Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Güvenlik Mi Dediniz
Güvenlik Mi Dediniz
Güvenlik Mi Dediniz
Ebook173 pages1 hour

Güvenlik Mi Dediniz

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Havaalanlarındaki güvenlik kontrollerinden başlayarak yaşadığımız dünya düzenine farklı bir bakış ve öneriler.

LanguageEnglish
Release dateMar 23, 2021
Güvenlik Mi Dediniz
Author

Z.G. De Vincentiis

I am a three times round-the-world traveller and writer. I hold a Masters degree in Mechanical Engineering, dropout from PhD. In 2001, after teaching at the university for ten years, I set out on a 15 months overland world tour. Seven years later, I did another world tour, this time by sea- lasting a year, where I met my Italian husband. Seven more years later came another world tour, this time as a family with our then 3.5-years-old daughter, “Around the World in 99 Days”.Travelling the world so extensively gave me first-hand knowledge of places and an overall view of the world. I became obsessed with borders, security, justice, human behavior, anything related to world affairs. I feel I belong everywhere and nowhere. In 2016, I started a mission to go to every country and I have travelled to 152 countries out of 195. (193 UN countries plus 2 observer states.)I write because “Looking for words, you find thoughts." I live life so that it would make a good story. So far, not so bad.

Read more from Z.G. De Vincentiis

Related to Güvenlik Mi Dediniz

Related ebooks

Politics For You

View More

Related articles

Reviews for Güvenlik Mi Dediniz

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Güvenlik Mi Dediniz - Z.G. De Vincentiis

    GÜVENLİK Mİ DEDİNİZ?

    veya

    "Hipnotize edici bu dünyada yaşamak

    ve hayatınızı gerçek sanmak"

    Z. G. De Vincentiis

    IMPACT BOOKS

    Copyright © 2015 - Z. G. De Vincentiis

    Smashwords Edition

    İçindekiler

    Bölüm I

    Her şey su ile başlar

    Her şey güvenlikle devam eder

    Geri Evde: Kopenhag Havaalanı Internet Sitesi

    Papatya Falı: İşe yarıyor, yaramıyor?

    Bekçi Bekçi, Her Yerde Bekçi

    Sonraki Hayat

    Ertesi hafta... Hikâyelere Devam

    Emrinize amade(mi)yiz?

    Valiz Cerrahları

    En Haşmetli Tiyatro

    Sonuçlar

    Elle Aranmayı İsteme (Opting Out)

    Bir şeyler yapmak

    Biraz temiz hava almak için konuyu azıcık dağıtalım

    Rasyonel irrasyonele karşı- Kim kazanacak?

    Anarşi

    Ölmek: Alçakta mı Yüksekte mi?

    Tersine işleyen dünya

    Güncelleme

    Bölüm II

    Terörizm Üstüne

    Yanlış Sınıflandırma Kurbanı

    Öldürmeye Karşı Savaş

    Nedenini Keşfettim!

    Her ne pahasına olursa olsun mu?

    Hayat bir Rüya...

    BÖLÜM I

    Her şey su ile başlar

    Kadın beni uyarma ihtiyacı duydu! Bu normal bir prosedür değil, bir dahaki sefere biniş kartını yanına al. Tüylerim diken diken oldu. Biniş kartım olmadan su satın aldığım için kabahat işlemiş bir çocuk gibi azarlanmak zorundayım yani! Birinin dediği gibi bu ruhsatlı haydutlara bir tomar para bağışında bulunmaya zorlanmam, 15 sentlik bir şeye on misli para ödemek zorunda bırakılmam yetmiyormuş gibi! Kayıt etmeleri lazım.: Kim ne satın almış.

    Evet, bu tür şeyler beni dehşete düşürüyor. Olanları anlattığımda birçok insanın bana Aman ne var, ne kadar abartıyorsun diyeceğini bilmek ise daha da dehşete düşürüyor. İnsanların bu tarz şeyleri çok doğal görüyor olmaları, tepkisizlikleri. Olay şöyle gelişti:

    Susamıştık. (Ama havaalanındayken susamıştık. Kabahatimiz buydu.) Su satın almak için makine yoktu etrafta. Kafamı uçuş kapımızın önündeki büfenin kasasına çevirdim. Upuzun bir sıra vardı. Tam öğle vakti olduğundan ve insanlar yiyecek ısmarladıklarından su almam asırlar sürecekti. Bunun üzerine gerideki dükkânlardan birine gitmeye karar verdim. Seri adımlarla yürüdüm, baktım ve bir yer buldum. İki şişe su aldım, kasaya yöneldim. Sırada hiç kimse yoktu. Kadın biniş kartımı istedi. Kocamla bıraktığımı ve kapının uzak olduğunu söyledim. Kadın Peki o zaman demedi ve dikkatini birkaç atıştırmalık satın almak için yanaşan genç bir Asyalı kıza çevirdi. Kızın biniş kartı vardı. Su için tam bozuk param olduğundan, kıza suyu benim için alabilir mi diye sordum, parasını ona verirdim. Kız pek anlamadı ama peki dedi. Buna rağmen, kasiyer benim uzattığım suları almadı ve sadece kızın işini gördü. Bekledim. Kız hesabı ödedi, ama yürüyüp gitmedi. Çantalarını yerleştiriyordu. Su satın almak için bana biniş kartını ödünç verebilir mi diye isteğimi yineledim. Verdi. İlk kasiyer beni görmezlikten ve duymazlıktan gelip bir başka müşteriye geçtiğinden diğer kasiyere uzattım. Bu kasiyer yaptı, bana su sattı. Kendi biniş kartım olmadan! Ama dediğim gibi, beni azarlayarak ve cici kızlar gibi kartımı her zaman yanımda taşımam gerektiğini tembihleyerek. Avazım çıktığı kadar KENDİNİZE GELİN! diye haykırmak istiyorum.

    Alkol bile değil. Yani, id est, gümrüksüz almakta sınırlı olduğunuz bir şey değil. Ayrıca, ben onu bile bir başkasına yapmıştım. Tanımadığım birine. Önümdeki adam şişelerce alkol satın alıyordu, kasiyer ona limiti aştığını söyledi, ben de olaya müdahil olup eğer isterse benim biniş kartıma yazdırabileceğini söyledim. Ooo ne kadar büyük bir suç işlemişim meğer. Kabul ediyorum, pişmanım. Bana ne yapacaksanız yapın, cezamı çekmeye hazırım. Bir daha yapma diye bir azarlama mı? Ciddi caydırıcı bir şey bulsanız iyi edersiniz çünkü üzgünüm ki yine olsa yine yaparım. Tüm gücümle Kendinize gelin! diye haykırmak istiyorum.

    Yalan, her şey güvenlikle başlar

    Roma Fiumicino Havaalanı'ndayız... Üç yaşındaki kızımın metal dedektörlerden geçmeyip elle aranmasını talep ettim. Reddettiler. Eğer kabul etselerdi, ben paşa paşa geçecektim dedektörlerinden. Ama madem kızımı geçirtmediler, Ben de geçmem/geçmiyorum dedim. Adam Bu durumda polise gideceksiniz dedi.

    Kocam, benim bu aramalara karşı tavrımı bildiğinden, Avrupa Birliği için çalışan bir arkadaşının gösterdiği yönetmeliği bastırıp yanına almıştı. Gerçi açıkça elle aranmayı isteme hakkın olduğu yazmıyor ama "Yolcular şu şekilde taranır:

    (a) el yoklaması ile

    (b) metal dedektör ekipmanından geçerek,"

    diye tanımlanmış. O gitti elbette İtalyan polisi ile çene yapmaya. Ben kızımla eşyaların başında bekliyorum. Bekle bekle gelmez. Yahu, dedim kendi kendime, Bileydim bu kadar uzayacak, geçerdim. Nerede bu adam? 10-15 dakika sonra geldi. Yanında polisle. Polis dediğim de, gençten bir çocuk. Masumane bir yüzü var.

    Eee? diye sordum kocama.

    Kocam Tamam, dedi. Bilgilerini alacaklar, dokümanlarının fotokopisini çekecekler, sonra geçirecekler.

    Polis onu takip etmemi söyledi. İngilizce. Sıranın sonuna geldiğimizde biniş kartlarımızı ve kimliğimi istedi. O sırada başka bir erkek araya girdi. Güvenlik amiriymiş. Polisin aksine, benim öyle keyfe keder elle aranarak geçme isteğime katılmıyormuş. Biraz laf teatisinde bulundular, ama görünen o ki son söz polisin. Bana Burada bekleyin, dedi ve gitti.

    Polis elinde evraklarımla uzaklaşırken, güvenlik amiri yanıma yanaştı. İtalyanca bilip bilmediğimi sordu. Biraz, diye cevapladım. İngilizce bildiğine eminim, ama ya konuşmak için kendine güvenmiyordu, ki bu durumda uluslararası bir havaalanında o pozisyonu işgal etmemeli, ya da benimle tercih ettiğim aşikâr dilde konuşacak kadar nazik değildi. Her neyse, Neden dedektörden geçmek istemediğinizi sorabilir miyim? diye sordu. Sırf meraktan.

    Hamile olabilirim, diyerek geçiştirdim. Nitekim olabilirim de... Kime ne? Adama bu güvenlik konusuna inanmadığımı, bunun fars olduğunu, bu aletlere ve güvenliğe para harcamak yerine insana, dünyayı daha güzel bir yer haline getirmek için harcansa zaten bunlara hiç gerek kalmayacağını ve herkesin daha mutlu olacağını, tüm felsefemi anlatacak değildim. Anlayacağına ihtimal versem, denerdim belki ya.

    Eğer herkes senin gibi yaparsa burası tıkanır, dedi. Maksat o dememek için kendimi zor tuttum. Aslında çok da zor olmadı çünkü İtalyanca konuşmaya devam ediyordu; ben de yarım yamalak İtalyancamla cevap vermek istemedim. İnsan kendini düzgün ifade edemezse söylediği ne kadar anlamlı da olsa salak gibi duruyor. Zaten adamı taktığım da yoktu.

    Amerika'da yapıyorlar, dedim.

    Oranın düzeni başka.

    E o zaman sen de düzenini o şekilde kur, bana ne?

    Polis gideli epey bir süre olmuştu. Adam şimdi kocamla konuşuyordu ve bir şey söylemeye kalktığımda dahi beni dinlemeye hevesli durmuyordu. Sadece nasıl aile adamı olduğunu, çocukları önemsediğini ve üç yaş altındakilerin bıngıldakları tam kapanmamış olabileceğinden ve dedektörler zararlı olabileceğinden onları yan taraftan geçirdiğini anlatma derdindeydi. Görev yaptığı 14 sene boyunca birinin sadece istek üzerine elle-arama talebinde bulunmasının ilk olduğunu da söyledi.

    Polisin bunca zaman ne yaptığını merak etmeye başlamıştım doğrusu. Sabıka kayıtlarımı mı inceliyordu! (Uzun bir listem var ya ;) Her neyse, nihayetinde geldi. Kartlarımı geri verdi, genç bir kadına elle-aramayı yapabileceğini söyledi, bana iyi uçuşlar diledi ve gitti.

    Kadın bizi bir odaya aldı. Komik bir el yoklamasıydı. Amerika'daki gibi alışık olmadıklarından bu insanlar nasıl el yoklaması yapacaklarını bilmiyorlar. Orada, her şey belirlenmiş. Nerene dokunacaklarını filan sana söylemeleri gerekiyor. Tabii bana sorarsanız aptal bir prosedür. Ama yine tabii, insanların biri onların beklemedikleri bir yerlerine dokunmasından endişelenmelerini veya irkilmelerini anlayabiliyorum.

    Gerçi kimisi de bu nerene dokunacaklarını anlatmalarını daha korkunç buluyor. Özellikle de aşırıya kaçarlarsa... Her hareketini önceden planlamış ve teker teker uygulamaya koyarken doyuma ulaşan bir cinsel sapık gibiydi sanki, diye tanımlamış bir yolcu.

    Her neyse, kadın hafifçe orama burama dokundu, Lara'yı da aynı şekilde aradı ve olay bitmiş gibi durdu. Biz tam ayrılmak üzereyken Bir saniye dedi birden bir şey hatırlayarak. Bir kâğıt aldı ve şöyle bir ellerimin üstüne sürdü. Bu uyuşturucu için miydi veya barut tozu gibi bir şey için mi? Eğer bunları vücudumda bir yere saklamış olsam nasıl bulacaklardı, metal dedektörden geçsem nasıl saptayacaklar bilmiyorum. Neyse, serbest bırakıldık.

    O noktadan sonra öncesinde olduğundan daha fazla güvenlik yok. Yok işte, yok!

    Ada kafasında bu insanlarla konuşuyordu uçuş sırasında. Bakın, ben normal bir insanım. Ve kimseye sizin olduğunuzdan daha fazla tehdit oluşturmuyorum. Hatta aslına bakarsanız, elinde silah olan sizsiniz. Ve silahı elinizde tuttuğunuza göre ve dahi bana emirler yağdırıp beni arama hakkını kendinizde bulduğunuzdan/gördüğünüzden, buyrun, arayın beni. Ama bana bir dedektörden geçmemi söylemeyin. Bunu öylesine uzun zamandır yapıyorum ki. Artık bıktım. Sizden de bıktım ama gözüken o ki neredeyse tüm dünya size inanıyor, bu nedenle de sizden kurtulma şansım hiç yok gözüküyor.

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1