardı

    Sibel elindeki moda dergisinin sayfalarından birinde gördüğü bir modele gözü takılmış olarak, neredeyse beş dakikadır aynı fotoğrafa bakıp duruyordu. Fotoğraf antik bir tiyatronun merdivenlerinde çekilmişti. Genç bir model, açık renk etek ceketle ve arkasında bir deniz manzarasıyla tiyatronun en üst basamağında çektirmişti bu pozu ve uzun kızıl saçları rüzgârda dalgalanıyordu. Sibel’in bakışları modelin giysisinden çok saçlarında geziniyordu.

    Üç yıl önce Murat ile çıktıkları ilk yaz tatili aklına geliyordu bu fotoğrafa baktıkça. Murat, çok sevdiği Ege’ye götürmüştü Sibel’i. Ailesi Egeli olmasa da çocukluğunun geçmiş olduğu Ege’yi ve Ege kültürünü çok seviyordu. Mühendis olmasına rağmen antik Ege uygarlıkları hakkında araştırmalar yapan biriydi Murat. Önce Ayvalık’a gitmişlerdi. Zeytin bahçelerini gezmiş, Sarımsaklı plajında denize girmiş, Cunda adasında da yemek yemişlerdi. Ayvalık’ta birkaç gün kaldıktan sonra Murat Kuşadası’na götürmüştü Sibel’i. Murat’ın yabancı turistlerle dolu Kuşadası’nı sevdiği söylenemezdi. İngiliz işçi sınıfının görgüsüzlüklerini burada şımarıkça sergilemelerine tahammül edemiyordu. O daha çok Selçuk ve Efes civarındaki tarihi yerlerle ilgileniyordu. Sabah saatlerinde kadınlar plajı çok kalabalık olmadan önce denize girmişler, öğleden önce Murat O’nu Efes antik kentine götürmüştü. Daha önce defalarca gezdiği bir yer olduğu için bir rehber gibi yönlendiriyordu Sibel’i. Hayır oradan değil, önce şu alanı görelim, gibi yönlendirmelerle çekip çevriliyordu Sibel. Murat’ın bu kendinden geçmiş halini görmek Sibel’i şaşırtmıştı. Murat buraları gezmekte olan bir yerli turist değil de sanki iki bin yıl önce buralarda yaşamış biriymiş de yaşadığı yerlere geri dönmüş gibiydi. Gişelerden bilet alıp antik şehre girdikten sonra önce sola dönüp Liman Caddesi’ni gezmişlerdi. Sibel Murat’a burada deniz yok ki neden Liman Caddesi deniyor, diye sorduğunda iki bin yıl önce deniz kıyısının Efes’te olduğunu, yıllar içinde Menderes Irmağı’nın sahili doldurmasıyla kıyının Kuşadası’na kadar çekildiği cevabını almıştı. Liman Caddesi’ni gezdikten sonra tam aksi yöndeki Efes Tiyatrosu’nu gezmişlerdi. Aziz Pavlus’un Efes halkına İsa’nın dinini anlattığı tarihi bir yerdi burası. Efesliler de Efes’in Artemis’i yücedir diye bağırarak Pavlus’a saldırmışlardı. Sibel bunları dinlerken bir an rahmetli babaannesinin dedesiyle evlendikten sonra dinini değiştirmiş bir Rum kadını olduğunu hatırlamış ve babaannesinin eski inancının köklerinin bu yerde atıldığını anlamıştı. Babaannesinin Rum olduğunu kendisi de yeni öğrenmişti, hem de iki yıl önce babaannesinin cenazesinde. Ailede bir sır olarak saklanan bu konuyu Murat’a anlatmanın bir gereği yok, diye düşündü içinden. Sibel bunları düşünürken Murat, Sibel’e tiyatronun en üst basamaklarından birinde durmasını söylemiş ve genç karısının kare kare pozlarını çekmişti. Sibel’in uzun ve kızıla boyalı saçları ne de güzel savrulmuştu rüzgârda.

    Sibel’in gerçek saç rengi kumraldı ama şarap rengi kızıl saç da çok yakışıyordu. Murat’ın kızıla boyalı saçlarını çok çekici bulduğunu söylemesi üzerine Sibel, saçlarını uzun bir süredir hep kızıla boyamaya başlamıştı. Bakımlı olmaya, kendine özen göstermeye çok dikkat eden bir kadındı Sibel. Gelirinin önemli bir bölümünü bakım malzemeleri ve kremlerine vermekten çekinmezdi. Saçlarını devamlı boyamaya başlamasından sonra daha bir önem vermişti saç bakımına. Saçlarını boyamak iyiydi de önemli bir sorunu da birlikte getiriyordu. Boyalı saçlarda, ne kadar kaliteli bir boya kullanılırsa kullanılsın birkaç yıkamadan sonra boyanın parlaklığı ortadan kalkıyor, saçın rengi solup matlaşmaya başlıyordu. Bu matlaşmanın derecesi de saç yıkamada kullanılan şampuanın kalitesine göre değişiyordu. Sibel saçlarını devamlı boyamaya başladıktan sonra bir sürü saç şampuanını arka arkaya denemeye başlamıştı. Bir Pazar günü, Murat ile birlikte geç uyanmışlar ve kendilerine mükellef bir kahvaltı sofrası hazırlamışlardı. Hem kahvaltı yapıp hem de televizyondaki sohbet programını izleyebilmek için salondaki yemek masasında kahvaltı ediyorlardı. Sohbet programının arasında her zamanki gibi uzun bir reklâm arası verilmişti, reklâmlarda Sibel’in dikkatini çeken yeni bir şampuan tanıtılıyordu.

    "ALBETA şampuanları boyalı saçlarınızın parlaklığına zarar vermeden, her gün gönül rahatlığıyla saçlarınızı yıkayabileceğiniz tek şampuan."

    Baksana Murat, bana işte bu şampuandan almanı istiyorum.

    Güzelim bunların hepsi de birbirinin aynıdır. Gerçekten aralarında bir farklılık olduğuna inanmıyorum ama sen kendini iyi hissedeceksen bu sefer de ALBETA’yı deneyelim bakalım.

    Sibel kendisinin yapabileceği alışverişlerini tümünü Murat’a yaptırmaktan büyük haz duyardı. Bencillikten çok çocukça bir nazlanma duygusundan kaynaklanıyordu bu davranışı. Boyalı saçlarının daha parlak ve canlı olması için o haftadan sonra hep ALBETA kullanmaya başlamıştı. Şampuan gerçekten farklıydı ve saç boyasının parlaklığına zarar vermeden temizlik sağlıyordu. Ancak yaklaşık sekiz ay sonra Sibel sabahları kalktığında yastığının üzerinde her zamankinden daha fazla saç döküntüsü bulmaya başladı.

    Bir gün duş yaparken saçlarının tutam tutam ellerine

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1