Leydi’nin Sırrı: BlueStocking’in Rouge’a Meydan Okuması 2
By Dawn Brower
()
About this ebook
Bazı sırrlar açığa çıkarlmamalı… Söz konusu Leydi Helena’ya gelince, bir sari şabboy ve bluestocking olmak hiç da fena birşey değildir. Tek istediği bağımsız olmaktı. Babası hayatını kolay kılmamıştı, ve annesinin tek isteği Helena’nın bir eş bumasıydı-Herhangi bir eş olurdu. Kendi hedeflerine ulaşmak için, en büyük dileğini gerçekleştirmek için, kusuursuz bir plan kurar. Sadece bir sorunu vardı, ve bir adam bu sorunun temelindeydi. Bazı sırlar saklanamazdı… Lord Oliver Hunt, Dashville’in Markısı, beş yıl buyunca dedikoduların ve imaların yağmurun altındaydı. Ve bu durumu Leydi X’in yüzündendi. Şimarık gençliğindeyken bir tek yanlış hamle yapmıştı ama onun acısını bugüne kadar ödüyordu. Fısıltıların Leydisini kendine farklı bir açıdan bakmasını sağlamak adına ilk kurbanı olan Leydi’yi barışmak için bir antika tasarlamıştı. Bu gayeti için, Leydi Helena’ya el uzatıyor fakat Leydi Helena onun çabalarına ilgi göstermiyordu. Bir sırrı çözmek tatlı olabilir… Yolları durmadan kesişince, aralarında arzu alevlenir. Sırları açığa çıktıkça, aralarında tommurcuklanan romantizimi sınanıyor gibiydi. Hakikatlar, onları ya yaklaştıracaktı yada sonsuza dek ayıracaktı.
Related to Leydi’nin Sırrı
Related ebooks
Bir Fahişenin Eğitimi Rating: 5 out of 5 stars5/5Yağmur’dan Kaçarken: BlueStocking’in Rouge’a Meydan Okuması 1 Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsKalbim Ellerinde Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsRus Ruleti Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsAşk Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsSuçluluk Ateşi - Bölüm 6 Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsKoca Kulakli Kiz: Benim Kitaplarim, #5 Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsAşk Bir Delilik mi? Rating: 5 out of 5 stars5/5Akıl ve Tutku Rating: 0 out of 5 stars0 ratings-miş Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsDüğüm Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsKürk Mantolu Madonna Rating: 5 out of 5 stars5/5Ölü Doğmuş Piçler: Çılgın Jonast, #1 Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsKesik Baş Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsCasper'ın Oyunu Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsAnna Karenina Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsKağıt Yıldızlar Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsSevda Peşinde Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsDon Kişot ve Cesur Prens Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsİçgüdü Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsSarubaş Kardeşleri Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsEşkıyanın Aşkı Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsSuskun Dostum Yusuf: Benim Kitaplarim, #6 Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsCam Şato -4 Gölgeler Kraliçesi Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsZift Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsDIŞLANANLAR: Çağdaş Bir Vampir Ailesinin Mizahi Hikayesi Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsAltın Nokta Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsYarım Kalan Aşk Rating: 0 out of 5 stars0 ratingsZamanda Kuşatma Rating: 4 out of 5 stars4/5Düello Rating: 0 out of 5 stars0 ratings
Related categories
Reviews for Leydi’nin Sırrı
0 ratings0 reviews
Book preview
Leydi’nin Sırrı - Dawn Brower
ÖNSÖZ
Dikkatsiz bir fısıltı, etkileyici boyutlarda bir skandala yol açabiliyor. Bu fısıltılara yardımcı olmak, benim için bir zevktir...
----Leydi X’ten fısıltılar
Sezon, 1811
Leydi Helena Carter, ayaklarını sabırsızca tıklattı. Bu katılmış olduğu üçüncü balo sezonu olmasına rağmen hiç uygun bir eş adayı yoktu. Sarı şabboylara gelince, istenmeyenler listesinin en üst sırasındaydılar. Sosyeteye yeni atılan veya yaşı gelmiş olan leydilerin çoğu böyle bir durumda çoktan alarma geçmiş olurlardı. Ancak bu konuda, Helena olağanüstü derecede sıradışıydı. Kendisine bahşedilen niğmeti güzel geleceğine katkı koymak için kullanmaya kararlıydı. Eşsiz bir gelecek, zaten bunu iki sezon önce kabullenmişti.
Bir erkeğe ihtiyacı yoktu. Peki, belki vardı – ama şimdilik. Babası, Montford’un Dükü, onu desteklerdi ve Helena kendi kendine bakabilme yolunda adımlarını atarken ona ihtiyacı vardı. Başarı kolay elde edilmiyordu sonuçta. Dünyayı şaşırtmayı planlıyordu - gizlice.
Kafanda dönenleri öğrenmek istermiyim acaba?
Helena, kardeşi, Darcy’nın Kontuna baktı ve gülümsedi. Bilmiyorum ki, Lucas. Benim derin sırlarım seni korkutabilir.
Erkek kardeşi kalbine yakındı ve her zaman öyle olacaktı, ancak, bir leydinın kendi kendine bakamayacağına inanan korkunç bir düşünceye sahipti. Belki Helena’nın azıcık modern inançları vardı; ancak modern olmaları doğru olmadıkları anlamına gelmiyordu. Bir kadın aklına koymuşsa eğer, çok şey başarabilirdi. Bir sürü kadın bunu zaten başarmıştı, farkında olmadan olsa bile. Loxton balosu büyüklüğünde bir gala’nın düzenlenme süreci tek başına büyük bir başarıydı. Çoğu erkek bunu dikkate almazdı. Kadınların balolara ihtiyaclarının sıkıcı ve saçma olduğunu düşünürlerdi. Başarılı bir sosyal etkinlik sunmak için bir çok emek gerekiyordu.
Şimdiden dahşete düşmüşüm,
dedi Lucas. Sen doğduğun andan beri cadalozsun.
Kalbimi kırdın.
Dudakları gülümsememek için çabalarken, titredi. Oyun odasında olman gerekmiyordu?
Lucas, kendinden beş yaş daha büyüktü. Eş arama veya aile kurma arayışında gibi gözükmüyordu. Aslında, orada bulunması da tuhaftı. Genelde, en iyi arkadaşı, Dashville’in Markisiyle şehrin en vahşi eğlencelerinde oluyordu. Onlardan biri, bir baloya katılma kararı almış ise, ikisi beraber bulunurlardı ve en müstehcen eğlencelere katılırlardı.
Senin de dans ediyor olman gerekmiyor muydu?
Bir kaşını kaldırdı. Yanılmış olabilirim, ama baloya katılmanın amacı bu değilmi?
Helena’nın dans kartını kaldırdı ve kaşlarını çattı. Burada neden hiç bir isim yok? Sen bir dük’ün kızısın ve çeyizin büyük, gençler seninle evlenmek için sırada olmalılar.
Ondan gözlerini çevirmemek için kendini tuttu. Gayet sağlam bir varsayımdı-yanlış sonuç getirse bile. Helena çirkin değildi. En azından kendi öyle düşünmüyordü. Saçları altın sarısıydı ve gözlerinin rengi çarpıcı bir menekşe mavisiydi, ancak baş döndürücü bir güzelliğe sahip değildi. Buna rağmen mirasının, toplumun erkeklerinin durup ona bakmalarına yeterli olmalıydı, soyismi korkutsa bile. Topluma takdim edilme balosundan beri, hiç birşey olması gerektiği gibi olmamıştı.
Evde kalmak kaderimde varmış,
Helena yanıtladı omuzlarını silkerek. Onlardan hiç biri beni farketmiyor.
Aslında, farketmemeleri onun umurunda da değildi. Onu görmezden gelsinler ve sırlarını fısıldamaya devam etsinler. Yaptıkları hatayı pek yakında anlayacaklardı. Bu fırsatı kendi lehine kullanmaktan mutluluk duyuyordu. Toplum, Helena’yı görmezden gelebilir hatta onu yok sayabilirdi, ancak kendisi bu durumdan şikayetçi değildi. Davetiyeler her gün geliyordu, sezonun her faaliyetine girişi rahattı. Bu balolar ve gece partileri ona bir gün hepsinden uzak kalmayı sağlayacaktı. Her şey planlanmış ve yeni macarasına ilk adımlar atılmıştı bile.
Saçmalama
Dedi Lucas. Kızkardeşimi kimse reddedemez. Sana gerekli ilgiyi göstermelerini sağlayacağım.
Aman Tanrım - Bundan hızlı bir şekilde vazgeçirtmesi gerekiyordu onu. Çok Tatlısın, ama yapmamanı tercih ediyorum. Bir sorun yaratmanı istemiyorum.
Tabii yaparsa, Helena bunu avantajına kullanabilecekti... "Kaderimi kabullendim. Herhangi bir erkeği eşim olarak istemiyorum. Kalbimi çalacak olan çok özel biri olmalı. Ve beni olduğum gibi göremiyorlar ise eğer, onları ben istemiyorum." Kabul edilmesi acı bir gerçekti; yinede artık kabul etmişti. Bir eş ve aile onun geleceğinin bir parçası değildi. Bu, mutluluğu bulamayacağı anlamına gelmiyordu. Belki bir gün kendine bir dost edinir veya bir çocuğu evlatlık olarak alırdı. Kendi hayatının dümenini eline aldığı gün ve kendi kendine bakabilecek durumda olduğu zaman, seçenekleri serilecekti önüne. Evlenecek bir adam bulmamak, hayatında olabilecek en kötü olay değildi ki. Hatta belki tam aksine, iyi birşey olduğu düşünülebilirdi... bir kadın kendi kendine bakabilmeliydi. Kadınların, ‘hayatlarını erkeklere bağlı yaşamaları’ düşüncesini her zaman saçma bulmuştu. Bazı erkekler gerçekten ahmaktılar, ve bir çoğu de aptal olmaya meyilliydiler.
Aşık olmak mı istiyorsun?
Sesi şüphe taşıyordu. Senin için ne kadar alışık olunmayan bir düşünce - ailemizin eş seçimi konusunda, kalbin arzularını kaale almadığını biliyorsun.
Yanlış söylemiyordu. Babam bu durumdan memnun değil ve hatta benim için bir eş seçeceği tehtidinde bulunmuştu.
Gözlerinin köşeleri eğlenceli bir gülümsemeyle kırışmıştı. Bunu bana önceden niye soylemedin, oralarda bulunup izlemem için.
Helena içini çekti. Babama uyacağımdan değil. Kendince planlar yapıyor. Cidden, bana ilgi gösteren ilk adamla evlenmek zorunda olmamın saçma fikrine niye öfkelensin ki?
Lucas pes ederek güldü. Canım, birçok kadın evlenmek istiyor. Senin gerçekten istediğini sanmıyorum. Ancak, en azından arar gibi görünmeye çalış.
Bunu yapıp yapamayacağından emin değildi. Tabii ki, ilk başlarda eş aramıştı. Onun ilk sosyeteye katılım balosunda eş arayan Lordlar - yetersizdi. Gelenlerden hiç biri ilgisini çekmemişti veya kalp atışlarını artıramamıştı. Onlardan birisini tekrar görmek için can atmamıştı. Destek için onlara ihtiyacı yoktu. Yeteri kadar dayanırsa, rahat bir hayat sürdürebilecek serveti olacaktı. Ne yazık ki, misasını kendi kontrolüne alması için on yıl beklemesi gerekiyordu. Evlenmemesi halinde, mirası otuzuncu yaşına kadar bankada duracaktı.
Neden?
Burnunu büzüştürdü. Sıkıcıdırlar.
Mutlaka çekici bulduğun birisi vardır.
Aslında, yok...
Aniden salonun içinde fısıltı yayıldı, ve Helena diğer misafirlerin ilgilerini çeken olayı görme çabasıyla etrafa bakmaya çalıştı. Dikkate değer ne olursa olsun, bir yerde muhafaza edilip gelecekte kullanılmak üzere saklanmalıydı. Babası onu cezaya koyunca, toplumun dedikoduları ekmeğine bal sürecekti. Er yada geç olacaktı. Babasıyla biraz önce tartışırken, tehditlerinde bir o eksikti. Eğer ciddi bir şekilde eş aramaz ise, harçlık parasını kesecekti; yani yeni elbiseleri ve süs eşyalarını unutabilirdi.
Aha... konuştukları kişi Lord Oliver Hunt idi, Dashville’in Markisi gelmişti. Orada bulunan kadınların çıkarttıkları cılız bağırışmaların ima ettiği kadar yakışıklıydı. Herhangi bir leydi için mükkemmel bir adaydı, sadece ünvanı veya servetinden dolayı değil. Dashville’in fiziği Helena’nın gözünden kaçmamıştı. Uzun boyu, geniş omuzları, koyu kahverengi saçları ve buz mavisi gözleri vardı - her genç kızın hayallerini süsleyen yakışıklı prensti. Ta ki ağzını açıp konuşana kadar, herneyse.
Onlara doğru yönelmişti. Gelişine, dik ve azimli bir şekilde kendini hazırladı. Tamam, Lucas’ı görmeye geliyordu, ama yinede kendini hazırlaması gerekiyordu. Az önce yalan söylemişti. Onu karmakarışık bir sinir topu haline çeviren bir adam vardı aslında. Dashville daha önce hiçbir erkeğin yapamadığı kadar onu etkilerdi, ve herkesten fazla onu görmezden gelirdi. Hayır, Görmezden gelmek doğru tabir değildi. Ona bakardı, tanırdı, ancak onu hissetmezdi. Arkadaşının küçük kardeşini görmezden gelmesi kaba oluyordu.
Darcy,
Başıyla Lucası selamladı. Leydi Helena,
Önünde eğilerek selam verdi.
Daha önce burada olmalıydın,
Lucas ona sitem etmişti. Epey beklettin. Nerelerdeydin?
Ne yazık ki geciktirildim.
Erkekler sohbete dalmışken, Helena yeniden görünmez oldu. Selamını verdikten sonra, Dashville O orada yokmuş gibi davranıyordu. Helena bu durumdan her seviyede rahatsız oluyordu. İçindeki kadın bunun adaletsizliğine çığlık çığlığa bağırıyordu - kendine ve etrafa bakmasına zorlayan tek adam, ona umursamaz bir şekilde davranıyordu.
Kendini, Helena’yla dans ederek bana afettirebilirsin,
Dedi Lucas. Duvarın yanında sarı şabboy gibi kalması hiç doğru değil.
Dashville fark edilir bir biçimde afallamıştı. Ben...
Bana dans etmeyi bilmediğini söyleme sakın. Hepimiz en iyi şekilde öğretilmiştik.
Helena, bacakları koşmaya başlamadan, bu tartışmayı durdurmanın yolunu bulmalıydı. Dashville onunla