Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

1908 Yılında Osmanlı Devleti İngiliz Gizli Raporu
1908 Yılında Osmanlı Devleti İngiliz Gizli Raporu
1908 Yılında Osmanlı Devleti İngiliz Gizli Raporu
Ebook286 pages2 hours

1908 Yılında Osmanlı Devleti İngiliz Gizli Raporu

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

İngiltere’nin, Türkiye ve daha birçok devlet hakkında bu mahiyetteki raporları çok eski devirlerden beri hazırlatmakta olduğu bilinmektedir. Çeviri ve değerlendirmesi yapılan İngiltere Büyükelçisi Sir Gerard Lowther’in “1908 Yılı Türkiye Raporu” da bunlardan biridir. Bu raporda Osmanlı Devleti’nin genel bir envanteri verilmekte, İngiltere açısından 1908 yılında yaşanan ola Copyright © Bu eserin tüm yayın hakları Dr. Halil Ersin AVCI'ya aittir. Eserde yer alan metin ve resimlerin Dr. Halil Ersin AVCI'nın öncede yazılı izni olmaksızın tanıtım amaçlı kısa alıntılar dışında elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayır sistemiyle çoğaltılması, yayımlanması ve depolanması yasaktır.
ylar ve olayların gelişimi yorumlanmaktadır. Bu açıdan, özellikle Anadolu’daki Ermeni faaliyetleri hakkında verilen bilgiler, bu konu ile ilgili İngiliz büyükelçisinin yaptığı öz eleştiri ve özellikle de Osmanlı Devleti’nin sağlık politikası ile ilgili verdiği bilgiler dikkat çekicidir. Yine Sultan II. Abdülhamid ile ilgili değerlendirmeler, 1908 II. Meşrutiyet olaylarının görünmeyen yönleri, Ortadoğu’da yaklaşan Arap ayaklanmasının ayak sesleri gibi konular raporun ana içeriğini oluşturmaktadır.

LanguageTürkçe
PublisherPublishdrive
Release dateAug 9, 2019
ISBN9786058476660
1908 Yılında Osmanlı Devleti İngiliz Gizli Raporu

Read more from Halil Ersin Avci

Related to 1908 Yılında Osmanlı Devleti İngiliz Gizli Raporu

Titles in the series (1)

View More

Related ebooks

Related categories

Reviews for 1908 Yılında Osmanlı Devleti İngiliz Gizli Raporu

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    1908 Yılında Osmanlı Devleti İngiliz Gizli Raporu - Halil Ersin Avci

    ÖNSÖZ

    1908 yılı olayları ve özellikle de II. Meşrutiyet İnkılâbı yakın tarihimizin önemli olaylarındandır. 23 Temmuz 1908’de anayasa tekrar yürürlüğe girmiş, aynı yıl seçimler yapılmış ve Meclis-i Mebusan faaliyete geçmiştir. Bu olaylar yakın tarih Türk siyasî hayatında önemli bir dönüm noktası teşkil etmiştir. Bu konuda yerli ve yabancı birçok çalışma yapılmış olmasına rağmen yabancı arşivleri, özellikle de İngiliz arşivlerini kullanarak yapılmış olanlar azdır. Bu dönemde büyük devletlerden birisi olan İngiltere’nin, Osmanlı Devleti’nde gelişen olaylar hakkındaki görüşünün birinci elden öğrenilmesi önem kazanmaktadır. Çalışmanın konusunu teşkil eden İngiltere Büyükelçisi Sir Gerard Lowther’in 1908 Yılı Türkiye Raporu bu açıdan aydınlatıcı bilgiler içermektedir. 30 Temmuz 1908 – 7 Temmuz 1913 tarihleri arasında İstanbul’da İngiltere Büyükelçiliği görevini sürdüren Sir Gerard Lowther’in 1908 Yılı Türkiye Raporu, bu dönem olaylarına ışık tutması ve yeni bir bakış açısı getirmesi amacıyla Türkçe’ye tercüme edilmiştir.

    Uluslararası arenada, 19.yüzyılda ve 20.yüzyılın başlarında dünyada süper güç konumuyla, Ortadoğu ve Türkiye üzerinde önemli çıkarları olan İngiltere’nin yakın dönem Türk tarihinin önemli dönüm noktalarından birisi olan 1908 yılı olayları üzerindeki görüş ve düşünceleri kuşkusuz çok önemlidir. Bununla birlikte bu rapor halkın istifadesine sunulmak için değil, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın kullanımı için Gizli olarak hazırlanmıştır. Bu açıdan bilgilerin bu konuda hazırlanan kitaplara göre, daha objektif olarak verildiği ve propaganda amacı güdülmediği düşünülebilir. Bu nedenle raporun Türkçe’ye kazandırılması daha da önem kazanmaktadır. İngiltere kendi dış politikasını, önce objektif verileri elde edip değerlendirme ve bu verilere dayalı bir strateji belirleyerek kendi dış politikasını oluşturmaktadır. Böylelikle bu raporun tercüme edilmesinin, İngiltere’nin Türkiye hakkındaki gerçek düşüncelerinin anlaşılmasına da katkı sağlayacağını ümit ediyoruz.

    İngiltere’nin, Türkiye ve daha birçok devlet hakkında bu mahiyetteki raporları çok eski devirlerden beri hazırlatmakta olduğu bilinmektedir. Çeviri ve değerlendirmesi yapılan İngiltere Büyükelçisi Sir Gerard Lowther’in 1908 Yılı Türkiye Raporu da bunlardan biridir. Bu raporda Osmanlı Devleti’nin genel bir envanteri verilmekte, İngiltere açısından 1908 yılında yaşanan olaylar ve olayların gelişimi yorumlanmaktadır. Bu açıdan, özellikle Anadolu’daki Ermeni faaliyetleri hakkında verilen bilgiler, bu konu ile ilgili İngiliz büyükelçisinin yaptığı öz eleştiri ve özellikle de Osmanlı Devleti’nin sağlık politikası ile ilgili verdiği bilgiler dikkat çekicidir. Yine Sultan II. Abdülhamid ile ilgili değerlendirmeler, 1908 II. Meşrutiyet olaylarının görünmeyen yönleri, Ortadoğu’da yaklaşan Arap ayaklanmasının ayak sesleri gibi konular raporun ana içeriğini oluşturmaktadır.

    Çalışmanın giriş kısmında 1908 yılına kadar Türk-İngiliz ilişkileri hakkında kısa bir değerlendirme yapılmıştır. Bu kısa girişten sonra Raporun Türkçe tercümesi verilmiştir.

    Bir çok diplomatik deyim ve terimin yanında, aynı zamanda hemen her cümlesi içerik bakımından zengin olan bu metnin tercümesinde, bir taraftan mümkün olduğunca metne sadık kalınmaya çalışılırken, diğer taraftan da metin Türkçe’nin kurallarına uygun ve anlaşılır bir hale getirilmeye çalışılmış, ait olduğu dönemin ifadelerinin de kullanılmasına gayret edilmiştir (Örnek: Meclis-i Mebusan).

    1908 Yılı Türkiye Raporu’nun çeviri ve değerlendirmesi sırasında her zaman destek ve değerli katkılarını eksik etmeyen, Sayın Hocam Prof. Dr. Ahmet ÖZGİRAY’a, ve İngiliz Devlet Arşivi yetkililerine ve çalışanlarına teşekkür ederim.

    Ayrıca ilk baskısı 2003 yılında yapılan bu çalışmanın 21.yy teknolojileri ile yeniden ele alınarak dizgi ve tasarımını yapan asistanım Erhan Akyel’e ve her zaman açık sözlülüğü ve objektif bakışı ile çalışmalarımıza değer katan asistanım Giray Işık’a da teşekkür ederim.

    06.08.2019

    Kepez/Çanakkale

    Halil Ersin Avcı

    GİRİŞ

    1908 Yılına Kadar Türk-İngiliz İlişkilerine Kısa Bir Bakış

    16.yüzyıldan itibaren sömürgeci devletler safına katılan İngiltere, 17. ve 18. yüzyılda büyük bir gelişme ve genişleme göstererek 19.yüzyılda Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk halini almıştır. Bu gelişme ve genişleme ile birlikte İngiltere, dünyanın ekonomik havzalarına yerleşmeyi ve buralarda nüfuz sahibi olmayı amaçlamış ve bu açıdan da 16.yüzyılda, Akdeniz–Karadeniz ekonomik havzalarında ve Ortadoğu’da söz sahibi olan Osmanlı Devleti ile ekonomik ve siyasî ilişkiler kurmuş ve bunları kendi menfaatleri açısından sürekli geliştirmeye çalışmıştır.

    Türk-İngiliz ilişkilerinin, resmî başlangıcı olarak 16.yüzyılın ikinci yarısında, William Harborne’a, Fransa’ya verilen kapitülasyonlar ile aynı mahiyette, bir ahidname-yi hümayun (kapitülasyon) verilerek İngilizlere Osmanlı ülkesinde serbest ticaret yapma hakkının tanındığı 1580 yılını kabul edebiliriz¹. Bu ahidname-yi hümayun İngiltere’ye karşılıklı müzakereler sonucu değil tek taraflı olarak verilmiştir ve İngiltere ile Osmanlı Devleti arasındaki ticarî ilişkileri düzenlemektedir. Bu kapitülasyon, bir yandan İngiltere ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkileri düzenlerken, diğer taraftan da sonraki gelişmelere de esas teşkil etmiştir².

    İngiltere’ye verilen bu kapitülasyon Fransa ve İngiltere arasında var olan rekabetin kızışmasına neden olmuştur³. Osmanlı ülkesi ile Akdeniz ülkeleri arasındaki ticaret, uzun süre Venedik ve Cenevizlilerin kontrolü altında kaldıktan sonra, XVI.yüzyılın ortalarına doğru Fransa’ya verilen kapitülasyonlar ile birlikte bu ülke lehine gelişmiş ve Fransız tüccarı Osmanlı ülkesinde en fazla hoş görülen ve sempati duyulan bir millet haline gelmişti⁴. Ancak 1580’de İngiltere’ye de kapitülasyon verilmesi ile birlikte durum değişmiş ve Akdeniz ticaretinde rekabet kızışmış, bununla birlikte bu kapitülasyon her iki devlete de sadece ticarî değil, aynı zamanda siyasî açıdan da faydalar sağlamıştır. Osmanlı Devleti’nin 1578-1590 yılları arasında İran’a karşı, 1593-1606 yılları arasında da Avusturya’ya karşı giriştiği savaşlarda çok ihtiyaç duydukğuı harp araç gereçlerinin imali için gerekli olan, özellikle kalay, kırık çanlar, çelik, barut, güherçile, tüfek...vs gibi malzemeler İngilizler tarafından tedarik edilmiştir⁵. Osmanlıların takip ettiği kapitülasyon politikasının iki önemli amacı; yabancı devletlere bahşettiği tek taraflı kapitülasyonların sonucu olarak ihraç ve ithal mallarından gümrük vergisi almak suretiyle hazineye gelir sağlamak, kendi çıkar ve politikalarına yardımcı olacak batılı merkantalist devletlerden yarar sağlamak ve onları birbirine karşı kullanmaktı⁶.

    İngiliz tüccarı, Sultan III. Murad’tan (1574-1595) Mayıs 1580 tarihinde serbest ticaret için bir ahidname aldıktan sonra, İngiltere Kraliçesi Elizabeth’e (1553-1603) baş vurarak 1581’de The Levant Company veya Turkey Company kurmayı başarmışlar ve İngiltere kral ve kraliçelerinin desteği ile bu kumpanya aracılığıyla doğu Akdeniz bölgesindeki ticarî faaliyetlerini 1825 yılına kadar sürdürmeye muvaffak olmuşlardır⁷. İlk kapitülasyonların bahşedilmesinden sonra III.Murad ile Kraliçe Elizabeth arasındaki yazışmalar devam etmiş ve III.Mehmed (1595-1603) döneminde önceki antlaşmaların teyit edilmesinin yanı sıra, 1601 yılında bazı yeni hükümleri ihtiva eden yeni bir kapitülasyon verilmiştir. Bu kapitülasyon ile birlikte, İngiliz tüccarının Osmanlı ülkesindeki hakları köklü bir şekilde düzenlenmiştir. Bunun yanı sıra bu kapitülasyon, İngiltere ile Osmanlı Devleti arasındaki siyasî ve ekonomik ilişkileri düzenleyen ve bu ilişkilerin temelini teşkil eden bir vesika halini almıştır. 1601 Kapitülasyonu sayesinde İngilizler, Osmanlı devlet adamlarının nazarında ticarî ve siyasî işler konusunda Fransızlar kadar hatta daha da güvenilir bir millet olarak kabul edilmişlerdir⁸.

    Bu kapitülasyonlar, 1675 yılına kadar her padişah döneminde yenilenmiş ve gerekli durumlarda yeni maddeler eklenmiştir. 1675 ahidnamesi ise Osmanlıları İngilizlere verdiği kapitülasyonların sonuncusu olup bu tarihten sonra gelen padişahlar tarafından da onaylanmıştır⁹. Daha sonraki dönemlerde her iki ülke arasında yapılan 1809 Kal’a-yı Sultaniye ve 1838 Balta Limanı antlaşmalarıyla karşılıklı görüşmelere dayanan antlaşma yapma dönemi başlamıştır¹⁰.

    Bu arada 17. ve 18. yüzyıllarda büyük bir gelişme göstererek Asya’da yayılan Rusya İmparatorluğu ile İngiltere’nin çıkarları, 18.yüzyılın sonundan itibaren çakışmaya ve 19.yüzyıldan itibaren de çatışmaya başlamıştır. Bu çatışma, özellikle beş bölgede (Kafkasya, Balkanlar, Ortadoğu, Orta Asya ve Uzak Doğu) gerçekleşirken, bunlardan Kafkasya, Balkanlar ve Boğazlar’ın Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yer alması, İngiltere açısından Osmanlı Devleti’nin önemini arttırmıştır. Rusya’nın sıcak denizlere inme ve bunun için de Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldırma politikasına karşı 1791’de İngiltere Başbakanı William Pitt Osmanlı Devleti’nin gücünün her geçen gün azalması ve kuzeyindeki Rusya’nın da gün geçtikçe kuvvet kazanması sebebiyle Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü koruma politikasına başlatmıştır. İngiltere bu tarihten sonra, Osmanlı Devleti’ni, Rusya’nın Akdeniz havzasına inmemesi ve İngiltere için hayati öneme sahip olan Londra – Bombay ticaret yolunu tehdit etmemesi için, bir tampon ülke olarak desteklemeye başlamıştır¹¹. Bu politikasını yaklaşık yüzyıl sürdüren İngiltere, 1878’den itibaren yaşamından ümit kesilmiş olan Osmanlı Devleti’nin mirasının paylaşılması vaktinin geldiğine inanarak, koruma politikasını terk etmiş böl ve yönet politikasını tatbike başlamıştır. İngiltere bundan böyle I. Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı Devleti’nin içindeki azınlıkları kışkırtarak, onlara bağımsız bir devlet kurdurmak için vaatler vererek, kendisine bir şekilde bağlı uydu devletler teşkil etmek için girişimlere başlamıştır. Bunun için diğer Avrupa devletleri ile değişik ittifaklara girişmekten geri kalmamışsa da, bir çok nedenden dolayı bu devletler böyle bir şeye yanaşmamışlardır. Diğer devletler, Osmanlı Devleti’ni paylaşmak için İngiltere’ye bir takım teklifler yaptıklarında da İngiltere bunları kendi menfaatleri açısından geçerli bulmayarak uygun zamanı kolladığı görülmektedir. İngiltere’nin, özellikle 1882’den sonra gayrimüslimleri tahrik ve statükoyu koruma politikasıyla elverişli bir fırsat elde edinceye kadar beklemeyi tercih ettiğini görülmektedir¹².

    Ayrıca 1890’dan itibaren Ermeni olayları sebebiyle İngiltere, II.Abdülhamid (1876-1909) iktidarına karşı memnuniyetsizliğini çeşitli vesileler ile göstermiş ve böylelikle de Türk-İngiliz ilişkileri giderek gerilmeye başlamıştır¹³. Bu dönemde Türk-İngiliz ilişkilerindeki başlıca ihtilaflı konular, Ermeni meselesi, Makedonya sorunu, Mısır ve Kıbrıs’ın durumu, Osmanlı dış borçları gibi konuların yanı sıra II.Abdülhamid’in İngiltere’nin Avrupa ve Ortadoğu’daki rakibi olan Almanya ile çok sıkı bir diyalog içinde bulunması da ifade edilebilir. İngiltere, Osmanlı Devleti’ni 19.yüzyılın son çeyreğinden itibaren gerek Ermeni gerekse Makedonya sorunları konusunda tazyike başlamıştır. Bu tazyikin şiddeti o anda diğer Avrupa devletlerinin konuyla olan ilgisine göre artmış veya azalmıştır. Ancak özellikle Rusya’nın tam bu sıralarda Uzak Doğu ile meşgul olması Almanya ve Avusturya-Macaristan’ın genellikle İngiltere’yi yalnız bırakması, yaptığı baskıların yaptırım gücünü azaltmıştır. Özellikle Rusya’nın Uzak Doğu’da meşgul olması, Osmanlı Devleti üzerindeki emellerini en azından bir süre için dondurmasına sebep olmuştur. Fakat Rusya’nın 1904-1905 Rus-Japon Savaşı’nda ağır bir yenilgiye uğraması, Rusya’yı tekrar Balkanlar ve Türkiye meselelerine yöneltmiştir. İngiltere ve Rusya özellikle Osmanlı Devleti ile ilgili meseleleri çözmeye yönelik olarak 9-10 Haziran 1908’de İngiltere Kralı VII.Edward ile Rus Çarı II.Nikola Reval’de bir araya gelmiş ve ağırlıklı olarak Makedonya sorununu görüşmüşlerdir. Bu toplantıda Osmanlı Devleti’nin nasıl paylaşılacağının konuşulduğuna dair dedikoduların etrafa yayılması üzerine, Türk-İngiliz münasebetleri ciddi şekilde gerilmiş, Türk halkında İngiltere ve Rusya aleyhine bir infial meydana gelmiş, hatta Sir Gerard Lowther’e göre bu olay II. Meşrutiyet’in ilânına giden yolda çok önemli bir ateşleyici rolü üstlenmiştir¹⁴. Reval görüşmelerinden takriben bir buçuk ay sonra 23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet ilân edilmiş, hem Türkiye, hem de Türk-İngiliz ilişkileri için yeni bir dönem başlamıştır.

    İşte tam bu sırada, 19 Mart 1908’de ölen İngiltere’nin Türkiye büyükelçisi Sir Nicholas O’Conor’ın yerine 30 Temmuz 1908’de, yani II.Meşrutiyet’in ilânından yaklaşık yedi gün sonra, İngiltere’nin yeni Türkiye büyükelçisi Sir Gerard Lowther İstanbul’a gelmiştir. Sir Gerard Lowther 30 Temmuz 1908’den 7 Temmuz 1913’e kadar İngiltere’nin Türkiye büyükelçiliği görevini yürütmüştür.

    Yeri gelmişken Türkçe’ye tercümesi yapılan 1908 Yılı Türkiye Raporu’nu yazan Sir Gerard Lowther hakkında bilgi vermek yerinde olacaktır. Sir Gerard Augustus Lowther 1858’de Londra’da doğdu. Ailesi İngiltere’nin soylu ailelerindendi. O’na bir büyükelçi olan büyük büyük dedesinin adı verildi. İngiltere büyükelçisi Sir N. O’Conor İlk baharın başında öldüğü için yerine atanan Sir Gerard Lowther 30 Temmuz’da İstanbul’a geldi ve büyük bir coşkuyla karşılandı. Yıldız Sarayı’na giderken büyük bir kalabalık yol boyunca alkışlandı. 6 Ağustos’ta Sultan’a itimatnamesini takdimi sırasında nazırlar, yüksek rütbeli subaylar ve İttihad ve Terakki Cemiyeti azaları tarafından da büyük bir sevinçle karşılaştı. Büyükelçi ülkesini bir çok ülke nezdinde temsil etmişti. Şili’de, Fas’ta elçilik müsteşarı olarak bulunmuştu. En önemli nitelikleri, tarafsızlığı, soğukkanlılığı ve sağduyulu oluşuydu. Tipik bir taşra beyefendisi, bir sportmen, kilolu olmasına rağmen iyi bir tenis oyuncusu ve mükemmel bir ev sahibi olarak kısa zamanda İngiliz Cemaatinin sevgi ve saygısını kazandı. Mutlak doğru sözlülüğü, ona meslektaşlarının ve Bab-ı Âli’nin saygısını kazandırdı. Her ne kadar sonraki günlerde onun tamamiyle onurlu diplomasi usulleri, diğer büyükelçilerin metodları ile mukayese edildiğinde zarar gördüyse ve bazı Genç Türk liderleri tarafından kendisine hücum edildiyse de, prestij kazanmak için tutumunu değiştirmedi, dengesini ve hükümlerini muhafaza etti. Cazip ve çok nazik bir hanımefendi olan Amerikalı eşi, büyükelçiliği boyunca ona büyük destek oldu. Beş yıl boyunca görevine devam eden Sir Gerard Lowther emeklilik yaşına ulaştığı ve beş hizmet yılını doldurduğu için 7 Temmuz 1913’de İstanbul’dan ayrıldı¹⁵.


    1 Akdes Nimet KURAT, Türk İngiliz Münasebetlerinin Başlangıcı ve Gelişmesi (1553-1610), Türk Tarih Kurumu, Ankara 1953, s.37-41; Mübahat KÜTÜKOĞLU, Osmanlı-İngiliz İktisadî Münasebetleri, I, (1580-1838), Ayyıldız Matbaası, Ankara 1974, s.13.

    2 Necmi ÜLKER, XVII.Yüzyılın İkinci Yarısında İzmir’deki İngiliz Tüccarına Dair Ticarî Problemlerle İlgili Belgeler (44 sayfa belge ile birlikte), Belgeler D., Cilt XIV, Sayı 18, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1992, s.264-265.

    3 N.ÜLKER, a.g.e., s.265.; A. N.KURAT, a.g.e., s.104-117.

    4 N. ÜLKER, a.g.e., s.265; A. N. KURAT, a.g.e., s.34-35.

    5 Vernon J. PARRY, Osmanlı İmparatorluğu, 1566-1617, Tarih İncelemeleri D., IV, çev. Necmi ÜLKER, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir 1988, s.171-172.

    6 Halil İNALCIK, The Ottoman Empire, The Clasical Age 1300-1600, Praeger Publishers, New York 1973, s.133-139; KURAT, a.g.e., s.41; N. ÜLKER, a.g.e., 265.

    7 N. ÜLKER, a.g.e., 266.

    8 KURAT, a.g.e., s.90; N. ÜLKER, a.g.e., 266.

    9 KÜTÜKOĞLU, a.g.e., s.32.

    10 KÜTÜKOĞLU, a.g.e., s.33.

    11 Fahir ARMAOĞLU, 19.Yüzyıl Siyasi Tarih (1789 – 1914), TTK, Ankara 1997, s.8.

    12 19.yüzyılın son çeyreğinden itibaren özellikle İngiltere tarafından Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtılarak kullanılan zımmî gruplarının başını Ermeniler çekmiştir. Ermenilerin bu amaç için ne suretle kullanıldığına dair bkz. L. Troçki et al, Ermeni maddesi, Bolşaya Sovyetskaya Ansiklopediya, Cilt 3, Moskova 1926, s.334-340; İngiltere’nin Osmanlı devletini paylaşma planlarıyla ilgili olarak bkz. Yusuf Hikmet BAYUR, Türk İnkılabı Tarihi, Cilt I, Kısım I, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1991, s.31-228.

    13 Ernest Edmondson RAMSAUR, Jön Türkler ve 1908 İhtilali, Sander Yay, İstanbul 1972, s.25-29.

    14 Public Recod Office/ F.O. 371/768-22845, Turkey, Annual Report, 1908, s.2-3.

    15 P. Philips GRAVES, İngilizler ve Türkler, Osmanlı’dan Günümüze Türk-İngiliz İlişkileri (1789-1939), 21.Yüzyıl Yayınları, Ankara 1999, s.66, 123.

    I. BÖLÜM

    1908 Yılı Türkiye Raporu

    (Gizli)

    Sir G. Lowther’den Sir Edward Grey’e. ( 22 Şubatta alındı.)

    Pera, 17 Şubat,1909.

    Efendim, 9 Nisan 1906 tarihli sirkülerinizin ihtiva ettiği talimatları yerine getirirken, ilişikte bulunan yıllık raporu gönderme şerefine nail oldum.

    Bu oldukça hacimli raporu derlemede bana yardım eden, Mr. Hohler, Mr. Ryan, Mr. Ramsay ve elçiliğin diğer görevlilerine oldukça borçluyum, onların yardımları olmaksızın raporun makul bir süre içerisinde hazırlanması benim için imkansız olacaktı.

    Hıfzısıhha İdaresi Heyeti’nde ve Karma Komisyon’da İngiliz delegesi olan Dr. Clemow’un, Türk İmparatorluğu’nun Hıfzısıhha Müessesesi hususuna temas ettiği bölümdeki çok itinalı üslubuna da dikkatinizi çekmek isterim. Derlediği bilgilerin, referans maksatlı çok büyük bir değer taşıyacağını düşünüyorum.

    Ben ve yardımcılarım,

    GERARD LOWTHER

    (imzalandı)

    Büyük Britanya ve Türkiye’nin İstanbul’da ve Londra’da Temsili

    Sir Nicholas O’conor, üç hafta süren bir hastalıktan sonra 19 Mart’ta öldü. Cenaze töreni, özel isteği ve sekiz yıl süresince sürekli politik zorluklara rağmen, daima fevkalade dostane, şahsî münasebetler sürdürmüş bir sefirin anısına saygısını gösteren Sultan’ın vesilesi ile, Üsküdar’daki İngiliz mezarlığında yapıldı.

    Bir zaman, muhtemelen ciddi bir sıkıntı sebebi olarak görünen bir konu, Musurus Paşa’nın yerine bir halefinin Londra’ya büyükelçi olarak atanmasıydı. O sırada Roma’da Osmanlı büyükelçisi olan Reşit Bey gizlice bu iş için önerildi. Sir Nicholas O’conor, bu kişinin karakterinin yeterli derecede tesirli veya güçlü olmamasına dayanarak ve de kendisine Selim Paşa’ya yer açmak için Roma’dan gönderilmesi istendiği hatırlatıldığı için bu kişinin reddedilmesini önerdi. Reşit için hususi itimadını bildiren ve kabul edilmemesinin sebeplerini öğrenmeyi isteyen, adayına sıkıca bağlı Sultan’ın hukukî reform notasının takdimini ertelenmesine belki bir pürüz yardım edecekti. Çeşitli adaylar tavsiye edildi ve sonunda Atina’daki Osmanlı orta elçisi Rifat Bey atandı.

    Ben buraya Majesteleri’nin büyükelçisi olarak 30 Temmuz’da geldim

    Anayasal Hareket

    Geçen birkaç yıldır, Türkiye’nin içinde ve dışında Jön Türkler tarafından kurulan devrimci bir hareketin geliştiği genel olarak biliniyordu fakat Sultan tarafından kurulan çok düzenli istihbarat sistemi sayesinde, bu düşüncenin gelişimi neredeyse aşılamaz güçlüklerle kuşatıldığı da yaygın bir kanaatti. Türkiye’de herkesin hareketi gözetleniyor, her ağız tıkanıyordu. Hareketin lideri olan Murat Bey¹ ( bir zaman hareketin en aktif üyesiydi) Yıldız’a dönmesi ki bu, hareketin kontrol altında olduğunu gösteriyordu ve Paris’in hareketin merkezi olarak kullanılması hususunda tatlı sözler ile kandırıldı. İmparatorluğun ve Avrupa’nın değişik yerlerine yönetimce faydalı görülen sürgünler oldu ve bu şartlar altında hareketin fazla bir bütünlük sağlayamadığı görünüyordu.

    Yukarı ve aşağı seviyeden Türkler acı çekti, bazısı hareketle ilişkisi olduğuna dair delil olduğu için, diğerleri adaletsiz bir şekilde, sadece yaşadıkları kölelikten daha geniş kapsamlı bir hürriyetin lehinde fikir ifade ettikleri için. Sonuçta hepsi acı çekti ve istihbarat sisteminin mükemmelliği sebebiyle çok azı kendi ülkelerinden kaçabildiler. Fakat casuslar işlerini tam olarak yapamadılar. Paris Komitesi, Türkiye’de adı önce Hürriyet Cemiyeti ve sonra Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti olan bir şubenin kurulmasını gerekli bulmuştu. Bu ajanlar, sessiz fakat fedakâr ve emin bir şekilde, farmasonluk² çizgisinde, Selânik bölgesinde ve özellikle Selânik ve Edirne’deki ordu birliklerinde çalıştılar. Orduyu yanlarına çekmedikçe, her hareketin başarısızlığa mahkum olacağını anlayacak kadar irfan sahibiydiler. Onların hepsi,

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1