Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Kalbim Ellerinde
Kalbim Ellerinde
Kalbim Ellerinde
Ebook257 pages3 hours

Kalbim Ellerinde

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Saşha, nedensizce annesi tarafından sevilmeyen, hatta ölesiye nefret edilen, hayatını hiçbir anlamda yaşayamamış genç bir kadın. Hayattan beklentisi yok; annesinin aksine o ne güzel, ne başarılı, ne de herhangi bir işin altından kalkabilecek kadar güçlü. Öte yandan, Chapin, genç, yakışıklı ve zengin. Kendine güveni var, hem de fazlasıyla. Her istediğini alıyor, istemediği her şeyden kurtulabiliyor- ama bu sefer değil. Kişisel sekreter arayan Chapin'in aklında sarışın, tercihen rus, uzun boylu, güzel ve "tecrübeli" bir kadındı. Peki karşısında kim var? Güzellik ve tecrübeye dair en ufak bir fikri dahi olmayan Saşha. Eh, en azından Rus.
LanguageTürkçe
Release dateDec 31, 2015
ISBN9788892535244
Kalbim Ellerinde

Read more from Leonard Clever

Related to Kalbim Ellerinde

Related ebooks

Reviews for Kalbim Ellerinde

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Kalbim Ellerinde - Leonard Clever

    Copyright 2015 by Leonard & Clever.com

    Third Edition, License Notes

    Copyright Info:

    Yayın hakları: ©  By Leonard & Clever.com

    Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.

    Bu eserin bütün hakları saklıdır. Yayınevinden yazılı izin alınmadan kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.

    Çeviren: Doğan Leon

    Yayın hakları: ©  By Leonard & Clever.com

    Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.

    Kreatif direktör: Ahmet Kanat

    Sanat yönetmeni: Doğukan Akcan

    Fotoğraf sanatçısı: Doğan Leon

    Prodüksiyon: PPR NEWYORK

    Kalbim Ellerinde

    Kalbim Ellerinde

    Sasha, nedensizce annesi tarafından sevilmeyen, hatta ölesiye nefret edilen, hayatını hiçbir anlamda yaşayamamış genç bir kadın. Hayattan beklentisi yok; annesinin aksine o ne güzel, ne başarılı, ne de herhangi bir işin altından kalkabilecek kadar güçlü.  Öte yandan, Chapin, genç, yakışıklı ve zengin. Kendine güveni var, hem de fazlasıyla. Her istediğini alıyor, istemediği her şeyden kurtulabiliyor- ama bu sefer değil.  Kişisel sekreter arayan Chapin'in aklında sarışın, tercihen rus, uzun boylu, güzel ve tecrübeli bir kadındı. Peki karşısında kim var?  Güzellik ve tecrübeye dair en ufak bir fikri dahi olmayan Sasha. Eh, en azından Rus.

    Kalbim Ellerinde

    Uzun kahverengi saçları, kıvırcık bukleler halinde dökülüyordu aynadaki kadının. Güzel bedeni siyah kumaşın arkasına gizlenmişti. Çikolata kıvamındaki gözleri aynadaki aksine kilitlenmişti. Yüzünde hiçbir duygu belirtisi yoktu. Hiçbir şey. Sadece boşluk.

    Büyük, dipsiz bir boşluk.

    Her zamanki gibi. Gerçi kadının da bundan hoşnut olmadığı söylenemezdi. Bu duygusuzluğu kendini korumasına yardımcı oluyordu. Kendini güvende hissediyordu. En son maskesini düşürdüğü zamanı hatırladı. Birkaç dakikalığına kendini kaptırmış ve sonucu büyük bir fiyaskoyla bitmişti. Gözlerinde akmak için çırpınan gözyaşlarını geri itti. Ağlamayacaktı. Çirkinliğine çirkinlik katmak istemezdi değil mi? Evet, annesi her zaman böyle söylerdi. Saçlarını son kez düzeltti ve çantasını eline aldı. Odadan çıkarken içindeki bir ses annesinin ne kadar haklı olduğunu söylüyordu.

    Kafanız karışmadan şunu açığa kavuşturayım bunu okuyan okuyucular, Sasha'nın içindeki o ses yanılıyordu. Dünyanın bir köşesinde, altın saçlı bir çapkın onu hayata geri döndürmek için uygun zamanı bekliyordu.

    İşte size bir sır: o uygun zaman, güneşin doğuşu kadar yakındı...

    =================

    KA-1''Yakışıklı Patronlar Rahibe Gibi Giyinen Kadınlardan Hoşlanmazlar''

    Kalbim Avuçlarında/1. Bölüm ‘’Yakışıklı Patronlar Rahibe Gibi Giyinen Kadınlardan Hoşlanmaz’’

    Sasha yatağının yanı başındaki alarmın kulak tırmalayıcı sesiyle uyandı. Lanet olası saat neden bu kadar erken çalmıştı ki? Delice yatmasının sonucunda elde ettiği kuş yuvasına dönmüş saçlarını karıştırdı ve kabaca esnedi. Bu çok kaba bir davranıştı, annesi duysa onu çok kötü cezalandırırdı. Eskiden kalma bir alışkanlıkla gözlerini odada gezdirdi. Odada kimsenin olmadığında emin olunca gülümseyerek duşa girmek için ayaklandı. Bugün iş görüşmesi vardı ve geç kalmak istemiyordu. 

    Islak saçlarını havlu yardımıyla kurularken bir yandan da dolabına bakıyordu. Giyecek hiçbir şeyi yoktu! Tabii annesinin çirkin bacaklarını kapatmak için aldığı bol pantolonları saymazsa. İç geçirerek birbirinin aynı gibi duran siyah pantolonlardan birini eline aldı ve giydi. Üzerine beyaz, düğmeleri sıkı sıkı kapanmış bir gömlek ve siyah ceket... Tamamdır! O diğer kızlar gibi her gün en az bir saati aynanın karşısında geçirmezdi, aslında özellikle aynalara bakmamaya çalışırdı. Uzun, gür kahverengi saçlarını onu katı gösteren bir topuz yaptıktan sonra siyah çantasına gerekli evrakları koyup çıktı.

    Kaldığı eski apartmandan çıktığında gördüğü siyah cip onu gülümsetti. Çirkin bir kız olması arabasının da çirkin olacağı anlamına gelmezdi. Annesinin ona aldığı en iyi şeydi bu. Verirken aşağılamaktan kaçınmamıştı ama olsun, duyduğu veya duyacağı hiçbir şey onu bu arabadan soğutamazdı.

    Gülümseyerek arabasına bindi ve görüşmesi için şirkete doğru yol aldı.

    (...)

    ‘’Tanrım!’’ dedi karşısında oturan mini etekli sarışın kadın yanındaki kırmızı elbiseli kadına ‘’Şu gömleğin yakasına bak, nasıl da sıkı sıkı bağlanmış!’’

    Kırmızı elbiseli kadın Sasha’ya kaçamak (!) bir bakış attı ve ‘’Bay Chapin’in onu görüşme için çağırması bile inanılmaz!’’ diye fısıldadı.

    Sasha başını eğdi. Annesinin söylediklerinin yanında bunlar iltifat bile sayılırdı. Gözlerini kapattı ve kendini oradan soyutlamaya çalıştı. Hiçbir zaman işe yaramazdı bu, her zaman her seferinde denerdi ama işe yaramazdı.

    Şimdi olduğu gibi.

    Yine de gözlerini kapattı. Neden böyle yaptıklarını anlamıyordu. Aslında hiçbir şey anlamıyordu. Maddi olarak onlardan çok daha yüksekteydi – annesi dünyanın sayılı kadın zenginlerinden biriydi- Cambridge’den yüksek bir puanla mezun olmuştu ama insanlar hala onunla dalga geçiyordu. Eskiden üzerindeki bu eziklikten kurtulmaya çalışırdı ama artık umurunda değildi. Savaşmaktan yorulmuştu.

    ‘’Sasha Hershlag?’’

    ‘’Benim?’’ dedi kafasını kaldırırken.

    ‘’Bay Ryder sizi ofisinde bekliyor.’’ Dedi ona seslenen kadın. Sasha ayağa kalktı ve onu beklemeden ilerlemeye başlayan kadının arkasından ilerlemeye başlamıştı. Arkasında ona gülen insanları umursamayacak kadar heyecanlıydı.

    Uzun, gösterişli koridordan geçerken önündeki muhtemelen kırklarının sonundaki kadını inceledi. Kırlaşmış saçları üzerindeki takım elbisesiyle uyum içindeydi. Yüzünü şu an göremese de kendininkinden kat be kat iyi olduğundan emindi.

    Koridorun sonuna geldiklerinde kadın durdu. İyi şanslar tatlım. Dedi gülümseyerek ve geçtikleri yoldan geri döndü.

    Sasha artık yalnızdı. Önündeki kapıya baktı bir süre. Kalbinin sesini duyabiliyordu! Derin bir nefes aldı. Sakinleş, sakinleş, sakinleş... Sonunda cesaretini topladı kapıyı açtı. 

    Masada oturan iki genç adam birbirinden tamamen zıttı. Siyah takım elbiseli olan, Bay Ryder (onu fotoğraflarda görmüştü), sarı kıvırcık saçları ve ela gözleriyle yan tarafında oturan gri takım elbiseli adını bilmediği siyah saçlı esmer adamdan tamamen farklıydı. Tek ortak yönleri ikisinin de çok yakışıklı olması gibi görünüyordu.

    Sasha bu iki adama gereğinden fazla incelediğin fark edince kızardı. Bu iki adamın kaşlarını şaşkınlıkla kaldırmasına beden olmuştu.

    Sasha Hershlag'dı değil mi? dedi Bay Chapinmelodik sesiyle.

    "Evet.''

    Pekâlâ, Sasha, şimdi sana bazı sorular soracağız ve cevaplarına bakarak şirketimize uygun olup olmadığını kontrol edeceğiz.

    (...)

    Başvurduğunuz için tekrar teşekkürler, sizi iki hafta içinde arayacağız. dedi adının Leonardo olduğunu öğrendiği esmer adam gülümseyerek, İyi günler.

    Sasha iki adama da beceriksizce gülümsedi. İyi günler.

    Kapıyı kapattığında derin bir nefes aldı. Düşündüğü kadar kötü geçmemişti. En azından bayılmamıştı. Ve bu gerçekten iyi bir şeydi. Yüzünde aptal bir gülümsemeyle bir saat önce geçtiği koridordan geçti ve asansörü es geçerek merdivenlere yöneldi. Yedinci katta olmaları umurunda değildi, kapalı alanlarda kalamıyordu.

    Birden elindeki boşluk hissiyle kendine geldi. Çantasını ofiste unutmuştu! İç çekerek merdivenleri tekrar çıkmaya başladı. Daha önünde beş kat daha vardı.

    Yedinci kata ulaştığında nefes nefese kalmış, bu da yetmiyormuş gibi topuzu bozulmuştu. Üstünü düzeltmeye çalışarak ofise doğru yürüdü. Bu unutkanlığından gerçekten nefret ediyordu.

    Sen neden bahsettiğinin farkında mısın? Duyduğu sesle durdu. Bu sesi tanıyordu. Bu ses Bay Chapin'indi.

    Evet farkındayım! Seni anlamıyorum Chapin, bu kızın neresini beğenmedin? diye bağırdı başka bir ses. Bu ses Bay Kingston'undu.

    Neresini mi? Neresini mi dedin sen! Her yerini! Saçına yaptığı o topuzu gördün mü? Veya o sonuna kadar iliklerimi gömleği? İşte sorun orda! Ben yatabileceğim bir özel yardımcı istiyorum, rahibe değil!

    Sasha'nın kapının kolunda olan eli yavaşça düştü. Ondan bahsediyorlardı. Onun ne kadar iğrenç olduğundan...

    Ne istediğin önemli değil! Uygun olan önemli! Bu kız tam babanın istediği türde. Akıllı, becerikli, zeki...

    Aynı zamanda rahibe kılıklı, çirkin ve-

    Lanet olsun, diye inledi, tam da sırasıydı ağlamanın! Daha da kötüsü ağladığını fark etmişlerdi.

    Kim var orda? diye gürledi Bay Chapin.

    Sasha gözlerini sildi ve içeri girdi. Sadece çantamı unutmuşum Bay Chapin. dedi çatlamış sesiyle, Böldüğüm için üzgünüm.

    "Bu kadar unutkanken nasıl oluyor da burada çalışmayı-

    Bay Kingston onu durdurdu Tamam Sasha, sorun yok. Sen gidebilirsin.

    Sasha başını salladı ve odayı terk etti. Her ne kadar bu tür hakaretlere alışık olsa da, canının hiç bu kadar yandığını hatırlamıyordu.

    =================

    KA-2 ''O Yatağın Altında Olabilirsin Ama Benden Asla Kurtulamazsın!''

    Kalbim Avuçlarında/2. Bölüm ‘’O Yatağın Altında Olabilirsin Ama Benden Asla Kurtulamazsın!’’

    Aynı zamanda rahibe kılıklı, çirkin ve-

    Lanet olsun, diye inledi, tam da sırasıydı ağlamanın! Daha da kötüsü ağladığını fark etmişlerdi.

    Kim var orda? diye gürledi Bay Chapin.

    Sasha gözlerini sildi ve içeri girdi. Sadece çantamı unutmuşum Bay Chapin. dedi çatlamış sesiyle, Böldüğüm için üzgünüm.

    Bu kadar unutkanken nasıl oluyor da burada çalışmayı-

    Bay Kingston onu durdurdu Tamam Sasha, sorun yok. Sen gidebilirsin.

    Sasha başını salladı ve odayı terk etti. Her ne kadar bu tür hakaretlere alışık olsa da, canının hiç bu kadar yandığını hatırlamıyordu.

    Yastığın altındaki peçete kutusundan bir peçete daha çekti. Eve geldiğinden beri yaptığı tek şey buydu. O sarışın adamın şirketinden çıktıktan sonra direkt arabasına binmiş, ağlayarak eve gelmişti. Ağlarken araba sürmek onun için zor değildi, bunu her hafta yapardı zaten.

    Asıl sorun neden bu kadar kafasını taktığıydı. Her gün herkesten –özellikle annesinden- bunun gibi hatta bundan daha kötü hakaretler duyuyordu ama bu... Çok çok çok acıtmıştı. Canı acımıştı. Böyle çirkin olmayı o istemiyordu ki! Böyle olmak onun elinde değildi ki! Dudaklarından bir hıçkırık daha döküldü ve yastığın altındaki peçete kutusundan bir peçete daha kopardı. Annesinin gelme ihtimaline karşı orda saklıyordu peçete kutusunu. Eğer annesi görürse kötü olurdu.

    Kapı sanki bu anı bekliyormuşçasına çaldı. Sasha yerinden sıçradı ve yastığın altındaki peçete kutusunu –her ihtimale karşı- koltuğun altına attı. Kapıyı açmaya giderken yanaklarını siliyor, gözlerinin kızarmamasını için dua ediyordu. Kapıyı açmadan önce ayakkabılıkta gözüne çarpan okuma gözlüğünü gözüne geçirdi ve derin bir nefes alarak kapıyı açtı.

    İşte ordaydı. Annesi. Annesi Sasha’dan her bakımdan farklıydı. İlk göze çarpan saçlardı. Annesinin uzun, bukleler halinde dökülen mükemmel sarı saçları vardı. Gözleri yeşilin çok güzel bir tonundaydı. Gülümsediğinde, ki çok nadir gülümserdi, dünyanın en güzel kadını gibi görünürdü.  Bunun dışında kişilik olarak da çok farklıydılar. Annesi, Sasha’nın aksine, güçlüydü. Yetenekliydi. İnsanları ikna etmeyi bilir, herkese istediğini yaptırırdı. Bazen böyle mükemmel bir kadından nasıl çıktığını merak ediyordu.

    Annesinin topuklu ayakkabılarının çıkardığı sesle içeri girdiğini anladı. Sessizce yutkundu. Bunun anlamını biliyordu. Birazdan çok kötü şeyler olacaktı. Kapıyı kapatıp başı eğik bir şekilde annesinin ardından salona gitti.

    ‘’Başını kaldır.’’ Dedi annesi sakince.

    Sasha dediğini yaptı, ama yanağına gelecek olan elden haberdar değildi. Çarpmanın şiddetiyle gözlüğü yere düştü. Annesi tüm hayatı boyunca ilk kez ona vurmuştu. Elini yanağına koyarak ona baktı.

    ‘’Bana öyle bakma.’’ Dedi annesi. Hala sakindi ‘’Ne yaptığını biliyorum.’’

    ‘’Ne yapmışım ki?’’ içinden sesi titremediği için şükretti.

    ‘’Bir de bilmemezlikten geliyorsun! O şirkete gidip kendini ve beni rezil ettiğini biliyorum!’’

    Sasha’nın hiçbir şey söylemeyeceğini fark edince sehpada duran çilekli sütü duvara fırlattı. ‘’Her seferinde böyle yapıyorsun! Senin için o kadar çabalamama rağmen ne yapıp edip bütün çabalarımı boşa çıkarıyorsun!’’

    Karşısındaki kadının annesi olduğuna inanmak çok zordu Sasha için. İlk defa sinirini bu kadar belli ediyordu. Ama hala nedenini anlayamamıştı.

    ‘’Sana daha kaç kere ağlamamanı söyledim! Ağlarken daha güzel olduğunu mu sanıyorsun? Yoksa amacın sadece beni sinirlendirmek mi? Dayanamıyorum artık sana! Bu kadar güçsüz olmana dayanamıyorum! Beni her seferinde rezil etmene dayanamıyorum!’’ durup derin derin nefes almaya başladı. Başını kaldırıp Sasha’ya iğrenç bir yaratıkmış gibi baktı ve içeri girdi.

    Sasha ne yapacağını bilmiyordu. Annesi bağırırken tek yaptığı koltuğun kenarına büzüşüp sinirinin geçmesini beklemek olmuştu. Belki şimdi de aynısını yapmalıydı. Annesinin salona geldiğini fark edince kafasını ona çevirdi. Evet, annesi eski haline dönmüştü. Saçlarını düzeltmiş, makyajını tazelemiş, buz bakışlarını yerine yerleştirmişti.

    ‘’Şimdi gidiyorum,’’ dedi sakin bir sesle ‘’Ve sende a koltuğun altındaki peçete kutusunu ve etraftaki diğer her şeyi toplayacaksın. Eğer ağladığını veya her hangi bir salaklık yaptığını öğrenirsem bu kadar kolay kurtulamazsın.’’ Koltuğa attığı çantasını aldı ve evden sanki az önce yaşananlardan hiçbiri gerçek değilmiş gibi kapıdan çıktı.

    İşte, Sasha’nın hayatı böyleydi. Ama alışmıştı. Bu yüzden çabucak toparlandı ve annesinin dediklerini yapmaya başladı.

    (...)

    Kapı çaldığında saat altıya geliyordu ve Sasha işlerini daha yeni bitirmişti. Kaşlarını çatarak kapıya baktı. Annesi miydi? Hayır, bu kadar erken döneceğini sanmıyordu. Postacı? Kapıcı? En iyisi açıp bakmaktı.

    Üzerini düzelti ve kapıyı açtı.

    Gelen Bay Kingston’du!

    Aşağı sarkan ağzını kapattı ve becerisizce gülümsedi. Annesi misafirlere her zaman gülümsemesini söylerdi. ‘’Bay Kingston? Burada ne işiniz var?’’

    Kingston gülümsedi ‘’Sana iyi bir haberim var Sasha. İşe alındın.’’

    =================

    KA-3 ''Cam Kırıkları''

    Kalbim Avuçlarında 3. Bölüm ‘’Cam Kırıkları’’

    Ryder sıkıntıyla iç çekti. Beyaz, son model arabasının içinde yeşil ışığın yanmasını bekliyordu. Sasha Hershlag’ın evine gidiyordu. Kız odadan çıkarken çok kötü görünüyordu. Hayır, öyle her ağlayanın peşinden gitmezdi ama bu sefer farklı hissetmişti. Bu kız onda bir şeyler uyandırıyordu. Yeşil ışığın yandığını fark edince geç hareket ettiği için ona küfür eden sürücüleri yok sayarak arabasını sürmeye devam etti. Kızın evini dosyasında bulmuştu. Dosya demişken, kızın dosyası gerçekten parlaktı. Cambridge’den yüksek bir puanla mezun olmuştu ve zeki biri olduğu belli oluyordu.

    Apartmanın önüne gelince arabasını park etti ve aşağı indi. Kız, Sasha, gösterişli bir apartmanda oturuyordu. Küçük bir bahçesi olan bina toplam dört katlıydı ve krem rengiydi. Kalın demirli parmaklıkların hemen önünde bir nöbetçi, bıkkın bir ifadeyle etrafı kolaçan ediyordu.

    Ryder başını sallayarak nöbetçiye selam verdi ve Sasha’nın adını vererek içeri girip giremeyeceğini sordu. Nöbetçinin umurunda olmadığı belliydi, Ryder’ı tam olarak dinlememişti. Siyah saçlarını karıştırdı ve asansöre binip dört yazan düğmeye bastı. Kâğıtta dördüncü katta oturduğu yazıyordu.

    Asansörün dördüncü kata ulaştığını belirten sesi duyunca asansörden çıktı ve kahverengi kapının önünde durdu. Zile mi basması daha uygun olurdu, kapıya vurması mı? Önemli bir konuymuş gibi düşündü bir süre. Evet, zile basmalıydı.

    Öyle de yaptı.

    Zile bastıktan yaklaşık bir dakika sonra kapı açıldı. İşte ordaydı. Saçlarını dağınık bir topuz yapmış, kalın çerçeveli gözlüklerini takmıştı. Ne kadar kötü göründüğünü düşündü istemsizce. Dış görünüşünden bahsetmiyordu. O da vardı ama tabii ama şu an için belirgin olan üzüntüsüydü. Gözlerinin kızarıklığından bile anlaşılıyordu bu.

    ‘’Bay Kingston? Burada ne işiniz var?’’ dedi Sasha ağlamaktan çatlamış sesiyle. Başka birini mi bekliyordu acaba? Belki sevgilisini? Saçmaladığını fark etti.

    ‘’Sana iyi bir haberim var Sasha. İşe alındın.’’ Dedi direkt konuya girerken. Daha önce kimseyi işe almamıştı. Bu Chapin’in göreviydi. Kızın bir şey söylemeden durduğunu fark edince bir an endişelendi. Yanlış bir şey söylememişti değil mi? Elini kızın gözlerinin hizasında salladı. ‘’Yanlış bir zamanda mı geldim?’’

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1