Explore 1.5M+ audiobooks & ebooks free for days

From $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Mutluluğun Formülü: Kişisel Gelişim, #9
Mutluluğun Formülü: Kişisel Gelişim, #9
Mutluluğun Formülü: Kişisel Gelişim, #9
Ebook334 pages3 hoursKİŞİSEL GELİŞİM

Mutluluğun Formülü: Kişisel Gelişim, #9

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Mutluluk… Hepimizin hayat boyu aradığı ama çoğu zaman yanlış adreslerde tükettiği, bazen yakaladığını sandığı fakat kalıcı olarak bir türlü elde edemediği bir yolculuk. Peki, gerçek mutluluğun bir formülü var mı?

Muzaffer Düzenli, Mutluluğun Formülü adlı eserinde bize hem dünya hem de ahiret mutluluğunu kucaklayan, insanın hem maddi hem de manevi yönünü içine alan bir yol haritası sunuyor.

Kitabın özü şu sade ama güçlü denklemde saklı:

Mutluluk = İman × İbadet × (Çalışmak + Sağlık + İyi Arkadaş)

Bu formül, mutluluğu beş temel bileşen üzerinden açıklıyor. İman ve İbadet, hayatı kökten dönüştüren çarpan etkisine sahipken; Çalışmak, Sağlık ve İyi Arkadaş faktörleri mutluluğun vazgeçilmez destek sütunlarını oluşturuyor.

Yazar, felsefenin soyut tartışmalarına dalmadan, somut ve uygulanabilir önerilerle hem bireysel hem de toplumsal hayatta huzura giden yolu gösteriyor. Okul, iş, aile ve sosyal yaşamda karşılaşılan sorunlara ışık tutarken; hayatın anlamı, insanın yaratılış gayesi ve dünya-ahiret dengesi gibi temel sorulara da doyurucu cevaplar veriyor.

Eğer siz de anlık hazların ötesinde, kalıcı, derin ve bütüncül bir mutluluk arayışındaysanız, bu kitap size yol gösterecek. Gerçek mutluluğun formülünü keşfetmeye hazır olun!

LanguageTürkçe
PublisherMustafa Yilmaz
Release dateSep 2, 2025
ISBN9798231163748
Mutluluğun Formülü: Kişisel Gelişim, #9
Author

Muzaffer DÜZENLİ

Lisans eğitimini Yönetim ve Organizasyon ile Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler dallarında, yüksek lisans eğitimini Stratejik Planlama ve Yönetim ile Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi dallarında yaptı.  Yurt içinde sevk-idare, eğitim yönetimi, liderlik, ilahiyat; yurt dışında ise ileri güvenlik çalışmaları, operasyonel yönetim, operatif/stratejik planlama ve benzeri alanlarda ilave eğitimler aldı. Yirmi yıl yurt içinde değişik kurumlarda, dört yıl yurt dışında uluslararası kurumlarda görev yaptı. 

Related to Mutluluğun Formülü

Titles in the series (9)

View More

Related ebooks

Related categories

Reviews for Mutluluğun Formülü

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Mutluluğun Formülü - Muzaffer DÜZENLİ

    MUZAFFER DÜZENLİ

    ÖNSÖZ

    Bu kitapta, mutluluğa erişmenin yol ve yöntemlerini, yani mutluluğun formülünü bulacaksınız.

    Mutluluğu iki boyutta ele alacağız: Dünya hayatındaki mutluluk ve ahiret hayatındaki mutluluk. Bizi mutluluğu iki boyutlu ele almak zorunda bırakan iki ana neden var:

    Birincisi: İnsan, sadece maddeden/cisimden ibaret bir varlık değil. Ruhu da var. Yani insanın hem maddi yönü ve ihtiyaçları hem de manevi yönü ve ihtiyaçları var. Evet, insan iki boyutlu bir varlık.

    İkincisi: İnsan hayatı da, sadece dünya hayatından ibaret değil. Ahiret hayatı da var. İnsan sınırlı bir süre Dünya’da, sonsuza dek de ahirette hayat sürecek. Evet, insan hayatı da iki boyutlu.

    Bu iki hakikat, bize insanın iki boyutlu olduğunu söylüyor:

    Varlığı açısından maddi/cismani ve manevi/ruhi boyutu, hayatı açısından da dünya ve ahiret boyutu.

    Bunları birbirinden ayrı düşünemiyoruz. Dünya hayatı da önemli, ahiret hayatı da. Dünya hayatı ahiret hayatını/mutluluğunu, ahiret inancı da dünya hayatını/mutluluğunu doğuruyor, besliyor ve destekliyor. Yani sebep sonuç ilişkisi var aralarında. İnsanın manevi/ruhi yönü de önemli, maddi cismani yönü de. Gerçek mutluluğu arıyorsak bu ancak insanı ve insan hayatını bir bütün olarak ele almakla mümkün olacaktır.

    Evet, yukarıdaki iki hakikat bizi mutluluğu iki boyutlu düşünmek mecburiyetinde bırakıyor. Mutluluğa öyle bir formül bulmalıyız ki o formül bizi hem dünya mutluluğuna, hem de ahiret mutluluğuna götürmeli. İnsanın hem maddi/cismani yanını, hem de manevi/ruhi yanını hesaba katmalı.

    Sadece maddi/cismani mutluluğa veya sadece dünya mutluluğuna odaklanmak, bütünün sadece bir yarısını görmek, diğer yarısını gözden kaçırmak anlamına gelir. Dahası, insanın aradığı mutluluğu bir türlü bulamaması sonucunu doğurur.

    Özetle, insanın hem maddi hem de manevi yönünü hesaba katmak, hem dünya hem de ahiret mutluluğunu bir arada aramak icap ediyor çünkü birisi olmadan diğeri olamıyor. İnsanın maddi ve manevi varlığı birbirinden ayrılamaz. İkisi birlikte insanı oluşturuyor. Dünya ve ahiret hayatı da bir bütünün iki yarısı. Dünya hayatında yapıp edilenlere göre ahiret hayatı yaşanacak. O hâlde ikisini birlikte düşünüp her iki hayatta da mutlu olmanın formülünü bulmak gerekiyor.

    İşte bu kitap, onu anlatıyor. Hem dünya mutluluğuna hem de ahiret mutluluğuna giden yolun izini süreceğiz birlikte.

    İnsanı sadece maddeden, hayatı da sadece dünya hayatından ibaret gören, ölümü yokluk, hiçlik, ebedi ayrılık olarak değerlendiren, Allah’ı (cc), ruhu ve ahiret hayatını inkâr anlayışı insanı hayvansı bir yaratık seviyesine indiriyor. Bu anlayışa sahip felsefe (düşünce akımları), insanı değersizleştirmiştir.

    Filozoflar hayatı anlamlandırmak, insanın varoluş amacını açıklamak ve insanlığa anlamlı gayeler sunmak için tarih boyunca sürekli arayış içinde oldular. Bunu yaparken genellikle insanı hep tek yönlü ele aldılar ve ölüm sonrası hayatı (ahireti) ihmal ettiler. Bunun doğal sonucu olarak söylemleri hep sönük ve güdük kaldı ve insanlığa sundukları öneriler birey ve toplumu bir türlü tatmin edemedi. Tarih böyle söylüyor.

    Düşünce sistemlerinin bireye ve insanlığa sundukları mutluluk formüllerinin de başarıya ulaşmadığını görüyoruz. Bu başarısızlıkta, insanın sadece maddi yönünü ve ihtiyaçlarını önemsemelerinin, dünya ahiret bütünlüğünü ihmal etmelerinin ve mutluluğu maddi motivasyonlara indirgemelerinin oldukça büyük rolü var.

    Felsefenin yanı sıra kapitalizm, materyalizm, ateizm, deizm, Darwinizm, pozitivizm gibi izm’ler de insanlığı yalnız ve çaresiz bıraktılar. Günümüzün bireysel ve toplumsal hayat tarzı, söz konusu izm’lerin ürünüdür. Felsefe ve izm’lerin sunduğu hayat tarzı insanı insanlıktan çıkardı. İnsanlık o hâle geldi ki toplumun hatta yerkürenin geneline yayılmış bir cinnet/delilik hâli yaşanıyor. Hemen herkes o hâlde olduğu için de cinnet durumu hissedilemiyor.

    Felsefenin ve izm’lerin elbirliğiyle inşa ettikleri günümüz hayat tarzı içinde insan kalabalıklar içinde yapayalnız hâlde. Ne sesini duyan var ne de yardımına koşan. Tek başına debelenip duruyor. Mutlu olmak istiyor. Mutluluğun formülünü arıyor. Arıyor ama rehbersiz hakikati bulmak mümkün mü? İster istemez herkes gibi olmayı seçiyor.

    Çareyi anı yaşamakta buluyor. Her fırsatta haz arıyor. Bu arada yaşam koşulları onu sabahtan akşama deli gibi koşuşturma mecburiyetinde bırakıyor. O koşuşturma içinde ne düşünmeye ne de sorgulamaya fırsat bulabiliyor. Düşünüp sorgulamadığı için doğruyu yanlışı birbirinden ayırt edemiyor. Etse ne olacak ki? İzm’lerin inşa ettiği hayat ve toplum nizamında iyinin, doğrunun, ahlâkın, faziletin ne kıymeti var ki?

    Sonuçta ete kemiğe bürünmüş haz (keyif, eğlence, oyun vs.) avcısı hâline geliyor. Fakat hiç farkında olmadan ava giderken kendisi av oluyor. Neticede avlamaya çalıştığı şeyin avı olup avlanıyor. Hazın kulu/kölesi olup çıkıyor. Zavallı insan kendi eliyle kendini nasıl bir karanlık çukura gömdüğünün farkında bile değil çünkü bağımlısı olduğu anlık hazlar iradesini felç ediyor, idrakini uyuşturuyor, beynini donduruyor.

    Evet, hazcılık, ne yazık ki günümüz toplumunun yeni normali hâline gelmiş durumda. Yani, keyif, eğlence, rahat, para, zevk, konfor, adrenalin peşinde koşmak. Birçokları, kendisine haz veren her ne varsa onu arzulamakta, o yolda ömrünü tüketmekte. Hazzı/mutluluğu nasıl maksimize edebilirim. arayışında birçok birey.

    Haz kölesi yığınlar yeni bir endüstrinin türemesine sebep oldu: Mutluluk Endüstrisi. Evet, hazcılık kendi endüstrisini peydahladı. Gerçi kim kimi peydahladı, tartışılır. Yığınlar mı mutluluk endüstrisini, yoksa endüstri mi hazcı yığınları? Her neyse... Sonuçta Mutluluk Endüstrisi hiç boş durmuyor, anlık mutluluk aygıtları ve platformları üretiyor sürekli.

    Özellikle sanal dünya, yığınların hazzı/mutluluğu aradığı, arayıp da bulduğunu zannettiği bir mecra hâline geldi çünkü gerçek hayatta mutluluğa giden yollar, her geçen gün kapanıyor. Zavallı kitlelerin elinde geriye pek seçenek kalmadı sanal âlemden başka. Anlık hazza ucuz ve kolay erişim yolu! Oysa gerçeklikten kopmuş, sanal, yalan, kaygan ve sahte bir dünyada ne kadar mutlu olunabilir ki...

    Haz/mutluluk öylesine hızlı tüketiliyor ki! Mutluluk Endüstrisi, o tüketim çılgınlığını karşılamak için sürekli yeni haz materyalleri pompalıyor kitlelere. Yeni oyunlar, yeni diziler, yeni filmler, yeni trendler/akımlar, yeni romanlar, yeni magazin gündemleri, yeni haz teknolojileri, yeni modalar, yeni uygulamalar, yeni haberler, yeni videolar...

    Evet, haz tüketimi o kadar süratli ki, o anı, o saati, o günü mutlu kılan şey bir gün sonra hükmünü yitiriyor, mutluluk vermez oluyor. Her yeni gün yeni bir haz arayışı başlıyor. Bitmek tükenmek bilmeyen bu arayış neticesinde, yığınlar haz bağımlısı olup çıkıyor.

    Sonuçta gelinen noktada ne felsefe ne de izm’ler insana ve insanlığa mutluluk sunabildi. Bilakis onu iyice zavallı, aciz ve çaresiz duruma getirdi. İnsanı haz, para ve çıkar gibi maddi faktörlere kul/köle etti.

    İçinde bulunduğumuz genel manzara maalesef böyle.

    ***

    Bu manzara karşısında insanın ister istemez bazı şeyleri sorgulayası geliyor.

    -  Acaba bir şeyleri yanlış mı yapıyoruz?

    -  Acaba bir şeyleri yanlış mı anlıyoruz?

    -  Acaba bir şeyleri gözden mi kaçırıyoruz?

    -  Acaba mutluluğu yanlış yerlerde mi arıyoruz?

    Eğer;

    -  Sadece maddeden/cisimden ibaret ruhsuz bir varlık olsaydık,

    -  Hayatımız sadece dünya hayatından ibaret olsaydı,

    -  Ölüm olmasaydı ve ölümden sonra sonsuz bir hayat yaşamayacak olsaydık,

    O durumda, mutluluğun formülünü, Mutluluk = Hazcılık şeklinde düşünebilirdik.

    O durumda keyif ve haz amaçlı hayat tarzı belki makul mantıklı sayılabilirdi. Sonu ölüm/yokluk olan sınırlı bir ömürde, Nasıl olsa yok olacağız, o hâlde ne kadar haz, o kadar kâr! mantığıyla, para, çıkar, keyif ve eğlenceyi hayatın gayesi olarak belirlemek akıllıca olabilirdi.

    Fakat vaziyet hiç de öyle değil! Karşımızda iki önemli hakikat/gerçek var:

    Bir: Hem cisimden hem de ruhtan oluşan bir varlığız.

    İki: Hem Dünya’da hem de ahirette yaşayacağız.

    Bu iki gerçek tüm denklemi değiştiriyor. Yaşama, Dünya’ya, hayat tarzımıza ve yaşamın temel gayesine farklı bir açıdan bakmayı zorunlu kılıyor. Bizi paradigma değişimine mecbur bırakıyor.

    Bu gerçekler var olduğu sürece mutluluğa farklı bir formül bulmak zorundayız. Öyle bir formül bulmalıyız ki o formül bizi hem maddi hem de manevi yönden mutlu etmeli, aynı zamanda hem dünya hem de ahiret hayatında mutluluğa ulaştırmalı.

    ***

    İnsana, hayata ve ölüme iki farklı bakış açısıyla bakılabilir:

    Birinci Bakış Açısı → Tek Boyutlu Bakış Açısı → İnsanı sadece cisimden, hayatı da sadece dünya hayatından ibaret görmek. Ölüme, yokluğa ve hiçliğe açılan bir kapı nazarıyla bakmak.

    İkinci Bakış Açısı → İki Boyutlu Bakış Açısı → İnsanı cisim ve ruhtan, hayatı da dünya ve ahiret hayatından ibaret görmek. Ölüme, sonsuz ahiret hayatına açılan bir kapı nazarıyla bakmak.

    Elbette her iki bakış açısının birtakım sonuçları olacaktır. Her tercihin pratik hayatta bir karşılığı/yansıması vardır. Her tercih, insana bir şeyler kazandırır, kaybettirir. Hayatın kanunu böyle! Sırasıyla inceleyelim.

    İnsana, hayata ve ölüme birinci (tek boyutlu) bakış açısıyla bakan kimse,

    -  hayatın biricik amacının mutlu olmak, haz ve keyif almak, gülüp eğlenmek olduğunu zanneder.

    -  mutlu olmayı kutsar. Mutluluk erişimini hayatın merkezine koyar.

    -  bu anlayışla her fırsatta hazzı maksimize etmeye, mutlu olmaya çabalar.

    -  bunun neticesinde sahte, geçici ve sınırlı mutluluk kırıntılarıyla avunur durur.

    -  sadece dünya hayatına ve dünyanın göz alıcı zevklerine odaklanır. Bu anlayışla para, çıkar, güç ve hazzı temel hedef belirler.

    -  ölüm, tattığı hazzı ve lezzetleri acılaştırdığı için ölümü düşünmemeye çalışır. Kendini yaşadığı ana hapseder. Geleceği düşünmez. Zaten pırıltılı anlık hazlar ve yoğun hayat ona düşünme fırsatı vermez.

    -  dünya hayatında rahatlıkla erişebileceği manevi hazlardan, kalp huzurundan, ruhi lezzetlerden mahrum kalır. Hayatı kendi kendine zehir eder, çekilmez hâle getirir.

    -  yaşamın ve hadiselerin ağır yükü altında ezilir. Çünkü sağlam dayanak ve tesellilerden mahrumdur.

    -  er geç bir gün ölüm gerçeğiyle karşılaşır. Maalesef ölüme hazırlıksız yakalanır. Yanıldığını anlar ama artık çok geçtir. Dönüşü olmayan yolun sonuna gelmiştir.

    -  ahiret hayatında sevdikleriyle birlikte olmaktan, sonsuza dek genç ve dinç yaşamaktan, çeşit çeşit nimetlere ve olanaklara kavuşmaktan, huzurun ve mutluluğun her daim zirvesini tadacağı bir hayattan mahrum kalır.

    İnsana, hayata ve ölüme ikinci (iki boyutlu) bakış açısıyla bakan kimse,

    -  hayatın amacının dengeli ve ilkeli yaşayarak Yüce Yaratıcı’nın (cc) sevgisine ve rızasına ulaşmak olduğunu keşfeder.

    -  mutluluğun aranarak değil dengeli ve ilkeli yaşamın doğal sonucu olarak kendiliğinden geleceğini bilir.

    -  hazzı maksimize etmek yerine, manevi kazancı maksimize etmeye çalışır çünkü manevi kazanç ona hem dünya hem de ahiret mutluluğunu getirecektir.

    -  sahte, geçici ve sınırlı mutluluk kırıntılarıyla avunmak yerine, hakiki, daimi ve sınırsız mutluluk kaynaklarından beslenir.

    -  hem dünya hem de ahiret hayatına odaklanır.

    -  dünyasını ahiret hayatının tarlası olarak görür. Bu anlayışla ömrünü dengeli ve verimli yaşar.

    -  iman, ibadet, güzel ahlâk ve isabetli davranışları neticesinde okul, iş, sosyal ve özel hayatında gerçek mutluluğa ulaşır. Manevi hazlara, kalp huzuruna, ruhi lezzetlere erişir.

    -  yaşamın ve hadiselerin ağır yükü altında ezilmez. Zira inancı ve hadiselere bakış tarzı ona güç ve gayret, ibadetleri de moral ve kuvvet verir.

    -  ölüm hakikatini görmezlikten gelmez. Hazırlık yapar. Ölüm kapıyı çaldığında, yeni hayatı için yeterli sermayeye sahiptir.

    -  ahiret hayatında sevdikleriyle birlikte olur. Sonsuza dek genç ve dinç yaşar. Çeşit çesit nimetlere ve olanaklara kavuşur. Huzurun ve mutluluğun her daim zirvesini tadacağı bir hayat yaşar.

    Evet, insana, hayata ölüme yönelik iki farklı bakış açısının insanı götüreceği sonuçları (kayıp ve kazançları) bu şekilde özetleyebiliriz.

    Bu iki bakış açısı aslında bizim için iki seçenek. İnsana, hayata ve ölüme öyle de bakabiliriz, böyle de bakabiliriz. Tercih elbette bize kalmış. Akıl ve irade zaten bunun için var. Tabii her tercihin bir de sonuçları oluyor doğal olarak.

    Aklı başında normal bir insan, karar verirken seçenekleri değerlendirir. Hangi seçenek daha kazançlı ve emniyetliyse o seçeneği tercih eder.

    Yukarıdaki iki seçeneği yan yana koyduğumuzda, ortaya çıkan hakikat şu: İkinci seçenek (iki boyutlu bakış açısı) her yönüyle daha kazançlı görünüyor. Bizi hem dünyada hem de ahirette mutluluğa ulaştıracak seçeneğin ikinci seçenek olduğu apaçık ortada. E o hâlde mutluluğa, Mutluluk=Hazcılık yerine, daha bütüncül ve isabetli bir formül bulmamız lazım.

    O formül de şu olsa gerek:

    Mutluluk=İman x İbadet x (Çalışmak + Sağlık + İyi Arkadaş)

    Bu formül, bizi en kestirme ve emniyetli yoldan hem dünya hem de ahiret mutluluğuna götürüyor. Yüzyıllardır test edilerek doğruluğu kanıtlanmış bir formül.

    Bizi bu formüle yönelten durumu, gerekçeleri ve iki bakış açısını yukarıda kısmen izah ettik. Detaylı açıklamayı ve gerekçeleri kitapta bulacaksınız.

    Kitapta ayrıca şunları da bulacaksınız:

    -  Formülün mantığını ve formüldeki her faktörün mutluluğa nasıl katkı yaptığını,

    -  Formülün hayata nasıl tatbik edileceğini ve hayata yansımalarını,

    -  Okul, iş, sosyal ve özel hayatta huzurlu ve mutlu yaşamın sırlarını,

    -  Her birimiz için son derece önemli soruların yanıtlarını: Hayatın anlamı ve amacı nedir?, Niçin yaratıldık?, Varoluş gayemiz nedir?, Gerçek hayat başarısı nedir?, Dünya ve ahiret hayatında mutlu olmanın yolları nelerdir? gibi. (Kitabın ilk bölümünde yer alan yanıtlar taşları yerli yerine koymamızı sağlayacak. Büyük resmi görmemize olanak verecek. Karanlıkta kaybolmak yerine, aydınlıkta yönümüzü bulmamıza yardımcı olacak ve mutluluğa giden yolu gösterecek bize.)

    Formüldeki beş ana bileşeni/faktörü göz önünde bulundurarak, kitabı beş bölüme ayırdık. Her bölüm, formüldeki bir faktörü ele alıyor.

    Mutluluğun formülünde - dikkatinizi çekmiştir - çarpan etkisi olan iki faktör var: İman/İnanç ile İbadet/Namaz. Çarpan etkisi, o faktörlerin önem derecesinin daha fazla olduğu anlamına geliyor. Yani İman/İnanç ile İbadet/Namaz, hayatımızı kökten ve her yönüyle değiştiriyor, yaşama kendi rengini çalıyor. Yaşamı, tercihlerimizi, tavır ve davranışlarımızı, kısacası tüm hayat tarzımızı şekillendiriyor her ikisi.

    Dolayısıyla İman/İnanç ile İbadet/Namaz ayrı bir önem ve önceliğe sahip dünya ahiret mutluluğu için. Bu gerçekten yola çıkarak biz de kitapta İman/İnanç konusunu birinci bölümde, İbadet/Namaz konusunu da ikinci bölümde daha derinlikli ve kapsamlı ele almaya çalıştık.

    Sırasıyla üç, dört ve beşinci bölümlerde ele aldığımız Çalışmak, Sağlık ve İyi Arkadaş başlıkları da elbette önemli ve mutluluk formülünün ayrılmaz bileşenleri. Onlar olmaksızın mutluluğa erişmek mümkün mü? Bununla birlikte önceki konuyu biraz daha ön plana çıkarmanın, diğer üç başlığı da genel hatlarıyla ele almanın, kapsamlı açıklamayı ilgili eserlere havale etmenin okuyucu açısından daha faydalı olacağını değerlendirdik.

    ***

    Sizi kitapla baş başa bırakmadan önce birkaç hatırlatmada bulunmayı lüzumlu görüyoruz:

    Birincisi: Elinizdeki kitap, felsefe kitabı değildir çünkü

    -  felsefe, birkaç bilinmeyenli denklemi yüz bilinmeyenli hâle getirir.

    -  felsefe, sorguluyormuş gibi yapıp sorgulamaz, bir yığın dogma üretir.

    -  felsefe, bir yığın alengirli ve girift kavram ve laf oyunlarıyla gönül eğlendirir.

    -  felsefe, birey ve toplum için somut çözümler üretmez. İnsanı toz bulutu içinde çaresiz bırakır.

    -  felsefe, sahada top oynuyormuş gibi yapar ama topu sürekli taca atar. Bunu yaparken sürekli mızırdanır ve akla hayale gelmedik mazeretler üretir.

    -  felsefe, insanı hayvansı bir varlık olarak görür. İnsanı sadece cismaniyeti ve dünya hayatı yönüyle ele alır. İnsanın manevi yönünü ve ahiret hayatını görmezlikten gelir.

    -  felsefeyi rehber edindiğini iddia edenler ise ne felsefe okur ne felsefeden anlar ne felsefenin dediğini umursar ne de hakikatin peşinden gider. Onlar heves ve arzularını rehber edinir. Felsefenin karmaşık, çelişkili, soyut ve sığ söylemlerini kendi yaşam tarzlarına dayanak sayıp felsefenin arkasına sığınırlar. Aslında onların derdi ne felsefedir, ne de başka bir şey. Onların yegâne gayesi, egolarını tatmin etmektir.

    İkincisi Kitapta, dünyadan el etek çekelim, sadece ahiret hayatına yönlenelim, gibi bir mesaj asla verilmemektedir. Yukarıda vurguladığımız üzere, dünya hayatı da önemlidir, ahiret hayatı da. Dünya hayatını her yönüyle ciddiye alma mecburiyetindeyiz. Eğitim hayatı, aile hayatı, iş hayatı, sosyal hayat vs. her birine gereken önemi vermeli, her boyutu olabildiğince kaliteli ve mutlu yaşamalıyız. Bu anlayışla, kitapta sadece ahiret mutluluğuna değil aynı zamanda dünya mutluluğuna giden yolları da göstermeye gayret edeceğiz çünkü ikisini birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak görüyoruz. Biri olmadan diğerinin olması mümkün değil.

    Üçüncüsü: Kitapta, mümkün olduğunca hem düşünsel boyutta hem de pratik/ameli boyutta uygulamaya yönelik somut açıklamalar yapıldı. Okuyucunun işine yaramayacak gereksiz laf kalabalığına girilmedi. Elden geldiğince ve konu izin verdiğince, uygulanabilir somut tavsiyelere yer verildi. Anlaşılabilir ve akıcı bir üslup tercih edildi.

    Dördüncüsü: Kitapta olabildiğince olumlu şeylerin (alışkanlıkların, yaşam tarzının vs.) faydaları ve olumsuz şeylerin de zararları açıklanmaya çalışıldı. Sunulan önerilerin/fikirlerin arka planı, hangi ihtiyaçtan kaynaklandığı, okuyucuya faydaları ve nasıl uygulanacağı özellikle izah edildi. Bunu yapmaktan maksat, mevzunun havada kalmaması idi çünkü insan, mantığını kavradığı, lüzumuna inandığı şeyleri hayatına daha iyi tatbik eder.

    Beşincisi: Kitap herkese hitap etmektedir. Sevgili gençler, ev hanımları, çalışanlar çalışmayanlar, yönetenler yönetilenler, bilim insanları ve akademisyenler arzu ettikleri takdirde bu kitaptan yararlanabilirler.

    Altıncısı: Kitapta, okuyucunun mutluluğa erişmesine vesile olacak, hayat kalitesini artıracak, paradigma gelişimine/değişimine imkân sağlayacak, ömrünü daha verimli geçirmesine yardım edecek birçok öneriye yer verilmiştir. Dolayısıyla elinizdeki kitap, Hayat Rehberi olma vasfına da sahiptir.

    Yedincisi: Oldukça zor şartlarda kaleme alınan bu kitap, iddiasız ve mütevazı bir çalışmadır. Okuyucuya elden geldiğince eksiksiz ve hatasız bir eser sunulmaya gayret edildi. Bununla birlikte kitabın mükemmel olduğuna dair bir iddiamız kesinlikle yoktur. Yazarın gözünden kaçan hatalar ve kapasitesini aşan yetersizlikler elbette vardır. Dikkatinizi çeken tüm eksiklikler ve hatalar tamamen şahsıma

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1