Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Kızsız Hayat
Kızsız Hayat
Kızsız Hayat
Ebook199 pages2 hours

Kızsız Hayat

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Bodrumda luks bir hayat yasayan Hayrettin, istanbul’da universiteyi kazanir. Istanbul’un gece hayatini merak ederek buyuk bir heyecanla istanbul’a gelir. Universiteye baslar ama istedigi ortami ve gece hayatini bulamaz. Bu yuzden kendini universiteden kovdurmaya calisir ve sonunda basarir. Bu haberi babasina verir ama beklemedigi bir tepkiyle karsilasir. Babasi tarafindan Bodruma donmesi reddedilir.

Hayrettin okula da devam edemeyecegi icin, istanbulda once ev sonra is aramaya baslar. Evi istanbulun kenar bir mahallesinde bulur. Kitabin konusu Hayrettin’in ilk is deneyimi olan evlerde temizlik gorevlisi olarak calismasiyla baslar. Temizlik goreviyle birlikte insanlarin birbirlerini nasil kullandigi anlatilir. Hayrettin, temizlik isinden sonra sirasiyla evlilik programi, dilencilik, falcilik ve en sonunda muhabirlik mesleginde yapilan hilelere sahit olur. Kitap bu 5 ana temadan olusur. Hayrettin’i ise kitabin sonunda, cok buyuk bir surpriz beklemektedir..

LanguageTürkçe
PublisherVeysi Topkac
Release dateNov 3, 2012
ISBN9781301853403
Kızsız Hayat
Author

Veysi Topkac

KISA ÖZGEÇMİŞ 1989 yılında diyarbakırda doğdum. 1990 yılında İstanbula taşındık. İlk ve Orta okulu Adem Çelik İ.Ö. Okulunda, Liseyi 75. Yıl Cumhuriyet lisesinde okudum. 2008 yılında Beykent üniversitesini okurken bazı sorunlar nedeniyle okulu yarım bırakmak zorunda kaldım. Bu olaydan sonra üniversite hayatıma 2012 yılına kadar ara verdim. 2012 yılında Anadolu üniversitesi tarım fakültesini kazandım. Bu bölüme şu anda devam ediyorum. Kızsız Hayat’ı 05.12.2011 yılında yazmaya başladım.. BRIEF BACKGROUND I was born diyarbakırda in 1989. in 1990, he moved to Istanbul. Primary and secondary school, "Adem Çelik", 75. year high school "Cumhuriyet", the school of Bc. 1990. I have read the Republic high school in the same year. In 2008, the Beykent University had to leave school because of some problems reading half. After that, incident I gave to my life in college search by 2012. In 2012, I entered the Anadolu University Agriculture faculty. Keep this section at this time. "Kızsız Hayat" or in english "Life without Girls", I started to write in 05.12.2011 ...

Related to Kızsız Hayat

Related ebooks

Reviews for Kızsız Hayat

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Kızsız Hayat - Veysi Topkac

    KISA ÖZGEÇMİŞ

    1989 yılında diyarbakırda doğdum. 1990 yılında İstanbula taşındık. İlk ve Orta okulu Adem Çelik İ.Ö. Okulunda, Liseyi 75. Yıl Cumhuriyet lisesinde okudum. 2008 yılında Beykent üniversitesini okurken bazı sorunlar nedeniyle okulu yarım bırakmak zorunda kaldım. Bu olaydan sonra üniversite hayatıma 2012 yılına kadar ara verdim. 2012 yılında Anadolu üniversitesi tarım fakültesini kazandım. Bu bölüme şu anda devam ediyorum. Kızsız Hayat’ı 05.12.2011 yılında yazmaya başladım..

    İthaf: Aileme ve Mehmet Yasin Büyükhan’a teşekkür ederim..

    * * * * *

    Önsöz –Preface- (About the Book)

    Bodrumda lüks bir hayat yaşayan Hayrettin, İstanbul’da üniversiteyi kazanır. İstanbul’un gece hayatını merak ederek büyük bir heyecanla İstanbul’a gelir. Üniversiteye başlar ama istediği ortamı ve gece hayatını bulamaz. Bu yüzden kendini üniversiteden kovdurmaya çalışır ve sonunda başarır. Bu haberi babasına verir ama beklemediği bir tepkiyle karşılaşır. Babası tarafından Bodruma dönmesi reddedilir. Hayrettin okula da devam edemeyeceği için İstanbulda önce ev sonra iş aramaya başlar. Evi İstanbulun kenar bir mahallesinde bulur. Kitabın konusu Hayrettin’in ilk iş deneyimi olan evlerde temizlik görevlisi olarak çalışmasıyla başlar. Temizlik göreviyle birlikte insanların birbirlerini nasıl kullandığı anlatılır. Hayrettin temizlik işinden sonra sırasıyla evlilik proğramı, dilencilik, falcılık ve en sonunda muhabirlik mesleğinde yapılan hilelere şahit olur. Kitap bu 5 ana temadan oluşur. Hayrettin’i ise kitabın sonunda çok büyük bir sürpriz beklemektedir..

    Table of Contents

    About Author

    Preface (About the Book)

    Kızsız Hayat

    KIZSIZ HAYAT

    MİZAH (A COMICS)

    "Aşk; saf, duru insanları sever. Kafasında binbir tilki dönenler aşkı yaşayamaz. İsteseler de Yaşayamaz, Arınmalısın.! En saf, en duru haline dönmelisin ki yaşayabilesin Aşkı.."

    Veysi TOPKAÇ

    Bodrum’un sıcak bir gününde aldım haberi; İstanbul’da üniversiteyi kazanmışım. Magazin programlarından İstanbul’u bildiğim için üniversiteden çok İstanbul heyecanlandırdı beni. Ben de kazandığımı öğrendiğim ilk gün pılımı, pırtımı toplayıp merakla büyük günü bekledim. Kayıt dönemi başlayınca da hemen İstanbul’a gidip üniversiteye kaydımı yaptırdım.

    Üniversite’nin sağladığı yurda kayıt yapacağım sırada ise pala bıyıklı görevli sırıtarak kız, erkek karışık değil ha dedi. İran mı kardeşim burası, diyerek görevliyle tartıştım biraz, neyse ki araya girip olayı tatlıya bağladılar. Üniversiteyle ilgili tüm işlemlerim bitince de İstanbul’u gezemeye başladım; ancak İstanbul beklediğim gibi çıkmadı.

    Hani nerede gece hayatı? sosyete dünyası? otuz metre trafikten başka bir şey yok!

    Bir süre sonra İstanbul’dan ümidimi keserek okulun açılmasını bekledim…Nihayet okul açıldı; ama bu sefer de kızlar yüzüme bakmıyordu. Biraz yanaştımsa da hiçbiri yüz vermedi. Bir ay sonra da hem İstanbul’dan hem de üniversite’den sıkıldım. Bu sefer de kendimi kovdurmak için çalışmalara başladım.

    Nihayet bir sabah fırsatını bulup okul girişinde temiz hava alan bayan öğretmene cinsel içerikli sözler söyledim. Kadın adeta dondu kaldı, ben ise sırıtmaya başladım. Kadın şoku atlattıktan sonra koşarak içeri girdi. Ben de merakla olacakları bekledim. Üç gün sonra disipline verildiğimi öğrendim. Haberi veren bayana: Siz kovmuyorsunuz, ben kaydımı siliyorum! diye rest çektim ve bir daha okula dönmemek üzere üniversite’den ayrıldım.

    O akşamı yurtta geçirdim. Ertesi gün öğlene doğru babamı arayıp olayı kendi lehime çevirerek anlattım.

    -İyi tamam oğlum, canın sağ olsun, dön eve-diyeceğini ümit ederken; Babam sinirli bir sesle Ulan birde yalan atıyorsun, okul ne halt yediğini haber verdi. Bu saat’ten sonra ne eve ne de bodrum’a adımını atıyorsun. Seni evlatlıktanda red ediyorum dedi;

    Telefonu yüzüme kapattı.

    Bu hiç hesapta yoktu. Artık Bodrum’a dönmem imkansız. Birkaç gün daha yurtta kaldıktan sonra ev aramaya başladım. Boğaz manzaralı evler pahalı olduğu için daha çok kenarda köşede bir ev arıyordum. Biraz burdan, biraz ordan diyerek dolaşınca kendimi bir mahallenin içinde buldum. Yıkık binaların olduğu bu mahalle, sanki başka bir dünyaydı.

    Korkarak biraz ilerleyince karşıma yırtık elbiseli dört tane kadın çıktı. Eğer uzaylıların yerleşim yerine gelmediysem bunlar muhtemelen insandı. Kadınlar hiç kıpırdamıyor, öylece bana bakıyorlardı. Donmuş gibiydiler, hani amerikan filmlerinde olur ya, bir grup yolunu kaybedip mumyalaşmış bir şehir bulur, işte ben de kendimi öyle bir şehirde buldum. Önce tereddütte kaldıysam da sonra yerden bir tane taş alıp yavaş yavaş kadınlara doğru yürümeye başladım. Biraz daha ilerleyince kadınlardan biri aniden kıpırdadı. Bense olduğum yerde çakılı kaldım. Ne ileri ne de geri gidebiliyordum. Kadın on adım ötede bana bir şey söylemeye çalışıyordu. En sonunda tüm gücümü toplayarak ileri yürümeye başladım. Acaba hangi dili konuşuyorlar? diye düşünerek kadınların yanına vardım.

    Üç kadın şaşkınlıkla bana bakıyordu. Biri: san kumsun? dedi. San kumsun ne ya? diyebildim kısık sesle. Kadın tekrar aynı lafı söyledi. Ben yine anlamadan kadına bakınca, yanındaki daha genç olanı sen kimsin?dedi. valla abla, az önce bilinmeyen bir yoldan gelmiş allah’ın kuluyum. Kadınlar hiç bir şey söylemeden önlerinde pişen yemekle uğraşmaya başladı. Sanki ben yokmuşum gibi davranıyorlardı. Acaba ışınlanmış olabilirmiyim, diye arkama baktım. Gökyüzü normaldi, ileride az da olsa araba sesi geliyordu. Kadınlardan ümidimi kesip ileri doğru koşmaya başladım. Karşıma kızlarla oturmuş, zebaniyi andıran yüzüyle bir kadın çıkınca durdum. Kadın sefillikle alay eder gibi bir de etine dolgundu. Beni görünce ayağa kalktı, yanıma geldi. hergele sen kısmın?

    Aynı şeyleri ona da söyleyip kendimi tanıttım. Sonra-ev arıyorum-diye lafı ağzımdan kaçırdım. Artık ağzımı tutmam faydasızdı. Kadın sevinçle iki katlı binayı gösterdi. Ben de başka çarem olmadığı için binaya alıcı gözüyle baktım, pencereleri naylondan olan binayı almaya karar verdim. Sonra kadınla ilkokul seviyesinde konuşup anlaştım. Gerçi binayı değil, iki kattan birini verdi. İçeri girip yaşayacağım eve baktım; ancak evde bırakın canlıyı, ölü bile yatmazdı. Kadın da durumu bildiği için hemen evi temizlemeye başladı. Akşamda yemek getirdi. Ben -ne kadar iyi kadın- diye düşünmeye başlamıştım ki; Kadın iki avucunu uzatıp para istedi. Şimdi durum anlaşıldı, kadın beni zengin sanıyordu. Üzerimdeki pahalı kıyafetleri görüncede hemen evini verdi. Ayıp olmasın diye biraz para verdim, kadın sevinerek gitti. O günden sonra da bana hep evlat muamelesi yaptı. Tabi param az kalınca para vermeyi kestim. Kadın ise birkaç gün surat yaptıktan sonra ne selam verdi ne de yemek getirdi. Bazı akşamlar zorla kuru ekmek veriyordu. Hayır, çıkıp lokanta arayacağım; ama korkudan evden de çıkamıyordum..

    İlk kez üç hafta sonra dışarı çıktım. Biraz mahalleyi gezince ilk fark ettiğim şey; mahallede hayvan yaşamıyordu. Hayvan bile yaşamıyor burada! Bir hafta sonra mahalleden dışarı çıkıp iş aramaya başladım. Yolda gördüğüm telefon numarasını mezarıma gidince aradım.

    Karşıma çıkan bayan sesi buyrun dedi.

    Merhaba hanımefendi, çalışacak adam arıyormuşsunuz?

    evet beyefendi, çalışacak eleman arıyoruz.

    ben tam sizin aradığınız elemanım, bütün gün eşek gibi çalışırım!

    beyefendi diye biraz sesini yükseltti lütfen biraz daha doğru kelimeler kullanın

    peki hanımefendi, işe alınmam için ne yapmam gerekiyor?

    Kadın adresi verip telefonu kapadı.

    Bu kadınlarla işim var.

    Sabah erkenden verilen adrese gittim. İş yeri, iki katlı binaydı. Kapıdaki güvenliğin yanına gidip durumumu izah ettim, beni ilerdeki odaya yönlendirdi.

    O tarafa gidip kapıyı tıklattım, içeri girdim.

    Kadın ayağa kalkmadan oturmam gereken yeri gösterdi. 40 yaşlarında esmer tenliydi. Ama telefondaki sese göre konuşmak gerekirse; ses var görüntü yoktu.

    Hoşgeldinizdedi soğuk bir sesle.

    Hoş ve güzel buldum hanımefendi diye sırıttım dün telefonda iş başvurusu için konuşmuştuk

    hatırladım, isminiz neydi?

    hayrettindiyerek elimi uzattım;

    Kadın isteksiz bir şekilde elimi sıktı ben de selcan deyip hemen elini çekti.

    Memnun oldum hanımefendi, benim bugün işim var; ama yarın öğlene doğru işe başlarım.

    İşe alınıp alınmadığınız daha sonra belli olacak önündeki kağıdı uzattı bu formu doldurun, yarın da sivinizi(cv)getirin.

    Kadının elindeki formu alıp sivi ne? diye sordum şaşkınlıkla.

    Yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi Siz formu doldurun yeter diye kestirip attı. Aramızda kısa bir sessizlik oluşunca formu doldurmaya başladım. Hayatımda ilk kez form dolduruyordum. Formu doldururken de sürekli yalana başvurdum. Bu zor soruları cevaplarken aklıma edebiyat öğretmeni geldi. Adam profesör düzeyindeki soruları biz lise 3 öğrencilerine soruyordu. Derste de sürekli dövüyordu. Sonra öğrendim ki adam kısırmış, cocukları da olmadığı için karısı terk etmiş.

    Bu kötü anılardan yavaş yavaş ayılırken selcan’ın daha bitmedi mi? diyen gür sesini duydum. Bir an afalladımsa da hemen kendime gelerek formu teslim ettim. Kadın formu sert bir şekilde alıp Biz sizi daha sonra ararız dedi, muhtemelen formu çöp kutusuna atarken. Sanırım iş hayatım da başlamadan bitti. Bu kadın da kesin pisliğine her sabah sol tarafından uyanıyordur. Kadının feminist tavırlarına sinirlenerek hızlı adımlarla odadan çıktım. Dışarıda hava gayet güzeldi. Havanın güzel olmasını fırsat bilerek kadın arayan bakışlarımı aktif hale getirdim ve yürümeye başladım.

    Kitapçının önünden geçerken önümdeki kitaba dikkat kesildim. -7 yolla kadın tavlama sanatı- isimli kitabı elime alıp içeri girdim. İçerdeki kelleşmiş adam, hemen ayağa kalkıp benimle ilgilendi. Ben de yalakalık yapma sırası diyerek konuşmaya başladım Saygıdeger beyefendi, içerisi ne kadar ferah, ne kadar büyük.. Ne diyor bu adam der gibi beni izliyordu dünyanın en büyük kitapçı dükkanı burası, hizmette kusur yok. Eğer verirseniz elimdeki kitabı almak istiyorum.

    Sözlerime anlam veremeyen adam tabi evladım diyerek kitabın fiyatını söyledi. Başımı eğdim, duygusal bir sesle saygıdeger beyefendi dedim gurbet öğrencisi olmak ne kadar zor biliyormusunuz? Size yemin ederim üç beş kuruşla idare ediyorum. O derece düştüm yani. Elimdeki kitabı ön plana çıkardım bu kitabı da kadın manyağı bir arkadaşıma almak istiyorum. Kendisi tecavüzden iki kez cezaevine girdi, kadınlara çok düşkündür. Rica edersem, biraz yani yüzde 80 indirim yapar mısınız?

    Tereddütte kaldı. Sonunda kaç paran varsa ver dedi.

    Cebimdeki bütün parayı çıkartıp saymadan adama uzattım ve koşar adım dışarı çıktım.

    Dükkandan uzaklaşırken yol parasını da adama verdiğimi hatırladım. Yol parasını nasıl bulacağım? Kaçak olarak binsem olur mu? diye endişeyle düşünürken Selcan hanımı hatırladım. Hem başvurum kabul edilmiş mi bakarım hem de muhabbet konusu olur diyerek iş yerine doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Yürürken de kitabı inceliyordum. Kitaptaki ilk üç maddeye baktıktan sonra kitabı kapatıp koşmaya başladım.

    İş yerine geldiğim gibi de Selcan’ın odasına doğru ilerledim, kapıyı tıklatıp içeri girdim. Kadın önündeki kağıtlardan başını kaldırıp bana bakınca yutkundum. Zorla gülümsemeye çalıştım.

    Sizi aradığımı hatırlamıyorum dedi ciddi bir sesle.

    Sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim..Şeyde fark ettimde, otobüs durağında, yanımda hiç para yokmuş. Eğer bana borç para verirseniz ilk maaşımda size borcumu öderim.

    Arkasına yaslandı. Alaycı bir gülümsemeyle elinizdeki kitap nedir? Az önce yoktu da dedi.

    Elimdeki kitap mı! Elimdeki kitaba acı bir şekilde baktım. Allah kahretsin! Allah belamı versin! Kitabı saklamayı unutmuşum. Kitaptan başımı kaldırıp kadına korku dolu bir yüzle baktım. Şey…Az önce kitapçının önünden geçerken yüzde 80 indirim olduğunu gördüm. Kitaba olan sevgimden dolayı da dayanamadım aldım. Ama son param olduğunu da bilmiyordum.

    Peki ismi nedir kitabın?diye sorunca bütün savunmam düştü.

    Durumu kurtaracak en ufak yalan olsaydı kesin aklıma gelirdi. Ama gelmediği için lafı geveledim şey, kitabın ismi mi? 7 yolla kadın tavlama sanatı." Son sözleri kısık sesle söyledim.

    Kadın bir süre sessiz kaldı. Alaycı gülümsemenin yerini de sert bakışlar almıştı. Ben de ne olur ne olmaz diyerek hafiften çıkış kapısına yanaştım. Durumu kurtarmak için de efendim, yüzde 80 indirim uygulanan tek kitap buydu dedim; ancak kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlardan birini yaşıyorduk.

    Kadın bir süre daha sessiz kaldıktan sonra, iki eliyle masadan destek alarak hafifçe doğruldu. Yüksek sesle Sen değil yedi yol, iki yüz yetmiş yol denesen kimse sana bakmaz diye bagırdığı gibi koşarak kendimi dışarı attım ve ilk ara sokağa girip dinlendim. Dinlenirken de kenar mahalleye nasıl gideceğimi düşündüm. Yürüyerek gitmeyi istesem bile yolu bilmiyordum. Durağa doğru yürümeye başladım. Biraz ilerleyince karşıma yetmiş yaşlarında saçı, sakalı beyazlamış mülayim tipli bir adam çıktı.

    Aslında bu kitabı aldığımda içindeki yedi yolu yaşlı bir adamın üzerinde deneyeceğim hiç aklıma gelmemişti; ama başka çarem de yoktu. Kitabın ilk maddesi açık ve net yazıyordu; konuşmaya başlayın.

    Adamın yanına gittim ve yüksek sesle beyefendi dedim. Yolda kaldım param yok. Otostop çekiyorum kimse durmuyor koluna girdim ya bize gideriz ya da yol paramı verirsin. Önce şaşıran adam, sonra gülümseyerek hafiften uzaklaştı yol paranı vereyim sen git. Cebinden çıkardığı paranın binde birini bana doğru uzattı. Al evladım, ben de emekliyim, Allah yolunu açık etsin diyerek duruma açıklık getirdi. Parayı aldığım gibi hiçbirşey söylemeden durağa kadar koştum. Sonra az ilerdeki esmer bayanın yanına oturdum.

    Kız bana kısa bir bakış attıktan sonra yüzünü başka tarafa çevirdi.

    Merhaba bayandedim Otobüsün gelmesine ne kadar var?

    Kolundaki saatine baktı On dakika içinde gelir.

    Çok iyi, on dakika sohbet etme şansımız var.

    Yok zannetmem. Yüzünü başka tarafa çevirdi.

    aaa! Neden diye ısrar ettim hem size el falı bakarım.

    Merakla bana baktı Siz falcımısınız?

    Aslında pek söylemeyi sevmem; ama amatör olarak falcılık yapmışlığım var.

    sevinerek iki elini uzattı Benim de falıma bakar mısınız?

    Sizin her yerinize bakarım deyip

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1