Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Yükseliş:Colima
Yükseliş:Colima
Yükseliş:Colima
Ebook152 pages1 hour

Yükseliş:Colima

By S.S

Rating: 5 out of 5 stars

5/5

()

Read preview

About this ebook

"Witness the story of a leader who rises from the depths of crime. Brave, leaving his painful past behind, takes over the city of Colima's most powerful criminal emperor. But the past fuels the fire of revenge and the existence of the Lozada cartel with which he once allied is threatened. Friendships are tested, betrayals uncovered, and a conflict without borders shakes Colima as the brave fight fearlessly to protect his family and city. The power of the cartels is sandwiched between public trust and Cesur's personal life. The determination and courage of Cesur will determine Colima's fate in this breathtaking crime drama. In this challenging journey where justice, loyalty and crime collide, readers will plunge into the depths of the criminal world, be dragged into an adventure full of excitement and tension and read breathlessly. While facing the danger of the gang, Cesur, who struggles with the darkness inside him, will have to make choices and discover how he became a great leader from an ordinary man. Witness the story of a hero rising in the shadow of vengeance."

LanguageTürkçe
PublisherS.S
Release dateJul 16, 2023
ISBN9798223066736
Yükseliş:Colima

Related to Yükseliş:Colima

Related ebooks

Related articles

Reviews for Yükseliş:Colima

Rating: 5 out of 5 stars
5/5

1 rating0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Yükseliş:Colima - S.S

    Yükseliş:Colima

    S.S

    Published by S.S, 2023.

    While every precaution has been taken in the preparation of this book, the publisher assumes no responsibility for errors or omissions, or for damages resulting from the use of the information contained herein.

    YÜKSELIŞ:COLIMA

    First edition. July 16, 2023.

    Copyright © 2023 S.S.

    ISBN: 979-8223066736

    Written by S.S.

    İçerik tablosu

    Title Page

    Copyright Page

    Yükseliş:Colima

    Sign up for S.S's Mailing List

    BÖLÜM 1

    GÖREV

    ––––––––

    Sokaktan yükselen sesler, perde aralığından odaya sızan gün ışığı ve her zamanki gibi aynı saatte sinir edercesine çalmaya başlayan alarmın zil sesi..

    Yine her sabah olduğu gibi dakik bir halde doğruldu yatağından,  ayağa kalkmadan bir müddet oturdu Cesur. Boş boş baktı yerde ki püskülleri sökülmüş, çaydanlık yanığı izinden muzdarip eski halıya. -Yoğun geçecek olan bir gün daha, diyerek mırıldandı kendince ve sonra bir gayretle kalktı yayları gevşemiş kanepeden bozma yatağından.

    Cesur, sıradan bir işçi değil. Her gün dolmuş bekleyen bir aile babasıda değil. Yalnız bir adam. Ailesi yok, hiç olmamış. Yalnızca apartmanın kapıcısı Abidin ve karşı komşu Sebahat teyzeden başka etrafında pek kimse onu tanımaz. Geçmişiyle ilgili kendine bile söz etmekten kaçınır. Sigara, ekmek veya bir şişe süt almak için uğradığı bakkal ismini bile bilmez. Kimseyle kolay samimiyet kurmaz.

    7 katlı, her katında 4 daire bulunan 60 yıllık geniş bir binanın 2. Katında 6 numaralı dairede yaşayan bu ne olduğu belirsiz adamın hikayesi derine indikçe belirginleşmeye başlıyor. Şu hayatta en iyi sırdaşı yanından ayırmadığı isviçre yapımı Sig Sauer marka tabancasıdır. Bu onun ekmek teknesidir aynı zamanda..

    -Nasıl, der gibisiniz.

    Evet, bu adam hayatını para karşılığında birilerini ortadan kaldırarak kazanıyor. Kiralık katil olmak hiçte kolay değil. Üstelik bunu tam 20 yıldır yapıyor.

    İşte yine bir görev vakti geldi çattı. Günlük rutine dönüştürdüğü sakal tıraşını oldu, kahvaltısını yaptı ve telefonun çalmasını bekledi. Neredeyse yarım saat başında beklediği telefon nihayet çaldı. Cesur telefon daha bir kez çalmışken ahizeyi kaldırdı. Telefonun diğer ucunda ki tok ve emredici bir ses;

    -Bugün saat 2'de sirkeci tren istasyonunda ol, dedi ve telefonu kapattı.

    Cesur hiç vakit kaybetmeden evden çıktı. İş randevusuna sırtında bir çantayla giderdi. Henüz çok erken olmasına rağmen yan sokağa park etmiş olduğu emektar arabasına binerek sirkeci tren istasyonuna gitmek üzerine yola koyuldu. Cesur her zaman işini sağlam kazığa bağlamasını severdi. Onun için iş disiplini her şeyden önce gelirdi.

    Tren garına vardığında arabasını güvenli bir yere park ederek, gişeye geldi. Bir bilet aldı ve istasyona girdi. İstasyonun sonuna doğru yürümeye başladı. Hafiften yağmur çiselemeye başlamıştı. Yinede boş bir banka oturup saatin 2 olmasını beklemeye başladı. O sırada istasyona gelen trenler yolcularını alıp bir sonra ki istasyona yol alıyorlardı. Oysa ne çok isterdi böyle bir trene atlayıp tüm yaşadıklarını geride bırakıp sonsuz bir yolculuğa çıkmayı fakat onun kaderi zavallı bir hayatı yaşamaya mecbur bırakıyordu kendisini. Tren raylarına öyle bakakalmıştı bu düşüncelerle ve sonra istasyonda yankılanan anonsun sesiyle irkildi.

    Saatine baktı, akrep ikiyi gösteriyordu. Yağmur hafiflemiş hatta durmuştu. İstasyonda tek tük yolcu vardı. Kasım ayının sonlarına doğru hava git gide soğumuştu. Böyle havalarda insan daha bir içine kapanık olur. Çok geçmeden saatlerce beklediği misafiri ileride göründü. Cesur bu misafirine patron diye hitap ediyordu.

    Patron, ağır ancak kendinden emin bir tavırla yaklaştı. Üzerinde 70'leri andıran uzun, gri tonda bir trençkot vardı. Her haliyle Sherlock'u anımsatan bir dedektif görünümüne sahipti. Hiç bir şey söylemeden Cesurun yanına oturdu. Yanından hiç ayırmadığı siyah Bond çantasını dizlerinin üzerine alarak kilidini açtı ve çantanın içinden sarı bir zarf çıkardı. Bu zarfı Cesura uzattı. Son derece soğukkanlıydı;

    -48 saatin var, iş bittiğinde beni ara ve sonra yine buraya gel, diyerek kalktı ve çıkışa doğru yürüyerek istasyonu terk etti.

    Cesur zarfı sırt çantasına koyarak yarım saat daha bekledi ve o da istasyondan ayrılarak evine gitti.

    Özellikle yaşadığı apartmanda pek dikkat çekmemeye çalışırdı. Binanın kapıcısı Abidin efendi pek bir meraklı fazlaca kaypak bir adamdı. Ne zaman Cesura denk gelse boş muhabbetle ayak üstü onu yıldırırdı. Cesur ise bu gerzek Abidinin gevezeliklerini umursamıyor ancak çokta meraklandırmamak adına sadece tebessüm ederek -evet evet, demekle yetiniyordu. Abidin 35 yaşlarında polisiye öykülere meraklı birisiydi. Polis olmak istemiş ancak ailesinin yoksulluktan sebeb maddi durumu olmadığından okuyamamış gariban bir anadolu çocuğuydu. Askerden gelir gelmez evlenmiş ve İstanbula göç etmişti. Dayısı ona bu apartmanda kapıcılık işini ayarlamıştı. Cesur ona kızamıyordu aksine onu severdi.

    Kapı komşusu olan Sebahat teyze 70 yaşında yalnız bir kadındı. Tonton, hamarat birisiydi. Başçavuşluktan emekli olan kocasını 10 yıl önce kaybetmişti. Bir oğlu ve bir kızı vardı. Oğlu Amerikada bir şirkette müdürlük yapıyor, kızıda güzellik salonu işletiyordu. Kızı Ayfer ara sıra annesine uğruyor onun ihtiyaçlarını karşılıyordu. Sebahat teyze, Cesuru kendi oğlu gibi görüyor, ona yaptığı yemeklerden getiriyordu. Cesur ise bu yaşlı kadını annesi gibi seviyordu.

    Cesur yaşadığı dairenin kapısına geldi. Kapıyı açmak üzereyken tam o sırada Sebahat teyze elinde bir tabak ıspanaklı börekle dışarı çıktı;

    -Hayırlı akşamlar oğlum, dedi gülümseyerek.

    -Hayırlı akşamlar teyzeciğim, diyerek karşılık verdi Cesur.

    Sebahat teyze elinde ki tabağı uzatarak;

    -Öğlende benim kız geldi. Sağolsun bi güzel temizlik yaptı. Ispanaklı börekte yaptı. Cesur oğlumada getireyim dedim bir tabak.

    -Ne zahmet ettiniz Teyzeciğim, diyerek tabağı aldı Cesur.

    -Zahmet olur mu oğlum seninde kimi kimsen yok. Allah kimseyi bi başına yalnız koymasın, diyerek üzüntülü bir iç çekti Sebahat teyze.

    Cesur bıyık altından yarım tebessüm ederek;

    -Bir oğlunda benim Teyzeciğim. Hiç yalnız hissetme kendini. Yardımcı olmamı istediğin ne varsa ben buradayım. Börek için teşekkür ederim, dedi. Cesurun sözleri yaşlı kadına moral olmuştu. Bir nebze olsun içi rahatlamıştı. Tekrar gülümseyerek içeri girdi ve kapısını kapattı. Cesurda bu sevimli ihtiyarla kısa sohbetin ardından kapıyı açarak kendi evine girdi.

    Karanlık ve sessiz ev onu karşıladı. Işığı yaktı. Sırt çantasını koltuğun üstüne bırakıp doğruca mutfağa yöneldi. Buzdolabından hazır dondurulmuş tavuk döneri çıkarıp bir tavanın içine koydu ve ısıtmaya başladı. Buzdolabından ketçap ve mayonezi çıkarttı, bir de kutu kola. Ekmek arasına koyduğu dönere ketçap-mayonez sıkarak televizyonun karşısına geçti. Televizyonda pek bir şey yoktu, biraz canı sıkılır gibi oldu fakat ikinci sınıf yerel bir tvde -İyi, Kötü ve Çirkin- filmine rastladı. Bu onun en sevdiği filmdi. Biraz olsun neşelenmişti. Evde uyuduğu bir koltuk, bir buzdolabı, eski model bir televizyon ve bir ayağı kısa masadan başka bir şey yoktu. Masa sallanmasın diye kısa ayağının altına ufak bir tahta parçası sıkıştırmıştı.

    Cesur sıcak bir duş almak için banyoya yöneldiği sırada kapı çaldı. Kapıya yöneldi, delikten baktı. Kapının diğer tarafında patavatsız Abidin duruyordu. Yarım kızgınlıkla kapıyı açtı, Abidin suratında şapşal bir sırıtmayla;

    -Çöpleri topluyorum Cesur ağabey, dedi.

    Cesur, -Bir dakika, diyerek mutfağa gitti ve çöpü getirerek Abidine uzattı.

    O sırada Abidin meraklı gözlerle içeriyi kolaçan ediyordu. Abidinin bu gereksiz merakı Cesuru öfkelendirmişti;

    -İyi akşamlar Abidin, diyerek hafif esefli bir halde kapıyı kapattı.

    -Meraklı dangalak, diyerek mırıldandı kendince. Doğruca banyoya giderek duş aldı.

    Saat akşam 9’u gösteriyordu. Üzerinde bornozla banyodan çıktı,  koltuğun üstüne bıraktığı sırt çantasını aldı ve masaya geçti. Çantayı masanın üzerine koydu. Çantadan -Patronun- verdiği sarı şişkin zarfı çıkardı. Zarfı dikkatlice açtı. İçinden bir kaç fotoğraf, adres ve bir takım bilgilerin yer aldığı bir de dosya çıktı. Fotoğraflara dikkatlice, uzun uzun baktı. Resimde ki kişi orta yaşlarda gayet şık takım elbiseli bir adamdı. Hemen dosyayı açtı. Biraz göz attı. Bu genç adam bir avukat ve İşinde oldukça dişli, tuttuğunu koparan bir isimdi. Cevher adında ki bu avukat Anadoluhisarı civarında arazi mafyasının işine çomak sokuyordu ve ortadan kaldırılması gerekiyordu.

    Dosyada ki bilgilere göre Cevher, kendi adıyla işlettiği bir hukuk bürosuna sahipti. Bu büro Kadıköy’de bulunuyordu. Bahsi geçen arazi mafyası ile mahalleli arasında yaşanan gerginlik mahkemeye kadar taşınmıştı. Cevher adaleti kendisine şiar edinmiş idealist bir avukattı. Mafyaya karşı net bir tavır içindeydi. Mahalle halkı ise arazilerine çökmeye çalışan bu çeteden son derece korkuyordu. Çareyi Cevher beye başvurmakta bulmuşlardı. Eşkiyalar mahallenin kabusu olmuşlar, insanları -sahte senetlerle- yıldırıyorlardı. Tehdit, dayak ve yaralamaya kadar gidiyorlardı.

    Cesur, dosyayı inceledikçe şaşırıyor, ara ara öfkesini gizleyemiyordu. Mafya lideri aslında bir emlak kralı olan Taşkın isimli işadamıydı. Konu mahkemeye intikal ettiğinden kendi yöntemleriyle Cevheri ortadan kaldırmak istemiyordu. Bu çok dikkat çekebilirdi. Çözümü bir -kiralık katil- tutmakta bulmuş, Patrona bu işi vererek Cevherin yok edilmesi için anlaşma sağlamıştı. Patron kod adlı kişi bir aracıydı. İşleri emrinde çalışan Kiralıklara veriyor, kendi komisyonunu da alıyordu. Sadece çok daha önemli görevleri Cesura veriyordu.

    Cesur kızgınlıkla dosyanın kapağını kapattı ve hışımla ayağa kalktı. Odanın bir ucundan bir ucuna düşünceli bir halde gezinmeye başladı. 20 yıldır bu işi yapan soğukkanlı ve hislerinden arınmış bir Katil olan Cesurun kendine göre prensipleri vardı. Bu prensiplere göre asla Avukat ve Polis infaz edemezdi. Cesurun katı kurallarına hatta kırmızı çizgilerine aykırı bir görevdi. 

    Koltuğa uzandı ve derin düşüncelere daldı. Bir karar vermesi gerekiyordu. 'Bir kaç iş daha ve sonra emekli olacağım. Bu pis hayatın daha fazla parçası olamam' diye düşünüyordu. Yeteri kadar birikim yapmıştı. Aldığı canların üzerinden kazandığı bu parayla çok uzaklara gidecekti. Yepyeni bir hayatın hayalini kuruyordu. Gece ilerliyor, sokakta köpek seslerinden başka bir ses gelmiyordu. Cesur bu düşüncelerle ağır ağır kapanan göz kapaklarına yenik düştü ve uykuya daldı.

    Bol bulutlu hava gökgürültüsü eşliğinde yankılanıyordu. Saat 7 olmuştu. Cesur gözlerini araladı. Bir süre kalkmadan gözleriyle pencereye doğru bakmaya devam etti. Kış ayağını iyice sallamıştı. Kapı zili çaldı. Abidin her sabah olduğu gibi kapının önünde ki sepete bir paket sigara ve bir adet ekmek bırakmış, zili çalarak haber vermişti. Cesur için zor bir gün olacaktı. Hemen kalktı ve banyoya giderek yüzüne su çarptı. Kıyafetlerini giydi. Kendine omlet yaptı ve bir fincan suya sallama çay atarak kahvaltısını yaptı. Masanın üzerinde ki dosyaya son bir kez göz atmak istedi. Sanki içinde daha önce hiç hissetmediği bir çaresizlik duruyordu. Diğer odaya giderek kıyafet dolabının kapağını açtı, el yordamıyla

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1