Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Karmaşık Güzellik
Karmaşık Güzellik
Karmaşık Güzellik
Ebook215 pages1 hour

Karmaşık Güzellik

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Thrilling, funny, sexy and romantic... all in one book. It captures the reader at once.
The first book of an amazing series.
LanguageTürkçe
Release dateNov 10, 2014
ISBN9781633396807
Karmaşık Güzellik
Author

K.L. Middleton

New York Times and USA Today bestselling author, K.L. Middleton (Kristen Middleton) lives in the Midwest with her husband and daughters. She has written over thirty-nine books, including The Biker series, under pen name of Cassie Alexandra. She writes horror, romance, fantasy, and suspense. Visit her website at www.kristenmiddleton.com to learn more about her books.

Related to Karmaşık Güzellik

Related ebooks

Reviews for Karmaşık Güzellik

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Karmaşık Güzellik - K.L. Middleton

    arıyorsun?

    Her zaman olduğu gibi,

    Destekleri ve sabırlarından dolayı aileme ve dostlarıma

    teşekkür ederim.

    K.L. Middleton’un diğer kitaplarını WWW.Kristenmiddleton.com’da bulabilir ve beni  Facebook’ta takip edebilirsiniz.

    KARMAŞIK GÜZELLİK

    Yazan K.L. Middleton

    İçindekiler

    Giriş              7

    Birinci Bölüm          9

    İkinci Bölüm            26

    Üçüncü Bölüm          37

    Dördüncü Bölüm          52

    Beşinci Bölüm          56

    Altıncı Bölüm          66

    Yedinci Bölüm          74

    Sekizinci Bölüm          82

    Dokuzuncu Bölüm          93

    Onuncu Bölüm          98

    On birinci Bölüm          119

    On ikinci Bölüm          126

    On üçüncü Bölüm          136

    On dördüncü Bölüm        144

    On beşinci Bölüm          157

    On altıncı Bölüm          163

    On yedinci Bölüm          167

    On sekizinci Bölüm          175

    On dokuzuncu Bölüm        184

    Yirminci Bölüm          188

    Yirmi birinci Bölüm          196

    Yirmi ikinci Bölüm          202

    Yirmi üçüncü Bölüm        206

    Yirmi dördüncü Bölüm        212

    Yirmi beşinci Bölüm        217

    Yirmi altıncı Bölüm          226

    Yirmi yedinci Bölüm        231

    Yirmi sekizinci Bölüm        238

    Yirmi dokuzuncu Bölüm        242

    Otuzuncu Bölüm          250

    Otuz birinci Bölüm          267

    Yazarın Notu          269

    Giriş

    Michael

    Gözlerini dikip bana bakıyor ve ben o muhteşem zümrüt yeşili gözlerde kayboluyorum. Beni esir alıyorlar – yanında olduğum her seferinde kalbimi sızlatan bu güzel yaratığın gönüllü tutsağı yapıyorlar. O tatlı dudakların tadına bakmak, ve kendimi sıcaklığının derinliklerine gömme arzusu...

    Ruhuma azap veriyor.

    Elleri sevgiyle saçlarımın arasında kayarken kendime hakim olmaya çalışıyorum. Başlarda nazik olan dokunuşları bu görkemli hareketleriyle birlikte daha da cesur oluyor. Bu maharetli ellerin vücudumun geri kalanını da sarıp sarmaladığını düşündükçe, bir de üstüne o dolgun etli dudakları aklıma gelince, içten içe şehvetle inliyorum...

    Dayanılacak gibi değil.

    Aklımdaki edepsiz düşünceler beni bitirdiğinden gözlerimi kapatıp sandalyenin köşesine tutunuyorum, bereket kucağımdaki şey naylondan. Daha az şehvetli şeyler düşünmeyi deniyorum ama bedenim işbirliği yapmayı reddediyor ve ben kontrolümü yitirmek üzereyim. Tam daha fazla dayanamayacağımı düşünürken musluk kapanıyor ve adımı söylüyor...

    Michael.

    Sevgilinin okşaması gibi dudaklarından dökülüyor – o kadar yumuşak ve seksi ki.

    Gözlerimi açıp bu büyüleyici kadına gülümsüyorum, keşke onun bu güzelliğini sonsuza dek seyredebilsem.

    O da bana gülümsüyor ve peşinden gitmem için çağırıyor.

    Hiç soru sormadan dediğini yapıyorum çünkü ben bu güzel meleğe vurgunum. Doğrusunu söylemek gerekirse, istese peşinden Cehennemin dibine bile giderim. Neden diye sormam.

    Berber koltuğuna oturuyorum ve uyluklarımdaki naylonu düzeltirken bakışlarımız aynanın yansımasında kesişiyor. O güzel ağzını açıyor ve bana ne istediğimi soruyor.

    Duraklıyorum.

    Kalbim deli gibi atıyor, içim arzuyla dolup taşıyor. Hemen şuracıkta ona sahip olmaktan başka istediğim bir şey yok. Onu benim, yalnızca benim diye sahiplenmek. Bize karışacak ya da kaderimize mani olacak herkesi mahvetmek.

    Ama şimdilik...

    Galiba sadece tıraşa razı olacağım.

    Birinci Bölüm

    Sinclair 

    Haberleri duydun mu? diye sordu Tiffany.

    Salonun arka tarafında saç boyası karıştırıyorduk.

    Ne haberi? diye sordum gözümün önüne dökülen bir tutam saçı toza bulamadan geri atmaya çalışırken.

    Judy dükkanı satmış.

    Başımı kaldırıp korkuyla ona baktım. Ne? Ne zaman?

    Sanırım anlaşma dün gece yapılmış. L.A.’dan birilerine satmış.

    Peki biz de kapanıyor muyuz?

    Hayır. Mal sahibinden başka bir değişiklik olmayacak. Emekli olabilmek için arkadaşlarından birinin oğluna satmış.

    Derin bir nefes aldım. "Tanrım, ödümü koparttın. Eğer Karmaşık kapatılırsa ne yaparım bilmiyorum."

    Ben de. Neyse, mal sahibiyle tanışmak için sabırsızlanıyorum, diye ağzından kaçırdı on dokuz yaşındaki sevimli kız. Judy adamın acayip seksi olduğunu ve hepimizin ona bayılacağını söylüyor. Pazartesi günü burada olacak.

    Hıh., dedim boyayı karıştırırken. Dükkanda bir başka erkek olacak olması güzeldi. Saç konusunda bir bilgisi var mı, bir de gay mi diye merak ettim. Çoğunlukla bunlar yakın alakalıdır.

    Müşterinin istediği renk bu mu? diye sordu elimdeki numuneyi göstererek. Onun için hayli değişiklik olacak.

    Parlak kırmızı bukleye bakıp başımla onayladım. Ona anlatmaya çalıştım ama çok ısrar etti.

    Tiffany boya kasesini alıp ayaklandı. Pekala, bu konuda hepinize bol şans.

    Homurdandım. Bana şanstan fazlası lazım.

    Müşterim Bayan Lancaster ellerinde, geniş çeneli, tıknaz bir bayandı; doğal olarak da son derece muhafazakar bir kadındı. Bugün yirmili yaşlarında bir ünlünün uzun, ateşli, kırmızı saçlı bir resmini getirdi ve aynı renkten istedi. Maalesef, Bayan Lancaster’ın kafası  bu gidişle olay yerine benzeyecekti.

    Tamam, dedim, kendi koltuğuma dönerken. Bu rengi istediğinizden eminsiniz?" Parlak renkli bukleleri göstererek sordum.

    Evet, canım, dedi numuneleri parmaklarının arasında şefkatle okşayarak. "Tam olarak bu rengi istiyorum. Çok güzel olacağını biliyorum."

    Zorla gülümsedim. Tamam o halde. Yapalım şunu.

    Oh yo...oh yo, bunu yapmış olamazsın! diye salonun öteki ucundan kükredi Felicia.

    Arkamı dönüp Felicia’nın koltuğunda oturan ufak tefek, yaşlı adama baktım, suratında nispet yaparcasına koca bir gülümseme vardı.

    Oh, aman Tanrım! diye özür diledi yanlarındaki koltukta oturan varlıklı, yaşça daha büyük kadın. Çok özür dilerim. Henry! Terbiyeli olmalısın!

    Hayır, özür dilerim, dedi Felicia makasını bırakırken. Eğer bu yaşlı adam ağzını benimkine yapıştıracaksa onun saçını kesmem. Asla kesmem.

    O sırada Felicia’nın canlı pembe tişörtünün ön tarafını fark ettim. Sağ göğsünün üstünde ıslak bir yer vardı.

    Henry, duydun mu? Terbiyeni takınman gerek!diye fırçayı bastı kadın. Felicia’ya döndü. Çok özür dilerim. Kardeşim Alzheimer hastası ver her zaman ne yaptığını bilmiyor.

    Yaşlı adamın soluk mavi gözlerindeki keyfi gördüm ve yaptığı şeyin kesinlikle farkında olduğundan emin oldum. Felicia bir hayli büyük göğüslüydü ve bunlar arada sırada işine engel oluyordu. Bir keresinde benim de saçımı kesmişti ve ben oradan iki mor gözle ayrılmadığım için şanslıydım.

    Felici makasını tekrar aldı. Tamam, ama bana bir kere daha dokunacak olursa, dedi gözlerini kısarak, Saçından fazlasını keserim.

    Oh, aman Tanrım, diye fısıldadı müşterim. Burası televizyondaki gündüz kuşağından daha iyi.

    Sırıttım. Bunu bir kez daha söyleyebilirsiniz.

    Benim için Karmaşık’ta bir gün dahaydı. Her şeyi görmüş, her şeyi duymuştum ve bunlar her sabah işe gelmemi sağlamıştı. İşimi seviyordum, iş arkadaşlarımı seviyordum ve onları hiçbir şeye değişmezdim.

    Şans eseri Henri Felicia ile randevusu boyunca ellerine ve ağzına hakim oldu, ben de o arada Bayan Lancaster’in saçını boyayıp kestim. İşim bittiğinde onu aynaya doğru çevirdim ve birlikte sonucu incelerken nefesimi tuttum.

    Ne düşünüyorsun? diye sordum.

    Oh, aman Tanrım..... bu muhteşem! gözleri parladı.

    Derin bir oh çektim. Bana hala çok edici şekilde parlak geliyordu ama eğer o beğendiyse, önemli olan oydu.

    Yepyeni bir kadına benzediniz, dedim saçlarına sprey sıkarken.

    Saçlarının yanına sevgiyle dokundu. "Aslında Bay Lancaster’in fikriydi. Ezelden beridir kızıllara hayrandı."

    Aynada kendi saçımın kestane rengine baktım ve acaba adam kadının seçtiği ‘ Ronald McDonald’ renginden daha az göze çarpan bir şey mi istemişti diye merak ettim.

    Elimi tuttu ve beni yanına çekti. Söyle bana, diye fısıldadı. Şeyimdeki kılları da boyar mısın?

    Ay hayır, diye fısıldadım. Artık orasını da siz halledin.

    Alt dudağını ısırdı. Aman be. Belki de tıraş etsem daha iyi.

    Cevap vermek için ağzımı açtım ama sonra fikrimi değiştirdim. Özellikle bu sohbeti sürdürmek istemedim.

    Paramı verip gittiğinde hemen koltuğumu temizlemeye giriştim. Hafta sonu boştum ve  tatilimi Huntington Plajında geçirecektim. Yola çıkmadan önce daha bir sürü eşya toplamam gerekiyordu ve başlamak için sabırsızlanıyordum. Aylardır ilk defa bütün hafta sonu boştum.

    İhtiyar bunak en azından sağlam bahşiş bıraktı, dedi Felicia elindeki bir tomar banknotu sallayarak.

    Bunu yaptığına hala inanamıyorum, diye kıkırdadı Tiffany. Amma da çatlakmış ihtiyar dazlak!

    Felicia başını salladı ve parayı sutyenine sıkıştırdı. En kötüsü de nerdeyse iki aydır bu kadar aksiyon yaşamamış olmam. Sonra da memelerimi dişsiz, beyaz, yaşlı bir adam mı emecek? ellerini çırpıp kahkahalarla güldü. Tanrım, biraz insaf et!

    İki ay mı? diye homurdandım. "O da ne ki. Benimkisi neredeyse bir yıldan fazla oldu."

    Gözleri ayrıldı. Bir yıl mı? Kızım, Henri bir dahaki sefere randevu aldığında, kesin sana verelim onu.

    ***

    Asla işe yaramayacak, dedim arkadaşım Jesse’ye, birkaç saat sonra Jaguarına binerken. Güven bana. Hiç kimseyi kandırmayacağız.

    Uzanıp dizimi pat patladı. Tatlım, işe yarayacak. Yaramak zorunda.

    Saçlarımı kulaklarımın arkasına attım. O zaman bana ‘tatlım’ demeyi ve her beş dakikada bir, bir taraflarını silmeyi kessen iyi olur. Prenses gibi davranmaya devam edersen annenleri asla kandıramazsın.

    Jesse muhteşem hatlı yüzünü çevirip güldü. Sonra aniden durdu ve sahte bir garezle bana baktı.

    Gülümsedim. Hey, ben sadece diyordum ki...

    Tanrım, sen tam bir kendini beğenmiş, küçük sürtüğün tekisin.

    Başımı salladım. Hayır, o sensin canım ve ben de bunu senden almaya çalışmam bile.

    Dikiz aynasına bakıp parmaklarını dün gece ona yaptığım kısa, sarı röfleli saçının arasında gezdirdi. İşte bunun için sen benim en iyi arkadaşımsın Sinclair. Benimle nasıl güzel konuşacağını biliyorsun.

    Güldüm. Cidden ama. Beni davet ederken ne düşünüyordun?

    "Diyordum ki, yirmi beşinci evlilik yıldönümleri olduğuna göre, benim de kadın cinsinden arkadaş getirmemi bekliyorlardır. Alex’i getirmem mümkün değil, Sin. Annemle babam çok fenadır. İkisi de. Gay olduğum gerçeğini asla kabul etmediler ve gerçeği öğrenirlerse vakıf fonumu kesin dondururlar. Tırnaklarından bir tanesini ısırdı. Ve bunun çok sığ olduğunu biliyorum ama ben parasız yapamam."

    Emniyet kemerimi taktım. Yani onlara yalan söyleyip duracak mısın? Bunu daha ne kadar yapmayı düşünüyorsun?

    Arabayı çalıştırdı, motor seksen bin dolarlık yavru kedi gibi hırıldayarak canlandı. Gittiği yere kadar, Sin, gittiği yere kadar.

    Kırk dakika boyunca arkadaşları, işi ve seks hayatı hakkında dert yanmasını dinledikten sonra nihayet ailesinin Huntington Sahili’nde bulunan, nefesimi kesen, okyanus manzaralı lüks evlerinin önüne park ettik.

    Vay canına, diye fısıldadım Zenginlik, Güç ve Hayal kurmaya devam ezikler! diye bas bas bağıran kocaman beyaz binayı görünce.

    Biliyorum, diyerek dudak büktü Jesse. "Ciddi şekilde zenginler benim şansıma. Fakat bu aynı zamanda eski para ve hatta daha da eski idealler. Benim için bir şans değil."

    Jesse’yi  sadece sekiz ay önce Karmaşık’a adım attığı günden beri tanıyordum. Armani markalı poposunu hop diye koltuğuma yerleştirdiği anda tık diye uyuştuk ve ben onun özel stilisti oldum, o da benim en iyi arkadaşlarımdan biri.

    Pekala tam olarak onlara benim hakkımda ne anlattın? diye sordum, şimdi kendimi gergin hissediyordum ve resmen bu işe girişiyorduk.

    Bu üçkağıt o zaman eğlenceli gibi gelmişti, partiler, ünlülerle dolu bir hafta sonu olacaktı ve kendi dandik

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1