Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Kültürel Değerlerimiz (İslam ve Medeniyet Serisi 2)
Kültürel Değerlerimiz (İslam ve Medeniyet Serisi 2)
Kültürel Değerlerimiz (İslam ve Medeniyet Serisi 2)
Ebook131 pages1 hour

Kültürel Değerlerimiz (İslam ve Medeniyet Serisi 2)

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Kültürel Değerlerimiz (İslam ve Medeniyet Serisi 2)
İçindekiler:
1-Mehmet Akif’te Millet ve İslam Düşüncesi
2-İbn-İ Sina'nın İslam Dünyasındaki Yeri
3-Milli Kültürümüzün Temelleri
4-İslam Dininin Eğlence Anlayışı
5-Savaşın Mantığı!
6-Sünnet'in Kur'an Gibi Delil Oluşu
7-Sünnet ve Biz
8-El Esma-ül Hüsna (Allah'ın Güzel İsimleri)
9-Üç Kitabın Birlikte Okunduğu Medeniyet
10-Ülkemizde Arap Dili ve Edebiyatı ve Gülen Örneği
11-Ahlakın Mümincesi
Yazarı ve Kitapları Hakkında

LanguageTürkçe
PublisherRoh Nordic AB
Release dateJan 11, 2023
ISBN9798215811979
Kültürel Değerlerimiz (İslam ve Medeniyet Serisi 2)
Author

Dr. Hüseyin Kara

1953 yılında Rize'nin Güneyce beldesinde doğdu. İlkokul, hafızlık, ortaokul ve Arapça eğitimini bu bölgede tamamladıktan sonra İmam Hatip Lisesini 1976'da Mersin'de bitirdi.Konya Yüksek İslam Enstitüsü tefsir-hadis bölümünden 1980 yılında mezun olduktan sonra sırası ile Antalya, Denizli, Adana, Konya ve Ankara illerinde 25 yıl, lise ve Anadolu İmam Hatip Liselerinde öğretmenlik yaptı.Bu arada Arap Dili ve Edebiyatı’nda doktora çalışmasını tamamladı.2006 yılında aktif öğretmenlikten emekli oldu. Geçen 30 yılı aşkın sürede ülke içinde ve dışında gerçekleşen eğitim faaliyetlerinin devlet ve hizmet sektöründe hem teori ve hem de uygulamalarının içinde yer aldı, eğitim ile alakalı konferanslar verdi, makaleler ve kitaplar yazdı.Son yıllarda kişisel olarak Arap dili ve edebiyatına katkı sağlamakta ve bunun yanında dış dünyada açılan Türk okullarına müşavirlik hizmeti vermektedir.Evli ve dört evlat sahibi olan Hüseyin Kara Arapça ve İngilizce bilmektedir.

Read more from Dr. Hüseyin Kara

Related to Kültürel Değerlerimiz (İslam ve Medeniyet Serisi 2)

Related ebooks

Related categories

Reviews for Kültürel Değerlerimiz (İslam ve Medeniyet Serisi 2)

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Kültürel Değerlerimiz (İslam ve Medeniyet Serisi 2) - Dr. Hüseyin Kara

    Vatan ve millet şairimiz Mehmet Akif, bütün himmet ve gayretini üç önemli noktaya yani millet, vatan ve İslamiyet'e tahsis ettiğini, koca Safahat’ında bir kez olsun kendi dert ve ıstırabından yakınmadığını görmekle de anlıyoruz.

    Özellikle son dönemde milletimizin maruz kaldığı acı yıkılışları gören ve dinden uzaklaşmaları içi burkula, burkula hisseden şair bütün ömrünü mahzun ve mükedder geçirdiğini şiirindeki iniltilerinden hissediyoruz.

    Akif'te Millet, Vatan ve İslam düşünceleri iç içe olarak birbirini tamamlar. Türk Milletini İslamiyet'in hamisi ve hizmetkârı olarak gördüğü için Türk Milletinin yıkılmasını İslamiyet'in yeryüzünden silinmesi olarak görüyor ve millet mefhumunu zedeleyecek her türlü düşünceye karşı duruyordu.

    Akif, İslam’ın son kalesi olan Anadolu'da Türk Milletinin manevi öncülüğünde diğer İslam Milletlerinin sömürgeci devletlerden kurtarılacağını ve batı Hıristiyanlık dünyasına karşılık ileri bir İslam aleminin Türkiye'nin liderliğinde doğacağına kuvvetle inanmaktaydı.

    Merhum şair milletleri tarih sahnesinde devamlı zinde tutacak özellikleri sıralarken marifet ve fazileti ön planda tutar, bunu şöyle dile getirirdi:

    "Çünkü Milletlerin ikbali için evladım,

    Marifet birde fazilet iki kudret lazım."

    Mehmet Akif'i en çok üzen ve onu huzursuz eden konuların başında da memleketimizde marifetin yani Türk-İslam ruhunun üç yüz yıl önce medreselerden uzaklaştırılması ve fazilet yerine Batının rezaletinin ikame edilmesi idi.

    Ona göre kurtuluş savaşı sadece vatan toprağını düşmandan temizlemek değildi. Aynı zamanda ruh cephesinde de kurtuluş savaşı verilmeli ve başarılmalı idi.

    Bunların ilkinde başarılı olup ikincisinde yenik düşmek asıl başarısızlık olacaktı. Ve nitekim varını-yoğunu uğruna koyduğu vatanından düşman çekildikten sonra bin bir ıstırap hüzünle cennet vatanını terk edecekti.

    Kim bu cennet vatan uğrunda olmaz ki feda dediği vatanını Mehmet Akif çok iyi biliyor ve inanıyordu ki bir millette fazilet olur da marifet olmazsa o millet asla yükselemez.

    Ve yine biliyordu ki marifet olur da fazilet olmazsa bu birincisinden daha çok felaket getirir. Çünkü ahlaksız bir ilim ancak milletleri hayvanlaştırmaya yarar. Halbuki yıllarca İslamiyet’in verdiği feyiz ve nur ile beşerî aydınlık ufuklara götüren bir şerefli milletin evlatları uzun süre karanlıklarda kalamaz ve kalmamalıydı.

    Bunun için doğuyu ve batıyı en ince noktalarına kadar ilim ve medeniyet olarak iyi bilen Akif, yeniden dirilişe hazırlanan bir millet, batıdan çalışma ve gayreti alarak İslam'ın marifet ruhunda birleştirip fazilet mücadelesinde en ileri bir seviyeyi yine Millet, Vatan ve İslamiyet için tahakkuk ettirmenin yollarını sarsılmaz bir umut ile Asım'ın nesli için gösterirken, O şöyle diyecekti:

    "O çocuklarla birlikte gece gündüz didinin,

    Giden üç yüz senelik ilmi tez elden getirin."

    Bugün Asım'ın neslinin gerçekleştireceği en önemli gaye yıkılmış veya yıktırılmış bu şerefli milleti yeniden tekrar ihya etmeye girişmek ve ne pahasına olursa olsun bunu başarmak olmalıdır.

    2-İBN-İ SINA'NIN İSLAM DÜNYASINDAKİ YERİ

    Orta çağın en ünlü İslâm mütefekkirlerinden birisi olan İbn-i Sina, bugün tamamen bağımsız hale gelen pek çok ilimlerin temel prensiplerinin tespitinde, adından en çok bahsedilen bir Türk filozofudur.

    İbn-i Sina, tahsil hayatına dini ilimlerle başlamış olması, yetişip geliştiği çevrenin İslâmî ilimler açısından zengin oluşu nedeniyle, düşünce hayatına, o yıllarda İslâm dünyasını tehdit eden Yunan felsefesine karşı dini akideleri sağlam mantık kuralları içerisinde savunmakla işe başladığını bilmekteyiz.

    Ancak her şeyi Batıdan alma alışkanlığımız bazen bizleri yansıttığı gibi bu konuda da Avrupa İbn-i Sina'nın tıp konusundaki görüşleri ile ilgilendiğinden onu sadece filozof-hekim görmekte haklıydı.

    Avrupa'nın İbn-i Sina'nın İslâm akidesi konusundaki görüş ve düşüncelerini incelememesi gayet normal karşılanabilir. Fakat Müslümanların medar-ı iftiharı olan bu gibi mütefekkirlerin İslam'a ait görüşlerini öğrenmek ve yaymak herkesten önce Müslüman Türk gençleri olarak bizlere düşmektedir.

    İbn-i Sina Farabi'nin halefi olmakla sadece onun fikirlerini açıklayıp aktarmakla kalmayıp kendine has bir dizi temel prensipler ortaya koymuştur.

    Bunlardan en önemlileri şüphesiz ki kâinatın yaratıcısı olan Allah'ın varlığı ve birliği hakkındadır. Ona göre mutlak var olması gereken Allah Zatında birdir ve ilk sebep O'dur.

    Bütün güç ve kuvvet O'na aittir. Her türlü sebebin yine sebebi O olduğu gibi her türlü gayenin de gayesi o'dur. Evrende bütün hareketlerin iradesi ve idaresi O'na aittir.

    Kâinatın varlığı, O'nun varlığının en büyük delilidir, der. Daha sonra peygamber konusuna eğilen düşünürümüz, Farabi'den farklı olarak peygamberlere filozoflardan daha çok yer verir. Çünkü peygamber fiil ile tefekkürü yani iş ile düşünceyi, iman ile aklı tamamlamaktadır, der.

    Ve yine çok karmaşık konulardan biri sayılan, bugün bile hâlâ bilinmeyen yönleri bilinenlerden daha çok olan ruhun varlığı konusu İbn-i Sina'nın düşünceleri ile akıllara biraz daha yaklaştırılmış oldu.

    Ona göre ruh cisim değildir. Halbuki benlik ile işaret edilen ruh cevheri, bu hallerin hepsinde de bakidir, kendisinde değişiklik yoktur.

    Baki olan baki olmayandan elbette başkadır, öyle ise cisim ve cesetten ayrı olarak bir ruh vardır. İbn-i Sina ilmin gerçek yönünü de ele alarak bilginin kaynağı konusunda olsun, muhtevası konusunda olsun Yunan felsefesinin getirdiği düşünceleri sağlam temellere dayayarak, ilim hakkında şöyle demektedir:

    İlim mutlak surette iman etmeyi gerektirir.

    İnsandaki cahillik perdesi kaldırılmadan imanın yüksek hakikatlerine çıkmak mümkün değildir. Hem bilgi ve hem de inançsızlık aynı şahısta asla toplanamaz. İman yoksa cahillik var, bilgi varsa iman da var demektir.

    İman, aklın kemali ve akıl binasının çatısı olmakla iman aksiyon olarak aklı tamamlar. Daha sonra insanı ele alan ünlü düşünürümüz insanı meydana getiren iki kuvvetin bulunduğunu, hayvaniyet ve melekiyet olarak tanımlanan bu iki kuvvetin etkisinde bulunan insan, birinin diğerine üstünlüğü ile insanın değer kazandığını veya değer kaybettiğini etraflıca açıklamaktadır.

    Kâinatın sadece canlının yaşaması için yaratıldığını bu canlıların içerisinde de, her şeyin insana hizmet etmekte olduğunu belirten İbn-i Sina mutlaka insanın başıboş bırakılmayacağını, yaptıklarından sorumlu tutulacak bir varlık olduğunu bütün yönleri ile açıklığa kavuşturan eserler kaleme almakla, bu köklü fikirlerini ölümsüzleştirmiştir.

    Bin yıla yaklaşan ölümünden sonra her yönü ile yerini dolduracak düşünürlerin bulunmayışı İbn-i Sina'ya olan ihtiyacın sona ermediğini göstermektedir.

    Bütün bunlara rağmen düşünürümüzle iftihar ediyor ve nesil olarak her fırsatta o yüce kıymeti anlamaya çalışıyoruz. Bizden istenen de bu olsa gerek…

    3-MİLLİ KÜLTÜRÜMÜZÜN TEMELLERİ

    Önce kültür ve medeniyet kavramları üzerinde durmakta yarar görüyorum, kültür kelimesi Türkçe değildir. Bize Bat dillerinden gelmiştir. Fransızcada yetiştirme, tarım manasında kullanılır.

    Ziya Gökalp, kültür kelimesinin yerine hars sözünü kullanır. Hars Arapçada çifçilik demektir. Uzun zaman ülkemizde kültür ve hars terimleri birlikte kullanıldı.

    Zamanla hars mücadeleyi kaybetti, yerini kültüre bıraktı. Şimdi, Türk Dil Kurumu kültür kelimesi yerine ekin terimini kullanıyor. Ancak, şu anda kültür

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1