Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Katar'dan Kaçış - Katar (Holding) Kılavuzu
Katar'dan Kaçış - Katar (Holding) Kılavuzu
Katar'dan Kaçış - Katar (Holding) Kılavuzu
Ebook561 pages4 hours

Katar'dan Kaçış - Katar (Holding) Kılavuzu

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

2022 FIFA Dünya Kupası için tüm gözler Katar'da. 5 sene yaşadığım Katar'daki durumun vehametini araştırmalar ve güncel misallerle ortaya koydum.
Adeta Katar'ın bir röntgeni gibi. Havasından suyuna, insanların eğitiminden tedavi şekline kadar. Dışarıdan güzel görünen, ancak hilenin hemen yüzeyin altında saklandığı bir ülkenin hikâyesi... Dışı süslü ama içi paslı bir ülke.
Şahsi tecrübeler, araştırmalar ve günümüzden örneklerle Katar'ın hali pür melali...
FIFA 2022 Dünya Kupası için bugüne kadar harcanan bütün paradan daha fazla para harcayan bu parıltılı ülkenin gerçek yüzünü fark ettiğinizde kaçmak isteyeceksiniz, bu sebeple kitabın adı 'Katar'dan Kaçış'.
Bu kitap aynı zamanda Katar'ı ziyaret etmek ya da orada yaşamak isteyenler için kimi üzücü, kimi komik ipuçlarıyla dolu bir hayatta kalma rehberi.
Türk medyası tarafından 'Katar'ın imamı' ilan edilen gazeteci, eğitimci ve yazar Atilla Yusuf Güleker'in kaleminden...

LanguageTürkçe
Release dateNov 30, 2022
ISBN9781005131838
Katar'dan Kaçış - Katar (Holding) Kılavuzu
Author

Atilla Yusuf Guleker

He was born in Istanbul as the ‘second’ son of a family from Skopje, making him 'al thani’(*) from the beginning.When his grandfather was born, Skopje was a part of the Ottoman Empire; when his father was born, it was a part of Yugoslavia and it is now the capital of N. Macedonia.At university, he studied mathematics.He has worked for many years as an educator in the east and west of Turkey.He has always been an avid reader and writer and passionate about journalism.In Cambodia, where he worked as a journalist, he opened a school with financial support from businessmen in Turkey and Europe.He has also lived in Sri Lanka and the U.S., where he was key in the establishment of educational institutions.In 2016 he left Qatar, and would later seek asylum in the Netherlands.He is married and has two children.[(*) an inside joke: 'al Thani' is the royal family of Qatar, but thani also means 'second' in Arabic.]

Read more from Atilla Yusuf Guleker

Related to Katar'dan Kaçış - Katar (Holding) Kılavuzu

Related categories

Reviews for Katar'dan Kaçış - Katar (Holding) Kılavuzu

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Katar'dan Kaçış - Katar (Holding) Kılavuzu - Atilla Yusuf Guleker

    Takdim

    Bu kitap 2011-2016 yılları arasında Katar'da kaldığım dönemdeki hatıralarıma dayanmaktadır.

    Katar'dan ayrıldığımdan beri tespitlerimi açıklamak ve analiz etmek için okudum, araştırdım. Bu kitap sadece benim tecrübelerimi detaylandırmakla kalmıyor, aynı zamanda araştırmalar ve gerçek misaller eşliğinde Katar'daki durumun realitesini de yansıtıyor.

    Kitap, adeta Katar'ın bir röntgeni gibi. Başlangıcından sonuna kadar bu ülkenin bir özeti. Havasından suyuna, evlerinden yollarına, insanların eğitiminden tedavi şekline kadar bu kitap, perde arkasında olan bitenleri gözler önüne seriyor.

    Bu bir nevi ‘para’ hikâyesi… Allah vergisi kaynakların en adaletsiz ve haksız şekilde istismar edilmesinin hikâyesi.

    Petrol (ve gaz) Katar’a zenginlik ve para getirdi ve bu para Katar'a en önemli toplantılarda bir koltuk garantiledi. Paranın konuştuğu dünyada, kral oldular ve ‘çıplak imparator’ gibi yeni kıyafetlerini giydiler. Dünya, gerçekleri görmezden geldi: Katarlıların bir anda gelen parayla en hızlı yoldan en tepeye kadar çıkmalarına izin verildi.

    Bu para, Katar'ın ne yapacağını, iyi mi yoksa kötü mü olacağını görmek için bir test olarak da görülebilir. Ve hali hazırda bu testi geçememiş gibi görünüyorlar.

    Katar’da hukuk, adalet ve iyi idare değil, bütün bu şatafatın arkasında tehditkâr bir şirket (Qatar Inc./Katar Holding) var.

    Bu, dışarıdan çok güzel görünen ancak aldatmacanın yüzeyin hemen altında saklandığı bir ülkenin hikayesidir.

    Katar’da karşınıza çıkacak hakikat hiç de masum değildir ve bu dışı süslü memleket gerçek yüzünü farkettiğinizde kaçıp kurtulmaya çalışacaksınız; bu sebeple kitabın adı 'Katar'dan Kaçış’ oldu.

    Bu kitap, orayı ziyaret etmek veya orada yaşamak isteyenler için -bazıları üzücü, bazıları komik- ipuçlarıyla dolu bir hayatta kalma rehberi olarak da görülebilir.

    Bu kitap, yarı biyografik olsa da, Katar'daki kendi hayatımın en ince ayrıntılarını değil, daha çok gerçek hayattan örneklerle ilişkisini anlatıyor.

    Bölümler, mesela ‘eğitim’ gibi, tek bir konu hakkında bilgi veriyor. Alt konular birbiriyle bağlantılı ancak ayrı anekdotlar olarak da değerlendirilebilir. 

    Ben Katar’da yaşadım. Katarlılarla zaman geçirdim, onlarla sohbet ettim ve onlarla orada iş yaptım. Katarlıların İslam'ı nasıl anladıklarını, bunun benim bildiklerimden ne kadar farklı olduğunu ve 'Müslüman' tabirini ne kadar gevşek kullandıklarını fark ettim.

    Bu akademik bir çalışma değil, ancak yazdıklarım konusunda dikkatli davrandım. Belgesel tarzında bilgiler ile kendi bilgi ve tecrübelerimin yanı sıra bazen duygu ve düşüncelerimi de bir sohbet havasında ifade etmekten çekinmedim.

    Katar’daki Dünya Kupası'nı göz önünde bulundurarak, meramımı daha iyi anlatabilmek için bu kitabı şimdi yayınlamayı uygun gördüm. Kitabı daha teferruatlı redakte etmek ve daha mükemmel hale getirmek için daha fazla zaman harcamak isterdim fakat demir tavında dövülür.

    Bu kitabı yazdığım için mutluyum. Okuyucu da bu kitabı okuyunca bir fayda görür, mutlu olur ümidindeyim.

    semboller/açıklamalar

    [theguardian…

    Paragrafların veya konuların sonunda. İktibasın kaynağı. Kısalık ve netlik için bazen biraz değiştirilmiş olabilir.

    Ben gittikten sonra ne değişti?

    Kırık bir zincir ve bir dönüş işaretiyle [e-kitap versiyonu]. Ekstra bir bilgi parçası. Ben ülkeden ayrıldıktan sonra herhangi bir ilerleme kaydettiler mi, zinciri kırdılar mı, hatalarından döndüler mi, vb.

    İpuçları ve püf noktaları

    Adından da anlaşılacağı gibi... Öğrenilen dersler, ipuçları, püf noktaları...

    [bkz: ‘Katarlı borç batağında’]

    Ayrıntılar veya bazı ekstra bilgiler için başka bir başlığa/konuya atıfta bulunur.

    Sheikha/Şeyha: Bazı Arapça isimleri, ünvanları kimi yerlerde, internette extra araştırmak isteyenlere kolaylık sağlamak niyetiyle Türkçe’deki okunuşlarıyla da yazdım. Khalid/Halid, kafala/kefalet gibi.

    Thani/Sani: Türkçe’de ‘Sani’ diye telaffuz edilmekle birlikte, bütün yabancı kaynaklarda o şekilde olduğu için ‘Thani’yi öylece bıraktım.

    İçindekiler

    ‘İçindekiler’ e-kitaplar için otomatik olarak oluşturulur. Kitabın sonunda bu kısım detaylı olarak yer alıyor. Burada ana başlıkları takdim ediyorum.

    GİRİŞ: KATAR DEYINCE…

    1. BÖLÜM: KEFİLLİK/SPONSORLUK SİSTEMİ

    2. BÖLÜM: KATAR’A GİDİŞ

    3. BÖLÜM: HAVASI

    4. BÖLÜM: SUYU

    5. BÖLÜM: YAĞMURU

    6. BÖLÜM: TRAFİĞİ

    7. BÖLÜM: ŞEHİR VE EVLER

    8. BÖLÜM- YİYECEK

    9. BÖLÜM: HAYAT, EŞİTLİK, İŞ

    10. BÖLÜM: AİLE

    11. BÖLÜM: EĞİTİM

    12. BÖLÜM: SAĞLIK(SIZ)

    13. BÖLÜM: HUKUK(SUZ)-GÜVENLİK

    14. BÖLÜM: İSLAM? KATAR?

    15. BÖLÜM: KATAR, YANİ PARA, YANİ DÜNYA KUPASI

    16. BÖLÜM: KATAR’IN AŞKLARI: SANAT, ŞÖHRET, ŞATAFAT…

    17. BÖLÜM: MAKYAJLA DÜNYA KUPASINA KADAR!

    İÇİNDEKİLER-ALT BAŞLIKLARIYLA

    Yazar hakkında

    Üsküplü bir ailenin 'ikinci' oğlu olarak İstanbul'da doğdu, bu da onu en başından beri 'al thani'(*) yapıyor.

    Üsküp, dedesi doğduğunda Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçasıydı; babası doğduğunda ise Yugoslavya'nın bir şehriydi ve şu anda Kuzey Makedonya'nın başkentidir. 

    Okumayı, yazmayı, araştırmayı sever.

    Üniversitede matematik eğitimi aldı.

    Uzun yıllar Türkiye'nin doğusunda ve batısında eğitimci olarak çalıştı.

    Gazeteci olarak çalıştığı Kamboçya'da, Türkiye ve Avrupa'daki işadamlarının maddi desteğiyle bir okul açtı.

    Sri Lanka ve ABD'de de yaşadı ve buralarda eğitim kurumlarının kurulmasında kilit rol oynadı. 

    2016 yılında Katar'dan ayrıldı ve daha sonra Hollanda'ya iltica etti.

    Evli ve iki çocuk babasıdır. 

    [(*) bir espri: 'al Thani' Katar kraliyet ailesidir, ancak 'thani' aynı zamanda Arapça'da 'ikinci' manasındadır.]

    GİRİŞ: KATAR DEYINCE…

    İlk akla gelenler

    Bir süre önce bir haberde İngiliz eski futbol yıldızı David Beckham'ın 2022 Katar FIFA Dünya Kupası'na elçi olarak atandığını okudum. Hedefi Katar'ı tanıtmaktı.

    Aynı haberde Qatar Airways CEO'su Akbar Al Baker, 'Katar'da ister güneş, deniz, kum, zengin miras ve kültür, ister modern ve eğlenceli bir şehir tatili olsun, herkes için bir şeyler olduğunu' iddia ediyordu.

    Hadi oradan! Siz hangi memleketten bahsediyorsunuz?

    Katar'da 5 yıl yaşadım. Böyle bir ülke görmedim.

    Ama Beckham ve Al Baker yalnız değil. Emir'in kız kardeşi, Katar Müzeleri'nin başındaki dünyaca ünlü Sheikha Al Mayassa da aynı şeyi düşünüyor. İnsanların Katar'ı gerçekte olduğu gibi yaşamalarını istediklerini söyledi. Katar hakkında o kadar negatif bir medya var ki, aslında Katar'a hiç gitmemiş olan insanlar için bu oldukça yanlış diye detaylandırıyor.

    Gerçekten mi? Bu kesinlikle doğru. Dünyaca ünlü bir Katar masalına göre 'gerçek' Katar, Al Baker'in de bahsettiği gibi mükemmel bir ülke.

    Ben 2011'den 2016'ya kadar Katar'daydım. Gerçek insanlarla tanıştım, iş yaptım ve bir okul açtım. Ülkenin farklı bölgelerini VIP olarak değil, sıradan bir insan olarak ziyaret ettim. Ülkeyi ilk elden tecrübe ettim.

    Orada bir okul açmaya çalışırken 2015 yılında Türk Medyası tarafından 'Katar'ın imamı' ilan edildim. Bu kitapta bu ünvanı kullanmamın sebebi de budur. [bkz. mesela, Star: 11 Şubat 2015, Sabah: 24 Haziran 2017]

    Yaşadıklarımı, tecrübe ettiklerimi, gördüklerimi, bildiklerimi, duyduklarımı, araştırdıklarımı, hissettiklerimi sizlerle paylaşacağım...

    Amerikan mahkemelerinde şahitlik edenler gibi diyeyim: Doğruyu söyleyeceğim. Gerçeği, tamamen gerçeği ve sadece gerçeği söyleyeceğime yemin ederim. Allah yardımcım olsun.

    Benim listem

    Eski Ingiliz futbolcu Beckham Katar'da ziyaret edilecek bazı yerler tavsiye etti. Bunlar arasında mesela benim de tavsiye edeceğim Souq Waqif ve Katara var.

    Peki ben, Katar hakkında konuşulduğunda ne hatırlıyorum? İşte Katar'ı hatırlamak için ‘benim listem.' Bu listeyi genişletebilirim. Bu sadece bir giriş. Bu hadiseler ve tespitlerle ilgili detaylı açıklamaları daha sonra yapacağım.

    - Villaggio yangını. Villaggio adlı lüks bir alışveriş merkezinde çıkan yangında 13’ü çocuk 19 kişi hayatını kaybetti. Dava yıllarca sürdü. Kimse suçlu bulunmadı. Bu örnekle Katar'da adaletin nasıl işlediğini; Katar'daki 'gerçek' eşitliği; binaların güven(siz)liğini vs. hatırlıyorum.

    - Katar’da genç gurbetçi işçiler, işe başlamadan önce sağlık taramasından geçmelerine rağmen neredeyse her gün hayatlarını kaybediyor.

    - Sponsorluk. Kefalet/sponsorluk sistemi yüzünden ülkede mahsur kalan insanlar. Katar'da çalışıyorsanız, sponsorunuzun izni olmadan bırakın memleketinize tatile gitmeyi, cep telefonu bile alamazsınız.

    Sıcak hava. O kadar sıcak ki arabanızda kek bile pişirebilirsiniz. Şaka yapmıyorum.

    - "Ne kadar? Bu karşınıza en çok çıkacak soru olabilir. Eğer bir fiyat etiketi(niz) varsa, Katarlılar bunu ödeyebileceklerinden emindir.

    - Su. Su kaynağı yok. Bütün musluk suyu denizden elde ediliyor ve bu da sadece birkaç gün yetiyor.

    - Alışveriş merkezleri. Sıcak ve kumlu hava sebebiyle sokaklarda yürüyemeyeceğiniz için bunun yerine alışveriş merkezlerinde yürümeyi deneyin...

    - İçki ve kumar sahneleri barındıran bir tablonun 'versiyonu' için 250 milyon dolar ödeyen sözde 'İslami' bir ülke.

    - Birlikte sarhoş olduktan sonra Katarlı bir adam tarafından öldürülen bir İngiliz kadın. Adam kadını ateşe verdi ve çöle gömdü. Bu da Katar'daki adaletin bir başka örneği.

    - Polis karakolu baskını. Katarlı bir adam, tutuklanan oğlunu kurtarmak için Kalaşnikof olarak bilinen AK-47 ile bir polis karakolunu bastı. Hayır, eski Teksas'tan bahsetmiyorum, Katar'dan bahsediyorum.

    - Bu lekeli imajı düzeltmek yerine reklam ve para kullanarak makyajla gerçeği örtmeye çalışan bir devlet.

    Güzel hava yok, sağlıklı su yok, güvenlik yok, adalet yok... Katar'ı bir devlet olarak değil, birkaç ailenin yönetimindeki bir mülk, bir şirket olarak hatırlıyorum.

    Hadi şimdi detaylardan bahsetmeye başlayalım...

    1. BÖLÜM: KEFİLLİK/SPONSORLUK SİSTEMİ

    Katar hakkında ilk duyduğum şey sponsorluk meselesiydi. Amerika'dayken gazetelerde okumuştum. O sırada Michigan'daydım. Okuduğum habere gore, bir Amerikan vatandaşı Katar'dan ayrılamıyordu. Sponsoru ülkeyi terk etmesine izin vermiyormuş.

    Sonunda Nasser Beydoun adındaki bu kişi Katar'dan ayrıldı ve ABD'nin Michigan eyaletine döndü.

    Anlattığına göre, Katar'da yemek/ikram sektöründe faaliyet gösteren bir şirketi yönetmek üzere davet edilmiş. İki buçuk sene içinde Katar, Dubai ve Mısır'da çeşitli satış noktaları/restoranlar açtığını söylüyordu. Ona göre, global ekonomik durgunluk nedeniyle şirket başarısız olacak gibi gözüküyordu. Yönetim kurulu Beydoun'un sunduğu mali tabloyu beğenmedi ve şirket ile Beydoun arasındaki ilişki bozuldu.

    Beydoun şirketi kötü yönetmekle suçlandı.

    Yönetim kurulunun başındaki kişi Katar'ın önde gelen avukatlarından biriydi. Bu şahıs, daha sonra bakanlık da yaptı. Ve enteresandır ki, o dönemde sponsorlarıyla problem yaşayan insanların gidebileceği birkaç yerden biri olan İnsan Hakları Milli Komitesi'nin de başkanıydı.

    Beydoun açtığı bütün iş ve medeni hukuk davalarını kazandı. İki kez mahkemeden çıkış vizesi aldı, ancak bu çıkış izinleri son anda iptal edildi. Yaklaşık iki yıl boyunca Katar'dan ayrılamadı.

    Sonunda mesele kamuoyuna yansıdıktan ve medyada geniş yer bulduktan sonra Michigan'a geri dönebildi.

    Group Rounded Rectangle Rounded rectangle Mahkeme izin verse bile sponsorlarınızın rızası olmadan ülkeyi terk edemezsiniz. Mahkeme izin verse bile sponsorlarınızın rızası olmadan ülkeyi terk edemezsiniz. püf noktası püf noktası Shape Shape ipucu ipucu

    Nadir (olmayan) bir hadise

    Ne yazık ki Beydoun'un durumu nadir görülen bir durum değil, oldukça yaygın. Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi kuruluşlar, Katar'daki pek çok göçmen işçinin, işverenleri kendilerine çıkış izni vermeyi reddettiği için orada sıkışıp kaldığını söylüyor.

    Size birkaç başka somut örnek daha vereyim.

    Bir futbolcu

    Fransız futbolcu Zahir Belounis, Al Jaish Futbol Kulübü'nde oynuyordu. Kulübe ödemelerini yapmadığı için dava açtı. Kulübü/sponsoru futbolcuyla mahkemede yüzleşmek yerine misillemede bulundu ve davasını geri çekmemesi halinde çıkış vizesinin reddedileceğini söyledi.

    Kulübüyle arasındaki kontrat ihtilafı sebebiyle aylarca Katar'dan ayrılamadı. Michigan'lı iş adamının başına geldiği gibi, işvereninin izni olmadan ülkeden ayrılmasına izin verilmedi.

    Şubat 2013'ten Kasım 2013'ün sonuna kadar bu izni alamadı. Bu kadar uzun bir bekleyişin ardından, medyada çıkan haberler ve Fransız Büyükelçiliği'nin müdahalesi sayesinde Fransa'ya geri dönebildi.

    Tabii ki kendisine ödeme yapılmadı. Canını kurtardığına sevindi.

    Al Jazeera için çalışan bir gazeteci

    Katar'a ilk gittiğimde Al Jazeera Çocuk Kanalı için çalışan bir gazeteciyi, bölgede yaşayan bir Türk gazeteciyle ziyaret etmiştim. Yüzünde bugün bile hatırladığım çok üzgün bir ifadeyle ülkeyi terk edemediğini söylemişti.

    Bir gazeteci nasıl olur da ülkeyi terk edemezdi? Onun suçu neydi? Bu benim için çok garipti çünkü o zamanlar kefalet/sponsorluk sistemini henüz tam olarak bilmiyordum. Daha sonra onun hikayesini öğrendim.

    Mahmoud Bouneb, Al Jazeera Çocuk Kanalı'nda (JCC) üst düzey yöneticilik yapan Kanadalı-Tunuslu bir gazeteciydi. JCC'de geçirdiği sekiz yılın ardından Eylül 2011'de kendisi ve kanalın üst düzey yöneticilerinden yaklaşık 30 kişi hiçbir mazeret gösterilmeden görevlerinden alındı.

    O sırada işten çıkarma için net bir sebep söylenmedi. Ancak daha sonra mali usulsüzlük yapmakla itham edildiler ve Katar'ı terk etmelerini engelleyen bir seyahat yasağı konuldu.

    Daha sonra, bu eski çalışanların çoğu ülkelerine dönerken, eşi, eski programlama müdürü Malika Alouane ve eski maliyet kontrol müdürü Haitham Qudaih ile birlikte Katar'da mahsur kalan Bouneb, mali usulsüzlük ve yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya kaldı.

    Katar Milli Sayıştayı herhangi bir fon kaynağının zayi edildiğine ya da usulsüz harcandığına dair bir delil bulamadı.

    Üçüncü taraf denetçi Ernst and Young’a göre, bazı idari suistimaller söz konusu olsa da zimmete para geçirme vb. durumlara ilişkin onlar herhangi bir delil yoktu.

    Bu tespitlere ve aralarında Katar Milli İnsan Hakları Komisyonu ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün de bulunduğu yerel ve uluslararası grupların desteğine rağmen, üçlü 2015 yılına kadar Katar'da mahsur kaldı.

    Basında yer alan haberlere göre Şubat 2015'te Tunus Dışişleri Bakanı, Bouneb'in durumunu görüşmek üzere Katarlı yetkililerle bir araya geldi. Bu görüşmenin ardından üç eski televizyon yöneticisi resmi olarak suçlamalardan aklandı.

    Bu tür anlaşmazlıklar nadiren mutlu sonla biter. Üçlü sadece serbest kalmakla kalmadı, aynı zamanda Al Jazeera ve Qatar Foundation hakkında aleyhte konuşmamaları şartıyla, Eylül 2011'de kovulmamış olsalardı kazanacakları 3,5 yıllık maaş gibi bazı mali haklar almak üzere bir anlaşmaya vardılar.

    Kapana kısılmış aileler

    Mahsur kalanların bazılarının aileleri de var. Ve en çok acı çekenler de aileler.

    Örneğin Fransız futbolcu, eşi ve Katar doğumlu iki genç kızıyla birlikte oradaydı. Ülkeden çıkmak umuduyla bütün eşyalarını satmış ve çıkış izni verilmeyince hayal kırıklığına uğramıştı.

    Örneğin gazeteciler… Katar'ın sponsorluk kanunları uyarınca ülkeyi terk edemedikleri gibi, sponsorları Al Jazeera Channel'dan 'sakıncası yoktur belgesi' almadan Katar'da kanunen çalışamıyorlardı.

    Katar'daki hayat şartlarını daha sonra daha detaylı anlatacağım ama şimdilik şunu bilin ki Katar yaşamak için çok pahalı bir yer. Katar'da bir işsiz olarak ayakta kalabilmek kolay değil.

    Katar'dan ayrılamayan ve çalışamayan üç eski Al Jazeera yöneticisi için geçimlerini sağlamak giderek zorlaştı.

    Bouneb, 17 yıl yaşadığı İsviçre'deki emekli fonunu bozdurarak bazı masraflarını karşılayabildiği için hayatta kalabildi. Ancak eşi ve 1, 7 ve 8 yaşlarındaki üç çocuğu ile Doha'daki anne babasına bakmak zorunda olan diğer idareci Qudaih için durum çok daha kötüydü. Qudaih'in kendisi de Katar’da doğup büyümüştü ve bir 'aile felaketinin' eşiğindeydi.

    Kargaşa sırasındaki halini şöyle anlatıyordu: 'Kimse hikayemize inanmıyor. Mahkeme davayı incelemeye devam ettiği sürece insanlar yardım etmeye istekli değil ve ailemi hayatta tutmanın yolları tükeniyor. Stres ve acı dayanılmaz boyutlarda ve kimse bunu umursamıyor gibi görünüyor.

    'Eğer bu ayın sonuna kadar okul ücretlerini ödemezsek, okul bize ceza kesmeye başlayacak. Ev sahibi kirayı, avukat da ücretini istiyor. Belki beklemek onlar için haksızlık ama ben yoruldum ve ne yapacağımı bilmiyorum. Birikimlerimi tükettim. 37 yaşında kendimi ve ailemi sıfırdan başlamak zorunda kalmış olarak buluyorum.

    Bu Kefalet sistemi de ne?

    Eğer turist iseniz sponsor/kefil konusunda bir problem yok ancak orada yaşayacaksanız bir Katarlı'nın himayesi/velayeti/sponsorluğu/kefilliği altında olmanız gerekiyor ki buna ‘kafala/kefalet' deniyor. Katar'da çalışmak isteyen her yabancı oturma izni almak mecburiyetindedir. Katar kanunlarına göre, göçmen bir çalışanın Katar'dayken bir işveren (Katarlı kişi veya şirket) tarafından himaye edilmesi gerekmektedir.

    Kafala, Türkçe’deki manasına yakın olarak, Arapça’da 'garanti etmek' veya 'bakmak' anlamına gelmektedir.

    Bu sistem kapsamında, bir göçmen işçinin göçmenlik statüsü, sözleşme süresi boyunca hukuken belli bir işverene veya sponsora ('kefil') bağlıdır. Bu sponsor, göçmen işçinin çıkış vizesini iptal etme konusunda mutlak takdir yetkisine sahiptir.

    Katar'ın sponsorluk/kefalet sistemi gereğince işvereninizin izni olmadan ev kiralayamazsınız; banka hesabı açamazsınız; ehliyet alamazsınız; işi bırakamaz, değiştiremez ya da ülkeyi terk edemezsiniz.

    Ayrıca ailenizi Katar'a getirmek için de bu izne ihtiyacınız var.

    Sponsorlarınızla hukuki bir sıkıntı yaşamanız halinde, onlar 'iç saha' avantajına sahip olurlar.

    Çalışanlar işlerinden izinsiz ayrılırlarsa, işverenlerin çalışanların ikamet vizesini iptal etme yetkisi vardır, bu da onları otomatik olarak ülkede yasadışı ikamet eden kişiler haline getirir. İşverenleri oturum vizelerini iptal ettiği işçiler ekseriya sınır dışı işlemleriyle ülkeyi terk etmek zorunda kalıyor ve hatta birçoğu parmaklıklar ardında zaman geçiriyorlar.

    Başka bir yere sığınmak için işverenlerinden kaçmayı düşünemezler bile. Bu bir suç olarak kabul ediliyor ve bu da süresiz gözaltı ve sınır dışı edilmeye yol açıyor.

    Bu kitap boyunca size bu konuda daha fazla ayrıntı vermeye devam edeceğim.

    Modern kölelik

    Kefaletin, vatandaşları gurbetçilere bakmakla yükümlü kılan iyi bir sistem olması bekleniyordu. Ancak bugün, aşırı sömürü ve baskının bir aracı haline gelmiştir.

    İnsan hakları grupları göç kontrol sisteminin sömürüye ve zorla çalıştırmaya imkan tanıdığını söylüyor. Kefalet kapsamındaki istihdam koşulları 'modern köleliğe' benzetiliyor.

    Bütün yabancı sakinler kefalet sistemine tabidir. Daha önce de belirtildiği gibi, yüksek ücretli ve profesyonel çalışanlar bile sponsorluk düzenlemelerinden zarar görmüştür.

    "Kefalet bir kontrol sistemidir. Göç kapsamında, hükümetlerin göçmenlerin gözetimini ve sorumluluğunu özel vatandaşlara veya şirketlere devretmesinin bir yoludur.

    "Maksat şu idi: Topluma yeni gelenlere, onların refahı ve faaliyetlerinin doğuracağı sonuçlar için hukuki ve ekonomik sorumluluk üstlenen yerel bir kişi sponsor oluyordu. Eğer misafirleri, yani sponsorluk ettikleri kişi, sponsorlukları altındayken bir suç işlerse, sorumluluk da onlara ait oluyordu.

    Bu sadece lafın gelişiydi. Sponsor olunan bir kişi bir krize sebebiyet verdiğinde, sponsor Katarlı'nın da suçlandığı bir vaka ne duydum ne de okudum.

    Sponsorlar, bırakın çalışanları için suçlanmayı, sponsor oldukları kişilerin refahını sağlamaya yönelik kanuni taahhütlerini ihlal ettikleri durumlarda bile nadiren sorumlu tutulurlar.

    Bazı işverenler çalışanlarına daha az ödeme yapabilir, onları sosyal haklardan mahrum bırakabilir veya daha fazla çalışmaya zorlayabilir. Ve hiç kimse bu işvereni sorumlu tutamaz. İşçiler haklarını sadece kağıt üzerinde talep edebilirler ama gerçekte talep edemezler.

    Kısacası, Kefalet sistemi işçilerin başının üzerinde sallanan bir kılıçtır..

    Bu kefalet sistemi nerden icab etmiş?

    Ben aslında iyi niyetli olduğuna inanıyorum. Daha doğrusu öyle olduğuna inanmak istiyorum... Çalışanın şirketi aldatmasını, yanlış bir şey yapmasını, kaçmaya çalışmasını önlemek için bir tedbirdir.

    Çalışanın başkalarına borcu olabilir. Mahkemede bir davası olabilir ve suçlu bulunacağını anladığı için kaçmaya çalışıyor olabilir.

    Karşılıksız çekler ve faturaların ödenmemesi de dahil olmak üzere dolandırıcılık olabilir... Bu yüzden, çalışanın ülkeyi terk etmesi için her şeyin yolunda olduğundan emin olmak için kefalet / sponsorluk sistemi vardır.

    *

    Sistem sizin iş değiştirmenize de izin vermiyor. Çünkü siz işveren olarak o kişiyi ülkeye getirerek yatırım yapmış oluyorsunuz. Onun geliş gidiş parasını ödediniz vs. İlk fırsatta çalışan başka bir iş arayabilir.

    Kamboçya'dayken benim de başıma gelmişti.

    Batı ülkelerinden birinden yeni bir öğretmen getirmiştim. Anlaşmadan önce ona bütün şartları ve yükümlülükleri anlattım. Seyahat ve vize masrafları da dahil olmak üzere bütün masraflarını ben karşıladım.

    Bir süre sonra daha fazla para kazanabileceği başka bir iş buldu ve ayrıldı. Aslında gidiş gelişi, resmi izinleri vs. için toplamda daha fazla para ödemiştim. Ama o bunu görmüyordu. Benim personelimi işe alan diğer şirket elbette onu Kamboçya'ya getirmenin maliyetini üstlenmemişti.

    *

    Belki iyi niyetli ama bu sistem Katar'da çoğunlukla suistimal ediliyor.

    Sponsorluk, tarihî köleliğin modern versiyonudur. Çoğu durumda sponsor size ödeme yapmaz, çıkış izni vermez ve siz de orada beş parasız perişan olursunuz.

    Tıpkı Beydoun misalinde olduğu gibi, bu konuda son sözü söyleyecek bir mahkeme de yok.

    Al Jazeera davasında olduğu gibi, kovulduktan ancak 20 ay sonra resmi olarak dava açıldı.

    Sponsoruyla yaşadığı bir anlaşmazlık nedeniyle aylardır Katar'dan ayrılamayan ve bu konuda muhatap olacak kimseyi bulamayan, perişaniyet içinde bir Alman vatandaşıyla tanışmıştım.

    *

    Büyük şirketlerde çalışan insanlar ilk başta belki bu sistemin farkında bile değillerdir. Önceden bir şirketle anlaşma yapıyorlar. Şirket vizelerini ayarlıyor, her şeyi hallediyor ve Katar'a gidiyorlar. O ana kadar ne olduğunu bilmiyorlar. Kimse başına kötü bir şey geleceğini düşünmüyor. Lakin...

    Bir hafta sonunu Dubai'de geçirmeye karar verdiğinizi düşünün; ya da diyelim ki acil bir durum var, bir akrabanız vefat etti ya da belki çocuğunuzun mezuniyet töreni var. İnternete giriyorsunuz ve uygun bir bilet buluyorsunuz. Hafta sonunu ailenizle geçirmek için uçmak üzere havaalanına gittiğinizde, çıkışın o kadar da kolay olmadığını fark ediyorsunuz. Şirketinizin/sponsorunuzun çıkışınızı önceden onaylaması gerekiyor.

    Yıllık geçiş izniniz olsa bile, çıkış izniniz mahkeme kararı olmadan iptal edilebilir.

    Yani havaalanından dönüyorsunuz ve biletiniz yanıyor, tıpkı benim başıma geldiği gibi...

    Giriş bir problem

    İlk başta Katar'da yalnız kaldım. Eşim çocuklarla birlikte memleketindeydi.

    Bir keresinde eşimle birlikte Katar'a seyahat ettik. Ona etrafı gezdirmek istedim. Yıllık giriş-çıkış iznim olduğu için Doha'ya vardığımızda hemen özel gişelerden geçerek valizlerimi aldım ve pasaport kontrolünün diğer tarafında beklemeye başladım. Pasaport kuyruğunda bekleyen bir sürü insan vardı. Sabırla bekledik. Sıra eşime geldiğinde, sürpriz bir şekilde onun girişine izin vermediler.

    Sordular,

    - Nerede kalacaksınız?

    - Kocamla, dedi.

    - Kocanızın sizi getirmek için izni var mı?

    - Hayır, ama buraya gelmek için izne ihtiyacım yok.

    İzne ihtiyacı olduğunu söyleyip durdular. Bankoya yaklaştım. Anlatmaya çalıştım. 'O benim resmi olarak on yıllık eşim ve buraya turist olarak geliyor. Dönüş tarihi de belli. İşte bileti.'

    "Hayır. Sponsorun izni gerekiyor.

    O gişenin önünde, ben gişenin arkasında kıvranmaya başladık.

    Ey Allah’ım!

    - Yahu bunun benim sponsorumla ne alâkası var? Eşim burada temelli kalacak değil.

    - Asla olmaz!

    Herkes gitti. Bir tek biz kalmıştık. Defalarca ricaların, izahların ardından pasaport kontrolündeki görevlilerden biri bize merhamet gösterdi ve giriş mührünü bastı.

    İstanbul'un meşhur baklavacısı Güllüoğlu'ndan arkadaşlarıma hediye olarak birkaç kutu baklava almıştım. Minnettarlığımın ifadesi olarak, o hanımefendiye iş arkadaşlarıyla birlikte yiyebilmesi için küçük bir kutu baklava ikram ettim.

    Ayrılmak bir başka problem

    Ülkeden çıkış da başka bir problemdi. Katar'da bir vakıf Fethullah Gülen'in Arapça bir kitabını bastırmıştı. TR'ye giderken o vakfı ziyaret ettim ve bir zamanlar Hizmet hareketi içinde Arapça bir yayın olan 'Hira' dergisindeki arkadaşlarıma götürmek için birkaç kitap aldım.

    Hizmet, malum, Fethullah Gülen'in fikirlerini merkeze alan, Türkiye'de ve yurtdışında eğitim faaliyetleriyle adından söz ettiren gönüllüler hareketi.

    Uçuş gece yarısından sonraydı. Yıllık giriş çıkış iznimi almıştım. Kitapları check-in'e verdim ve kolayca biniş kartımı aldım. Ancak son polis kontrol noktasında takıldım. Çıkış izin kartım çalışmıyordu.

    Çalıştığım şirketteki kişiyi aradım. Tahmin edileceği gibi saat gece yarısını geçtiği için telefonuma cevap vermedi.

    Oradaki yetkililer benim sözlerimi hiç dinlemediler. Hiçbir şekilde risk almadılar.

    - Ben ayrılamıyorum. O zaman bavulumu geri verin.

    Onu da vermediler.

    - Uçmama izin vermiyorsunuz, bilet gitti; üstelik valizimi aldınız, geri vermiyorsunuz.

    - Git, yarın gel, falancadan al.

    Katar'da umumi bir kural olarak, eğer yüksek rütbeli birini tanımıyorsanız, hiçbir şey yapamazsınız.

    Ertesi gün anlaşıldı ki şirketin lisansının süresi dolmuş; eleman yeniden onaylatmayı unutmuş; bu yüzden devlet şirketin giriş-çıkış izinleri dahil bütün resmi işlemlerini bloke etmiş.

    Kefalet sistemi değişmiş diyorlar

    Daha önce de bahsedildiği üzere, insan hakları grupları bu göçmen yönetim sisteminin sömürüye ve zorla çalıştırmaya zemin hazırladığını ifade etmektedir. Kefalet kapsamındaki istihdam koşulları 'modern köleliğe' benzetilebilir. Hükümet, eleştirilere cevaben defalarca kefalet sistemini kaldırma ya da reform yapma sözü verdi. Bu vaatlere rağmen, reformlar sadece ufak tefek ve duraksamalı olmuştur, tatbik edilmemiştir.

    Meşhur Türk seyyahı Evliya Çelebi'nin aktardığı gibi:

    Halk arasında bir atasözü vardır: Bir dervişe sorarlar: Nereden geliyorsun? Erzurum'dan geliyorum der. Nasıl bir yer orası? derler.

    "Erzurum, soğuğun insana zulmettiği yer.

    Oraya yazın geldiğini gördün mü? derler. Derviş demiş ki: 'Vallahi ben orada on bir ay yirmi dokuz gün kaldım. İnsanlar yazın geldiğini söylüyorlar ama ben görmedim.’

    Katar'da beş yıl kaldım; reformlar hakkında çok şey duydum. Ama reformların gerçekleştiğini görmedim..

    [Evliya Celebi Seyahatnamesi, 2/s. 109.

    Sistem değişikliği - maaş misali

    Kefalet reformlarının bir parçası olarak, ben oradayken ücretlerin çalışanların banka hesaplarına ödenmesini mecburi hale getirdiler.

    Ben ne yapıyordum? Benzer durumdaki pek çok insan gibi ben de aynı şeyi yapıyordum: Maaşımı çekiyor ve daha sonra şirket hesabına geri yatırıyordum.

    Katar'daki reformların sadece lafta kaldığının bir başka ispatı, hemen her zaman duyup okuyabileceğiniz şu ifadedir: ‘Her ne kadar gerçekleştirilen reformlar kayda değer olarak görülse de, hükümet daha fazla gayret edilmesi gerektiğini de kabul etti.’

    Asıl problem sadece bu kefalet sistemi değil. Sistemin tamamında bir terslik var. Bununla ilgilenecek bir otorite, bir hukuk sistemi yok. Kanunlar uygulanmıyor.

    Kefalet sisteminin devam etmesi Katar'da devlet otoritesinin olmadığının en büyük ispatıdır. Katar 21. yüzyıla ait, kanunlara saygılı ve demokratik bir devlet değil, daha ziyade bir mülk ya da bir çiftliktir.

    Group Rounded Rectangle Rounded rectangle Huzurun sırrı: Katar'ın bir devlet değil, bir mülk ya da çiftlik olduğunu düşünün. Huzurun sırrı: Katar'ın bir devlet değil, bir mülk ya da çiftlik olduğunu düşünün. püf noktası püf noktası Shape Shape ipucu ipucu

    2. BÖLÜM: KATAR’A GİDİŞ

    Katar hakkında öğrendiğim ilk şey neydi? Katar'a gitmeden önce nasıl hazırlıklar yaptım? Oraya ilk gittiğimde ne oldu? Sponsor bulma çabalarım... Katar’da sponsorların çoğu sizden ne bekler?

    Bedevi Arap çöllerinde bir isim lazım

    ABD'den Katar'a giderken dünyanın dört bir yanından uzun zamandır tanıdığım arkadaşlarıma mesajlar gönderdim. Katar'dan bana bazı isimler lazımdı.

    Meşhur bir söz vardır: Bedevi Arap çöllerinde dolaşan bir adamın bir kabile reisinin ismine ihtiyacı vardır.

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1