Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Casper'ın Oyunu
Casper'ın Oyunu
Casper'ın Oyunu
Ebook391 pages3 hours

Casper'ın Oyunu

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Yirmi iki yaşındaki Bell Casper, Manhattan'ın zenginlerini ağırlayan Blue Parrot kulübünde karanlık oyunlar çeviriyor. Bu oyun görünüşte çok sinsi, hatta belki sahiden de öyle. Yirmi dört yaşındaki Leticia da sözde Bell'in asistanlığını yapıyor. Bell ile aralarındaki ilişki belirsiz. Gigi ise yirmi beş yaşlarında sarışın ve güzel bir bayan. O da aynı yerde çalışıyor. Bell'den hoşlanıyor fakat ne Bell'in sürekli Leticia ile beraber olmasının nedenini ne de bu karanlık oyunun amacını kestiremiyor. Ancak o her iki gizemi de açığa kavuşturmakta kararlı.
LanguageTürkçe
PublisherTektime
Release dateSep 10, 2020
ISBN9788835412298
Casper'ın Oyunu

Related to Casper'ın Oyunu

Related ebooks

Reviews for Casper'ın Oyunu

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Casper'ın Oyunu - Charley Brindley

    Bölüm Bir

    New York, günümüz

    Bell Casper, Manhattan 52. caddede bulunan Blue Parrot gece kulübündeki yarım daire şeklindeki kırmızı renkli kapitone koltukların birinde bir yandan laptopunda çalışıyormuş gibi yaparken, bir yandan da binanın girişini gözlüyordu.

    casper 7.jpg

    Bell Casper

    Saat sekiz buçuktu ve etraf hızla kalabalıklaşıyordu. Bu fiyakalı gece kulübü New York'un zengin elit kesimine ev sahipliği yapmaktaydı. Yirmi beş dolarlık kokteyller ve fahiş fiyatlara satılan seçkin biftekler, alt sınıftan insanları uzak tutmaya yetiyordu.

    Kulübün girişinde iki güvenlik personeli dururdu. Mekanın düzenli müşterilerini hoş geldin eder, yeni yetmeleri ise iPad'leriyle kimlik kontrolünden geçirirlerdi. Neredeyse her gece, kulübe sızmaya çalışıp kapı dışarı edilen beleşçiler olurdu, hele yaşı tutmayan gençlerin hiç şansı yoktu. Yaşı tutanların ise tekin olmayan tek bir hareket sergilemeleri derhal uyuşturucu ve silah kontrolü için üstlerinin aranmasıyla sonuçlanırdı. Güvenlik personelinin razı olmadığı insanlardan nazikçe kulübü terk etmeleri istenirdi. Blue Parrot kulübünün, kolluk kuvvetlerinin radarından olabildiğince uzak durmak için uyguladığı sıkı kurallar vardı, ne var ki bu politikaya uymayan bir kesim kolayca içeri girebiliyordu: hayat kadınına benzeyen genç ve güzel bayanlar.

    Binanın kızıl ve leylak renkli ışıklarla aydınlatılmış kısmındaki bar, kokteyl hazırlamada ve efkarlı müşterileri dinleyip tatlı sözlerle teselli etmede uzmanlaşmış düzinelerce kadın ve erkek barmenlerle  doluydu.

    blinker 1.jpg

    Blinker Whitaker

    Barmenlerin başı Blinker'dı. Kendisi bir çikolatalı marşmelov kadar yumuşak, utangaç ve içine kapanıktı, tabi gereksizin biri kasaya ellemediyse ya da içkilere su katmaya kalkışmadıysa. Böyle bir durumda o gereksiz, Blinker'ın sert yanıyla yüzleşmek zorunda kalırdı. Beyzbolda bile üç hata hakkınız varken, Blue Parrot'ta iki hata kovulmanız için yeterliydi. Yapılan ilk hatanız bir yanlış anlaşılma ya da kötü bir talihsizlik olarak görülebilirdi ama bunu iki defa tekrar etmeniz büyük kusur sayılıp o mekanda bir daha alkol servis edememenize sebep olurdu.

    Şov başlasın dedi Bell kendine ön kapıdan bir kadının kulübe girmesiyle.

    Gözlerini Blinker'a çevirdi; o da kadını görmüştü. Barmenci başı, içinde beş tane yüzlük olan cam bir vazo çıkardı.

    Bu sırada Bell gelen kadını süzüyor ve bilgisayarındaki tuşlara basıyordu.

    Pierre Cardin tişörtünün üstüne giydiği Gucci ceketi ile elmas yüzüğü buram buram servet kokuyordu. Yine de eski mavi tişörtünü ve kotunu özlüyordu. Artık çöpe gitmeleri gerekiyordu ama onlar tıpkı sıkı dostluklar gibi rahat ve samimiydiler. Bu yeni şık kıyafetleri kendisine çok yapmacık geliyordu, evine döner dönmez eski tişörtünü ve kotunu giyiyor olmanın tadını çıkarır, yapmacık kıyafetlerini ait oldukları yere; dolabına terk ederdi.

    Masasını hep temiz tutardı, arkadaşları ya da tanıdıkları masasına uğrasa bile, iki kişi istisna, kimsenin işine karışmasına izin vermezdi.

    Bell yeni gelen kadının kendisini görmesiyle yüzünün ışıldadığını gördü. Kadın masaya yaklaşınca Bell, saati daha rahat kontrol etmek için olsa gerek, Patek Philippe marka altın saatini bilgisayarının yanına koydu.

    Hey, koca adam dedi kadın Bell'in yanına oturarak.

    Bell, sarışın kadına bakarak Aaa selam dedi şaşırmışcasına. Bilgisayarına dönüp yazmasına devam etti. Sizi tanıyor muyum?

    Kadın kendisiyle birlikte adeta baharı haber veren tatlı bir gardinya kokusu getirmişti.

    Hayır dedi kadın ama benimle eğlenmek istersen tanışabiliriz

    Göz farı, ışıltılı bir ruju, ve uzun kirpikleri olmasa da, yirmi dört yaşlarında güzel bir kadındı. Giyimi ise leopar desenli bağcıklı elbisesi ve dekolteli korsesiyle çok şık görünüyordu.

    Bu harika olurdu ama birini bekliyorum dedi Bell.

    Kadın cüzdanını masaya koyup Kimi? diye sordu ve ardından garsona işaret yaparak narlı portakallı bir tekila söyledi.

    Garson kızın ikiliye doğru dönmesiyle Bell de kendisine içki getirilmesi için kafasıyla işaret yaptı. Garsonlar, Bell'in ne sipariş ettiğini sormaksızın buzlu zencefilli gazozdan başka bir şey getirmemek üzere talimat almışlardı.

    Kadın masada duran saate uzandı, markasına bakıp arka yüzünü kontrol etti.

    Baksana kadın iyi maldan anlıyor, zaten ceketime, tişörtüme ve yüzüğüme çoktan göz atmıştır bile.

    Leticia'yı bekliyorum dedi Bell.

    Onda bende olmayan ne var?

    Saati yerine koydu ve çarpıcı bir gülümsemeyle şahane göğsü elbisesinden taşacak şekilde ona doğru eğildi.

    Zarflar diye yanıtladı Bell.

    Zarfları mı var? dedi kadın arkasına yaslanarak.

    Adam bir yandan parmağını ekrandaki yazılarda kaydırırken kadını başıyla onayladı.

    Zarflarda para mı var?

    Hayır

    Kaç zarf?

    Bu gecelik dokuz

    Peki zarflar kimin için?

    Fazla soru soruyorsun

    Sadece nasıl oluyor da Leticia dokuz zarfla sana benden daha ilgi çekici geliyor merak ediyorum

    Leticia neredeyse senin kadar güzel fakat önemli olan zarflarda ne olduğu

    Bell, kadının parlak karamel dudaklarında beliren minik gülümsemeyi fark etti.

    Zarflar kime?

    Polis misin sen?

    Hiç de bile

    Ne diye beni sorguya çekiyorsun öyleyse?

    Kokain dedi kadın.

    Ne? dedi adam. Burada ot mu satıyorsun yoksa?

    Hayır, zarflarda ot vardır herhalde demiştim

    Yeter be dedi Bell laptopun kapağını şiddetle kapatarak. Hayır, kokain ya da yasa dışı bir şey değil. İçinde kağıttan başka bir şey olmayan ve dışında hiç bir şey yazmayan zarflar. Leticia gelmeden buradan gider misin artık?

    "Bakalım anlamış mıyım, Leticia, içinde ne uyuşturucu ne de para olan dokuz zarfla seni bir ya da iki saatliğine eğlendirmeme izin vermekten daha çok ilgini çekiyor?"

    Nihayet kafan aldı, tanrıya şükür

    Kadın sıcacık elini adamın bacağına koydu gey misin yoksa?

    Bell bacağındaki sıcaklığı hissedince yutkundu. Boğazını temizledi.

    Hmm… kesinlikle değil dedi kadın. Zarflarda ne yazıyor yahu? Hepsinde aynı şey mi yazıyor?

    Bell kadının elini bacağından çekip sıktı. Bak, bu oyun seni aşar, gerek finansal açıdan gerekse... afedersin ama akli açıdan da

    Bana salak fakir mi diyorsun yani? Elini adamdan kurtardı Çirkin de deseydin bari?

    Kesinlikle çirkinin tam zıttısın fakat bu oyunu oynayanlar burunlarını parayla silecek türden hatta Mensa sertifikası alabilecek cinsten adamlar

    Ne dedi kadın. Bell: Mensa, yalnızca nüfusun yüzde doksan sekizinden daha zeki insanları kabul sınavına alan, zeki insanlara özel bir organizasyon. O bir yana, sen benim bu işten ne kadar para kazandığımı sanıyorsun acaba? diye sordu.

    Kadının mavi gözlerine ve sırıtan dudaklarına bakıp kısacık eteğine kadar süzdü.

    Saat başı dört ya da beş yüz dolar

    Bu da bir şey mi. Ben beş yüz dolara tek bir düğmemi bile açmıyorum

    İşte başlıyoruz. Şimdi yemi yutmazsa nehrime başka bir balığın gelmesini beklemek zorunda kalacağım.

    Bell derin bir nefes alıp sesli bir şekilde bıraktı. Tamam öyleyse. Bu gece dokuz oyuncumuz olacak. Her biri biner dolar ödedi. Şuradaki barmen arkadaşımız var ya …

    Bar tezgahının arkasında duran Blinker'ı işaret ediyordu. Kadının o yöne bakmasıyla Blinker gülümseyerek nazikçe başını salladı.

    Onun durduğu yerdeki vazoyu gördün mü, en üst rafta? diye sordu Bell.

    Hı hı. Bahşiş için falan mı?

    Bell kıkırdadı. Oyuncuların ödediği para için

    Gerçekten mi? tekrar Bell'e döndü

    Evet. Leticia’nın getireceği zarfların her birinde bir bilmece veya bir tür akıl oyunu yazılmış kağıtlar var

    Birbirinden ayrı bilmeceler mı?

    Hayır hepsi aynı

    Yani şimdi bu zengin piçler bir bilmeceye bin dolar veriyor, sonra da onu çözüp vazodaki parayı cebe mi indiriyor?

    Vay, belki sen de Mensa sertifikalısındır

    Hadi lan oradan. Kulağa çocuk oyuncağı gibi geliyor. Bu adamlar cidden zeki mi?

    Bundan eminim. Ama oyundaki önemli bir detayı atladın. Parayı bilemceyi ilk çözen alıyor ve sadece bir hakkın var. Yanlış bilirsen kaybedersin ve bir sonraki oyunu beklemek zorunda kalırsın. Eğer bilmeceyi çözdüysen fakat cevabı senden önce bir başkası söylemişse yine kaybedersin

    Cevaba Google'dan baksalar ya

    Deneyebilirler. Google kullanamazsın ya da cevabı araştırıp bulamazsın diye bir kural yok, cevabı birine soramazsın diye bir kural da yok ama bunları yapmak bir işe yaramayacaktır

    Niyeymiş? diye sordu kadın.

    Bilmeceleri Ringmaster hazırlıyor, oyunun kurucusu. Soruları hiç bir yardım almadan kendi hazırlıyor

    Bu oyundan onun kazancı ne oluyor?

    Eğer kimse soruyu çözemezse vazodaki tüm parayı o alıyor

    vase 5.jpg

    Kadın ‘vay anasını’ manasında ıslık çaldı. Genelde Ringmaster mı kazanıyor?

    Bazen. Geçen otuz oyunda iki kere kazanmıştı

    Her gece yeni bir oyun mu oynanıyor?

    Bell başıyla onayladı.

    Ne iş yapıyor bu Ringmaster? diye sordu kadın.

    Büyük olasılıkla New York üniversitesinde matematik profesörlüğü yapıyor

    Bana onun ismini verme şansın var mı?

    Yok gibi

    Peki oyunlarda ne tarz bilmeceler soruluyor?

    Bekle bir dedi ve telefonunu çıkarıp bir mesaj yazdı. Ne çabuk yahu. Üzgünüm, Ringmaster izin vermedi ama istersen sana bir örnek gösterebilirim

    Pekala

    Bell masadaki bölmeden bir peçete çıkardı. Kalemiyle içinde iki dikey çizgisi olan ve iki yatay çizginin de o çizgilerin üstünden yatay olarak geçtiği bir üçgen çizdi.

    Kaç üçgen görüyorsun?

    triangle 6.jpg

    Kadın şekli iyice inceledi. Yirmi

    Emin misin? Unutma, sadece bir şansın var. Yanlış cevap verirsen bin dolar kaybedeceksin

    Kadın üçgenlerle uğraşırken Bell de yeni gelen başka bir kadına el salladı. Modası en az on sene geçmiş bir V dekolteli bir elbise giyiyordu. Biraz eski olsa da tertipli kullanılmıştı. Kırk beş yaşlarında görünüyordu, mesleği için fazla yaşlıydı ama gel gör ki yüzündeki kırışıklıklara ve saçlarının arasında beliren gri tellere rağmen ekmeğini çıkartabilen biriydi. Kendisi mekanda Coco Phoenix olarak tanınıyordu.

    Coco da Bell’e el salladı, belli ki onu gördüğüne sevinmişti. Sadece el işaretlerini kullanarak Bell'e bardaki bir adamla konuştuktan sonra yanına geleceğini söyledi.

    On dört dedi yanındaki kadın.

    Son kararın mı?

    Evet. Ne kadar sürdü?

    Beş dakika kadar, yine de cevabın yanlış

    Kadın tekrar saydı. Dışında kocaman bir tane üçgen var, şurada da üç tane büyük üçgen, en üstte de üç tane daha… ve bunları da sayarsak… on dört. On dörtten daha fazla olamaz

    On sekiz

    İmkansız

    Diğer dört üçgeni ona gösterdi.

    Oha! Üst üste gelenleri görmemişim

    Kaldı ki bu kolay sorulardandı. İşte bu yüzden seni paranı riske atmaman konusunda uyarmıştım

    Oyunlara sen de katılıyor musun? dedi kadın.

    Hayır. Ringmaster oyunu ben yönettiğim için katılmamın etik olmayacağı fikrinde. Ayrıca oyunu kazanırsam diğer oyuncular buna çok sinirlenecektir

    Makul. Bu işte senin çıkarın ne peki?

    Ben, Blinker ve Leticia bu iş için her gece yüzer dolar alıyoruz

    Şimdiye dek vazoda en fazla ne kadar birikti?

    On altı bin

    Yok ebenin! Cüzdanını açıp bir tomar para çıkardı. Varım

    Unut bu işi. Çok para kaybedeceksin

    Kaybedersem bir saat fazla çalışırım olur biter

    Peki öyleyse, bunu sen istedin

    Kadın masaya on tane yüzlük koydu.

    Bell parayı masadan çekip kadının dizine koydu. Bu böyle ortalıkta olmaz, parayı ben almıyorum. Blinker'a götüreceksin, tezgahın oraya. Bir dakika, bekle biraz telefonunu çıkarıp birine mesaj attı, cevap anında gelmişti. Çok geç. Zarflar çoktan yola çıkmış bile. Bu gece daha fazla oyuncu alamayız

    Şansıma tüküreyim dedi kadın. Paramı istesem de çarçur edemiyorum

    Maalesef, fakat dilersen oyunu izleyebilirsin

    Peki oyun bitince bilmeceyi görme fırsatım olacak mı?

    Bell başını sağa sola salladı. Sadece ödeme yapanlar görebilir

    Tamam, o zaman bu binliği yarınki oyun için Blinker'a vereyim kadın gözlerini kıstı. Eğer senin için de uygunsa

    Bell omzunu silkti. Olur. Yarınki oyun için olduğunu mutlaka söyle

    Adım Gigi bu arada dedi Gigi, ve Bell'in elini sıktı.

    Bell Casper

    Memnun oldum Bill. Şimdi işe dönmem lazım. Barda oturmuş beni bekleyen altı tane binlik görüyorum

    Ya dedi Bell bardaki adamları süzerek, hemen hemen hepsi Gigi'yi kesiyordu. Yalnız şey, benim ismim Bell,  Bill değil

    Ay afedersin. Bu isim annenin aklına nereden esmiş ola ki?

    Annem Aziz Joseph Katolik Kilisesi'nde hamileymiş. Babam tam ‘Yüce İsa!’ diye haykırdığında birden çanlar çalmaya başlamış

    Gigi kahkahayı bastı. Bell ha. Ne iyi düşünmüş annen. Neyse yarın paramı almak için gelirim görüşürüz o zaman

    Gigi ayrılırken Bell'in ağzı kulaklarındaydı. Blinker'a dönerek baş parmağıyla okey yaptı.

    Bölüm İki

    Aynı akşam üstü iki ahlaksız kedi daha Casper’ın masasına gelip eli boş dönmüştü.

    Coco Phoenix, Bell'in yanına oturmuş vaziyette gelen geçen adamlara bakıyordu.

    Şu yeni kız kim? dedi Coco bir yandan dikiş yaparken.

    Gigi

    O kadın üçkağıtçı be

    Öyle dedi Bell, Gigi'nin başka bir adamla birlikte gidişini izlerken. Bilmem mi, ne örüyorsun?

    Coco elindeki renkli elbiseyi gösterdi. Örtü

    coco 5.jpg

    Coco Phoenix

    Bluz, şort, bikini gibi kıyafetlerin üzerine giyilmek için özenle desenlenmiş bir  örtüydü.

    Renkleri güzelmiş. Belli bir desen üzerinden mi gittin?

    Yok, gene rastgele örmeye başlamıştım, sonra birden özgün bir tasarı çıktı ortaya

    Şık giyimli bir adam içeri girip gizliden etrafa bakınmaya başladı, derken gözleri Coco'ya ilişince adam masaya yöneldi, yaklaştıkça yüzü daha da şenleniyordu.

    Lester, nerelerdeydin? dedi Coco Lester'a dönerek, elindeki iğnesine kırmızı ipliği geçiren parmaklarına dikkat etmeye gerek bile duymadan.

    Şu bizim morukların mekanından sıvıştım seni görmek için

    Birazdan ziyarette bulunacağım yerden desene dedi ve adamın oturması için kenara kaydı.

    Deme. O zaman söyle de seni Glen Acres'e götürsünler deyip göz kırptı adam. Bir daha oradan kaçmam gerekmez böylece

    Seni bilmem mi, muhtemelen gece çok şamata çıkarıyoruz diye ikimizi de kapı dışarı ederler

    Buna değer dedi ve Bell'e baktı. ee senden ne haber genç adam?

    Gayet iyi, bay Cravens. Wall Street'e alışabildiniz mi bari?

    Piyasa bu hafta lunapark treni gibiydi be

    Altın almanın zamanı geldi mi bari?

    Altından para kaldıramazsın ki. Boynuna takmaya hevesli değilsen hiç bir halta yaramaz. Hadi birkaç gram aldın diyelim, nereye koyacaksın ki? Ya bankada saklaman ya da kendine bir kasa alman gerekecek. Vadeli işlem piyasasından şaşmayacaksın. Bak mesela  bu yaz Çinliler bir gemi dolusu soya ve domuz eti alıyor olacak. Adamlarda doyurulacak bir milyar vatandaş var sonuçta

    Hmm… vaadeli işlem piyasası ha

    Aynen dedi Bay Cravens ve Coco'ya gülümseyerek: Bu gece eğlenecek miyiz bari? diye sordu.

    Bilemiyorum Lester, meşgulüm dedi Coco diktiği elbiseyi göstererek.

    Vay. Bunu giysen var ya çok tatliş olursun

    Yalan söylediğin için gittiğin yer ile çaldığın için gittiğin yer aynı sonuçta, biliyorsun dedi kadın kroşesini katlayıp çantasına koyarak.

    Cezaevine mi? Adam kalktı ve elini Coco'ya uzattı Cehenneme?

    Glen Acres'e dedi kadın

    Lester güldü.

    * ** * *

    Saat bire yaklaşıyordu, Gigi gelip üç müşteriyle birlikte ayrıldı.

    Başka bir randevudan dönerken, Bell onun gri blazer ceketli genç bir adamın yanında otururken gördü.

    Bell'in masasına başka bir kız gelip Tinder kullanıyor mu diye sordu ki cevabı ‘hayır’ idi.

    Benimle çıkar mısın?

    Kızıl saçlı, yirmili yaşlarda, gülüşü şen, vücudu güzel bir kızdı.

    Bell, bir yığın açılmış zarf ve kağıdı işaret ederek Şu anda çalışıyorum dedi.

    Çalışmak için ne garip bir yer

    Doğrudur, garip bir oyun bu

    Oyun mu?

    İşte sana fırsat, Bell, yemi at, ve oltayı çek.

    Biraz karmaşık

    Kız, zarflardan birini alıp içine baktı, sonra da bir başkasına. O da boştu. Bahsettiğin karmaşık oyunun şu içleri boş dokuz zarfla bir ilgisi var mı?

    Bell ile konuşurken bir yandan da bardaki adamlara göz atıyordu. Bell'in oyunu ilgisini çekmiş gibiydi, ama adamın zekasını alt etmek kadar değil.

    Evet deyip kağıtları ters çevirdi. Zarflar bana bu akşam geldi. Onları yedi oyuncumuza verdim, ve saat on gibi oyunculardan biri buradan dokuz bin dolar ile ayrıldı

    Kız bakakaldı. Yani bu zarflar sana kapalı gelmişti. Sonra bu dokuz adam gelip zarflara bin dolar verdi?

    Hemen hemen. Bu sefer yedisi erkek ikisi kadındı. Paralarını önceden vermeleri gerekiyor. Oyuncular hazır olunca Leticia'yı arıyorum o da bana istediğim kadar zarf getiriyor

    Her gece aynı kişilerle mi oynanıyor?

    Yok. Sürekli gelen oyuncularımız var, yalnızca bir kere gelmiş oyuncular da

    Oyuncu sınırı?

    Yok. On altı kişiyle oynadığım bile oldu

    Zarflarda ne var biliyor musun?

    Hayır

    Nadia masaya geldi. Bell'e bakıp gülümsedi, sonra da kıza baktı. Bakışlarında adeta bir tiksinti vardı.

    Bell kafasını çevirip Nadia’nın gözlerine baktı:  ‘kibar ol’.

    Bunun üzerine Nadia abartılı bir gülümsemeyle Sizin için ne yapabilirim hanımefendi? dedi.

    Gereksiz yere sırıtmayı bırakıp bana bir Ölü Kokteyl getirebilirsin. Ayrıca biraz saygı. Hepimiz doğduğumuz yeteneklerle ekmeğimizi kazanmaya çalışıyoruz. Sen garsonluk yaparken ben de üniversitede okuyabilmek için gönül eğlendirme sektöründe çalışıyorum. Şu kaypak herif de… durup Bell'e imalı imalı baktı, bir çeşit yasa dışı katakulli ile meşgul, ama iyi para kazanıyor olmalı. Ona bir içki ısmarlayıp bu katakulliyi çözeceğim diye bitirdi ve bir kaşını kaldırarak Nadia'ya baktı.

    Nadia'a  Bell'e baktı.

    Kendisine göz kırpıyodu.

    Ölü Kokteyl nedir? diye sordu.

    Karışım, yedi gram pelin otu, aperol, portakal likörü, ve çavdar viskisi ile yapılıyor. Biraz da aibika eklenecek

    Aibika?

    Yenen bir çiçek. Sanırım çin gülü ya da lavanta işi görecektir

    Bu ne abi, kokteyl neden ölmüş anladım şimdi Nadia içkileri getirmeye gitti.

    Bu oyun yasadışı değil dedi Bell. Ben de kaypak değilim. Kimseyi oynamaya zorlamıyorum. Hatta insanları sık sık bu konuda uyarırım, özellikle de bin dolar kaybetmeyi göze alamayacaklarından şüphe duyarsam, ya da zekalarından

    Kapalı zarflar geliyor… Kız ona eğildi. Çözüyorum bu işi, yeter ki bir dakikalığına çeneni kapalı tut. Şimdi sen zarfları dağıtıyorsun ve oyun başlıyor. Sonra beyler, ve varsa hanımlar, zarfları açıyor ve içindekileri alıp işe koyuyorlar. Beraber çalışmıyorlardır diye farz ediyorum sonuçta ödülü paylaşmak istemeyeceklerdir

    İçkileri geldi, kadın Nadia'ya bir ellilik verdi, sonra da ‘üstü kalsın’ manasında bir işaret yaptı.

    Bahşişe sevinen garson masalarına bir kase karışık kuru yemiş, bir kase cips ve çikolata kaplı çilek getirdi. Ardından başka bir masaya servise koştu.

    Her zarfta çözülmesi gereken bulmacalar ya da bilmeceler var dedi kadın, çileklerden birini ısırdı. Eski dostumuz Churchill'in dediği gibi; bilmece içinde sırla kaplı bir bulmaca. Sanırım süre sınırı var. Her oyuncuya aynı bulmaca mı veriliyor, sanmıyorum… İşaret parmağını kaldırdı. Dur söyleme. Çözeceğim Çileğini bitirip parmaklarını yaladı. İçkisinden de bir

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1