Kara Safak
()
About this ebook
Okudugum pek cok fantezi kitaplarindan esinlenerek 2004 yilinin yazinda yazdigim, gizem, heyecan, umut, yalnizlik, dostluk, acgozluluk, ask, hasret, ve merak dolu bir yolculuk hikayesi.
Bu kitap, basim icin degil, yalnizca kendimi ifade etmek icin yazilmistir. O sebeple kitabin iyi yada kotu herhangi bir degerlendirmeye tabi tutulmasi yanlis olur. Tek amacim, kitabin beni ifade etmesidir ve temelli olarak, beni tanimak icin okunmasidir. Bu yuzden de tum kitap hala daha ilk gunku, ilk yazildigi halindedir ve simdiye kadar yalnizca yakin cevreme bireysel olarak dagitilmistir.
Eger bu kitabi okuduysaniz, okuyorsaniz, ya da okumaya karar verdiyseniz, umarim satirlarimda kendinizden bir parca bulabilmissinizdir ve Levent Karaca'nin 15 yasindaki sesine kulak verdiginiz icin size tesekkur ederim...
Levent Karaca
Levent Karaca was born and raised in Turkey, where he spent the first 18 years of his life. He studied at Indiana University and now works as a marketing manager for a software company.Almost all of his writings have been kept private, but he is planning on publishing new content online soon.
Related to Kara Safak
Related ebooks
Kutsal Dağda Öğrenme Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsPaslı Ranza Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsMerhaba Sevgili Ruhum Rating: 5 out of 5 stars5/5Sakın Unutma Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsEdebiyat Terapi Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsAndropov'Un Guguk Kuşu: Bir Aşk, Entrika Ve KGB Hikayesi! Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsAşıklara Yer Yok Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsKoyu Mavi Hikayeler Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsPIRILTILAR Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsHER ŞEY KENDİ YERİNDE Rating: 5 out of 5 stars5/5Karşıt Taraflar Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsOrganik Hikayeler II Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsŞiirle Ağlamak Rating: 5 out of 5 stars5/5Organik Hikayeler I Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsSoylence Berlin Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsAşkın Üç Yönü Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsPırıltılar Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsKayıp Halkanın Sırrı Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsDışarıdaki Şizofrenden İnciler Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsGünahın Üç Rengi Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsGenç Prens Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsKalp Tamircisi Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsSuskun Dostum Yusuf: Benim Kitaplarim, #6 Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsBabam Bir Teröristmiş Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsBir Adı Olmalı Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsYüzelli Yaşındaki Adam: Roman Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsHüznün Dip Uğultusu Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsYalnızlıklarım Rating: 5 out of 5 stars5/5Camdaki Kız Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsZeytin Çekirdeği Rating: 0 out of 5 stars0 ratings
Related categories
Reviews for Kara Safak
0 ratings0 reviews
Book preview
Kara Safak - Levent Karaca
Önsöz
Gencligimde okudugum pek cok fantezi kitaplarindan esinlenerek 2004 yilinin yazinda yazdigim, gizem, heyecan, umut, yalnizlik, dostluk, acgozluluk, ask, hasret, ve merak dolu bir yolculuk hikayesi.
Bu kitap, basim icin degil, yalnizca kendimi ifade etmek icin yazilmistir. O sebeple kitabin iyi yada kotu herhangi bir degerlendirmeye tabi tutulmasi yanlis olur. Tek amacim, kitabin beni ifade etmesidir ve temelli olarak, beni tanimak icin okunmasidir. Bu yuzden de tum kitap hala daha ilk gunku, ilk yazildigi halindedir ve simdiye kadar yalnizca yakin cevreme bireysel olarak dagitilmistir.
Eger bu kitabi okuduysaniz, okuyorsaniz, ya da okumaya karar verdiyseniz, umarim satirlarimda kendinizden bir parca bulabilmissinizdir ve Levent Karaca'nin 15 yasindaki sesine kulak verdiginiz icin size tesekkur ederim.
Her yolculuk, kendi içinde son bulur.
Hiçbir şekilde fikri olmadan,
çok büyük bir ihtimalle de
istem dışı olarak
nefretimi
bir
hayranlığa
dönüştüren kişiye...
Kara Safak
By Levent Karaca
Copyright 2011 Levent Karaca
Smashwords Edition
Smashwords Edition, License Notes
This ebook is licensed for your personal enjoyment only. This ebook may not be re-sold or given away to other people. If you would like to share this book with another person, please purchase an additional copy for each recipient. If you’re reading this book and did not purchase it, or it was not purchased for your use only, then please return to Smashwords.com and purchase your own copy. Thank you for respecting the hard work of this author.
Table of Contents
Giriş
Bölüm I: Uyanış
Bölüm II: Yolculuk
Bölüm III: Çatışma
Bölüm IV: Vassili
Bölüm V: Vassili Ormanı
Bölüm VI: Yalnızlık Tarlası
Bölüm VII: Vassili’ye Dönüş
Bölüm VIII: Palsen ve Kuzey Dağları
Bölüm IX: Yuitz
Bölüm X: Kızıl Troll
Bölüm XI: Léon ve Minarious Dağı
Bölüm XII: Ghoelien
Bölüm XIII: Ectsha Dağı
Giriş
Koşuyorum; karanlık bir gecede uzun, ince gövdeli ağaçların arasından olabildiğince hızlı bir şekilde ilerliyorum. Arkamda nelerin olduğundan habersizim, en azından şimdilik. Arkadam dönüp geriye bakmak ise imkansız gibi geliyor. Döndüğümde kactığım şeyin beni yakalamasından korkuyorum, hatta korkmuyor, bunu biliyorum; hiddetlenen, hızlanan bir arzuyu içimde hissedebiliyorum.
Ay ışığı yolumu aydınlatan tek ışık kaynağı; aydınlatamadığı yerleri aklımda hızlıca tahmin edip yoluma devam etmeye calısıyorum. Arada sırada -ne kadar sıklıkta olduğundan emin değilim- benimle birlikte koşan birilerini görür gibi oluyorum. Her iki tarafıma da hızlıca kafamı çevirdiğimde gözüme hiçbir şey ilişmiyor, fakat ileriye baktığım esnada gözlerimin ucuyla her iki tarafımda da solgun, şeffaf suretler şeçiyorum. Her ne kadar bir yandan kafamı kurcalasa da yoluma devam etmek en mantıklısı gibi geliyor.
Arada sırada zamanı bir anlığına durdurabiliyormuşum gibi geliyor. Saniyeler dakikalar, dakikalar ise saatler olabiliyor. Kritik bir kararı doğru verebilmem için zaman bana ayrıcalık tanıyor. Peşimdekileri düşünmeden, ileriyi düşünmeden, sadece bulunduğum ana konsantre olabiliyorum ve olduğum zaman da onu istediğim gibi kullanabiliyorum. Fakat onu kullandığım zaman icerisinde kararları ben vermiyorum; zamanı durdurmak benim elimde, fakat durdurduktan sonra olacaklar oluyor, ve her ne kadar bunlar cogunlukla benim isteyeceğim sekilde gelişse de bunları ben yapmıyorum. Kimin yaptığından da tam olarak emin değilim, sanki bilinçaltı kontrolü devralıyor, tıpkı bir rüyadaki gibi.
Bunları düşünürken izlediğim yol hafifçe dikleşmeye başlıyor, yavaş yavaş bir yokuş halini alıyor. İlerlemem güçleşiyor, arada kaymaya, yalpalamaya başlıyorum. Her ne kadar zorlansam da ilerlemek için güçlükle uğraşıyorum. Nereye kadar süreceğini bilemesem de, bu yolun bitmesini istiyorum. Anlayamadığım bir şekilde –sebebini bir türlü kestiremiyorum- içimde bir huzursuzluk, panik, umutsuzluk var; ve bunu sonlandırmayı herşeyden çok istiyorum. Adlandıramadığım bir hedef için herşeyimi vermeye hazırım, ve bunun için koşuyorum. Üstünde az biraz daha düşündükçe isteğimin en anlamlı tanımlaması geliyor akla; huzur. O anda hissedemediğim -belki daha önceleri bile hissedemediğim- bir huzuru tatmak istiyorum. Tam olarak nasıl olacağını bilemesem de, iyi, güzel, saf, eşşiz bir his olacağını düşünmek bile beni uğruna savaşmaya çağırıyor. Hayatımda hiç hissetmediğim bir arzuyla kendisini bana sunuyor; ve ben uğruna her şeyi -sahip olduklarımı, arkadaşlarımı, sevgili kardeş ve ağabilerimi, anne ve babamı, ve hatta yaşamımı- vermeye hazırım.
Biraz daha süre geçince yol iyice dikleşiyor, artık o kadar oluyor ki bu ana kadar ilerlerken bana yardımcı olan asamı sırtıma asmam gerekiyor, ellerimle önümdeki iri taşlara tutunmamı, kendimi yukarıya çekmemi gerektiriyor. Kafamı kaldırdığımda tepenin ucunun o kadar da uzak olmadığını görebiliyorum, artan bir moralle yoluma daha fazla dikkat etmeye çalışıyorum. Tırmanmak düşündüğümden zor geliyor. Kendimi büyü sanatına adadığımdan beri özen göstermediğim, ve bunun sonucu olarak da zayıflaşan bedenimi içinde bulunduğum zor koşullar çok çabuk bir şekilde yoruyor. Kardeşlerimle boğuşurken, kılıç antremanları yaptıklarında onlara yardım ederken normal bir insana göre güçlenen kaslarımın taşlı, dik tepede yorgunlukla yandığını hissedebiliyorum. Tüm acıya rağmen, adım adım yaklaşan tepeye gözlerimi ayırmadan bakıyorum. Yavaş yavaş yükseldikçe içimi bir heyecan, bir merak kaplıyor. Sonunda zirveye varıyorum ve başımı uzatarak güçlükle ileriye bakıyorum.
Kara Şafak!
Bir anda ne dediğimi bilmeden, düşünemeden ağzımdan fırlıyor. Daha sonra hatırlamaya çalışsam da ne dediğimi hatırlayamıyorum. Kapkara bir daire yavaşça engin teplerin ardından yükseliyor. Tıpkı bir gün doğumunda güneşin etrafa aydınlık saçması gibi büyük bir karanlık halinde - etrafı gölgeler içinde bırakarak- gök yüzünü kaplıyor...
Bölüm I: Uyanış
Heyecan ve korku içinde yattığım yataktan doğruldum. Kalbim küt küt atıyor, hafızam gördüğüm korkunç rüyayı kaydetmeye çalışıyordu. Nefes nefese etrafıma bakındım. Herşeyin sadece bir rüya olduğundan tamamiyle emin olana kadar bir süre yatakta oturdum. Biraz rahatlayarak yorgun bedenimi geri düşmesi için rahat bıraktım. Bir süre daha tavana bakarak başımdan geçtiğini gördüğüm rüyayı unutmaya çalıştım. Kafamı uzatarak camdan dışarıya bakmaya çalıştım, eskimiş perdenin arada rüzgarla aralanan kısımlarından gördüğüm kadarıyla güneş henüz doğmamıştı. Oturup mehtabı izlemek istesem de -kendimi rahatlatarak- uyumam gerektiğini düşündüm, ne de olsa sabahları erkenden yola çıkar, babamın anlaştığı balıkçılardan ve kasaplardan et ve balık toplardım. Anlayamadan, uyuyamayacağımı düşündüğüm bir anda uyku beni sardı ve serin gecede beni de sessizliğine kattı.
***
Şafak sökerken, günün ilk ışıklarıyla uyandım. Yavaşça örtümü üzerimden attım ve yatağın yanında doğruldum. Yatağın birkaç metre yanında, sade, tahta bir sandalyenin üzerinde duran elbiselerime tam uzanıyordum ki aklıma başka bir fikir geldi. Neden onlar bana gelmesin?
Yatağın yanında çırılcıplak ayakta dururken tüm konsantrasyonumu toplamaya çalıştım, birkaç saniye içerisinde kendimi bulunduğum ortamdan soyutlamayı başardım. Ne dışardan martı seslerini duyuyordum, ne de ayaklarımın altındaki eski tahta zemini hissedediyordum; benim için sadece sandalyenin üzerinde duran, tüm dikkatimle odaklandığım gömlek vardı. Tüm dikkatimi topladıktan sonra gördüğüm görüntüyü bir resim gibi aklıma kaydetmeye çalıştım, ve kaybetmeden aklımda tutmaya çalışarak yavaşça gözlerimi kapadım. Görüntüyü bozmadan -hafızamdaki görüntüde- sol elimi önüme doğru uzattım ve gömleğin kendime doğru havalanışını seyrettim, hızlıca bir anda durduğu yerden elime fırladı. Tekrar gözlerimi açtığımda gömlek sol elimde duruyordu. Aynı şekilde sandalyenin üstünde duran pantalonu da sağ elime aldım. Neredeyse hiç yorulmadığımı anlayınca kendi kendime küçük bir tebessümle gülümsedim.
Her geçen gün büyü sanatında biraz daha güçleniyordum. Sembolik ve sözel büyü dallarında -gerçek adları rün büyüsü ve edebi büyüdür (kimileri edebi büyüye ezber büyüsü demeyi tercih ediyordu)- olmasa da, telepatik büyü dalında geç de olsa keşfettiğim bir yeteneğim vardı. Rün ve edebi büyülerden farklı olarak, telepatik büyü sanatı tamamiyle özgür düşünce ve yaratıcılıktan güç buluyordu. Bilinen en güçlü büyücüler göz önüne alındığında edebi büyü en güçlü, rün ikinci ve telepatik sonuncu sırada kabul ediliyordu. Telepatik büyü sanatında başlamak ve ilerlemek diğerlerinden kolaydı, fakat özel olan tarafı diğer sanatlardan farklı olarak hiçbir şekilde bir sınırı olmamasıydı; dayanıklılığınız kaldırdığı sürece yapabildiğiniz