Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

İnatlaşmadan Ebeveynlik
İnatlaşmadan Ebeveynlik
İnatlaşmadan Ebeveynlik
Ebook310 pages3 hours

İnatlaşmadan Ebeveynlik

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Çocuğunuzla arkadaş olmanız mümkün mü?
İnatçı çocuklar aslında anne babalarına hangi mesajı vermeye çalışır?
Otorite mi, özgürlük mü?
Hangisi mutlu, başarılı ve güçlü çocuklar yetiştirmede temel yaklaşım olmalı?

Bir gemi yolculuğuna çıksanız, kaptanın akşam yemeğini sizinle yemesi hoşunuza gider. Ama kaptanın asıl görevi, sizinle vakit geçirmek değildir. Onu iyi bir kaptan yapan, gemiyi fırtınalara rağmen yüzdürmesi, sakin limanlara ulaştırmasıdır. Anne baba olmak da bazen fırtınalı bir denizde yol almaya benzer. Mutlu, başarılı, sağlıklı çocuklar yetiştirmenin yolu ise sakin bir kaptan olmaktan geçer.

Aile terapisti Susan Stiffelman İnatlaşmadan Ebeveynlik kitabında sakinliğinizi koruyarak neşeli ve psikolojik açıdan güçlü çocuklar yetiştirmenin yöntemlerini anlatıyor.
LanguageTürkçe
Release dateMay 7, 2024
ISBN9786258380880
İnatlaşmadan Ebeveynlik

Related to İnatlaşmadan Ebeveynlik

Related ebooks

Reviews for İnatlaşmadan Ebeveynlik

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    İnatlaşmadan Ebeveynlik - Susan Stiffelman

    İNATLAŞMADAN EBEVEYNLİK

    Orijinal adı: Parenting Without Power Struggles

    © 2010, Susan Stiffelman

    Yazan: Susan Stiffelman

    İngilizce aslından çeviren: Ayşegül Cebenoyan

    Yayına hazırlayan: Sema Çubukçu

    Türkçe yayın hakları: © Doğan Yayınları Yayıncılık ve Yapımcılık Ticaret A.Ş.

    Bu kitabın Türkçe yayın hakları Akcalı Telif Hakları Ajansı aracılığıyla satın alınmıştır.

    Dijital yayın tarihi: /Mayıs 2022 / ISBN 978-625-8380-88-0

    Kapak tasarımı: Feyza Filiz

    Doğan Yayınları Yayıncılık ve Yapımcılık Ticaret A.Ş.

    19 Mayıs Cad. Golden Plaza No. 3, Kat 10, 34360 Şişli - İSTANBUL

    Tel. (212) 373 77 00 / Faks (212) 355 83 16

    www.dogankitap.com.tr / editor@dogankitap.com.tr / satis@dogankitap.com.tr

    İnatlaşmadan

    Ebeveynlik

    Susan Stiffelman

    Çeviren: Ayşegül Cebenoyan

    Ari’ye,

    Her geçen gün bana bir çocuğun olağanüstü bir hayata

    atılmasına nasıl yardım edeceğimi öğrettin. Farkında olmadan

    bu kitabı sen de benimle birlikte yazdın.

    Seni dünyalar kadar çok seviyorum.

    Kalbim sevginle dolu. Hayallerin gerçek olsun;

    neşe, barış, sevgi, kahkaha ve şükranla dol.

    Ve her zaman ne kadar sevildiğini hisset.

    Bütün sevgimle, annen.

    Türkiye’den bir önsöz

    Anne Baba Akademisi kitaplarını hazırlarken her çocuğun kendi ailesi içinde özel olduğu fikrine hep saygı duyduk. O yüzden de reçete vermeyen kitaplar seçmeye özen gösterdik. Elinizde tuttuğunuz kitabın bazı kısımlarında kimi önerileri biraz reçete gibi hissedebilirsiniz. Ancak bu kitabı seçmemizin en önemli nedenlerinden biri; Byron Katie’nin The Work isimli, kişinin o anki sorununa farklı yönlerden bakma becerisini ebeveynlik konularına uyarlaması. Bir diğeri ise ebeveynliğin hiyerarşik rolünü geminin kaptanı metaforuyla anlatırken, bağlanma kuramını Gordon Neufeld’in geliştirdiği modelle açıklaması.

    Yazar bu kuram ve yaklaşımları pek çok örnekle okuyucunun daha iyi anlayabileceği şekle getirmiş. Çoğu zaman ebeveynlerin en çok ihtiyacı olan şey, yakın hissettikleri yaklaşımları daha iyi anlayabilecekleri örnekler. Kitap, içinde pek çok örnek barındırması açısından da yol gösterici.

    Çocuklar bizim sevgi dolu bir şekilde kontrolü ele almamızı isterler. Buna ihtiyaçları vardır diyor yazar. Bu tür bir yaklaşımı öğrenmek de zaman alıyor. Önemli olan biraz kendi içimize bakmak, biraz kendimizi anlamak, biraz da bu yaklaşımları çocuklarımızla pratik etmek.

    Ebeveynlik bir süreç ve kendi ebeveynliğimizin uzmanı biziz; kitaplar sadece bir destek. Ve kimi yerler sizin yaklaşımınıza uymayabilir. Örneğin benim için, yazarın ısrarlı bir şekilde aynı konuya takılan küçük çocuklar konusunda önerdiği Mary Teyze’yle dikkat dağıtma yöntemi gibi. Ancak kimi ebeveynler çocukları bir konuda saplantılı bir şekilde ısrar ettiğinde orada kalıp çocuğa öfkeyle patlamak yerine bu tür bir yöntemi can simidi gibi kullanabilirler. Unutmayalım, her aile kendi yolunu kendi yolculuğunda bulur.

    Sevgiyle kalın.

    Psikolog Nilüfer Devecigil

    ndevecigil@hotmail.com

    Giriş

    Çocuklarla ve anne babalarla çalışmalarım, öğrettiklerimizin, öğrenmeye en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyler olduğu gerçeğini yansıtıyor. Bu sizin için muhtemelen bir sürpriz değil. 50’lerde, 60’larda (30’lardan, 40’lardan, 70’lerden ve 80’lerden bahsetmiyorum bile) büyüyen birçoğumuzunki gibi, benim annem babam da şefkatli, iyi niyetli insanlardı ve çocuk yetiştirmek hakkında neredeyse hiçbir bilgileri yoktu. Ellerinden gelenin en iyisini yaptılar, aşımızı kalçadan yaptırdılar, Dr. Spock’a danıştılar ve aşağı yukarı dönemlerinin bütün yaygın ebeveynlik uygulamalarını kullandılar. Ama sonuç biraz belirsiz oldu.

    Annemi ve babamı seviyorum, beni iyi yetiştirmek amacıyla yaptıkları her şey –çok şey yaptılar– için onlara minnettarım. (Çok ciddiyim, anne!) Öte yandan, çocuk yetiştirmeyle ilgili bazı temel ve çok yararlı bilgilere sahip olsalardı, hayatın hepimiz için çok daha kolay olacağının da farkındayım. İnsanın her zaman elindekini en iyi şekilde kullanabileceğine inanıyorum. Yine de, büyürken gerçek benliğimle güçlü bir bağ kurmayı ve biraz daha az sorunlu olmayı isterdim.

    Küçüklüğümden beri çocuklarla çalışmak istiyordum. Önce bebek bakıcılığı yaptım, liseyi bitirdiğim sıralarda her gün bir yuvada çalıştım. Sanırım çocuklara olan sevgim yalnızca görünürdeki nedenlerden, yani onların çok sevimli, komik ve ilginç olmalarından kaynaklanmıyordu. Psikologların bildikleri gibi, başkalarını iyileştirirken kendimizi de iyileştiririz. Çocuklara kendilerine güvenmeleri, haklarını korumaları ya da tuhaflıklarını benimsemelerinde yardımcı olurken, içimde bir şeyler uyanıyor ve güçleniyordu.

    Öğretmenlik belgemi almak üzere çalışırken, çocukların ilgisini çekecek ve öğrenme heyecanını yeniden uyandıracak yöntemler geliştirmeye odaklandım. Öğrenme heyecanı, çocukların doğuştan getirdikleri bir özelliktir, ama genellikle 7 yaşına geldiklerinde artık bastırılmış olur. 20’li yaşlarımın ortalarında, sık sık dünyanın birçok yerine seyahat eden bir aile tarafından özel öğretmen olarak tutuldum. Müfredatı her bir öğrencim için ayrı ayrı uyarlama özgürlüğü sayesinde, çocukların yaratıcı ve canlı bir süreçte nasıl tutkuyla öğrendiklerini anlama fırsatım oldu.

    Sonunda, çoğu hem duygusal hem de akademik sorunlar yaşayan çocuk ve ergenlerle yaptığım bireysel çalışmalara katkıda bulunmak için lisanslı psikoterapist oldum. Çok parlak ve son derece yaratıcı oldukları halde, okulda başarısız olan çocuklar benimle çalışmaktan hoşlanıyor gibiydi. Çalıştığım çocukların çoğunun maddi olarak ihtiyaç duyabilecekleri her şeye sahip olmalarına karşın, ciddi bir depresyon ve kaygı yaşamaları, ayrıca yaşam enerjilerini kaybetmiş olmaları bana çok ilginç geliyordu.

    Özellikle bir çocuk hâlâ aklımdadır. James, birlikte çalıştığım Aron adlı çocuğun dört yaş küçük kardeşiydi. James ile annesi ne zaman Aron’u almaya gelseler, James’ten yayılan ışığın etkisinin beni neredeyse körleştirdiğini hissederdim. Neşe mi diyorsunuz? James, mutluluk, merak ve hayatın sunabileceği her şeye karşı coşku saçan bir Noel ağacı gibiydi. James’i yeniden gördüğümde aşağı yukarı 12 yaşındaydı. Onu görünce kalbim sıkıştı. Çökmüştü ve neredeyse tanınmaz bir haldeydi.

    Sanırım o anda, bir eğitimci, terapist ve artık bir anne olarak öğrendiğim her şeyi başkalarıyla paylaşmak istediğimi anladım. Bu kitabın orijinal adı, Lütfen Çocuklarınızın Gözlerindeki Işığın Sönmesine İzin Vermeyin idi. Aslında sonunda kitabın ismini, anlatmak istediklerimi daha iyi yansıtacak biçimde değiştirmiş olsam da orijinal adı, kitapta okuyacaklarınızın kaynağını anlatıyor. Anne babaların, çocuklarının neşe vermekle görevlendirildiklerini kabul etmeleri ve onların doğuştan getirdikleri ışığın koruyuculuğunu üstlenmeleri gerektiğine inanıyorum. Maalesef genellikle bunun yerine kendimizi, çocuğumuzla ödevden evdeki sorumluluklarına kadar her konuda kavga ederken ve gözlerindeki o ışığın sönmesini izlerken buluyoruz.

    15 yaşındaki oğlumu, bir ay Afrika’da kaldığımız bir dünya turuna çıkardığımda gördüğüm hemen hemen bütün çocukların gözlerindeki parıltı beni hayrete düşürmüştü. Bu çocukların içinde bulundukları zor hayat şartları, gördüklerimin etkisini artırıyordu. Neşeli çocuklar yetiştirmenin, anne babaların banka hesaplarıyla pek bir ilgisi olmadığını zaten iliklerimde hissediyordum, ama Afrika’daki bu deneyimlerim, evrensel olduğunu düşündüğüm doğruları dillendirme isteğimi alevlendirdi. Bu doğrular, anne babaların yetişkinliğe doğru yönlendirdikleri çocuklarına, dış koşullardan bağımsız olarak tatmin edici, neşeli ve depresyondan uzak hayatlar sürdürebilecek donanımı vermelerini sağlayacaktır.

    İnatlaşmadan Ebeveynlik kitabımda kendi öğretmenlik, danışmanlık ve annelik yolculuğumda edindiğim birikimi, anne babalık hayatınızı dramatik bir biçimde iyileştirecek güçte bir bilgi olarak derledim. Çocuklarımızın, hayatlarında geminin kaptanı olmamıza nasıl ihtiyaç duydukları kavramıyla başlıyorum. Bu, anne babaların her şeyi denetlemeleri değil; kontrolü ellerinde tutmaları ve sorumluluk almalarıdır. Bu bölümde, çocuğunuzla anlaşamadığınızda bir zamanlar kaçınılmaz gibi görünen güç kavgalarından nasıl uzak duracağınızı öğreneceksiniz. Geçici olarak kontrolünüzü kaybettiğinizde nasıl sakinleşeceğinizi göreceksiniz. Sakinleşmenizin, çocuğunuzun işbirliği yapıp istediğiniz gibi davranmasından bağımsız olduğunu anlayacaksınız. Ve çocuklarımızı tehdit etmemize ya da onlara rüşvet teklif etmemize neden olan o anne babalık fırtınalarının ortasında, kendinizi güçlü hissetmek dışında her türlü duyguyu yaşarken kendinize güveninizi nasıl koruyacağınızı keşfedeceksiniz.

    Çocuklarımızın hayatında geminin kaptanı olmanın zeminini hazırlamak için, anne babaların çocuklarına bağlanmasından ve çocukların anne babalarına bağlanmasından söz edeceğiz. Çocuklarımızın bize derinden ve güvenli bir şekilde bağlanmalarının uyandırdığı içgüdüleri, bizi Kutupyıldızı olarak görmelerini ve yönlendirmelerimize açık olmalarını sağlar. Çocuklarımız hayal kırıklığı yaşarken, öfkeli ve saldırganlarken bu yoğun duyguları nasıl kaynağında dağıtacağımızı ve onlara nasıl yardımcı olacağımızı konuşarak devam edeceğiz. Çocuklarınızın üstüne gitmek yerine yanlarında olmayı öğrenerek güç kavgalarından nasıl kaçınacağınızı keşfedeceksiniz. Güç kavgaları yüzünden küçük yaştaki ya da ergenlik dönemindeki çocuğunuzla ilişkileriniz kimi zaman davasını canla başla savunan usta avukatların mahkeme salonundaki dramatik çarpışmalarına döner.

    Okumaya devam ettikçe, çocuğunuzun benzersiz yeteneklerini ve becerilerini nasıl fark edeceğinizi ve geliştireceğinizi öğreneceksiniz. Bazıları için bu yetenek ve becerileri görmek, çocuklarının sahip oldukları ve olmadıkları özellikleriyle barışmak, onları oldukları gibi kabul edip değerlerini bilmek anlamına gelebilir. Çoğu anne babanın, çöpü dışarı koymaları ya da ödevlerini bitirmeleri söylenir söylenmez, Tabii anneciğim diyen çocukları vardır. Ben bu çocuklara, vesikalık çocuklar diyorum. Karşınızdaki kanlı canlı çocuk, hayalinizdekinden önemli ölçüde farklılaştığında hayal kırıklığına uğramanız kaçınılmazdır. Sahip olduğunuz çocuğu görmeye ve kabul etmeye başlamak, duygusal enerjinizin boşalmasına, çocuğunuzun ihtiyacı ve hakkı olan özel yol göstericiliği ve anne babalığı sunmanıza olanak sağlar.

    Kitabın ilerleyen sayfalarında, çocuklarınızın yetişkinliğe geçiş sürecinde hayatın getirdiği stresler ve zorluklarla başa çıkmalarını sağlayacak donanımı edinmeleri için neler yapabileceğinizi öğreneceksiniz. Ve son olarak çocuğunuzu, hayallerini ve rüyalarını ortaya çıkarması ve yaratması için güçlendirmenize yardımcı olacak yaklaşımları keşfedeceksiniz.

    Zaman zaman, bir danışanımla ve sizin çocuğunuzdan küçük ya da büyük yaştaki çocuğuyla ilgili bir anekdot paylaşabileceğimi unutmayın. Bu hikâyeler, ebeveynlik hayatınız boyunca benimsediğiniz ve şu anda yaşadığınız sorunlara katkıda bulunmuş bazı yaklaşımlar üzerine düşünme fırsatı verecektir. Ayrıca anne babalık yolculuğunuz sırasında, çocuğunuz hikâyedeki çocuğun yaşına ulaştığında yapabileceğiniz hatalardan kaçınmanız için de yardımcı olacaktır. Çocuğunuz bu yaşlara düşündüğünüzden çok daha kısa bir süre içinde gelecektir!

    İnatlaşmadan Ebeveynlik kitabındaki bazı öğeler, öğretmenlik kariyerimin ilk yıllarında şekillendi. Çok daha fazla çocukla, çok farklı koşullar altında çalıştıkça gelişen fikirler, duyarlılıklarımı biçimlendirdi. Ama bu malzeme, kendim anne olana kadar gerçek hayatın ateşinde pişmemişti. İnatlaşmadan Ebeveynlik kitabında okuduğunuz her şeyi, şu anda 18 yaşında olan oğlumu yetiştirirken kullandım. Büyümeme ve olabileceğim en iyi insan olmama kimse oğlum Ari kadar yardım etmedi. O şahane bir çocuk. Formel eğitimime çok şey borçlu olsam da bu çocuğu yetiştirmem sayesinde, kitaptaki her şey hayata geçti.

    Bu süreçte her şeyin doğrusunu yapmadım, pek çok hatam oldu. Sizin gibi ben de bu anne babalık yolculuğunda öğrenmeye devam ediyorum. Kendi payıma düşen fırtınalardan geçtim ve birçok kere yere çakıldım. Oğlum mutlu, nazik ve inanılmaz derecede aklı başında bir çocuk ve sanırım bunun elinizdeki kitabı okudukça keşfedeceğiniz şeylerle biraz olsun ilgisi var.

    Bir gün Ari, keyifli keyifli okumak için kitabını ve battaniyesini alıp arka bahçeye çıkmıştı. Yerleşirken bana baktı, gülümsedi ve basitçe Hayatımı seviyorum dedi. Bu cümle, hem elinizdeki kitabın amacını hem de benim anne olarak amacımı özetliyor: Bazı şeyleri, bu kadar net ve mükemmel bir şekilde kendiliğinden ifade edebilen bir çocuk sahibi olmak.

    Bir zamanlar çocuğumuz olduktan sonra kalbimizin, bedenimizden çıkıp kendi ayakları üzerinde yürümeye başladığını okumuştum. Bir çocuk yetiştirmenin acısı, güzelliği, çaresizliği ve görkemiyle başa çıkmak imkânsız. Bazen çocuğumuza bakarız ve nefesimiz kesilir. Onlara duyduğumuz sevgi bizi, iyi olmaları –şu anki küçücük hallerinde ve çok uzun sürmesini umduğumuz yetişkinliklerinde– için dua etmek üzere dizlerimizin üzerine çöktürür.

    Hayattaki en büyük tutkularımdan biri, çocuklara ve anne babalarına potansiyellerini tümüyle gerçekleştirebilmeleri için yardımcı olmak. Bu yolculuğuma katılın ve bugünün, ebeveynlik hayatınızın çok daha kolay ve keyifli olmaya başladığı gün olmasını sağlamaya kendinizi hazırlayın.

    1. Bölüm

    Sakin ve fırtınalı denizlerde

    geminin kaptanı olmak

    Kaptan korkarsa, mürettebat da korkar.

    Lister Sinclair

    Bir gemi yolculuğuna çıksanız, kaptanın akşam yemeğini sizinle yemesi hoşunuza gider. Ama kaptanı sizin için önemli kılan şey, onunla kurduğunuz sosyal ilişki değildir. Kaptandan esas olarak, katıldığınız deniz yolculuğunu idare etmesini, siz karaoke barda şarkı söyleyerek eğlenirken onun, geminin dümeninde olmasını ve fırtınalar sırasında ya da buzdağlarının arasında geminizi yönetmesini beklersiniz. Kaptanı sevseniz de sevmeseniz de, yaptığı her şeyi anlamasanız da ona güvenmek istersiniz. Bu, kaptan ile yolcular arasında kurulan hiyerarşik bir ilişkidir. Kaptan, kontrolü elinde tutan sorumlu kişi olarak meşru bir role sahiptir. Yolcular ise, birisinin sakin ve sert sularda gemiyi ustaca idare ettiğini bilmenin verdiği güven duygusuyla rahattırlar.

    Anne babaların çoğu, çocuklarının kendilerini arkadaş olarak görmelerinin önemli olduğunu düşünür. Ama gerçekte, çocukların bizi gemilerinin kaptanı olarak görmeye ihtiyaçları vardır. Burada, anne babaların çocuklarını yönetmeleri gerektiğini iddia etmiyorum. Kontrolü ele almaları ve sorumluluğu üstlenmeleri gerektiğini söylüyorum. İkisi farklı şeylerdir. Burada kullandığım anlamıyla yönetim, güçsüzlük duygusunu ya da korkuyu telafi etmek için girişilen bir çabadır. Kontrolü ele alarak sorumluluğu üstlenmek ise, çocuğumuz damarımıza bassa, isteklerimize karşı gelse ve kontrolünü kaybetse de bizim sükûnetimizi koruyabileceğimiz anlamına gelir. Çocuklarımız kendi duygudurumları ne olursa olsun, bizim sakin ve tutarlı olduğumuzu hissederlerse, hayatlarının zorlu anlarında onları kurtarabileceğimize güvenerek rahatlayabilirler.

    Gemi su aldığında kaptanın kontrolünü kaybettiği bir gemide yolcu olsaydınız, nasıl tepki verirdiniz? Güvertede, Bu gemi su alamaz! Bu teknoloji harikası bir gemi! Limandan ayrılmadan onca para verip kontrol ettirdik! diye bağırarak koşturduğunu gördüğümüz anda, birdenbire güvenimizi kaybetmez miydik?

    Kaptanımızın gerçeklerle başa çıkabilecek durumda olmaması, güven duygumuzu yok eder. Azgın dalgalarla karşılaştığımızda güvertede panik halinde, Olamaz! Bununla başa çıkamam diye bağırarak koşturursa çok endişeleniriz. Aynı şekilde, biz de gerçekle –çocuğumuzun kız kardeşine öfkelenmesi ya da ergenlik dönemindeki çocuğumuzun alkol kullanması– başa çıkmayı reddedersek onu, yaşadığı kriz her ne olursa olsun kendisini kurtaracak birilerinin olduğunu bilmenin getirdiği rahatlıktan mahrum etmiş oluruz.

    Azgın dalgaların nerede olabileceğini tahmin edebilen, kötü hava koşullarından kurtulmak için mümkün olduğunda rotayı değiştirebilen ve işler ters gittiğinde sakin kalabilen bir kaptanımız olmasını isteriz. Fırtına çıktığında kontrolü ele alan, otoritesini kullanarak mürettebatına emirler veren ve yolculara nereye giderlerse güvende olabileceklerini söyleyen bir kaptanın yanında kendimizi, korkuyla bir köşeye büzülen ya da gemiden atlayan bir kaptanın yanında hissedeceğimizden çok daha rahat hissederiz. Benzer bir şekilde, evimizin ve ailemizin gemisinin kaptanlığı rolünü üstlenirsek, çocuklarımızın çok ihtiyaç duydukları sakin ve rahatlatıcı bir otorite için gerekli zemini de hazırlamış oluruz.

    Kontrol ve sorumluluğun kimde olduğunu –böyle biri

    varsa– anlamak için basit bir model

    Çalışmalarımda kullandığım imgelerden biri, iki eldir. Sağ el, ebeveyn olarak sizi, sol el ise çocuğunuzu temsil eder. Kitap boyunca bu imgeye atıfta bulunacağım.

    Bu ilk resimde sağ el, sol elin üstünde yer alıyor. Bu pozisyonda, doğal hiyerarşinin yani kontrol ve sorumluluğun ebeveynde olduğu bir ilişkinin temsilini görüyoruz.

    Kontrol ve sorumluluk ebeveynde

    Bu resimde, geminin kaptanı olarak temsil ediliyorsunuz. Gemiyi sakin ve fırtınalı sularda yönetebileceğinizden emin olmanın otoritesini hissettiriyorsunuz.

    Eller yan yana geldiğinde, kontrol ve sorumluluk kimsede değildir. Ben buna, İki Avukat oyunu adını veriyorum. Bu pozisyonda, güç kavgaları yaşanır. Her iki taraf da kendi pozisyonunun doğruluğunu savunur ve kim konuyu daha çok önemsiyorsa –ya da az yorgunsa– o kazanır.

    Kontrol ve sorumluluk kimsede değil

    Çocuğu temsil eden sol el, sağ elin üstündeyken, esas olarak kontrol ve sorumluluk çocuktadır. Ebeveyn kendini çaresiz ve güçsüz hissettiği için, rüşvet ve tehditlere başvurarak kontrolü ele geçirmeye çalışır.

    Kontrol ve sorumluluk çocukta

    Kitap boyunca bu fikri geliştireceğim, ama bu fikri anlamak için gerekli zemini oluşturacak basit bir senaryo var.

    Kızınız akşam arkadaşında yatıya kalıp kalamayacağını sorar ve siz nazik ama kesin bir dille, Maalesef bu akşam böyle bir plan için uygun değil dersiniz. Bu konuşmaya uygun imge şudur:

    Kontrol ve sorumluluk ebeveynde

    Diyelim ki kızınız, Niçin? diye sordu ve siz, Çünkü çok yorgunsun. Antrenmandan geldiğinden beri halsizsin diye cevap verdiniz. Kızınız, Hayır değilim. Maç kötü geçti, o kadar dedi ve siz, Bunun maçın kötü geçmesinden olduğunu sanmıyorum canım. Evden çıkmadan da biraz aksiydin diye cevap verdiniz. Ve kızınız, Aksiydim, çünkü nefret ettiğim mısır gevreğini yedirmeye çalışıyordun dedi. Ve siz, Her zaman o mısır gevreğini severdin dediniz. Ve kızınız... hikâyeyi anladınız. Bu durumda, İki Avukat sularındasınız:

    Kontrol ve sorumluluk kimsede değil

    Durum daha da kötüleşirse kızınızın, Arkadaşımda kalmama izin vermezsen, sofrayı hazırlamayacağım dediğini duyarsınız. Siz de Yaa! Hafta sonuna kadar televizyon izlemek istiyorsan, kesinlikle hazırlayacaksın küçükhanım diye cevap verirsiniz. (Otoritenizi kurmaya çalışırken ses tonunuza sinen çaresizlik tonuna dikkat edin.) Pratikte, gösterinin kontrolü artık çocukta ve siz kontrolü tekrar ele geçirmek için tehdit ve rüşvetlere başvurmaktasınız.

    Kontrol ve sorumluluk çocukta

    Bu konu üzerinde biraz daha duracağım, ama umarım bu senaryo size a) Gerçekten kontrolü ele almanın ve sorumluluğu üstlenmenin, b) Geminin kaptanlığı rolü için çocuğunuzla itişmenin ve c) Her şey kötüye gittiğinde, çocuğunuzu güç kullanarak sindirmeye çalışmanın arasındaki farka ilişkin bir fikir vermiştir. Aşağıda bir ebeveyn ile çocuk arasında bu tarz bir ilişkinin yaşanmasının ne kadar kolay olduğunu gösteren gerçek bir hikâye okuyacaksınız.

    Uykusunu alamamış, motivasyonu düşük

    11 yaşındaki bir çocuğu sabah okula gitmesi

    için kaldırmanın zorluğu

    Stella, bana geldiğinde tam bir hayal kırıklığı yaşıyordu. 11 yaşındaki oğlu Sam, okula gitmek için kalkmayı reddediyordu ve sabahları o kadar olaylı geçiyordu ki, anne-oğul daha güne başlamadan yorgun düşüyorlardı. Stella, her sabah Sam’in odasına gidip onu tatlılıkla, ayaklarına masaj yaparak ve nazik bir ses tonuyla uyandırdığını anlattı.

    Sam uyandırıldığında yanıt vermiyormuş. Stella, bunun üzerine biraz daha yüksek sesle konuştuğunu ve oğlunun ayaklarını biraz daha sıkı tuttuğunu anlatıyordu. Bunun üzerine, Sam’den homurtular ve iniltiler gelmeye başlıyormuş. Bu noktada Stella, saatin tik takları ve çocuklarını okula yollamak için yapması gereken işlerin baskısı altında sabırsızlanmaya başlıyormuş.

    Canım, hani dün akşam bunları konuşmuştuk ve bugün erken kalkman konusunda anlaşmıştık? Sessizlik. Tamam Sam, seni uyarıyorum! Şimdi kardeşini giydireceğim ve kahvaltıyı hazırlayacağım. Bir dakika içinde kalkmazsan geç kalacaksın.

    Bu durumda, sorunun aslında Sam’in olmadığını anlamak önemli. Ya geç kalmayı umursamıyor ya da o kadar uykusu var ki, okula zamanında gitmenin önemini kavrayan beyin bölgesine erişemiyor. Bir gece önce verilmiş sözler hafızasının uzak bölgelerinde saklanıyor. Bu noktaya kadar sorun yaşayan tek kişi anne ve Sam’i yaşadığı sıkıntıyı çözmeye ikna edemediği için paniğe kapılmak üzere.

    Peki şimdi ne olacak? Anne, Sam’in odasına beş kere daha girecek, bağıracak, onu evde bırakıp çıkmakla tehdit edecek ve bu durumun niçin bir kez daha yaşanamayacağını anlatan nutuklar çekecek. (Her sabah yaptığı ve oğlunun gözündeki inandırıcılığının ne kadar zayıf olduğunu gösteren konuşmalar.) Stella kendi kendine verdiği bütün sözlere rağmen kontrolünü kaybettiği, trenin raydan çıkmasına yine engel olamadığı için hem kendisine hem de Sam’e öfkeli.

    Alelacele giyinmeye çalışan Sam, annesinin gösterisinde rolünü alır. Bağırarak, annesinin kendisini başka türlü uyandırması gerektiğini ya da kabahatin gece öksürükleriyle kendisini uyutmayarak yorgun bırakan kardeşinde olduğunu söyler. Annesinin

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1