Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Gurur ve Önyargı
Gurur ve Önyargı
Gurur ve Önyargı
Ebook434 pages6 hours

Gurur ve Önyargı

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

"Gurur ve Önyargı'yı ilk kez okuyacak olanların yerinde olmayı çok isterdim."
— Şebnem İşigüzel

Evlilik çağında beş genç kız… Evlenmekten başka çaresi olmayan kızlar günlerini nakış yaparak, dans ederek, aşkın hangi görkemli malikânede yaşadığını bulmak için kara kara düşünerek geçirmektedirler. Görücü usulü artık tarihe karışmış, her şey biraz daha zorlaşmıştır. Darcy ve Elizabeth'in muratlarına ermek için Gurur'u ve Önyargı'yı bir kenara bırakmalarının zamanı gelmiştir.
LanguageTürkçe
Release dateJun 8, 2023
ISBN9786050964219
Gurur ve Önyargı
Author

Jane Austen

Jane Austen (1775-1817) was an English novelist known for six major novels, Pride and Prejudice; Sense and Sensibility; Becoming Jane; Emma; Mansfield Park>; and Northanger Abbey. Her writing style has been widely thought of as a cross between realist and romantic genres. Austen’s prose is poignant, and always features a strong-willed female protagonist. While sparing no detail depicting the lavishness of women in the English upper class, Austen also portrayed the reality of gendered social dynamics in the 19th century. Austen has been hailed as a heroine of her own time, in large part because most of the novels of the day were written by men. Indeed, her literature portrayed a female narrative that was often overlooked in the catalogue of male authors at the time. Austen’s platform gave an important voice to girls and women in literature, and it is for that reason, among countless others, that her works continue to inspire readers today.

Related to Gurur ve Önyargı

Related ebooks

Reviews for Gurur ve Önyargı

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Gurur ve Önyargı - Jane Austen

    Gurur ve Önyargı

    DOĞAN KİTAP TARAFINDAN YAYIMLANAN DİĞER KİTAPLARI:

    https://www.dogankitap.com.tr/yazar/jane-austen

    Gurur ve Önyargı

    Jane Austen

    Orijinal adı: Pride and Prejudice

    İngilizce aslından çeviren: İrem Yüce Almaç

    Yayına hazırlayan: Aslı Güneş

    Türkçe yayın hakları: © Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.

    Dijital yayın tarihi: /Şubat 2021 / 978-605-09-6421-9

    Kitap ve kapak tasarımı: Geray Gençer

    Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. AŞ.

    19 Mayıs Cad. Golden Plaza No 3, Kat 10, 34360 Şişli - İstanbul

    Tel: (212) 373 77 00 Faks: (212) 355 83 16

    www.dogankitap.com.tr / editor@dogankitap.com.tr / satis@dogankitap.com.tr

    Gurur ve Önyargı

    Jane Austen

    Çeviren:

    İrem Yüce Almaç

    Gurur ve Önyargı üzerine

    Şebnem İşigüzel

    Gurur ve Önyargı’yı okuduğum yazdı. Üniversite sınav sonuçlarını beklediğim, kâbuslarımda, kaydırma yapıp açıkta kaldığımı gördüğüm, birkaç yıla kalmaz Hanene Ay Doğacak’ı yazacağımı bilmediğim yaz. Hayatımın son yazıymış gibi donup kaldığım, beklediğim yaz.

    Annemin mutat çay partilerinden birinde Sen nasılsın bakalım? sorusuna bu yüzden Beklemedeyim cevabını vermiştim. Pervin Hanım işte o zaman reçete etmişti Gurur ve Önyargı’yı. Ona kalırsa Elizabeth Darcy’yi, Darcy Elizabeth’i, âşıklar birbirini, Bennet’lar kızlarının evlenmelerini bekliyordu.

    Çay bardaklarının, karışmasın diye minik renkli mandallarla işaretlendiği çay partisinde çoğunluğun bu romanı okumuş olması tuhaftı. Yaşım gereği kibirli, az biraz küstahtım. Bu dediğimi çay partisindeki teyzeler duysalar Biraz mıııı? diye çığlık atarlar. Kabul. Öyleydim.

    Gurur ve Önyargı başucumda bekledi. Ruh halimle bağlantılı değil... Allah aşkına, şekerim çay bardağını mandallayan kadınların okuduğu kitapla benim ne işim olabilirdi? gibi... Romanı ödünç veren Pervin Hanım halk plajında arkamdan seslendi: "Okuyor musun Gurur ve Önyargı’yı? Darcy, Elizabeth’i baloda gördü mü? Dansa kaldırmadı değil mi? Ah o Darcy! Sorsanız dün ne pişirdiğini, ne yediğini unutan kadınlar topluluğu, söz konusu romanla ilgili hatırladıkları capcanlı şeyleri oracıkta, halk plajında, araya sıkıştırılmış Oğlum kardeşine kum atma! Ağabeyine söyle fazla açılmasın!" nakaratları eşliğinde, meşrubat reklamıyla donanmış güneş şemsiyelerinin altında, heyecan içinde paylaştılar. Dünya şuracıkta ortadan ikiye ayrılsa ritmik biçimde sallayıp durdukları yelpazeleriyle güneş yağı kokularını dağıtmaya devam edecek kadın topluluğunun bir kitaptan etkilenmiş olmasına şaşırmıştım. Şaşkınlık önyargımı bastırdı. Jane Austen’ın unutulmaz romanını işte böyle keşfedip okumaya başladım. Büyük bir zevkle, önyargımdan utanarak.

    Nabokov benim gibi okurların yanılgısını Edebiyat Dersleri’nde çok güzel dile getirir: İlk bakışta Jane Austen’ın tavrı ve malzemesi eski moda, yapmacık ve gerçekdışı görünebilir. Ama bu kötü okurun düştüğü yanılgıdır.

    Nabokov, onu Madam Bovary ve Anna Karenina gibi eserlerin yazarlarıyla kıyasladıktan sonra şöyle devam eder: Bu bir hanımefendinin eseri ve bir çocuğun oyunudur. Ama o hanımefendinin dikiş kutusundan üstün bir iğneişi sanat çıkıyor ve bu çocukta inanılmaz bir dehanın izi var.

    İşte bu. Bu kadar!

    Yeryüzündeki macerasını, yayımlandığı 1813 yılından bu yana sürdüren bir kitapla başbaşasınız. Elinizde tuttuğunuz kitap zamana direnmiş bir mucize.

    İlk cümlesiyle konusunu ele veren bu mucize, evlendirilecek beş kızı olan Bennet ailesinin yaşadığı yere gelen saygın iki bekâr erkeğin, ailenin iki büyük kızıyla evlenmesinin hikâyesidir. Bu kadar basit. Basit olduğu için güzel.

    Nedir bu romanın tılsımı? Sade olması mı? Jane Austen mucizesinin nüvesi nerede gizlidir? Aşkı tecrübe bile etmeden, hiç evlenmeden yaşayan, kırk iki yaşında ölmesine neden olan hastalığının ne olduğu bile bilinmeyen yazar, iki yüz yıl boyunca hayatta kalmayı nasıl başarmıştır? Bunu Austen’ın üslubunun kendisi kadar incelikli açıklamak gerekir ya, buna nefesim yetmez. Ama belki onun o eşsiz sadeliğini ödünç alarak cevap verebilirim: Gurur ve Önyargı her türlü okura elinden bırakamayacağı bir okuma mutluluğu yaşatır. Bunu trajik hayat hikâyeleriyle yapmaz. Kahramanları tıpkı benim üniversite sınav sonuçlarını beklediğim gibi bekler, durur, annemin çay partisindeki arkadaşları gibi konuşur, halk plajındaki kadın topluluğu gibi küçük şeylerle heyecanlanırlar. Çünkü insan dediğimiz şey, ruhundaki, iç dünyasındaki böyle basit, sıradan küçük şeylerle var olur. Virginia Woolf’un onun için söylediği gibi: Tüm büyük yazarlar içinde büyüklüğü en zor yakalanacak yazardır Jane Austen.

    Mina Urgan, İngiliz Edebiyatı Tarihi’nde Jane Austen’ın mektuplarından birinde Gurur ve Önyargı’dan My own darling child (benim canım çocuğum) olarak söz ettiğini aktarır.

    Hiç kuşkusuz yazarının, çocuğu saydığı Gurur ve Önyargı, kalbine, ruhuna dokunan romanları hayatta tutmayı iyi bilen okurun içgüdüsü sayesinde yaşamaya devam edecek. Klasikler gençlikte, orta yaşta, ilerleyen yaşlarda olmak üzere hayat boyu üç kere ya da defalarca yeniden okunabilir. Kendimi böyle avutsam bile içimden geçeni itiraf etmem gerekirse, genç olmayı değil, üniversite sınav sonuçlarını beklemeyi hiç değil ama Gurur ve Önyargı’yı ilk kez okuyacak olanların yerinde olmayı çok isterdim.

    1

    Herkesçe kabul edilen bir gerçektir ki, servet sahibi bekâr bir erkeğin bir eşe ihtiyacı vardır.

    Böyle bir erkek yeni bir çevreye ilk defa girdiğinde, bu konudaki hisleri ve görüşleri hiç bilinmese de, civardaki ailelerin görüşüne göre bu gerçek öylesine sabittir ki, bazıları onu kızlarından birinin veya diğerinin tapulu malı olarak kabul ederler.

    Sevgili Mr. Bennet dedi karısı ona bir gün, Netherfield Park’ın sonunda kiraya verildiğini duydun mu?

    Mr. Bennet duymadığını söyledi.

    Ama öyle diye yanıtladı karısı, Mrs. Long daha yeni oradaymış ve bana bununla ilgili her şeyi anlattı.

    Mr. Bennet’tan cevap yoktu.

    Kimin kiraladığını bilmek istemiyor musun? diye haykırdı karısı sabırsızlıkla.

    Söylemek istiyorsan, duymaya hiçbir itirazım yok.

    Bu cevap yeterince davetkârdı.

    Neden bilmen gerektiğine gelince, canım... Mrs. Long, Netherfield’ın kuzey İngiltereli, çok zengin bir genç tarafından kiralandığını söylüyor; pazartesi günü at arabasıyla mekânı görmeye gelmiş ve hayran olunca Mr. Morris’le hemen anlaşmış; Aziz Mişel Yortusu’ndan önce taşınacakmış, hizmetçilerinden bir kısmı da önümüzdeki hafta eve gelecekmiş.

    Adı neymiş?

    Bingley.

    Evli mi bekâr mı?

    Of! Elbette bekâr canım! Büyük servet sahibi, bekâr bir adam, yılda dört-beş bin pound geliri varmış. Kızlarımız için ne şahane bir kısmet!

    Nasıl yani? Onlarla ne ilgisi var?

    Sevgili Mr. Bennet diye yanıtladı karısı nasıl bu kadar yorucu olabiliyorsun acaba! Onlardan biriyle evlenmesini aklımdan geçirdiğimi biliyor olmalısın.

    Buraya yerleşmekle bunu mu tasarlıyor yani?

    Tasarlamak... Boş laf! Aralarından birine âşık olması kuvvetle muhtemel ve bu yüzden gelir gelmez onu ziyaret etmelisin.

    Bunun için bir sebep göremiyorum. Sen ve kızlar gidebilirsiniz, hatta onları kendi başlarına da gönderebilirsin, ki bu çok daha iyi olacaktır, çünkü sen de onlar kadar güzelsin ve Mr. Bingley aralarından en çok seni beğenebilir.

    "Canım, şımartıyorsun beni. Tabii ki, güzellikten ben de nasibimi almıştım, ama hâlâ olağanüstü bir güzelliğe sahip olduğum iddiasında bulunamam. Hem, bir kadının beş yetişkin kızı olduğunda, kendi güzelliğini düşünmekten vazgeçmesi gerekir."

    Durum buysa, kadının düşüneceği bir güzelliği de kalmamıştır zaten.

    Ama canım benim, buraya geldiğinde gerçekten gidip Mr. Bingley’i görmelisin.

    Emin ol, söz verebileceğimden çok fazlasını istiyorsun.

    "Ama kızlarını düşün. Aralarından biri için ne kadar büyük bir fırsat olacağını düşün sadece. Sir William ve Lady Lucas sırf bu yüzden gitmeye kararlı. Biliyorsun ki genelde hiçbir yeni komşuyu ziyaret etmezler. Gerçekten gitmelisin, çünkü sen gitmezsen, bizim ziyaret etmemiz de imkânsız olur."

    "Kesinlikle kuruntu yapıyorsun. Bana kalırsa Mr. Bingley seni görmekten çok mutlu olur. Ben de birkaç satır yazarım, kızlarımdan seçtiğiyle evlenmesine yürekten onay verdiğime ikna ederim onu. Yine de, benim küçük Lizzy’m¹ için güzel sözler eklemeliyim."

    "Böyle bir şey yapmanı istemiyorum. Lizzy diğerlerine göre biraz bile daha iyi değil ve eminim ki ne Jane’in yarısı kadar güzel, ne de Lydia’nın yarısı kadar iyi huylu. Ama sen her zaman tercihini ondan yana kullanıyorsun."

    Kızlarımda övülecek pek bir şey yok ki diye yanıtladı Mr. Bennet; hepsi diğer tüm kızlar gibi budala ve cahiller. Ama Lizzy kardeşlerinden daha zeki.

    Mr. Bennet kendi çocuklarını nasıl bu şekilde kötüleyebiliyorsun? Canımı sıkmaktan zevk alıyorsun adeta; zavallı sinirlerime hiç acımıyorsun.

    Beni yanlış anlıyorsun canım. Sinirlerine büyük saygım var. Onlar benim eski dostlarım. En azından yirmi yıldır, onlardan önemle bahsetmeni dinledim durdum.

    Ah, sen benim neler çektiğimi bilmiyorsun.

    Ama umarım bunun üstesinden de gelirsin ve yıllık dört bin pound gelirli pek çok bekârın mahalleye taşındığını görecek kadar uzun yaşarsın.

    Sen onları ziyaret etmedikçe bunun bize faydası yok ki, yirmisi birden gelse bile!

    Güven bana canım, yirmi kişi olduklarında tümünü ziyaret edeceğim.

    Mr. Bennet zekâ, mizah, hazırcevaplık ve kaprisin tuhaf bir karışımıydı, öyle ki yirmi üç yıllık beraberlik bile karısının onun karakterini anlayabilmesi için yeterli olmamıştı. Mrs. Bennet’ın düşünce yapısı çok daha az karmaşıktı. Ortalama bir anlayışa, kıt bilgiye ve tutarsız bir ruh haline sahipti. Canı bir şeye sıkıldığında kendini sinirli sanırdı. Hayatının tek amacı kızlarını evlendirmek, tek avuntusu ise eş dost ziyaretleri ve dedikodulardı.

    2

    Mr. Bennet, Mr. Bingley’in ziyaretine en önce gidenlerden biriydi. Aslında onu ziyaret etmeye zaten niyeti vardı ama son güne kadar karısını hep gitmemesi gerektiğine inandırmaya çalıştı ve ziyaretinden sonraki akşama kadar da karısının bundan hiç haberi olmadı. Sonrasında olay şu biçimde açığa çıktı: Mr. Bennet, şapkasını süslemekle uğraşan ikinci kızını izlerken, birdenbire şöyle seslendi ona:

    Umarım Mr. Bingley bundan hoşlanır Lizzy.

    Ziyaret etmeyeceğimize göre dedi annesi kızgınlıkla, "Mr. Bingley’in nelerden hoşlanacağını bilecek durumda değiliz."

    Ama unutuyorsun anne dedi Elizabeth, onunla davetlerde karşılaşacağız ve Mrs. Long onu bizimle tanıştırmak için söz verdi.

    Mrs. Long’un böyle bir şey yapacağına inanmıyorum. Kendisinin iki yeğeni var. Bencil, ikiyüzlü bir kadın ve ona güvenmiyorum.

    Ben de öyle dedi Mr. Bennet senin de ona bel bağlamadığını öğrenmek mutlu etti beni.

    Mrs. Bennet yanıt vermeye tenezzül etmedi ama kendini tutamayarak kızlarından birini azarlamaya başladı.

    Allah aşkına, böyle öksürüp durma Kitty! Bana biraz acı, sinirlerimi mahvediyorsun!

    Kitty de öksürüğünü hiç tutmaz dedi babası, Öksürmek için hep münasebetsiz zamanları seçer.

    Keyfimden öksürmüyorum ya diye yanıtladı sinirle Kitty. Bir sonraki balo ne zaman Lizzy?

    İki hafta sonra.

    Ay, demek öyle diye haykırdı annesi ve Mrs. Long balodan bir gün önce dönecek, daha o da tanışmamış olacağı için bizimle tanıştırması imkânsız olacak.

    "Öyleyse canım, arkadaşının avantajına sen sahip olursun ve Mr. Bingley’i ona sen tanıştırırsın."

    İmkânsız Mr. Bennet, ben kendim onunla tanışmıyorum. Nasıl bu kadar alaycı olabiliyorsunuz?

    "Temkinli olmana saygı duyuyorum. İki haftalık tanışıklık çok az. Bir adamın gerçekten ne olduğunu iki haftada anlayamazsın. Ama eğer biz girişimde bulunmazsak bir başkası yapar bunu. Sonuçta da Mrs. Long ve kızlarının eline fırsat geçer. O da bunu kendine yapılmış bir iyilik olarak kabul eder, bu yüzden eğer sen geri çevirirsen ben bu işi üzerime alırım."

    Kızlar babalarına baktılar. Mrs. Bennet Saçmalık, saçmalık! dedi sadece.

    Bu sert çıkışın anlamı nedir? diye bağırdı Mr. Bennet. "Tanıştırma yöntemlerini ve bunlara verilen önemi saçmalık olarak mı görüyorsun? Burada seninle aynı fikirde değilim. Sen ne diyorsun Mary? Biliyorum, sen derin düşünceleri olan bir kızsın, müthiş kitaplar okur, onlardan sonuçlar çıkarırsın."

    Mary akla yatkın bir şeyler söylemek istedi ama nasıl yapacağını bilemedi.

    Mary fikirlerini bir düzene sokadursun diye devam etti Mr. Bennet biz Mr. Bingley’e geri dönelim.

    Mr. Bingley’den gına geldi diye haykırdı karısı.

    "Bunu duyduğuma üzüldüm; ama neden daha önce söylemedin ki bana? Eğer bunu sabah biliyor olsaydım, kesinlikle ona uğramazdım. Ne talihsizlik, fakat halihazırda ziyaret ettiğim için tanışmaktan kaçamazsınız artık."

    Hanımların şaşkınlığı tam da beklediği gibiydi ama Mrs. Bennet’ınki hepsini geride bırakıyordu. Gerçi ilk sevinç coşkusu sona erdiğinde, bir süredir bunun olmasını beklediğini açıklamaya girişti.

    Ne kadar da iyi ettin benim canım Mr. Bennet’ım. Ama sonunda seni ikna edeceğimi biliyordum. Kızlarını, bu ziyareti ihmal etmeyecek kadar çok sevdiğinden emindim. Ah, ne kadar da mutluyum! Ve de bu sabah oraya gittiğin halde şu ana kadar bunun hakkında tek bir kelime etmemiş oluşun ne kadar da güzel bir şaka!

    Pekâlâ, Kitty şimdi istediğin kadar öksürebilirsin dedi Mr. Bennet ve odadan çıktı, karısının taşkın hareketlerinden yorgun düşmüştü.

    Ne kadar muhteşem bir babanız var kızlar! dedi Mrs. Bennet kapı kapandığında. Onun ya da benim, yani her ikimizin iyiliklerine nasıl karşılık vereceksiniz bilemiyorum. Hayatımızın bu döneminde her gün yeni biriyle tanışmak çok da zevkli değil, söyleyeyim bunu. Ama sizin iyiliğiniz için her şeyi yaparız. Lydia, aşkım, sen en küçüklerisin ama bana kalırsa Mr. Bingley bir sonraki baloda seninle dans edecek.

    Oh dedi Lydia cesurca, Korkmuyorum, en küçükleri olsam da en uzunları benim.

    Akşamın geri kalanı Mr. Bingley’in babalarının ziyaretine ne zaman karşılık vereceği ve onu ne zaman akşam yemeğine çağırmaları gerektiği üzerine tahminler yürüterek geçti.

    3

    Her ne kadar Mrs. Bennet, beş kızının da yardımıyla konu üzerine sorular sorduysa da, kocasının ağzından Mr. Bingley’in neye benzediğine dair tatmin edici cevaplar alamadı. Ona farklı yollarla, doğrudan sorularla, maharetli çıkarımlarla ve isabetsiz tahminlerle saldırdılar, ama o hepsini bertaraf etti. Mrs. Bennet ve kızları sonunda komşuları Lady Lucas’ın verdiği ikinci elden bilgilerle yetinmek zorunda kaldılar. Lady Lucas’ın söyledikleri son derece olumluydu. Sir William Mr. Bingley’den çok hoşlanmıştı. Oldukça genç, çok yakışıklı, had safhada nazikti ve tüm bu haberleri taçlandırırcasına, bir sonraki davete kalabalık bir grupla katılması bekleniyordu. Bundan daha güzel ne olabilirdi ki! Danstan keyif almak aşka giden yolda güvenilir bir adımdı; Mr. Bingley’in kalbine girmenin kanlı canlı hayalleriyle hoşça vakit geçirdiler.

    Kızlarımdan birinin mutlu mesut Netherfield’a yerleştiğini dedi Mrs. Bennet kocasına ve diğerlerinin de aynı şekilde iyi evlilikler yaptığını görürsem, başka ne isterim ki hayattan?

    Birkaç gün içinde Mr. Bingley, Mr. Bennet’ın ziyaretine karşılık verdi ve kütüphanede on dakika kadar oturdular. Mr. Bingley güzellikleri hakkında pek çok şey duyduğu genç hanımları görmenin keyifli umudunu taşıyordu ama sadece babaları ile oturdu. Hanımlar ise nispeten daha şanslıydılar, çünkü üst kattaki pencereden onun mavi bir ceket giydiğini ve siyah bir ata bindiğini görme şansına sahiptiler.

    Çok geçmeden Mr. Bingley’i akşam yemeğine davet ettiler. Mrs. Bennet ev işleri konusundaki becerisini gösteren mönüyü çoktan planlamıştı ama o sırada her şeyi sekteye uğratan yanıt geldi: Mr. Bingley’in ertesi gün şehirde olması gerekiyordu, bu nedenle davetlerini kabul etme onuruna erişemiyordu, vs. Mrs. Bennet çok bozuldu. Hertfordshire’a gelişinin hemen ardından, Mr. Bingley’in şehirde ne gibi bir işinin olacağını aklı almıyordu; bir yerden diğerine sürekli konup Netherfield’a hiçbir zaman yerleşmeyeceğinden endişe duymaya başladı. Lady Lucas, Bingley’in, Londra’ya balo için daha geniş bir çevreyi davet etmek amacıyla gitmiş olabileceği fikrini ortaya atarak korkularını bir nebze olsun dindirdi. Bunu kısa süre sonra, Mr. Bingley’in davete on iki hanımefendi ve yedi centilmen getireceği haberi takip etti. Kızlar partiye gelecek kadınların sayısını dert ettiler ama balodan bir gün önce Mr. Bingley’in, Londra’dan on iki yerine altı hanımı –beş kız kardeş ve bir kuzen- getirdiğini duyduklarında yüreklerine su serpildi.

    Mr. Bingley yakışıklı ve nazikti. Sıcak bir çehresi, rahat ve doğal tavırları vardı. Kız kardeşleri modaya uygun giyinen hoş kızlardı. Kız kardeşlerinden biri evliydi ve eşi Mr. Hurst tam bir centilmen gibi görünüyordu. Fakat arkadaşı Mr. Darcy uzun boyu, yakışıklılığı, asil tavırları ve girişinden beş dakika sonra salonda dolaşmaya başlayan, yılda on bin pound geliri olduğu haberi ile kısa sürede dikkatleri üzerine çekti. Beyler onun hoş bir adam olduğunu kabul ettiler, hanımlarsa Mr. Bingley’den çok daha yakışıklı olduğunu. Gecenin yarısına yakın kısmında büyük hayranlık topladı, ta ki tavırları bu dalgayı tersine çevirip nefret uyandırana dek. Çünkü kibirli olduğu anlaşılmıştı; kendini arkadaşlarından üstün gördüğü ve suratsızlığı da. Artık Derbyshire’daki muazzam malı mülkü bile onun ekşi ve ters suratını örtemez, onu arkadaşıyla kıyaslanmaya değer görülmemekten kurtaramazdı.

    Mr. Bingley kısa sürede salondaki tüm önde gelenlerle tanışmıştı. Hayat dolu ve içtendi. Tüm danslara kalktı, balonun erken bitmesine bozulup Netherfield’da kendi balosunu düzenleyeceğinden bahsetti. Arkadaşıyla arasında dağlar kadar fark vardı! Mr. Darcy ise sadece bir kere Mrs. Hurst’le, bir kere de Miss Bingley’le dans etti; başka hanımlarla tanıştırılmayı ise reddetti. Gecenin geri kalanını salonda aşağı yukarı yürüyüp nadiren kendi tanıdıklarından biriyle konuşarak geçirdi. Karakteri anlaşılmıştı. Dünyadaki en kibirli, geçinilmesi en zor adamdı; herkes onun bir daha asla buraya gelmemesini diliyordu. Ona karşı en acımasız olanlardan biri de Mrs. Bennet’tı, Mr. Darcy’nin davranışlarından duyduğu hoşnutsuzluk, kızlarından birini hiçe saymasıyla kine dönüştü.

    Elizabeth Bennet, erkek kıtlığı yüzünden iki dans boyunca oturmaya mecbur kalmıştı. Bu sırada Mr. Darcy Elizabeth’e o kadar yakın duruyordu ki, Mr. Bingley dansa katılması için ısrar etmek üzere birkaç dakikalığına arkadaşının yanına geldiğinde aralarında geçen konuşmayı genç kız duydu.

    Gel Darcy dedi sen de dans etmelisin. Bu aptal tavırlarla tek başına dikilip durmandan nefret ediyorum. Dans etsen çok daha iyi olur.

    Kesinlikle etmem. Dans partnerimle özellikle tanışıklığım yoksa bundan nasıl da hoşlanmadığımı bilirsin. Senin kız kardeşlerin meşgul ve bu salonda azap duymadan yanında durabileceğim başka hiçbir kadın yok.

    Senin kadar zor beğenen birini görmedim diye bağırdı Mr. Bingley, Tanrı aşkına! Onurum üzerine yemin ederim ki, bu geceki kadar hoş kızlarla daha önce hiç karşılaşmadım. Görüyorsun ki pek çoğu alışılmışın dışında güzel.

    Odadaki en şahane kızla sen dans ediyorsun dedi Mr. Darcy, Bennet’ların en büyüğüne bakarak.

    Ah! O şimdiye kadar gördüğüm en güzel yaratık. Ama senin hemen arkanda oturan kız kardeşlerinden biri de çok hoş ve diyebilirim ki sana çok uygun. İzin ver, dans arkadaşımdan seni onunla tanıştırmasını isteyeyim.

    Hangisini kastediyorsun? diyerek döndü ve bakışlarını yakalayıncaya dek Elizabeth’e baktı, sonra gözlerini kaçırdı ve İdare eder, ama beni baştan çıkaracak kadar hoş değil. Şu anda başka erkeklerin yüz vermediği genç kızlara bakacak havada değilim. Sen dans arkadaşına dönüp onun tebessümlerinin tadını çıkarsan iyi edersin, benimle vaktini harcıyorsun dedi soğukça.

    Mr. Bingley onun tavsiyesini dinledi. Mr. Darcy çekip gitti ve Elizabeth ona karşı hiç de hoş olmayan duygularla geride kaldı. Ama yine de saçma sapan şeylerden keyif alan, hayat dolu ve şakacı bir mizacı olduğu için, hikâyeyi büyük bir heyecanla arkadaşlarına anlattı.

    Gece, her şeye rağmen tüm aile için keyifli geçmişti. Mrs. Bennet, Netherfield ahalisinin, büyük kızına fazlasıyla hayran kaldığını fark etmişti. Mr. Bingley onunla iki kez dans etmişti ve Bingley’in kız kardeşleri de ona ilgiyle davranmışlardı. Jane, sükûnetle karşılasa da durumdan annesi gibi pek memnun kalmıştı. Elizabeth, Jane’in mutlu olmasına sevinmiş; Mary, Miss Bingley’e kendisi için civardaki en hünerli kız diye söz edildiğini duymuştu; Catherine’le Lydia ise bütün gece, şimdilik bir baloda en önemli gördükleri şeyden, yani kavalyeden mahrum kalmayacak kadar şanslıydılar. Hepsi de yaşadıkları köye, ileri gelen ailelerinden birine mensup oldukları Longbourn’a güzel bir heyecanla döndü. Mr. Bennet henüz uyumamıştı. Elinde zamanı unuttuğu bir kitap ve gözlerinde de böylesine büyük beklentilerle gidilen baloya dair büyük bir merak vardı... Yeni gelen adam hakkında, karısının hayal kırıklığına uğramasını bekliyordu ama kısa sürede bambaşka bir hikâye işiteceğini anladı.

    Ah! Sevgili Mr. Bennet dedi odaya girerken "çok nefis bir gece geçirdik, muhteşem bir baloydu. Keşke sen de orada olabilseydin. Jane o kadar hayranlık uyandırdı ki, görülmüş şey değil. Herkes ne kadar hoş göründüğünü söyledi, Mr. Bingley de oldukça güzel bulmuş olmalı ki iki kere dans etti Jane’le. Düşünsene, onunla iki kez dans etti! Salonda ikinci kez dansa kaldırdığı tek kişi oydu. İlk önce Miss Lucas’ı kaldırdı. Bingley’i onunla görmek sinirlerimi fena bozdu ama neyse ki ondan hiç hoşlanmadı; zaten kim hoşlanır ki? Jane dansa doğru ilerlerken, Bingley bayağı etkilenmiş görünüyordu. O sırada onun kim olduğunu öğrendi, tanıştırıldılar ve sonraki iki dansı Jane’e teklif etti. Sonrasında üçüncü olarak Miss King’le, dördüncüde Maria Lucas’la ve beşincide yeniden Jane’le, altıncıda Lizzy ile ve de Boulanger..."

    Eğer adamın bana biraz merhameti olsaydı diye feryadı bastı kocası sabırsızlıkla, bunun yarısı kadar bile dans etmezdi! Tanrı aşkına, başka isim söyleme bana. Ah keşke ilk dansta bileğini burksaymış!

    Ah canım, ondan çok hoşlandım. Çok yakışıklı! Kardeşleri de çekici kadınlar. Hayatımda onlarınki kadar zarif giysiler görmedim. Diyebilirim ki, Mrs. Hurst’ün tuvaletindeki danteller...

    Tam burada sözü tekrar kesildi. Mr. Bennet süslü püslü elbiselerin anlatılmasına isyan etmişti. Böylece Mrs. Bennet bahsedecek başka bir konu bulmak zorunda kaldı, biraz abartılı ve zehir zemberek bir dille Mr. Darcy’nin şaşırtıcı kabalığına geçti.

    Fakat emin ol diye ekledi, Lizzy ona hitap etmediği için hiçbir şey kaybetmedi. Nasıl ters, berbat bir adam, görmelisin; hiç sevimli değil. Öyle burnu havada, öyle kibirli ki katlanmak ne mümkün! Dans edilecek kadar bile yakışıklı değil! Burnu havada, ortalarda salındı durdu! Keşke haddini bildirmek için orada olsaydın canım. Adamdan fazlasıyla nefret ettim.

    4

    Jane ve Elizabeth yalnız kaldıklarında, başkalarının yanında Mr. Bingley hakkında temkinli konuşan Jane, aslında ona ne kadar hayranlık duyduğunu anlattı kardeşine.

    Bir genç adamın tam da olması gerektiği gibi dedi duyarlı, güler yüzlü, hayat dolu. Hayatımda hiç bu kadar mutlu tavırları olan birini görmedim! Ne kadar rahat, nasıl da mükemmel yetiştirilmiş!

    Aynı zamanda yakışıklı diye yanıtladı Elizabeth, tam da genç bir erkeğin olması gerektiği gibi, tabii eğer mümkünse. Dolayısıyla, her şeyiyle dört dörtlük.

    Beni ikinci kez dansa kaldırması nasıl da gururumu okşadı. Böylesine bir kompliman beklemiyordum.

    "Gerçekten mi? Ben senin adına bekliyordum. İşte aramızdaki büyük fark bu. Komplimanlar seni her zaman şaşırtıyor, oysa beni asla. Seni ikinci kez dansa kaldırmasından daha doğal ne olabilir? Salondaki tüm kadınlardan beş kat daha güzel olduğunu görmemesi imkânsızdı. Dolayısıyla bunu bir incelik olarak görüp takdir edemeyeceğim. Ama evet, kesinlikle çok hoş biri ve bence ondan hoşlanabilirsin. Ne de olsa ondan çok daha aptal bir sürü adamdan hoşlanmışlığın var."

    Sevgili Lizzy!

    Evet, sen de biliyorsun ki, insanlardan hoşlanmaya fazla meyillisin. Kimsede hiçbir zaman kusur görmüyorsun. Bütün dünya sana göre iyi ve güzel. Hayatında herhangi bir insan hakkında kötü konuştuğunu duymadım.

    İnsanları suçlarken aceleci olmak istemem ama her zaman düşündüğümü söylerim.

    Bunu yaptığını biliyorum; hayretimin sebebi de bu. Bu kadar sağlam bir sağduyun varken, bazı insanların budalalığına veya saçmalığına karşı gerçekten kör olmak! Bu dünyada yeterince yapmacık samimiyet var, her yerde kolayca rastlanabilir. Ama gösterişsiz ve hesapsız içtenlik, herkesin karakterindeki iyi yanı görmek, bu yanları çok daha iyi hale getirmek ve kötülüğüne dair hiçbir şey söylememek sadece sana mahsus. Bu adamın kız kardeşlerinden de hoşlanıyorsun, değil mi? Oysa onların tavırları Bingley’inki gibi değil.

    İlk bakışta, tabii ki değil. Ama sohbet ettiğin zaman çok hoş kadınlar. Miss Bingley erkek kardeşiyle yaşayacak ve evi çekip çevirecekmiş. Ondan harika bir komşu çıkmazsa, bayağı yanılmış olurum.

    Elizabeth sessizce dinledi ama ikna olmamıştı. Bingley kardeşlerin davetteki davranışlarından pek hoşlanmamıştı. Lizzy kardeşine göre daha iyi bir gözlemciydi ve mizacı daha az sertti. Yargıda bulunurken, kendine gösterilen ilgiden pek de etkilenmediği için, bu hanımları övmeye pek meyilli değildi. Aslında hoş hanımlardı, keyifliyken ya da özellikle tercih ettiklerinde cana yakın davranma ve nezaket gösterme yeteneğinden yoksun değillerdi, ama gururlu ve kibirliydiler. Oldukça güzel hanımlardı, şehirdeki en iyi özel okullardan birinde eğitilmişlerdi, yirmi bin poundluk servetleri vardı ve harcamaları gerekenden çok daha fazlasını harcama alışkanlığındaydılar. İnsanları sınıflarına göre değerlendiriyor ve böylece kendilerini her açıdan iyi, başkalarını ise kötü görüyorlardı. Kuzey İngiltere’nin saygın ailelerinden birinden geliyorlardı, bu durum onlarda, erkek kardeşlerinin ve kendilerinin ticaretten elde edilmiş bir servete sahip olmalarından çok daha derin bir iz bırakmıştı.

    Mr. Bingley’e, malikâne almaya niyet edip ömrü buna yetmeyen babasından yaklaşık yüz bin poundluk bir mülk miras kalmıştı. Mr. Bingley de aynı şeye niyetlenmiş ve zaman zaman farklı bölgelere yerleşmeyi tercih etmişti. Ama artık güzel bir yuvaya ve malikânenin sağladığı özgürlüğe sahip olduğundan, geri kalan günlerini Netherfield’da geçireceği ve mülk satın alma işini gelecek nesillere bırakacağı, onun vurdumduymaz karakterini iyi bilen pek çok kişi için şüphe götürmezdi.

    Kız kardeşleri Mr. Bingley’in kendine ait bir mülk edinmesi konusunda hevesliydiler; şimdilik kardeşinin evine kiracı olarak yerleşmişse de, Miss Bingley evin başköşesine kurulma konusunda hiç de isteksiz değildi. Aynı şekilde, servetinden çok dış görünüşü için seçtiği bir adamla evlenmiş olan Mrs. Hurst de Bingley’in evini, hiç nazlanmadan kendi yuvası gibi kabul etmeye hazırdı. Mr. Bingley, reşit olduktan iki yıl sonra, tamamen tesadüf eseri Netherfield Malikânesi’ni görmeye gelmişti. Evi yarım saat gezince evin konumu ve odaları hoşuna gitti, ev sahibinin övgülerinden de gurur duydu ve hemen kiraladı.

    Karakterleri çok zıt olsa bile, Darcy ile arasında sağlam bir dostluk vardı. Kendi karakterinden son derece hoşnut olan Darcy, ona tamamen ters bir yapıda olmasına rağmen, Bingley’i rahatlığı, açıklığı ve yumuşak mizacı için seviyordu. Bingley Darcy’nin sağlam bakış açısına güvenir ve fikirlerine değer verirdi. Kavrama yeteneği açısından Bingley’in Darcy’den eksiği yoktu, ama Darcy daha zekiydi. Aynı zamanda mağrur, soğuk ve kibirliydi. Her ne kadar iyi yetiştirilmiş olsa da insanlara yakın davranmazdı. Bu açıdan arkadaşı fazlasıyla avantajlıydı. Bingley hangi ortamda olursa olsun kesinlikle kendisini sevdirirdi, Darcy ise sürekli insanları incitirdi.

    Meryton’daki balo hakkındaki konuşmaları yeterince karakteristikti. Bingley hayatında hiç bu kadar hoş insanla ve güzel kızla karşılaşmadığını söylüyordu. Herkes ona karşı nazik ve ilgiliydi. Hiçbir samimiyetsizlik ve resmiyet görmemiş, kısa sürede salondaki herkesle yakınlık kurmuştu; Jane Bennet’a gelince ondan daha güzel bir meleği hayal bile edemezdi. Darcy ise tam tersine, hiçbiri için en ufak bir ilgi hissetmemiş, kendisine de hiç keyif vermeyen bir insan topluluğu görmüştü. Ona göre kızların çok azı güzeldi ve hiçbirinin özgün bir tarzı yoktu. Jane Bennet’ın sevimli olduğunu kabul ediyordu ama o da fazla gülümsüyordu.

    Mrs. Hurst ve kız kardeşi de bu fikri onayladılar ama yine de Jane’i beğenmişlerdi; onu daha fazla tanımak istediklerini, tatlı bir kız olduğunu söylediler. Böylece Jane Bennet tatlı bir kız olarak tescillendi ve Mr. Bingley, bu tescili onun hakkında dilediği gibi düşünmek için kendisine verilmiş izin gibi gördü.

    5

    Longbourn’dan kısa yürüyüş mesafesinde, Bennet’ların samimi görüştüğü bir aile yaşıyordu. Sir William Lucas, vaktiyle Meryton’da ticaret yapmış, burada orta halli bir servete sahip olmuş ve belediye başkanlığı sırasında krala hitaben yaptığı konuşmayla şövalye olma onuruna erişmişti. Bu unvanı fazlasıyla ciddiye alınca, işinden ve ticaret yaptığı kasabadan soğumuştu. Sir William Lucas her ikisini de bırakarak, ailesiyle birlikte Meryton’dan bir kilometre kadar uzakta, o dönemden beri Lucas Köşkü olarak anılan, sahip olduğu unvanın önemini keyifle oturup düşünebildiği, işten zincirlerini kopardığı için kendini tamamıyla tüm dünyaya nazik davranmaya adadığı eve taşındı. Şövalyelik unvanıyla gururlansa da, bu onu kibirli biri yapmamıştı, tam tersine herkesi nezaketle dikkate alıyordu. Zaten tabiatı gereği kimseyi incitmeyen, arkadaş canlısı ve nazik biri olan Mr. Lucas’ın, St. James’teki² takdimi, onu da soylu sınıfın arasına katmıştı.

    Lady Lucas, Mrs. Bennet için değerli bir komşu olacak kadar zeki değilse de çok iyi bir kadındı. Pek çok çocuğu vardı. Duyarlı, bilgili, yirmi yedi yaşında bir genç kız olan en büyükleri Elizabeth’in yakın arkadaşıydı.

    Dolayısıyla, Lucas ailesi kızlarıyla Bennet ailesi kızlarının buluşarak balo üzerine konuşmaları kesinlikle kaçınılmazdı. Davetten sonraki sabah, Lucaslar bu zevkli konu hakkında konuşmak için Longbourn’a geldiler.

    Geceye iyi başladın Charlotte dedi Mrs. Bennet Miss Lucas’a, olabildiği kadar kontrollü ve resmi bir tavırla. Mr. Bingley’in ilk tercihi sendin.

    Evet, ama ikinciden daha çok hoşlanmış gibiydi.

    Ah, onunla iki kez dans ettiğinden, Jane’i kastediyorsun sanırım. Kuşkusuz bu durum ona hayran kaldığını gösterir, doğrusu ben öyle olduğuna inanıyorum. Bununla ilgili bir şeyler de geldi kulağıma, ama neydi, zar zor anımsıyorum... Mr. Robinson’la ilgili bir şeyler.

    Muhtemelen Mr. Robinson ile Mr. Bingley konuşurken duyduklarımı kastediyorsunuz; size bahsetmedim mi bundan? Mr. Robinson, ona Meryton davetini nasıl bulduğunu soruyordu. Baloda güzel kadınların çok olup olmadığını, en çok hangisinden hoşlandığını... Ve Mr. Bingley’in de son soruya ‘Ah, hiç şüphesiz Bennet kız kardeşlerin en büyüğü, bu konu tartışılmaz’ diye yanıt verişini.

    "Ah Tanrım, bu yeterince açık! Yani öyle görünüyor ama yine de bunun hiçbir anlamı olmayabilir,

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1