Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Flora
Flora
Flora
Ebook113 pages1 hour

Flora

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Mia ve Kia'ya güvenin. Doğayı katledenlere karşı verdikleri "MİSTİK" savaşta onlara sarılın. Ne kadar "yaşamsal" yapı taşları sizin doğanıza uymasada onları takip edin... Bitkisel hayat hiç bu kadar "BİTKİSEL" olmamıştı!

LanguageTürkçe
Release dateFeb 20, 2014
ISBN9781310457449
Flora
Author

Ali Acar Sungurbey

Ali Acar Sungurbey was born in Istanbul, Turkey. He worked in event management business and productions for 15 years. He loves and adores watching movies. His favorite music band is Depeche Mode. He loves animals. His ambition is to build shelters for people and animals in need. His favourite quote is from Mahatma Gandhi, "Be the change that you wish to see in the world.”.His work Gravity Upstream is a scientific fiction story. The reason for writing Gravity Upstream is to create the most unique story ever! He believes that he has done it!

Related to Flora

Related ebooks

Reviews for Flora

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Flora - Ali Acar Sungurbey

    POLEN

    Mia ve Kia arasında sadece otuz metre vardı. Mia, ısırgan otu tarlasının ortasında gözleri ufuğa kilitli halde Kia’nın aşkından aldığı yücelti ile olacakların kanını akıtacağını biliyordu. Mia, biçare lale tarlasında volta atan aşkı Kia’ya baktı ve seslendi.

    Mia: Keskin tırpanları hissediyorum yaklaşıyorlar. Isırganları, laleleri, seni ve beni bir kez daha kanatacaklar, yakınlaşıyorlar Kia, en yakın ağacın iç yüzeyine saklanmalıyız, hala engel olamıyoruz, hala cevap atağında bulunamıyoruz.

    Mia ve Kia tarlaların arkasındaki çam ağacının iç yüzeyine geçiş yaptılar. Yirmi kızıl enseli tırpanlarıyla tarlalara yaklaştılar. Mekanik, vücut, dilleri avuçlarına kenetlenmiş aparatlarını savurmaya başladı. Isırganlar ve laleler yardım dilendiler, rica ettiler, bizleri biçmeyin diye. Tarla için çok geçti artık... Mia ve Kia için de.

    Tarlayı kan boyamıştı, çam ağacının iç yüzeyine saklı siyah keten takım elbise ve siyah ipek elbise içindeki varlıkların gözeneklerinden akan kan siyah kumaşın tonunu değiştirmekteki savaşında yenik düşmüştü. Siyah siyahtı. Siyah hala siyahtı. Avuçlar kulakları tıkıyordu, tıkamak zorundaydı, ısırganların ve lalelerin çığlıklarını Mia ve Kia’nın inci rengindeki gözyaşları boyuyordu. Mia, Kia’ya yakardı daha sıkı diye. Daha sıkı sarıl bana diye. Yoksunluğa yenik düşen Kia, Mia’nın dileğini gerçekleştirdi, Mia’nın avuçlarını boşalttı, kulaklarına inancıyla seslendi.

    Kia: Bitireceğim, yola ulaşacağım, katliamı durduracağım, seni, bizi ve florayı koruyacağım, sonsuza kadar, sonsuzluğa kadar.

    Mia bir an olsun oksijeni hissedebildi, kadifemsi tadını dudaklarında dolaştırdı. Tırpan müptelalarının işleri bittikten sonra Kia, Mia’nın avucuna sarıldı,

    Mia’yı ağacın iç yüzeyinden dışarı çıkardı, şaşkın adımlarını mekanik topluluğa doğru savurmaya başladı. Soya tohumlarını gübreleyenlere doğru iyice yaklaştılar; mimik, jest, vücut dili yoksunu kızıl enselilere yakınlaştıkça yakınlaştılar. Tırpanlar geride kalmıştı, artık matem içinde süzülen Mia ve Kia için bir tehlike kalmamıştı. Mia temas yoksunluğu içinde, bilincinin en alt çekmecesinden çıkardığı okşamasını tırpancılardan birine uzattı, hiç bir şey hissedemedi! Ne bir hüzün, ne bir yorgunluk, ne de bir zevk. Avucuna sarılmış Kia’ya seslendi.

    Mia: Boş! İçi boş bu bedenin, yüreği sarkaç, zihni kaypak. Kia, biliyorum dolu olana ulaşacağız

    Kia: Ruhu yüce olanla karşılaşacağız. Para ekimi eşittir soya ekimi sona erdi.

    Tırpancılar kamyonetlerine ilerlerken Mia ve Kia’nın dikkatini ılık meltem çekti. Ilık meltemin dikkatini ise, at kuyruğu bağlı tırpancının saçları çekti. Rüzgarın at kuyruğunu savurmasıyla bu sefer Mia ve Kia'nın dikkatini çeken logoydu, Greenpeace logosu.

    Ilık güneşin altında papatya tarlasının ortasına uzanmış, birbirlerine sımsıkı sarılmış iki varlıktan biri olan Mia, Kia’ya dingince sordu:

    Mia: Neden yapıtaşlarımız onlara benziyor, uzuvlarımız eşdeğer ama biz onlar değiliz, biz neyiz, aşk?

    Kia buseyi Mia’nın anlına kondurdu ve cevap verdi.

    Kia: Belki birer polen, süzülen, okşanmaya aç bitki örtüsü üzerinde birer dalgayız. Papatyaların tatlarına ihtiyacımız var, bizimde papatyaların tadına ihtiyacımız var. Belki de birer sincap, aşık oldukları bölgede, florada en özel mertebelerinde dolanan iki sincap. Belki de sarı renkleriz, güneşin ışınlarıyız yeryüzündeki tüm çiçekleri, ağaçları, bitkisel örtüyü ısıtan ışınlarız. Belki de birer damla. Susadıklarında papatyaların dudaklarına düşen yağmur damlacıklarıyız. Belki de rüzgar, terlediklerinde serinleten, oksijen yoksunluğuyla savaş verirken, yardımlarına yetişen esintileriz. Belki de yücelmeleri için gökyüzüne ulaşmaları için toprak.

    Gün ışığı Mia ve Kia’yı uyandırdı. Kia, Hazırlanmalıyız, bu kez şiddetli gelecekler dedi. Aşk, papatya tarlasının yanı başındaki göle doğru yürümeye başladı. Kia ve Mia’nın neme ve toprağa ihtiyaçları vardı. Bu kez şiddetli geliyorlardı, gözeneklerin kapanması gerekiyordu! Göl kenarında soyundular, çamur kıvamına gelen toprakla vücutlarını sıvadılar. Kanamamaları gerekiyordu. En azından az kan kaybetmeleri gerekiyordu. Elektrikli devasa testerelerin görevi çekmeceler, dolaplar, kapılar, sandalyeler, simitçi tezgahları, tuvalet tokmaklarına aracı olmaktı.

    Kesicilerin kamyonları kavak ormanına yaklaştı. Kesiciler kirli midelerine indirdikleri biraların etkisiyle haykıra haykıra, katıla katıla kavak ormanının dış cephesindeki ilk göze kestirdikleri yüz yıllık yaşayanın hayatına son verdiler. Yedi kesici zevk atağı içinde öldürdükçe öldürdü. Mia ve Kia’nın kesicilere olan mesafeleri seksen metreydi. Bu mesafe bile bedenleri siyah elbise ve çamurla kaplanmış varlıkların gözeneklerinden akan kana engel olamıyordu. Kesiciler iki saat sonunda mola verdiler. Mia, Kia’nın avucuna kavuştu. Ormanın içine girdiler. Mia aldığı yaşamların tadını çıkaran, öldürdüğü kavakları zevkle seyreden bira köpürdeten kesiciye doğru koşmaya başladı. Kia’nın avcu boşalmıştı. Kontrpiyede kaldı, duraksadı, Mia’nın arkasından koşmaya başladı. Mia kesiciyle göz gözeydi artık. Kesici birayı leş midesine indiriceği anda kesicinin ağzına üflemeye başladı. Üfledikçe üfledi. Yorgun düşmüş, biradan çakır keyif olmuş adam ağzının yarım dakika boyunca açık kaldığının farkında değildi, ağzına düşenlerinde farkında değildi. Yeryüzünde var olan tüm bitki örtülerinin polenlerinin karışımları Mia’nın nefesinden kesicinin içine girdi. Kia, Mia’yı kesiciden uzaklaştırmak için hızla hareket etti.

    Göl kenarına geldiler. Kia, Mia’yı soydu, kendi kıyafetlerini çıkartmadan Mia’yı gölün yeşil rengiyle yıkadı. Gölden çıkardı, Mia’nın bedenini inceledi. Mia solmamıştı. Polenler kesiciyi kendinden geçirmişti, polenlerin aroması önce kanına sonra ruhuna yayılmıştı. Diğer kesicilerin Nereye gidiyorsun? Kafayı mı buldun? sorularına cevap verme ihtiyacı duymadan kendini dingin adımlarla toprak yola attı. Hissedebiliyordu artık. Hissedebiliyordu! Yaklaşık dört kilometrelik toprak yolculuğunu tamamladıktan sonra beliren otoban kafesinin kapısını açtı. Kafenin misafirlerini teker teker hissetti. Pencere kenarı sevgililerinin aşklarının sonsuzluğa kadar devam edeceğini hissetti. Orta masada oturan ihtiyar adamın oğluyla barışacağı anı hissetti. Köşe başında karnını okşayan kadının bebeğinin doğum gününe kavuşmanın sabırsızlığını hissetti, paylaştı. Hissedebilen, pencere kenarına oturdu ve bayan garsondan bir bardak su rica etti. Hissedebilenin suyu içmesi bir saat sürdü. Hissedebilenin arzu ile bir bardak suyu bitirmesi bir saat sürdü.

    BILDIRCIN

    Mia bitkin düşmüştü. Göl kenarında uykusuna, Kia sımsıkı sarılarak eşlik etmişti. Uyandılar. Uyandırıldılar. Tam üzerilerinde duran iki avcının çifte patlarlarını ateşlemeleriyle uyandılar. Kia, üzerindeki bulunan adama bakmadan Mia’yı bulundukları bölgeden çekmeye başladı. İlk katliam avcılar için başarıyla sonuçlanmıştı. Bıldırcın, avcıların elli metre ötesinde can çekişiyordu. Kia solmaktaydı. Mia’nın durumu ise çok daha ağırdı. Mia hem soluyordu hem de kanıyordu. Kia var olan gücü ile Mia’yı sırtladı, bıldırcına doğru ilerlemekte olan avcılardan olabildiğince uzaklaştı. Bıldırcının yaşamını alan, Mia’nın üzerinde aşağılık tatminini gerçekleştirmişti. Mia’nın neredeyse varoluşuna son verecek sebep buydu. Kia yok olmaya yüz tutmuş Mia’nın ağzını açtı. Varoluşunun iç yüzeyindeki polenleri Mia’ya yolladı. Gözeneklerinden dışarıya süzülen kanı kavak ağacından düşmüş yaprakla sildi. Mia’nın rengi açılmaya başladı. Mia varoluşunun içerisindeki barutu istifra etti. Tam anlamıyla kendisini toparlamamış halde, avcıların yaklaşmaya başladığı can çekişmeye devam eden bıldırcını serçe parmağıyla işaret etti. Kia, Artık çok geç Mia, bıldırcının varoluşunu kaybettik dedi. Mia ağladı. Mia haykırdı. Soyut bir biçimde bıldırcının yaşamını kaybedişini varoluşunun her yerinde hissetti.

    Avcılar çifte patlarlarını konuşturmaya devam ediyorlardı. Yapılabilecek bir şey var mı diye düşündü Kia. Mia’ya hemen Toprağı kaz diye telaşlı bir şekilde seslendi. Aşıklar hızla bulundukları bölgedeki toprağı avuçlarıyla kazmaya başladılar. Boyları kadar kazmaları zaman aldı. Dikey olarak oturma pozisyonunda açılmış toprağın içine girdiler. Mia Kia’ya Hazır mısın? diye sordu. Sırt sırta verdiler. Tabanları toprak çukurun duvarlarındaydı. Varoluşlarının güçleriyle toprak duvara baskı uyguladılar. Sarsıntılar başladı. Sarsıntıları başlatan Mia ve Kia'ydı. Yeterince metrekarelik bölge sarsılıyordu. Yeterli olduğuna inandıktan sonra çukurdan dışarı çıktılar. Avcılardan geriye tek

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1