Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Tutsak Özgürlük: Serbest Piyasa Ekonomisinde Aile, Bireyselleşme ve Özgürlük Anlayışı
Tutsak Özgürlük: Serbest Piyasa Ekonomisinde Aile, Bireyselleşme ve Özgürlük Anlayışı
Tutsak Özgürlük: Serbest Piyasa Ekonomisinde Aile, Bireyselleşme ve Özgürlük Anlayışı
Ebook251 pages2 hours

Tutsak Özgürlük: Serbest Piyasa Ekonomisinde Aile, Bireyselleşme ve Özgürlük Anlayışı

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

`Serbest piyasa ekonomisi insanları zenginleştirmek için imkanlarla,


                     Mutsuzlaştırmak için tuzaklarla doludur.`


 


Seksenli yıllardan itibaren ülke kalkınmasının özel sektöre devredilmesi ve serbest piyasa ekonomisine geçişimiz, toplumun yapısında ve yaşantısında değişimlere neden olmuştur. Çünkü bu ekonomik sistem, toplumun çekirdeğini aileden "birey"e kaydırarak ailenin sıkı sıkıya sarıldığı geleneksel değer yargılarını yok olmaya, başkalaşmaya ve bireysel düzeye indirgemeye zorlamıştır. Bu gelişmeye paralel olarak toplumda bir bireysel özgürlük talebi oluşturulmuş, bireysellik anlayışının ailenin önüne geçmesi suretiyle de aile sıkıntılı bir şekilde önemini yitirmeye başlamıştır.


Aile birliğine, aile yapısına ve dolayısıyla ailelerin yaşattığı norm ve değer yargılarına derin bir müdahale anlamına gelen bu gelişmenin olumsuz sonuçları ise “modern yaşam koşulları, modern yaşam tarzı” gibi olumlu çağrışım yapan gerekçelerle kamufle edilmektedir. Oysa serbest piyasa ekonomisi’nin “modern yaşam” olarak servis ettiği yaşam tarzı, kamufle edilemeyecek kadar tahripkar özelliklere sahiptir.


Piyasa güdümlü bir bireyselleşme ve özgürlük anlayışının ne gibi toplumsal tahribatlara yol açtığını ise bu sistemi tam anlamıyla uygulayan ülkelere, örneğin Almanya’ya baktığımızda görebilmekteyiz.


Bu nedenle kendi geleceğimizi görmek açısından örnek aldığımız Almanya’da serbest piyasa ekonomisi’nin hangi mekanizmalarla toplumsal tahribatlara yol açtığı irdelenecek, serbest piyasa ekonomisi’nin olmazsa olmazı bireyselleşmenin perde arkası ele alınacak ve bu ülkede artık çıplak gözle görülebilen ve aynı ekonomik sistemi uyguladığımız için bizim de maruz kalabileceğimiz kişisel ve toplumsal arızaların serbest piyasa ekonomisi ile bağlantısına dikkat çekilecektir.


Amacımız, maddi refah sağlamasına rağmen, serbest piyasa ekonomisi temelli Batı tipi bir "bireysellik ve özgürlük" anlayışının yanıltıcılığına, Türk aile yapısına, toplumun birleştirici değerlerine, toplumun kendini yenilemesine ve bireyselleşmek zorunda bırakılan insanlara vereceği zararlara dikkat çekmek ve henüz yol yakınken önlemler almaya teşvik etmektir.

LanguageTürkçe
Release dateFeb 11, 2022
ISBN9786257287692
Tutsak Özgürlük: Serbest Piyasa Ekonomisinde Aile, Bireyselleşme ve Özgürlük Anlayışı

Related to Tutsak Özgürlük

Related ebooks

Reviews for Tutsak Özgürlük

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Tutsak Özgürlük - Faik Salgar

    F:\KIYAMET GERÇEKLİĞİ KÜLLİYATI Murat Ukray {2006-2012}\YAYINLANAN KİTAPLAR\Faik Salgar\Tutsak Ozgurluk (eKapak).jpg

    Tutsak Özgürlük

    Serbest Piyasa Ekonomisinde Aile,

    Bireyselleşme ve Özgürlük Anlayışı

    Faik Salgar

    Kitap adı: Tutsak Özgürlük (Sosyoekonomi)

    Yazar adı: Faik Salgar

    Kapak Tasarımı/Grafik/Foto: Selma Salgar

    Sayfa Düzeni ve Grafik Tasarım: E-Kitap Projesi

    Yayıncı (Publisher): E-KİTAP PROJESİ,

    Açıklama: Açıklama: D:\KIYAMET GERÇEKLİĞİ KÜLLİYATI Murat Ukray {2006-2012}\e-KİTAP PROJESİ\e-KİTAP PROJESİ (Dosyalar)\e-Kitap Projesi (Logolar ve Vergi Levhası)\e-kitap-projesi-(logo).gif

    www.ekitaprojesi.com

    Yayıncı Sertifika No: 45502

    İstanbul, Şubat / 2022

    ISBN: 978-625-7157-16-2

    eISBN: 978-625-7287-69-2

    İLETİŞİM:

    E-posta: f.salgar@web.de

    Cevap ve yorumlarınız için:

    {For reply and your Comments}

    www.ekitaprojesi.com/books/tutsak-ozgurluk

    Açıklama: Açıklama: Açıklama: Açıklama: ANd9GcR3WgR8MfuOcC2EyyfIVPjZe1WzLm6S7E1TzoJ23hOhNANZ6BDwHw www.facebook.com/EKitapProjesi

    © Copyright, Faik Salgar / 2022

    Tutsak Özgürlük

    Serbest piyasa ekonomisinde aile, bireyselleşme ve özgürlük anlayışı

    Faik Salgar

    F:\KIYAMET GERÇEKLİĞİ KÜLLİYATI Murat Ukray {2006-2012}\YAYINLANAN KİTAPLAR\Faik Salgar\Faik Salgar.jpg

    1982 yılında Marmara Üniversitesi işletme bölümünü bitirdikten sonra sonra Almanya’nın Bonn şehrinde yerleşti.

    Salgar, seminerleriyle, yayınlarıyla, eğitim programlarıyla ve sosyal çalışmalarıyla yüzden fazla derneğin üyesi olduğu „Verband für İnterkulturelle Arbeit isimli çatı kuruluşu yanısıra daha birçok dernekte idari görevlerde bulunmuş, Almanya ve Avrupa Birliği programları çerçevesinde çok sayıda sosyal projelerde aktif rol almış veya bizzat hayata geçirmiştir. Bu imkanlar dahilinde perde arkasındaki Alman yaşantısını gözlemleyebilmiş ve günümüz Alman toplumunu anlamak için gereken en önemli anahtar kelimelerden birinin „serbest piyasa ekonomisi olduğu sonucuna varmıştır.

    Elinizdeki bu kitapta piyasa ekonomisi’nin yıprattığı Alman toplumu, aynı çizgide ilerleyen Türk toplumuna negatif örnek olarak gösterilmekte ve bu örneklerle piyasa ekonomisi kaynaklı sosyal sorunlar somutlaştırılmaktadır.

    Önsöz

    `Serbest piyasa ekonomisi insanları zenginleştirmek için imkanlarla,

    Mutsuzlaştırmak için tuzaklarla doludur.`

    Seksenli yıllardan itibaren ülke kalkınmasının özel sektöre devredilmesi ve serbest piyasa ekonomisine geçişimiz, toplumun yapısında ve yaşantısında değişimlere neden olmuştur. Çünkü bu ekonomik sistem, toplumun çekirdeğini aileden bireye kaydırarak ailenin sıkı sıkıya sarıldığı geleneksel değer yargılarını yok olmaya, başkalaşmaya ve bireysel düzeye indirgemeye zorlamıştır. Bu gelişmeye paralel olarak toplumda bir bireysel özgürlük talebi oluşturulmuş, bireysellik anlayışının ailenin önüne geçmesi suretiyle de aile sıkıntılı bir şekilde önemini yitirmeye başlamıştır.

    Aile birliğine, aile yapısına ve dolayısıyla ailelerin yaşattığı norm ve değer yargılarına derin bir müdahale anlamına gelen bu gelişmenin olumsuz sonuçları ise modern yaşam koşulları, modern yaşam tarzı gibi olumlu çağrışım yapan gerekçelerle kamufle edilmektedir. Oysa serbest piyasa ekonomisi’nin modern yaşam olarak servis ettiği yaşam tarzı, kamufle edilemeyecek kadar tahripkar özelliklere sahiptir.

    Piyasa güdümlü bir bireyselleşme ve özgürlük anlayışının ne gibi toplumsal tahribatlara yol açtığını ise bu sistemi tam anlamıyla uygulayan ülkelere, örneğin Almanya’ya baktığımızda görebilmekteyiz.

    Bu nedenle kendi geleceğimizi görmek açısından örnek aldığımız Almanya’da serbest piyasa ekonomisi’nin hangi mekanizmalarla toplumsal tahribatlara yol açtığı irdelenecek, serbest piyasa ekonomisi’nin olmazsa olmazı bireyselleşmenin perde arkası ele alınacak ve bu ülkede artık çıplak gözle görülebilen ve aynı ekonomik sistemi uyguladığımız için bizim de maruz kalabileceğimiz kişisel ve toplumsal arızaların serbest piyasa ekonomisi ile bağlantısına dikkat çekilecektir.

    Amacımız, maddi refah sağlamasına rağmen, serbest piyasa ekonomisi temelli Batı tipi bir bireysellik ve özgürlük anlayışının yanıltıcılığına, Türk aile yapısına, toplumun birleştirici değerlerine, toplumun kendini yenilemesine ve bireyselleşmek zorunda bırakılan insanlara vereceği zararlara dikkat çekmek ve henüz yol yakınken önlemler almaya teşvik etmektir.

    Geleneksellik ve bireyselleşme sürecinde değerler mücadelesi

    Değerler mücadelesi

    Ülkemizde 24 Ocak istikrar programı olarak bilinen ve serbest piyasa ekonomisine atılan ilk adım olarak yorumlanan 24 Ocak 1980 kararları ile kalkınmanın devlet eliyle gerçekleştirilmesini öngören ekonomik sistemden vazgeçilmiş ve kalkınma görevi serbest piyasa koşullarında özel sektör'e teslim edilmiştir. Özel sektörün temsil ettiği hem ekonomide, hem de yaşantımızda serbestlik anlayışına uygun olarakda toplumumuzda bir bireyselleşme, gelenek ve göreneklerden bağımsız yaşama, performans ve rekabet anlayışı gibi birtakım yeni ve modern! anlayışlar oluşmuştur. Söz konusu modern anlayışlar ise toplumu modern insan, modern aile, modern eleman, modern kadın, modern genç olarak başkalaşmaya, değişmeye ve nihayetinde aile birliği, dayanışma, yardımlaşma, dürüstlük, mertlik, israftan kaçınma gibi geleneksel değerlerle çatışmaya zorlamıştır. Günümüzde yaşadığımız değerler çatışması ise piyasa ekonomisi’nin para, hakimiyet, rekabet ve performans odaklı değerleriyle toplumun geleneksel değerleri arasında süren bir mücadeleye dönüşmüştür. Bu durum toplumun kendini, yine kendi dinamikleri içerisinde geliştirmesini, yenilemesini ve çağımıza ayak uydurmasını neredeyse engellenmiş ve yaşantımız toplumun maddi ve manevi refahından ziyade sadece maddi refaha ve serbest piyasa ekonomisi’nin herşeye rağmen kazanç, her şeye rağmen büyüme odaklı taleplerine endekslenmiştir.

    Modern ve serbest yaşam tarzının giderek baskınlaşması ve buna paralel olarak gelenekselliğin giderek önemsizleşmesi birtakım sosyal huzursuzlukları da beraberinde getirmiştir. Günümüzde geleneksellik ve modernlik arasında sıkışan aile bu iki farklı hayat tarzından kaynaklanan stresler yaşamaktadır.

    24 ocak kararlarından bu yana geçen yaklaşık kırk yıllık süre içerisinde, gerek ekonomide, gerekse toplumda özgürlük, performans, serbest üretim ve tüketim adına, piyasa ekonomisiyle uyumlu birtakım altyapılar geliştirilebilmiştir. Ancak yine de bu sistemin yasal, kültürel ve kurumsal altyapıları ülkemizde yeterince tesis edilememiştir. Dolayısıyla ekonomik sistemi piyasa koşullarında olgunlaştırma ve toplumu liberalleştirme çabaları günümüzde halen devam etmektedir. Bu da hem yerli sermayenin, hem de toplumun aradan geçen kırk yıla rağmen serbest piyasa koşullarına ve yaşam tarzına hazır olmadığı anlamına gelir. Serbest piyasa ekonomisi’nin felsefe ve mantığını tam olarak kavrayamamış olan toplumumuz, hakim olmadığı bir ekonomik sistemde kendine bir yol çizme zorunda bırakılmış ve serbest piyasa ekonomisi’nin modern değer yargıları doğrultusunda bireyselleşme sürecine sokulmuştur.

    Bu yeni değer yargılarının neler olacağı ve bu süreçte birey’in liberalleşme, özgürleşme ve bireyselleşme adına nasıl bir kişiliğe sahip olması gerektiği konusunda ise serbest piyasa ekonomisi’nin çok açık beklentileri vardır. Bu sistemde kişi özgür, bağımsız, yaratıcı, donanımlı, üretken, tüketen ve tüm bunları yaparken de sorun çıkarmayan, yasa ve kurallara kayıtsız şartsız uyan, kimsenin özel yaşamına karışmayan, hak ve yükümlülüklerinin dışına çıkmayan ve hayatını işine, biryselliğine ve kişisel dünyasına adayan standartlaşmış ve uysal bir kişiliğe sahip olmalıdır.

    Dolayısıyla toplum, tam olarak kavrayamadığı ve altyapılarının henüz olgunlaştırılamadığı bir ekonomik sistemde, belirsizliklerle dolu bir şekilde bireyselleşmeye zorlanmaktadır. Bireyselleşme ise toplumun iyi-kötü demeden aşina olduğu, sırtını dayadığı, kendini güven içerisinde hissettiği geleneksel aile yapısını zayıflatmakta ve aileyi önemsizleştirmektedir.

    Eskiden daha mı iyiydi?

    Hemen şunu belirtmek gerekir ki, geleneksel aile yapısıyla feodal aile yapısı birbirinden ayrı tutulmalıdır. Burada serbest piyasa ekonomisi’nin geleneksel aileye verdiği zararlardan söz ederken tabii ki sanki eskiden daha mı iyiydi? dercesine feodal kalıntıların etkisi altında olan bir aile yapısı kast edilmemektedir.

    Bu nedenle çok evlilik, aile içerisinde erkek hakimiyeti ve mutlak otorite, şiddet, zorla evlendirilme, kadın’ın erkeğe olan ekonomik bağımlılığı ve bu bağımlılığın istismarı, eğitim eşitsizliği, miras eşitsizliği, aile içi hiyerarşi, gelin’in konumu, kan davası gibi anlayışlar geleneksel ailenin özellikleri olarak değerlendirilmemeli ve tam tersine geleneksel aileyi koruma adına bu feodal kalıntılarla-tıpkı serbest piyasa ekonomisi’nin yol açtığı zararlarla mücadele edilmesi gerektiği gibi-mücadele edilmelidir.

    Bu anlamda serbest piyasa ekonomisi’nin modern aile’si, eskiden daha kötü olan feodal zihniyetlerin hakim olduğu aile yapısına bir alternatif olarak görülmemelidir. Nihayetinde her iki anlayışta da insanların baskı altında tutulması söz konusudur. Farklı olan tek unsur sistemsel koşullardan kaynaklanmaktadır. Özgürlüklerin kısıtlı olduğu feodal sistemde mutlak otorite ve hakimiyet sahibi olanlar aile ve aile üyelerini baskı ve kontrol altında tutarken özgürlüklerin sınırsız olduğu serbest piyasa ekonomisinde bu otoriteyi serbest piyasa ekonomisi’nin aktörleri kullanmakta ve sisteme esir edilen aileyi formatlama çalışmalarıyla tanınmaz hale getirmektedirler.

    Bahsini ettiğimiz geleneksel aile ise Türk halkının gücünü gelenekleriyle, görenekleriyle, norm ve değer yargılarıyla devletine yansıtabilen dayanıklı, dirayetli ve güçlü temelleri olan bir ailedir. Madden ve manen aile mensuplarını koruyan, onlara mutlak güven veren, komşuluk, akrabalık ilişkileri içerisinde yardımlaşan, birbirini kollayan, birbirine yabancı olmayan, sevgi, saygı, birlik ve beraberlik temelinde ortak yanları olan, hayatı toplumla paylaşan, gelenekselliğini modern imkanlarla geliştirme ve günümüzle uyarlama ehliyetine sahip olan bir aileden bahsediyoruz.

    Bunun için de aile fertlerinin, akraba ve komşuların kendi aralarında sürekli biriletişim, sürekli bir dinamizm içerisinde olmaları kaçınılmazdır. Oysa serbest piyasa ekonomisi’nin modern yaşam koşullarında söz konusu iletişim ve ailevi dinamizm yetersiz kalkmaktadır.

    Geleneksel ailede var olan iletişim kültürünün, birlik ve beraberliğin modern ailelerde nasıl yok edildiğini aşağıdaki örneklerden anlayabiliriz:

    -  Geleneksel ailede sofra alışkanlığı vardır. Tencere kaynar. Mümkün mertebe tüm aile üyeleri sofraya oturur, hep beraber yemeğini yer. Sofrada bir iletişim, bir birliktelik, bir beraberlik söz konusudur. Burun bükmeden sofraya ne gelirse o yenir ve şükredilir. Yemek bir kültür haline gelir. Modern ailelerde ise yorgunluk ve zaman darlığı nedeniyle -ki bu yorgunluğun kaynağı büyük oranda manevidir- sık sık sipariş yemeklere ve herkesin zevkine göre tercih ettiği fast food’lara müracaat edilir. Açlık, dışarıda ve fırsat bulundukça giderilir. Yemek pişiremeyen annenin okuldan gelen çocuğuna para verip dışarıda yemek yemeye göndermesi normalleşir. Evde yemek pişirilse bile tüm aile fertlerinin aynı anda sofraya oturmaları, aynı yemeği beğenmeleri, sofra kültürünü yaşatmaları neredeyse imkansızlaşır.

    -  Geleneksel ailelerde ailece yapılan ziyaretlerle misafirlik kültürü yaşatılırken, modern ailelerde misafirlik kültürü yerini bireysel düzeyde randevulu buluşmalara bırakır. Modern aile için misafir ağırlamak bir yük haline gelir.

    -  Geleneksel ailede yetişen insanların içten merhabalaşması, hal hatır sorması modern ailelerde yetişen insanlarda yerini yüzeyselliğe bırakır.

    -  Geleneksel ailedeki samimi akrabalık ilişkileri ve dayanışma potansiyeli modern ailelerde çıkar, adam sendecilik veya kayıtsız kalma şekline dönüşür.

    -  Geleneksel ailede akraba ve komşulardan yardım ve destek alınırken modern ailelerde yardım vedestek, dernekler, projeler gibi kurumsal hizmetlerle karşılanmaya çalışılır. Arkadaştan, konu-komşudan yardım istemek, zayıflık olarak algılanır.

    -  Geleneksel ailede aile büyükleri eğitim, beslenme, değer yargılarını yaşatma gibi sorumluluk ve görevlerini bir bütün halinde yerine getirirken modern ailelerde bu sorumluluk ve görevler çocuk yuvası, gençlik merkezleri, yaşlılar yurdu gibi kurumlarla paylaşılır. Dolayısıyla aile büyüklerinin fonksiyonlarında kayıplar ve sulanmalar meydana gelir.

    -  Geleneksel ailelerde kuşaklararası ilişkiler gelenek, görenek ve sorumluluk temelinde süreklilik gösterirken modern ailelerde kuşaklar arasında uçurumlar oluşur.

    Sonuç olarak geleneksel aile, birlik ve beraberliğiyle sağlam bir duruş gösterirken, modern aile dağınık ve kırılgan bir görünüm sergilemektedir.

    Bireyselleşme ve kalkınma

    Avrupa Birliğinde de uygulandığı şekliyle sistem, aileyi değil de kişiyi toplumun ve kalkınmanın temeli olarak görmektedir. Tek tek kişiler kendini kalkındırdıklarında toplum da kalkınır anlayışından hareket edilir.

    Gerçekten de Almanya gibi serbest piyasa ekonomisini başarıyla uygulayan tecrübeli toplumlarda kişi, kendi refah seviyesini yükseltecek motivasyon, imkan ve kapasiteye ulaşabilmekte, ekonomiye katma değerler üretebilmekte ve kendini kalkındırabilmektedir.

    Diğer yandan ise, toplumumuzda da artık açıkça hissedildiği gibi sadece kendine odaklı olarak yaşayan, serbest, bağımsız ve üretken bir hayat sürdüren kişi giderek kendi başına buyruk bir hayat sürdürmekte, çevresinden ve kollektif yaşamdan koparak yalnızlaşmakta, kendine has kişisel değer yargıları geliştirerek topluma yabancılaşmakta, şahsına özel sorunlar yaşamakta ve manevi çıkmazlar içerisine girerek mutsuzlaşmaktadır.

    Böylece sebest piyasa ekonomisi’nin nitelikli eleman ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılandırdığı ve topluma temel aldığı özgür birey tüm donanım, nitelik ve randımanıyla bir yandan kalkınma ve maddi refahın kaynağı olurken, diğer yandan da toplumsal mutsuzluk ve tatminsizliğin kaynağı konumuna düşmektedir. Öyle ya, eğer tek tek kişiler kalkındıklarında toplum da kalkınırsa, o halde tek tek kişiler mutsuzlaştığında, toplum da mutsuzlaşacaktır.

    Ülkemizde toplumu serbest piyasa ekonomisiyle uyumlu hale getirebilmek için ihtiyaç duyulan formatlama çalışmaları halen devam etmektedir. Ancak bu çabaların tam anlamıyla milli bir çerçevede ve kültürümüzle uyumlu bir şekilde yürütüldüğünü söylemek mümkün değildir. Adalet, serbestlik, bireyselleşme, özgürlük, girişimcilik ruhu, çalışkanlık, eğitim, öğretim, demokratik anlayış, bürokrasi, kişisel gelişim ve başkalarının yaşam tarzına saygı duyma gibi alt yapılar söz konusu olduğunda halen Batı referans olarak gösterilmekte, hatta Batı’nın yüzeysel görünümü çoğu zaman taklit veya kopya edilmektedir.

    Toplumun geleneksel anlayışlardan modern anlayışlara yönlendirilmesi sürecinde biz de Batılılar gibi olmalıyız dercesine Batı’nın referans gösterilmesi, taklit veya kopya edilmesi ise toplumumuzda farklı tepki ve huzursuzluklara yol açmaktadır.

    Bir yandan Batı’ya ve piyasa ekonomisinin dikte ettiği batılı yaşam tarzına kuşku, hatta endişeyle bakan geleneksel bir kesim söz konusu iken; diğer yandan serbest piyasa ekonomisi’nin değer yargılarını benimsemiş olan, Batı’yı sorgusuz sualsiz idealleştiren, batılı gibi yaşamaya gayret eden başka bir kesim sosyal yaşantımızda etkili olmaktadır. Her iki kesim de birbirinden kopuk bir şekilde yaşamlarını sürdürmekte, geleneksel kesim batılılaşmaya karşı direnmenin, modern kesim de toplum olarak bir türlü batılılaşamamanın stres ve huzursuzluğunu yaşamaktadır.

    Ülkemizdeki geleneksel ve modern toplum katmanlarının Batı’yı algılamaları ve Batı’da gördükleri birbirinden farklıdır.

    Batı’yla aynı ekonomik sistemi uyguladığımızda biz de batılılar gibi modern ve zengin oluruz özlemini duyan kesimin Batı hakkındaki algı ve düşüncelerini aşağı yukarı şöyle sıralayabiliriz:

    -                   Kadınlar çok özgür,

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1