Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

İki Deniz Bir Boğaz
İki Deniz Bir Boğaz
İki Deniz Bir Boğaz
Ebook92 pages1 hour

İki Deniz Bir Boğaz

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Ege ve Marmara denizlerini bağlayan Çanakkale Boğazı ve çevresinde yaşanmış veya mitolojiye konu olmuş olayların üzerine inşa edilmiş kurmaca öyküler.

LanguageTürkçe
Publishercihan koru
Release dateSep 10, 2019
ISBN9781393923954
İki Deniz Bir Boğaz
Author

cihan koru

Cihan Koru Ankara'da doğdu. 9 yaşında ailesi ile İstanbul’a yerleşti. Orta okul ve lise öğrenimini Kadıköy Maarif Koleji'nde bitirdi. Ege Üniversitesi'nde beş yıllık Ziraat Yüksek Mühendisliği eğitiminden sonra ABD'de Ohio State Üniversitesi'nde Gıda Mühendiliği dalında MS diploması aldı. On beş yıl Amerika'da, daha sonra Türkiye'de mesleki yaşamını sürdürdü. Bunun yanında, lise öğrenciliği yıllarından başlayarak profesyonel meslek yaşamı dışında, Türkiye ve ABD'de çeşitli dergi ve gazelerde karikatür çizdi. Profesyonel yaşamını noktaladıktan sonra zamanını tamamen öykü, roman ve senaryo yazmaya, kısa film ve uzun metraj belgesel yapımına ayırmaya başladı.

Related to İki Deniz Bir Boğaz

Related ebooks

Reviews for İki Deniz Bir Boğaz

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    İki Deniz Bir Boğaz - cihan koru

    İki Deniz Bir Boğaz

    Cihan Koru

    Eylül 2019

    Bu kitabın yayın hakları Cihan Koru’ya ait olup kendisinin yazılı izni olmadan kısmen veya tamamı hiçbir yolla çoğaltılamaz

    Bu kitapdaki öyküler Marmara Denizi’ni Ege Denizi’ne bağlayan Çanakkale Boğazı ve çevresinde yaşanmış gerçek olaylar ve bu yörenin mitolojisini oluşturan öykülerin bazıları üzerine inşa edilmiş kurmaca eserlerdir.  Bu öyküler daha önce Gelibolu Derneği tarafından yılda dört kez çıkarılan Gelibolu Rüzgarı dergisinde yayınlanmışdır.

    Yazar ile iletişim için: cihankoru@gmail.com

    Şengün Hamamı’ndan Copley Meydanı’na

    ––––––––

    19 Nisan 1947.  Amerika Birleşik Devletleri’nin Massachuset eyaletinde, başkent Boston’un 40 km kadar batısında bulunan Hopkinton kasabasında termometreler 7°C dereceyi gösteriyor. Çoğunluğu Amerikalı olup,  ancak aralarında çok sayıda dünyanın dört yanından gelmiş sporcular da bulunan, 156 genç adam koşu şortları ve eşorfman üstleri ile yerlerinde kah zıplayıp kah kısa deparlar atarak ısınmaya çalışıyor. İnsan bedeninin olduğu kadar ruhu ve zihninin de fiziksel dış güçler karşısında sınandığı en çetin spor etkinliklerinden olan bir maraton yarışının start noktasındayız.  Bütün dünyada düzenlenen binlerce maraton arasında geçmişi en eski ve prestijlilerinden biri olan Boston Maratonu başlamak üzere.

    O yıl 51’inci kez koşulacak olan bu tarihi yarışta boy ölçüşmek üzere toplananların arasında kimler yok ki. 1936 Berlin Olimpiyatları’nda marotonu birinci bitirerek ülkesinin ilk altın madalyasını kazanan Koreli Sohn Kee-chung, bu yarışı daha önce iki kez kazanmış Rhode Island’dan Ellison (Tarzan) Brown, önceki yılın birincisi Yunanlı Stylianos Kyrakides, New York eyaletinin Rochester kentinde yaşayan ve amerikan futbolu, basketbol ve beyzbol gibi sporları ayakkabı giymeden yapması ile ünlü olup bu yarışı da o yıl yalınayak koşacak tek atlet olmaya hazırlanan Donald A. Post ve benzeri pek çok ünlü maratoncu.

    Hopkinton’un ana caddesi Main Street ile Ash Street köşesindeki başlangıç noktasında koşucuların arasında ufak tefek cüssesi ile fazla dikkat çekmeyen mavi gözlü buğday tenli atlet yuvarlak ince çerçeveli gözlüğünün saplarını, yanında getirdiği yarabandı ile şakaklarına yapıştırıyor. İleri derecede miyop olduğundan yarış sırasında gözlüklerini kaybetmek kendisi için çok ciddi bir risk.  Yarışı başlatacak görevli start tabancasını havaya kaldırıken, mümkün olduğunca ön sıradakilere yanaşıyor ve ülkesini Amerika’da temsil edecek ilk marantoncu olarak kendisine güç ve şans getireceğine inandığı bir hareketle formasının göğsündeki ayyıldıza sağ eli ile hafifçe dokunuyor.

    Tabancanın gümlemesi ile 156 çift ayak 42 kilometre 195 metrelik parkuru önde bitirme ümidi ile koşmaya başlıyor. İlk bir buçuk kilometre 40 metrelik irtifa kaybı ile yarışın aşağı doğru koşulan en dik yokuşu. Göreceli olarak daha deneyimsiz yarışçılar yokuş aşağı koşmanın kolaylığı ile tempolarını arttırıp hızla ara açma telaşındalar.  Daha deneyimli olanlar, yarışın ileriki aşamalarında ne kadar zorlanacaklarını bildiklerinden biraz geride kalmak pahasına enerjilerini idareli kullanma çabasındalar.  Göğsünde ayyıldızı ile koşan genç, parkuru tanımamakla beraber yarışı daha önce koştuğunu bildiği rakiplerini izlemeyi akıl edecek kadar deneyimli.

    Sekizinci kilometrede küçük Flamingham kasabasından geçiliyor. Kasaba ve Boston maratonu ile ilgili olarak yaşanmış bir anekdot var.  Yarış parkuru kasaba istasyonundaki tren raylarının üzerinden geçiyor. 1907’deki maratonda, istasyonda beklemesi gereken bir lokomotif, en öndeki koşucular geçtikten sonra yanlışlıkla hareket etmiş ve arkadan gelen sporcuların değerli dakikalarının kaybolmasına neden olmuş.

    On üçüncü kilometrede yine başka bir küçük kasaba olan Natick’e ulaşıldığında parkur ufak tepeciklerin üzerinden hafif iniş ve çıkışlarla devam etmeye başlıyor. Ayyıldızlı forma mavi gözlü atletin teri ile bir hayli ıslanmış. Genç sporcu, hafif de olsa ilk yorgunluk belirtilerini hissetmeye başlıyor. Bacaklarından gelen sinyallerin beynine ulaşıp pisikolojini etkilemesini engellemek için olumlu şeyler düşünmeye çalışıyor.  Eskilere gidiyor. Memleketi Gelibolu’da geçen çocukluk yıllarını hatırlıyor.  Yazları arkadaşaları ile hemen bütün zamanlarını geçirdikleri, deniz boyundaki Şengün Hamamı olarak bilinen minik koyda Çanakkale Boğazı’nın serin sularında oynadıkları günleri düşünüyor. O yıllarda büyük harp bitmiş. Osmanlı Çanakkale deniz savaşında ve Arıburnu’nda kesin zafer kazanmış olmasına karşın müttefiki olan Almanya’nın yenilmesi ile kaybeden tarafta kalmış ve bütün sahil kentleri gibi Gelibolu da kazanan tarafın kontrolu altına girmiş, Fransız kuvvetlerince işgal edilmiş. Maratoncu, o yıllarda altı ve yedi yaşında idi. Şengün Hamamı’nda arkadaşları ile eğlenirken çevrede devriye gezen Fransız üniformalı Senegalli siyahi askerleri nasıl taciz ettiklerini ve askerlerin de kendilerini yakalamak için kovaladığında koşarak kaçtıklarını hatırladı.  O günlerde kendisini ‘yamyamların’ eline düşmekten kurtaran bacakları acaba bu gün de bu yabancı diyarda kendisini mahçup etmeyecek bir derece ile bitiş çizgisine ulaşmasına yardımcı olacak mıydı?

    Gelibolulu Şevki 19’uncu kilometreyi geçerek yarışın yarı noktasına yaklaştığında, kendisini Wellesley Koleji öğrencilerinin koşucuları yüreklendirmek için çıkardıkları müthiş şamatanın ortasında buluyor.  Bu da bu tarihi yarışın kimliğini oluşturan geleneklerden biri.  Bu arada yarışçılar arasında oluşan kümelenmeler iyice belirginleşmeye, kümeler arasındaki mesafeler büyümeye başlıyor.  Şevki, en öndeki yirmi kişilik grupta.  Aralarında bulunduğu atletlerin arasında en iyi tanıdığı, Yunanlı efsane koşucu Kyrakides. Bir ara yan yana düşüyorlar ve başları ile birbirlerini selamlıyorlar.

    Şevki Koru, Gelibolulu ecdadının en az 150 yıl kadar geriye giden kökleri ile ilgilli hikayeleri dinleyerek büyüdü. Şehir önemli bir eyelet merkezi iken ve Osmanlı donanmasının en büyük tersanesinelerinden birine evsahipliği yaptığı dönemlerde büyük dedeleri tersane amirliği ve Gelibolu ayanlığı yapmıştı.  Sultan IInci Mahmud’un Gelibolu’yu ziyaret ettiğinde büyük dedesi Kalyoni Ahmet Bey’in konağında bir kaç gece misafir olduğunu kaç kez dinlemişti.  Bütün bunları düşünerek koşarken yarışın en çetin noktasına yaklaştıklarını fark ediyor.  26ncı kilometrede Boston maratonunun ünlü Heartbreak Hill’ine, yani ‘Kalpkıran Tepe’ye tırmanma başlıyor.  Burası aslında çok yüksek bir tepe olmamakla beraber, koşucuların dayanma gücünün sınanmaya başladığı bir aşamada geçilmesi gerektiğinden önemli bir psikolojik engel oluşturuyor. 

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1