Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Paradoksal Ritüeller: [Aforizmatik Deneme]
Paradoksal Ritüeller: [Aforizmatik Deneme]
Paradoksal Ritüeller: [Aforizmatik Deneme]
Ebook212 pages3 hours

Paradoksal Ritüeller: [Aforizmatik Deneme]

Rating: 5 out of 5 stars

5/5

()

Read preview

About this ebook

Gelişmişliğin çıkarsamalarında ilk akla gelen ölçüt, medenî olarak ilerleme kaydettiğini iddiâ eden, dışavurumcu insanlar topluluğunun bencil yapılaşmasından geçmektedir. Araştırmalar sonucunda elde edilebilen, görsel, işitsel, yazılı, arşiv v.b tüm veriler doğrultusunda aydınlatılmış gerçekler dünyâsi mevcuttur. Asalak olarak hayata tutunmaya çalışan, öz bireyci katmanların en altına indirgenmiş insan sayılan varlıkların, niteliksel özelliklerle çağa tutunması imkânsizdir.
"En çok ben kazanayım." söyleminden yola çıkarak, rahatlık ve konforun adresinde buluşan simbiyoz yaşantıların; çağdışı kalmış, kendi düşüncesi hâricindekileri yok sayan, çok katmanlı yüzeysel dünyâsında gezinmenin verdiği ferahlık, birçok insanı cezbederek, şekilsiz yaşantı portrelerini bilfiil oluşturmuştur.
Düşünceleri ve mevcûdiyeti çimento ile kaplanan nesillerin, zenginlik saltanatına ayak bağı olmasından korkan erkin, katmerli yaptırımları bulunmaktadır. Dışsız kalmış medeniyetin, çıkarsamalarla dolu çıkarcı dünyâsında, kendine en ufak bir yer edinimini başarı sayan birey, yaşantı dünyâsinin gerçek yüzeyine ulaştığı için mutlu olmalı mıdır?
Görülen ve gösterilen, verilen, yaptırılan tüm edimlerin ve edinimlerin, doğrultusunda, bireyin çıkarcı sistem adamları ile yaptığı yolculuğa dikkat etmesi gerekir. Ritüel hâline gelmiş, paradoksal döngüde her dâim başladığı yerden farklı bir sona ulaşması gereken yolculuğu yapan bireyin de, beklentisi bu olan macerâsında, üzüntü ve yenilgi verici sonucun, aynı şekilde ikinci, üçüncü defa gerçekleşmesi ve çoğu insanın, bunun farkındalığında olmayışının verdiği bocalamayla geçen ömrünün câresizliğinde çırpınması ve boğulması an meselesidir.
Yaptırımlar yaptırımları, bilgisizlik ve câhillik yeni oluşumları tetikleyecektir. Önemli olan her insanın aslında bir paradoks denkleminde, paradoks yolunda olduğunu bilmesi ve başladığı noktaya geldiğinde, nasıl bir düzenin içerisinde ritüel yaptığının farkında olması gerekmektedir. Nazîre davranışları, sistem içerisinde en azından denemek, aynı düşüncede bulunan insanları bir araya getirmek şarttır.
Ulusal bilincin her dâim uyanık tutulması, paradokslarla savaşın en mükemmel örneklerinden birini oluşturacaktır. İnsanın kat ettiği yol da, bu sâyede dünden kopuşun değil, yarının güvence altına alınmasını tetikleyecektir. Yarını güvence altına alınan bireyler de; kof, mesnetsiz, yalan ve riyâkarlığa dayalı sistemleri çökertme ve kendi hastalıklı sistemlerini dayatmaya çalışan çoğunluğun, katmerli ezici üstünlüğü altında direniş göstermenin, mutlak gayreti içerisinde olacaktır.
İnsanın yahut insanlığın bu eylemi gerçekleştirmeye çalışmasını, en azından denemesini diliyorum.
NÂİM ONUR TEZMEN, 2013



MUSTAFA VE AYŞE
Mustafa’ya göre; canlıların, kompleks yaşam süreci içerisinde, kabullenebilir davranış grafiğini topluma uydurmak ve o uyumu devam ettirme görevi, bireysel sorumluluk gerektirmekteydi. Toplum içerisindeki statüsünü belirleyen birtakım rolleri üstlenen bireyin, davranış biliminde gireceği rollerin karmaşasına kapılmadan, gerekli ve ölçülü davranış, sosyal bilim doğruluğu veyâ bu doğruluğa en yakın olmayı gerektiren tüm birleşimler; bireyin özünü, karakterini ve bilişsel zekâsini oluşturmaktaydı. En azından Mustafa'nın düşünceleri ışığında, aklını yorduğu; bilgi, kültür, gelenek ve görenek birikimi ile açıklaması buydu.
Varoluşunun aksine, aynı yönde kürek çekmesine bağlı olan yaşamsal uzamda, kendi doğruluk payını oluşturması ve bu payı, çevresindeki insanlara sunması, ona zevkli bir husû veriyordu. Mustafa’ya göre bilgelik, kazanılan tecrübelerle birlikte, birikimlerin, paralel veyâ aynı düzlem içerisinde hareket ettirebilmenin yoluydu. Bundan çıkaracak ders de, birine bir doğruyu empoze etmeden, iknâ kâbiliyetini, kişinin benzer birleşimlerinde ivme kazanan araçlar gibi hazırlamak ve varışa ondan önce varara

LanguageTürkçe
Release dateMay 15, 2018
ISBN9786056849213
Paradoksal Ritüeller: [Aforizmatik Deneme]

Related to Paradoksal Ritüeller

Related ebooks

Reviews for Paradoksal Ritüeller

Rating: 5 out of 5 stars
5/5

1 rating0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Paradoksal Ritüeller - Naim Onur Tezmen

    Paradoksal Ritüeller

    [Aforizmatik Deneme]

    NÂİM ONUR TEZMEN

    Yazarı (Author): Naim Onur Tezmen [1978-?]

    Sayfa Düzeni, Kapak ve Grafik Tasarım: (e-Kitap Projesi)

    Yayıncı: E-KİTAP PROJESİ, (Murat Ukray)

    Editör: Murat Ukray (Yazar & Editör & Yayıncı)

    E-Baskı ve yayına hazırlama (Publisher): ekitaprojesi.com

    Yayıncı Sertifika No: 32712

    İstanbul, Mayıs / 2018

    ISBN:  978-171-91726-3-9

    e-ISBN:  978-605-68492-1-3

    İletişim ve İsteme Adresi:

    www.ekitaprojesi.com/books/paradoksal-ritueller

    © Copyright: Bu e-çalışmanın tüm yayın hakları e-kitap projesine aittir. Tanıtım alıntıları dışında izinsiz çoğaltılması yasalarımıza göre suç sayılmaktadır. Böyle bir harekete kalkışmak yerine, bize sorarsanız uygar ve paylaşımcı dünya adına seviniriz..

    İçindekiler

    ÖNSÖZ

    BÖLÜM I

    MUSTAFA VE AYŞE

    BÖLÜM II

    KURTARICI

    BÖLÜM III

    İKİRCİKLENME

    BÖLÜM IV

    RÛHİ ATAŞE

    BÖLÜM V

    KORKULUK

    BÖLÜM VI

    KOBAY VE KÖSTEBEK

    BÖLÜM VII

    NEDENSELLİK

    BÖLÜM VIII

    ÇIKARSAMALAR

    BÖLÜM IX

    ORTAK ANLAYIŞ

    BÖLÜM X

    CESÂRET

    BÖLÜM XI

    PARADOKSAL RİTÜELLER

    BÖLÜM XII

    ANKA KUŞU

    BÖLÜM XIII

    DİKEY AÇILIMLAR

    BÖLÜM XIV

    KİTLESEL BAŞKALAŞIM

    BÖLÜM XV

    DOKUZA BEŞ KALA

    BÖLÜM XVI

    GÖRSEL BAKIŞ

    BÖLÜM XVII

    RİYAKÂRLIK

    BÖLÜM XVIII

    BEDESTEN

    BÖLÜM XIX

    SUKÛT-U HAYAL

    BÖLÜM XX

    YENİDEN 19 MAYIS

    BÖLÜM XXI

    KURTLAR VE ÇAKALLAR

    BÖLÜM XXII

    ADAGIO

    BÖLÜM XXIII

    DÜŞÜNÜŞ

    BÖLÜM XXIV

    MÜMESSİLLER

    BÖLÜM XXV

    BÜTÜNSELLİK

    BÖLÜM XXVI

    YANDAŞÇILIK

    BÖLÜM XXVII

    BİLGİSAYAR KORSANLARI

    BÖLÜM XXVIII

    GEZİ

    BÖLÜM XIX

    İSTANBUL

    BÖLÜM XXX

    BASKIN

    DEVŞİRME

    BÖLÜM I: SULTA

    BÖLÜM II: HAYAT OKULU

    BÖLÜM III: GÖLGELER

    BÖLÜM IV: DEREBEYLİK

    BÖLÜM V: SATRANÇ PARTİSİ

    EVRENSEL MODEL

    BÖLÜM I: İLETİŞİMSİZLİK

    BÖLÜM II: ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

    BÖLÜM III: CİSİM - H3O

    BÖLÜM IV: BALONCUK

    BÖLÜM V: KORKU

    BÖLÜM VI: KAOS

    BÖLÜM VII: YARGI

    BÖLÜM VIII: BAHAR

    Merhaba sevgili okurlar,

    Şapka kullanımına dâir bir açıklamayı burada uygun buldum. Şapka kullanımı sâdece inceltmede değil, buna ilâveten, kelimeleri uzatmada da kullanılması gerektiği inancına sâhibim. Bâzı kelimelerde gereksiz yere şapka kullandığımı zannedebilirsiniz. Benim uslûbum; hiç Türkçe bilmeyen bir okurun, -bir yabancının, İngilizin, Almanın, Fransızın vd.-  ilk defâ Türkçe metni okurken, kelimelerdeki hangi harfleri uzatacağına dâir ön fikir vermesi amacıyla kullanılan şapkalardır.

    Örnek olarak: Mide kelimesini hızlı okuduğumuzda anlamını yitirir. Bu yüzden i harfine şapka koyulması gerekir. Zaman kelimesi şapkasızdır, ancak zamânında, uzatılarak söylendiğinden şapkalıdır. Hayat sözcüğünde uzatma yokken, hayâtım kelimesinde ikinci â’nın uzatılması gibi... Sâdece k ve g harflerinden sonra şapka koyma sınırı ya da anlam karmaşası yaratacak yerlerde şapka koyma zorunluluğu (hala, hâlâ, kar, kâr, dahi, dâhi vd.) şeklinde, sâdece bu koşullar altında kullanılacağı şartı yoktur. Yâni hem inceltmelerde hem de uzatmalarda şapka kullanılması gerekmektedir. Ben, tüm bu kuralların bütününe inanmaktayım ve bu şekilde yazılarımı yazmaktayım.

    Memur hızlı okunduğunda yanlış olur, doğrusu benim için mêmur, mezun değil, mêzun şeklindedir.

    Ey Türk Gençliği değil, Êy Türk Gençliği ile uzun söyleniş bende hâkimdir gibi gibi örnekler çokça çoğaltılabilir.

    Saygı ve sevgilerimle...

    Nâim Onur Tezmen

    ÖNSÖZ

    Gelişmişliğin çıkarsamalarında ilk akla gelen ölçüt, medenî olarak ilerleme kaydettiğini iddiâ eden, dışavurumcu insanlar topluluğunun bencil yapılaşmasından geçmektedir. Araştırmalar sonucunda elde edilebilen, görsel, işitsel, yazılı, arşiv v.b tüm veriler doğrultusunda aydınlatılmış gerçekler dünyâsı mevcuttur. Asalak olarak hayata tutunmaya çalışan, öz bireyci katmanların en altına indirgenmiş insan sayılan varlıkların, niteliksel özelliklerle çağa tutunması imkânsızdır.

    En çok ben kazanayım. söyleminden yola çıkarak, rahatlık ve konforun adresinde buluşan simbiyoz yaşantıların; çağdışı kalmış, kendi düşüncesi hâricindekileri yok sayan, çok katmanlı yüzeysel dünyâsında gezinmenin verdiği ferahlık, birçok insanı cezbederek, şekilsiz yaşantı portrelerini bilfiil oluşturmuştur.

    Düşünceleri ve mevcûdiyeti çimento ile kaplanan nesillerin, zenginlik saltanatına ayak bağı olmasından korkan erkin, katmerli yaptırımları bulunmaktadır. Dişsiz kalmış medeniyetin, çıkarsamalarla dolu çıkarcı dünyâsında, kendine en ufak bir yer edinimini başarı sayan birey, yaşantı dünyâsının gerçek yüzeyine ulaştığı için mutlu olmalı mıdır? Görülen ve gösterilen, verilen, yaptırılan tüm edimlerin ve edinimlerin, doğrultusunda, bireyin çıkarcı sistem adamları ile yaptığı yolculuğa dikkat etmesi gerekir. Ritüel hâline gelmiş, paradoksal döngüde her dâim başladığı yerden farklı bir sona ulaşması gereken yolculuğu yapan bireyin de, beklentisi bu olan macerâsında, üzüntü ve yenilgi verici sonucun, aynı şekilde ikinci, üçüncü defa gerçekleşmesi ve çoğu insanın, bunun farkındalığında olmayışının verdiği bocalamayla geçen ömrünün çâresizliğinde çırpınması ve boğulması an meselesidir.

    Yaptırımlar yaptırımları, bilgisizlik ve câhillik yeni oluşumları tetikleyecektir. Önemli olan her insanın aslında bir paradoks denkleminde, paradoks yolunda olduğunu bilmesi ve başladığı noktaya geldiğinde, nasıl bir düzenin içerisinde ritüel yaptığının farkında olması gerekmektedir. Nazîre davranışları, sistem içerisinde en azından denemek, aynı düşüncede bulunan insanları bir araya getirmek şarttır. Ulusal bilincin her dâim uyanık tutulması, paradokslarla savaşın en mükemmel örneklerinden birini oluşturacaktır. İnsanın kat ettiği yol da, bu sâyede dünden kopuşun değil, yarının güvence altına alınmasını tetikleyecektir. Yarını güvence altına alınan bireyler de; kof, mesnetsiz, yalan ve riyâkarlığa dayalı sistemleri çökertme ve kendi hastalıklı sistemlerini dayatmaya çalışan çoğunluğun, katmerli ezici üstünlüğü altında direniş göstermenin, mutlak gayreti içerisinde olacaktır.

    İnsanın yahut insanlığın bu eylemi gerçekleştirmeye çalışmasını, en azından denemesini diliyorum.

    NÂİM ONUR TEZMEN

    OCAK 2013

    PARADOKSAL RİTÜELLER

    Mustafa, salık verilenin aksine, yaşamsal döngünün kurallarına uyması an meselesi idi. Karşısında oturan Ayşe'ye gülümsedi. Bu gülüşü bir yerden hatırlıyor musun? diye ona sordu. O da: Evet, en son sen Mona Lisa'yı taklit ederken yapmıştın dedi.  Daha sonra da, Ama onun taklitçisi olabilmen imkânsız diyerek, Mustafa'nın sorusunu yanıtladı. Ayşe ile Mustafa, bir kez daha el ele tutuştular ve geçmişte yaşadıkları kötü tecrübelerden uzakta, sâkin ve sessiz hayatlarına döndüler.

    BÖLÜM I

    MUSTAFA VE AYŞE

    Mustafa’ya göre; canlıların, kompleks yaşam süreci içerisinde, kabullenebilir davranış grafiğini topluma uydurmak ve o uyumu devam ettirme görevi, bireysel sorumluluk gerektirmekteydi. Toplum içerisindeki statüsünü belirleyen birtakım rolleri üstlenen bireyin, davranış biliminde gireceği rollerin karmaşasına kapılmadan, gerekli ve ölçülü davranış, sosyal bilim doğruluğu veyâ bu doğruluğa en yakın olmayı gerektiren tüm birleşimler; bireyin özünü, karakterini ve bilişsel zekâsını oluşturmaktaydı. En azından Mustafa'nın düşünceleri ışığında, aklını yorduğu; bilgi, kültür, gelenek ve görenek birikimi ile açıklaması buydu.

    Varoluşunun aksine, aynı yönde kürek çekmesine bağlı olan yaşamsal uzamda, kendi doğruluk payını oluşturması ve bu payı, çevresindeki insanlara sunması, ona zevkli bir huşû veriyordu. Mustafa’ya göre bilgelik, kazanılan tecrübelerle birlikte, birikimlerin, paralel veyâ aynı düzlem içerisinde hareket ettirebilmenin yoluydu. Bundan çıkaracak ders de, birine bir doğruyu empoze etmeden, iknâ kâbiliyetini, kişinin benzer birleşimlerinde ivme kazanan araçlar gibi hazırlamak ve varışa ondan önce vararak, kendi doğrusunun en yakın bileşenine, karşısındaki insanı çekebilmekti.

    Mustafa'nın kendini yenilemesi, yeniden karakterini biçimlendirmesi çevresindekilerce imkânsızdı. Ancak yedisinde neyse, yetmişinde de odur beylik sözlerine karşı durarak, kendini fedâ etmesi, fikirlerini kozaya sokması; bir tırtıldan, başkalaşım ile bir kelebeğe dönüşmesi ve bunu kastî olarak deneyime sunması kararını çoktan vermişti.

    İnce eleyip, sık dokuduğu hayatın çarklarında, modern makinelerin düzleminde hareket eden birçok birey gibi, o da, kalıplaşmış bir lütûfun idaresi altına girmeyi içten içe reddeden, bağımsızlık adına köleleşen yaşantısını veyâ yaşantıları sonlandırmak adına, kendi benliğini ortaya koyarak, kendi düzeni içindeki pusulanın doğrultusunda, yaşamını sürdürmeyi planlıyordu. Görev yapacağı ülkenin en kötü yönetim şekli ile yönetildiğini biliyor, anarşinin bile bundan daha iyi olduğunu ve onun bile içinde kendi düzeni olduğuna kanaat getiriyordu. Tüm bu zorlanmaların, Demokles'in kılıcı gibi üzerinde sallanacak olması, soğuk terler dökmesine ve korkunç rüyâlar görmesine neden oluyordu. Kâbuslar, kızılca kıyamet doludizgin gidiyordu. Sâhip olduğu yegâne sıfat; aklında kalan, aklını kanalize etmesiyle birlikte, bu direktif ile yaratacağı ya da yaratabileceği yeni eserleri ortaya koyabilmekti. Ancak bu, çağdaş olduğu ileri sürülen düzende mümkün değildi.

    Mustafa, çağdaşlarının aksine, sistemin getirdiği rotada gitmeyen, pusulaları çalınan geminin kaptanı idi. Yeryüzü felâketlerinin tâkibinde ve gerçekleşmesi beklenen sonun nasıl olacağını tahmin etmeye meraklı bir yapısı vardı. Düşüncelerinde, dimağında her dâim bir Son ibâresi asılı idi. Kendini her defâsında hayâtın farklı yönleri bulup, açığa çıkaran biri olarak görüyor, bunda da öne çıkmaya çalışıyordu.

    Mustafa’nın vardığı sonuca göre; âitlik ve âidiyetlik duygularını sistem çökertmiş, ne üdüğü belirsiz bir takım taktik ve stratejik ortak kararlarla, önceden var olan, saat gibi çalışmaya ayarlanmış bu ülkenin sistemi alt üst edilmişti. İktidar sâhiplerinin, sisteme getirilen darbelerin büyüklük ve küçüklükleri kıyaslandığında, bölümlere ayrılmış halk ve halkın beklentilerini, kendi istedikleri yöne doğru kanalize etmeleri, yeni gerici sistemi gerçekleyen ve gerçekleştiren erkin yegâne isteği olduğunu biliyordu. Ülkeyi yönetenlerin hepsi, aslında kötülüğe hizmet ettiklerini bal gibi biliyorlardı. Ancak onlara sunulan şâşâlı yaşantı içerisinde, rahatlık ve konforun bileşkesinde saadet buluyorlardı. Bu rahatlıkta, ayakları altına alınan ulustan, bağımsız bir bütünlük düşüncesi çıkmıyor, çıkarılmıyor yahut çıkarılması imkânsız hâle getirilerek; halkın, ayrılmış mangalarla içten içe bölünüp, parçalanması sağlanıyordu. Saptırılan gündemler olsun, gündem dışı haberler olsun, betimlemeleri aşağılayarak, mevcut dil değiştiriliyor, sapkınlaştırılıyor, dilin düzeni bozularak, asıl vurgulanması gereken yerleri yok ediliyordu. Cümleler, sözcük yapıları, deyimler, özlü sözler v.b tüm dilin özü değiştirilerek anadil katlediliyordu. Bir ulusun yıkılması, dilden başlayacağı için, dilsiz bir milletin köleleştirilmesini kolaylaştıran etmenler bir araya getirilerek, dil yozlaşması ile birlikte; dilin sapkınlaştırılması, halka, medya tarafından altın tepside sunuluyordu.

    Sâde bir vatandaş, ülkesini korumak adına ne kadar çırpınırsa çırpınsın, eyleme dönüşmeyen, yarıda kalmış veyâ hiç düzenlenmemiş etkinliğin sonucu; sindirilmiş oportünist bir birey olunmasını sağlamaktı. Mustafa, ülkenin biçim dünyâsını, gerçekliğe uyduramamakta; milletin, yaşadığı olaylardaki umursamazlığa olan düşkünlüğünü ve saplantısını bir türlü anlayamamakta idi.

    Ayşe, Mustafa gibi soru cevap geleneğinden gelen hayatı sürekli sorgulamakta idi. Mustafa'dan ayrı olarak geçirdiği günlerin, izlenimsel olarak kafa yorduğu her bir gün için; geçmişi, şimdiyi ve geleceği sorgulamaktaydı.

    Ayşe, eline terzilikten geçen birkaç kuruş ile geçimini zor da olsa sağlayabiliyordu. Kısık ve kaygılı ses tonunda, sindirilen bir toplum bireyi olarak, her gün avazı çıktığı kadar bağırmak istiyor ama bunu başaramıyordu.

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1