Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Yağmur’dan Kaçarken: BlueStocking’in Rouge’a Meydan Okuması 1
Yağmur’dan Kaçarken: BlueStocking’in Rouge’a Meydan Okuması 1
Yağmur’dan Kaçarken: BlueStocking’in Rouge’a Meydan Okuması 1
Ebook168 pages2 hours

Yağmur’dan Kaçarken: BlueStocking’in Rouge’a Meydan Okuması 1

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Görevde olan bir Bluestocking ile şeytani kont karşılaştıklarında neler olur?

Harrington’nun kontu, Jonas Parker’in evlenmeye niyeti yoktu. Hayatını serbetçe yaşamayı tercih etmekteydi ve eşinin olması hayatını zorlaştırırdı. Külübünü, cenneti gibi görürdü ve oradan evlilik için bile vazgeçmeye niyeti yoktu. Büyükbabası, Southington’un Dükü, Jonas’ın evlendiğini ve aile ocağına döndüğünü görmekten başka birşey istemiyordu. Jonas, sadece bu sebepten dolayı bile münasip bayanlardan ve düğün çanlarından uzak duruyordu. Leydi Marian Lindsay yaşı gelmiş olmasına ragmen, bekar halini seviyor ve Bluestocking (intellectüel) hayat felsefesini kendine ilke edinmişti. Hekimlik okuyor ve bir gün gerçek bir doktor olmak istiyordu. Tıp alanında ciddiye alınmayı arzu ediyor fakat çabaları camia tarafından farkedilmiyordu. Kendince özene bezene düşünerek, kusursuz bir plan tasarlar. Ancak, planı gerçekleştirebilmesi için babasının arkadaşlarından birinin yardımına ihtiyacı vardır. Harrington, Marian’ın teklifine dahşetle karşı çıkıp kesin olarak reddeder; Fakat O, evet demesi için planı cazib hale getirmeyi başarır. İşler sapa sarmadan önce, Kent’te hayatının en korkunç kabusuna dönüşebicek bir ev partisinde, Marian’a eşlik edecekti. Ne Pahasına olursa olsun görgü kurallarına uymalı idi, çünki bu maceranın sonunda onunla evlenmeyecekti, öyle mi acaba!!
LanguageTürkçe
PublisherTektime
Release dateJul 8, 2020
ISBN9788835409991
Yağmur’dan Kaçarken: BlueStocking’in Rouge’a Meydan Okuması 1

Related to Yağmur’dan Kaçarken

Related ebooks

Related categories

Reviews for Yağmur’dan Kaçarken

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Yağmur’dan Kaçarken - Dawn Brower

    Yağmur’dan Kaçarken

    Yağmur’dan Kaçarken

    BlueStocking’in Rouge’a Meydan Okuması 1

    Dawn Brower

    Contents

    Preface

    Acknowledgments

    TERİMLER

    ÖNSÖZ

    Bölüm BİR

    BÖLÜM İKİ

    BÖLÜM DÖRT

    BÖLÜM BEŞ

    BÖLÜM YEDİ

    BÖLÜM DOKUZ

    BÖLÜM ON

    BÖLÜM ONBİR

    BÖLÜM ONBEŞ

    BÖLÜM ONBEŞ

    KAPANIŞ

    YAZAR HAKKINDA

    Bu roman bir kurgu eseridir. Tüm isimler, karakterler, olaylar ve yerler yazarın hayal ürünüdür veya o amaçla kullanılmıştır. Gerçeklerle bağdaşıtırılmamalıdır. Gerçek yerlerle, işletmelerle veya yaşayan veya vefat eden insanlarla herhangi bir benzerlik sadece tesadüften ibarettir.

    Yağmur’dan Kaçarken... telif hakkı © 2020 Dawn Brower

    Kapak resmi ve editörlük Victoria Miller tarafından yapılmıştır.

    Çeviri: Samar Abou Bakr

    Tüm hakları saklıdır. Bu kitab ve içindekilerin hiçbir kısmı, edebiyat yazarlarının yorumlamaları ve/veya alıntı haricinde, izinsiz basılamaz veya elektronik olarak çoğaltılamaz.

    Bu Kitabı babama adıyorum - Küçük, Archer Brower. Her zaman bir kitap yazabileceğime inanıyordu, oysa ben yazabileceğime veya yapabileceğime inanmamıştım. Sonunda, Bir kez değil, bir kac defa başarabildiğimi görmek için keşke burda olsaydı. Seni özlüyorum baba - Senin yokluğunda, dünya kesinlikle aynı değil.

    Preface

    Bu kitapın iki amacı ; Yeni bir seri başlatıyor olması ve eski olan seriye bağlanıyor olmasıdır. Bluestockings Rogues’a karşı serisinde yeni çıkacak kitapları yıl içerisinde takip edin. Ayrıca,bu kitabın içinde mevcut olan bir sonraki kitabtan seçilmiş alıntıyı bulabilirsiniz. Linked Across Time serimle aşina olmayanlar, birinci; Siyah Korumam Tarafından Kurtarıldım ve ikinci; Çapkın’ımı Arama- Alys ve James’i takdim eden kitaplarımla hikayelerinin nereden başladığını öğrenmek isteyebilirsiniz.

    Acknowledgments

    Her zamanki gibi harikulade editörüm, Victoria Miller’e tesekkür ediyorum. Her seferinde daha sıkı çalışmamı ve daha yaratıcı kitaplar yazmamı sağlıyorsun. Ve, Elizabeth Evans’a da teşekkürlerimi sunuyorum- Yazmayı eğlenceli hale getiriyorsun. Bana yardımlarından dolayı ve müsveddelerimi okuduğun için teşekkür ediyorum.

    TERİMLER

    *Royal Medical Society: Kraliyet Tıp Derneği, tıp öğrencileri için tıp öğrencileri tarafından yönetilen Edinburgh Üniversitesi MedSoc ve tıp eğitimi topluluğudur

    **Bluestocking: Nakış, boya yapmak veya piano çalmak yerine, zamanını okumak ve fikirler üretmekle geçirmeyi tercih eden ama toplum tarafından- özellikle erkeklerin - tasvib etmediği kadınlara takılan isim.

    ***Debrett: İngiliz aristokratların hakkında bilgi içeren kitap

    ÖNSÖZ

    Southington Kalesi, İngltere, 1808

    Gün, İngİltere’deki diğer günler gibiydi. Yağış o kadar alışılmış bir olay olmuştu ki Jonas farketmedi bile- yüzünden damlalar akıp kendisini tamamen ıslattığı halde. Southington Kilisesinde yontulmuş mezar taşlarına bakakaldı. Burası, bir çoğunu şahsen tanımadığı, aile fertlerinin gömüldükleri bir şapeldi. Resimleri büyük salonun duvarlarını doldurmuştu ama onlar Jonas için bir tarihti ve kendini onların hikayelerinden uzak tutmak istiyordu. Ancak, bu çok farklı bir durumdu.

    Artık hayatı, asla eskisi gibi olmayacak. Baba’sının vefatı, değişmeyen bir hakikatı ortaya çıkarmıstı. Artık dük, Jonas’ın hayatını kontrol ediyordu. Büyükbabası bir tirandı ve her zaman Jonas’a kendi iradesini impoze etmek için gözünü korkutmaya çalışırdı. Jonas’ın büyükbabasına karşı güvenebileceği tek kişi babasıydı. Defalarca geçmeyi denediği halde babası, dük’ün geçemediği bir kalkan gibiydi.

    Dolayısı ile, Hayır, soğuk hava umurunda değildi çünkü zaten içi - dışı donakalmıştı. Yağmur? Yüzleşeceklerine kıyasla önemsizdi. Southinton’un Dükü, Jonas’ın büyükbabası, henüz başlamamıştı –aslında başlayamadığından dolayı. Etrafta insanlar vardi ve dük kargaşa çıkartmaya cesaret edemiyordu. Yaslı olanlar ve taziye için gelenler ordan ayrıldıkları zaman, onun için her ne saklıyorsa ortaya dökecekti.

    Büyükbabası Eton’a dönmesine izin verecekmiydi? Annesi ne olacaktı? Onu sahiplenmek için savaşmaya duygusal gücü varmiydi? Bir şekilde, Jonas her şeyden şüphe ediyordu ve sadece babasının vefatından önceki yaşadığı hayata benzeyen bir hayat için dua ediyordu.

    Lord Harrington diye seslendi bir adam elini Jonas’ın omzuna sevecence koyarak. Şimdi O kont nasıl olabilirdi ki? O babasının adıydı ve o isme hiç bir zaman alışabileceğinden emin değildi. Gitme zamanı geldi. Dedi.

    Yüzünden yağmur damları akarken adama kısaca baktı. Saçları siyahtı fakat şakakları beyaza dönmeye başlamıştı bile. Jonas onu hayal meyal tanıyordu ama adam babasının arkadaşıydı. Hazır değilim. Dedi Jonas.

    George iyi bir adamdı, Dedi Lord Coventry. Seni Seviyordu.

    Biliyorum. Jonas tutuk bir şekilde cevap verdi. Hissetmemeye çoktan başlamıştı, artık sadece hareket ediyordu. Başka ne yapabilirdi ki! Lord Coventry haklıydı- gitme vakti çoktan geçmişti, yinede kımıldayamıyordu. Oradan ayrıldığı zaman, tüm olayların gerçek olduğunu kabullenmesi gerekecekti. Büyükbabası, bağırarak emirler yağdırmaya başlayacaktı ve ondan kurtulması için Jonas’ın önünde daha yıllar vardı. Tam tamına üç yılı vardı - Yirmibir yaşını doldurunca mirasını kendi kontroluna alabilecekti. Tabii, büyükbabası babasının vasiyetini kırmanın yolunu bulmadığı takdirde. Ama bu hiçbir şeyi değiştirmez.

    Hayır, dedi Lord Coventry, araya girerek. Gitti ve hiçbirşey onu geri getiremez.

    Eğer Jonas ağlayabilseydi, bunu günler önce yapardı. Belki de ağlamaması iyi birşeydi. Onun herhangi bir zayıflık sergileyişi, büyükbabasının yeniden başlamasına neden olurdu. Cesur olmalıydı ve istemediği halde devam etme gücünü erken zamanda bulmalıydı. Babası yas tutulacak adamdı, ama Jonas’ın açıktan yas tutamamasına anlayış gösterecekti. Şimdi hazırım. Dedi, Lord Coventry’ye bakmadan. Olduğu yerde döndü ve Southington Kalesinin uzun toprak yolunu tutmaya başladı. Büyükbabasının evinden nefret ediyordu – En az kendisi kadar soğuk bir evdi. Ne hoş nede samimi değildi.

    Lord Harrington—

    Bana böyle çağırmayın, dedi Jonas, Lord Coventry’nın lafını bölerek. Babasının ünvanını duyması, zaten acıyan yüreğine bir bıçak gibi saplanıyordu. Düşünmeyi bırak, hissetmek bile istemiyordu. Her şey babasını ve Jonas’ın içindeki büyük eksikliği hatırlatıyordu. Birde O Ünvan.... dayanabileceğinden çok fazla gelirdi. Lord Coventry boğazını temizledi. İşte bu sizsiniz artık

    Belki.. Olabilir. Jonas zorlukla yutkundu. Ama babamın yerini doldurmaya henüz hazır değilim. Onun olmadığı yerde ünvanını duyamam, ve neler kaybettiğimi düşünemem.

    Anlıyorum. İçini çekti. Babanızı kaybetmek için yaşınız henüz çok genç. Bir oğlum olsaydı.... Başını iki yana salladı. Bu önemli değil. Önünüzde uzun bir yol var ve büyük ihtimal güvenebileceğiniz kimsenin olmadığını hissediyorsunuz. Belki daha farkında değilsiniz ama bana güvenebilirsiniz. Lord Coventry devam etmeden kısaca duraksadı, Size nasıl çağırmamı istiyorsunuz?

    Hiçbir şekilde. Dedi Jonas. Bugünden sonra birbirimizi bir daha göreceğimizden emin değilim.

    Yaşlı adam güldü. Bulundukları ortama göre, bu ona çok yabancı bir ses gibi yankılandı. Hüzün etraftaki her yere yayılmıştı ama buna rağmen, Kont şakalaşacak birşey bulmuştu. Coventry sevilebilecek birisine benziyordu ve başka bir zaman olsaydı, Jonas onu sevebilirdi. Fakat O, uzun süreliğine dikkatini çekecek veya neşelendirecek birşey bulacağından şüpheliydi.

    Coventry uzakta duran kaleyi işaret ederek, Göreceğiz bakalım. Hadi, gelin bu yağmurdan kaçalım. Dedi.

    Lord Coventry, kaleye girerken Jonas’ın arkasından geldi, fakat fazla kalmamıştı. Ayrılmadan önce dük ile sakince konuştu, dük ne tartıştı nede kont’a emirler verdi. Sadece bu bile, Jonas’ın ne konuştukları hakkında meraklanmasına yetti.

    Artık herkes gittiğine göre, konuşmamız gereken bazı şeyler var, evlat. Büyükbabası Jonas’a doğru öfkeli adımlar atarak dik dik baktı. Eğitiminden başlayarak... Seni burada tutacaktım fakat Coventry iyi bir noktaya değindi. Bağlantılar kurman gerekiyor ve bu okullarda elde edilebilir. O yüzden Eton’a dönmene müsaade edeceğim – en azından bu akademik yılın sonuna kadar. Bu planı bir sonraki okul dönemi başlamadan önce tekrar konuşacağız."

    Jonas, Kont’a tahmin edemeyeceği kadar çok borçlu çıkmıştı. Büyükbabasının, okula dönmesine izin vereceğine asla inanmamıştı. Teşekkürler.

    Bana henüz teşekkür etme. Büyükbabası kabaca söylendi. Seni Dük’lüğe hazırlamak için daha yapacak çok işimiz var.

    Jonas, Kont’luğun o kadar uzağındayken, şimdi büyükbabasının ünvanının derdini demi taşıyacaktı? Düklüğün ünvanını taşıması zorunlu değildi ama bunu dük’e hatırlatmamalıydı. Jonas, bir top gibi yatağında yuvarlanıp günlerce - Hayır, haftalarca uyumak istiyordu. Ama bu korkakların yaptığı bir eylemdi ve Jonas bu yönteme teslim olmayacaktı. Annem nerede?

    Kızkardeşinin yanında yaşamaya gitti. Diye cevap verdi dük. Annen çok narin bir kadındır, Southington ona göre değildir’. Meraklanma, baban onun rahat bir hayat yaşaması için herşeyi ayarladı.

    Yoksa, annesi onu terk mi etmişti? Jonas babasına her zaman daha yakın hissediyordu, ama yinede..... annesi onu dük ile yalnız bırakmıştı! Büyükbabasının hırçın huylarını bile bile. Kendince, bir konuyu anlatmak için yumruklarını bile kullanmaya çekinmeyen birisi ile. Harrington ünvanı iyi tanınmış prestijli bir isimdi. Ama Jonas’ın mirasının kontrolunu eline geçirmesi için uzun yıllar vardı. Dük’ün isteklerini yerine getirdikleri sürece paraları vardı. Babası, Southington ile bağları elinden geldiği kadar kesmeye karar vermişti. Londra’da küçük bir kasabada yaşıyorlardı. Babası elindeki geliri değerlendirerek karlı bir nakliyat sirketinde yatırım yapmıştı. Bolluk içinde değillerdi ama rahat bir yaşamları vardı.

    Bu hiçbir zaman dük’ü mutlu etmedi, hiçbirşeyin etmediği gibi. Ailesinin üzerinde baskın olmayı isterdi, bu ona haz ve mutluluk verirdi. Onun kontrolü kaybetmesi aile fertlerini hayatından çıkartmasına sebep olmuştu. Babasının ölümü, Dük’ün, aile hayatına tekrar sızmasına fırsat vermişti. Şimdi, Jonas onun vesayetinin altındaydı, ta ki mirasının tamamını elde edinceye kadar. Çok büyük bir miktar değildi ama büyükbabasından özgürlüğü için yeterliydi.

    Gitmeme müsaade edermisiniz şimdi? Dük, Jonas’ın ağzına, sert bir yumruk attı. Jonas gayri ihtiyari sarsılarak geri adım attı ama mümkün olduğunca çabuk toparlanıp kontrolünü kazandı. Gözlerini kaldırıp dik dik bakarak isteğini tekrarladı, Gitmeme müsaade eder misiniz şimdi? İzinsiz gitmek istemek işkenceyi sürdürebilirdi, ve ne yüzüne nede başka bir yerine bir yumruk daha yemek istemezdi.

    Dük, başını sallayarak izin verdi. Jonas, ayakları onu taşıyabileceği kadar hızlıca odadan ayrıldı. Koşmak istediği halde koşmadı çünkü dükün zorbalığına teslim olmayı reddediyordu. Eğer odadan hızlıca ayrılsaydı, büyükbabası onu orada tutmak için bunu bahane edebilecekti. Bunun yerine, Jonas emin ve istikrarlı adımlarla odasına ulaşana kadar hızlıca yürüdü. Sadece o zaman kapısını kapattıktan sonra ve mahremiyetini sağlayınca, içinde kopan öfkeli duygularına teslim oldu. İçinde tuttuğu bütün göz damlaları yüzüne özgürce akmaya başlamıştı, babasının yasını tutuyordu artık.

    Londra, 1812

    Jonas, masada duran kanyak bardağını kaldırdı ve yudumladı. Bardağı masaya geri bırakıp elindeki oyun kağıtlarına baktı. Şimdiye dek şans ondan yana değildi. O yüzden düzenli bir şekilde parasını kaybediyordu. Çok uzun zaman önce oyunu bırakmalıydı ama oyuna devam ederse kazanabileciğine inanmıştı, aptalca. Özgürlük, onu mutlu edeceğine yoldan çıkarmıştı. Mutluluğun anlaşılması zor ve kendisi için yaratılmamış bir duygu olduğunu hızlıca öğrenmişti.

    Bu gecelik bu kadar sanırım. dedi Asthey’nın kontu, Jason Thompson. Parmaklarını koyu sarı saçlarının içine geçirerek, ödüllü fareyi yakalamış kedi misali sırıttı. Verimli bir geceydi.

    En azından onlardan biri için oyun iyi gidiyordu. Bende hazırım. Oyun kağıtlarını masaya atarak, Zaten çok kaybettim. Dedi. Kaybetmeyi göze alabileceği çok az parası kalmıştı.

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1