Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Önemse Ama Umursama
Önemse Ama Umursama
Önemse Ama Umursama
Ebook177 pages2 hours

Önemse Ama Umursama

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Onlar meşgullerdi, şirketlerin kazançlarını yükseltmekle, fatura ödemekle, haftada bir gün, senede iki hafta tatil için; haftada altı gün, senede on bir ay çalışmakla, kısaca kendileri için değil hep başkaları için yaşamakla. Para kazanıp fatura ödemeye devam etmek istiyorsan aynen devam et, ama onlar gibi olmak istemiyorsan, içeri davetlisin :)

LanguageTürkçe
PublisherEnes Polat
Release dateMar 22, 2024
ISBN9786259439525
Önemse Ama Umursama

Related to Önemse Ama Umursama

Related ebooks

Reviews for Önemse Ama Umursama

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Önemse Ama Umursama - Enes Polat

    ENES POLAT M.A.

    ÖNEMSE AMA UMURSAMA

    ––––––––

    Gerçek kişi, yer veya olaylarla olan benzerlikler tamamen tesadüftür.

    Önemse Ama Umursama

    İlk Baskı: Ocak 2022.

    Copyright © 2022 Enes Polat M.A.

    ISBN: 978-625-94395-2-5

    Enes Polat M.A tarafından yazılmıştır.

    Telif Hakları Enes Polat M.A’ya aittir.

    Başlamadan

    Bu kitabı okuduğun için şanslısın :) Çünkü birçok hayal kırıklığı, ihanet ve yalnızlıktan gelen tecrübeleri yaşamadan öğreneceksin ve mücadele dolu bu dünyada ışık bulacaksın. Işığın gösterdiği yer bir çukur da olabilir, hayallerini süsleyen hayatta. Kararı verecek kişi sensin ve seçimlerin hayatını şekillendirecek, başkası değil.

    Bana maddi manevi destek olan dostlarım Mehmet Rıdvan Doğan, Celalettin Buğra Eser’e teşekkürlerimi sunuyorum. Hepinize selam olsun :)

    Büyük düşünen insanlar okyanus gibidir, pislik atmakla kirlenmez. Küçük insanlar ise bir bardak su gibidir, ziyan olması için ufak bir sinek yeter. Oysa baktığın zaman ikisi de sudur.

    Bu kitabı ilk olarak büyük düşünen insanlara, ardından ise çocuklara ve hep çocuk gibi hayallerinin peşinden giden insanlara armağan ediyorum. Keyifli okumalar :)

    Enes Polat

    Sosyal Medya

    ●  TikTok:https://www.tiktok.com/@ens_plt_7?_t=8WS3T4FBDf8&_r=1

    ●  1000kitap:https://1000kitap.com/Polat_Enes_

    ●  İnstagram:https://www.instagram.com/ens_plt_7/

    ●  Wattpad:https://www.wattpad.com/user/enes_polat_

    ●  Superpeer:https://superpeer.com/enespolat

    ●  Website:https://netokulum.com/

    ●  Önemse Ama Umursama(İndirimde):

    https://play.google.com/store/books/details?id=C7h_EAAAQBAJ

    ●  Yeter Bu Kadar Uyuduğun(İndirimde):https://play.google.com/store/books/details?id=4s-REAAAQBAJ

    ●  Kırmızı Nün Nün(İndirimde):

    Kırmızı Nün Nün - RÜMEYSA - Google Play'de Kitaplar

    ●  YouTube:https://www.youtube.com/channel/UCbownNx35SZ_13cfcLgaS-w?sub_confirmation=1

    Bugün Geride Kalan Hayatının Son Günü

    Bir anlığına bütün hayatını, işini, arkadaşlarını, akrabalarını, aileni, okulunu, evini ve şu anda neredeysen orayı, unut. Çünkü sadece geçmişe odaklanman gerekiyor. Şu anda deneyimlediğin hiçbir şey geçmişi değiştiremez.

    Hayata dair hatırladığın ilk anın neydi? Benimki küçük bahçemizde duran, boyası kavlamış el arabasını kaldıramadığım için ağlamam ve el arabasını kaldırabilmek için bir an önce büyümeyi istemem.

    Ancak bu anımın üzerine çok şey yaşadım. Beynimin içini dolduran, hatırladığım süreçte, ilk şey Tazmanya canavarı, Red Kit, Tom ve Jerry, Taş Devri, Jetgiller gibi çizgi filmler oldu. Sen hangi çizgi filmleri izliyordun? Okula giderken izlediklerin değil, ilk izlediklerini soruyorum.

    Ben televizyonun camından içeri dalıp izlediğim o çizgi filmlerin dünyasında yaşamayı çok diledim. Hatta bir süre çizgi filmlerin dünyasının gerçek olup olmadığı ayrımını yapamıyordum. Ve eminim ki sende bir süre televizyonun içine girmeyi ve o dünyalarda yaşamayı diledin.

    Yaşım bu ayrımı yapmaya yetecek kadar ilerlediğinde komşumuzun çocukları olsun, akrabalar olsun birçok başka çocukla tanıştım. Her biri farklı ve eşsizdi. Şimdiyse hepimiz aynıyız, diploma almak için yıllarımızı harcıyoruz ve gençliğimizi daha çok gezmek, daha çok insan tanımak, eğlenmek, kendimizi geliştirmek için değil sigortalı, maaşı yüksek ve toplum tarafından saygı gören bir iş elde etmek için harcıyoruz.

    Geçmişten devam edelim. Çocukluğunu düşün. okula gitmeden önce ne düşünüyordun? Dünya sence nasıldı o zamanlar? O zamanlar da sıkıntıların var mıydı? O zaman dert ettiğin şeyler şimdi senin için neyi ifade ediyor?

    Biraz daha büyüdün ve artık okullu oldun. bundan sonra sende okuma yazmayı öğreneceksin ve büyümenin ilk adımını attın. Ama sadece bu değil, artık ailenin ve toplumun senden beklentileri var. Bunlardan bazıları; başarılı olmak, seni soktukları bu yarışta daha çok kişiyi geride bırakmak, güzel bir okuldan diploma almak ve iyi bir iş sahibi olmak.

    Akrabalar veya komşular neden çocuklarının hangi okula gittiğini, ne iş yaptığını karşılaştırırlar? Okuyan o çocuklar, ekmek parasını kazanan gençler ( Gezmeye ve yeni kültürler görmeye veya kendini geliştirmeye fırsatları olmadığı için.) neden sürekli birbirleriyle karşılaştırılır büyükler (!) tarafından? Neden bir yarıştaymışız gibi yetiştirildik? Kiminle yarışıyoruz?

    Geçmişte çok şey yaşadın. Ne kadar geriye gidersen o kadar yüzün gülüyor. Fakat hayat her zaman çocukluğun gibi gitmedi, gitmezde zaten. Büyüdükçe insanların ve içinde yaşadığın bu dünyanın başka bir yüzü olduğunu görmeye başladın. Hatta birden fazla, binlerce yüz. O kadar çok şeyle karşılaştın ki her tecrübe ettiğin yeni şey seni derinden etkiledi. Arkadaşının seni sırtından bıçaklaması insanlara olan güvenini azalttı. Artık eskisi gibi hemen herkese güvenmiyorsun.

    Çok sevdiğin birisini kaybettin ve dünyanın çok boş olduğunu fark ettin, varoluş sebebini sorgulayıp isyan ettin yada sessizce onu düşündün, en derinlerinde her zaman o vardı. Ve sevdiklerinin gözlerine baktığında onların, gece yatağa girdiğinde ise kendinin de bir gün bu dünyayı terk edeceği gerçeğini hissettin. Bununla yüzleşmek zorunda kaldın.

    Belki de çok çalıştın, çabaladın, gece gündüz demeden uğraştın ve o çok istediğin liseyi / üniversiteyi, istediğin şehir yada ülkede okudun. Hep arzuladığın o kişiyle birliktesin artık. Ya da eskisi gibi yoksulluk çekmiyorsun ve alışverişe çıktığında etiketlere bakmadan alışveriş yapıyorsun artık. Veya en sevdiğin o insan ölümcül bir hastalığı yendi ve artık birlikte uzun ve mutlu yıllar yaşayacaksınız.

    Ben burada bütün olasılıkları sayamam. O yüzden sen kendin düşün geçmişini. Hatırlamasan bile doğduğun günleri ve bebekliğini, çocukluğunun tüm yıllarını, ergenlik yıllarını, gençliğini, eskiden şu anki yaşta olmak istediğin kişiyi ve elde etmek istediğin hayatı, hayallerini, mutluluklarını, hüzünlerini, beklentilerini, hepsini birer birer düşün. Eskiden şu anki yaşına geldiğinde nasıl bir hayat istiyordun? Şimdi o istediğin hayatı kazandın mı? Geçmişten bu güne kadar yolculuk yap. Şu an bulunduğun zamana, kaldığın yere, bu kitabı okuduğun güne kadar.

    Bir şey fark ettin mi? Geçmişten şimdiye doğru yaptığın bu yolculukta uğradığın son durak bugün. Yani bugün geride kalan hayatının son günü! Ama 'yarınlarım ve yıllarım var hala. Onlar da geçmişime eklenecek ve şu anım geride kalan hayatımın son günü olmaktan çıkacak' diyebilirsin. Ben de sana derim ki 'kanıtla'. Bugün ölmeyeceğini ve daha çok yarınlar ve yıllar yaşayacağını kanıtla. Bunu bilebilir misin?

    Peki ya gerçekten de bugün sadece geride kalan hayatının son günü olmaktan çıkıp aynı zamanda da bütün bir ömrünün son günü olursa? Seni hatırlayanlar geçmişte yaptıklarınla hatırlayacak ve sen onların üzerine yeni bir şeyler ekleyemeyeceksin. Hatalarını düzeltemeyecek ve içinde kalan o hayallerini yaşayamayacaksın.

    Sana bir soru. Böyle bir şey gerçek olsa ve sen bu günün ömrünün son günü olduğunu bir şekilde öğrensen ne yapardın? İlk olarak hemen kitabı bırakırdın herhalde. Peki sevdiklerine nasıl bakardın? Onlara nasıl davranırdın? Veya kendine, kendin için ne yapardın? Toplum veya herhangi birisi seni aşağılasa, beğenmese, hala onları umursayıp depresyona girer veya kendinden nefret eder miydin?

    Çok pahalı olduğu için satın alamadığın o araba veya telefon için daha çok mesai mi yapardın yoksa sevdiklerinle mi vakit geçirirdin? Bu süre bir gün değil de bir ay olsaydı işine veya okuluna devam mı ederdin yoksa alıp başını gider miydin? Peki ya bir yıl olsa? O zaman ne yapardın? Son bir yılın kalsa ne yapacağını tahmin edemem ama son on yılını yaşadığını bilseydin şu an çalıştığın işten veya okuduğun okuldan ayrılıp daha çok kendine zaman ayırdığın, çevrendeki insanlara faydalı olduğun ve güzel hatırlanmana sebep olan bir iş yapardın. Diğer bir deyişle adını tarih sayfalarına yazdırmak için geçirirdin o son on yılını. Hem de bütün engellere ve karşı çıkmalara rağmen. Ve o zaman daha başarılı, daha mutlu, daha zengin ve daha faydalı olurdun. Ayrıca belki de, ancak insanlık yok olursa unutulurdun.

    Sana bir sır vereyim mi? Hem de herkesin bilmesine rağmen farkında olmadığı, farkında olsa bile kullanmadığı bir sır. Ama aynı zamanda da yeryüzündeki en değerli ve insan hayatını 180 derece değiştiren bir sır. Bütün bunları yapman için hayatının son on senesini yaşadığını bilmene gerek yok. Ve bu bilgiyi öğrenmek ekstra kolaylık sağlamayacak. Şartlar tamamen aynı. Farklı olan sensin.

    Kendi Kusurlu Yolunda Mükemmel Ol

    ––––––––

    Son Dakika

    Tivi kullanıyor musun bilmiyorum ama ( Kullanıyorsan hemen bırakmalısın çünkü en zararlı uyuşturucudur kendisi. ) kullanmasan bile illaki akşam haberlerine denk gelmiş ve izlemişsindir. Senden bir isteğim var. Hemen şimdi kitap ayracını tam bu sayfaya koy ve beş dakika kadar haberleri izle. Her haberi sonuna kadar izlemene gerek yok. Başlıklara bakıp biraz dinlesen yeter.

    Ancak izlerken kendine bunları neden izlediğini sor. Demek istediğim ben neden haberleri izliyorum sorusu değil. Haberin içeriğini sorgula. Haber diye sana anlatılan şey seni neden ilgilendiriyor? Hayatına nasıl bir katkısı olacak?

    Bunu yaptığın zaman, kimi durumda seni nefretle dolduran veya endişelendiren haberlerin seni hiç ilgilendirmediğini ve saçma olduğunu anlayacaksın. Sadece zaman kaybı. Eğer hırsızlık yapmıyorsan ve ne çalacağına karar veremiyorsan 'Merdiven Korkuluklarını Çaldı - İstanbul ' başlıklı haber seni ilgilendirmez.

    Cidden bunları garip bulan sadece ben olamam. Sence de saçma değil mi? Ben İstanbul'da değilim ve bu yüzden İstanbul'un herhangi bir semtinde yaşanan bu trajikomik hırsızlık olayı beni ilgilendirmiyor ve hayatıma hiçbir katkısı yok. Yerel haberlerde o semtte yaşayanlara yapsanız bu haberi ve dikkatli olun bakın bu aralar semtimizde hırsızlık olayları var deseler anlarım. Ama sanki ülke savaşa girmiş gibi bu hırsızlık olayını tüm ülkeye anlatmanın amacı ne? Niçin ya neden?

    Adamın biri çıkmış 1 liralık çikolataya 1000 lira istiyormuş. Peki bundan banane. Komik desen değil, ilginç desen değil, bilgilendirici desen değil. Alıcı bulmasına yardım etmek için diyebilirsin haklı olarak ama o da değil. Çünkü haberin hiçbir bölümünde Bakın bu arkadaş bu çikolatayı 1000 liraya iteleyecek birini arıyor. Adı soyadı bu iletişim numarası bu denmiyor. Amaç ne o zaman? Keşke bu kitabı haberleri belirleyen birisi okusa da cevap verse bana. ( Merak ediyorsan bul sen sor diyene cevabım, böyle boş bir konu için zaman harcamam.) Gerçi cevabı az çok tahmin ediyorum ama onun çözümü de bende ve henüz dinlemeye ve uygulamaya hazır birisi göremiyorum. O yüzden kafamdaki birçok fikir gerçekleşmek için çok bekleyecek.

    Haberler ülkede yaşanan doğal afet, cinayet, savaş, yolsuzluk, hırsızlık, pahalılık, zam gibi seni fitil edecek konular olursa, o haberleri izleyen toplum yemekte sohbet ederken girişimcilikten veya kültürden, ilerlemekten, başarıdan değil yükselen kiralardan, ekonomik krizden, geçinmenin zor olduğundan veya insanlara güvenilmeyeceğinden bahseder.

    Parası olmayan ve ailesi tarafından eğitilmeyen bir ergen (Genelde aileler çocuk yapmakta mükemmeller ama anne baba olmakta tam tersi.) haberlerde adaletin olmadığını öğreniyor ve hırsızlık yaparsa bi kaç gün gözaltında kalıp serbest bırakılacağını bildiği için rahatça gasp veya hırsızlık yapabiliyor.

    Toplumların izlediklerinden etkilenmediğini iddia ediyor ve buna inanıyorsan Murat Soner'i izlemeni tavsiye ederim. Hatta buna inanmasan bile izle ve durumun ne kadar içler acısı olduğunu gör. Toplum izlediği dizi, film, belgesel veya haberlerden o kadar çok etkileniyor ki suçlular suç işlerken hevesle izlediği o film veya dizideki karakterlere özenip onlar gibi suç işliyor.

    Haberlerin veya tivi denen pisliğin çöplük yuvası olmasının sebebi içeriğidir. Eğer haberlerde moralin bozuk olduğunda bunalıma girdiğinde nasıl mücadele edeceğini anlatsalar, belki en ufak bir olay karşısında bunalıma girip intihar eden gençler olmaz ve düştüğünde mücadele etmesini bilen bireyler çoğalır. Gelen zamları değil ekonomik çözümleri haber yapsalar belki o zaman pahalılıktan şikayet eden vatandaş olmaz, onun yerine ülke ekonomisi için katkıda bulunan vatandaşlar olur. Suçları değil cehaleti nasıl yok edeceklerini haber yapsalar insanlar suçlulardan korkmak yerine suçla mücadele eder. Mafya dizileri değil de insanı insan yapan duyguların değerini anlatan diziler çekseler racon kesmek yerine uzlaşma yoluna giderdi insanlar ve yan bakma yüzünden cinayet işlenmezdi. Ensest ilişkileri değil de sadakati ve şefkati özendirseler kimse kimseye cinsel obje olarak bakmazdı. Lisede geçen entrika dizileri değil de bilim kurgu veya genç kurgu dizileri çekseler belki o zaman ergenler gıybet yapmak yerine yeni bir şey keşfetmenin derdine düşerdi.

    Neyi izlediğine, kimi dinlediğine ve neye maruz kaldığına dikkat et. Bir akıllıya kırk gün deli de kırk birinci gün akıllı olduğuna inandıramazsın onu. Kim olmak istediğine kendin karar ver.

    Önce oyunun kurallarını öğrenmelisin, sonra da herkesten daha iyi oynamayı.

    Özgürlük

    Akın 17 yaşında bir genç. Liseyi bitirmek üzere ve ailesi hayallerini görmezden geldiği için onu istediği okula göndermedi. Bu yüzden

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1